Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
N SAN PAZARTES EGE PATİKA HALUK IŞIK halukisik@gmail.com c 1 Mayıs, Emek ve Sanat Yarından sonra 1 Mayıs! Emekçilerin, “köle değil çalışan” olduğunun anımsandığı, “üretim ve emekten gelen gücün” anımsatıldığı gündür. İnsanca üretme ve paylaşma taleplerinden, daha yaşanır bir dünya bilinci ve duyarlığına uzanan, emeğin hayata müdahale iradesi olarak tanımlanan 1 Mayıs, kuşkusuz ve her zaman devrimci bir kimlik taşımıştır. “Birlik, mücadele ve dayanışma” bu kimliğin ruhunu oluşturur. Örneğin, 1 Mayıs 1886’da Chicago’da Amerikan İşçi Sendikaları Konfederasyonu öncülüğünde gerçekleştirilen “ilk” iş bırakma eyleminin, günde 12 saat yerine 8 saat çalışma talebi yanında, verdiği başka bir ders vardır. Korkunç bir ırkçılığın hüküm sürdüğü ülkede, ilk kez siyah ve beyaz işçiler elele yürüyerek, siyahlara yasak olan parklara girmiş; 500 bin işçi, insan haklarının bir bütün olduğunu tüm dünyaya haykırmıştır. 1 Mayıs’ın ülkemizdeki serüveni de, dünyadakinden ayrı ve farklı değildir. Yasaklamalar, katliamlar, ruhunu çalmaya içini boşaltmaya çalışanlar, bu tarihi kirletmiş, karartmıştır. Biz onları, emek ve insanlık düşmanı olarak adlandırıyoruz. Bugün eğer kimi kazanımlar elde edilmişse ve hala aynı coşkuyu yaşıyorsak, Türkiye İşçi Sınıfı Tarihinin onur sayfalarını yazanların, büyük hatıralarını unutamayız. Hepsine selam olsun. Bu tarihte, sanatın da çok önemli yeri vardır. Tanıklık ve zabıt katipliği göreviyle sanat, bir yandan emeğin yoldaşlığını yaparken, bir yandan duyarlıklarımızın körelmemesini sağlamıştır. Şiirden tiyatroya, resimden sinemaya, romandan öyküye sayısız örnek, sanat tarihinin çok özel alanını oluşturur. Bu alanda öylesine ustalar vardır ki, birini unutsak, karnemize “ayıp” yazılır. Ben hepsi adına, yalnızca birini anacağım. Ötekileri anmak hepimize düşmektedir ve 1 Mayıs bunun için harika bir gerekçedir. Ne zaman bu konu açılsa, aklıma unutulmaz bir olay gelir. Yanılmıyorsam, aktaran Vala Nurettin’dir. Nazım Hikmet, binbir sıkıntı içinde evine gitmektedir. İstanbul yokuşları kadar ağırdır hayat. Büyük Şair, bir inşaatın yanından geçerken, birden sesler yükselir: “Güzel günler göreceğiz çocuklar! Güneşli güzel günler göreceğiz!” Evet, o sesler inşaat işçilerine aittir. Emekçiler, onlar için en güzel dizeleri yazan Şair Babalarını selamlamaktadır. Bugün belediye otobüslerinden, işçi mahallelerinden, işliklerden, sanayi sitelerinden uzakta, “anlaşılmazlığın karizması” içinde sanat ürettiğini sananlar, elbette bu anıyı, Kaf Dağının unutulmuş masalları gibi dinleyecektir. Yaşadığımız süreci bir türlü sağlıklı süzemeyen ve bunun için kafa karışıklığından başka bir şey sergileyemeyenlerin tragedyası, hayata emeğin penceresinden bakmayı unutmaktır. Sanatın başına bir şey geldiği zaman, “Nerede bunlar?” sızlanmasına kapılıp, desteksiz ve yalnız kaldığını düşünenler; “Onların başına bir şey geldiğinde, ben neredeydim?” sorusunu bakalım ne zaman akıllarına getirecektir? 1 Mayıs’ın, sanatın emeğe bakışıemeğin sanata bakışı açısından da, hepimizi bir düşünce temizliğine sürüklemesini dileyelim. Doğanın boşluk kabul etmediğini, ihmal ettiğimiz hayatın, sanatın ve gidişatın, kimlerle ve nelerle dolduğunu görmek için, herhalde büyük bir deha olmaya gerek yoktur. Hayatı ve sanatıyla bize ışık tutanlar adına, Şair Baba’nın dizeleriyle bitirelim: “Türkiye İşçi Sınıfına selam! / Selam yaratana! / Tohumların tohumuna, serpilip gelişine selam / Bütün yemişler dallarınızdadır / Beklenen günler, günlerimiz ellerinizdedir, / haklı günler, büyük günler, / gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan, / ekmek, gül ve hürriyet günleri.” KURA ÇEKİMİ... Karaköy'de Ceylan ailesine ait 10 büyükbaş hayvana, iyi bakılmadıkları gerekçesiyle mahkeme kararıyla el konuldu. Hayvanlar, kura çekimiyle başka köylerdeki yoksullara verildi. Besicinin dramı Datça’ya bağlı Karaköy’de besicilik yapan Ceylan ailesine ait 10 büyükbaş hayvan, iyi bakılmadığı gerekçesiyle mahkeme kararıyla ellerinden alındı MEHMET EMİN BERBER DATÇA Datça'ya bağlı Karaköy’de besicilik yapan Ceylan ailesine ait “holstein” cinsi 10 büyükbaş hayvan, iyi bakılmadığı gerekçesiyle mahkeme kararıyla ailenin elinden alındı. Hayvanlar kurayla, gereksinim sahibi yurttaşlara verildi. Ayrıca 5199 sayılı yasanın 14/A maddesine göre Ceylanlara, “İdari para ve canlı hayvan sahiplenmeme” cezası da verildi. 65 yaşındaki Fatma Ceylan, her gün artan yem fiyatlarına yetişemediklerini belirterek, “Hayvanlarımı bedava aldılar. Adam üç kuruş maaş alıyor. Saman olmuş 35 lira. Harcımız müsaade etmedi, bakamadık” dedi. Karaköy Köyü Muhtarı Bekir Varol, Hasan ve babası Hüseyin Ceylan'ın 4050 yıldır besicilik yaptıklarını, ancak son zamanlarda hayvanlarına gereği gibi bakım yapamadıklarını söyledi. Varol, geçen yıl bakımsızlıktan bir ineği ölen Hasan Ceylan’ın “Ben şimdi daha karlıyım. Bir hayvanın masrafı daha azaldı” diye konuştuğunu öne sürdü. Varol, “Bu arkadaşları defalarca uyardık. Kaymakamlık, ilçe tarım müdürlüğü ve il tarım müdürlüğü nezdinde girişimlerimiz oldu. Sonuçta Datça Hayvan Sevenler Derneği buraya gelerek son derece bakımsız besi havanlarını görünce yasal süreç başlattılar. Sonuçta mahkeme kararıyla Hasan Ceylan’a ait 10 adet büyükbaş sığır mal sahibinden alınarak yediemine teslim edildi. Burada 20 gün kadar kaldıktan sonra ihtiyaç sahibi fakir vatandaşlara kura usulü ile dağıtıldı” dedi. Ceylan ailesinin mağdur olduğunu da belirten Varol, “Besi hayvanlarının tanesinin bugün için piyasa değeri 8 bin liradan aşağı değil. Nereden baksan 5060 bin lira eder. Masraflar çıktıktan sonra bu para mal sahiplerine verilseydi, daha adaletli olurdu” diye konuştu. ‘ B E D A V AY A A L D I L A R ’ araköy'den kimsenin bu hayvanları edinmek istememesi dikkat çekerken, Hasan Ceylan’ın annesi Fatma Ceylan (65), kura çekimi sırasında fenalık geçirdi. Fatma Ceylan, şunları söyledi: “Hayvanlarımı bedava aldılar. Adam üç kuruş maaş alıyor. Saman olmuş 35 lira. Adamın aylığı yetmiyor. Harcımız müsaade etmedi, bakamadık. Oğlana sat dedik satmadı. Çok seviyor hayvanları. Hiç değilse bir tanesini verin dedik, vermediler. Şimdi kaldık ortada. Bu sene idare edin, gelecek yıl satalım, borçlarımızı ödeyelim dedik. Dinletemedik. Ayağımızda ayakkabı yok. Çizme almaya gücümüz yok. Bankalara borcumuz öyle kaldı. Neyle ödeyeceğiz. Hayvanlar da gitti.” K Y oksulluk belgesi almak için Karaköy Muhtarlığı'na başvuran Fatma Ceylan, mahkeme kararına itiraz edeceklerini ve haklarını arayacaklarını da söyledi. ÇEŞME Sakızı konuştular ÇEŞME (Cumhuriyet)Çeşme’de yapılan sakız ağacı ve yetiştiriciliği toplantısında konuşan Çeşme Belediye Başkanı Faik Tütüncüoğlu, “Birlik oluşturulur, devlet ve il yöneticileri desteklerse, sakız ülkeye her yıl milyarlarca lira getirir” dedi. İzmir İl Genel Meclisi’nin 15 üyesinin katılımıyla Çeşme’de, sakız ağacı ve ondan elde edilen ürünlerin dünü, bugünü ve yarını konuşuldu. “Çeşme’de sakız üretimi nasıl artırılabilir?” sorusunun irdelendiği toplantıda geçmiş yıllarda yapılan çalışmalar ve bundan elde edilen veriler de değerlendirildi. Çeşmeli çiftçilerin de hem konuşmacı hem dinleyici olarak katıldığı toplantının ardından heyet, arazi incelemesi yaptı. Bölgedeki sakız ağaçlarını ve sakız ağacı alanı olarak değerlendirilebilecek bölgeler gezildi. Tütüncüoğlu, Çeşme’nin sakız ağacı yetiştirmek için en uygun yeri olan güney bölgesinde, ev yapanlara sakız dikme zorunluluğu getirdiklerini belirterek, “Fakat sakız üretimi için çiftçi, yerel ve merkezi yöneticilerin de desteklediği bir sakız birliği şart. Sakız Adası sadece 21 köyde sakız yetiştirerek büyük maddi gelir sağlıyor. Ülkemizde de gerçekten bu konunun üzerine eğilir ve çalışılırsa İzmir ve Türkiye ekonomisi bunun kültürel, tanıtım, ekolojik ve ekonomik girdileriyle birlikte her yıl milyarlarca lira gelir sağlar” diye konuştu. Orman Yüksek Mühendisi Nadire Albayrak Bakmaz da , gıdadan ilaçlara, sanayiden kozmetiğe kadar birçok alanda kullanılan sakızın gelişimi için öncelikle üreticiyi bilgilendirmek gerektiğini söyledi. Güler, Aliağa Çaltıdere köylülerinin değerli arazilerinin, 2B düzenlemesiyle ellerinden alınmak istendiğini söyledi. Ömürleri yetmez!.. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu)CHP İzmir Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Birgül Ayman Güler, Aliağa Çaltıdere köylülerinin 2B kapsamındaki arazileri için hesaplanan yüksek rayiç bedelini ve yaşadıkları sıkıntıları Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'e sordu. Güler, “Çaltıdere Köyü’nde yaşayan yurttaşlarımızın arazilerine dönüm başına 65 bin lira fiyat biçilmiş. Bunu ödemeye ömürleri yetmez” dedi. Bölgede atalarından kalma ve üzerinde yıllardır tarımla uğraştığı 20 dönüm arazisi olan bir yurttaşın, 2B kapsamında söz konusu tarlayı edinebilmesi için devlete 1 milyon 300 bin lira ödemesi gerektiğine dikkat çeken Güler, “Köylerde yaşayan tarımla geçinmeye çalışan bu insanlar, gündelik gereksinimlerini karşılayamazlarken bu büyük meblağlara varan fiyatlarla arazilerini nasıl alacak? Bu paraları nasıl ödeyecek? Borçlanıp arazileri almaya kalksalar, borçlarını ödemeye ömürleri vefa etmez. Çiftçilerimiz, hükümetin tarım politikalarından çektikleri sıkıntılar yetmezmiş gibi bir de 2B kapsamındaki arazilerin rayiç bedelleri noktasında büyük bir haksızlığa ve adaletsizliğe uğruyorlar” dedi. AliağaÇaltıdere Köyü’ndeki arazilerin yüksek bedelle satılamayacağını belirten Güler, “Yurttaşlarımıza ‘sizin arazileriniz deniz kenarında o yüzden fiyatlar bu kadar yüksek’ deniyor. Bu araziler tarım alanı, imara açılamaz bunu bakanlık da biliyor. Araziler 1. derece SİT alanı. Hak sahibi yurttaşlarımız arazilerini alamazlarsa hakları kaybolacak ve arazileri açık artırmaya çıkacak ve sonuçta arazileri ellerinden alınacak” diye konuştu. BAKANLIK BİLİYOR!.. C MY B