22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

c 2 TEMMUZ 2012 PAZARTESİ EGE PATİKA HALUK IŞIK halukisik@gmail.com Sanat Sokakta... Efelerin efesiydi, çakı gibi duruyordu ortalık yerde. Bir teyze gördü, irkildi. Yavaşça dolaştı çevresinde. Sonra tam önünde durdu, yüzünde merhamet. Ellerini göğe açtı, mırıl mırıl bir dua okudu. Giderken, niyetini paylaştı; “Çok şey yapmışlardır memleket için, okumak lazım…” Karşıyaka İZBAN İstasyonu açılış töreninde yaşandı bunlar. Charlie Chaplin’di, yanında da bir çocuk. Hüzünlü bir şiir gibi duruyorlardı. Şaşkınlıkla onlara bakıyordu ki, biri geldi birkaç bozuk para bıraktı önlerindeki teneke kutuya. Kımıldadılar, selam verdiler ve eski hallerine döndüler. Korku ile sıçradı, “Canlıymış ülen bunlar!”, korkuyla uzaklaşıp gitti. Adamın haline gülüp şımaran azar ve dayak arsızı iki üç velet, Şarlo’yu gıdıklamaya kalktı, çevredekiler tarafından kovuldu. Alsancak, Şehitler Caddesi girişinde yaşandı bunlar. Daha çok oradaydılar. Abdülcanbaz, Çanakkale Şehidi, Çocuk Gelin, Kayıplar ve aklınıza ne gelirse, kim gelirse… Günceli izliyorlardı, dikkat çekiyorlardı, “Bir düşünün kardeşim!” diyorlardı. Dakikalarca güneşe, oralarını buralarını çekiştirenlere, canlı olup olmadıklarını iterek dürterek anlamaya çalışanlara, fotoğraf çektirmek isteyenlerin tacizlerine tahammül ederek, gri yaldıza boyanmış biçimde duruyorlardı. Duruyorlar. Önlerindeki kutulara para atarsanız, canlandırdıkları karakterlere özgü devinimlerle, size teşekkür ediyorlar. Başlarına neler geliyor, bir parça durun izleyin ve necip halkımızın ahvaline bir de bu açıdan tanık olun. Onlar Sokak Sanatları Atölyesinin oyuncularıdır, yaptıkları işe kısaca “Canlı Heykeller” diyebilirsiniz. Onlar sokağın sanatçılarıdır, sokak onlarındır. Sokakta elbette yalnızca onlar yoktur. Mızıka, gitar, ksilofon, saz, keman, santur… Kimi zaman tek başına, kimi zaman üç beş kişilik topluluk, çalıyorlar, söylüyorlar. Kendi şarkılarını söylüyorlar. Berbat ses düzeni ve ondan berbat ciyaklamayla “engelliye yardım” ayağına duygu sömürüsü yapanlar ya da onlara özenip üçbeş kuruş toplamaya çalışan zıpırlar bir yana; duruş ve söyleyiş olarak farklarını hemen hissediyorsunuz. Örneğin o şarkıları hiçbir yerde dinleyemezsiniz, çünkü kendi besteleri, hayata kendince müdahaleleridir. İşlerini saygıyla yapıyorlar, saygı istiyorlar. Onlar dilenci değil, onlar bu sokakların şarkıcıları. İzmir’in, İstanbul gibi bir Madam Ahanit’i olmadı, ama son zamanlarda onun gibi akordeon çalan ve çocuğuyla birlikte ekmeğini çıkaran bir iki hanımefendiyi de görmeye başladık. Kimseye tebelleş olmuyorlar, çalıp söylüyorlar, bekliyorlar ve kısa bir süre sonra uzaklaşıyorlar. Sanata saygınız varsa, “maharet iltifata tabidir” sözünü bilir, gereğini yaparsınız. Sokak şarkıcılarını gördüğünüzde ne kasmanıza, ne de acımanıza gerek vardır. Çünkü ikisi de ayıptır. Tıpkı biricik takım elbisesini her gün yeniden ütületerek, ayakkabılarını itinayla boyatarak, illa sinekkaydı tıraş olarak, saçlarını limon kolonyasıyla sırım gibi tarayıp, uzaktan ve incelikle “Bir şarkı ister misiniz?” diye seslenen insanlara saygısızlık yapmamanız gerektiği gibi. Sizin küstahça yapacağınız “İstemez!” işareti, inci gülüşleri söndürebilir, Agora ya da Ege Mahallesindeki bir eve hüzün girmesine neden olabilir. Böyle davrandığınız bir kemancının, ne bileyim kendince bir Paganini olabileceğini düşünmenizde yarar vardır. Konuyu sevdim, sürdüreceğim. Sanatın sokağa çıkmasının, demokratikleşme açısından taşıdığı önemi irdelemeye çalışacağım. Gelelim savaş bezirganlarına! Canımıza geleceğine “mallarımıza” deyip geçeriz, acilen cephelerine koşabilirler. Bizim daha ciddi endişelerimiz vardır. Güngör Dilmen, iki aydır yoğun bakımdadır. İzmir’in havası ona iyi gelecek, Midas’ın Berberi bu kez “Usta geldi!” diye haykıracak. Biliyoruz, bekliyoruz… AN R R A İM TI E HP Muğla Milletvekili Prof. Dr. Nurettin Demir, Gümüşlük, Adaboğazı ve Kissebükü'ndeki imar rantı savlarını, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'la, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'a sordu. Bodrum Gümüşlük'te 3 yıldır araştırmaların ardından yaklaşık 800 metreden 37 derece sıcaklıkta termal su çıkarıldığını anımsatan Demir, dev turizm şirketlerinin gözünü bölgeye diktiğine dikkat çekti. “Jeotermal turizmi” adı altında yapılacak otel ve tesislerin, bölgenin doğal dokusuna kalıcı zararlar vereceğini, Gümüşlük'ü betonlaştıracağını vurgulayarak, “Bodrum, Marmaris, Fethiye, Kuşadası gibi turizm merkezlerinde turizm sezonunun 3 ya da 4 ay sürdüğü bilinmektedir. Bu dönemden sonra otellerin çoğu boş olduğundan turizmciler mağdur olmaktadır. Turizm sezonunu 12 aya çıkarmak için neden mevcut otel ve tesisleri değerlendirmek yerine yeni tesislerin açılması planlanmaktadır? Bu jeotermal su kaynakları, yeni oteller yerine neden yörede mevcut olan ve yaz sezonunu bile ölü geçiren otellere taşınmamaktadır?” diye sordu. Yine Bodrum'da, deniz suyunun berraklığıyla bilinen Adaboğazı'nın imara açılacağı savlarını Bakan Bayraktar'a soran Demir, Kissebükü'yle ilgili önergesinde de şu soruları yöneltti: “Muğla’da “mavi yolculuğun” güzergahında yer alan ve ormanın denizin buluştuğu doğal mirasımız olan Kissebükü’nde imar ve yapılaşma ile ilgili girişimler hangi aşamadadır? Bodrum’un Mazı Beldesi sınırları içerisinde kalan Kissebükü’nde verilen imar planının gerekçesi nedir? Tesis kurabilmek için gerekli izinleri alan yatırımcı firma ya da kişiler kimlerdir? Yörede otel inşaatının bulunduğu yerde, deniz dolgusunun izni alınmış mıdır? Alınmış ise onay hangi yetkili merci ya da kişi tarafından verilmiştir? İmar izni öncesinde yöre halkının görüşleri alınmış mıdır? Alınmış ise tutanaklarına nereden ulaşılabilir? Doğal mirasımız olan Kissebükü’nün yapılaşmasının tarihi mirasımıza ve turizme zarar vereceğini öngörüyor musunuz? Kissebükü’nün milli park olması ile ilgili girişimler ve çalışmalar var mıdır? Varsa nelerdir? Kissebükü gibi özel çevre koruma bölgelerinde şimdiye kadar kaç vatandaşa ceza kesilmiştir?” I R A L S AV ST İ L C E M C MİLAS TİCARET VE SANAYİ ODASI MİTSO raporu bakanlıkta O da tarafından hazırlanan ve Mİlas’ın ivedilikle çözülmesi gereken sorunlarının sıralandığı dosya, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nda. OLCAY AKDENİZ MİLAS Milas Ticaret ve Sanayi Odası’nın Milas’ın ivedilikle çözümlenmesini beklediği sorunlarını kapsayan raporu, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu tarafından Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na ulaştırıldı. MİTSO Yönetim Kurulu Başkanı Enver Tuna tarafından Hisarcıklıoğlu'na verilen raporda, öncelikle şu sorunlara çözüm bulunması isteniyor: ? Milas Organize Sanayi Bölgesi’nin altyapı projeleri ilgili bakanlıklar tarafından bir an önce onaylanmalı ve çalışmalara başlanmalı. ? Denizli AydınYatağanMilas Milas OSB Güllük Limanı bağlantılı demiryolu yapılmalı. ? Zeytinyağı prim sisteminin değiştirilmesi. Kaliteli olana daha çok, kalitesize düşük prim verilmesi. ? Büyük alışveriş merkezlerinde toplam raf alanlarının yüzde 10'unun yerel markalı ürünlere ayrılması. ? Türkiye’nin kültür balığı üretiminin yüzde 68’inin yapıldığı Milas’ta, toprak havuzlardaki balık üretiminde kullanılan yer altı sularından harç alınmaması. MİTSO Yönetim Kurulu Tuna “Oda yönetimi olarak yöremizin sorunlarına sahip çıkıyoruz ve bu sorunların bir an önce çözümlenebilmesi için en kısa ve en etkili yoldan çözüm merkezlerine ulaşmak istiyoruz. Bu amaçla Sayın Hisarcıklıoğlu’na ilettiğimiz raporumuzun TOBB tarafından da önemsenerek çok kısa bir süre içinde ilgili bakanlıklara ulaştırılmış olmasından büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Umarım dile getirdiğimiz sorunlar bir an önce çözüme kavuşturulur ve bundan hem yöremiz hem de ülke ekonomimiz kazançlı çıkar” diye konuştu. Alman arkeolog, aileyi anlatan dünyadaki en eski kaya resimlerinin önemine dikkat çekti. Beşparmak’ta UNESCO çağrısı İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) Onursal Üyesi ve Alman Arkeoloji Enstitüsü Uzmanı Dr. Anneliese Peschlow, Beşparmak Dağları’nda 1994 yılında bulduğu ve aileyi anlatan en eski kaya resimlerinin UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınması gerektiğini söyledi. Beşparmak Dağları’nda bugüne kadar 172 kaya resmi belirlediğini bildiren Peschlow, benzersiz doğal ve kültürel güzelliklerle dolu bölgenin korunmasını istedi. Geçen günlerde EKODOSD’u ziyaret eden konuk arkeolog, “Batı Anadolu’nun erken dönemlerine ait bu resimler, tüm dünyada örnekleri bulunan kaya resim sanatı içerisinde benzersiz olarak bilinmektedir. Dünyada aileyi simgeleyen en eski ve tek kaya resimleridir. Hiçbir resimde savaş ve av sahneleri bulunmamaktadır. Anneyi, babayı, çocukları ön plana çıkaran, bereketlilik, geçiş ritüelleri veya düğün törenlerini yansıtan, barış içinde çok sayıda insan figürlerinin bir arada ilkbahar şenliklerini kutladığını betimleyen resimler, yerleşik düzene geçmiş tarih öncesi toplumlar hakkında önemli bilgiler vermektedir” dedi. Beşparmak Dağları’nda aynı zamanda zengin maden yatakları olduğunu anımsatan Peschlow, şunları söyledi: “Böylesine önemli doğal ve kültürel değerlere sahip Beşparmak Dağları aynı zamanda önemli maden yataklarına da sahiptir. Bu nedenle birçok alanında maden ocakları açılarak tüm doğal ve kültürel zenginlikler tahrip edilmektedir. Geniş bir alana yayılan bu maden ocakları sadece doğayı tahrip etmekle kalmamakta, dünyada eşi benzeri olmayan bu resimlerin yok olma tehlikesine de yol açmaktadır. Doğa şartlarından dolayı tahrip olan kaya resimleriyle ilgili çok pahalı ve uzun bir süreç gerektiren koruma işlemleri için çabalarken, Beşparmak Dağları yeni maden ocaklarının açılma talepleriyle karşı karşıya kalmaktadır.” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle