Katalog

12 EKİM 2010 SALI c 3 Denizciliği yaşam biçimine, yaşam biçimlerini de denizciliğe en yalın anlamda uyarlamayı başarabilen deniz tutkunları, yeni ufuklara vira demir diyebilmenin sabırsızlığı içinde son hazırlıklarını yapıyorlar. Yaşamımız süresince kendimizle sürkekli olarak hesaplaşır ve böylece yüzlerce soruyu da cevaplandırmak zorunda kalırız. Bu, bir anlamda geçmişimizle hesaplaşmak gibi, bizi yıpratmaktan başka hiç bir işe yaramayan gereksiz bir sorgulamalardır. Neden geçmişimizle kavga edip, onun yanlışları ve eksiklikleriyle uğraşalım? Onun anaforlarında defalarca boğulacağımıza, yaşantımızda geleceğe yönelik mutlu ve aydınlık bir sayfa açalım. Hayatın bütün sırlarının saklı Yeni Ufuklara Doğru olduğu, sizi gökyüzü ile ufkun bizleri mutsuzluğa iten derinliklerinde buluşturacak bütün o anlamsız soruları, olan masmavi renklere cevaplarıyla birlikte mavi bürünmüş, ışıl ışıl derinliklere doğru son parıldayan sularıyla yolculuğuna dostça bekleyen göndereceksiniz. denizlerimizin o Hayatın harika koylarında yelpazesindeki D E N İZCİ neden yazmaya esintilerde oradan ÜNAL BENLİALPER başlamayalım? oraya acımasızca Yavaş yavaş savrulup dururken, kaybolmaya Poseidon size başlayan anılar Ege'nin en muhteşem cennet albümünüzdeki son hatıralar koylarında huzur dolu bir da terk etmeye başladığında yaşamın bütün güzelliklerini sizi, hayatınızın en uç bağışlayacaktır. Her sabah noktasında ulaştığınız uyandığınızda şafak tanrısı okyanusların o gizemli Mater Matuta daha gün sularında yalnızlığın ağarmadan size güneşin çaresizliğini keşfedeceksiniz. henüz hiç doğmamış ışıklarını İşte yaşam boyunca bizi dev istiridye kabukları içinde sıkan, bunaltan, hayatı armağan edecektir. çekilmez hale getiren ve Mitolojideki baba tanrı [email protected] Okeanos ise gökyüzünde ışıl ışıl parıltılarıyla asılı duran sabah yıldızı Venüs'ü sevmeniz ve şans dilemeniz için avuçlarınızın içine bırakacaktır. Afrodit'in ölümsüz ruhu, Kleopatra adasındaki kumsallardan Ege'nin en sevgi dolu ve en egzotik rüzgarlarıyla kanatlanıp sizi kutsayacaktır. Yaşamınızda uğradığınız hiç beklenmeyen ruhsal yıkımlarınızın derin izlerinde gece, gündüz dolaşmayı bırakın artık. O ne bitmek, tükenmek bilmeyen derin ve sessiz bir karanlıktır ki, yorulmak nedir hiç bilmiyor. Mitolojik tanrılar diyarı Ege'nin birbirinden güzel o inanılmaz doğa harikası koylarında sabah uyanmak ve güneşin ilk ışıklarıyla birlikte denize girmek kadar keyif verici bir şey olamaz. SPOR GÜNDEMİ NÜVİT TOKDEMİR Oyun İçinde Oyun!.. Türk futbolu birilerinin elinde oyuncak gibi yönetiliyor... Menejeryönetici ilişkileri; federasyonteknik adam ilişkileri; yöneticiteknik adam işbirliğinde transfer pazarlıkları... Bu ilişkiler ağında masörlere, malzemecilere iş bulmak bile var!.. Bir bakıyorsunuz, iki gün önce başka kulüpte gördüğünüz teknik adam, üçüncü gün yer değiştirmiş. Nasıl olmuş, kimler devreye girmiş, neden olmuş?.. Hiç önemli değil!.. Etik değerler varmış, kişiyi ve kulüpleri bağlarmış, bağlamazmış, inanın kimseyi ilgilendirmiyor. Nasıl olsa hesap soran yok, denetleyen yok; O halde kimi ilgilendirir? Gelsin paralar, dönsün devran!.. Olan kulüplere oluyor ve borç oranları katlanarak büyüyor. Nasıl olsa birileri çıkar ve borç ödenir!.. Geçtiğimiz hafta Bucaspor'da Bülent Uygun'un istifası her an beklenen; Altay'da Ercan Ertemçöz'ün gönderilmesi ise uslardan geçmeyen bir gelişmeydi... Uygun, etik değerleri alt üst ederek Eskişehirspor'a gitti ve arkasında bir dolu soru işareti bırakırken, belki de bir daha hiçbir İzmir takımına gelemeyecek etkileşim yaratti kentte. Öncelikle “uygun” bir istifa olduğunu vurgulayalım. Sporun fairplay, kardeşlik, dostluk, sevgi ve barış felsefelerine aykırı bir insanın çekip gitmesini, kişiliğine uygun yaklaşım sergilediği için doğru buluyorum!.. Tam da doğru yerde, doğru zamanda istifa ettiği için uygun buluyorum!.. Düşünebiliyor musunuz; Bir teknik adam kendi kurduğu kadrodan yakınıyor; Türkiye'nin en geniş olanaklarına sahip kulübünden, taraftarından, yönetimin parasızlığından yakınıyor... Sonra kendisi ne yapıyor? İstifa kararını daha önce almış olmasına karşın Eskişehispor maçına çıkıyor... Ve bir gün sonra istifa edip Eskişehir'e gidiyor, kişiliğine uygun olarak... Ondan sonra da çıkıp, "Ben uygun olanı yaptım... Kulübün vizyonu vs..." gibi sözler söylüyor... Bu davranışlar ne derece etik ve sporun felsefesine uygun davranışlardır, sorgulanmalıdır ve cezası kesilmelidir... TFF en kısa yoldan kulüplerle oynanan bu oyunu bozmalıdır; ilişkiler ağını çözmelidir... ??? Altay'da da Ercan Ertemçöz depremi yaşandı... Kayseri Erciyes yenilgisi sonrası bir grup taraftar "Ertemçöz istifa" diye bağırınca, biz de "Ertemçöz bu olayları daha önce de yaşamıştı" diye yazdık... Gerçekten öyleydi ancak, bu kez değişik bir taktik uygulamak isteyen Altay yönetimi yine suçüstü yakalanmış oldu!.. Ertemçöz'ü daha sezon öncesi hazırlık maçlarının ardından göndermeyi planlayan Altay'lı yöneticiler, ligin ilk maçını oynadıkları Tavşanlı'ya çağırıyorlar Coşkun Demirbakan'ı her nedense!.. Bir Altay'lı yönetici, Ertemçöz'ün yardımcılarından biri, Demirbakan ile birlikte izliyorlar maçı... Aradan altı hafta geçip, takım da kötü gidince plan uygulamaya konuluyor ve Ertemçöz gönderilip yerine Demirbakan getiriliyor. Altay'lı yöneticilerden "tık" yok. Hani sezon başında "3 yıllık projemiz doğrultusunda Ercan Ertemçöz ile anlaştık, bu yolu onunla geçeceğiz" diyen başkan Ahmet Taşpınar nerede? Bu davranışın etik olduğunu söyleyebilir mi? Onların yapamadığını Ordu'da alınan 20'lık galibiyet sonrası Demirbakan, "Altay iyi bir kadroya sahip. Daha önceki arkadaşım takımı çok iyi hazırlamış. Çocuklar kadrodaki eksiklere rağmen iyi oynuyorlar. Daha önceki hocamıza teşekkür ediyorum. Üç günde bir şey yapmak tabi ki olmaz. Ben sadece psikolojik destek vermeye çalıştım" sözleriyle yerine getirdi ve arkadaşı Ertemçöz'ü onurlandırdı... Bu tür yönetim anlayışlarıyla bir yere varmak da olanaksızdır... İşte İzmir takımlarının son 7 yıldır başarısız oluşlarının ana nedenlerinden biri de yöneticilerin kendi kafalarına göre takılıyor olmalarıdır... Altay'ın da, Karşıyaka'nın da bugün bulundukları yerin; trilyonlarca borcun sorumluları gelmişgeçmiş yönetici kadrolarıdır... Gidişe dur demek de, kulüp genel kurullarının işidir... Ş BB NU U Y TO Marat/Sade Sabancı’ya taşındı hazırlanmış. Geri dönüşlerin, Aksan’ın kendisine de kabul ettirdiği başarısı Bornova’da devamlı bir seyirci yaratmış. Kadroya her cümlesinde hakkını veren Aksan, oyuna tutkusunu bir replikle belirtiyor; “Eğer para kazanıyorsanız, sanayicilerin çevirdikleri dolaplardan kendinize bir şeyler kapabiliyorsanız ve bu size mutluluğa açılan bir kapı gibi görünüyorsa sizden çok daha fazlasına sahip olanların bir buluşudur bu. Onlara inanmayın’’. Ekip, bu sözü anlatabilmek adına bugünün perspektifinden bakarak ortaya keyifli bir çalışma koymuş. Kurum, oyunlarını Sabancı Kültür Sarayı’na taşıyarak, İzmir’in genel seyircisine ulaşmayı hedefliyor. Bornova’da bölge tiyatrosu olarak yakaladıkları istikrarlı niteliği, şehrin tümüyle tanıştırmayı planlıyorlar. “Marat/Sade’’, 13 Ekim’de gala yapacak ve 24 Kasım ile 22 Aralık tarihlerinde de Sabancı Kültür Sarayı’nda sahnelenecek. EMRE BEHİÇ YAVUZ İzmir’in yenilikçi ve nitelikli tiyatro kurumu Bornova Belediyesi Şehir Tiyatrosu (BBŞT), “Marat/Sade’’ adlı oyununu Uğur Mumcu Kültür ve Sanat Merkezi’nden Sabancı Kültür Sarayı’na taşıyor. BBŞT, İzmir sahnelerinde yakaladığı modern anlayışın üzerine gitmeye devam ediyor. Ekip, 20072008 sezonundan bu yana “kadrolu kurum tiyatrosu” niteliği taşıyor. Çağın açlığını duyduğu yeniliğe üç sezondur farklı oyunlarla yanıt veriyor. Kurum olarak bekledikleri reaksiyonu aldıklarını düşünüyorlar. “Marat/Sade’’nin prömiyeri 8 Mart'ta gerçekleştirilmişti. Usta yazar Peter Weiss’in adını dünyaya duyuran eseri, basında sıra dışı bir tepki yaratmış ve duayene ‘Yeni Brecht’ yakıştırması yapılmasına neden olmuş. Oyun, yönetmen Ant Aksan’ın ilk müzikal deneyimi ve ekibiyle birlikte sekiz aydan fazla bir sürede [email protected] C M Y B C MY B