17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

7 ARALIK 2010 SALI cEGE Kamçılı Karayel yeryüzünün en dilmiş yalnızlığındeğerli inci gerdan, alev topu danlığının taşları olmuş ufkun gügibi ardı ardına ne son bakışları sıralanarak Anaarasından büyük dolu'yu üç bir bir güç ve sevgi yandan sarmaladolu duygular yan o mağrur ve içinde çıkacaksıD E N İZCİ efsane kokulu nız. Karartılmış ÜNAL BENLİALPER koylarda süren düşlerin ayazmayaşam, sahip olsında buz gibi dukları bütün ihtişamı ile mevesen kamçılı karayelin kurşun sim aralarında çılgın bir çağlagibi ağır esintileri arasında yayanın suları gibi akıp gidiyor. şayacağınız duygu seliyle yeni Yeni düşlere umut olan sevgi aşklara yelken açacaksınız. dolu yüreklerdeki hasretin Fersiz, densiz ve aykırı sevgiacıklı öyküsü ise mavi tutkulerin solmuş imgelerinde hüzün nun derinliklerine doğru son içinde dolanırken, yaralı ve bityolculuğuna çıkıyor. kin düşmüş bir gün batımının Uzun yıllardır mateminden derbeder bakışları arasında el kurtulamadığınız ayrılığın terkeyordamı ile kaybolan geçmiş[email protected] 3 SPOR GÜNDEMİ NÜVİT TOKDEMİR Günümüz dünyasında süratle yok olmaya başlamış anlamlı duyguların yıllarca saklı kalmış gizemini keşfetmeye hazırlanırken, kainat, derin bir sessizliğin koynunda uykuya dalıyor. Ortaya çıkan panoromik görüntülerin lirik anlatımları ise, özgür duygularımızın doruklarında bizlere sevgi ve dostluğun en yüce değerlerini armağan ediyor. Ege Denizi'nin gökyüzünde asılı kalmış, hiç batmayan ufkunda coşan maceraperest dalgaların o hırçın serpintileri arasında yeni bir günün ilk ışıklarıyla uyanarak mavinin ve yeşilin bütün tonlarıyla kucaklaşmak çok keyifli bir duygu seli. Yaşadığınızı anlıyor ve bundan da mutlu oluyorsunuz. Böylesine anlamlı ve sevinç dolu bir duygu atmosferi içindeyken, mizin ezgilerini arıyoruz. Ege güneşinin henüz doğmamış yüzünün ilk ışıkları ile tanışırken, duyuların duymadığı, ruhların hissetmediği ve bedenlerin yaşamadığı şehrin acılarla örülü duvarlarına yaslanmış mavi düşlerimizin peşinde yeni umutlara “vira demir” diyoruz. Son batık körfezin küskün denizcileri ise hiç beklenmeyen sıra dışı bir fırtınanın çılgın bakışları arasında cesaretle seyir yaparken, katliamdan kurtulmayı başarmış üçbeş balina yavrusunun acı çığlıkları, dalgaların tepelerinden okyanuslara savruluyor. Yalnızlığımızın çaresizliğini renkli hayaller ile süslemeye hazırlanırken, denizler, özgürlüğün ulaştığı en son noktadaki masumiyetlerini korumaya devam ediyor olacaklar. Ne Bıçağı!.. Spor alanlarında bir çok olaya tanıklık ettik bugüne değin... Saha basmalar, tribünleri ateşe vermek, rakip taraftarı bıçaklamak, maçlara döner bıçaklarıyla gelmek vs... VİP tribünlerinde yöneticilerin yumruklaşması, saha içinde futbolcuların, teknik adamların birbirleriyle didişmeleri ve bunun soyunma odalarına dek yansımasını da gördük... Ve sonuçta böylesi hareketlerin spor etiğine yakışmadığını söyledik; Türkiye'de sporu yönetenlerin başındaki insanların günübirlik açıklamalarını izledik durduk, yıllardır. Bu ülkede spor polisinin gündemde olduğu açıklandı, peki nerede? Bu ülkede spor mahkemelerinin en kısa sürede kurulacağı açıklandı, çok ağır cezalar uygulanacağı açıklandı, nerede? Bakıyorsunuz BeşiktaşBursaspor maçının öncesine, 7.5 yıldır biraraya getirilmeyen taraftar yerlerde sürünüyor, birbirlerini bıçaklıyor, sopalarla dövüşüyorlar, taşlar havada uçuşuyor, polis önüne geleni copluyor... Taraftarlar sanki uzun yıllardır birikmiş kinlerini kusuyor... "Bu nasıl iştir?" diye düşünüyorsunuz... İzmir Alsancak Stadı'nda AltayBoluspor ile 33 berabere kalıyor. Futbolcular sahada, yöneticiler tribünde birbirlerine giriyor. Olay, soyunma odası koridorlarında büyüyor, işin içine konuk takımın masörü de karışıyor ve Altay Başkanı Ahmet Taşpınar, kendilerine masör tarafından bıçak çekildiği açıklamasını yapıyor. Aynı iddiayı bir yönetici arkadaşı da yineliyor ve şikayetçi olacaklarını açıklıyor. Bu arada, Boluspor yöneticileri de kendi soyunma odalarının Altaylı futbolcu ve yöneticilerce basıldığını savunarak şikayetçi olacaklarını söylüyorlar. Derken, gazetelere yansıyan haber iki kulüp başkanının yaptıkları telefon görüşmesiyle olayların yatıştığı, şikayetlerin geri alındığı yönünde oluyor... Gerçi daha sonra bir açıklama daha yapan Altay Başkanı Ahmet Taşpınar, şikayetlerini geri almadıklarını yineledi ama olayın hangi boyutlara varacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz... Sorun, maçını oynayıp bitirmiş bir takımın masörünün olaylara karışması yetmiyormuş gibi, rakip yöneticilere bıçak gösterip tehdit etmesindedir... Daha da önemlisi, Altay başkan ve yöneticilerinin kendilerine bu harekette bulunan bir kişi hakkında olay yerinde görev yapan emniyet yetkililerine başvurarak şikayette bulunup, bu kişiyi gözaltına aldıramamasıdır. Şimdi ortaya çıkıp, İzmir'den Bolu'ya görev yapmaya gitmiş Levent Eriş'i; Boluspor yöneticilerini suçlamanın alemi yoktur. Göreceksiniz ki, bu şikayet mahkemelere yansımış olsa da sadece tozlu raflardaki yerini almakla kalacaktır... Hiç kuşkusuz ki, saldırıya uğrayan futbolcu, teknik heyet ve yönetici arkadaşlarınızı korumak amacınızdaki samimiyetinize inancımız tamdır. Sayın Taşpınar, geçmiş yıllardan bugüne gelen yöneticilik birikimiyle bu işlerin nasıl yürüdüğünü iyi bilir. Sadece anımsatmak için, soyunma odasındaki şikayetin önemini vurgulamaya çalıştık... Evet şimdi soruyoruz, "Altay'lı yönetici, teknik adam vefutbolcuların şikayeti ne olacak?"... Türkiye Futbol Federasyonu, bu şikayeti görmek isteyecek mi? Bıçak çeken masöre, "Ne bıçağı arkadaş, gel şunu anlat" diye mi sorulacak, yoksa bir ceza verilecek mi? Olaylar olduğu yerde mi kalacak, suç işleyene gereği yapılacak mı, önümüzdeki günler gösterecek... Sizce ne olacak dersiniz? Kronik hastaya ‘eeziyet’ H astanelerin 'eraporları' MEDULA sistemine aktaramaması nedeniyle ilaçlarını alamayan yurttaşlar, son nokta olan eczacılarla karşı karşıya geliyor. HİCRAN ÖZDAMAR Kronik hastalıkları olan yurttaşlara yönelik 1 Kasım’da başlatılan “erapor” uygulamasının başarısız olduğu, ülke genelindeki çok sayıda hastanenin, “eraporları” MEDULA sistemine aktarmaması nedeniyle hastaların ilaçlarını alamadığı vurgulandı. İzmir Eczacı Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Sayılkan, bir çok hastanede sistemin oturmadığını, son nokta olan eczacılarla yurttaşların karşı karşıya geldiğini ken raporun bir örneğini reçeteye iliştirmek üzere alıyordu. Yeni uygulamayla birlikte artık hastaneler, kronik hastalıkları bulunan yurttaşlarımızın raporlarını sisteme geçirmek durumda. Bazı hastaneler bunu doğru yaparken, bazı kurumlar başaramıyor. Raporu giremeyenler, raporu yanlış işleyenler var. Uygulama doğru yapılabilse yurttaşlarımız ve eczacılar karşı karşıya kalmayacak. Hastalarımız da ilaçlarına daha kolay ulaşacak. Ancak sıkıntı Türkiye genelinde devam ediyor.” İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Ceyhun Balcı da, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından 1 Kasım’da başlatılan uygulamada sıkıntıların aşılamadığını belirterek, “Hastalarımıza raporlar veriliyor. Ancak hasta eczaneye gittiğinde ilacını alamıyor. Bu durumda eczacılarla yurttaşlarımız karşı karşıya kalıyor” dedi. kaydetti. Uygulamayla birlikte artık hastaların raporlarını yanlarında taşımalarına gerek kalmadığını aktaran Sayılkan, şunları söyledi: “Bugüne kadar yapılan uygula mada, hastalarımız raporlarını hastanelerden alarak eczanelere gidiyordu. Her ilaç alımında hastalar bu raporları bulundurmak zorundaydı. Eczacı da ilacı verir [email protected] C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle