22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 SAYFA 26 ŞUBAT 2011 CUMARTESİ GÜNCEL Eğitim Gönüllüsü MUZAFFER GÜRBOĞA G NİHAT TOKLU G GÜRSU KUNT G PELİN GEL AĞAN muzaffergurboga@hotmail.com LİSELİ KAHRAMANLAR ergi Dairesi Başkanı Mahmut Sütçü, Antalya’nın geliri giderinden fazla olan ilk 5 il arasında olduğunu açıkladı. Sütçü’nün de ifade ettiği gibi, başta turistik tesisler olmak üzere bazı işletmeler vergisini yerinde ödese, Antalya daha üst sıralara tırmanacak. Antalya’da toplanan vergi, kentteki kamu harcamalarını, devlet memurlarının maaşlarını rahatça karşıladığı gibi artıya geçiyor. V Ama iş hizmet ve yatırım istemeye geldiK ğinde Ankara’dan, “Kaynak yok” yanıtı alınıyor. Stad ve spor salonu konusunda söylenenleri anımsayalım. İktidar partisi AKP’nin D sözcüleri, milletvekilleri, “Devletin büyük stad yapmak için kaynağı bulunmuyor” diyerek topu belediyelere atıyor. Antalya için bunlar söylenirken Trabzon’a, Gaziantep’e, hatta bazı illerin küçük ilçele rine devlet eliyle büyük kapasiteli stad yapıldığını, yapılmak üzere olduğunu duyuyoruz. Adı geçen kentleri kıskanmıyoruz. Elbette oralara da yapılsın. Ama çifte standart uygulanmasın. Ankara’ya kaynak aktaran Antalya, stad ve salon gibi sportif yatırımların merkezi yönetim tarafından yaptırılmasını hak ediyor. Bu talep genel seçimler öncesinde siyasilerden ısrarla istenmeli. Sağlıkta yanıt arayan soru ir belde belediyesinin başkanından dinledik. Bir hafta içinde özel ve kamu hastanelerinde karşılaştığı durumlar onu allak bullak etmiş. Olaylardan birini kendisi yaşamış. Göz rahatsızlığı için Antalya Araştırma ve Eğitim Hastanesi’ne (Eski Devlet Hastanesi) başvuran başkana, bazı tahliller için bir ay sonrasına gün verilmiş. Bu kadar uzun süre beklemesi mümkün olmayan başkan soluğu özel bir hastanede almış. Orada tahlilleri birkaç dakika içinde yapılmış. Elbette yüklü bir B ücret karşılığında. Aynı başkan birkaç gün sonra felç geçiren bir yakınını Akdeniz Üniversitesi Tıp FaY kültesi Hastanesi Acil Servisi’ne getirmiş. “Yoğun bakımda yer yok” diyen doktor, özel bir hastaneye gitmelerini önermiş. Özel hastanede bir gün kalmanın maliyeti, 5 yıldızlı otelden kat kat fazla olmuş. İlaç ve diğer giderler hariç yüklü bir yatak faturası ödenmiş. Yaşadığı olaylanrdan sonra başkanın kaB fası karışmış. “Bir göz tahlili neden bu kadar uzun süre sonraya öteleniyor? Yatak yoksa ne den yakındaki kamu hastaneleri değil de özel hastaneler tavsiye ediliyor?” diye soruyor. Başkanın sorularının yanıtını bizde merak ettik. CHP üyelik aidatında yeni uygulama ugünlerde CHP Genel Merkezi’nden partili üyelere üye aidatlarının ödenme şekli ile ilgili bir kısa mesaj geliyor. Mesajda; “Sayın üyemiz. Aylık 3 Tl olan Cumhuriyet Halk Partisi üye aidatınızı TURKCELL Mobil aidat ödeme sistemi ile yapmak için ‘Kabul’ yazıp, 6247’ye SMS yollayınız.” yazıyor. Üye aidatını ödemek parti üyeliğinin vazgeçilmez gereklerinden biri. Sadece CHP’de değil tüm siyasi partilerde aidatların toplanması ciddi bir sıkıntı. Buna uyup aylık 3 TL’yi ödemeyenin de üyeliği düşürülsün. CHP’nin bulduğu sistem günün koşullarına uygun. B Yeni Türk ş temsilcisi M ehmet Ustali’nin ayrılmasından sonra, Türk İş Antalya İl Temsilciliği’ne Hacı Mevlüt Ünal getirildi. Uzun yıllardan beri Tesİş Sendikası şube başkanlığı görevini yürüten Hacı Mevlüt Ünal’ı, Oymapınar’ın özelleştirilmesine karşı açılan davadan tanıyoruz. Bu davanın kazanılmasında önemli payı olan Ünal, nedense sevinçli değil. Çünkü AKP hükümeti nedense yargı kararını uygulamak istemiyor. Oyma pınar’ı bir türlü özel sektörden geri almaya yanaşmıyor. Hacı Mevlüt Ünal, Antalya, Burdur ve Isparta’nın elektrik dağıtımnı yapan kamu şirketi AKEDAŞ’ın özelleştirilmesine karşı da dava açmış. Bu davayı da kazanmasını isteriz. Oymapınar örneğinde olduğu gibi yargı kararlarına karşı direnilmezse tüm bölge derin bir nefes alır. Hacı Mevlüt Ünal’a yeni görevinde başarılar diliyoruz. enel seçim yaklaşırken kadınlara verilecek kontenjandan sık sık söz edilmeye başlandı. Siyasi partilerde daha fazla kadın milletvekili olması için çaba harcayan sivil toplum örgütleri var. B Bu arada gençlerden de , “Biz de varız” itirazı yükseliyor. Bazı gençlik S kuruluşları internette,“Seçilmek İstiyorum” kampanyası başlattı. Bu konudaki duyuru şöyle: “Merhaba, 2006 yılında gençlerin karar alma mekanizmalarında yer almasını sağlamak amacıyla gençler tarafından uygulanan “Seçilmek İstiyorum” kampanyası ile Anayasa değişikliği sağlanmış seçilme yaşı 30’dan 25’e indirilmiştir. Ancak bu değişiklik yasal mevzuat gereği 2007 seçimlerinde uygulanamamıştır. Ortalama yaşı 29 olan ülkemizde nüfusun % 26’sını 15 29 yaş arası gençler oluşturmaktadır. B un a ra ğmen , 2 3. D ön em TBMM Milletvekillerinin yaş ortalaması 54’tür. Ülkemizde 30 yaş altı 15 milyon genç seçmen bulunmaktadır. Bizler Habitat için Gençlik Derneği, Toplum Gönüllüleri Vakfı ve Ulusal Gençlik Parlamentosu olarak 12 Haziran 2011 tarihinde gerçekleşecek Milletvekili Genel Seçimlerinde 2530 yaş arası gençlerin milletvekili olarak seçilebilecek yerlerden aday gösterilmelerini talep ediyoruz... Bu kapsamda ülke çapında ‘Geç Değil Genç!’ kampanyasını başlatıyor ve diyoruz ki “Gençlere Yer Vermeyene Oy Vermiyoruz!” G Gençlere de yer açın Ö ğrenmenin, sınav heyecanının bizdeki kadar travmalara, ekonomik yıkımlara dönüştüğü bir başka ülke var mıdır acaba? Bizde öğrenmeler merak gidermek ve onun doyumunu yaşamak için değil; başkalarını geçmek, kendini kanıtlamak, ana babaların medarı iftaharı olmak amacıyla gerçekleştirilir. Öğrenmenin doğasına aykırı bu tutumlar nedeniyle üniversite sınavlarına hazırlanan liseli gençlerin enerjileri bitmiştir. Sınavı kazanamayanların ise umutları kırılıyor. Aşırı bilgi yüklenmesi nedeniyle genç nüfusumuz yaşlı bir zihinle yaşamakta. Bilgi eksikliği kadar, fazlalığı da öğrencilerde hazımsızlık yaratmakta. Aşırı bilgi yüklenmesi yaratıcılığı da engellemekte. Ne yazık ki öğretmenler okulda olsun, dersanede olsun öğrencilere öğrenme bilinci ve yöntemleri vereceğine işin kolayına kaçarak bilgi aktarmayı yeğliyorlar. Bu tutum öğretmenin egosunun şişmesine neden olmakta. Öğrencide ise bilgi bağımlılığı ve öğretmen bağımlılığı oluşmakta. Önce ihtiyaç yaratılmakta sonra pazarı kurularak bilgi metaya dönüştürülmekte. Özel öğretmenlere ve dersanelere duyulan ihtiyacın en önemli nedenlerinden biri budur. Bilgiye nasıl ulaşılır, nasıl işlenir? Öğrenci bunları öğrense kendi öğrenme sorumluğunu üstlenmiş olur ve kimseye de ihtiyaç duymaz. Bilgi hammallığı yoruyor gençleri. Belleğin bu kadar yoğun bilgi bombardımanından kurtarılması gerektiğini düşünüyorum. Hele ana babaların “Ben olamadım, o olsun” mantığıyla çocuklarını kendi uzantıları gibi görme eğilimi onların kişiliğine yapılmış bir saldırıdır. Gençleri anlamaya çalışmak yerine onları yargılamaya,kendilerine benzetmeye ,değer biçmeye,kıyaslamaya dönük her tutum,onların bizden uzaklaşmasına ve yalnızlaşmalarına neden olmaktadır.Yargıladığımız şeyleri kaybederiz çünkü.Gençler anlaşılamamanın verdiği yanlızlıklar yaşıyor.”Ama artık ben büyüdüm” diyorlar lakin onları duyacak kimse yok.Kendini yalnızlaştırarak her türlü dayatma,baskı ve zorlamadan korunmaya çalışıyor.Öfke ve kızgınlık biriktirdikleri için şiddete de yatkın olabiliyorlar.Hatta genç annesine,babasına,öğretmenine neden başkaldırdığını kendisi bile bilmiyor çoğu kez. Gençler ne yapsın?Kafaları o yaşta o kadar çok karışık ki.Hatta içindeki kargaşa dıştakinden daha çok.Değişimleri hızlı yaşadığı için büyüme acıları da çekiyor.Gençler yetişkinlere küs.Bu küslük anlaşılmadan onlarla iyi iletişim kurmak zor olacak.Sınavı kazanamasalar bile onlar benim kahramanlarım.Sınavların tüm anlamsızlığına karşın çabaları bile yeterli.Onlar bunca kuşatılmışlıklarına karşın gülebiliyorlarsa onları öpüp başımıza koymalıyız. Yiyelim İçelim Eğlenelim (0 242) 248 00 57 LAN SERV S C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle