Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
c 13 TEMMUZ 2012 CUMA EGE 3 Yatağan’da belediye ve meslek odaları başkanlarıyla muhtarlar, Cumhurbaşkanı Gül’e yasayı iade çağrısı yaptılar ‘Kömür özelleştirilemez!’ OLCAY AKDENİZ YATAĞANMuğla’daki üç termik santral için linyit sağlanan kömür havzalarındaki belediyeler, meslek odaları temsilcileri ve muhtarlar, 4046 sayılı torba yasa içinde çıkartılan ve kömür ocaklarının özelleştirilmesine olanak sağlayan yasanın Cumhurbaşkanı tarafından yeniden TBMM’ye iade edilmesi çağrısı yaptılar. Yatağan’da gerçekleştirilen buluşmada konuşan Türkiye Maden İş Sendikası Yatağan Şube Başkanı Süleyman Girgin, son günlerde bor ve kömürün özelleştirilmesi için yoğun bir kampanya yürütüldüğüne dikkat çekerek, Meclis’te bir gece yarısı operasyonuyla kömür madenlerinin özelleştirilmesinin önünün açıldığını bildirdi. 2000’li yılların başında Yatağan işçisinin santrallerin ve kömür ocaklarının özelleştirilmesine karşı büyük mücadeleler verdiğini ve özelleştirmeyi önlediğini vurgulayan Girgin, “Bu gün o günlere göre işçi sayımız azaldı. Dava açıp mahkemeye gitsek kazanamayız. Biz gerçi mücadelemizi ne mahkeme duvarları arasına ne de işçi sayısına bağlarız. Yatağan maden işçisi olarak biz özelleştirmeye karşı mücadelede kelleyi koltuğumuza aldık. Özelleştirmeyi durdurmak için elimizden geleni yapacağız. TKİ’yi de kâr etmesine karşın satacaklar. Çünkü amaçları üzüm yemek değil bağcıyı dövmek. Bu durumda bizler elimiz kolumuz bağlı kalmayacağız. İtiraz edeceğiz. Özelleştirmeye karşı itirazımız var” dedi. Türkiye’nin enerji ihtiyacının yüzde 50’sinin dışa bağlı doğalgazla karşılanır duruma geldiğini de anımsatan Girgin, özelleştirmenin daha çok dışa bağımlılık getireceğini, daha az vergi, daha çok işsizlik ve sendikasızlık yaratacağını vurguladı. Yatağan Belediye Başkanı Haşmet Işık da, özelleştirmenin ne anlama geldiğini yaşayarak öğrendiklerini belirterek, “Yatağan’daki süt fabrikası, yem fabrikası özelleştirildi. Bugün her iki fabrika da kapalı duruyor” dedi. Toplantıda yer alan Muğla Belediye Başkanı Osman Gürün, Yatağan Belediye Başkanı Haşmet Işık ve Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat başta olmak üzere tüm katılımcılar, yasayı TBMM’ye iade etmesi yönünde Cumhurbaşkanı’na çağrı yaptı. Girgin, toplantı sonunda belediye ve meslek odaları başkanlarıyla muhtarlara birer madenci bareti armağan etti. liağa’daki kaynaklardan hangisi daha önce kirletmeye başladı bilmiyorum; Petrol rafinerisi mi, gemi söküm atölyeleri mi yoksa Foça girişindeki demir çelik tesisleri mi? Yıllardır bölgenin ve İzmir’in havasını, denizini ve toprağını kirletiyorlar. Sonuncu olmayacakları ortada... A Çevremiz kirlenirken ASUMAN ABACIOĞLU Aliağa bölgesindeki çevre kirliliğinden ve yapılması planlanan yedi termik santralın bu kirlenmeyi daha fazla artıracağından söz etmek belki yeterince açıklayıcı gelmiyor insanlara. “Bölge, daha fazla kirletici kaynağı kaldıramaz” demek pek bir anlam ifade etmiyor olabilir pek çok kişiye. Bu kirlenmeyi daha somut olarak göstermek gerekiyor. Mesela, halk sağlığına yönelik olumsuz etkileri ortaya koyabilmek için bölgedeki köylerde belki sağlık taraması yapmak ve çevre kirliliğinden kaynaklanan sağlık sorunlarını açığa çıkarmak tehlikenin boyutları hakkında daha bilgilendirici olabilir. Yine tarımsal üretimde çevre kirliliğinin yarattığı sorunlar bilimsel araştırmalarla belgelenebilir. Geçmiş yıllarda uluslar arası çevre kuruluşu Greenpeace, Aliağa’daki köylerde bu tür çalışmalar gerçekleştiriyor ve kamuoyunun dikkatini kirlenmenin insan sağlığı ve tarım ürünlerine yönelik etkisine dikkat çekiyordu. Aradan uzun yıllar geçti ve şimdi o köylerde neler oluyor merak edip de araştıran kimse yok. Neden mesela İzmir’deki üniversiteler böyle bir sorunu kendilerine görev edinip de araştırmazlar. Ya da konuyla ilgili meslek odaları böyle bir girişim başlatmazlar? Belki yine Greenpeace bu konuya el atar ve biz merakımızı gidermiş oluruz. önemli merkezler. En önemlisi ise toprağın, suyun ve havanın kirlenmesi ile toplum sağlığında ortaya çıkan sorunlar. KİRLİ PASLI... Çanakkale yolunda kirli paslı hurda taşıyan kamyonların ardı sıra ne zaman Yenifoça sapağına gelseniz, demir çelik tesislerinden yayılan, gökyüzünü karartacak derecede yoğun koyu renkli gaz çıkışı hiç değişmeyen bir görüntüdür. Geniş arazilerde açıkta depolanan hurda yığınları bu görüntüyü görsel kirlilik olarak tamamlar. Hiçbir otorite yıllardır buradaki kirliliği engelleyememiştir. Tesisler baca gazı arıtma sistemlerini gündüz gözüyle bile çalıştırmazlar ve bu hava kirliliği İzmir’e kadar uzanır. Aliağa’daki gemi söküm atölyeleri denince ise insanın aklına daima asbest gelir; dünyanın en ilkel koşullarında çalışan işçiler gemilerin parçalara ayrılması sırasında ortaya çıkan kanserojen asbesti solurken, kim bilir başka hangi kirleticiler toprağa, denize ve havaya karışır. Hali hazırda var olan sanayi kuruluşlarının çevreyi kirletmesi bir türlü engellenemiyorken yedi termik santralın yaratacağı kirlenmeyi bir düşünün. Öte yandan Çandarlı’da kurulacak dünyanın en büyük onuncu limanına gelip gidecek devasa büyüklükteki gemilerin sintineleriyle yol açacakları deniz kirliliğinin boyutları ne olacak? Aliağa’daki rafineriden kaynaklı deniz kirliliği Urla’ya bile erişebiliyor; bırakın yakın çevredeki Yenifoça, Foça, Gencelli, Çandarlı ve Dikili gibi turizm beldelerini. Kirlenme, deniz canlılarını yok ediyor; fokların artık sadece heykelleri kaldı. İzmir’in hava kirliliğinin önemli bir nedeni baca arıtmalarını çalıştırmayan demir çelik tesisleri. Kış aylarında neden boğuluyoruz zannediyorsunuz? İzmir’i besleyen tarımsal üretim yeni kirletici kaynaklarla giderek verimini kaybedecek. Çevrede tarım yapacak başka yer kalmadı. En zengin ve ucuz semt pazarları bu bölgede kuruluyor. Dünyanın en güzel domatesleri Menemen ve Foça’nın köylerinde yetişiyor. Yeni termik santraller daha kirli bir hava, asit yağmurları demek. Çandarlı’da yapılacak dünyanın en büyük onuncu limanından İzmir’e getirilecek en büyük ithalat maddelerini şimdiden tahmin edebilirsiniz; oksijen maskeleri ve gıda ürünleri. KİRLETME... Aliağa’daki kaynaklardan hangisi daha önce kirletmeye başladı bilmiyorum; Petrol rafinerisi mi, gemi söküm atölyeleri mi yoksa Foça girişindeki demir çelik tesisleri mi? Yıllardır bölgenin ve İzmir’in havasını, denizini ve toprağını kirletiyorlar. Sonuncu olmayacakları ortada; önümüzdeki süreçte bunlara yeni kirletici kaynaklar eklenecek. Aliağa’ ya yedi termik santral kurulması planlanıyor; Çandarlı’ya ise dünyanın onuncu büyük limanı yapılacak. Sanayi, ticaret, ihracat ve ithalat deyince akan sular duruyor ve bunlar tartışması bile gereksiz doğrular olarak getiriliyor önümüze. Ama burada sanki bir ayrıntıymış gibi üstü örtülmeye çalışılan gerçekler var; İzmir’i besleyen en önemli tarımsal üretim bu bölgede gerçekleştiriliyor. Diğer yandan Foça, Yenifoça, Çandarlı, Dikili ve Bergama, turizm açısından C MY B C MY B