17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

c 3 EKİM 2012 ÇARŞAMBA EGE KSK’nin Liderlik Sevinci... Son yılların en başarılı grafiğini çizen Karşıyaka, NÜVİT TOKDEMİR 1461 Trabzon'u geçip PTT 1. Lig'in [email protected] beşinci haftasında liderlik koltuğunda oturunca camianın ederek camiası açısından bugün keyfi yerine geldi!.. için önemli bir yer edindi... Oynadığı 1. Lig'de on yıl sonra Gelinen noktada artık çok ilk kez liderliğe kurulan yeşildaha farklı bir düşünceyle kırmızılı takım, hafta içerisinde yorumlanması ve desteklenmesi gerek camiasında, gerek gerekiyor... taraftarlarlayönetim arasında Geçtiğimiz sezonu özellikle yaşanan çalkantılı günlere anımsamakta yarar var!.. 100. yıl karşın, Cihat Arslan yönetiminde aşkına yapılan transferleri, Trabzon karşısında son derece kaçan milyonları kimse stratejik bir maç oynadı... unutmadı... Neden mi? O nedenledir ki, yoktan Gerilimli ortamın, takımın ilk varedilen bir kadronun daha dört haftada gösterdiği olgun bir takım olma yolunda performansı etkilemesi söz verdiği uğraş tek başına konusu olabilirdi... yorumlanmamalı. Orada teknik Tribünlerden gelecek en direktör Cihat Arslan ve küçük tepki futbolcuların yardımcıları ile tüm yönetim psikolojisini etkileyebilir, güçlü kadrolarının emeği var. Hiç rakip önünde en küçük bir hata kuşkusuz 12. adam desteği de beklenmedik sonuçlar bugünlerin yaratıcısıdır. doğurabilirdi!.. Cihat Arslan, daha önce Tam tersi oldu; yönetimin Karşıyaka'da oynadığı için iç "destek" çağrısına olumlu yanıt dinamiklerin nasıl işlediğini iyi veren taraftarlar tribünleri biliyor ve yaptığı açıklamalarda doldurmuş görevini yapıyor; kullandığı sözcükleri de akıl yönetim omuz omuza, teknik süzgecinden geçirerek adamları ve futbolcuları kullanıyor. Trabzon maçı yüreklendiriyor; sonuçta da sonrasındaki, "Bu çocuklar Alsancak Stadı'ndan 10'lık alkışı hakediyor. Camiaya zaferle çıkılarak Karşıyaka'ya sesleniyorum, bizi yalnız lider olarak dönülüyordu!... bırakmasınlar, destek olsunlar. Karşıyaka sahilleri ışıl ışıl; Şampiyonluk sözü vermiyoruz coşkulu yandaş topluluğu ama taşıdığımız bayrağı sevinç yumağıydı. Camianın düşürmeyeceğimizi de bilsinler" büyükleri, birbirlerine sarılıyor, sözleri de bunun örneğidir... yönetime, teknik adama ve Tüm Karşıyaka'nın iç futbolculara sevgilerini çekişmeleri bir yana bırakarak; gönderiyorlardı... yılların deneyimine sahip Elbet bu şampiyonluk kişilikleriyle omuz omuza bir kutlaması değildi... başarıya ulaşması için bugün KafSinKaf'ın 100. yıl oturdukları liderlik koltuğunun kutlaması da değildi!.. bilinciyle hareket emesi Ne varki, başarıya susamışlık kaçınılmazdır... öyle bir düzeye gelmişti ki, son Yakalanan bu birlikberaberlik derece kısıtlı olanaklarla havası içinde böylece sorunlar oluşturulan bir takımın ve bu da kolayca aşılabilir... takımı kuran yönetimin Her olumlu adım bakarsınız başarısızlığının düşünüldüğü bir KafSinKaf'ı 100. yılın evrede gelinen nokta son bitiminde, hem de hiç derece önemliydi!.. beklemedikleri bir sezonda Evet, Karşıyaka on sezonluk daha büyük başarılara götürür... kendi istatistiklerini alt üst Neden olmasın? 3 SPOR GÜNDEMİ Çam, öğrencilerin inananlar ve inanmayanlar anlayışıyla eğitildiğini söyledi Öğrencileri demirle böldüler U rla 12 Eylül İlköğretim Okulu’nun demir parmaklıklarla ikiye ayrıldığını kaydeden Çam, ‘Öğrencileri inananinanmayan diye bölerek ayrı kapılardan geçiriyorlar’ dedi. çalışılmasını anlamak mümkün değildir” diye konuştu. 12 Eylül İlköğretim okulunun bahçesinin de demir parmaklıklarla ikiye bölündüğüne dikkat çeken Çam, şunları söyledi: “Bu durumu kabul etmek söz konusu değildir. Burada öğrencileri birbirine yabancılaştıran ve ötekileştiren; inananlar bu kapıdan, inanmayanlar diğer kapıdan geçecek anlayışı yanlıştır. Bu çok tehlikeli bir karmışlar. Sınıflar çok kalabalık” dedi. İmam hatip ortaokulu olarak kullanılan binada da toplam 51 öğrenci bulunduunu belirten Çam, “5 – A ve 5 – B olmak üzere bir sınıfta yirmi altı, diğerinde yirmi beş öğrenci var. Diğer derslikler de boş durmaktadır. Oklun bir bölümünde boş derslikler dururken diğer bölümünde kalabalık sınıflarda eğitim ve öğretim faaliyetinin sürdürülmeye gidiştir. Bu, eğitimi ve öğretimi bölmek öğrencileri ötekileştirmektir; bunu kabul etmek mümkün değildir. En kısa sürede bu bölünmüşlüğü ortadan kaldırmak gerekiyor. İkincisi, bir bölüm dersteyken diğer bölüm ders görüyor. Bunun sonucu olarak, gürültü derste olanları etkilemektedir. Bunun da düzeltilmesi gerekmektedir. Okul yetkilileri ise, bu uygulamaları kendilerine gelen talimatla yaptıklarını söylemektedirler. Dolayısıyla bu durum da AKP zihniyetinin ne olduğunu gözler önüne sermek bakımından anlamlıdır. Çocuklarımızı daha bu yaşlarda ötekileştirmeye ve bölmeye kimsenin hakkı yoktur.” İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu)CHP İzmir Milletvekili Musa Çam, Urla 12 Eylül İlköğretim Okulu’nun imam hatipliler ve diğer öğrenciler için demir parmaklıklarla bölündüğünü kaydetti. Çam,“Burada uygulanan öğrencileri birbirine yabancılaştıran ve ötekileştiren; inananlar bu kapıdan, inanmayanlar diğer kapıdan geçecek anlayışı yanlıştır. Bu çok tehlikeli bir gidiştir” dedi. Okulun sekiz yıllık (4+4) temel eğitimin görüldüğü bölümde 237 öğrencinin okuduğunu belirten Çam, “Altı derslik var ama spor salonunu, öğretmen odasını ve sosyal etkinliklerin yapıldığı odayı da sınıfa dönüştürmüşler, dokuz dersliğe çı KONUK ŞÜKRÜ KOCAGÖZ nıtlayan ilk kuşaktandı diyebiliriz. Müzik için bilgi isteyen, yakınlık duyan herkese yardımcı olurdu. Bir keresinde konser sonrası büyük Rus Piyanisti Lazar Berman’ı ve şef Erol Erdinç’i evine davet etmişti. Üstad Fransızca konuştuğu için ben de çağrılıydım. Kendisi çok az kaydı olan Arturo Benedetti Michelangeli’yi bugüne kadar hiç çalarken görme ve dinleme fırsatı olamadığını söyleyince Üner bey hemen bir video kaseti alete yerleştirerek üstada yardımcı olmuş, bant bittikten sonra da İtalyan piyanistin kaprisleri yerine tekniği ve yorumuna dair fikir alışverişi yapılan unutulmaz bir konuşmaya şahit olmuştuk. Bugün İzmir Adnan Saygun Konser Salonu gibi yurdumuzun en iyi salonuna sahipse, gurur duyduğu bir orkestrası, şefleri varsa bunda bu şehirde yaşamış Macar Tevfik, Mme Marta Amati, Göktepe’ler (bir konut salonunu konser salonuna dönüştürmüşler, Elhamra’da Kempff’i, Samson François’yı İzmirlilere 50 li yıllarda dinletmişlerdir) Barlaslar, Ahmet Piriştina, Üner Birkan ve adları anılan, anılmayan pek çok kişinin damlaya damlaya biriken tutkuları müzik aşkları vardır. Üner Birkan da pek çok isimli ve isimsiz müzik havarisi gibi sessiz, sakin, sabırla, inatla “çok şey yapmıştır” Yaşamı yaşam yapan bundan başka nedir ki? Üner Birkan Ne Yaptı? Aramızdan sessizce ayrılan Üner Birkan, ardında “Yaşamında toplum için ne yaptı?” sorusuna çok az kişiye kısmet olan “çok önemli şeyler” cevabını bıraktı. Cumhuriyet okurları da yıllarca sürdürdüğü müzik yazılarından Birkan’ı yakından takip ettiler, yaptığı önemli şeyi varlıkları ile anlamlı kıldılar. Birkan, bir ipek böceği sabrı, karınca coşkusu, arı çalışkanlığı ile ulaşabileceği herkese klasik müziği sevdirmek, anlatabilmek için bir müzik havarisi olarak yaşadı. Cumhuriyet, Milliyet Sanat, Opus, Orkestra, Gösteri’de yazılarını yayınladı. Bu etkinliğini sadece yazarak değil eylemlerle de sürdürdü. Onu benden önce altmışlı yıllarda tanıyan bir dostum İzmir 1. Kordon’daki eski bir evde açıklamalı plak dinletileri düzenlerken tanımış (Sanırım o dönem toplumcu bir öğretmen olan Ruhi Mutlu’nun müdürlüğünü yaptığı bugünkü Atatürk Müzesi olan İzmir Halk Kütüphanesi'nde). Hem de arkadaşları ile okudukları Bornova Maarif Kolejinden izin alarak o dönemde uzun ve yorucu bir yolculuğu bu uğurda gerçekleştirerek dinletilere katıldığını anlattı. Üner Bey, aynı tür dinletileri çok uzun yıllar İzmir Türk Amerikan Derneği’nin mekânlarında da sürdürdü. İzmir Senfoni Orkestrası'nın her zaman yanında yer aldı. Dertlerine çareler bulmaya onu tanıtmaya çabaladı. Konser, eleştiri, tanıtım yazılarının yanı sıra ilk seslendirmeler için yazdıkları da ayrı bir yer tutar. Bunlar arasında Saygun, San, Aktuğ, Taviloğlu, Levent ve Sakpınar için yazdıkları hemen akla gelenlerdir. İdil Biret ile olan dostluğu güzel bir kitap ile de meyvesini verdi. (İdil Biret’e Armağan Piyanodaki Harika, 1997) Yazısını yazacağı her konserden önce çalınacak eseri birkaç ayrı orkestra ve yönetmenden, solistten dinleyerek hazırlandığını biliyorum. Yorumları taze bir şekilde ruhuna kaydederek konseri bundan sonra eleştirir, açıklardı. Bu hazırlıkları “Dinleyicinin Kitabı’nda (2000) temel, çok aranan, benzersiz bir esere dönüştü. Daha önce, 1990 da da Charles Munch’ün “Ben bir orkestra Şefiyim” kitabını çevirerek yayınlamıştı. Bir de sanırım aile ile öyküsünü anlatan (hiç görmediğim) “Makbule” isimli bir kitabı daha var. Bu müzik havarisinin hayattaki profesyonel uğraşısı ise mali konular, şirket yönetimi, müdürlüğü idi. Ülkemizde sanatla çelişir kabul edilen bir profesyonel yaşantının sanata hiç de uzak kalabilemeyeceğini Nejat Eczacıbaşı ile birlikte ka Senfoni sezonu açıyor İzmir Devlet Senfoni Orkestrası (İzDSO) 20122013 sezonunu, İtalyan şef Antonio Pirolli ve piyanoda solist Maurizio Baglini ile açıyor. Ahmed Adnan Saygun Kültür Merkezi'ndeki konser, bugün saat 20.30'da başlayacak. Konserde Ferit Tüzün’ün ‘Çeşmebaşı Süiti’, Chopin’in ‘Piyano Konçertosu’, Çaykovski’nin ‘İtalian Kapriçyası’ ile Respighi’nin Roma Çamları isimli eserleri seslendirilecek. İzDSO Müdürü Ender Ünal, “Bu yılki konser sezonu yine dopdolu. Sanatseverler ve sponsorlarımıza verdikleri destekten ötürü çok teşekkür ediyoruz” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle