Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 EKİM 2014 CUMARTESİ EGE C 3 Yarın gerçekleştirilecek İzmir Barosu genel kurulunda çağdaş ve cumhuriyetçi avukat grupları mücadele edecek Baroda saflar tutuldu ÇAĞDAŞ AVUKATLAR GRUBU l Avukatların seçimi, geçmiş dönemlerde olduğu gibi çok gruplu olmayacak. Önceki dönemlerde başkan adayı gösteren ‘demokrat’, ‘değişim’, ‘ilerici’ ve ‘bağımsız’ avukatlar grubu liste çıkarmadı. İdealist Avukatlar Grubu’nun Atilla Tüfenkçioğlu’nu başkan adayı gösterdiği Fuar Atlas Pavyonu’nda yapılacak genel kurulda Çağdaş Avukatlar Grubu mevcut Baro Başkanı Ercan Demir’le, Cumhuriyetçi Avukatlar Grubu Aydın Özcan’la avukatlardan oy istiyor. HAKAN DİRİK değerlerin önüne geçti. Avukatlık Kanunu’na, meslek kurallarına, baroların bütçelerine ve yapılarına aykırı, yaşam içinde karşılığı olmayan, avukatlara tetanos aşısı yapılması ve vitamin takviyesi verileceği gibi garip vaatler üzerinden seçim projeleri sunuldu. Ne yazık ki, bu seçim dönemi İzmir barosunun hukukçu kimliği bağlamında seviyesine denk düşmeyen bir süreç oldu. İstanbul Barosu Başkanı’nın Cumhuriyetçi Avukatlar Grubu’nu desteklediği gibi yalan haberlerden medet umulması, yeni seçilen Ankara Barosu Başkanı’na, seçilmeden önce “AKP’lidir” diye hakaret edip, seçildikten sonra İzmir’de Cumhuriyetçilerin kazanmasını istediği gibi yorumlarda bulunulması yukarıda belirttiğim seviyenin yanı sıra İzmir Barosu gibi güçlü bir kurumun başkanlığını, İstanbul ya da Ankara veya başka bir baro başkanının gölgesine sokma pahasına elde etme hırsı, İzmirli avukatlar tarafından görülecek ve reddedilecektir. Görevde olduğum sürede İstanbul, Ankara ve diğer baro başkanlarımızla kurumsal konumumuza yakışan ve birlikte mücadele hattını her zaman önde tutan bir tutum izledim. İzmir Barosu üyeleri dışında, hiçkimsenin desteği ya da adres göstermesiyle seçilmeyi asla istemiyorum. Buna ihtiyaç duymak dahi İzmir Barosu Başkanlığı görevinin liyakatla yürütülmesini gölgede bırakacaktır. İzmirli sevgili meslektaşlarımız, çağdaş İzmir’in çağdaş barosunu destekleyecek ve İzmir Barosu seçim süreçlerinin bu seçimde olduğu gibi yaşanmamasını sağlayacak yönde oylarını kullanacaklardır. Buna inancım tamdır. CUMHURİYETÇİ AVUKATLAR GRUBU ERCAN DEMİR Çağdaş Avukatlar Grubu, 1980 askeri faşist darbesinden sonra başta İzmir olmak üzere Türkiye’deki üye sayısı yüksek olan barolarda demokrasi ve özgürlüklerden yana olan, askeri diktatörlüğün baskı ve zulmüne karşı bunun mağduru olan tüm yurttaşların haklarını savunan, faşizme, emperyalizme karşı sol, sosyalist, sosyal demokrat görüşe sahip olan avukatların oluşturduğu bir gruptur. İzmir Barosu’nda yaklaşık 30 yıllık bir geleneği vardır. Türkiye çapında hukuku, adaleti, bağımsız yargıyı savunmasıyla, doğa ve çevre katliamına karşı duruşuyla, evrensel insan hakları değer ve kazanımlarını savunmasıyla kadim bir gelenek oluşturmuştur. Yönetimi yeniden devraldığımız son 4 yıl boyunca da bu konularda etkin mücadele yürüttük. Bu mücadelemizi, AKP iktidarının tüm muhalifleri torba soruşturmalara tıkarak tasfiye etmek için kullandığı özel görevli mahkemelere karşı da sürdürdük. Diğer barolarla birlikte buna karşı İzmir deklarasyonunu yayınladık. Ortak miting düzenledik. Bunun yanında davanın ve sanıkların siyasi kimliğine bakılmaksızın Balyoz, Ergenekon, KCK, odatv, askeri casusluk gibi davalarda yaşanan hak ihallallerine karşı ortak duruş sergilenmesi gerektiğini savunduk ve İzmir Barosu olarak bunu hayata geçirdik. Türkiye, bu davaların açılmaya başlandığı süreçte bir cadı avı ile karşı karşıya kaldı. Çok sayıda aydın, gazeteci, yazar, politikacı, yerel yönetici, subay bu davalar vesilesiyle zulme uğradı ve tasfiye edilmek istendi. Ancak bu özel soruşturma usülleri ve özel görevli savcılar iktidar içindeki çatışma neticesinde hükümete, bakanlara, yolsuzluklara yöneldiğinde o dönemin başbakanı dahil olmak üzere siyasi iktidar, bu sürecin savcısı olmaktan çıkıp mağduru rolünü üstlendi. Şu anda hükümet yargı üzerinde dizaynını tamamladığını düşünmekte. Yine ne yazık ki yargı vasıta kılınarak hükümet muhaliflerinin yeniden benzeri bir cendere sürecinin yaşaması süreciyle karşı karşıyayız. Bu dönem baroların bu alanda cesur, etkin, kararlı AYDIN ÖZCAN Mevcut yönetim bunu tek kata düşürdü. Biz aynı uygulamayı geri getireceğiz. Adlı yardım birimi şu an şeffaf değil. Puanlama sistemi yok. Kapalı devre işletiliyor. CMK’daki “ocas” sistemini getirmek suretiyle adil dağıtımı sağlayacağız. Nasıl yeşil kart bir ara suistimal edildiyse, adli yardım sistemi de bu yönetim tarafından suistimal edildi. Yatı, katı olanlara adli yardım yapıldı. Mesleğin pastası küçültüldü. Bunun önüne geçeceğiz. Biz, geçmiş dönemdeki başarılı uygulamalarımızı yeniden yaşama geçireceğiz. Yönetim kurulu kararlarını haftalık olarak sitemizde yayınlayacağız. Baroyu şeffaflaştarıcağız. Yeşil pasaportun avukatların hakkı olduğuna inanıyoruz. Bu konuda Meclis’teki avukat milletvekillerini devreye sokacağız. İzmir Barosu, şu andaki yönetimle başta İzmir’deki sivil toplum örgütleriyle bütün bağlarını koparmıştır. Geçmiş dönemde başta Cumhuriyet İçin Güçbirliği Platformu olmak üzere sivil toplum örgütleriyle iç içeydi. Baro yalnızlaştırılmıştır. Üniversitelerdeki hocalarımızla da bağlar kopmuştur. Biz göreve geldiğimzde İzmir’deki meslektaşlarımıza, hocalarımıza sahip çıkacağız. Onlarla, ilçeler de dahil olmak üzere seminerler yapacağız. İzmir Barosu’nun barolar birliğiyle de bağları kopuk. Bu kopukluğu gidererek, ilk etapta barolar birliği üzerinden üniversite hastaneleriyle protokol yapılmasını sağlayacağız. Hiçbir bedel ödemeksizin buralarda meslektaşlarımızın yararlanmasını sağlayacağız. İzmir Barosu Vakfı’nı harekete geçirerek, Asansör semtindeki metruk binayı “avukat evine” dönüştüreceğiz. Bütün meslektaşlarımızı bunları gerçekleştirebilmek için demokratik haklarını kullanmaya davet ediyoruz. bir duruş ve mücadele sergilemeleri gerekiyor. İzmir Barosu’nun 4 yıldır yürüttüğü bu kararlı ve tutarlı mücadeleyi sürdürmesine ülkemizin ve özellikle de kentimizin büyük ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Zira iktidardaki zihniyetin İzmir’i ötekileştiren, İzmir’i adeta düşmanlaştıran, kentin seküler yaşamını “gâvurluk” olarak niteleyen yaklaşımıyla kentimizin, İzmirlilerin yeni saldırılarla karşı karşıya kalması muhtemeldir. Bu yanıyla İzmir’i, İzmirli kültürünü savunmak da gözden kaçırılmamalıdır. Bu seçim süreci, geçtiğimiz dönemlerden farklı olarak çok sayıda listenin yarıştığı bir seçim olmadı. Önceki dönemlerde liste çıkaran iktidar partisine yakın muhafazakar grup, keza kendilerini milliyetçi avukatlar grubu olarak niteleyen grup bu seçimde liste çıkarmadı. Seçimde Cumhuriyetçi Avukatlar Grubu, milliyetçi, muhafazakar ve ulusalcı bir ittifak olarak çıktı. Türkiye’nin ve kentimizin ihtiyacı olan şey oluşturulan bu cephenin savunduğu ve ortaya koyduğu anlayış değildir. Bu seçim süreci, gruplar arasındaki rekabette avukatlık meslek kuralları ve etik değerleri aşan, ihlal eden bir propaganda sürecine dönüştü. Balyoz davasındaki konumumuz belliyken, İzmir Barosu’nun bu davada savcıların yanında yer aldığı gibi açık yalanlar gündeme getirildi. Benim adım kullanılarak avukatlara rahatsız edici ve tacizkar mesajlar gönderildi. Havuz medyası üzerinden büyük bir kampanya başlatıldı ve bu kampanyayla Büyükşehir Belediye Başkanım Aziz Kocaoğlu da hedef alınarak yalan ve iftiralara başvuruldu. Seçimlerin İzmir Barosu kimliğine ve avukatlarına yakışır seviyede geçmesi için temenni ve talebimizi baştan beri duyurmamıza rağmen seçim kazanma hırsı, ne yazık ki bazı etik Cumhuriyetçi avukatlar, herşeyden önce Cumhuriyet’in temel değerlerine Atatürk ilke ve devrimlerine son derece bağlıdır. Bütün sosyal olaylarda bizim ana ilkelerimiz bunlardır. Türk bayrağına sonuna kadar sahip çıkan, antiemperyalist bir grubuz. 20042010 döneminde baroyu grubumuz yönetti. Grubumuz, bu üç dönemde merkez baronun satın alınması, bütün borçlarının ödenmesi, adliyede Türkiye’de ilk kez 470 metrekarelik bir lokalin meslektaşların kullanımına sunulması gibi hizmetler gerçekleştirmiştir. Bunları yaparken, merkez baronun aylık 160 bin lirayı bulan kredi taksitlerini ödemiştir. Duruşma salonlarına LCD ekran konulması suretiyle meslektaşlarımızın davalarını daha yakından takip edebilmelerini sağlamıştır. Yine lokalin yanında avukatların kullanımındaki tuvaletleri hijyen bir ortama sokmuştur. Ancak mevcut baro yönetimi, hiçbir borcu ve ödemesi olmadığı halde sağladığımız bu hizmetleri sürdürememiştir. LCD ekranların yarısı arızalı ve kullanım dışıdır. Baro tuvaletleri adli tatilden önce arıza nedeniyle kapatılmıştır. Bundan 10 gün önce yoğun talep üzerine onarılmadan tekrar kullanıma açılmak zorunda kalmıştır. Bizim dönemimizde Eşrefpaşa Hastanesi’yle protokol yapılmış, meslektaşlara sağlık güvencesi VIP olarak sunulmuştur. İlk kez Türkiye’de işyeri hekimliği, diş hekimli ği ve meslektaşlara aşı kampanyaları bizim dönemimizde yapılmıştır. Şimdiki yönetim bunların üzerine bir artı değer katamamıştır. Biz görevi bıraktığımızda kasada yaklaşık 1 trilyon para vardı. Bu parayla, mevcut yönetimin anlayışı gereği, merkez baro binasına giydirme yapılmış, ancak adliyede meslektaşların ortak kullanımına sunulan alanlara hiçbir yatırım yapılmamış, badanası dahi yapılmamıştır. 9 Şubat’taki olağanüstü seçimi 29 oyla kaybettik. Ben o seçime katılarak grubu başkan adaysız bırakmadım. O seçime adete taşın altına gövdemi koydum. Şimdi koşullar çok farklı, seçimi farklı alacağız. Çok iddialıyız. Mart ayından itibaren bu seçime yönelik çalışma yapıyoruz. 8 başkan adayı arkadaşımız Haziran başında benim adaylığım üzerinde uzlaştı. O tarihte komisyonlarımızı da kurarak çalışmalara başladık. Meslektaşlarımızın güncel sorunlarını tespit ettik ve çözüm için raporlar oluşturduk. Bunun ışığında seçim bildirgemizi hazırladık. Bildirgemizde tam 60 projemiz var. Hepsi de meslektaş odaklı projelerdir. Genç ve kadın meslektaşlarımızı düşünerek ilk kez Türkiye’de uygulanacak bir proje sunuyoruz. İlk etapta meslektaşlarımızı gece 22.00 ile sabah 08.00 aralığında görev alanlarına ve sonrasında evlerine baro araçlarıyla götürüp getireceğiz. Savcılığın bilgisayar programıyla uyumlu bir programı devreye sokarak, meslektaşlarımızın raporlarını sunar sunmaz gelirlerine kavuşmasını sağlayacağız. Adli yardım vekalet ücretlerini 2 kat üzerinden ödüyorduk. yalnız değil’ “...Kurulan mahkemeler 1920 yılının son günlerinde karar verdiler, bu bildirideki görüşlerinden vazgeçmeyerek “düşman”la savaşmayanlar ölecektiler. Bildiride imzası olan iki yüz yiğit insan görüşlerinden vazgeçmedi, boyun eğmediler zalime. 1921 yılı Ocak ayının ilk günü, işgal kuvvetleri komutanlığının merkezi de olan Balçıklıova ’da (İzmir Balçova), şu an İnciraltı Sahili denilen bölgede kurşuna dizildiler. Tarih onları unutmak istedi, unutturulmak istendiler. Akıp geçen bunca yıl ve bizler bu yiğit insanları nasıl unuturduk? İçlerimizde yanık ve kıpkızıl iki yüz karanfil olarak taşınmaz mıydı bu yiğitler? Taşınırdı elbette. Çünkü onlar, Ege Denizi kararınca bu kıyıcıkta ölmüş ve kalplerimize gömülmüştüler. İşte bu kitapta okuyacağınız şiirler, 1921 yılının ilk günü, kardeşçe bir dünya özlemiyle Ege Denizi’nin kıyısına cansız bedenlerini bırakarak kalplerimize gömülen, iki yüz yiğit askerin anılarına ithaf ve bir unutuşa direniş için yazılmıştır...” TUĞRUL KESKİN ‘Kocaoğlu İzmir’deki CHP’li belediye başkanları, yıpratma kampanyalarına karşı ortak bildiri yayınladı TUĞRUL KESKİN Keskin’den ‘ZİTO İ EPANASTASİS’ İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Tuğrul Keskin’in ‘ZİTO İ EPANASTASİS’ adını verdiği yeni şiir kitabı raflardaki yerini aldı. Keskin, Everest Yayınları’ndan çıkan kitabını, 1921’de işgal kuvvetleri tarafından İzmir’de kurşuna dizilen 200 askere ithaf ediyor. Keskin kitabında okurlarına, “kardeşçe bir dünya özlemiyle Ege Denizi’nin kıyısına cansız bedenlerini bırakarak kalplerimize gömülen iki yüz askerin anılarına ithaf ve bir unutuşa direniş için yazılmıştır” diye sesleniyor. TUĞRUL KESKİN ZİTO İ EPANASTASİS ZİTO İ EPANASTASİS İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir’deki belediye başkanları, 397 yılla yargılanan ve son günlerde baro seçimleri üzerinden hedef alınan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na destek bildirisi yayınladı. 21 belediye başkanının imzaladığı ortak metinde hizmetlerin AKP hükümetinin engellemelerine rağmen verilmeye çalışıldığı vurgulandı. Narlıdere’de bir araya gelen başkanların açıklamasını Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur okudu. Açıklamada, şu ifadeler yer aldı: “Kocaoğlu, hükümetin desteğini almadığı gibi, yıllardır süren baskılar altında çalışmalarını sürdürmektedir. Bir yandan İzmir halkının haklarını hukuk alanında savunurken, diğer yandan Demokles’in Kılıcı gibi işletilen müfettiş soruşturmaları ve asılsız ihbarlarla başlatılan 397 yıllık hapis cezası tehdidine ŞİİR ŞİİR Narlıdere’de bir araya gelen başkanların açıklamasını Abdül Batur okudu. karşı hesap vermektedir. Tüm bu ağır koşullara karşın ciddi kuruluşların yaptığı değerlendirmelerde başarılı bulunması dikkat çekicidir. Türkiye’de diğer büyük kent belediyelerin borç batağındaki durumu İzmir’de yaşanmamaktadır. İstanbul ve Ankara’da milyar dolarlarca ulaşım ve altyapı yatırımı yapan hükümet, İzmir’e yıllardan beri dönüp bakmamaktadır. Ancak, İzmir halkı durumu bilmekte ve kentimize bu haksızlıkları yapanlara siyaseten destek olmamaktadır. Hükümetin yapmadığı yatırımları kendi öz kaynakları ile yapan Büyükşehir Belediye Başkanımız Kocaoğlu’nun son günlerde haksız, hukuksuz, mesnetsiz eleştirilerle hedef alınması sürecinde yalnız olmadığının bilinmesini isteriz.” C M Y B