Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ARALIK PAZARTES EGE c Kitaplarıyla engellilere ışık tutmaya çalışan eğitimci Aydın, altyapıların yetersizliğinden yakındı PATİKA HALUK IŞIK Engelliler hapishanesi OĞUZ YILDIZ İzmir’in göbeğinde Tarihi Basmane Garı’na yarenlik yapan Oteller Sokağı'ndayız. “Özel eğitim gereksinimli öğrencileri”nin sorunlarını çözmek için ömrünü adayan ve mesleğinde 40 yılı geride bırakan Düriye Aydın’la birlikte, Konak Belediyesi’nin Basmane Semt Merkezi’nde engellileri ve sorunlarını konuşuyoruz. Ülkemizde yaklaşık 8.5 milyona yakın engellinin bulunduğunu belirten Aydın, “Nüfusun büyük bir bölümünü oluşturan engellilerin hak gaspları giderek artıyor. Yerel yönetim ve hükümetler engelliler için daha çok yatırım ve yaptırım uygulamak zorunda. Daha aydınlık ve çağdaş bir ülke olma yolunda ilermek için engelleri kaldırmalı, yatırımlar yapmalı” diyor. 1960’lara kadar devletin engelli eğitim politikasının olmadığının altını çizen Aydın, “Bu tarihten sonra küçük de olsa adımlar atılmaya başlanıyor. 83’e kadar hiçbir akademik yatırım yok. 83’te Anadolu Üniversitesi Özel Eğitim Bölümü, 90’da da Gazi Üniversitesi'nde bir bölüm açılıyor. Az sayıdaki mezunlar büyükşehirlerdeki engelli okullarında göreve başlatılıyor. Ancak günümüzde bile hem devlet okullarında, hem de açılan özel eğitim merkezlerinde eğitimci sıkıntısı çekilmektedir” diye konuşuyor. CUZ YAŞAMLAR Anayasa’nın 42. Maddesi’nde, “Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır” denildiğine vurgu yapan Aydın, “Bireysel farklılıkları nedeniyle uyarmalar yapılmaksızın normal eğitim olanaklarından yararlanmayan bireyler de, tüm vatandaşlar gibi eğitim ve öğretim hürriyeti halukisik@gmail.com Aft! Orhan Kemal’den Orhan Veli’ye, Orhan Burian’dan Orhan Alkaya’ya, Orhan Asena’dan Orhan Bursalı’ya… Şairinden ressamına, tiyatrocusundan bilim insanına, bir çok “Orhan” var. Biz onları, hayatımıza eklendikleri yapıtlarından, duruşlarından ve eylemlerinden dolayı sayar ve severiz. Ama aynı hayat, kimi Orhan’ların “aft”tan öteye gidemediğini, yine sözleri ve edalarıyla bize kanıtlamıştır, kanıtlamaktadır. SoL’un haberleştirmesi ve Kemal Okuyan’ın “Sen bir faşistsin” başlıklı köşe yazısı sayesinde öğrendiğimiz “hadise” hakkında, Ahmet Cemal de “Aydınlar ve Linç Kültürü” bir yazı yayınladı. Bulup okumanızı isterim. Kuşkusuz başka kalemler de konuya dair yazmıştır, ben ikisini anımsatmak istedim. “Hadise” şu; Suriye’deki kaos ve insanlık dramına dair, Nobelli yazarımızla birkaç yabancı arkadaşı, Suriye Devlet Başkanı Esad’a bir mektup yazarlar. Ne var bunda diye sorulabilir. Dünya yazar örgütleri, mesleki kuruluşlar yanında, bireysel anlamda da pek çok mektup yazılır, devletlere çağrıda bulunulur. Başta insan hakları olmak üzere, pek çok konuda uyarılar yapılır, dikkat çekilir, olması gereken anımsatılır. Buraya kadar normal. Çağına tanıklığın, aydın olma sorumluluğunun doğal ve olması gereken tepkileridir dile getirilen. Pippa Bacca örneğinde olduğu gibi, işin sonu vahşice öldürülmek de olsa, bu çağrılar insanlığın iyi kalpli yanında hep anımsanır. Dreyfus Davası için, “İtham Ediyorum” başlıklı mektubuyla, devletini adalet için uyaran ve sarsan Emile Zola unutulabilir mi? Dünyadan ve ülkemizden, bu bağlamdaki pek çok olayı ve sonucunu, kuşkusuz anımsıyorsunuz. Peki, Esad’a mektup yazanlar hakkında, neden böyle bir tepki doğdu? Niye, yenilmez yutulmaz yazılar yazıldı? Biz niye, konuyla ilgili yazmaktan kendimizi alamıyoruz? O mektuptan birkaç alıntıyla, işin niyesini niçinini dikkatinize sunmaya çalışalım: “İstifa et. Bu yolun sonunda, sen ve ailen için tek sonuç var, ya Saddam ve Kaddafi öldürülmek ya da La Haye’de dezenfekte edilmiş bir hapishanede ömür boyu kalmak. Cezayir, Irak, Libya, Yemen ve Bahreyn’de olanları unutma. Cezayir’e git.” Daha fazlasını, kolaylıkla ulaşacağınız mektuptan okuyabilirsiniz. İşte itiraz, üsluptan içeriğe, bir yazara asla yakışmayacak bu satırlaradır. Bu satırlar, şu ya da bu biçimde yazmış, ödüllendirilmiş, “lansman” ve “PR” çalışmalarından hayli nasiplenmiş birinin, “yazarlık” dediğimiz olağanüstü serüvenden vaçgeçmesidir. Hayır, kuşkusuz Suriye ya da başka konularda böyle “düşündüğü” için, itiraz etmiyoruz. Bu satırlar güçlünün ve egemenin yanında saf tutarak, irdelemekten bilgilendirmeye her açıdan gölgelendirilen ve kamuoyu oluşturmak için her türlü malzemeyi kullanan bir anlayışın alkışına durmaktır. Hepsini bir yana bırakalım. Bir yazar nasıl olur da, tek çözümü “ölüm” olarak dayatır ve bunu örneklemeye çalışır? Bir yazar nasıl olur da, Cezayir’in konukseverliğinden dem vururken, güçlülerin dünyada, örneğin Fransa’nın Cezayir’de yaptıklarını unutur? Unutturur demek, elbette daha doğrudur. Bir yazar, nasıl olur da tehdit ve göz korkutma taktiğiyle, kimsenin istemediği isteyemeyeceği sonlar tasarlar ve ortaya sürer? “Masumiyet Müzesi”nin neden kurulduğunu, insan şimdi daha iyi anlıyor. Bir yazarda olması gereken ve koşulsuz barış tutkusuyla donatılmış “masumiyet” ortadan kalktığında, elbette sığınacağı bir müze gerekirdi. Pamuk, artık bir afta dönüşmüştür. Ağızdan beyne, beyinden kelama. Yazılacak şey çok, Orhanlarla başladık bir başka Orhan’la bitirelim. Gel de Gencebay’a hak verme: “Yazıklar Olsun!” Y öneticilerin ve toplumun zihnindeki engelleri aşmanın daha zor olduğunu belirten Aydın, ‘Kentlerdeki fiziki durumlar nedeniyle engelliler, hapis cezasına çarptrılmış gibi evlere kapanmak zorunda kalıyor’ diye konuşuyor. (Fotoğraf: OZAN YAYMAN) lerinde hapis cezasına çarptırılmış mahkumlara dönüşüyor” dedi. Aydın, kentlere birşeyler katılamıyorsa en azından yeni açılacak mekan ya da düzenlenecek bölgelerde denetimlerin sıkı tutulması gerektiğinin altını çiziyor. “Engel bizim korkularımızda, kayıtsızlığımızda, anlayışsızlığımızda, bencilliğimizde, adeletsizlik ve düşüncesizliğimizde” diyen Aydın, “topyekün bir seferberlikle tüm bu tabuları yıkıp daha aydınlık ve çağdaş bir ülke olma yolunda ilermeli ve engellerin hepsini kaldırmalıyız” vurgusu yapıyor. Konak Belediyesi tarafından “özel eğitim gereksinimli öğrenciler için” hazırlatılan “Yerdeki Yıldızlar” adlı okumayazma kitaplarını eğitimcilerin ve öğrencilerin hizmetine sunan Aydın, ülkemizde bu konuda kapsamlı bir ders kitabının olmadığını belirtiyor. Bu açığın bir an önce kapatılması gerektiğini söyleyen Aydın, “Ülkemizde bulunan ders kitapları ne yazık ki öğretmenlere yönelik. Çok az sayıda yayın da öğrencilere. Kısacası öğrencinin çantasına elini atıp çıkaracağı komple bir kitap yok. Bu kitapla öncü olmak istedim. Hele ülkenin doğusu, fotokopiyle geçen yaşamlarla dolu. Özel eğitim gereksinimi olan çocuklarımız için hazırladığımız bu kitapla, onların gelişimine katkı koymak, dünyayı ve çevrelerini daha iyi anlamalarını ve yaşama katılmalarını sağlamayı amaçladım. Bu boşluğu kapatıp onların geleceklerine ışık tutmak istedim. Ses temelli cümle ve sözcük çözümleme yöntemiyle kitabımı hazırladım. Kitabımın yeni kaynak kitaplara örnek oluşturması beklentisi içindeyim. Bu alanda ne kadar kapsamlı yayın olursa alanın daha iyi gelişeceği umudundayım” diyor. YERDEKİ YILDIZLAR U ne sahiptirler. Ancak, devlet olarak bakış açısını değiştirmedikten sonra hiçbir şey olmuyor. 5378 sayılı Özürlüler Yasası 2005’te çıktığında, yerel yönetimlerle kamu kurumlarına hizmet binalarını, tüm yolları, kaldırımları, yaya geçitlerini, açık ve yeşil alanları, spor alanlarını, her türlü özel yapıları engellilere uygun hale getirmeleri için 7 yıl süre verilmişti. Süre bitti. Ortada hiç bir şey yok. Üstelik 3 yıl daha uzatıldı. Yerel yönetimler engelliye 'evden çıkma' diyor. İşte kısa süre önce Ankara’da evine giden engelli Nevzat Özyavuzer, akülü arabasıyla kaldırıma çıkamadığı için, yol kenarında da araçların park etmesi yüzünden hayatından oldu. Bu engellinin ne ilk ölümü ne de son! İnsan yaşamı maalesef ülkemizde çok ucuz” diye konuştu. NKAR... İsveç, Danimarka ve Almanya’da araştırma ve incelemelerinin ardından 40 yıllık deneyimini de katarak kitaplarını hazırladığını belirten Aydın şunları söyledi: İ “Her konuda olduğu gibi bu konuda da erken teşhis önemli. İster kentli ister köylü olsun aileler ilk başta bu sorunu kabullenmek istemiyor. Çocuklarına bunu konduramadıkları için inkar etmeyi tercih ediyorlar. Arkasından kızgınlık, suçluluk, utanma duyguları yaşıyorlar. Bu evrelerden sonra olayı kabul ediyorlar. İşte bu evreleri yaşarken eğitimsel anlamda çok zaman kaybediyorlar. Çünkü erken yaşlarda tanılanan çocuklar eğitime erken yaşta başlayabiliyor. Böylelikle toplum daha dinamik olacak. Daha sağlıklı ve mutlu bir toplumun temelli sağlam olarak atılmış olacak.” Aydın, bu sorunun yalnızca eğitimle değil, altyapıyla birlikte çözülmesi gerektiğini söyleyerek, “Kentler engelliler için tam bir hapishane. Birkaç yönetici haricinde kimsenin umurunda değil. Zihinsel engellerin aşılması için çaba sarfederken bedensel engelliler karanlıkta kayboluyor. Çünkü onlar, kentlerin altyapısının oluşturulmamasından dolayı ev Söke’nin ‘deseni’ değişiyor HİCRAN ÖZDAMAR Üreticiler, umudunu buğday başağına bağladı. Tarımda yaşanan plansızlık nedeniyle pamuk üretiminden kazanamayan üreticiler, buğday ekimine yöneldi. Söke Ovası'nda geçen yıl 30 bin dekar olan buğday ekim alanı 120 bine çıktı. Menemen Bölgesi'nde de 40 bin dekar alanda buğday ekildi. Aydın Ziraat Odası Yönetim Kurulu Başkanı Rıza Posacı, pamukta girdi maliyetlerinin çok yüksek olduğunu, üreticilerin bu nedenlerle buğdaya yöneldiğini bildirdi. Posacı, “Sahada görünüm belli. Buğday ekim alanları arttı. Para kazanamayan üretici sermaye oluşturmak istiyor” dedi. Söke Ziraat Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Kemal Kocabaş da, pamuk üretimiyle bilinen ovanın üçte birinde buğday ekildiğine dikkat çekerek, “Geçen yıl 30 bin dekar olan buğday ekimi, bu yıl 120 bin dekara ulaştı. Bu da durumun acı gerçekliğini gösteriyor” diye konuştu. Koçarlı Ziraat Odası Yönetim Kurulu Başkanı Rıza Arslan da, bölgelerinde 30 bin dönüm alanda buğday ekimi yapıldığını söyledi. Arslan, “Saman fiyatlarında da yaşanan artış üreticilerimizin buğdaya yönelmesinde etkili oldu. 2010 yılında 42 bin dönümde pamuk ekimi yapılırken, bu rakam 24 bin dönüme dek düştü. Pamuk fiyatlarının düşmesiyle birlikte bu oran daha da azalacaktır” dedi. İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Ulusal Pamuk Konseyi Başkanı Barış Kocagöz, “Özellikle pamuk ekimiyle tanınan Söke ve Menemen ovalarında ekim desenin değişimi dikkat çekiyor. Bu bölgeler iki ana pamuk ekim alanı olarak biliniyor. Eğer pamukta desteklemeler olmazsa üretici ekim yapacağı üründe fiyat dengesini göz önünde tutacaktır” yorumunu yaptı. PROTOKOL 4 YIL GEÇERLİLİĞİNİ KORUYACAK Okullar hayat bulacak! İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Seferihisar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Seferihisar Belediyesi arasında, İMKB Yatılı Bölge Ortaokulu’nda uygulanacak “Okullar Hayat Olsun” projesinin protokolü imzalandı. Kaymakamlık binasında düzenlenen imza törenine Kaymakam Şakir Erden, Belediye Başkanı Tunç Soyer, İlçe Milli Eğitim Müdürü Erol Faik Birlik, İMKB Yatılı Bölge Ortaokulu Müdürü Osman Alabay katıldı. 4 yıl süre ile geçerli olacak olan protokole göre, Seferihisar İMKB Yatılı Bölge Ortaokulu’nun kültür salonunun, dersliklerinin, spor salonunun, kütüphanesinin, bahçesinin, yatakhanelerinin eğitimöğretim saatleri dışında, hafta sonları ve yaz aylarında, belediyenin projelerinde kullanılması öngörülüyor. Yurt dışından gelen yabancı öğrenciler, ulusal projeler kapsamında yurt içinden gelen öğrenciler buralardan yararlanacak. Ayrıca bu tesislerin, öğrenciler ve yetişkinler için birer “hayat boyu öğrenme merkezi” ve eğlenme ve dinlenme etkinliklerine olanak veren “yaşayan güvenli alanlara” dönüştürülmesi hedefleniyor. KONAK’TA GECE MESAİSİ İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Konak Belediyesi Zabıta Müdürlüğü'nün, Ege Bölgesi’nde ilk kez kurulan gece ekibiyle 24.00–08.00 saatleri arasında da denetimlerine devam edeceği bildirildi. Belediyeden yapılan açıklamaya göre, 24.00–08.00 saatleri arasında kentin sokaklarında nöbet tutan zabıta ekipleri, gece saatleri içerisinde görülen olumsuzlukları önlüyor. Konak Belediye Başkanı Dr. Hakan Tartan, “İzmirlilerin mutluluğu için çalışmanın günü, saati yoktur. Her zaman her şeyimizle vatandaşımızın mutluluğu, huzuru ve güvenliği için buradayız” dedi. İstek ve şikayetler için zabıtanın 484 53 00, 484 15 10, 441 16 77 ve 484 01 53 numaralı telefonlarının aranabileceği belirtildi. C MY B