Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EGE’DE haber ege@cumhuriyet.com.tr Bu şehrin ortak aklına güveniyorum TUNCAY Mollaveisoğlu İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Cumhuriyet Ege Temsilcisi Tuncay Mollaveisoğlu’na geride bıraktığı 100 günlük görev süresini değerlendirdi. Soyer, nasıl bir kent hayal ettiğini ve 5 yıl sonra İzmir’i görmek, getirmek istediği noktayı açıkladı. Türkiye’nin, İzmir’den başlayacak tarım politikalarıyla refaha kavuşacağını belirten Soyer, “Alım Garantili Üretim projesi kapsamında üreticilerden, 1 milyar liralık ürün alacağız. 16 milyonluk İstanbul’u, 5 milyonluk Ankara’yı Ege’nin pazarı olarak kullanacağız. O ürünleri İstanbullu, Ankaralı tüketiciyle buluşturacağız” dedi. Soyer kenti ortak akılla yöneteceklerini de ifade etti. n Seferihisar’da zamanı durdurarak oraya “Yavaş Kent”, “Sakin Kent” gibi değerler kattınız. Şimdi de gece gündüz yaşayan bir kenti yöneten pozisyondasınız, bu anlamda “Baykuş seferleri” başlattınız. Nedir oradaki gerekçe? İzmir 24 saat yaşayan bir şehir olmalı. Fakat siz toplu ulaşımda onun önünü açmazsanız insanların 24 saat yaşaması mümkün değil. İlk yaptığımız işlerden biri “Baykuş seferleri” oldu ve çok da rağbet gördü. Şimdi hem sefer sayısını artırıyoruz hem de günleri çoğaltıyoruz. İzmir’in biraz daha açılması, biraz daha kabuğunu kırması gerekiyor. Bunun için de daha çok kendi içinde yenilenmeye ihtiyacı var. Sosyal yaşam alanlarını daha çok genişletmemiz gerekiyor. n Seçim sürecinde dediniz ki “Bütün İzmir’e eşit hizmet götüreceğiz, oy veren vermeyen herkesi kucaklayacağız”. Seçimin ardından en az oy aldığınız yeri ziyaret etmeniz dikkatimi çekti... Kiraz’ın Dokuzlar köyü, 300 seçmenli bir sandıkta 17 oy almışız. Çok üzüntü verici ve hayal kırıklığı yaratacak bir tablo. “Ne yaptım da bana bu kadar az oy verdiler” diye kara kara düşünerek köye gittim. Oturduk, taleplerini, beklentilerini anlatmaya başladılar. Dinleyince o 17 oyun fazla bile olduğunu düşündüm. Çünkü hiç dokunmamışız, hiç ilgilenmemişiz, neredeyse yok saymışız, görmemişiz. Derhal taleplerini yapma işine giriştik. Şu anda oraya bir sandık koyarsanız bambaşka bir tabloyla karşılaşırsınız. Türkiye’de değişmesini istediğiniz şeylerin ne kadar kolay değiştirilebileceğinin mümkün olduğunu gördüm. Bu benim için son derece önemli bir dersti. n Belediye başkanlarının halkla iç içe olması ve iletişim kanallarının açık olması son derece önemli ve değerli. Bunu yapmayı nasıl planlıyorsunuz? Bizim seçim kampanyamızdaki sloganımız, “Çok renk, çok ses, çok nefes”ti. Bunun demokrasinin mottosu olduğunu düşünüyorum. Demokrasi birlikte yaşamak demek, birlikte yaşamanın hukuku demek, farklılıklarla bir arada olmayı mümkün kılmak demek. Demokrasi, sadece 5 yılda bir sandığa gidip oy kullanmak değil, bir yaşam biçimi ve kültür. İzmir de buna en çok layık olan şehir. Demokrasinin bambaşka iyi örneklerini hayata geçireceğiz. Bir yandan demokrasiyi dijitalize edeceğiz, dijital teknolojileri kullanacağız. İzmir dendiğinde dünyada ve Türkiye’de herkes bilecek ki bu şehirde demokrasi var. TÜRKİYE’NİN DEMOKRASİ SORUNU n Kök sorundan bahsediyorsunuz, demokrasi Türkiye’nin de bir kök sorunu değil mi aslında? İzmir bir lokomotif olacak, 100 günü geride bırakan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, nasıl bir kent hayal ettiğini anlattı Tunç Soyer (Sağda) Ege Temsilcimiz Tuncay Mollaveisoğlu’nun sorularını yanıtladı. Türkiye’yi peşine takacak ve değiştirecek. Türkiye’nin ileri gitmesinin yolu demokrasiyi ne kadar hâkim kıldığıyla ilgili. İzmir bunun en iyi örneklerini ortaya koyacak. 31 Mart ve 23 Haziran’da çok büyük bir değişim yaşandı. Bu aşağıdan yukarı doğru oluşan bir değişim. Ne siyasal partiler bundan sonra aynı olacak ne de siyasal aktörler. Çünkü tabandan gelen bu dalga şunu söylüyor; “Başka bir siyaset istiyoruz.” Özetle bizim kalkınmamızın, gelişmemizin sırrı demokrasiyi ne kadar uygulayabildiğimizde. n Mustafa Kemal Atatürk, Milli Mücadeleyi Samsun’da başlattı, İzmir’de tamamladı. Atatürk’ün büyük bir vasiyeti, Cumhuriyetin demokrasiyle taçlandırılmasıdır. Söyledikleriniz, Atatürk’ün vasiyetine çok uygun bir proje aslında... Bu millet bunu hak ediyor. Öylesine kadim bir kültürün evlatlarıyız ki arkamızda muazzam bir miras var. Bu coğrafyada yaşamamızın getirdiği çok büyük bir deneyim birikimi var. Sadece Kurtuluş Sava şı bile belki de insanlık tarihininin emperyalizme karşı kazandığı en büyük zaferdir. Bütün bunları yaşamış bir toprağın insanları olarak çok daha iyisine layığız. Siyaset yapmamın tek sebebi bu inançtır. Bizim atalarımız bu topraklar için gözünü kırpmadan can vermiş. Ne kadar büyük bir gurur! Böylesi bir toprağın insanları olarak, olağanüstü bir iklim, bereketli topraklar, ter temiz akvaryum gibi denizler olağanüstü önemde jeostratejik konum; bütün bunları üst üste koyarsanız bizim dünyanın en müreffeh ülkelerinden biri olmamız lazım. Neden değiliz? Tamamen yanlış politikalar, yanlış tercihler bunlardan yola çıkarak bu noktaya gelmişiz. n “Yönetim problemi var” diyorsunuz.. Yüzde yüz öyle diyorum. Mesela tarım politikası. Çocukluğumuzda öğretmenlerimiz bize derlerdi ki “Dünyada ekonomisi kendi kendine yeten 7 ekonomiden biriyiz, dünyanın tahıl ambarıyız, bütün dünyaya buğdayı biz satarız.” Sonra ne oldu? Büyük afetler, büyük 11 ilçede temizlik seferberliği başlıyor İzmir Büyükşehir Belediyesi Baş bir hikâye. Ama hıza o kadar tutkanı Tunç Soyer’in öncülüğün sak olmuşuz ki bu değerleri unut de, 3 Ağustos’ta 11 ilçede temiz muşuz. Bugün böyle savrulup gi lik seferberliği başlıyor. dip birçok değerden uzaklaşmı Temizlik seferberli şız. Dünyanın en gü ğinin 3 Ağustos’ta İzmir’in 11 metropol ilçesin Bu şehir ‘evimiz’ zel kentlerinden biri olduğu iddiasını taşıyorsanız de başlayacağını ifade eden Başkan Tunç Soyer, “Temizliğe “Temizlik Seferberliği”ne en büyük desteği esnaf sanatkârların vereceğini söyleyen İzmir Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği (İESOB) Başkanı Zekeriya Mutlu, ‘Bu şehir bizim evimiz. Caddelerimizden temiz olmak zorundasınız. Eğer temiz değilseniz dünyaya parklarımıza, pazaryerlerinden minibüs – anlatacağı herkes ka taksiservis duraklarına kadar her yer nız hiçbir şe tılsın istiyo pak olmalı. Esnaf sanatkarlar da bu yiniz yok. Te ruz. Bu şehir bizim evimiz. Caddelerinden noktada üzerine düşeni yapacak, kampanyaya destek vereceklerdir’ dedi. mizlik bu işin ön şartı. Yere izmarit atmamalı, sokaklarına, evimi çöpleri ayrıştırmalıyız. zin balkonlarından park Sadece mıntıka temizliği larına kadar; böyle bakmamız la yapmak değil, çöp toplamak de zım. Aslında bu farkındalık yarat ğil, bunu yaymak zorundayız. Be ma, bilinç oluşturma, kültür deği lediye çalışanları, gönüllüler, ço şikliği yaratma işi. Temizlik bizim cuklar kadınlar sivil toplum kuru toprağımızda, kökümüzde olan luşları hep birlikte olacağız” dedi. kuraklıklar mı yaşandı? Topraklar bereketini mi yitirdi? Çölleşme siyasette başladı, biz onun için bugün saman ithal eden bir ülkeyiz. Biz dünyanın en güçlü tarım ülkelerinden biri olabilirdik bugün. Bence olacağız, çünkü o bereket orada duruyor, üreten insanlar orada duruyor. Ama yanlış siyasi tercihler yapmayacağız. Bir gecede 16 bin köy mahalleye dönüştürüldü. Türkiye’de son 12 yılda yapılan en büyük hatalardan birisi budur. Türkiye’ye yaşatılan büyük bir travmadır. ALIM GARANTİSİ n Bu konuyu 2 hafta önce Cumhuriyet Ege’de manşet yaptık, Ege’de de son 15 yılda ekilen topraklar daralmış... Bunu değiştirmek mümkün, biz değiştireceğiz. İzmir Büyükşehir Belediyesi, geçen 12 yıl boyunca üreticiden 470 milyon liralık ürün almış. Biz bunu “Alım Garantili Üretim’ projesi kapsamında önümüzdeki 5 yıl içerisinde 1 milyar liraya çıkaracağız. Yani 4 misline çıkaracağız. Ve bu alımı kooperatiflerden yapacağız. Kooperatiflere diyeceğiz ki “ne üretirseniz satın alacağız.” 16 milyonluk İstanbul’u, 5 milyonluk Ankara’yı Ege’nin pazarı olarak kullanacağız. O ürünleri İstanbullu, Ankaralı tüketiciyle buluşturacağız. Bu kentler de böylelikle sağlıklı ürüne ulaşacak. n Meclis’in en değerli ve en kutsal görevlerinden biri bütçe yapabilmesiydi. O yetki Ankara’da tek adama bağlandı. Meclis’in en kutsal görevi böylece ortadan kalktı. Siz İzmir’de bir planlama yapıyorsunuz, burada bir bütçe yönetiyorsunuz. Bunu eşit dağıtmaktan söz ediyorsunuz. Geliri artırmaktan bahsediyorsunuz, o da önemli ama kolay bir şey değil... En başta dedik ya bu kent kabuklarını kırmalı. Çünkü bu kent hem doğunun en batısı, hem batının en doğusu, yüzlerce yıl boyunca Akdeniz çanağının en güçlü kenti olmuş. Ne yazık ki bu gücü kaybetmişiz. O gün sizi o çanağın en güçlü kenti yapan neyse bugün de orada duruyor. Birincisi, Akdeniz çanağının yeniden en güçlü kenti olacağız. Yapacağımız çok şey var; dünyanın birçok yerinde İzmir ofisleri açacağız, ilkini Brüksel’de açıyoruz. İzmir’i dünyaya tanıtacağız ve İzmir’e davet edeceğiz. İşin bir de Çin boyutu var. Çin’i ıskalamamak lazım. n Siz büyükşehir belediyesi olarak topluma indiğinizde orada hangi sesleri öncelikle duyacaksınız? 2 şey var, iki arka sıradakiler. İkincisi de ortak kolektif akıl. Bunu dinleyeceğiz. Benim rotam ortak akıl olacak. Ben kendimden daha çok bu kentin ortak aklına güveniyorum. 32 Ağustos 2019 CUMA İzmir sporu ve Atatürk Stadı Muzaffer Ayhan KARA TSYD Kupası vesilesiyle Atatürk Stadı’na ilişkin de sesli düşünmek ve İzmir spor kamuoyunu düşündürmek istiyorum. Dikkatli okurlar hatırlayacaktır; önceki yazılarımdan birinde İzmir’in statlarının son durumunu kaleme almış, ancak Atatürk Stadı’na hiç değinmemiştim. Çünkü bu stat ayrı bir yazı konusu olmayı hak ediyordu. Önce önemli bir “İzmir markası” olan kupaya değineyim. TSYD Folkart 47. Ege Kupası TSYD İzmir Şubesi’nin Folkart ana sponsorluğunda düzenlediği, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’nün katkıda bulunduğu TSYD Folkart 47. Ege Kupası maçları 69 Ağustos arasında Atatürk Stadı’nda oynanacak. İlk maç 6’sında AltayAltınordu arasında, ikinci maç ise 7’sinde MenemenKarşıyaka arasında oynanacak. Kazanan takımlar 9’unda finalde karşılaşacaklar ve kupa sahibini bulacak. Bütün maçlar 19.30’da oynanacak ve bielt fiyatları 10 TL. Böylece hem İzmirli futbolseverler özledikleri futbola doyacak hem de üçü Spor Toto 1. Lig’de, biri 3. Lig’de oynayan dört takım sezon öncesi son eksiklerini görme olanağı bulacaklar. Bu arada şu notu da düşeyim; turnuva ikinci etap kampına denk geldiği için İzmir’in Süper Lig’deki tek temsilcisi Göztepe katılamıyor. Geçtiğimiz yıllarda bir süre ara verilen bu değerli organizasyonu iki sezondur yeniden canlandıran TSYD İzmir Şube Başkanı Bahri Okumuş ve arkadaşlarını kutluyorum. Atatürk Stadı ve Kompleksi 1971 Akdeniz Olimpiyat Oyunları için inşa edilen Atatürk Stadı 51 binlik olimpik bir stat ve görkemli bir futbol ve atletizm mabedi. Dahası, bir kompleks olarak bakıldığında sadece İzmir’in değil, Türkiye’nin en önemli spor kompleksi. 1980’de İslam ülkeleri oyunları, 2005’te Universiad gibi uluslararası organizasyonlara ev sahipliği yaptı. Atatürk Stadı’nda IAAF ölçülerine uygun 10 kulvarlık atletizm pisti yer alıyor. Hemen stadın yanında da Sefa Aksoy Atletizm Pisti; portatif tribünlü sentetik çimli resmi maçların oynanabildiği iki adet Yan Sahası, 10 bin seyirci kapasiteli de bir kapalı salonu var. Stadın içinde ise muhtelif ölçülerde 13 spor salonu ve 25 soyunma odası ile Antrenörler Derneği Merkezi ve Futbol Hakemleri Derneği Lokali yanında atölyeler bulunuyor. Komplekste ayrıca bakın daha neler var: Türkiye’deki tek kapalı atletizm pisti, kamp eğitim merkezi (otel), kapalı yüzme havuzu yeri (inşa edilmemiş durumda), Düğün salonu, engelli çocuklara yönelik eğitim merkezi, su deposu. Bunlar daha önce orada görev yapanlardan öğrendiklerim, belki atladıklarımız da vardır. Dünyadaki örnekleri gibi olmalı Şimdi bir görüş dolaşıyor ortada ve diyor ki; “Olimpik Atatürk Stadı yıkılsın ve yerine 4050 bin kapasiteli bir futbol stadı yapılsın”! Bendeniz de diyorum ki, evet, İzmir’in 1525 bin arasında kapasitesi değişen yeni statları yanında tabii ki 50 binlik bir stada gereksinimi var ama Atatürk Stadı’nı yıkmak yerine gelin restore edip çağdaş donanımlarla takviye edelim ve hem futbola hizmet etsin hem de atletizme ve diğer branşlara. Hem stat hem tüm kompleks Gürsel Aksel ve Alsancak bittikten sonra restorasyona alınsın ve ileride büyük lig maçları ve milli maçlar da oynansın burada, diğer branşlar da yapılabilsin en kaliteli şekilde. İnanıyorum ki Atatürk Stadı belirtiğim şekilde restore edilip hizmete alındığında İzmir bir “spor kenti” niteliğini de kazanacaktır. Dünyada, Avrupa’da Atatürk Stadı’ndan çok daha yaşlı ve eklentilerle büyütülmüş statlar var hizmette olan. Maracana, Berlin Olimpiyat Stadı bunlara ilişkin aklıma ilk gelen örnekler. Dernek istediğim, Atatürk Stadı’na kıymayın efendiler. Spor, sadece futbol değildir. Bakın genç atletler ses getiriyor dünyada, bakın teniste Semra Aksu’lar geliyor. Kesmeyin onların önünü. Orkinos çiftliğine karşı mücadele İzmir Seferihisar Sıcağık Koyu’ndaki Orkinos çiftliğinin, Urla Demircili Koyu’na taşınması için başlatılan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreci tamamlandı. Halkın karşı çıkması ve eylem yapmasına rağmen “ÇED olumlu kararı” verildi. Turizm merkezli ilçede firma yılda 900 ton kapasiteli orkinos yetiştiricilik tesisini 16 bin metrekarelik alanda kuracak. Karara tepki gösteren Urla Kent Konseyi Çevre Meclisi Başkanı Ali Yanarda, “Vahşi bir hayvan katliamı yapıp kirlilik yaratıyorlar. 10 yıldır mücadele ediyoruz. Kurulmasına izin vermeyeceğiz” dedi. İzmir’in “yavaş şehir” unvanlı ilçesi Seferihisar’ın turistik mahallesi Sığacık’ın açıklarında kurulan orkinos çiftliği için üç kez alınan “ÇED olumlu” kararına karşı hem belediye, hem de çevre ciler ile balıkçılar, verdikleri hukuk mücadelesi sonrası kazandı. Geçen yıl kaldırılması gereken çiftlik çeşitli gerekçelerle kapatılmadı. Firma, 8 kafesi Sığacık’tan Urla Demircili Koyu’nda belirlenen 40 bin metrekarelik alana taşınmak için iki kez ÇED dosyası hazırladı. İzmir Valiliği tarafından proje için verilen “ÇED gerekli değildir” kararı, açılan davaların ardından iptal edildi. Bölgede orkinos çiftliğini kurmak için farklı yollar deneyen firma, ÇED dosyasını revize ederek tekrar başvuruda bulundu. Bu kez, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İnceleme Değerlendirme Komisyonu tarafından görüşüldükten sonra, projeye “ÇED olumlu kararı’ verildi. Yılda 900 ton kapasiteli orkinos yetiştiricilik tesisi kurmayı planlayan firma, bölgeye 50 metre çapında 16 bin metrekare alanında 8 kafes kuracak.