Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 SAYFA 22 OCAK 2011 CUMARTESİ GÜNCEL Eğitim Gönüllüsü MUZAFFER GÜRBOĞA G NİHAT TOKLU G GÜRSU KUNT G PELİN GEL AĞAN muzaffergurboga@hotmail.com Dalbudak’tan sert tepki C HP İl Disiplin Kurulu’nun Konyaaltı İlçe Başkanı Ömer Dalbudak(kısa süre önce milletvekili adayı olacağını söyleyerek istifa etti. Yerine henüz atama yapılmadı) ve yardımcısı Mustafa Savurgan’a verdiği kınama cezasının yankıları sürüyor. CHP tüzüğüne göre kınama cezasının karşılığı bir yıl partiden uzaklaştırılmak anlamına geliyor. Bu cezanın ayrıca Dalbudak ve Savurgan’ın geleceğe yönelim siyasi hedeflerini olumsuz etkileyeceği de çok açık. Ömer Dalbudak, verilen ceza nedeni ile hayli öfkeli.Bu konuda doğrudan İl Başkanı Özer Ülken’i suçluyor. Ülken’in kendisine karşı kurulan komployu görmezden geldiğini, hatta sonuçta buna katıldığını iddia ediyor. Komplo kuranlar hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunacağını, il disiplin kurulunun aldığı karara da itiraz edeceğini vurguluyor. Dalbudak’ın tepkisi bunlarla bitmiyor. M Bazı kesimlerin kendisini, “Muhittin Böcek’in adamı” gibi göstermeye çalıştığıK nı iddia ederek, “Kimsenin adamı değilim. CHP’ye Muhittin Böcek ile gelmedim. 1992 yılından beri CHP üyesiyim. Şimdiye kadar CHP hariç hiçbir panrtiye oy vermedim” diyor. Bu sözlerin anlamı açık. Ömer DalM budak, “Muhittin Böcek ANAP’li iken ben CHP’de idim” demek istiyor. Dalbudak’ın Özer Ülken’e yönelik bir başka tepkisi daha var. Ülken’in 2010 yılında partiye üye olan birisini ilçe başkanı yapmak istediğini söylüyor. Onu yanında Ankara’ya götürdüğünü, orada lobi çalışması yaptığı öne sürüyor. Burada sözü geçen isim Bülent Erol ol2 malı. Dalburdak, “2010 yılında onu ben üye yaptım. CHP’de ilçe başkanlığına gelmek bu kadar ucuz olmamalı” diyerek işaret ettiği Bülent Erol’un geçtiğimiz günlerde Özer Ülken ile birlikte Ankara seyahati yaptığı, CHP Genel Merkezi’nde görüldüğüne dair söylentiler var. Ömer Dalbudak, bu arada yeni bir açıklama daha yaptı. 10 Ocak tarihinde ilçe başkanlığı görevinden milletvekili adayı olmak için değil, Özer Ülken ile seçim sürecinin yürütülemeyeceğini gördüğü için istifa ettiğini söylüyor. Açıklamanın bu bölümü de hayli ilginç. Bütün bunlar olurken, ortada bir gerçek daha var ki o da CHP Konyaaltı İlçe Başkanlığı koltuğunun boş olduğu. İstifa eden ilçe başkanının yerine bakan yardımcısı da disiplin cezası alınca görevi sona erdi. Bu yüzden başkanlık koltuğu boş kaldı. Konyaaltı İlçe Yönetim Kurulu üyelerinin önümüzdeki salı günü toplanıp başkan vekilini seçmesi gerekiyor. İlçe yönetimi daha sonra da atanacak başkanı bekleyecek. Kulislerde ilçe başkanlığı için Özer Ülken’in tercihinin Bülent Erol olduğu konuşuluyor. Konyaaltı Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in ise Şefik Dirgen’i başkan koltuğuna oturtmaya çalıştığı idida ediliyor. İlçe yönetimi belediye başkanı ile il başkanının gölge etmemesini, başkanı kendilerinin belirlemesi taraftarı. Yönetim içinden başkan adayı olmak isteyenler arasında Ruhi Beşiktaş’ın adı geçiyor. bazı fırınlarda sağlıklı simit üretimi yapılıyor. Ama 50’ye yakın kaçak fırın ile bir o kadar sadece simit üreten tesislerden piyasaya sürülenler piyasayı gölgeliyor. Tüketiciler simit alırken dikkatli olmalı. Özellikle okul kantinlerinin nereden simit aldığı çok önemli.En büyük görev simit üretimini ve satışını denetleyecek kamu kurumlarına ve belediyelere düşüyor. Simit fırınlarının denetimine özel önem verilmeli. EZBER MUTSUZLUKLARI (2) Sobacılar Çarşısı’na sahip çıkılmalı A N e yazık ki ekmeklerden sonra simitlerde bozuldu. Hepimizin sevdiği çıtır simit, ekonomik kriz nedeni ile halk tarafından daha çok tüketiliyor. Gün geçtike de tüketim artıyor. Bunu fırsat bilen bazı rantçılar, ruhsatsız merdiven altı tezgahlarda, kalitesiz ve sağlığımızı tehdit eden malzemelerle simit üretip piyasaya veriyor. Bu anlamda simidin vazgeçilmezi susamın bile ucuzu ve kalitesizi kullanılı Simit gerçeği yor. Çin’den susam getiriliyor. Bu da yetmiyor yapımda pekmez yerine yanmış şeker kullanılıyor. Bütün bunlara hijyen şartlarına uyulmayan mekanlarda yapılan üretim eklenince simit halk sağlığını tehdit eden bir yiyecek haline dönüşüyor. Elbette Antalya Büyükşehir Halk Ekmek, Kepez Belediye Ekmek Fırını ve ntalya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (AESOB) Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Sevimçok’un en önemli projelerinin başında il merkezinde otantik çarşıların korunması geliyor. Sevimçok, bunların başında Sobacılar Çarşısı (Eski Antalyalıların tanımı ile Demirciler İçi) geliyor. Sevimçok, Sobacılar Çarşısı’nın yenilenmesi sonrası karanlığa gömülmesinden son derece rahatsız. Burada ciddi altyapı sorunları bulunduğunu, kiraların yüksek olduğunu söylüyor. Buradaki işyerlerinin bacasının bulunmadığını biliyordum. Meğer bizlerin bakıp göremediği bir başka gerçek daha varmış. Dükkanların kapı ve penceresi yokmuş. Esnaf yazın dükkanını açtığında cehennem sıcakları, kışın ise soğuk hava ile yüz yüze kalıyormuş. AESOB Başkanı Abdullah Sevimçok, tuvalet eksikliği dahil bazı sorunların giderilmesi için Büyükşehir Belediyesi ile görüşeceklerini söyledi. Çarşının içindeki esnafını kaybetmemesi için ellerinden geleni yapacaklarını, bu anlamda ellerini taşın altına koyacaklarını ifade etti. aşadığımız hoş deneyimlere,iyi hislere ille de “mutluluk işte bu” deyip adını koymak gerekmiyor.Deneyimleyin, ama adını koymayın.Hiç bir duygu size yabancı kalmasın.Duygu repertuvarının zenginliği yaşam zenginliği demektir.Ezber mutluluk imgeleri gerçek mutluluğa engel olabilir.Fazla bilginin,gereksiz bilginin engel olması,işleri zorlaştırması gibi.Biz çoğu şeyi tanımlarken eğip bükmekteyiz,kavram kargaşası oluşturmaktayız. Mutluluk hakkında ne söylense eksik kalır.”Mutluluk bir nasıl sorusudur,ne değil.Bir beceridir,nesne değil.” derken belki de aynı şeyi kastediyordu Hermann Hesse.Bizim insanlarımızın mutsuz olmaya özel bir yeteneği var gibi geliyor bana.Ya mutlu olmaktan korkuyoruz,ya da mutsuzluğu kullanıyoruz.Yaralarımızı kurcalamaktan,kendimizle didişmekten adeta zevk alıyoruz.Acaba kendimize mutluluğa layık görmüyor muyuz? Mutsuzluklarımız da olacak ,mutluluklarımız da.Önemli olan ikisini ayırdedebilmek ve dengeleyebilmek.İşin sırı her şeyde olduğu gibi dengede yatıyor.Hem neden mutlu olmayı önemseriz de, mutsuzluklarımız üzerinde çalışmak istemeyiz?Oysa mutluluklarımız mutsuzluklarımızın içinden çıkacak.Mutsuzluğumuzu bastırmaktan,onu yok saymaktan,ondan kaçmaktan vazgeçip onu anlamaya çalışsak daha iyi olmaz mı?Mümkün müdür mutsuzluktan kaçmak?Mutsuzluktan kaçan hayattan kaçmış,kendinden kaçmış sayılmaz mı? Mutsuzluğumuzu sorgulamak, kendimizi sorgulamaktır,kendi derinliğimize inmektir.Mutsuzluğumuzu sorgulamak düzeni sorgulamaktır.Hayatlarımızı daraltan,bizi kendimize yabancılaştıran her şeyi sorgulamaktır. Mutluluk peşinde koşulmakla elde edilemez.Çünkü mutluluk içseldir,içten dışa doğru.Mutluğu başkalarından bekleyenler,tüketimle elde edeceğini sananlar beyhude bir arayış içindedirler.Mutluluğu yaşamak “hemen şimdi” ile ilgili bir kavramdır.Mutluluğu yaşamak var olanın farkına varmaktır.Farkındalıkta yargı yoktur.Bu iyi,şu kötü diye.Derinliğine yaşamaktır. Felsefeci Nermi Uygur ”Yaşama Felsefesi” adlı kitabında mutluluk avcılarının gerçekte mutsuzluk avcıları olduğunu söylemektedir.Çünkü mutluluk çaba sonucu elde edilmez.Mutluluk arayışları boştur.Mutsuzsan ya bakmasını bilmiyorsun ya da bir şeyleri yanlış görüyorsun. Ülkemizde egemen düşüncenin farklı düşünceleri bastırmaya,cezalandırmaya çalıştığı günümüzde insanın özgün bir birey olarak kendini ifade etmesinin ve kendisi olabilmesinin yolları tıkanmaya çalışılmaktadır.Erasmus “Kişi için en büyük mutluluk kendi olmaktır.”demektedir.Kendi kişisel tarihimizi ,yani kendimizi olduğumuz gibi kabul etmeden huzurlu ve mutlu olamayız.Mutsuzluklarımızdan sorumluyuz sevgili okurlar. Y Yiyelim İçelim Eğlenelim (0 242) 248 00 57 LAN SERV S C MY B C MY B