26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

7MAYIS2010CUMA CumhuriyefEGE PÂTİKi HALUKIŞIK Seri katil zanlısı yakalandı, ancak zihniyeti kadmlan tedirgin etmeyi sürdürüyor Kursıınların hedefi kadın ASUMAN ABACIOĞLU İzmir'de ikisi kadm biri travesti üç kişi öldürüldüğünde yaşanan dehşet, katil zanlısmm yakalanmasıyla ortadan kalktıysa da kafalarda çok sayıda soru işareti kaldı. Bu dehşetin nedeni, olaym basit bir gaspm ötesine geçerek, gelişigüzel hedefler seçilip, gasptan daha çok öldürmeye yönelik olmasmdan kaynaklanıyordu. Aslmda her gün gazetelerde, hem İzmir, hem de diğer kentlerde meydana gelen çok sayıda kadma yönelik şiddet olaylarmı okuyorduk. Arkadaşlık teklifini kabul etmeyen, sevgilisinden ayrılmak isteyen genç kızlar, eşinden boşanmak isteyen, kocasmı terk eden kadmlar sokak ortasmda, evlerinin önünde, sapır sapır öldürülüyorlardı her gün. Ancak İzmir'deki cinayet olaylarmda "seri katil" nitelendirmesine yol açan unsur, katilin öldürdüğü insanları hiç tanımıyor olmasıydı; belki de asıl dehşet yaratan nokta buydu. Cinayet olaylarmm en sıcak olduğu ikiüç gün boyunca İzmir'de kadmlar büyük bir tedirginlik içinde yaşadılar. Çünkü bir katil, gece geç saatlerde dışarıda olan genç kızları hedef alıyor ve sanki belli bir ahlak anlayışıyla hareket ederken, onları cezalandırıyordu. Kadmlar bir anda kendilerine oto sansür uygulayarak geç saatte sokaklara acısmı "güçsüz ve aciz" olandan çıkarıyor olmanm yanı sıra başka bir taraf olduğu da gözlerden kaçmıyor. Kadm, giderek daha da değersizleşiyor bu toplumda. Onun da iradesi, kişiliği, istekleri, "istemedikleri" olduğu düşüncesi kabul edilemez bulunuyor. Okullarda, kız öğrencisi için "cafelerde erkeklerle buluştuğu'' için "kötü kız" olduğunu ve "cinsel tacizi" hakettiğini söyleyen öğretmenler teşvik ediyor bu "ahlaki" görüşü topluma. Başını örtenlere daha saygılı davranan erkekler kadmları daha kapalı, daha "görünmez" olmaya yöneltiyor. Kadmlarm şiddetle üstlerine gelen bu "ahlaki görüş" karşısmda daha ürkek, daha korkak, daha "içe dönük", daha kapalı ve güvensiz olmaları toplumu biraz daha geriye doğru çekiyor. Belki de İzmirlileri bu kadar dehşete düşüren unsur, cinayetlerin arkasmda bu ahlaki görüşün yer aldığı düşüncesiydi. Hedef gözetmediği söylenen kurşunlar, belki de "belli bir hedefi" gözetiyordu. Aslmda korkulan, belki de bu hedefi gözeten kişilerin sayısmm artmasıydı. Öyleyse ne yapacaktık? Bu görüşün hedef aldığı yaşam tarzmı bir tarafa bırakıp o görüşün isteği doğrultusunda eve mi kapanacaktık? O zaman işleri kolaylaştırmış olmaz mıydık? Hey Koca İzmirli! Ne zaman tasarlıyor, örgütlüyor, gerçekleştiriyor, hala anlamış değilim. Behçet Uz'u anacağız diyor, Tanju Okan'ı, Adnan Süvari'yi ve şimdi saymaya kalksam yer almaz onca değerli izmirliyi. Yetmiyor, fuarın yapımında çalışmış atların anısınayapılmış heykelin anması var diyor, şu çeşmenin, bu mekanın, şuradaki olaym, buradaki hatıranın... Gitmemek olmaz deyip, yerini alıyorsun. 0 iletilerin, binlerce insana bizzat kendi eliyle gönderildiğini öğrenince çok şaşırmış; kimi etkinliklerdeki sayısal azlığımıza dair üzüntüm, daha da artmıştı. Siz onu her yerde ve her zaman görürsünüz. "Tek kişilik ordu" nitelemesi, bir insana bu kadar mı yakışır? Yüreği büyük de, onun için mi bu kadar heybetlidir. Yoksa heybeti, yüreğini taşımaya yetsin diye mi? Ne zaman sıkılsam, hayat bir yerlerden bunaltsa, telefon açarım. Çünkü bilirim ki, dağılacaktır bulutlar, karabasanlar, teslim almak için hazır bekleyen umutsuzluklar. Haydi, itiraf edeyim. Kimi yazılarda coşup taşarım ya, çoğunun yazılmasının hemen öncesinde, onunla konuşmuşumdur. Uzatmak gereksiz, size bir izmirliden, bu kentin simge kişiliklerinden biri olmayı, fersah fersah hak etmiş Sancar Maruflu Ağabeyimden söz etmeye çalışıyorum. Çalışıyorum, çünkü bunu, her şeyiyle hakkını vererek yapmak mümkün değil. Halkla ilişkiler duayeni desem, silahlanma karşıtı militan tavrı eksik kalır. Gazeteci desem, ilimiz yoksulları için reklamsız, şamatasız didinmeleri eksik kalır. Yedi kitap sahibi yazar desem; yerel yönetimlerde elini taşın altına sokmuş, bir kent snobu olarak yaşamak, eleştirmek ve müzmin muhalif kalmakla yetinmek lüksünü ve kuşkusuz kaymağını yemeyi, hiç düşünmemiş kimliği eksik kalır. Daha Karşıyakalılığına bile değinemedim, bakar mısınız! izmir'i Sevenler Platformu başta gelir, çoğunun kurucusu olduğu örgütleri saymaya, inanın belleğim yetişmiyor. 2006'da, bu platformun verdiği "Tiyatro Emek insanı" ödülümü çok kıskanır, müthiş hava atarım. Kuvvacı, devrimci, demokrat, karıncaları kıskandıracak kadar çalışkan, ağustos böceğini hasetinden çatlatacak kadar yaşama dönük bir keyif insanını, bir has 68'liyi gelin de anlatmaya kalkın bakalım. En az kendi kadar "çılgın" bir çetesi vardır ki, kardeşleri olarak, orada bir sandalye ve bir kadeh sahibi olmanın keyfini de anlatamam. Bir yürüsünler, sokak titrer. Bedensel ağırlıklarından değil canım, düşünce ve eylemden damıtılmış özgül ağırlıklarından. Rica edeceğim, başımı derde mi sokmak istiyorsunuz? Bugün Sancar Ağabeyimize vefamızı, teşekkürümüzü göstermek için, Karşıyakalı vefakarların düzenlediği etkinlikte bir arada olacağız. Gerekçesini çağrılarında ne güzel dile getirmiş dostlarımız; "Herkesi anmaya '0' gitti. Herkesi '0' hatırladı. '0' insanlar yaşarken anılmalı dedi. 'O'nu hepimiz çok seviyoruz. 'O'nu tanımayan yoktur. '0' Sancar Maruflu..." Fazla söze gerek var mı? Ama biraz da eylem gerekiyor. izmir'e, hayatlarımıza baktığımızda, bir biçimiyle onun izlerini görüyorsak; bu izi "Sancar Maruflu Sokağı" ile ölümsüz kılmalıyız. Böylelikle ondan çok, kendimizi, kentimizi onurlandıracağız. Yaşar Ürük'ün seçimler öncesi, Konak Belediyesi'ne başvurduğunu biliyorum. Şimdi o dilekçede, hepimizin imzası var. Ne diyor; "insanlar, yaşarken anılmalı..." Merhaba, Koca izmirli! iyi ki varsın! )TU KIZ! çıkmak konusunda tedirginlik yaşamaya başladılar. Anne babalar, kız çocuklarmm dışarıda zaman geçirmesini, arkadaşlarıyla buluşmasım, hele alış veriş merkezlerinden geç saatte çıkmalarmı onaylamaz oldular. Hatta, bu olaym İzmir'de kadmlarm özgürlüğünü ortadan kaldırmak, onları eve kapatmak amacıyla özellikle düzenlenmiş bir komplo olduğunu dile getirenler bile oldu. Bu yüzden, cinayetlerin yarattığı duygu sadece tedirginlik değil "öfke" oldu. Bütün bu tedirginlikler, katil zanlısmm yakalanmasıyla da tümden sona ermedi. Geriye kadmlarm zihinlerinde bazı endişe kalmtıları bıraktı. Yoksulluğun, cahilliğin en çok kadmları vurduğunu, kadmlara ENDJŞE KALINTILARI zarar verdiğini ülkemizde kadmlara yönelik giderek artan şiddetin dozundan anlamak mümkün. Krizlerle beklenen "sosyal patlama'' belki de böyle gösteriyor kendisini. İşin kötü yanı, şiddet ve cinsel taciz bu kadar yaygmken, ilkokul öğrencilerini de kapsadığmı duyduğumuzda şok yaşıyor olmamız. Her gün bu ülkede kadmlar töre gerekçesiyle, ahlaki nedenlerle, ya da sadece erkeklerin "sevgisi"ne karşılık vermedikleri için öldürülüp, dövülüp, üzerine benzin dökülerek yakılıp, toprağa gömülürken, İzmir'de üst üste üç kişi öldürüldüğünde dehşete kapılıyor olmamız. Yani bir nevi şiddete alışkanlık kazanıyoruz artık. Cinayetler ancak bir "seri katü"in işi olduğunda dehşete kapılıyoruz. Kadma yönelik bu düşmanlığm, öfkenin artışmda, yoksulluğun [email protected] l, lezzetln en iyisi... KARŞIYAKA BELEDIYESI U18 Mayıs2010 IZNIIRGAZ İZMİR DOĞALGAZ DAĞITIM A.Ş. 22215 m o C M B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle