22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 31 MAYIS 2019 CUMA ege@cumhuriyet.com.tr EGE’DE ÇEVRE ALTIN MADENİYLE İLGİLİ DANIŞTAY’IN, YEREL MAHKEME KARARINA UYMAMASI TEPKI ÇEKTI Çevreciler ‘Çukuralan’ şaşkını Kayyım tarafından işletilen İzmir’in Dikili ilçesi Çukuralan bölgesindeki altın madeniyle ilgili Danıştay’ın verdiği son iptal kararı çevrecilerin tepkisini çekti. Çukuralan Mahallesi’nde Koza Altın İşletmeleri tarafından yapılması planlanan Çukuralan Altın Madeni 3. Kapasite Artırımı Projesi’yle ilgili 2 Ekim 2017 tarihinde verilen ÇED olumlu kararı, İzmir 6. İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. Ancak Danıştay, davacıların yargıya başvurma hakkı olmadığı gibi gerekçelerle iptal kararını bozdu. Bergama’ya 20, Dikili’ye 15 kilometre uzaklıktaki Kozak Yaylası’nda yer alan altın madeninin ömrü, son Danıştay kararıyla 13 yıl daha uzatılmış oldu. Ege Çevre ve Kültür Platformu’nun (EGEÇEP) avukatı Arif Ali Cangı, bozma kararıyla ilgili şu yorumu yaptı: ‘HUKUK YOK SAYILDI’ “Görüyoruz ki Danıştay 14. Dairesi çevre hukukunun genel ilkelerini yok sayarak iptal kararını bozmuş. Danıştay’ın burada atlamış olduğu bir husus var. Çevre davalarında ihtiyat ilkesi vardır. İhtiyat ilkesine göre bilimsel belirsizlik varsa, doğa ve insan açısından risk olabilir şeklinde değerlendirme yapılır. Çevrenin bozulması ile dönüşü olmayan sonuçlar doğurması mümkün ise yorum çevrenin lehine yapılır. İdare mahkemesi de çevre hukuku da bunu dikkate alarak bilirkişi heyetinden birinin raporunu dikkate alarak bozma kararı vermiştir. 6. İdare Mahkemesi heyeti bölgede keşif duruşması yaparak doğanın ne hale getirildiğini görmüş tür. Danıştay’ın vermiş olduğu bozma kararı biçimseldir, ihtiyat ilkesi dikkate alınmamıştır. Bu davadan önce Çukuralan’da iki kez kapasite artırılarak doğaya karşı büyük ve ağır suçlar işlendi. Oradan çıkan cevher ile Ovacık Altın Madeni onca yargı kararına rağmen çalıştırıldı. Elde edilen altınların 15 Temmuz darbe kalkışmasını yapan terör örgütüne gittiğine dair iddialarla ilgili açılan davalar devam ediyor. Şirketin patronunun terör sanığı olarak gri bültenle arama ve yakalaması var.” Bergama’nın önceki dönem Belediye Başkanı Mehmet Gönenç de, Kozak Yaylası’nın sadece Bergama’nın değil Türkiye’nin en önemli fıstık çamı üretim alanlarından biri olduğunu, değil madencilik faaliyetlerine açılmak, özel yasalar ile korunması gereken bir alan olduğunu belirtti. Gönenç; “Sadece Altın madenciliği değil, giderek büyüyen ve kapasite artışlarıyla yayılan taşocakları da Kozak’ı hızla yok ediyor. Bu gidişle yakında Kozak diye bir yer kalmayacak. Devletin ve resmi kurumların duyarsızlığına korkarım önümüzdeki süreç te Bergama Belediyesi’nin duyarsızlığı da eklenecek. Burada iş başa düşüyor. Kozak’ı kurtaracak bölge insanının mücadelesi ve onlara destek olacak ekoloji örgütlerinin kararlılığı olacak. Bizler Kozak için mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi. ‘30 BİN AĞAÇ KESİLDİ’ En son yapılan keşifte içler acısı bir manzaraya tanık olduklarını ve Çukuralan’da yaklaşık 30 bin ağaç kesildiğini belirten Bergama Çevre Platformu Başkanı Erol Engel de, kararın siyasi dayatmayla alınmış olduğunu ileri sürdü. Engel, “İçme suyu kaynaklarının bu kadar değer kazandığı günümüzde Madra İçme Suyu Barajı’nın bundan zarar göreceği bilirkişi raporunda belirtilmesine rağmen yine de Danıştay yerel mahkemenin kararını bozdu. Şu ana kadar birinci ve ikinci kapasite artırım larında 30 bine yakın ağaç kesildi. Maden fıstık çamı orman sınırına da dayanmış. Üçüncü kapasite süreci bitmeden dördüncünün hazırlıkları içerisindeler. Bölgedeki köylüler de tedirgin durumdalar, çam fıstığının da sonunu getirecek bir durum söz konusu” dedi. Engel, “Siyasi iktidarın Kozak Yaylası’nı gözden çıkardığını düşünüyorum. Kozak’ın en büyük çamfıstığı üretim bölgesi olan Kaplan ve Aşağıbey köylerimizin arazileri de tehlike altına girmiştir. Bundan sonraki kapasite artırımı bu bölgeye yönelecektir. Bu kapasite artırımları bitmeyecek arkası gelecektir” dedi. l İZMİR / Cumhuriyeti ÇEŞME OTOYOLU’NA EKOLOJİK KÖPRÜ Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Karayolları ve Dışında Yaban Hayvan Ölümleri Projesi (KARAYAP) kapsamında İzmirÇeşme Otoyolu’na yapılması planlanan ekolojik köprülerin inşaatına başlandı. Bu güzergâha yapılacak üç ekolojik köprü ile yaban hayatı kaynaklı trafik kazalarının sebep olduğu can ve mal kayıplarının önüne geçilecek. Proje kapsamında yapılan inceleme sonrasında İzmir ile Çeşme arasındaki yaban hayatı bağlantılı kazaların sık gerçekleştiği noktalar belirlendi. Yaşam alanları otoyolla bölünen yaban hayvanlarının canları ile trafiğin güvenliğini sağlamak adına belirlenen noktalardan biri olan Zeytinler Kavşağı mevkisinde ekolojik köprünün yapımı sürüyor. İlk olarak köprünün Çeşme’den kent merkezine olan tarafının ayakları ve üst kısmı tamamlandı. Yapım sırasında herhangi bir olumsuzluğa neden olmamak için inşaatın başladığı şerit trafiğe kapatıldı. İnşaatın kaba bölümünün bitirilmesiyle oluşturulacak ekolojik yapı kapsamında bölgenin bitki örtüsüne bağlı olarak kızılçam, zeytin ağaçları ve maki olarak yeşillendirilecek ve yaban hayvanlarının kullandığı doğal bir yol haline getirilecek. Zeytinler Kavşağı mevkisinde ekolojik köprünün tamamlanmasının ardından yaban hayatı bağlantılı kazaların sık gerçekleştiği diğer iki nokta olan Karaburun ve Seferihisar mevkilerine ekolojik köprünün inşaatına başlanacak. 2020 yılının mart ayında üç köprünün de tamamlanmasıyla yaban hayvanlarının karıştığı kazaların önüne geçilerek trafiğin ve vatandaşların güvenliği sağlanırken; bölgedeki domuz, tavşan, çakal ve tilki gibi yaban hayvanlarının otoyolun karşısına geçmesi sağlanacak. ‘LODOS’ AFETE YOL AÇIYOR! Karaburun’da Özel Çevre Koruma Bölgesi’ndeki Yaylaköy’de Lodos Enerji tarafından yapılmak istenen RES için bölgede izinsiz yol açılıyor, iş makineleri çalışıyor. CHP’li Gülizar Biçer Karaca, TBMM’de konuyla ilgili önerge vererek bir üretim lisansı bulunmayan şirkete Çevre ve Orman Bakanlığı’nın nasıl ÇED verdiğini sordu. Bölgede herhangi bir inceleme yapılmadan Yaylaköy’ün “afete maruz bölge” ilan edildiğini kaydeden Karaca, köylülerin bu kararı RES projesiyle ilişkilendirdiğini vurguladı. Karaca, önergesinde şu sorulara yer verdi: “Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmesi kararı sonrasında Karaburun, Yaylaköy’deki RES projesiyle ilgili hiçbir uygulama işlemine kalkışılmaması gerekirken, proje sahasında türbinler için beton atma ve yol açma işlemleri hangi kurumların izni doğrultusunda, ne gerekçeyle yapılmıştır? Danıştay kararıyla birlikte RES projelerinin sahibi Lodos Elektrik Üretim A.Ş’nin hukuken geçerli ve yürürlükte olan bir üretim lisansı kalmamasına rağmen, firmanın ÇED başvurusunda bulunması ve bakanlığınızın ÇED sürecini başlatmasının gerekçesi ve anlamı nedir? Yaylaköy’ün ‘afete maruz bölge’ kapsamına alınmasını öngören rapora gerekçe olan araştırmalar hangi kurumlar tarafından ve hangi tarihlerde yapılmıştır?” Manisa Heyeti JES’ler için Meclis’te AYDIN’DA ÇEVRECİLERDEN TEPKİ JES’lere ‘Torba’ kılıfı YUSUF ÖZKAN AKP’nin TBMM’ye sunduğu ve jeotermale dayalı enerji santrallarının (JES) önünü açan torba yasa teklifi tepki çekti. Aydın Çevre ve Kültür Platformu (AYÇEP) Başkanı Mehmet Vergili, dava açma haklarının bile engellenmek istendiğini söyleyerek, tasarıya sonuna kadar direneceklerini söyledi. AKP tarafından hazırlanarak TBMM’ye sunulan 5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu’nda düzenlemelerin JES şirketlerini korumaya yönelik olduğunu savunan Vergili, “Eskiden bu şirketlerin ruhsatlandırılması ilgili 3 bakanlığın oluruyla yapılırken, tasarıyla artık tek başına Enerji Bakanlığı yetkili olacak. Enerji Bakanlığı ‘kamu yararınadır’ diyerek ruhsat verecek” dedi. JES’lere dava açma girişimlerinin de tasarıyla engellenmek istendiğini belirten Vergili, “Örneğin zeytinleriniz, in cirleriniz bu santralların doğaya bıraktığı sulardan kurudu diye açtığınız davayı kazandınız. Tasarıyla şirketi zarara uğrattığınız gerekçesiyle mahkeme masrafını da siz ödüyorsunuz. Yani anayasal haklarımızı bile kaybediyoruz. Buralardan elde edilecek enerji, ülke gereksiniminin çok az bir bölümünü karşılayacak. Oysa binlerce yıllık Büyük Menderes, Küçük Menderes, Gediz ovaları, toprağı, sulak alanları tamamen yok oluyor. Enerji bir şekilde elde edilebilir ama kaybedilen topraklar geri gelmez. Biz anayasal haklarımız için direnmeye devam edeceğiz” dedi. AYÇEP Yönetim Kurulu Üyesi Hicran Danışman da, “AKP iktidarı tarafından hazırlanan torba kanun teklifi ile JES şirketlerinin önündeki tüm engeller kaldırılacak. Bu torba yasa Aydın halkının kuyusunu kazmak istiyor. Aydınlının hak arama, adalet arama, yaşam hakkını savunma hakkı elinden alınıyor” diye konuştu. l İZMİR Manisa Akademik Odalar Birliği, çevre dernekleri ve ziraat odaları yöneticilerinden oluşan heyet, Gediz Ovası’nda kontrolsüz yapılan jeotermal sondaj çalışmalarının yeraltı sularına, tarıma, doğaya ve insan sağlığına verdiği zararların araştırılması ve Meclis Araştırma Komisyonu kurulması için TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerden destek istedi. Manisa Tabip Odası Başkanı Şahut Duran, Manisa Eczacı Odası Başkanı Devrim Bali, Manisa Eczacı Odası Yönetim Kurulu Üyesi Duygu Elmas Mutlu, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Manisa Şubesi  Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Demran, Sarıgöl Ziraat Odası Başkanı Ali İhsan Ülgen, Sarıgöl Ziraat Odası Yönetim Kurulu Üyesi Sinan Gençeli, Salihli Çevre Derneği Başkanı Seçil Ege Değerli, Turgutlu Çevre Platformu (TURÇEP) Başkanı Vedat Özçömlekçi ve sivil toplum kuruluşlarının yönetim kurulu üyelerinden oluşan heyet, Meclis’te grubu bulan tüm partilerin grup başkanvekillerini ziyaret ederek konu hakkında bilgilendirdiler. Heyete, bu konuda önerge veren CHP Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu eşlik etti. Bakırlıoğlu, ziyaretlerin ardından şu değerlendirmeyi yaptı: “Daha önce Alaşehir Alkan köyünde patlayan jeotermal kuyusu ve geçen günlerde Salihli’de sondaj kuyusundan çıkan sıcak akışkanların bağlara, su kaynaklarına zarar verdiği resmi kurumlar tarafından tespit edilmiştir. Kural tanımayan ruhsat sahiplerinin iktidara yakınlığı ve yerel yöneticilerin tehditleri nedeniyle arazi sahipleri seslerini çıkaramamaktadırlar. Bilindiği üzere Gediz Nehri, Ramsar Sözleşmesi ile koruma altına alınmış, Manisa sınırları içerisinde yer alan Gediz Havzası’ndaki tüm ovalar 21 Ocak 2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu kararı ile koruma alanı yani ‘tarımsal sit’ olarak belirlenmiştir. Ziyaret ettiğimiz siyasi partilerin grup başkanvekillerine de anlattığımız gibi, bizler yeraltı kaynaklarının kullanılmasına karşı değiliz. Fakat yasalara, kurallara aykırı, kontrolsüz şekilde çalışmalarına da izin verilmesini istemiyoruz. Çünkü jeotermal kuyusundan çıkan buharın elektrik santralında kullanıldıktan sonra aynı sıvı olarak derinliğe tekrar basma yöntemiyle geri verilmesi gerekiyor. Fakat işletmeler 100200 metrede bıraktıkları için içme ve tarımsal sulamada kullanılan sularda bor miktarı kat kat artmıştır. Gece yarısından sonra filtreler kapatıldığı için zehirli gazlar ovaya bırakılmakta, Alaşehir bölgesinde tüm ovayı çürük yumurta kokusu kaplamaktadır. Aydın’da Manisa’da jeotermal elektrik santrallarının bulunduğu yerlerde kanser vakaları artmıştır.” l MANİSA / Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle