01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

1 Ocak 2021 Cuma Çağrıların yüzde 74'ü asılsız çıktı İzmir 112 Acil Çağrı Merkezi Müdürü Tuncay Volkan Bayat, 2020 yılında merkeze gelen çağrıların yüzde 74' ünün asılsız çıktığını belirtti. Çağrı merkezi çalışanlarının üstün bir performans sergilediğini söyleyen Volkan, 28 Aralık'a kadar olan süreçte 5 milyon 372 bin 331 çağrının yanıtlandığını ifade etti. Volkan, gelen asılsız ihbarların, hakaret ve küfür içeren konuşmalar olduğunu anlattı. Deniz patlıcanı talanı ekosistemi yok ediyor MUHAMMED ÖZMEN YYAAZZII DDİİZZİİSSİİ (1) Yurtdışında kilosu 150 dolara kadar alıcı bulan deniz patlıcanının, ülkemizde yetiştiriciliği yapılmadığından denizlerimizde bulundukları doğal ortamlardan çıkarılıyor. Ege Denizi’nde Çeşme ile Datça arasında Tarım ve Orman Bakanlığı'nın belirlediği koordinatlarda, deniz tabanındaki kumu ve deniz suyunu filtreleyerek temizleyen ekosistemin en önemli elemanlarından olan deniz patlıcanları özel izin ile avlanıyor. Yurtdışında kilosu 150 dolara kadar alıcı bulan deniz patlıcanının, ülkemizde yetiştiriciliği yapılmadığından denizlerimizde bulundukları doğal ortamlardan çıkarılıyor. Avın en yoğun yapıldığı bölgelerin başında turistik özellikleri ve doğal güzellikleri ile öne çıkan Didim geliyor. Didim Belediyesi, sivil toplum örgütleri ve yurttaşların itirazlarına rağmen bölgede 400 ile 500 arasından tekne, av sezonu boyunca her gün ekosisteme zarar veren bu avı sürdürüyor. Asya ülkelerinde, gıda, ilaç ve kozmetik sektöründe oldukça değer gören deniz patlıcanının avlanmasının su ekosistemine büyük bir zarar verdiğini, bu nedenle korunması gerektiğini söyleyen Başkan Deniz Atabay, çevre örgütleri ve yurttaşlar av izninin sona erdirilmesini istiyor. Didim’deki avın durdurulması daha önce Didim Sivil Gelişim Platformu tarafından yürütmeyi durdurma davası açıldı. Konu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de gündeme geldi, avın durdurulması için kanun teklifi verildi. Ancak uzmanların uzun vadede denizlerdeki canlı yaşamını derinden etkileyeceğini söylediği deniz patlıcanı avcılığı, bakanlığın denetiminde sürdürülüyor. Yaşamı tehdit ediyor Didim Derneği, yapılan geniş kapsamlı araştırmanın ardından hazırladıkları rapor ile Tarım Bakanlığı’na başvurarak avın durdurulmasını talep etti. Deniz patlıcanı avcılığının denizdeki sağlıklı yaşamının hızla tehlikeye girmesine neden olacağı vurgulanan raporda, “Denizlerin adeta gönüllü temizlik fabrikası olan deniz patlıcanı, avlanması ile birlikte denizlerin eskisi gibi temiz kalması mümkün değildir” denildi. Raporda, Didim'in uluslararası ilgi gören doğal değerlerinin dünya turizmine kazandırılması amacıyla “Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi” ilan edildiği hatırlatılarak “Özellikle deniz alanında uygulanmak istenen kimi projeler için endişeliyiz. Çünkü bu projelerin, deniz suyuna kirletici etkisi olduğu bilinmektedir. Su yapısında meydana gelecek değişikliklerin zamanla başta sucul ekosistemde olmak üzere, kentin doğal çevresinde olumsuz etki yaratacaktır. Önlem alınmazsa artan kirlenme ile birlikte kentimizdeki canlı yaşamı tehdit altında olacaktır” ifadelerine yer verildi. Hazırlanan raporda, deniz patlıcanı stoklarında aşırı yıpranma olduğu da dile getirildi, ayrıca, yıl içerisinde avlanan deniz patlıcanları miktarının, bakanlığın uyguladığı av kotası miktarının üzerinde olduğunu belirtildi. Yurttaşların karşı çıktığı deniz patlıcanı avcılığını ilçenin belediye başkanına ve sivil Deniz Atabay toplum örgütü temsilcilerine sorduk. ‘Deniz talan ediliyor’ Bir deniz patlıcanı yılda 150 ton kumu devridaim ederek temizliyor. Bir taraftan balık çiftlikleri kurarak, diğer taraftan bu canlıları toplayarak ekosisteme ve denizlerimizin temizliğine büyük bir darbe vuruluyor. Bakanlığın izni ile 400 500 tekne 4 yıl boyunca burada hoyratça bir avcılık yapacak. Her teknedeki dalgıç günde 40 kilo toplayabilir deniliyor ancak bence daha fazlası tutuluyor. Çünkü doğru bir denetim yapılmıyor. 4 yıl burası talan edilecek, 4 yıl nadasa bırakılacak sonra tekrar toplanacak. Biz bunun yanlış olduğunu ve endişelerimizi bakanlığa bildirdik. Tekne sayısı ile av kotasının sınırlandırılması ve av bölgelerinin değiştirilmesi konusunda bakanlık yetkilileri ile mutabakata vardık. Bakanlıktan gelecek kararı umutla bekliyoruz. Ekolojik denge açısından nasıl bir bozulma olacağını şimdiden tespit etmemiz mümkün değil. Bu av, zaman içerisinde etkilerini gösteren bir kaybediş. Ancak şu aşamada 500 civarında tekneye yetecek bir balıkçı barınağımız olmadığı için teknelerden kaynaklanan bir kirlenmeyi testip ettik. Deniz yüzeyinde bir pislenme var. Didim’in doğal değerlerinin korunması için av izninin iptalini ve açıklarımızda bulunan balık çiftliklerinin Didim'den kaldırılmasını istiyoruz. Didim bir turizm kentidir, bu gerçeği unutmamaları gerekiyor. 30 yıldır burada turizmcilerle birlikte buranın çağdaş bir turizm kenti olması için çalışıyoruz. Ama öbür taraftan balık çiftlikleri, deniz patlıcanı avlama gemileri, deniz ürünleri organize sanayi bölgesi, yem fabrikaları ve buzhaneler... Tüm bu turizme yakışmayacak kötü unsurların kesin ortadan kalkmasını bekliyoruz. Didim Ticaret Odası Başkan Yardıcısı Hikmet Atilla: Ya av, ya turizm Ticaret Odası Başkan Yardımcısı olarak esnafın çıkarlarını korumak zorundayım, balık çiftlikleri ve deniz patlıcanı avcılığı, iyi bir şey olsa, turizm sektöründeki esnafımıza zarar vermese niçin karşı çıkayım ki. Tam aksine oda olarak destekleriz. Koronavirüs salgınından dolayı esnaf zor durumda. 500 tekne deniz patlıcanları için Didim’e geldi ve her teknede 4 kişi bulunmakta, normal şartlarda buna sevinmemiz gerekir değil mi? İki bin kişi bir ilçenin esnafın da alışveriş yapacak, bu sıkıntılı günlerde biraz da olsa esnaf nefes almış olacak, kazın ayağı ne yazık ki öyle değil. Buna sevinemiyoruz. Çünkü Didim’in denizini temizleyen canlıları yok ediyoruz, denizin ekosistemini bozuyoruz. “Kazan kazan deniliyor”, yani hem deniz patlıcanlarını toplayan kazanacaklar, hem de turizmciler. Maalesef her seferinde turizmciler kaybediyor. Bu nasıl bir paradoks, balık çiftliklerinin artıklarını denizin altına bıraktıklarını biliyoruz, deniz patlıcanları da bunları temizliyor, biz hem balık çiftliklerinin kapasite artışına gidiyoruz, hem de bunların bıraktıkları artıkları temizleyenleri yok ediyoruz. Didim için yetkililer kararlarını vermek zorundalar, ya balık çiftlikleri, deniz patlıcanları, su ürünlerine dayalı organize sanayi bölgesi, ya da turizm. İkisinin birlikte yürüme şansı yok. Didim halkının ve esnafının kararı kesin, onlar turizm diyorlar. Didim Derneği Başkanı Mehmet Soysalan: Kota aşılıyor bu konuda endişeliyiz Yıl içerisinde avlanan deniz patlıcanları miktarı, ihracat rakamları ve soğuk hava depolarında yapılan stok tespitleri göz önüne alındığında, kotanın üzerinde avlandığını görüyoruz. Tebliğin izni doğrultusunda ilçemize gelen balıkçı tekneleri ise ayrı sorunlara neden oluyor. Gelen teknelerin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yanaşabilecekleri bu kapasitede bir iskele sistemimiz yok. Bunlar ekstra çevre kirliliklerinin yaşanmasına neden oluyor. Bununla birlikte, teknik ekip ve eleman eksikliklerinin yaşandığı ve buna bağlı olarak denetimlerde aksaklıkların olduğu gözlemledik. Kirliliğin ve sağlıksız yaşam koşullarının ivedilikle giderilmesi gerekiyor. Deniz patlıcanları, deniz yüzeyleri ile sularımızın kirliliğe karşı kurtarıcıdır. Var olmaları denizlerimizin geleceği için büyük önem taşıyor. Bu sebeple deniz patlıcanlarının korunması ve geliştirilmesi esas olan projelerin hayata geçirilmesi gerekli. Avlanmalarına izin verilmemeli. Akbük Çevre ve Kültür Derneği’nden Gökhan Uzman: Av yasaklanmalı Denizlerin suyunu ve kumunu süzerek beslenen bu canlı, suyu berrak olan denizlerimizin adeta filtresidir. Çok sayıda derneğin, halkın, yerel yönetimin uyarılarına ve itiraz dilekçelerine rağmen bakanlık izniyle Didim koylarında bu avı sürdürüyor. Bir tarafta 30 40 milyon dolarlık deniz patlıcanı avcılığından gelir elde edilecek beklentisiyle, diğer tarafta onlarca 5 yıldızlı otelin milyar dolarlık gelirini tehlikeye atıyoruz. Bizler, Didim de yaşayan çevreye duyarlı yurttaşlar ve çevre örgütleri olarak temiz, berrak denizimizin ve altın renkli kuma sahip plajlarımızın kirlenmemesi için bu avın yasaklanmasını istiyoruz. Organ bağışında birinciliği kaptırmıyoruz Yeni tip koronavirüs salgınına rağmen bu yıl 4 bin 184 kişinin organ bağışında bulunduğu İzmir, son 8 senedir bu alanda lider durumda bulunuyor. Türkiye'de organ bağışı, 2016 yılından bu yana düzenli bir artış gösterdi. 2018'de 100 bin 349, 2019'da 121 bin 154 kişi organlarını bağışlarken, Covid19 nedeniyle bu sene organ bağışçısı sayısı 22 bin 301'de kaldı. Bu alanda 2013'ten bu yana ilk sırada yer alan İzmir’de geçen 8 senede 78 bin 165 kişi organ bağışında bulundu. Geçen yıl İzmir’de 13 bin 6 kişi organ bağışı kararı alırken bu rakam salgının etkisiyle bu yıl 4 bin 184 kişi olarak gerçekleşti. İzmir’den sonra en fazla bağış yapan iller İstanbul, Kocaeli, Manisa ve Balıkesir oldu. İzmir Sağlık Müdürlüğü Sağlık Hizmetleri Başkan Yardımcısı Doktor Özgür Sönmez, salgının organ bağışını da olumsuz etkilediğini belirtti. Organ nakli bekleyen hasta sayısının artmaya devam ettiğini hatırlatan Sönmez, “İzmir halkı organ bağışı konusunda çok duyarlı. İzmir, 2013 yılından bu yana Türkiye şampiyonu. Bu konudaki çalışmalarımıza Covid19’a rağmen sosyal medya üzerinden devam ettik. Bu yıl 4 bin 184 vatandaşımız hastanelerde bulunan organ bağış birimlerine organlarını vereceklerini taahhüt etti. Böylelikle yine Türkiye’de en çok bağış yapan kentlerin içinde birinci olduk” diye konuştu. Kentteki kamu ve özel hastanelerin, uygun donör bulunması halinde her zaman nakil yapmaya hazır olduğunu vurgulayan Sönmez, şunları kaydetti: “Organ nakli konusunda önemli hekimlere ve altyapıya sahibiz. Salgınla birlikte nakil öncesi yapılan işlemler de değişti. Artık nakil yapılacak donörden ve kadavradan 24 saat arayla 2 PCR testi yapıyoruz. Onun yanında bilgisayarlı tomografi çekerek akciğerlerde bir tutulum olup olmadığına bakılıyor. Göğüs ve enfeksiyon uzmanlarının yaptıkları kontrollerin ardından organ nakline karar veriliyor.” Osman Gürün Yaşam merkezinin yüzde 75’i bitti Muğla Büyükşehir Belediyesi tarafından Bodrum ilçesi Turgutreis Mahallesi’nde yapımı devam eden Turgutreis Yaşam Merkezi’nin yüzde 75’i tamamlandı. Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün “Yaşadığımız şehre değer katan hizmetleri ve projeleri hayata geçirmek için var gücümüzle çalışıyoruz. Yerli ve yabancı misafirlerimizin en çok tercih ettiği ilçelerimizden olan Bodrumumuzda altyapıya en büyük yatırım hamlesi devam ediyor. Ödüllü projemiz olan Turgutreis Yaşam Merkezi’mizi de halkımızın hizmetine sunmak için gün sayıyoruz. Vatandaşlarımızın sevdikleriyle keyifli vakit geçireceği, yeni buluşmalara ev sahipliği yapacak Turgutreis Yaşam Merkezi’miz güzel ilçemize çok yakışacak” dedi. Erhan Kılıç Bebeklere hoş geldin hediyesi Buca Belediyesi, 2020’nin son günlerinde yaşama merhaba diyen Bucalı bebeklere yeni yıl hediyesi hazırladı. Proje kapsamında, ilk etapta 1800 adet yeni doğan bebek çantası hazırlandı. Hazırlanan çantaların içerisinde, bebek zıbını ve seti, bebek battaniyesi, alt değiştirme yastığı, pişik kremi, bebe şampuanı, bebek bezi gibi çok sayıda yeni doğan bebek ihtiyaçları yer aldı. Kız ve erkek bebek için hazırlanan çantaların ilk dağıtımını Buca Belediye Başkanı Av. Erhan Kılıç yaparken, çantaların bir kısmı ise bebek sahibi olan ailelere hediye edilmek üzere Buca Kadın Doğum Hastanesi’ne teslim edildi. Aileleri ziyaret ederek çantaları hediye eden Başkan Kılıç, “Zor bir yıl geçirdik. Pandemi süreci atlattık, büyük bir deprem atlattık. Ama her şeye rağmen hayat güzelliklerle devam ediyor. Dünyaya gelen bebeklerimizi ziyaret ettik. Belediye olarak hediyelerimizi ailere teslim ettik” diye konuştu. 2 değil, 4 milyon verelim siz gidin Efeler Belediye Başkanı Mehmet Fatih Atay, katıldığı televizyon programında, jeotermal enerji şirketlerinin Efeler Belediyesi’ne aktaracağı 2 milyon liranın kullanımıyla ilgili sorusuna, “Efeler Belediyesi olarak 2 değil 4 milyon lirayı biz onlara verelim, şirketlerini kapatıp gitsinler” diye cevap verdi. Başkan Atay, enerji üretimine değil, yaşam haklarının ellerinden alınmasına karşı olduklarını belirterek “Girne ve Mimar Sinan Mahallesi’nde yaşayan vatandaşlarımız sabahları çürük yumurta kokusuyla uyanıyor. Halkım bunu hak etmiyor. Efeler’in dört bir yanı jeotermal ile çevriliyor. Tanrı’nın bize bahşettiği incir ve zeytin gibi zenginliklerimiz zarar görüyor. Efeler Belediyesi’ne bir para yatırımı söz konusu değil, oradan gelecek rakama ihtiyacımız da yok. Efeler Belediyesi olarak biz jeotermal şirketlerine 2 milyon verelim ve karşılığında şirketlerini kapatıp gitsinler. Efeler halkı 2 milyon vermeye razı, 4 milyon bile veririz ve meclisten oy birliği ile karar çıkar” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle