24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

19 EKİM 2011 ÇARŞAMBA SAYFA SAĞLIK 5 Ani hava değişimi sizi hasta etmesin alk arasında “kalın bağırsak” diye isimlendirilen ve sindirim sisteminin en son kısmında yer alan bölgede gelişen bir hastalık olan kolon kanseri, her 20 kişiden 1’inde görülmekte. Özellikle genetik geçişli ve ailesel eğilimli kolon için taramalara erken yaşta başlanması büyük önem taşımakta. Memorial Antalya Hastanesi Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kemal Emek, tedavisi hakkında bilgi verdi. En çok görülen kanser türlerinden Kolon kanserinin gelişmesinde bilinen en önemli etkenin kolon polipleri olduğunu belirten Prof. Dr. Emek, “Poliplerin sık geliştiği gruplarda kanser görülmesi de sık olur. Bunlar genetik geçişli olabilir, ailesel eğilimli olabilir ve çoğunlukla da ileri yaşlarda doğal olarak bulunabilir. Genetik geçişli olanlara ‘Ailesel polipozis’ diye isimlendirilen hastalık, ailesel eğilimli olanlara ise 40’lı yaşlarda kolon kanseri görülen gruplar örnek verilebilir. Sadece 1.dereceden akrabalarında kolon kanseri görülenler diğer bireylere göre en az 2 misli daha fazla risk altındadır. Şöyle bir uyarıda bulunmak da mümkündür; eğer bir kişinin 40’lı yaşlarda birinci derece akrabalarında bir tane, ikinci derecede akrabalarında birden fazla kolon kanseri hikayesi var ise hastalığa karşı ciddi şekilde uyarılmalıdır. Yine de bu tarz görülen kolon kanserleri çok fazla sayıda değildir. Kolon kanseri en sık 60’lı yaşların sonrasında görülen bir hastalıktır. Ülkemizde de artık bu yaş grubunda önemli bir çoğunluk bulunduğu için sık görülen kanserler arasına girmiştir” diye konuştu. Dışkılama alışkanlıkları Kolon kanseri ile mücadele için bu konuda bilinçli olunması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Emek, “Kolon kanserinde en önemli belirti, dışkılama alışkanlığında değişme gözlenmesidir; bu, uzun süreli ishal ya da kabızlık veya hissedilir düzensizlik şeklinde olabilir. Anlamsız kanamalar da kanser belirtisi olabilir. Eğer kişide dışkılama sırasında kanama görülüyorsa muhakkak bir uzmana muayene olmalıdır. Daha ilerleyen evrede, karın ağrısı, gaz sancıları, nedeni bilinmeyen kilo kayıpları, kansızlık, aşırı yorgunluk gibi belirtiler görülebilir. Hastalık ilerlemeden tanı konulması yaşam şansını artırır” dedi. Cerrahi en etkili tedavi Kolon kanserinde kanserli bölgenin bilinen prensipler dahilinde, geriye kanserli hücre bırakmayacak şekilde çıkarılmasının en etkili tedavi olduğunu söyleyen Prof. Emek, cerrahi tedaviden sonra hastalığın evresine göre kemoterapi, eğer rektumda yerleşmiş bir kolon kanseri var ise radyoterapi desteği de alınabileceğini belirtti. Risk gruplarında olan kişilerin genç yaşlarda mutlaka 35 yılda bir endoskopi yaptırmaları gerektiğini anlatan Emek, “Risk grubunda olmasa da herkesin 50 yaşından sonra bu işlemi yaptırması önerilir. Risk altındaki gruplarda kolonoskopi, hem tanı hem de tedavi şeklidir” dedi. Memorial Antalya Hastanesi Dahiliye Bölümü’nden Uz. Dr. Mehmet Demircioğlu, ani ısı değişikliklerinin sağlığı etkileyebileceğini belirterek, “Dikkatli olun” dedi H H Kolon kanserine karşı önlem alın mevsimsel değişim döneminin hassasiyetle geçirilmesi gerektiğini anlattı. Gıda ve sıvı alımı ŞEYİ N ER BAŞI SAĞLIK üne sağanak yağmurla başlayıp, öğleden sonra çıkan güneşin yakıcılığına hayret ediyorsanız, şiddetli rüzgar ve soğuk hava, aynı gün içinde yerini sıcak ve nemli bir havaya bırakıyorsa dikkat etmenizde fayda var. Mevsim geçişlerinde yaşanan bu ani ısı değişimleri, sizi hasta edebilir. Memorial Antalya Hastanesi Dahiliye Bölümü’nden Uz. Dr. Mehmet Demircioğlu, sağlıklı bir kişide görülmesi gereken ortalama vücut ısısının 36,537 derece olduğunu belirtti. G Demircioğlu, ”Beyindeki kontrol merkezi dış ortam ile ilgili gerekli uyarıları alarak bu ısı ayarını düzenli olarak kan damarları, ter bezleri, akciğer, deri, böbrekler, böbrek üstü bezleri, yağ dokusu ve kaslar ile dengelemeye çalışır. Terleme ve üşüme duygusu da damarların genişlediği, büzüldüğü, ter bezleri salgılarının artıp azaldığı bu düzenleme sırasında ortaya çıkmaktadır. Hava şartlarında ani değişimler meydana geldiğinde, hissedilen rüzgar ve soğuk, vücudumuzu hazırlıksız yakalayarak; bağışıklık sistemimizin zayıflamasına neden olmaktadır. Direncin düştüğü bu dönemde hastalıklara yakalanmak da kaçınılmaz hale gelebilmektedir” diyerek Demircioğlu, “Vücut direncinin düşmesi ile savunmasız kalan insan vücudunun en temel enerji ve sağlık kaynağı beslenmedir” diyerek konu ile ilgili şunları kaydetti: “ Bu dönemde tüketilecek doğru gıdalar metabolizmanın güçlenmesine yardımcı olmakta ve hastalıklara karşı kalkan oluşturabilmektedir. Güne yeşil ve sarı meyvelerin sularıyla başlamak, C vitamini açısından zengin bir beslenme sağlayacaktır. Özellikle boğazda duyulan hassasiyet ya da öksürük için bu içecekler oldukça faydalı olabilmektedir. Günün geri kalanında ise bitki çayları tüketmek sıvı alımını sağlarken, güçlü bir koruma için metabolizmaya destek olmaktadır. Doğal takviyeler ise ekinezya bitkisi ve ekmek mayasından üretilen betaglukandır. Burun ve ağız giriş yollarının sağlıklı olması büyük önem taşır. Bu sistemin düzgün çalışması için günde ortalama 23 litre su tüketilmelidir.” Egzersiz yapın V ücudun savunma mekanizmasında düşüş gözlenen dönemlerde spor yapmanın bağışıklık sistemini güçlendiren bir etken olduğunu belirten Uz. Dr. Demircioğlu, “Haftada 34 gün yapılan düzenli yürüyüşlerin yanı sıra; yaş ve fiziksel özellikler göz önünde bulundurularak tercih edilecek çeşitli sporlar, hastalıkları önlemeye yardımcı olacaktır” dedi. Katlı kıyafetler ikkat edilmesi gereken noktalardan birinin havaya uygun giyinmek olduğunu söyleyen Uz. Dr. Demircioğlu, soğuktan korunmak veya sıcaktan etkilenmemek için doğru kıyafetlerin seçilmesi gerektiğini D şu sözlerle vurguladı: “Tahmin edilemeyecek hava değişimlerine karşı giyim konusunda hazırlıklı olmanın, mümkünse kat kat giyimi tercih etmek önemlidir. Fazla sıkı veya gereğinden bol kıyafetler vücut ısısının korunmasını zorlaştırır.” Ek gıdada zamanı doğru belirleyin A nne sütü ile beslenen bebeklerin ek gıdaya geçiş dönemi sağlıklı beslenme alışkanlığı temellerinin atılması için önemli bir süreçtir. Memorial Antalya Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Tuna Gül Han, bebeklerde ek gıdaya geçiş dönemi hakkında bilgi verdi. Aylarca anne sütüyle beslenen bebeğin ek gıdalara geçiş döneminin, anneler için endişe verici olduğunu belirten Han, “Bebeğiniz bu dönemde elinizdeki her besinin tadına bakmak ister. Ancak bebeğin sinir ve kas sistemleri çalışmadığı için midebağırsak sistemi ve kanı temizleyen böbrekleri de gelişimine devam etmekte olduğu için yetişkinlerle aynı yiyecekleri tüketemesi uygun değildir” diye konuştu. Bunlara dikkat edin B Doğru zamanlama Ek gıdalara erken başlandığında ishal ve besin alerjisi görülebileceğini anlatan Han, “Doğru ve yeterli besinler verilmediği takdirde ise gelişim problemleri ortaya çıkabilir. Ek gıdalara başlanabilecek en uygun dönem 4. ve 6. aylar arasıdır. Ek gıda döneminde bebeğin başını dik tutması, oturabilmesi, ağzını açma, yutma ve çiğneme koordinasyonun gelişmesi gerekir” dedi. ebeklerde ek besine geçişte her yeni gıdaya tek tek başlayıp az miktarlarda vermenin önemine dikkat çeken Uz. Dr. Han, “Besinlerin az miktarda, 23 günlük aralarla verilmesi, çocuğun bir besin maddesine olan alerjisi varsa, bunu tespit edebilir. Ek gıdaların, kalori, protein, demir, çinko, vitamin A ve vitamin D bakımında zengin içeriğe sahip besinler olmasına özen gösterilmelidir. Doğal ve taze hazırlanmış besinler tercih edilmeli. Hijyen koşullarına dikkat edilerek, kültürel yapıya uygun gıdalar verilebilir. İlk zamanlarda, havuç, kabak, patates gibi tatlı sebzeler; yoğurt, elma, armut, muz ile hazırlanan meyve püreleri gibi tekli besin grupları tercih edilebilir” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle