Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
c 15 HAZİRAN 2012 CUMA EGE İL LIĞI BAŞKAN KRİZİ ongrenin ardından ortaya çıkan senaryoların tamamı, önümüzdeki sürece ilişkin karamsar tablo çiziyor. 3 Tema ‘sağlık’ ama... EXPO 2020 için yola çıkan İzmir, sağlık söylemini öne çıkarıyor, peki kent ne derece sağlıklı?.. ASUMAN ABACIOĞLU Paris’te EXPO 2020 adayı İzmir’in tanıtımı için yapılan sunumda söylenenlere bakıyorum ve olur da kazanırsa İzmir 2020’de nasıl görünecek diye tahminlerde bulunuyorum. Mesela EXPO alanı olarak kararlaştırılan İnciraltı, bu bahaneyle yapılaşmaya açılacak ve bugünkü yemyeşil görüntüsünü kaybedecek. Bu durumda zaten kıraç bir kent olan İzmir’de kişi başına düşen yeşil alan miktarı daha da azalacak; ‘’sağlık’’ temasıyla adaylık başvurusunda bulunan bir kent için bu durum bir çelişki yaratmıyor mu? Hadi İnciraltı’nın yapılaşmaya açılmasını bir yana bırakalım; Üçkuyular pazarına bir AVM, limana bir AVM, Alsancak Stadı’na bir AVM, DEÜ Rektörlüğü’nün olduğu alana bir AVM, şu ana kadar gündeme getirilmiş ve yapılması planlanan, yani bizim bilgimiz dahilinde olan büyük yapılar; bunlar uygulamaya konduğunda İzmir’in pek de sağlıklı bir kent görünümünde olacağını sanmıyorum. Bu hızla 2020 yılına kadar daha kaç AVM inşa edilir, bilemiyorum. İzmir, bu kadar çok AVM’yi kent içinde nasıl kaldırır, trafiği ve diğer altyapı unsurları ne kadar etkilenir, hadi buyurun bir tahminde bulunun. İzmir’de ulaşımın kolaylığından söz etmiş; itiraz ediyorum ve kendisinin ya da danışmanlarının arada sırada toplu ulaşım araçlarıyla kent içinde bir yerden bir yere gitmesini öneriyorum; İzmir’in ünlü kavurucu sıcağında beşaltı şeritli otoyolları geçip vapur iskelelerine kadar yürümesini, otobüs duraklarında saatte bir kalkan otobüsleri beklemesini, klimaları çalışmayan bir otobüste, günün her saati sıkışık olan yollarda durkalk yolculuk etmesini rica ediyorum. Belki o zaman ulaşımın rahatlığından söz ederken biraz tereddütlü konuşabilir diye düşünüyorum. Ulaşım demişken, övgüyle söz edilen ve yapımına hızla devam edilen Konak Tüneli’nin 2020 yılına kadar tamamlandığını var sayarsak; bütün özel araçları kent içine yığacak bu yatırımın, İzmir’in bugünkü trafiğini bile aratacağına kesin gözüyle bakabiliriz. Yani, olur da expo için İzmir seçilirse, İzmirlileri bir yana bırakın, gelecek olan konuklar trafik bakımından çok ‘’sağlıklı’’ bir durumla karşılaşmayacaklar. Uluslararası çapta ünlü doktor Mehmet Öz, Paris’teki sunumda, İzmir’in binlerce yıllık geçmişinden ve ‘’sağlık dağıtan’’ antik kentlerinden söz etmiş. Dr. Öz’ü dinleyenler, İzmir’in burnunun dibindeki antik sağlık merkezi Allianoi’yi sular altına gömdüğümüzü bilmediklerinden belki bu sözler kendilerine çok anlamlı gelmiş olabilir. Şu aralar bütün tarihi, arkeolojik ve doğal SİT’lerin yapılaşmaya açılmasına, orman alanlarının satılmasına bakarsak önümüzdeki yıllarda Dr. Öz’ün söz ettiği geçmişten geriye pek bir şey bulamayacağız. İşadamı Lucien Arkas’ın sunumunda vurguladığı İzmir’in çok kültürlülüğü, hoşgörüsü ve dinamizmine gelince; 2020 yılında bu hoşgörüden geriye ne kadarının kalacağı konusunda oldukça şüpheliyim. Gelecek olan konuklar, başta içki konusunda olmak üzere birçok yasakla karşılaşabilirler; İzmir’in dışa dönük, hayatın tadını çıkarmaya odaklı ‘’yaşam tarzı’’, ülke genelindeki muhafazakarlaşmadan payını alırsa, İzmir’in özgür, şen şakrak kadınları, şarkılardaki hoş nağmeler olarak hatırlanacak. Bütün bunların geleceğe ilişkin tahminler olarak ortaya atıldığını düşünürsek, olayların başka türlü de gelişebileceğini varsayabiliriz. Mesela, metro projesinin bir gün tamamlanabileceğini, tramvay projelerinin hızla uygulamaya konup kent içine araç girişinin önlenerek ulaşım sorununun büyük ölçüde rahatlatılacağını, yeni vapur iskeleleri ve yeni vapurlar ile körfez ulaşımının hizmete sokulacağını, kent halkının toplu ulaşıma özendirilerek bu konuda her türlü kolaylaştırıcı önlemin alınacağını öngörebiliriz. İmar planlarıyla yeşil alanların, tarihi ve doğal zenginliklerin korunmasına öncelik verileceğini var sayabiliriz. Ancak o zaman 2020 yılında gelecek olan konuklar daha ‘’sağlıklı’’ bir İzmir kenti ile karşılaşabilirler. Akay K AKP çıkmaz yolda HAKAN DİRİK AKP, İzmir’de il başkanlığı karmaşası yaşıyor. AKP’nin geçen hafta sonundaki İzmir İl Kongresi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleşti. Kongreye il başkanı olarak giren ve Erdoğan’ın da işaret ettiği Ömer Cihat Akay, 379 oy alarak yeniden il başkanı seçildi. Rakibi Abdullah Tekbaş ise 87 oyda kaldı. Kongrenin ardından Tekbaş, Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 1998 yılında Akay’la ilgili verdiği “gümrük kaçakçılığı” kararını Konak İlçe Seçim Kurulu’na sunarak itirazda bulundu. Seçim kurulu, Tekbaş’ın itirazını yerinde bularak Akay’ın il başkanlığını düşürdü, mazbatayı da Tekbaş’a verdi. Tekbaş’ın koltuğa oturmasının ardından AKP İzmir'de iki başlı bir görüntü oluştu. Önceki gün Ankara’da gerçekleştirilen AKP il başkanları toplantısına Tekbaş’ın yerine, yönetimdeki isimlerden Atilla Kaya alındı. Tamamı Akay’ın oluşturduğu listeden seçilen yöneticilerden yalnızca ikisi Tekbaş’ın yanında yer aldı. Akay ve ekibi ise Yüksek Seçim Kurulu’na itiraz etti. Oluşan durum, İzmir’in alınmasını “öncelikli hedef” olarak belirleyen AKP’yi zora soktu. Şimdi parti genel merkezinde, hepsinin de sonunda bir dizi olumsuzluklar olan yol haritası bulunuyor. AKP, ilk olarak yargının verdiği karara saygı duyarak Tekbaş’la devam edebilir. Bu durumda 84 oy alan bir il başkanının, 379 oy alan yöneticilere başkanlık etmesi, partiyi seçimlere götürecek kadroda çatışmaları da beraberinde getirecektir. İkinci olarak YSK’ye yapılan itirazdan sonuç alınması durumunda Akay koltuğuna geri dönebilir. Bu durum ise adının kamuoyunda “kaçakçılıktan hüküm giymiş bir il başkanı”olarak anılmayı göze almayı gerektiriyor. Yol haritasındaki üçüncü olasılık ise Tekbaş’ın görevden alınarak, yönetim kurulundan bir başka ismin il başkanı olarak atanması. Parti kurmaylarının göz önünde bulundurduğu en kuvvetli olasılık bu. Hatta bunun için Akay’ın Siyasi ve Hukuk İşlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı olan eski Ödemiş Belediye Başkanı Mahmut Badem’in hazırlandığı belirtiliyor. Bu olasılık, AKP’liler için çıkar yol olarak görünse de kendi oluşturmadığı bir yönetimle çalışmanın handikap olacağı vurgulanıyor. Öte yandan AKP Genel Merkezi, Akay’ın yanında olduğu görüntüsü vermeye çalışıyor. YSK’den gelecek haberi beklediklerini açıklayan partinin İzmir Koordinatörü Aydın MilletvekiliMehmet Erdem, “Sürecin beklemeye alınması, kararın YSK’den çıkmasının beklenmesi demek, genel merkezin Akay’ın arkasında olduğunu göstermek demektir. Genel merkezin hemen işlem yapmaması ve kanuni süreci beklemesi partinin Akay’ın yanında olduğunun da kanıtıdır” dedi. AKP, İzmir’de içine düştüğü kaostan çıkmaya çalışıyor. Ancak önündeki güzergahlar, çıkmaz yolda düğümleniyor. SU PERİSİ ‘İTİRAZIM VAR’ Sayın Aziz Kocaoğlu, sunumda Tekbaş C MY B C MY B