Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 MAYIS 2014 CUMARTESİ EGE C 3 Soma’daki maden cinayetinin ardından yaşananlar, ‘vicdan testi’ niteliğinde. Turnusol kağıdına en çok ‘mecburiyet’ yansıyor Vicdanlar sıfırlanıyor!.. HAKAN DİRİK SOMA Burada umutlar, yerini büyük oranda yas, acı ve öfkeye bırakmış durumda. Acıyı çekenler belli, öfkenin hedefi de... Zaten AKP hükümeti, kendilerine yöneleceğini bildikleri tepkileri engellemek için maden şehitlerine toplu cenaze töreni yapılmaması için ilk andan itibaren elinden geleni yaptı. Hatta Enerji Bakanı Taner Yıldız, afet koordinasyonundan çok, “hükümeti işin içinden sıyırma koordinasyonu”yla ilgilendi. Yaşamını yitirenlerin sayılarını düdüklü tencerenin basıncını azaltır gibi azar azar verdi, ki toplumsal patlama olmasın!.. ÜZÜN ve ÖFKE Yine de toplum, başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere buraya gelenlere verdiği tepkiyle patlama noktasına geldiğini gösterdi. Ancak asıl patlama yerin altında oldu. Madenciler, oradan arkadaşlarını çıkarabilmek için ilk andan itibaren canlarını dişe taktı. Ancak yüzlerce mezar kazılmasını engellemeye güçleri yetmedi. Ocak başında verdikleri molalarda yüzlerindeki endişe ve hüzne öfke de eşlik etti. Madenden sağ kurtulanların durumu da hiç iç açıcı değil. Arkadaşlarına ağlıyorlar. Belki de dünyaya ikinci kez gelenlere “Yeniden madene girecek misin?” diye sorduğumda, hepsinin boynu bükülüyor. Ağızlarından çıkan tek kelime “Mecburiyet”. Madene mecbur olanlardan biri Aydın Kaya. Madene inecek vardiyadakiler arasında yer alan Aydın Kaya, katliamdan kıl payı kurtulmuş. Tam madene girmek için teçhizat kuşanırken, patlama olunca ölümden dönmüş. Hemen kurtarma çalışmalarına koşmuş, ancak tek yapabildiği girişte gördüğü cesetlerin çıkarılmasına yardımcı olmak. Yeniden madene girip girmeyeceğine gelince. Bunu sormanın bile gereksiz olduğunu söylüyor, yanıtın çok önceden verildiğini kaydediyor. Hemen yanında akrabası Nermin Kaya, gözlerini maden ocağının çıkışına H İnsanlık nöbeti... OĞUZ YILDIZ SOMA Gün boyu ambulanslar yer altından cansız bedenler taşıdı hastaneye... Ardından soğuk hava depolarını mesken tuttu yitip gidenlerin yakınları. Soğuk mu soğuk bir ortam... Analar, babalar, eşler, çocuklar, dostlar; akrabalarını aradı... Bulanların acılı feryatları yankılandı, bulamayan bir hastaneye bir oraya bir buraya savruldu. Öfke acıyla yoğruldu, kimi “yazgımız” dedi kimi “ihmalkarlık”. Bu arada acılı anaların çığlıkları, eşlerin feryatları mezarlıkta yankılanmayı sürdürdü. Gençler gün boyu alanlara çıktı, sloganlar attı. Umutlar gibi hava da kararmaya başlayınca biraz sakinleşti ortalık. Beşyol’da sayı azaldı... Megafonlardan yitip gidenlerin isimleri okundu onlarca kez. Yankılanan adlar gecenin karanlığına karıştı. Ardından bir kez daha sesler duyuldu. Bir grup üniversite öğrencisi meydanda bulunan madenci heykeli altında toplandı. “Nöbet sırası bizde” dediler ve hep bir ağızdan haykırdılar belki birileri duyar diye: “Kömür karası geçer yüz karası geçmez...” NAFİLE... odaklamış oturuyor. Karabük’ten gelmiş. Yeğeni Rıdvan Kazancı’nın aşağıdan çıkmasını bekliyor. Aşağıdan gelen her sedye bir umut. O da umutlu gözlerle bakıyor o sedyelere, ama nafile... 30 yıllık madenci Ali Pazarlı, son 7 yıldır patlayan Soma Kömürleri’nde çalıştığını söylüyor, “Hiç olmazsa 1 kişiyi kurtarabilir miyim?” hesabıyla aktif biçimde arama çalışmalarına katılıyor. ECBURİYET CADDESİ Yaşanan acılar ne kadar büyük olursa olsun, madencilik Soma’da “mecburiyet caddesinde” yapılıyor. Soma Kömürleri’nin hemen yanı başındaki İmbat madeninde de 6 ay önce kaza olmuş. Burada ölenlerden biri Fahrettin Başkan. O madenin yeni çalışanlarından biri oğlu M Mesut Başkan. Facianın yaşandığı madenin başında arkadaşlarını canlı görmenin umudunu yaşatan Başkan, kendilerini bekleyen kaderin bilincinde. Ancak yine de “Yapacak başka bir iş yok” diyor:, “Aldığımız ücret belli. Ben burada babamı kaybetmişim, şimdi kendim yerin altına giriyorum. Neden, aynı kaderi paylaşmak için mi? Ama başka nerede çalışabilirim ki?..” “Bir avuç kömür için bir ömür verenler” toplu mezarlara konurken, Soma’nın üstünde ağıtlar dolaşıyor. Bir yanda barkovizyondan yakınlarını teşhis etmeye çalışanlar, bir yanda onlardan hiç haber alamayanlar. Bankalardan ise ölenlerin kredi borçlarının “sıfırlanacağına” dair haberler geliyor. Soma katliamı, vicdan sahiplerinin canını kanatıyor, kimilerinin de, “daha önceki deneyimleri doğrultusunda” vicdanlarını sıfırlıyor... C M Y B