Katalog

4 SAYFA Gençleri de tehdit ediyor SPARTA (AA)Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Hüseyin Okutan, son dönemlerde kalp krizinin gençleri de önemli tehdit eder hale geldiğini söyledi. Teknoloji nedeniyle yaşanan tembellik, stres gibi faktörlerle kalp ve damar rahatsızlıklarında artış olduğuna işaret eden Okutan, "Geçmişte 40 yaş üzerindeki kişilerde görülen kalp rahatsızlıkları artık 30 ve daha küçük yaşlarda da ortaya çıkabiliyor” dedi. I Eklem ağrılarını L hafife almayın Kıkırdak sıvısının azalması ya da iltihaplanması gibi durumlarda ortaya çıkan eklem ağrıları hayatınızı karartmadan, önleminizi alın emorial Antalya Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü'nden Operatör Doktor Kemal Gökkuş, eklemlerde şişlik, ağrı ve kızarıklık, sabah kalkıldığında hareket güçlüğü ve eklem ağrılarının soğuk havalarda daha sık görüldüğünü söyledi. 5 OCAK 2011 ÇARŞAMBA SAĞLIK GÖRECE GİRAY ERCENK gercenk@yahoo.com.tr ZAMAN ÜSTÜNE ÇEŞİTLEME... M Daha çok kadınlarda Kıkırdak sıvısının azalması veya iltihaplanması gibi sorunların özellikle ileri yaşlarda görüldüğünü, ancak gençler için de sorun olabileceğini anlatan Gökkuş, ağrıların ihmal edilmemesi gerektiğine dikkat çekti. Romatizmal hastalıkların çoğunlukla kadınlarda görüldüğüne de dikkati çeken Gökkuş, "Halk arasında iltihaplı romatizma olarak da romatoid artritin, ekleme yük binmesi, yaralanma gibi olaylarla ilgisi yoktur. En önemli ayırt edici özellikleri sabah sertliği dediğim i z günün sabah saat kseki Devlet Hastanesi'nin kalorifer kazanlarının yenilenme çalışmaları tamamlandı. Akseki Kaymakamı Turan Soğukoluk, Devlet Hastanesi'ni ziyaret ederek yenilenen ısıtma sistemi hakkında Başhekim Op. Dr. Alptekin Şahin'den bilgi aldı. Soğukoluk, hastanenin kalorifer kazanlarının yenilendiğini, hastanenin ısınma sorununun olmadığını söyledi. Kalorifer sisteminin yaklaşık 20 bin liraya mal olduğu belirtildi. A Akseki'de hastaneye kalorifer SDÜ'ye yeni cihaz I SPARTA (Cumhuriyet)Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Tıp Fakültesi'ne kanseri moleküler düzeyde saptayan ve radyoterapi ünitesinde tedavi amaçlı kullanılan iki cihaz alındı. SDÜ Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Mustafa Yıldız, 3 milyon TL'ye mal olan cihazın, Şubat ayından itibaren de tüm Batı Akdeniz Bölgesi’ne hizmet vereceğini anlattı. Yıldız, cihazın tümörün saptanması, yayılım derecesinin belirlenmesi, radyoterapi planlanması, tedaviye yanıtın değerlendirilmesi ve bazı durumlarda mevcut kitlenin iyi veya kötü huylu olup olmadığının belirlenmesinde kullanıldığını anlattı. Yıldız, "Cihazın kullanım alanı onkoloji ile sınırlı değil. Epilepsi odağının belirlenmesi, Alzheimer gibi nörolojik hastalıklar, kalp krizi sonrası kalpte canlı doku varlığının araştırılmasında da cihaz kullanılıyor" diye konuştu. lerine özgü eklem şişliği ve sertliği, rutubetli havalarda eklemlerin sızlamasıdır" dedi. Kilo önemli Halk arasında ''kireçlenme'' olarak bilinen hastalığın aslında kıkırdak dokusunun yıpranıp yumuşaması ve aşınması, eklemin hareket yeteneğini kaybetmesi olduğunu söyleyen Gökkuş, "Kıkırdak, vücutta kendini yenileyemeyen dokulardandır. Bu nedenle yıpranan kıkırdak bir daha sağlıklı olamaz. Bu hastalıkta en önemli etmenler aşırı kilo ve kişinin hayatın bir döneminde yaşadığı, burkulma ve incinmelerdir. Eklem kireçlenmeleri, romatizmal eklem hastalıklarından farklı olarak tedavi edilirler” diye konuştu. übnan asıllı düşünür Halil Cibran (öl. 1931), Ermiş (The Prophet) adlı kitabında, bilge El Mustafa’yı, inananlarıyla konuşturur. Toplulukta bulunan bir nücumi (yıldız bilimci) “Ey ermiş” dedi, “zaman hakkında bize neler söylersin. Zaman nedir?” El Mustafa soruyu “Zamanı ölçmeye kalkarsanız, onu ölçüsüz ve ölçülemeyen olarak bulursunuz (ölçemezsiniz)” diyerek yanıtladı ve sözünü, ‘zamanın müdahale edilemezliğine’ getirip “Zamanı (ancak) bir ırmak yapar ve kıyısına oturup akışını seyredersiniz” diyerek sürdürdü... Ahmet Hamdi Tanpınar, ünlü “Ne tam içindeyim zamanın, ne de büsbütün dışında/ Yekpare geniş bir anın parçalanmaz akışında” dizesinin ilhamını, Halil Cibran’ın yukarıdaki sözünden mi aldı? Kimbilir, belki de... İnsanoğlu üzerinde doğup, ürettiği; sonra hiç yaşamamış gibi çekip gittiği yerkürenin, hem kendi; hem de güneşin çevresindeki dönüşünü, zamana kendince ölçü yapmış... Yerkürenin kendi çevresindeki dönüşüne gün; güneşin çevresindeki dönüşüne yıl demiş... Sonra, günü saate; saati dakikaya bölmüş ve de yılı ay’a; ay’ı haftaya... Sonra, insanın gün ışığına merhaba dediği doğum anından, ışığı sonsuza dek kaybettiği ölüm anına kadar geçen zamana ömür demiş... İlhan Başgöz’ün, ANSAN’ daki bir söyleşisinde deyiverdiği; birçok dinleyici gibi benim de not ettiğim o manide dile gelen ömür tanımı muhteşemdir: “Her ayımdan, her günüm her ayımdan/ Hergün bir tuğla düşer ömrümün sarayından...” Antik Çağ inanışında ömür, doğumla sarılmaya başlayan bir iplik yumağıdır... Kader tanrıçaları Moiralar, insanoğlu anasından doğduğu andan itibaren ömür ipliğini bükmeye başlarlar... Ölüm, Moiraların büküp durdukları yaşam ipliğinin bitmesidir... İpini bükmeyi bıraktıkları kişinin ömrü tamama erer; Yunus Emre’nin dediği gibi, “Gök dürülür, yer gider...” Antik Çağ’dan günümüze bilgi aktaran Hesiodos’da (İ.Ö 7. yüzyıl) zaman, üretim ve yaşamın yıl boyu planlanmasından ibarettir. “İşler ve Günler”de şöyle der: “İşe koyulmadan (önce) turnanın sesini bekle/ Bulutların ardından gelsin her yılki çığlığı/ Ekin zamanını o haber verir/ Yağmurlu kış günleri onunla başlar...” El Mustafa, kendisine zamanı soran Nücumi’nin sualine verdiği yanıtı şu sözlerle bitirdi: “Zaman da tıpkı sevgi gibi bölünemez ve bir yere sığmazdır... Ama eğer zamanı mevsimlere ayırmak istiyorsanız, öyleyse bırakın her mevsim, öteki bütün mevsimleri içersin... Ve bırakın bugün, dünü anımsayarak ve yarını özleyerek geçsin...” Yeni yılınız kutlu olsun... Yiyelim İçelim Eğlenelim (0 242) 248 00 57 İLAN SERVİSİ C MY B C MY B