10 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

c EYL L PAZARTES EGE 9 Eylülümüzü yürekten kutlayarak, kaldığımız yerden sürdürüyoruz. Benim adayım, politika batağında çırpınmayı değil, siyasal kimlik ve olgunlukla yürümeyi tercih etmelidir. Bugüne kadar çoktan çözülmesi gereken parti içi arayışlarla değil, artık bir seçim –hem de ne seçim! sürecinde, kentiyle ve hemşerileriyle ilgilenmelidir. Doğrusu adayların ve partilerinin, bu yalın gerçekliği görmeyip de, iç işlerini uluorta konuşup durmalarına ve bizi kulis tozlarıyla öksürüğe boğmalarına, en hafif tabirle şaşırıyoruz. Yapılmamalıdır, yararsızdır. Benim adayım vitrinde, somut ve uygulanabilir plan ve projeleriyle, geniş açılı öngörüleriyle, gönül coşturan ütopyaları ve paylaşılabilecek düşleriyle yer almalıdır. Donanımına yakışır bir ekibi olduğuna, hepimizi inandırmalıdır. Benim adayım ekibini seçerken, hasbelkader kıta sahanlığına girip dolaşanlarla, ona buna kıyak çekme derdiyle, “hamili kart” pırıltılarının göz aldanması ya da diyet ödemenin fatura hesabıyla falan değil; o işi yapacağını eğitimi, dünya görüşü ve eylemleriyleürünleriyle kanıtlayanları bulma kaygısıyla davranmalıdır. Benim adayım, örgütü, çevresi, en önemlisi umur ve ikbal peşinde koşanlar güruhu tarafından rahat bırakılmalıdır. Uzak ve yakın geçmişte bunun tersine davrananların, kamuoyu algısından işlerin sonuçlarına, ne sıkıntılar çektiğine dair iyi bir ders çalışmasında, büyük yarar olduğunu bilmelidir. “Uzmanlık”la azmanlık arasındaki tercihi, seçimime ve verdiğim oya “helal olsun!” dedirtmelidir. “Dünyada En Yaşanır Şehir”in büyükşehir belediyesine ya da onun bir ilçesine başkan seçilmeyeceğini ikimiz de biliyoruz elbette. İnsan istemez mi, örneğin bu türden kentlerin başında gelen Melbourne’le yarışan, vazgeçtim, listenin sonlarında yer alan Papua Yeni Gine’nin Port Moresby’siyle aşık atabilen bir kentte, o yönetsin ben yaşayayım? (Kaynak: The Economist İntelligent Unit’den SoL Gazetesi, 30.8.2013, s.9) Ben adayımdan, “en yaşanır şehir” dendiğinde, yaşam koşulları, suç oranı, sağlık hizmetleri, siyasal istikrar, sosyal kalkınma, kültürelsanatsal düzey, çevre, eğitim ve alt yapı gibi 30 ayrı ölçütten söz edildiğini bilmesini isterim. Ben adayıma haksızlık yapılmasını, yoksulluk ve yoksunlukların hesabının gelir gelmez ondan sorulmasını istemem. Son 60 yılında çok kötü yönetilmiş ve yönetilen bir ülkede, başta insan olmak üzere her türlü değerin peşkeş çekilip çarçur edildiğini, bundan kentimin de onulmaz yaralar aldığını bilirim. Ama ben adayımdan, bütün bunlara karşı onurlu ve siyasal kimliğine yakışır bir duruş, hemşerilerini sorun ve çözüme ortak kılma iradesi ve üretken bir halk cephesi yaratmasını isterim. İşte bu noktada, kent planlamadan kül PATİKA HALUK IŞIK [email protected] Benim Adayım / 2 tür ve sanata, ben adayımdan ithal medyatik maydanozlarla, hoş ve boş toplaşmalarla gün doldurmasını istemem. Kent dinamiklerinin dışlanmasını ve küstürülmesini değil, kentimin potansiyelinin kullanılmasını, kışkırtılmasını talep ederim. Benim adayım, tarihi, coğrafyayı, iklimi bilerek; “kent okumaları”ndan kaynak üretim ve yönetmeye, işe önce iyi bir bahçe temizliğinden ve bilinç yaratma sürecinden başlamalıdır. Bunu yaparken, kimilerinin uzmanlıkla azmanlığı karıştırıp, örneğin trafiğe çözüm bulacağım diye kenti akla ziyan kavşaklarla doldurup, “Ben çiziyorum” diye böbürlendikten sonra, bunu “20 yıldır belediye başkanıyım, elbette ben yaparım” saçmalığına indirgememelidir. Yoksa soruverirler, sormuşlardır da; “Yani 20 yıl bir hastanede çalışıyor olsaydın, beyin ameliyatı yapmaya mı kalkışacaktın?” Oyumuza da, seçtiğimiz ya da seçeceğimiz adayımıza da sahip çıkmak, kentlilik ve yurttaşlık görevimizdir. Haftaya konuyu toparlayıp, bitirmeye çalışacağım. KONUK ÖZKAN GÜLKAYNAK Ege’de Balık Çiftlikleri... (2) caktır ancak yapılan yanlış uygulamaların doğurduğu zararlara önlem almak çok zor olacaktır. Peki çare nedir? Öncelikle deniz balıkçığının teşvik edilmesi, balık miktarının atırılması için çaba gösterilmesi esas olmalıdır. Çiftlikler denizde konuşlanacaksa, üretim miktarları ve sayıları çevreye zarar vermeyecek boyutlarda tutulmalıdır. Doğa değeri daha düşük olan uygun bir alan tespit edilip bir sanayi sitesi gibi sadece bir yapılanmaya gidilebilir. Bu bölgede düzenli aralıklarla, Çevre ve Şehircilik Bakan Geçen yazımızda, Ege'nin balık çiftliği kurulmasına pek uygun bir deniz olmadığını vurgulamıştık. Tabi ki tüm denizler korunmalıdır. Denizler insanlığın ortak değeridir. Ancak Ege'nin ayrıcalığını, çekiciliğini belirtmeden de geçemeyeceğim. Ege'nin kıyı biçimi, sularının berraklığı dünyada benzersizdir. Bunu, “Kayıtsız III” adlı teknemle, 3 yılda 3 okyanusu tek başına geçmiş ve diğer denizleri Ege'yle kıyaslayabilen bir denizci olarak, tüm samimiyetimle söylüyorum. Ne yazık ki denizden uzak olan halkımız, bu değerin pek farkında değildir. Eninde sonunda farkına varıla lığı'na bağlı müfettişlerle üretimin çevreye etkisi kontrol edilmelidir. En doğru yöntem çiftliklerin karaya taşınması ve arıtma tesislerinin de zorunlu hale getirilmesidir. Doğal olarak bu maliyeti en yüksek çözümdür. Ancak sağlıklı ve mutlu yaşamın mutlaka bir bedeli vardır Niyetimiz kabahati sadece balık çiftliklerine yıkmak değildir. Şehirlerin, tesislerin arıtmaların çoğunun doğru dürüst çalışmaması ayrı bir meseledir. Ege Denizi'nin durumu çok ama çok ciddi biçimde, hükümetler, belediyeler ve STK'ler tarafından bir bütün olarak tartışılmalı ve gereken tedbirler alınmalıdır. Yoksa bir süre sonra elimizden pek bir şey gelmeyecektir. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle