02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

11 MART 2011 CUMA SAYFA DİZİ YAZI 5 Buruk buluşma GÜRSU KUNT 3 İSK kurucuları arasında yer alan ve son nefesine kadar sendikacılık yapan Recep Koç, bir sendikacı olarak toprağa verilmek istediğini söylüyor hep... Gerçekten de ölümünden saatler önce Manavgat Belediyesi’ndeki toplu iş sözleşmesi görüşmelerini sonuçlandırıyor. Evinin kapısına geldiğinde ise kalp krizi geçirip, yaşamla vedalaşıyor. Koç, ölümünden önce doldurduğu ses kaydında, hayatını ve sendikacılığını anlatıyor. 1931 yılında Trabzon’un Of ilçesine bağlı Dumlusu Köyü’nde dünyaya gelen Koç, fakir ve çiftçilikle uğraşan bir ailenin çocuğu olduğunu, 13 yaşındayken Paşabahçe’ye çırak olarak girdiğini, 1961 yılında Antalya’ya geldiğini ve Ferrekrom’da işçi temsilciliği yaptığını, 1967’de de DİSK’in kurucuları arasına katıldığını söylüyor. 12 Eylül sonrası tutuklanan Koç, 2 yıl cezaevinde kalıyor. D Son nefesine kadar sendikacı DİSK’in kurulduğu ilk yıldan itibaren sendikanın içinde olan Özkan Büyükkurt, 12 Eylül’de kapatılan sendikanın kapısını 1991’de açıyor. Her yeri örümcek ağları bağlamış... Eşinin bileziğini bozdurup, elektrik, su borcunu ödüyor. Yıllar sonra buluşma buruk oluyor Baba oğuldan aynı anı ecep Koç’un oğlu Muzaffer Koç da bir sendikacı. Şu günlerde turizm işçilerini D SK bünyesinde, turizm işkolunda kurulacak yeni bir sendikada örgütlemeye çalışıyor. Koç, babasıyla yaşadığı bir anıyı da şöyle anlatıyor: “12 Eylül öncesi babamla tartıştım. Babam, ‘Bak oğlum yarın öbür gün ihtilal olur, sizi mahvederler’ dedi. ‘Sana bir şey olmaz mı’ dedim. ‘Olmaz’ dedi. Ertesi sabah ihtilal oldu. Babamı aldılar götürdüler. damla yargıladılar. Ben ondan sonra askere gittim, geldim. Çalışmaya başladım. O hala içerdeydi. 1991’den sonra D SK açıldı. Bir gün bir toplantıda bu anıyı anlatıyorum arkadaşlara. Üzülmemesi için babama da hiç hatırlatmadığımı söylüyorum. Bu arada bir başka toplantıdan gelen arkadaş dedi ki, “Muzaffer, biliyor musun, şimdi baban da aynı anlatıyor diğer toplantıda…” R Ferrekrom işçileri bir arada şçinin maaşını cebinden ödüyor üyükkurt, 12 Eylül’ün hemen öncesinde yaşadıklarını anlatıyor. 12 Eylül’den sonra başlayan uzun sessizlik dönemi onun için aslında yaşanmamış yıllar gibi. 1991 yılında, yasakların bitmesiyle sendika binasına gidişini, elleri titreyerek, buruk bir mutlulukla sendikanın kapısını açmasını anlatıyor. B 12 Eylül kararlılığı aldı götürdü diler. ‘Eyvah gittik’ dedim. Bindik arabaya eve doğru gidiyoruz. Evraklarım vardı evde. Eşim de duymuş ya onları yakmak için çıkarmış. Eve gittik polislerle birlikte. Benim evraklar eşimin elinde. Şaşırmış kadın… Neyse, evi aradılar. Bana ‘bizim misafirimiz olacaksın’ dediler. Ege Ordu Komutanlığı’ndan tutukluyuz biz. Gittik. Polis değil, asker bekliyor bizi. 15 gün tuttular orda. Geceleri tuvalete gitmeye izin yok. İki tane bidon aldım. Onu kullanıyoruz tuvalet ihtiyacı için. Mahkemeye çıktık. İfademi alırlarken bir polis geldi. Kolunun altında çanta, bir Tercüman gazetesi. ‘Amca ben seni hatırladım’ dedi polis. ‘Nerden hatırladın’ diye sordum. ‘Benim mideme iki yumruk atmıştın sen’ dedi. Mahkemede ifade verdim. Attılar bizi içeriye. En kalabalık koğuşta yatıyoruz. Neyse çıktık. Belediyeye gittim. Belediyede personel müdürü seni işten atacağım dedi. Üç çocuğum var. Biri ilkokul, diğeri üniversitede. Bir diğeri de üniversiteye girmek için hazırlık yapıyor. Ev için Emlak Bankası’ndan 20 bin lira para aldım. Her ay 400 lira onu ödüyorum. Emekliliğime de 8 ay var. Neyse bu sorunu çözdük. Çalışmaya devam ettim. 8 ay sonra da emekli oldum. Kurtuldum. Sendikamdan da hiç kopmadım.” 12 Eylül öncesinde insanların daha kararlı, daha mücadeleci, daha inançlı olduğunu anlatan Muzaffer Koç, “12 Eylül’de bu kararlı insanlar içeri alındı. Bu süre içinde yasalar değişti. Bugün artık eski kararlı insanlar kalmadı. Olanlar da yaşlandı, bir kenara çekildi” diyor. Babasının Ferrekrom Fabrikası’nda işçi olduğunu anımsatan Koç, çocukluk günlerinden bir anıyı da şöyle anlatıyor: “Okulda ‘baban ne iş yapıyor’ diye sorduklarında, ‘sendikacı’ derdim. Babamı ‘sendikacı’ kimliğiyle tanırdım. Ama sonradan öğrendim ki, babam o fabrikada işçi olduğu için sendikacı olmuş. Yani önce işçi olmak gerekiyormuş.” Zor günler başlıyor 12 Eylül öncesinde, polis tarafından alınışını şu cümlelerle dileg etiriyor Büyükkurt: “Bir gün belediyedeyim. Sarı bir minibüs geldi. ‘Özkan Büyükkurt’ kim de D İSK’in önderliğinde Antalya’da pek çok grev yapıldığını, Ferrokrom ve orman grevlerinin bunlardan sadece ikisi olduğunu anlatan Koç, “Ferrokrom’da ikinci günün sonunda işçilerin isteği kabul edildi ve grev bitti. Biz orada işçi olarak fabrikayı kendi malımız gibi görüyor, hakkımızı aldığımızda direnişe geçmiyorduk” diyor. Koç’un, Ferrokrom’da çalıştığı günlere ilişkin bir anısı da oldukça ilginç. Fabrika ekonomik anlamda zora düşüyor. İşçi çıkartılacak. Fabrikanın müdürü listenin başında Recep Koç’un olduğunu söylüyor. Bunu söylemekle de kalmıyor, bir de borç para istiyor. İşçilere maaşlarının ödenmesi için. Ardından sendikacı arkadaşlarıyla birlikte Bülent Ecevit’le görüşüyor Recep Koç ve fabrika yeniden tam kapasite çalışmaya başlıyor. 12 Eylül’e kadar Ferrekrom’un en iyi korumacısı olduklarını anlatan Koç, “Sadece oranın değil, tüm işçilerin korumacısıydık. İşçiler bize o kadar güvenirdi ki hep destek verirdi. 12 Eylül öncesi biz bir demokrasi mücadelesi mitingi yaptık. O zamana kadar Antalya’da yapılmış en kalabalık miting oldu” diyor. Özkan Büyükkurt’un da anlattığı Avni Tolunay dönemindeki belediye grevini ise şu cümlelerle dile getiriyor Koç: “Genel İş’te Sabri Köse Şube Başkanı. Grev sırasında kavga çıktı. Bir yanda polis, onlara destek olan pehlivanlar ve diğer tarafta işçiler karşı karşıya geldi.” Yıllar sonra sendikanın kapısını açıyor 2 Eylül 1980 darbesiyle birlikte tıyor: “O kadar yıl sonra içeriye girebilkapatılan sendikaların yasağı 1991 mek öyle büyük bir mutluluk hissettirdi yılında bitiyor. Genel İş’in Genel Başkanı İsmail Hakkı Önal. Özkan Büyükkurt’a da görevi iade ediliyor. Büyükkurt Antalya’daki şube binasına gidiyor kapıyı açmak üzere. Kapı mühürlü, açtırıyor. İçerisi örümcek ağlarıyla dolu. Perdeye dokunuyor, elinde kalıyor yıllarca olduğu yerde çekili duran kumaş… Her yer simsiyah. Hemen eve gidiyor. Eşinin altını alıp, bozduruyor. Kesik olan elektrik, su, telefon borçlarını ödeyip açtırıyor, temizliğini yaptırı İşçi hareketlerinin yor. O an yaşadığı duygu yükseldiği günlerde. Belediye işyerinde Genel İş Grevi ları ise şu cümlelerle anla 1 ki bana.. Oradan ben dayak yiyerek çıktım ama kendi elleriyle teslim ettiler. Gittim açtım, temizlettim. Hiç moralimi bozmadım, siyasetimi de hiç değiştirmedim.” Tüm Emekliler Sendikası’nda 1995 yılında DİSK’e bağlı Tüm Emekliler Sendikası için çalışmaya başladığını anlatan Büyükkurt, “Şimdi DİSK’ten ayrılmayan bir tek ben varım o yıllardan. Herkes gitti. O kahramanlar var ya hepsi gitti. Hepsi başka yerlere gitti. İnançları o kadarmış galiba. Bir de 12 Eylül sonrasının yarattığı psikoloji var” diyor. Kapılar mühürleniyor 12 Yasalar örgütlenmeye engel Antalya’da işçi hareketine öncülük eden Recep Koç, 12 Eylül’de 2 yıl süren tutukluluk süresinin ardından, Hasan Subaşı’nın Antalya Belediye Başkanlığı dönemde CHP’den meclis üyesi oluyor. DİSK’in yeniden açıldığı dönemde ise tekrar DİSK bölge temsilcisi olarak sendikal hayatın içine giriyor. Koç, bir de günümüz sendikasını değerlendiriyor doldurduğu bu ses kaydında ve şöyle diyor: “Bugünkü yasalar örgütlenme önünde engel oluşturuyor. Sendikalar örgütlenemeyince, ses getirecek yapıya da kavuşamıyor. Önce örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor.” Eylül, sendikal hakları bir bir yok ediyor. Tüm derneklerin, sendikaların kapıları mühürleniyor. şçiler, sendikacılar hapislerde, işkencede. D SK’e bağlı sendikaların tümü 1991 yılına kadar bir daha açılmamak üzere kapalı. şçi sınıfından umut kesilmiş, işçiler güvensiz. 1991’de DYPSHP koalisyonu döneminde 12 Eylül yasaklarından bir bölümü kaldırılıyor ve D SK de açılıyor. Ancak yasalar yenilenmiş, her şey 1980 öncesinden çok farklı. Kemal Türkler’in Antalya ziyareti D İSK Genel Başkanı Kemal Türkler, bir greve destek için Antalya’ya geliyor. İşçiler heyecanla karşılıyor Türkler’i... 1926 yılında Denizli’de yoksul bir ailenin çocuğu olarak doğan Türkler, 1947’de İstanbul Hukuk Fakültesi’nde öğrenciyken, Bakırköy Emayetaş fabrikasında da işçi olarak çalışmaya başlıyor. 1953’de Türkiye Madenİş Sendikasının Bakırköy yönetim kurulu üyeliğine seçiliyor. 1967’de de DİSK’i kuruyor. 1516 Haziran 1970’deki eylemler nedeniyle tutuklanıyor. Daha sonra, DİSK, Devlet Güvenlik Yasası tasarısına karşı 16 Eylül 1976’da genel yas ilan ederek, örgütlü bir genel grev başlatıyor ve Türkler yeniden tutuklanıyor. 19 Aralık 1979’daki tutuklanma nedeni ise Madenİş Sendikası’nın, 23. Genel Kurulu’nda, Enternasyonal Marşı’nın okunması oluyor. Efsane işçi lideri Türkler, 22 Temmuz 1980’de haince öldürülüyor. Katil zanlısı Ünal Osmanağaoğlu’nun yargılandığı dava ise zamanaşımı nedeniyle düşüyor. Recep Koç, dönemin Belediye Başkanı Selanattin Tonguç’la Kemal Türkler ve Antalyalı işçiler YARIN: ANTB RL K’in unutulmayan eylemi C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle