22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OCAK CUMA Müdürlüğün EGE İNSANA ASUMAN c DAİR ABACIOĞLU asuabacioglu@yahoo.com sicili dolu HİCRAN ÖZDAMAR Öğrenci velilerinin şikayeti üzerine komisyon kurarak, John Steinbeck’in “Fareler ve İnsanlar” kitabını sakıncalı bulan İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü, 2010 yılında da 18. Milli Eğitim Şurası Ege Bölge Çalıştayı’nda kız ve erkek öğrencilerin ayrı ayrı okuyacağı okullar önermişti. Yine aynı yıl okul öncesi eğitimde okutulması amacıyla “Allah” diyen “Vak Vak Ördek” adlı kitabı okullara göndermişti. Müdürlük ayrıca, İzmir Motor Meslek Lisesi’nde din dersinde, müfredatta olmadığı halde öğrencileri masaya çıkarıp namaz kıldırdığı ve başarısız öğrencilere “gâvur”, başarılılara da “Müslüman” dediği ileri sürülen imam Halil Uluser hakkında soruşturma açmamıştı. ADDİ DEĞİL EğitimSen İzmir 1 No’lu Şube Başkan Abdullah Tunalı, edebiyat öğretmenlerden oluşan il milli eğitim komisyonunun “Fareler ve İnsanlar” kitabını sakıncalı bulduğunu belirterek, “Karar alan öğretmenlerimiz, kitabın etkisinin çocuklarımız üzerinde olumsuz olabileceğini araştıracak konumda değillerdir. Onlar öğrenciye öğretmekle yükümlüdür. Steinbeck’in kitabının çocuklarımızı olumsuz etkilediğine ilişkin karar alınması onların haddi olmamalıdır. 2010 yılında da 18. Milli Eğitim Şurası Ege Bölge Çalıştayı’nda kız ve erkek çocukların okullarının ayrılarak, okullaşma oranın arttırılabileceği yönünde görüş bildirilmişti. Kendisinin yetkisi olmayan konularda kraldan çok kralcı bir anlayışla hareket ediyorlar” dedi. Türkler Tatilde... Tatil için gittiğiniz yerlerde en turistik, en popüler ve kalabalık olan, çoğunluğun tercih ettiği merkezlerde zaman geçirmek bazen zaman kaybıdır. Bir yeri tanımak, öğrenmek ve anlamak için arka taraflara, tenhalara gitmek, ara yollara sapmak gerekir. Herkese uymaz tabii bu; özellikle de Türk turistler hemen genel bir fikir alabilecek kadar etrafta dolaşıp alışveriş yapmak üzere mağazalara dalmayı daha çok severler. Ama bir ülkenin toplumunu, kültürünü, insanlarını tanımak, onlarla yakın temasta bulunmak için aslında en iyi yol budur. Mesela Yunan adaları şu aralar Türk turistler için oldukça revaçta; her tatilde, her fırsatta feribotlara doluşup adalara akın etmekten kendimizi alamıyoruz. Nedenini bir türlü çözemedim; adaların tarihi ve doğal güzelliklerinin korunmuş olmasından mı, yakınlığından mı yoksa ucuzluğundan mı kaynaklanıyor bu ilgi bilemiyorum. Ancak benim gözlemlediğim kadarıyla mesela Çeşme’den feribota atlayıp 40 dakikada Sakız adasına ulaşabilen Türk turistler orada güzel bir yemek yedikten ve adanın sahilinde turladıktan sonra aynı gün yeniden evlerine dönebiliyorlar. Oysa gözden kaçırdıkları çok şey var. Sakız adasında asıl görülmesi gereken yerler, keşfedilecek tatlar, insani yakınlıklar kurabilecekleri küçük köyler bulabilmek için biraz daha içerilere dalmaları gerekiyor. Biraz fazlaca dolanmak, belki kaybolmak bu işin ufak riskleri ama Sakız’da nasıl olsa her yol bir yerlere çıkıyor. Sakız’daki Ortaçağ’dan beri bozulmamış olarak korunan, yeniden onarılan tarihi sokaklar, yüksek apartmanlara kurban edilmemiş koylarda küçük sevimli yerleşim yerleri oldukça cazip; gündüz saatlerinde buraları dolaşmakta bir sakınca yok; ancak akşam olduğunda merkezdeki restoranlara, cafelere dönüp geceyi orada geçirmek yerine mesela Patrika diye bir köye gidilebilir. Orayı bulduğunuzda sakın hayal kırıklığına uğramayın; köy, ufacık taş evlerin birbirinin içine girdiği daracık sokaklardan ibaret. Kime sorsanız Panayotti’nin meyhanesini size gösterir; bu meyhanenin bir adı yok; sahibinin adını bilmeniz yeterli. Üç dört tahta masa ve sandalyeleri ile daha çok yerel halkın tanıyıp bildiği bu küçük meyhanede hayat gece saat 10’dan sonra başlıyor. Zamanınız ve sabrınız varsa eğlence başlayana kadar Panayotti ve karısının taze ve lezzetli yemekleriyle karnınızı doyurup beklemek zorundasınız. Meyhane sahibi ile boşuna İngilizce konuşma zahmetine girmeyin; Türkçe konuşun, o sizi anlar; zaten bir süre sonra aranızda Tarzanca ve Türkçe ile hoş bir muhabbet başlıyor ve Panayotti sizi asıl eğlence başlayana kadar nasıl oyalayabileceğini çok iyi biliyor. Doğuştan meyhaneci o. Gece saat 10’da klarnet, buzuki ve gitarıyla, bu bazen akordeon olabiliyor, müzisyenler giriyor içeri ve onlarla birlikte yerel halktan müşteriler. Sonra görüp görebileceğiniz en canlı müzik başlıyor; şarkılar hep tanıdık; geçmişimizden, gençliğimizden, çok gerilerden bir yerlerden ve ne yazık ki sözlerini unuttuğumuz şarkılar. Ama bir buzuki bu kadar mı aşkla çalınır; bir şarkı bu kadar mı içten söylenir? Panayotti’nin video görüntüleriyle ünlü Yunanlı müzisyen Stelios Kazantzidis’i tanıyıp, öğrenip onun sesinden Türkçe Makber dinleyerek bu kadar mı hüzünlenilir? Bütün bunların Sakız’da bir dağ köyünde küçücük bir meyhanede yaşanabileceğini kim tahmin edebilir? Komşu masalardaki Yunanlılarla birlikte şarkılar söylenir, kadehler tokuşturulur, ikramlar sürer; gece ertesi güne devrilir; dışarıda yağmur, gök gürültüsü ve ıssızlığın hüküm sürdüğü köyde bu küçük meyhanedeki canlılık sizi bir türlü bırakmaz; son bir kez birlikte halay çekmeden asla olmaz. Sonra ‘’iyi ki geldiniz’’ diyerek sizi uğurlarlar. Eminim ki bizi yine beklerler. Asıl Sakız adası işte burasıdır. H Milli eğitim müfredatının her gün tırpanlandığını, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dindar gençlik yetiştirilmesi yönündeki isteğinin adım adım uygulandığını kaydeden Tunalı, Talim ve Terbiye Kurulu’nun tasfiye edilmesiyle benzer yasakların sıkça dilleneceğini söyledi. Tunalı, “İncelemeler, ehlil olmayan ellere bırakıldı. İzmir, AKP iktidarının gavur olarak tanımladığı bir kent. İzmir bütün kuruluşlarıyla kuşatma altında. 4 – 5 edebiyat öğretmenin kitapları ahlaki olmayan yönlerinden dolayı incelemeleri yetkilerini aşan bir uygulamadır. Önümüzdeki süreçte mahalle baskısından dolayı bize ulaşmayan örneklerin de olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu. KUŞATMA ALTINDA teinbeck'in 'Fareler ve İnsanlar' kitabını sakıncalı bulan İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü, daha önce de kız ve erkek öğrencilerin ayrı ayrı okumasını önermişti. Müdürlük, ‘Allah’ diyen 'Vak Vak Ördek' adlı kitabı okullara göndermişti. S İş dünyası temsilcileri yaptıkları ortak açıklamayla, siyasilerin seçim sürecinden elini çekmesini istedi AKP Balıkesir’i karıştırdı H ükümetin oda ve borsalardaki seçimlere doğrudan müdahalesine karşı bu kurumların yöneticileri ortak açıklama yaptı. İktidarın girişimlerine engel olmanın kendileri için 'vazife' olduğunu vurguladı. COŞKUN YAMAN BALIKESİR AKP, Balıkesir iş dünyasını karıştırdı. Balıkesir’deki oda ve borsalar, gelecek aylardaki yönetim seçimleri öncesi yaptıkları ortak açıklamayla, siyasilerin süreçten elini çekmesini istedi. Adı sanayi odası başkanlığı için geçen İsmail Uğur’un babası, AKP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Edip Uğur ise bu açıklamayı, 27 Nisan “emuhtırasına” benzetti. Balıkesir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Yavuz, Sanayi Odası Başkanı Ahmet Kula, Ticaret Borsası Başkanı Faruk Kula, Ticaret Odası Meclis Başkanı Recai Gürcan, Sanayi Odası Meclis Başkanı Rona Yırcalı, Ticaret Borsası Meclis Başkanı İbrahim Aytekin imzasıyla yapılan açıklamada, şu görüşlere yer verildi: “Ülkemizin her konuda birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğu herkes tarafından kabul edilmektedir. Bunun bir parçası olarak siyasi istikrara olduğu kadar ekonomik dayanışmaya, birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olduğu kaçınılmazdır. Bu fikir ve görüşten hareketle oda ve borsa seçimlerinde bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da siyasi yelpazenin her kesiminden arkadaşların vazife alması prensibine sadık kalınması gerekmektedir. Bu yaklaşım oda ve borsaların ülkemize, bölgemize ve şehrimize ekonomi alanında sağlıklı hizmet verebilmesi için elzemdir. Dolayısıyla, biz, odaborsa başkan ve yöneticileri, seçimlerde siyasi ağırlıklı girişimlerin olmasını arzu etmiyoruz. Böyle girişimler olduğu takdirde müşterek bir program içinde bu girişimlere engel olmanın bizler için bir vazife olduğu görüşündeyiz. Ana gayemiz önümüzde ki aylar içinde yapılacak olan seçimlerin sağlıklı bir şekilde ve huzur içinde yapılmasıdır. Bizlere yakışanı da budur.” Yerel gazeteler bu haberi, “muhtıra gibi açıklama”, “siyasete ıslak imzalı veto” başlıklarıyla verirken, asıl hedefin ise oğlunun adı sanayi odası başkan adaylığı için geçen Edip Uğur olduğunu öne sürdüler. Edip Uğur da “işadamı kimliğiyle” düzenlediği basın toplantısında, ortak açıklamanın kendisine 27 Nisan’daki Genelkurmay Başkanlığı’nın “ebildirgesini” anımsattığını söyledi. Uğur, “Muhtıra gibi bir bildiri. Bu deklarasyon bütün Balıkesirlileri hedef alıyor... Başkanlar bu bildiri ile üyelerin oylarına ipotek koymak istemiştir. Bir anlamda dolaylı siyaset yapmaktadırlar. Vesayet dönemi bitmiştir. Korkunun ecele faydası yok. Herkes çıkıp, oda başkanlığına aday olabilir” yorumunu yaptı. İzmir, İstanbul, Ankara’daki satış noktalarımızda ve Türkiye’nin her yerinden havale ile siparişlerinizde MUHTIRA GİBİ Kart kuyruğu... nadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’nde okuyan öğrenciler hafta sonu sınavlara girmeye hazırlanırken, öğrenci kartlarının sınavlardan üç gün önce dağıtılmaya başlaması sıkıntı yarattı. Öğrenciler, fakülte bürolarından kartlarını almak için uzun kuyruklar oluşturdu. Güzelyalı’daki büronun önünde iki gündür kilometreleri bulan kuyruklar oluştu. Öğrenciler, saatler boyu beklemek zorunda kaldı. Bugüne kadar kartların dağıtılmaması nedeniyle indirimli ulaşım gibi bir çok haktan yararlanamayan öğrencilere Konak Belediyesi, çay, kahve ve kuru pasta dağıttı. Cumartesi sınava girmek isteyen öğrenciler bugün saat 17.30’a kadar kartlarını almak zorunda. (Fotoğraf: EMRE DÖKER) A 30 İNDİRİM kitap.cumhuriyeti.com.tr % C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle