Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
c 17 ŞUBAT 2012 CUMA EGE Erkekler neden kuyruğa girdi Yağmur altında sevgililerine gül almak için bekleşen erkeklerin oluşturduğu manzara görülmeye değerdi ASUMAN ABACIOĞLU İzmir’de 14 Şubat Sevgililer Günü iş çıkışı saatlerine denk gelen sağanak yağmurun yol açtığı karmaşanın tam ortasında bir sürü adam sokaktaki çiçek satıcısının önünde uzun bir kuyruk oluşturmuştu. Manzara gerçekten görülmeye değerdi; sağanak yağmurdan kaçışan insanlar şemsiyeleriyle oradan oraya koşuşturuyorlar; işlerinden çıkmış ve bir an önce evlerine gitmek istiyorlardı. Otobüs duraklarına ya da arabalarına ulaşabilmek için arapsaçına dönmüş trafikte yürümeye çalışıyorlar, yerlerinden kımıldayamayan araçlar öfkelerini kornaya basarak gösteriyorlardı. İşte böyle kaos olarak tanımlanabilecek bir ortamda, onca karmaşanın ortasında Kıbrıs Şehitleri’ne paralel bir sokağın köşesinde yerdeki kovasından çiçek satan bir kadın satıcının önünde bir sürü adam sevdikleri kadına birkaç gül alma telaşındaydılar. Sevdiklerine sevgilerini gösterecek başka zaman bulamamışlardı sanki. Sokağın kuytu bir köşesindeki bu kalabalığın ne olduğunu hemen anlayamıyordunuz; satıcı kadın üzerindeki şalvarın rahatlığıyla yerde alçak bir taburede oturduğu için yanına gidinceye kadar görülemiyordu. İzmir’deki bütün çiçekçiler mi bu kadar çok satış yaptı yoksa buradaki güller mi daha ucuzdu bilemiyorum. Tam yağmurun altında kuyruğa girecek kadar güzeldi belki de çiçekler. Ya ? İZBAN OKULLARDA 3 Sanki erkekler, bir yandan kadınları dövüyor, sonra ‘Dur şuradan sana bir gül alayım; bugün Sevgililer Günü’ deyip işlerine devam ediyor... da iş çıkışı akılları başlarına gelen erkekler eve elleri boş gitmemek için iki arada bir derede bu işi de halledivermek istemiş olabilirlerdi. Onların bu perişan hallerini görünce üzülmek mi gerek yoksa bu yaptıkları kolaycılık mıdır bilemedim. Sonraki günlerde gazetelerdeki haberleri okuyunca Sevgililer Günü’nün İzmir’de coşkulu bir şekilde kutlandığını, çiçek satışlarında patlama yaşandığını, etkinlikler, konserler, düzenlendiğini, katılımın yağmura rağmen yüksek olduğunu okudum. Haberlere bakarsanız İzmir, bu özel günde yine fark yaratmış, İzmirli olmanın Türkiye’nin diğer yerlerine göre kadına bakışındaki farklılığını ortaya koymuştu. Bunlardan birisi de yağmur altında bir çiçek satıcısının önünde kuyruğa girmekti herhalde. Öyle ya, İzmir kadın dostu bir kentti; bunu Sevgililer Günü’nün İzmir’de çok coşkulu kutlanmasından anlayabilirdiniz. Ama gazetelerde başka haberler de vardı; 14 Şubat’ta, bu özel günde öldürülen bir genç kızla ilgili mesela. Ya da karakolda dövülen ama dayakçı polislerden daha fazla ceza istenen bir kadının duruşması da vardı aynı gün. Anlaşılan erkekler Sevgililer PERİŞAN... Günü falan dinlemiyorlar, cinayetlere devam ediyorlardı. Her gün bir kaçı, eski veya yeni kocası ya da sevgilisi tarafından katledilen kadınlar, Sevgililer Günü hatırına olsun rahat bir nefes alamıyorlardı. Bir günü bile kadınlar öldürülmeden geçiremiyorduk. Sanki erkekler, bir yandan kadınları dövüyor, sonra “Dur şuradan sana bir gül alayım; bugün Sevgililer Günü’’ deyip sonra yine işlerine devam ediyorlardı. Kimse kusura bakmasın; o sokak köşesinde yerdeki kovasında gül satan kadının önünde kuyruğa giren erkekler gözüme böyle görünüyorlardı. İzmirli kadınlara öyle üstünlükler yüklendi ki bugüne kadar, bu kentte işlenen kadın cinayetlerinin haberlerini okudukça, “İzmir’de niye bu kadar çok cinayet işleniyor; bu çağdaş, açık görüşlü kente yakışıyor mu?’’ diye şaşırmadan edemiyorduk. Hem ZAMANLAMA... AÇIK GÖRÜŞLÜ kadın dostu bir kent, hem kadınlar çok güzel, akıllı ve haklarına duyarlı hem de erkekler çok çağdaştı İzmir’de. Ama gelin görün ki akıllara durgunluk veren kadın cinayetlerinde İzmir, Türkiye’nin diğer yerlerine göre hiç de geride kalmıyordu; Sevgililer Günü’nde bile. Bu yüzden sadece ticareti canlandırmak, satışları artırmak için icat edilen Sevgililer Günü’nün kutlanmasının, bütün bir yıl kadınlara fiziksel ve psikolojik şiddet uygulayıp o gün çiçeklere ve hediyelere boğmanın anlamsızlığını dile getirmek istiyorum. Kadınları sevmenin yolu aşkına karşılık vermediği için öldürmek, dövmek ya da senede bir gün bir demet çiçek götürmek değildir. Ancak erkekler, “Böylesi daha kolay’’, kadınlar da “Bütün yıl biz eziyet çekiyoruz, erkekler de senede bir gün yağmur altında kuyruğa giriversinler’’ diyorsa, o başka. İ ZBAN'ı Seviyorum projesi kapsamında okulları ziyaret edip ilköğretim öğrencilerine raylı taşımacılığın hassasiyetlerini anlatan İZBAN, 10 bin öğrenciyle yüz yüze iletişim sağladı. Aliağa, Bayraklı, Buca, Karşıyaka, Konak, Menemen, Çiğli ve Gaziemir'de İZBAN istasyonlarına yürüme mesafesindeki 39 okulu ziyaret eden İZBAN ekibi, 145 seminer düzenleyip eğlenceli sunumlarla çocukları bilgilendirdi. Öğrencileri İZBAN'ın maskotu İZİ ile tanıştıran, raylı toplu taşımacılık kurallarının anlatıldığı eğlenceli kitapçıklar dağıtan İZBAN ekibi, her okula günün anısına futbol, basketbol ve voleybol topları da verdi. Ekip, şimdi de “İZBAN'ı Seviyorum” projesinin ikinci ayağı olan resim yarışmasını düzenleyecek. Tarımın başkanı Tire’den İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu)30'un üzerinde tarım ve tarımsal sanayi temsilcisinin üç yıl önce kurduğu İzmir Tarım Grubu'nun (İTG) yeni başkanı, Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük oldu. Sumer Tömek Bayındır'ın yeni bir yönetime fırsat vermek amacıyla görevden ayrılması sonucu yapılan seçimde Eskiyörük, oy birliğiyle İTG'nin dönem başkanlığına getirildi. Eskiyörük, “Tarım Önemlidir” sloganıyla çalışmayı sürdüreceklerini vurguladı. BURMA ÖRNEK OLSUN! ölgenin ekolojik denB gesi, bu santraların oluşturacağı kirliliği kaldırabilir mi? Neden bütün santral yatırımları bu bölgede toplanıyor? Daha da önemlisi bölgenin başka kirleticiler de var mı? Neden aynı bölgeye bu kadar yoğun santral talebi geliyor? Enerji ihtiyacının temel nedeni bölgedeki ark ocaklarıdır. Ülkemiz, birincil enerji kaynakları açısından fakir bir ülkedir. Elektrik enerjisini, ithal ettiğimiz fosil yakıtlarla üretiyoruz. Bu pahalı, ithal enerjiyi nerelerde sarf edeceğimizi özenle seçmeliyiz. Kıt ve değerli kaynaklar en çok yarar sağlayacak sektörlerde etkin şekilde kullanılmalıdır. Yoğun enerji sarf eden, buna karşılık katma değeri düşük ürünler üreten sektörlerde enerjimizi tüketmek akılcılık olamaz. Ark ocakları ve toprak sanayi katma değeri çok az, buna karşılık yoğun enerji tüketen sektörler. Ark ocaklarında kullanılan hurdanın bir bölümü yine Aliağa Körfezi'ni kirleterek elde edilen ithal gemi söküm artıklarından sağlanmakta. Gemi sökümü kıta Avrupa’sından atılmış durumda. Toprak sanayi ve ark ocakları da hızla az gelişmiş ülkelere kaydırılmakta. Demir çelik sektörünün verdiği bilgilere göre ark ocağı ile çelik üretiminde elektriğin payı yüzde 15, hurda payı da 65 ile 70 dolayında deniyor. Demek ki sektör yüzde 15 için çalışıyor! İşçilik, kar, genel gider, nakliye bu oranın içinde. Bu sektörün rantabıl olduğu, Ülkeye yarar sağladığı ileri sürülebilir mi? Bu sektör sanayi elektriğinin yüzde 15’ini tüketirken (Türkiye tüketiminin yüzde 6’sı), en çok yüzde 1 istihdam sağlayabilmektedir. Bu koşullarla üretilen çeliğin dış satımından ülkeye gelir sağlandığı ileri sürülebilir mi? Sektör temsilcileri 2010 yılı itibariyle 13,32 milyar dolarlık ihracat ile toplam ülke ihracatın yüzde 11’ini sağladıklarını belirtiyorlar. Oysa 2010 yılında en çok ithal edilen ara mal demir hurdası olmuş ve yılın ilk 10 ayında hurda ithalatı 7.9 milyar doları aşmış. 2010 yılında demir çelik ithalatı 9,97 milyar dolar düşüldüğünde rakam 3,35 milyar dolara inecektir. Bu değer net midir? Hayır. Ark ocağında kullanılan enerjinin yüzde 80’i ithal fosil yakıtlardan elde edilmektedir. Türkiye’nin 2010 yılında enerji ithalatı için ödediği yaklaşık 38,5 milyar doların ark ocağına düşen payı yaklaşık yüzde 6 hesabı ile 2,3 milyar dolar kadardır ki; demir çelik ihracatından elde edilebilen net gelir 1,04 milyar dolarda kalır. Ülkemizde demir çelik sektörü baş aşağı yapılanmış durumda. Demir cevherinden üretim yapan entegre tesisler üretimin yüzde 25’ini sağlarken, ithal hurdaya dayalı demir çelik üretimi yapan ark ocakları üretimi yüzde 75’e ulaşmıştır. Bu oranın tam tersi gerçek olmalıydı. Bu ters yapılanma sonucu Çin’den fazla hurda ithali yapan ülke olduk. (2011 ilk on ayına 9,2 milyar dolar hurda ithalatı gerçekleşmiş.) Hal böyleyken ülkemizde 2000 2009 yıllarında ark ocağına dayalı demir çelik sektörü yüzde 95 büyüyebilmiştir. Sektör projeksiyonlarına göre 2020'ye kadar ark ocağı üretiminin yine ikiye katlanacağı öngörülmektedir. Bu da iki kat enerji santralı, iki kat hurda ithalatı, dört KONUK MUAMMER ARGÜN Op.Dr. Salih SADIK Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Tam Gün Muayene 0 232 463 27 22 0 232 422 66 55 www.salihsadik.com.tr *Elektrik Mühendisi C MY B C MY B kat çevresel kirlenme demek olacak. Rasyonel olmayan bu gelişime izin verilmemeli. Anadolu’daki demir cevherimiz zenginleştirilerek büyük çaplı entegre tesislerle demir çelik üretimine devam etmeliyiz. Öyleyse, hem Nemrut Körfezi'nin aşırı kirlenmesine neden olan gemi söküm işini, hem de yakın zamanda bütün İzmir bölgesini kirletecek olan termikkömür santralarını ve ark ocağına dayalı çelik üretimini sınırlamak amacı ile ucuz enerji kullanma olanağı verilmemelidir. Sektör çoklu enerji tarifesine tabi olup özellikle çok ucuz olan gece tarifesinden yararlanmaktadır. Bu sektörde kullanılmak üzere enerji üretim izni verilmemelidir. Bize örnek olacak davranış Asya’nın doğusundan Myanmar’dan (Burma) geldi. Bu ay başında halkın güçlü tepkisi karşısında hükümet geri adım atarak, Dawei Endüstri Bölgesinde kurmakta olduğu 4000 MW.lık kömür santralının yapımını durdurmuştur. Dileyelim Mynmar halkının ve hükümetinin sağduyusu bize de aşılansın. Oysa Aliağa bölgesi zaten ülkemizin en önemli petrol ve petrokimya sanayi yatırım bölgesidir. Bölgenin dış pazarlara yakınlığı ve geniş imkanları ağırlıklı olarak bu iki sektöre tahsis edilmeli ve gemi söküm tesisleri kapatılmalı ark ocağı ile çelik üretimi sınırlandırılmalı ve termik santraların yapımından vazgeçilmelidir. Şimdilerde Bakırçay, Menemen ovası, Emiralem, Muradiye bölgelerinde kirlilik etkileri yoğun olarak yaşanmaktadır. Yeni yatırımlar gerçekleşirse sadece Aliağa değil İzmir bölgesinin de kirleneceği açıktır. Yarın çok geç olmadan!..