22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

c EGE EK M CUMA Son bir yılda 421 kadın daha işten ayrıldı, ülke genelinde ev kadını sayısı 12 milyonu aştı Kadınlar neden evde kalıyor? ASUMAN ABACIOĞLU Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun raporuna göre son bir yıllık dönemde 421 bin kadın, yeniden ev işlerine geri döndü; bu, işten ayrıldı demek oluyor. Böylece ev kadını sayısı 12 milyonu aştı. Türkiye’deki 37 milyon 191 bin kadından 27 milyon 594 bini çalışabilir durumda iken sadece 7 milyon 300 bini çalışıyor. Türkiye’de çalışan kadınların bir buçuk katından daha fazla ev kadını bulunuyor. Türkiye’de kadınların her eğitim seviyesinde işgücüne katılma oranları Avrupa’daki hemcinslerinin yaklaşık yarısını oluşturuyor. Ülkemizde üniversite mezunu kadınların bile üçte biri işgücü dışında kalıyor. Bütün bu rakamlar gösteriyor ki, kadınların Türkiye’de iş bulabilmeleri kolay değil; iş bulsalar bile ya aldıkları ücretler çalışmalarının maliyetini karşılamadığı için çalışmaktan vazgeçiyorlar ya da kriz dönemlerinde ilk önce kadınlar işten çıkarılıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, ücretli doğum izninin 6 aya çıkarılması taleplerine karşı “Kadın istihdamını artırmaktan bahsedip doğum izninin artırılmasını mı istiyorsunuz? O zaman hangi işveren kadın istihdam eder’’ diye konuştu. Kadınların yaptıkları iş aynı olsa bile erkeklere göre daha az ücret aldıkları tartışmasız bir gerçek. Kadınlar, evdeki işlerden, çocuk ve yaşlı bakımından sorumlular. Çalıştıkları takdirde bu işleri üstlenecek birilerini bulmak zorundalar. Eğer aldıkları ücret, çocuklarının kreş parasını, ev işlerini A ldıkları ücret, çocuklarının kreş parasını, ev işlerini yapacak birini tutmayı, yol parası gibi masrafları karşılamıyorsa, kadınlar çalışmak yerine evde oturmayı tercih ediyor. yapacak birini tutmayı, yol parası gibi masrafları karşılamıyorsa, çalışmak yerine evde oturmayı tercih ediyorlar. başka anlamlar taşıyor. Kadının ekonomik olarak özgürleşememesi, eşine bağımlı olması, çalışma hayatına girerek kendisini geliştirememesi, sosyal hayata katılamaması, ev içi şiddete karşı koyamaması, kendi ayakları üzerinde duramaması gibi sonuçlar bunlardan ön önemlileri. Kadınların istihdamı ile ilgili rakamlar, aslında Türkiye’de toplumun yarısının hiçbir üretimde bulunmadan, ekonomik ve entelektüel gelişmeye katkı sağlamadan, aldığı eğitimin gereği olan işlerde yaratıcılığını kullanmadan ev işleriyle körelmeye mahkum edilmiş olarak yaşadığını gösteriyor. Nüfusunun yarısı dumura uğramış bir ülkede toplumun hiçbir alanda ileriye gitmesi mümkün olamıyor. Gerçekten Türkiye’de kadınlar büyük bir açmazın içinde yaşıyorlar; çalışma alanında talep ettikleri eşit işe eşit ücret, ücretsiz kreş, daha fazla ücretli doğum izni gibi haklar işverenleri kadın istihdamından kaçınmaya yöneltiyor. Diğer yandan bu haklara sahip olmadan çalışmak, aynı zamanda ev işleri, çocuk ve yaşlı bakımı gibi diğer sorumluluklarıyla baş edebilmek, kadınların karşı karşıya kaldıkları sömürüyü artırıyor. Diğer seçenek ise eve kapanmak, tümüyle ev işlerine mahkum ve eşe bağımlı olarak yaşamak. Bunun mutlaka başka bir yolu olmalı ama nedense kimse dile getirmiyor; dile getirenlerin de sesi pek duyulmuyor. ÖNÜLLÜ KATKI Kadınların iş yaşamında yer alabilmeleri için çocuklarına ücretsiz kreş olanağı sağlanması, ücretli doğum izninin artırılması gibi yasal haklar verilmesi ise Çalışma Bakanı'nın vurguladığı doğrultuda kadın istihdamını artırmaktan çok kadınlara iş verilmesinden kaçınmayı beraberinde getiriyor. Kadının iş bulup çalışabilmesinde, aile ekonomisine katkıda bulunmasında ve düşük ücretlere rağmen bunu sürdürebilmesinde en büyük destekçisini yine kadınlar oluşturuyor; burada kadının hemcinsi olan yakınları devreye giriyor; çocukların bakımı ve ev işlerinin yürütülmesinde ‘’ücretsiz ve gönüllü’’ katkıyı sağlıyorlar. Türkiye’de kadınların giderek daha fazla “evlerine kapanmaları’’, ev işleri ve çocuk bakımıyla ilgilenmeleri, bütün bu kuru rakamların ötesinde çok G EVE KAPANMAK... SONUÇ GESİ R İ D L İ B adra Dağı’nın çevresel sorunları ile doğal ve kültürel zenginlikleri Madra Dağı Çalıştayı’nda masaya yatırıldı. Çalıştayın sonuç bildirgesinde dağın yörenin yaşam kaynağı olduğu belirtilerek, özel koruma yasası çıkarılması istendi. Bildirgede, şu görüşlere yer verildi: “1 milyon 692 bin 200 dönüm geniş bir alana yayılmış Madra Dağı ormanları, en başta yangın, tarla açma, betonlaşma, rüzgar devriği, böcek tahribatı ile yakın çevresi olan, Aliağa ve Foça’daki bacalarından zehir saçan ağır sanayinin neden olduğu kirlilik baskısı altındadır. Bu olumsuzlukların yanı sıra son yıllarda, baskı ve talan artmaya başlamıştır. Madencilik adı altında sürdürülen altın işletmeciliği, taş ocakları faaliyetleri de dağın yakın çevresindeki canlı yaşamını tehdit etmektedir.” Çalıştayın sonuç bildirgesinde, Madra'da “jeopark” oluşturulması ile yöredeki maden lobisine karşı uluslararası işbirliği yapılması ve kültürel turizme ilgili çalışmalara ağırlık verilmesi önerildi. (OYA UĞRAL) M MADRA’YI ÇALIŞTILAR C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle