Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
c UBAT CUMA EGE İNSANA ASUMAN Midilli mübadili Remzi İksir, sahip olduğu tüm maddi değerleri kız öğrenci yurdu projesine aktardı DAİR ABACIOĞLU Varlığını ÇYDD’ye bağışladı OYA UĞRAL AYVALIK Ayvalık’ta yaşayan Midilli mübadili Remzi İksir, bir ev ve imarlı bir arsayla, tüm nakdi varlığını Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Ayvalık Şubesi’ne bağışladı. ÇYDD Ayvalık Şubesi’nin ilçeye yapımını planladığı kız öğrenci yurdu projesine en büyük destek, 87 yaşındaki İksir’den geldi. Emekli maaşının dışında geliri bulunmayan İksir, ilk eşinden kalan mirasın büyük bir bölümünü ÇYDD Ayvalık Şubesine bıraktı. Midilli’den Ayvalık’a göç edip yerleşen mübadil bir ailenin çocuğu olan İksir, emekli olduktan sonra yaşamını dağda bayırda bulduğu yabani meyve ağaçlarını hobi olarak aşılamakla geçiriyor. İksir’in ayrıca Türk Tarih Kurumu’nun ‘Sözlü Tarih’ projesine anılarını anlattığı bir röportajıyla katkı sunduğu öğrenildi. Şube Başkanı Nuray Özer, ÇYDD gönüllüsü Aysel Namlı’nın aracılık ettiği bağışın, belediyenin derneğe taahhüt ettiği bir arsa üzerine kız öğrenci yurdu yapımında değerlendirileceğini söyledi. Ayvalık Belediyesi’ne ait Türkan Saylan Kültür Merkezinde düzenlenen bir törenle Burhaniye’nin Taylıeli köyünün merkezindeki 2 bin 125 metrekarelik imara açık bir arsa ile Ayvalık’ın Hamdibey Mahallesi Demirciler Sokağındaki, 86 metrekarelik 2 katlı bir eve ait tapular ÇYDD Şubesine teslim edildi. Törende bağışçı Remzi İksir’e çağdaş yaşama verdiği katkılardan ötürü plaketle teşekkür eden Şube Başkanı Nuray Özer, gayrimenkullerin ihale usulü satılarak en kısa sürede Ayvalık’a kız öğrenci yurdu kazandırmayı hedeflediklerini belirtti. asuabacioglu@yahoo.com Üç Çocuk Yetmez! Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın önce en az üç çocuk yapın deyip daha sonra ‘’üç de yetmez daha fazla çocuk yapın’’ diye talimat vermesi, ‘’Bir ya da iki çocuk iflas, üç çocuk ise yerinde saymak’’ diye nitelendirmesi, anlaşılan Türk toplumunda kabul görmemiş. Rakamlar, Türkiye’de nüfus artış hızının binde 12’ye düştüğünü gösteriyor. Bu rakam, toplumun bir nevi ‘’bu çocuklara nasıl bakacağız?’’ dediğini anlatıyor. Son on yılda sosyal yardımların 16 kat artması, yoksulluğu önlemeye yetmiyor demek ki. Çok çocuğu teşvik için asgari ücretliden vergi almamak gibi bir önlemin de Türk toplumunu ikna etmeyeceği ortada. Ancak üç çocuktan fazlasını isterken hükümet yetkililerinin bazı tespitleri, kadına yönelik bakış açısıyla ilgili başka anlamlar içeriyor ki, bence asıl üzerinde durulması gereken noktalar bunlar. Avrupa toplumunu ‘’Aile yapıları bozulmuş durumda. Evlenip boşanma sıradan hale gelmiş’’ diye eleştiren Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ‘’Aile yapısının özüne zarar verdikten sonra, doğurganlığı düşürdükten sonra o ülkenin ekonomik dinamizmini korumak mümkün değil’’ diyor ve çok çocuğa teşvik için köklü tedbirler alacaklarını haber veriyor. Bu sözlerin satır aralarına bakıldığında boşanmanın yakın bir gelecekte zorlaştırılabileceğini düşünmek yanlış olmaz. Çünkü ‘’güçlü millet için güçlü aile’’ sloganının başka anlamı bulunmuyor. AKP iktidarının temsilcileri, zaten kadına bakış açılarının ipuçlarını her fırsatta gösteriyorlar. Bir kadının doğrudan gözlerine bakarak konuşmasından utanç duyduklarını, bir üniversitenin bahçesinde gençlerin kızlı erkekli oturmasının ‘’yoldan çıkarıcı’’ bulduklarını söylüyorlar. Başbakan’ın ‘’Cennet annelerin ayakları altındadır. Kadını yücelten makamın anne olduğuna itibar ediyoruz’’ sözleri, anne olmayan kadınları nereye koyduğunun önemli bir göstergesi. Anne değilseniz üstelik de evlenip boşandıysanız, bir kadın olarak vay halinize; saygıyı hak etmiyorsunuz yani. Kadına şiddetin bu kadar yoğun olduğu bir toplumda, kadınlar her türlü ekonomik zorluğa ve boşanmanın getirdiği toplumsal baskıya rağmen boşanmayı tercih ediyorlarsa aile yapısını korumak için çok çocuk yapmaktan daha başka önlemlerin alınması gerekiyor demek ki. Bu da kadına yönelik bakış açısının değiştirilmesiyle; kadınerkek eşitliğinin kabul edilmesiyle ilgili bir konu. Ancak iktidardaki zihniyetin bu konuya böyle bakmadığı ortada. Çünkü üç çocuğu teşvik ederken bunun koşullarını sağlama konusunda pek bir hazırlık göremiyoruz. Mesela, çalışan kadınlar için evinin yakınında ücretsiz kreş ve anaokulları sağlanacak mı? Kadının doğum izni süresi artırılacak mı? Çocuk yapmayı teşvik eden Avrupa ülkelerindeki gibi bir yıllık ücretli doğum izni verilecek mi? Babalara ücretli çocuk izni vermeyi düşünüyorlar mı? Bütün bu koşulları yerine getirmeden illa ki üç çocuk yapılmasını istemek, kadınların çalışma hayatından, sosyal yaşamlarından ayrılıp eve kapanmasını, çocuklarını büyütmek ve ev işleriyle uğraşmasını beklemek anlamına gelmektedir. Bu zihniyete göre kadınlar, çocuk büyütürken çalışmamalı, kocasına bağımlı olarak yaşamalı, meslek yaşamında başarılı ve özgür bireyler olmak gibi düşüncelere kapılmamalıdır. Sözü dolandırmaya gerek yok; üç çocuğu teşvik etmek, Türk toplumunda kadınları sadece ‘’doğurgan nesne’’ olarak görmenin; ne kadar çocuk yaparsan o kadar saygı görürsün demenin bir başka yoludur. Tek başına yaşayan, kimseye muhtaç olmadan kendi ayakları üzerinde duran, hiç evlenmemiş veya boşanmış bir kadının saygıyı hak etmediğini düşünmenin bir göstergesidir. Ç YDD Ayvalık Şube Başkanı Nuray Özer, İksir’e plaket verirken, bağışların Ayvalık'a kız yurdu kazandırmak için değerlendirileceğini söyledi. Saygının sesi tartışması İstiklal Marşı öncesi çalınan ‘ti’ sesinin Amerikan kültüründen geldiğini kaydeden Prof. Dr. Kaymakçı, uygulamanın sonlandırılmasını istedi İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Ege Üniversitesi Ziraat Mühendisliği Fakültesi’nden emekli Prof. Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı, resmi törenlerde saygı duruşu sırasında çalınan “ti” sesinin Amerikan kültüründen kaynaklandığını ve uygulamaya bir an önce son verilmesi gerektiğini savundu. Yaklaşık iki yıl önce “Ti Sesi Nereden Geliyor?” adlı bir yazı kaleme aldığını ve “Türkiye’de resmi törenlerde İstiklal Marşı’ndan önceki saygı duruşunda çalınan ‘ti’ sesi ya da müzik parçası nereden geliyor?” diye sorduğunu kaydeden Prof. Dr. Kaymakçı, buna sağlıklı yanıt alamadığını söyledi. Bu sesin kökenini merak etmesi nedeniyle araştırma yaptığını belirterek, “Önce bu sesin, 1953 yılı ABD yapımı ‘From Here To Eternity’ adlı ve Türkçeye ‘İnsanlar Yaşadıkça’ olarak çevrilen filimdeki müzik parçalarından biri olan ‘Military Taps’ olduğunu öğrendim. Müziğin bestekarı ise Daniel Butterfield idi. Ancak, araştırmayı biraz derinleştirdikçe, Butterfield’in Amerikan İç Savaşı’nda generalliğe kadar yükselmiş bir iş adamı olduğu ortaya çıkıyor. Bu müziğin de, iç savaş sırasında savaşın yıkımlarına karşı yakılmış bir ağıt olduğu söylenebilir” dedi. ELİŞKİ Sesin Türkiye’ye ne zaman, nasıl girdiğini öğrenemediğini, ancak İstiklal Marşı’ndan hemen önce çalınmasının çelişki olduğunu savunan Kaymakçı, şunları söyledi: “İstiklal Marşı, ulusumuzun emperyalizme karşı duruşunu ve direnişini, onuru ve bağımsızlık isteğinin bir ifadesidir. Durum böyleyken hangi gerekçeyle, Amerikan iç savaşı sırasında bestelenmiş bu müzik parçası saygı duruşuna eklenmiştir? Hemen belirtelim, Amerikan İç Savaşı, köle ticareti ve sömürüsüne dayalı olarak yapılan tarım ekonomisinin egemen olduğu Amerika'nın güney eyaletleri ile serbest ucuz işgücüne gereksinme duyulan sanayiye sahip kuzey eyaletlerinin çıkar çatışmasının bir sonucu idi. Bu nedenle, Amerika için önemli olan bu müziğin, Türkiye için neyi ifade ettiğini, bunu saygı duruşuna ekleyenler açıklamalıdırlar diye düşünüyorum.” İzmir, İstanbul, Ankara’daki satış noktalarımızda ve Türkiye’nin her yerinden havale ile siparişlerinizde KONAK Ç Ambalajlar apartmanda toplanacak İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Konak'ta ambalaj atıklarının toplanması için apartmanlara geri dönüşüm kutuları konuluyor. Belediyeden yapılan açıklamaya göre, kentin belli noktalarında, iş yerlerinde ve kamu kuruşlarında bulunan geri dönüşüm kutuları artık apartman girişlerinde de olacak. Kutular apartmanlara yerleştirilirken Konak Belediyesi’nin çevre gönüllüsü çalışanları da apartman yöneticilerine geri dönüşümün önemini anlatıyor, hazırlanan broşürleri veriyor. Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan, ambalaj atığı geri dönüşümünde İzmir’in örnek olacaklarını söyledi. Anında dönüşüm!.. uğla'da atık yağların toplanarak geri dönüşümünü sağlamak amacıyla yürütülen proje kapsamında, evlerde biriktirilen atık yağlardan 5 litre teslim edilmesi halinde 1 litre ayçiçek yağı hediye edilecek. Proje için Muğla Belediyesi tarafından Kışla, Ahmet Taner Kışlalı ve Kocahavuz parklarında atık yağ toplama noktaları oluşturuldu. Muğla Belediyesi Çevre Mühendisi Erdem Şenel, lavaboya dökülen atık yağların kısa zamanda boruları tıkadığını belirterek, “Doğaya atılan 1 litre atık yağın, 1 milyon litre temiz suyu kullanılamaz hale getirebileceğini unutmamak gerek. Önümüzdeki dönemlerde çeşitli kampanyalarla hemşehrilerimiz ve çocuklarımız için geri dönüşüm konusunda bilgilendirme çalışmalarına devam edeceğiz” dedi. Belediyeden verilen bilgiye göre, yağlar ayrıca 444 28 45 numaralı telefona başvurularak aldırılabiliyor. (ÖZCAN ÖZGÜR) M % 30 İNDİRİM kitap.cumhuriyeti.com.tr C MY B