Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bizim çocuklarımızı leylekler mi getirdi ASUMAN ABACIOĞLU Tiyatroda oyunculardan biri kendisine kaş göz etti diye birileri çok fena alınmış. “Bize alışacaksınız’’ diyorlarmış, burnumuzun dibinde olmaya devam edeceklermiş. Görüyorsunuz alınganlığın sınırı yok; “Bizler ve onlar’’ ayrımı böylece pek güzel bir şekilde ortaya konmuş oluyor. O zaman şöyle diyelim; biz de bir yere gitmeyeceğiz; hiç niyetimiz yok; buralar çok güzel, ayrıca gidecek başka bir yerimiz de yok. Üstelik bizim çocuklarımızı sokakta gösteri yaptı diye yerlerde sürüklediler, tekmelediler, üzerlerine basınçlı su ve biber gazı sıktılar. Konuşmasınlar diye ağızlarını kapadılar, kollarını arkadan büktüler, kafalarını bastırdılar. Biz ne yapalım? Biz sesimizi çıkardık mı? Neden biz hiç bir şey demedik? Dövdükleri yetmiyormuş gibi bir de etrafa rahatsızlık verdikleri için haklarında on yıl hapis istemiyle dava açtılar. Katillere bile bu kadar ceza verilmiyor bu ülkede. Bütün bunlara biz alınmıyor muyuz sanki? Biz çocuklarımızı dayak yesinler diye mi üniversiteye gönderdik? Üniversiteyi kazanırken bizim çocuklarımıza şifre mi verildi? Hayır; dirseklerini çürüte çürüte kazandılar sınavları; alınlarının teriyle. Her gün sabahın kör ayazında başları ağrıyarak kalktılar yataklarından. Çünkü gece yarılarına kadar ders çalışıyorlar, üniversite sınavı için soru çözüyorlardı. Uykusuzluk, stres, yorgunluk ve kötü beslenmekten gözlerinin feri kaçtı, yüzlerinde renk kalmadı. Gözlerimizin önünde sararıp soldular. Arkadaşlarıyla gezip eğlenmeleri, spor yapmaları, sinemaya, konserlere gitmeleri gereken yaşlarda dershane köşelerinde, etüt sınıflarında ömürlerinin en güzel yıllarını tükettiler; soru sormak için dershane hocalarının ardında sıra beklediler. Roman falan okuyamadılar; hayal kurmak için bile zamanları olmadı. Bizim çocuklarımız işte böyle girdiler üniversitelere; hilesiz hurdasız. ÜÇ KURUŞA...protesto Yumurta attıkları, gösterisine katıldıkları için “terörist’’ diye suçlamak o kadar kolay mı olmalı? Biz onları bu kadar kolay yetiştirmedik oysa. Çocuklarımıza çok emek verdik biz; dünyayı sorgulasınlar istedik; her şeyi kolayca kabullenmesinler, soru sorsunlar, sahip çıksınlar ülkelerine, çevrelerine istedik. Biz çocuklarımızı ses çıkarmadan üç kuruşa çalışan uysal köleler olsunlar diye yetiştirmedik. Mecliste referandum öncesindeki konuşmalarında, idam edildikleri için yalandan ağladıkları o çocukların, ne yaptıkları için asıldığını sanıyorlar? Sadece onların çocukları mı kıymetli bu ülkede? Kaş göz edildi diye hakarete uğradığını düşünerek tepki göstermek sadece onların çocuklarının mı hakkı? Gelinine ABD’ye gitmek için vize verilmedi diye Avrupalı parlamenterleri azarlama lüksü yok bizim çocukların anne babalarının. Onların çocuklarının onurları var da bizim evlatlarımızı leylekler mi getirdi? Bizim çocuklarımız, zengin işadamlarının burslarıyla ABD’de Avrupa’da okumuyorlar. Bileklerinin hakkıyla girdiler üniversiteye. Bizim çocuklarımızın ana babaları çok mu zengindiler; okusunlar diye dünyanın parasını döktüler üniversite sınavlarına hazırlanırlarken? Zaten eşit koşullarda hazırla namadıkları üniversite sınavında birilerinin kayırılmasına sessiz kalmalarını mı bekliyordunuz? Biz çok mu memnunuz sokaklara dökülmelerinden? Kim ister yetişkinler evlerinde otururken bu en kırılgan, hayatları en kolay söndürülen gencecik çocukların polis copuyla karşı karşıya kalmasını? Bizim çocukların ana babaları, “Yumurta atılınca takım elbisemin ceketi lekelendi’’ diye kimseye dava açmadılar; oysa bazıları tekmelerle bebeğini düşürmüşlerdi. Bebeklerini kaybeden kız çocukları için “Ne işi vardı protesto gösterilerinde’’ deme utanmazlığını gösterdiler. O çocukları tekmeleyenler hakkında dava açıldı mı? ? MAĞDUR EDEB YATI Madem bizleri ötekileştirdi ler, bizim ve onların çocuklarını konuşalım o zaman. Kimse artık mağdur edebiyatı yapmasın. Bizim çocuklarımız küpe taktı diye okula sokulmayıp “kılık kıyafet kuralları’’ işletilirken okula türbanla gelenlere özgürlük istiyorlar. Özgürlük bir tek türban takanlar için mi olmalı? Bizim çocuklarımızın, pankart açtıkları için aylarca hapis yatmaları, eğitim hakları ellerinden alınıp kampus kapılarında bekletilmeleri adalet mi? İtiraz etmek, karşı çıkmak, bir tek onların çocuklarının mı hakkı? Bizler çocuklarımızı kolay yetiştirmedik; biz çocuklarımızı sokakta bulmadık. Biz onları iyi insanlar olmaları, ülkelerine yararlı olmaları için yetiştirdik. Onların kılına dokundurtmayız. Bir daha da protesto etmeyi onlara bırakmayız. Gerekirse yumurta da atarız. C M Y B C MY B