Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 SAYFA 9 EKİM 2011 PAZAR RÖPORTAJ N A ilay bla’dan bir ses alalım 90’lı yıllarda, TRT’de pazar günleri, Hikmet Şimşek ‘Birlikte Söyleyelim’ adlı bir program yapar ve besteleri çocuklarla seslendirir. Program sırasında piyonadaki genç kıza dönerek, ‘Şimdi Nilay Abla’dan bir ses alalım’ der. İşte o Nilay Abla, bugün Antalya Devlet Opera ve Balesi’nin Müdürü olan ve çocuklara yönelik projelere önem veren Nilay Genç ledim. Kazandım. Ankara Devlet Konservatuvarı’nda, o yıllarda belli puanı tutturamayanlar yatılı kabul edilmiyordu. Ben o puanı da tutturdum. Sonra ikinci sınavda piyano çaldım. Beğendiler. Annem, babam sürekli beni ziyaret edip, özlediklerini söylüyordu. İzmir’e dönmemi istiyorlardı. Ben 11 yaşındaydım ve Ankara’da kalmakta kararlıydım. 10 sene eğitim aldım. Nimet Karatekin’le çalıştım, Güherdal Çakırsoy’la çalıştım. 10 sene sonunda eğitimi tamamladım. O yıllarda hedefler neydi? Konservatuvara, 11 yaşında giriyorsunuz, en iyi ihtimalle mezun oluyorsunuz. O zamanki hedeflerim, yurt dışına gitmek, orada eğitim almak ve branşlaşmaktı. Çocukluk ve gençlik yıllarını yatılı okulda geçirmeniz sizi etkiledi mi? Kişiliğe büyük artıları oldu. Ben zaten kararlı bir insanım ve disiplini seviyorum. Bunu yatılı okulda daha da pekiştirdim. O yüzden öğrencilik benim için kolaydı. Hedefe gitmek için ne gerekiyorsa yapabilirim. Eksik kalan bir şeyler oldu mu peki? Belki aile ortamı diyebilirim. Sabah ayakkabınızı giyiyorsunuz, gece yatıncaya kadar o ayağınızda kalıyor. Ama çok yakın arkadaşlarım ve akrabalarımın evine gidiyordum hafta sonraları. 10 yıllık eğitimin ardından süreç nasıl devam etti? Konservatuvarda, süreç içinde ben operayı keşfetmeye başladım. Şan bölümüne doğru yöneldiğimi fark ettim. Wide Side Story gösterisinin ardından “11 yaşındaydım. ntalya Devlet Opera BaAilem İzmir’de konlesi (ANTDOB) Müservatuvar sınavlarına dürü Nilay Genç, hegirmemi istedi. Ben Ankara deflerine kararlılıkla Devlet Konservatuvarı’na ilerleyen bir isim. Kugitmek istedim. Babam ‘bale rulduğu günden bu yana ANTDOB’un baş korrepeti sınavı’ dedi. Ben müzik sıtörlüğünü de yapan Genç, kunavına girmek istedim rumun süreç içinde yaşadığı ve eğitimimi müziktüm sıkıntıların birebir tanığı. le sürdürdüm Genç’in en büyük hedefi ise ço A ZAR PA cuklara yönelik projeler. Bu projeleri son iki yıldır kararlılıkla uygulayan Nilay Genç’le, müziği, opera ve balenin gelişimini, hedeflerini konuştuk… Müziğe ilginiz, ne zaman, nasıl başladı? Ben 1971’de İzmir’de doğdum. Annem keman, babam piyano öğretmeni. Her ikisi de Buca Eğitim Fakültesi’nde öğretim görevlisiydi. Doğduğumda evde piyano vardı. Babam sürekli çalardı. İlk önce ağabeyimin müzikle ilgilenmesini istediler. Ama o hiç istemedi. Doktor olmayı tercih etti. Ben müziğe başladığımda 4 yaşındaydım. Babamla evde sürekli piyano çalardık. O arada bir kaza geçirdik. Kazadan sonra sol elimi kullanamamaya başladım. Bu yüzden piyanoya yaklaşık 2.5 yıl ara verdim. Sonra azimle, ‘yaparım’ dedim ve konservatuvar sınavına girmek istedim. Ama babam istemedi. Neden istemedi? 11 yaşındaydım. Kaza sonrasında elimi kullanamayacağımı düşündü. Bir de bu işin ne kadar zor olduğunu biliyordu. Ama ben kararlı olunca, denememi istediler. Bu arada İzmir’in sınavları olduğunu öğrendik. Fakat ben Ankara Devlet Konservatuvarı’na gitmek istedim ve sınava girdim. Parmakla ilgili sorun çıkar düşüncesiyle, babam beni bale sınavına da soktu. Bale sınavını kazandım. Öncesinde bale eğitimi almış mıydınız? Hayır. Ama fiziğim bale yapmaya uygundu ve sanatla uğraşacağım belliydi. Bale sınavını kazanmış olmama rağmen müzik bölümünün sınavına girmek istediğimi söy l kları konu NT RSU KU GÜ Y sezonun eni programı “Aşkı Memnu geçen yılın son eseriydi. Bu yıl ona yine devam edeceğiz. Aspendos Opera ve Bale festivali için yapmış olduğumuz Medea temsilini Antalya seyircisi için yeniden sahneleyeceğiz. Figaro’nun Düğünü Operası’nın 24 Kasım’da prömiyeri var. ‘Lucia’ prömiyeri ocak ayında olacak. ‘Satılmış Nişanlı’ Mayıs’ta başlıyor. Türkiyem yapıtı bu sezon da devam ediyor. Salome prömiyerini yapacağımız bir balelerden ilki. Anna Ka ranina devam edecek. Mevlana Çağrı balesinin 17 Aralık’ta prömiyeri yapılacak. Nisan’da Bir Yaz Gecesi Rüyası olacak. Ayrıca Güldestan ve Wide Side Stroy devam ediyor. Notre Dam’ın Kamburu bu yılın sürprizi olacak. Çocuklar için hazırladığı “Yatılı okulda eğitimin kişiliğe çok büyük artıları oldu. Ben zaten kararlı bir insanım ve disiplini seviyorum. Bunu yatılı okulda daha da pekiştirdim. Hedefe gitmek için ne gerekiyorsa yapabilirim” mız Bremen Mızıkacıları ve Kuklacı var. Konserler var. Hem piyano, hem oda müziği konserleri yapacağız. Bu konserleri seyirci sayısını düşünerek yapmıyoruz. Daha çok, sanatçıların gelişimi için önemli. Yeni yıl konserini ise Somali’ye yardım amaçlı yapıyoruz.” Sonra aynı zamanda nefesli enstrümanlara da eşlik ediyordum. Muammer Sun, İlhan Baran hayatımda çok önemli yerleri var. Bir gün yemekhaneye giderken kolumdan tuttular ve ‘okulda solfej derslerine gir, solfej eğitimi ver’ dediler. Böylece bir dönem müzik bölümünün solfej hocalığını yaptım. Ne kadar sürdü peki? 3 yıl sürdü. Birkaç yıl önce bir sınav döneminde, bir arkadaş geldi, ‘Nilay abla bana sınavda eşlik eder misin’ dedi. Jüride olduğum için yasak olduğunu söyledim. ‘Hocam bana da mı eşlik etmeyeceksiniz’ dedi. Sonradan öğrendim ki benim solfej öğrencimmiş. Bir yurt dışı deneyimi de oldu sanırım Evet… Almanya’dan bir konservatuvarla, Ankara’daki Alman Kültür Merkezi’nin kardeş okul projesiyle Almanya’dan bir piyanistin geleceği ve atölye çalışması olacağı söylendi. Sonunda da bir konser düzenlendi. Konser bittikten sonra, beni Almanya’ya davet ettiler, eğitim için. 2 ay için Mainz Peter Cornelius Konservatuvarı’na. Bu arada oratoryo derslerine girmem istendi. Okul müdürü aynı zamanda operanın da müdürüydü. ‘Operada da eşlik ister misin’ dedi. Kapılar tek tek açılmış… Evet, öyle oldu. Çalıştığım yerde bir Japon soprano vardı. Birlikte bir konser yaptık. O zaman, ‘Bu çok önemli bir konser. Dünyanın hiçbir yerinde Alman liriklerini, Türk piyanist ve Japon sopranodan dinleyemezsiniz’ denildi. Bu arada tatil için Türkiye’ye döndüm. ANTDOB’un açılacağını söylediler. 11 kişi sınava girdik. Bir tek ben kazandım sınavı ve Antalya’ya geldim. O günden beri de kurumun içindeyim. Almanya’da devam etmiş olsaydı, hayatınızda neler değişirdi? Almanya’daki süreç hiç benim hedefimde olanlar değildi zaten. Hepsi sürpriz oldu. O yüzden bunu gerçekten bilemiyorum. Çocuklara yönelik projelere öncelik veriliyor Antalya Devlet Opera ve Balesi kurulduğu ilk yıllarda sıkıntılı bir dönem geçirdi. Siz de bu sıkıntıları birebir yaşayanlardansınız değil mi? Çok sıkıntılıydı. Şehirde opera yoktu, bina yoktu. Çok sancılı oldu. İl Özel İdare binasındaydık. Sahneleyebileceğimiz salon yoktu. AKM’de sadece ayda iki kez program yapıyorduk. Ardından Özgürlük Bulvarı’ndaki binaya geçtik. Hep kopukluk oldu. Düzenli temsiller olamadı. Ne zaman temsil yapamayacağını bilmeyen bir operaydık. Bir senelik, hatta bir aylık programlar bile hayaldi. Daha sonkaki süreçte Haşim İşcan Kültür Merkezi yapılınca, bir şeyler oturmaya başladı. Şimdi çalışmalar daha sağlıklı bir ortamda ilerliyor. Kopukluk yok diyebiliriz. Geçtiğimiz yıl sosyal projeler çerçevesinde çocuklara yönelik çalışmalarınız vardı. Bu yıl devam edecek mi? Devam edecek elbette. Geçen yıl ‘Bir piyano, 4 solist’ adıyla başlattık projeyi, bu yıl ayrıca ‘Haydi Çocuklar Operaya’ diyoruz. Proje nasıl doğdu? Yıllar önce Hikmet Şimşek bana ‘TRT Ankara Radyosu Çocuk Korosu’nun piyanistliğini yapmak ister misin’ dedi. Sene 199394. Pazar günleri ‘Birlikte Söyleyelim’ diye bir program vardı. Hikmet Şimşek çıkar, bir parçayı çocuklarla söylerdi. Bu arada ‘Nilay Abla’dan bir ses alalım’ derdi. İşte piyanist bendim. Onunla birlikte ben çocukların bu işe katılmalarının ne kadar önemli olduğunu anladım. Geçen yıl da ‘çocuklara yönelik bir projeyi hayata geçirelim’ dedim. Çocuklara gitmemiz gerekir diye düşündüm. Bunu da ‘bir piyano ve 4 şancıyla yapalım’ dedim. Ayda 4 kere gidebilelim diye düşündüm. Projenin adına ‘Bir piyano, 4 solist’ dedik. Valilik ve Milli Eğitime gittim bu proje için. Geçen yıl 28 okula ulaştık. ‘Çocuklara operaya gelin, çok sesli düşünmeyi öğrenin’ dedik. Finalinde de ‘Haydi Çocuklar Operaya’ dedik. Bu yıl bu çerçevede çocuklara dekorla ilgili, eserle ilgili de bilgi veriyoruz. Orkestra çukurunu anlatıyoruz. Çocuklara ders verir gibi anlatırsanız için sıkıcı oluyor. Biz görsellikle anlatıyoruz. C MY B C MY B