17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

c 9 TEMMUZ 2012 PAZARTESİ EGE PATİKA HALUK IŞIK [email protected] CHP İzmir İl Başkanı Engin ve ESİAD Başkanı Akgerman, Alsancak’a ilişkin projelere karşı çıktı AVM’nin taraftarı yok E ngin, alışveriş merkezleri için kent dışını adres gösterirken, Akgerman, bölgenin yeşil alan olarak değerlendirilmesini istedi. çalışsın” dedi. Öte yandan işadamları da AVM projelerine karşı çıktı. Ege Sanayicileri ve İşadamları Derneği Başkanı Bülent Akgerman, konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: “Alsan Stadı'nın yıkılarak yerini bir başka şekilde değerlendirmek, üzerinde konuşulabilecek bir öneridir. Ancak, yeşil alan fakiri olan, EXPO 2015 ve 2020 adaylıklarında kendine sağlık temasını seçen İzmir'de stadın yerine yeni binalar yapmak en son düşünülmesi gereken şeydir. İzmir'e ve İzmirli'ye yakışan, konuyu öncelikle çevre ve sürdürülebilirlik açısından ele almaktır. Çocuklarımıza sağlıklı ve yaşanabilir kentler bırakma ana hedefimiz olmalıdır. Bu nedenle söz konusu bölgenin, adı ve niteliği İzmir'de yaşayan hemşehrilerimize sorularak belirlenecek bir yeşil alan sahasına dönüştürülmesi daha uygun olacaktır.” Alsancak Limanı'na yapılması planlanan AVM'nin de bu açılardan ele alınması gerektiğini kaydeden Akgerman, “Şimdiki haliyle bile sıkışıklığı had safhada olan ve 'preslenmiş kent' izlenimi veren bölgede, üstelik kıyıda yeni binalar yapma yerine, çok isteniyorsa sadece turistler için güçük gümrük dışı mağazalara izin verilmesi çok daha uygun olacaktır” dedi. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Alsancak'ta stadın yerine ve limana yapılması planlanan alışveriş merkezlerine yönelik tepki artarak devam ediyor. Tarihi Kemeraltı Esnaf Derneği Başkanı Hasan Ceylan ve dernek üyelerinin partisini ziyaretinde konuşan CHP İzmir İl Başkanı Ali Engin, AVM'lerin ancak kent dışında konuşlandırılabileceğini söyledi. Engin, AKP’nin özellikle İzmir’de şehrin merkezinde gökdelen ve AVM rantı yaratmaya çalıştığını belirterek “Biz CHP olarak zaten İzmir’de az miktarda kalan nefes alınacak alanları çoğaltmak, var olanları da korumak istiyoruz. AVM’lerin o boğucu kapalı alanlarındansa insanlarımızı tarihi çarşımıza çekecek projeler arayışındayız. AKP AVM dedikçe, CHP inadına Kemeraltı diyor. AVM’lere de ihtiyaç duyulan yerler olabilir ama bu yerler şehrin merkezi olmamalıdır. Biz tüm işlerimizde önce İzmirli hemşehrilerimizin, esnafımızın çıkarını, rahatını sonra da kamu yararını düşünüyoruz. CHP kişilere rant yaratmak için değil, ancak var olan rantı İzmir’e kazandırmak için çalışır. AKP İzmir’i o kadar düşünüyorsa, kendi yarattığı İzmir imajı olan icra dosyalarının en çok arttığı, ekonomik sebeplerle en çok boşanmanın yaşandığı kent imajından İzmir’i kurtarmaya Pervin Hanım... Doğrudan bir tanışıklığımız yok, ayaküstü birkaç selamlaşmadan başka uzun boylu bir konuşma yaptığımızı da anımsamıyorum. Belki konuşma fırsatı bulamayacak kadar yoğunluktandı, belki hayat buna fazla bir şans vermedi. Hoş, varlığını yokluğunu armağan ederek çalışmayı seçenler için, bir beis yoktur. Onlar tanışmasa da, bir “karınca saadeti” içinde, üstlerine düşeni yaparlar. Yaptığımızı yapmadığımızı yapamadıklarımızı, kuşkusuz tarih değerlendirecektir; günübirlik yargılar ve değişebilir yasalar, mevzuat falan değil... Arada sırada, “Saray”a girip çıkarken görürdüm sizi. (Şu Osmanlı artığı “Saray” adlandırması hala neden sürdürülür, bilemiyor ve sinirleniyorum. Lütfen, makamınıza geri döndüğünüzde, bu garabeti, 68’li duruşunuzla kaldırınız.) Bana ortaokul matematik öğretmenimi hatırlatırdınız. Mesafeli, yaptığı işten emin ve o iş için yaratıldığı beş yüz metreden anlaşılan bir Cumhuriyet Kadını... Bana bu mektubu yazdıran, yalnızca bir zamanlar aynı çatı altında çalışmanın, belki bir masada içilmiş bir çayın ve kuşkusuz hayata genel bakışın hatırı değildir. Onlardan daha önemli olarak, bir İzmirli ve kuruluşundaki değerler harcına inanan, bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olma sorumluluğudur. Bu sorumluluk bana, adalet, çağdaşlık, demokrasi ve insan haklarından yana tavır almayı, bu değerlere uygun biçimde davranmayı yüklemektedir. O nedenle, şimdi yaşadığınız tutukluluk, sevdiklerinizden uzaklık, çalışma ve üretme olanaklarından yoksunluğunuz... Evet, tümüyle paylaşıyor, kendi halimmiş gibi kabul ediyor, yaşıyorum. Dışarıyı özlediğiniz her an, bir kardeşinizin de sizi ve sizin durumunuzdaki herkesi düşündüğünü anımsayınız. Öyle ya, Tolstoy’un sözüyle; “Bir gemide bireysel ve toplumsal felaketlerle dolu günler yaşıyoruz.” Dip ambarında ya da güvertesinde olmak, bu gerçeği değiştiremez, daha ferah bir yerinde olduğumuz yanılsaması, bizi mutsuzluktan kurtaramaz. Ama neresinde olursak olalım, bu geminin sevgilimiz Türkiye olduğunu bilmek, ona doğru rotayı mutlaka vereceğimiz yolunda bizi kışkırtacak, bir büyük eylem kardeşliğinde buluşturacaktır. Biz bunları biraz da, siz 68’li ablalardan ağabeylerden öğrendik. O yüzden içerde karartmayacağınız cevahir, bize dışardaki karanlığın içindeki yürüyüşümüzün ışıldağı ve siren sesi olacaktır. Sizi kısa sürede, kırçıllı döpiyes, koyu renk gözlük, yükten sapı esnemiş kocaman çanta, çok işi olanlara özgü telaş ve kendini ele vermeyen coşkunuzla göreceğimizi biliyorum, tez zamanda gerçekleşmesini diliyorum. Kendini ele vermeyen coşkudan ne kastediyorum? Merak edenler, “victory” işareti yaparak, cezaevi aracına binerken çekilmiş fotoğrafınıza bakabilir. Biz de sizi, cezaevinden çıktığınızda, kapıda aynı işaretlerle karşılayacağız. O fotoğraf, kentin belleğindeki onurlu yerini almıştır, bilmelisiniz. Pervin Hanım, 17 insanımız, kendine özgü tahliye koşullarıyla, şimdi bu kentin evlerinde, sokaklarında, meydanlarındadır. Biz, her kederden kahkahalar derlemeye mecbur dünya görüşünün çocuklarıyız. Bakın, Halim’in tahliyesini nasıl duyurmuşum; “Şairin İmza Günleri! Gün: Her Gün, Saat: 19.0021.00 arası, Yer: İlçe Merkez Karakolu, Kişi: Halim Yazıcı, şair...” Ali’nin köpekleriyle bahçe kapısına kadar oynayabilmesi, Hüseyin’in havalandırmaya koşullanmış adımlarını Konak Meydanına uydurması ve öteki arkadaşlarımızın ahvali, kuşkusuz şiirin, öykünün, romanın ve oyunun kapısında, yazılmayı beklemektedir. Ve elbette “Sakız”... Müyesser Yıldız, içerde bir kedisi olmasını çok istemişti. Şimdi bir sokak kedisiyle birliktedir. Kafamın bir yerlerinde, sokak kedisiyle, sizin Sakız’ı buluşturacak bir oyun dolaşıyor. İki kadın, iki kedi, bir ülke... İzmir sizi özlemektedir. Sevgi ve selamlarımla... ESE T A T A P ÇİFTE K DES TE İNADINA KEMERALTI PRESLENMİŞ KENT K onak Belediyesi, aylardır sıkıntı yaşayan Ödemiş’teki üreticilerden aldığı 10 ton patatesi, ramazan ayından önce, İsmetpaşa, Aziziye ve Mersinli mahallerindeki dar gelirli 500 aileye ulaştırdı. Üreticiye de tüketiciye de desteklerinin gelecek günlerde devam edeceğini belirten Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan, “Paylaşım, hoşgörü ve iyi niyetin esas olduğu Ramazan ayından önce sofralara bir katkı da bizden olsun istedik. Biz burada sosyal yardımı değil sosyal dayanışmayı vurgulamak istiyoruz” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle