09 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 ŞUBAT 2009 CUMA 5 İzmir'in hemen dibindeki yerleşim yerlerinde, yaşam büyükşehirde olduğundan çok farklı akıyor D E N İ Z C İ TAŞRADA BİR GÜN... Mavi Rota ÜNAL BENLİALPER Sahip olduğu uluslararası potansiyelle deniz turizminin, genel turizm girdilerindeki payı, yüzde 25 gibi önemli bir rakamdır. Ama her nedense bu sektördeki beklentiler istenilen seviyelere ulaşmamakta ve hayal kırıklığı yaratmaktadır. Neredeyse geçen yıllar aranır duruma gelmektedir. Deniz turizminde en önemli pay, yat turizmine aittir. Bu sektörde de son yıllarda güç kaybı yaşanmakta ve ciddi atılımlar yaşanmamaktadır. Özellikle 2000'li yılların başlarından sonra bu sektördeki turistlerin gelir düzeylerindeki düşüş en önemli olumsuz etken olmuştur. Bunun böyle olmasının sorumlusu hiç şüphesiz yine yat işletmecilerinin kendileridir. Bu nedenle 1990'lı yıllardaki gelir düzeyi yüksek turistleri tekrar mavi tura çekebilmek için yeni yeni projeler üretip alternatif programlar hazırlamalıyız. Geçmişte yaptığımız hatalardan dersler almalıyız. Bunun ne demek olduğunu yat işletmecileri çok iyi bilmektedir. Mavi tur yatları, yeni umutlarla şimdiden yeni sezon hazırlıklarına başladılar. Kendine özgü yapılanması ve farklı özellikleri ile bu sektörde kalite standartlarının acilen yükseltilmesi gerekmektedir. Yat turizminde faaliyet gösteren kuruluşların veya özel şahısların, yurt içi ve yurt dışı bağlantılarında belirledikleri tekne ve rota kriterlerine mutlaka uymaları gerekir. Aksi taktirde geçmişteki hatalar tekrar edilirse, bu sektör uluslararası ilişkilerde güven yitirecek ve itibarı bozulacaktır. Böylesine bir darbe almamak için kısa vadeli, geçici kazançlar peşinde olunmamalıdır. Ticari yat sahipleri ve bu işle uğraşan acenteler, personel seçiminde de duyarlı olmalıdır. Eğitimli ve kaliteli olan iş gücüne sahip çıkarak yüksek standardı yakalamalıdır. Mavi tur yolcularına en iyi hizmeti verebilmek için her türlü önlem alınmalıdır. Özellikle sektörde hizmet veren kuruluşlar, DTO, Denizcilik Müsteşarlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile bir araya gelerek ortak projeler üretmelidirler. Yat turizmini yeniden canlandırılması kapsamında, uluslararası düzeyde tanıtım kampanyalarına başlanmalıdır. Ticari ve özel yat olmak üzere genel klasmanda 2007 verilerine dayalı ulusal sicile kayıtlı bin 800 adet, Türk uluslararası gemi siciline kayıtlı 68 yat mevcuttur. Bunların dışında limanlarımıza kayıtlı olan toplam 10 bin adet yat karasularımızda seyir yapmaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın verilerine göre 2007 yılında ''yat yatırım belgeli'' işletmelere ait yatak sayısı 235 olarak olarak belirlenmiştir. Aynı rakam 1993 yılında ise 4 bin 253 olarak kayıtlara geçmiştir. Aradaki fark, birçok soruyu da beraberinde getirmektedir. “Yat işletme belgeli” işletmelerin sayısı 2000 yılında 101 iken, 2007 yılında 59'a gerilemiştir. Yine 2001 yılında 821 olan yat sayısı, 2007 de 752'ye düşmüştür. Bu olumsuzluk yatak sayısına da yansıyarak 2001 yılında 7 bin 404 olan yatak sayısı, 2007'de 6 bin 24'e inmiştir. Ülkemizde yat turizminin istikrara kavuşup daha güvenilir bir sektör konumuna girebilmesi için kamu ve özel sektör birlikte uzun vadede projeler yaratmalıdır. Öncelikle yat bağlama kapasitesinin artırılıp, yatların yurt içi giriş ve çıkışlarında uygulanan bürokrasinin kaldırılması gerekir. Çevre kirliliğinin önüne geçilerek, hizmet kalitesinin artırılması da özen gösterilmesi gereken konular arasındadır. Belgesiz yatlar kontrol altına alınıp sınıflandırılmalıdır. Mavi tur yolcularının üzerinden haksız kazanç sağlamaya kalkanlara ağır cezalar uygulanmalı ve sözleşmeler kontrol altına alınmalıdır. Yat turizmi sektörünün geleceği hiç şüphesiz yine bu sektörde hizmet verenlerin elindedir. Yat turizmine sahip çıkıp mavi turun rotasını sürekli açık tutmalıyız. Günü kurtarma peşinde koşarsak gelecekle ilgili hesaplar yapamayız. ASUMAN ABACIOĞLU Bu hafta sonu bir değişiklik yapıp, kent içindeki kahvaltıcılar yerine İzmir’in taşrasına çıkmanızı öneririm. Günübirlik rahatlıkla gidip gezilebilecek pek çok yer var. Mesela Tire. Ancak, bu kez, kasabanın kıyısındaki bir restoranda yemek yeyip dönmek yerine sokaklarında yürüyün; esnafıyla konuşun ve yöresel ürünlerin satıldığı dükkânlardan alış veriş edin. Kırsal alandaki yolculuk bile tek başına, kentin beton duvarları arasındaki yaşamınıza soluk getirecektir. Bu tür yerlerin dar sokaklarında, bazıları artık büyük kentlerde olmayan, keşfedilecek çok şey bulabilirsiniz. İzmir’in ilçelerinde, hem de bu kadar yakınındaki bir yerde insan manzaralarında ne farklılık olur diyebilirsiniz. Bunu ancak gidince anlıyorsunuz. Küçük yerlerdeki insan sıcaklığını özlediyseniz bu gezi size iyi gelecektir. Bozulmamış bir şeyler vardır insanlarında. Sokaklarında yürürken hem yabancı hem de buralı olduğunuzu hissedersiniz. Yabancı da olsanız, bu insanlardan birisinizdir sonuçta. Bildiğiniz, tanıdık gelen bir duygu yaşarsınız; bü yük kentin kargaşasında unuttuğunuzu sandığınız. Size misafirleriymiş gibi davranırlar. Karşılıklı bir hoşnutluk yaşarsınız. Büyük kentlerde insana fırından ekmek alırken “çay içer misiniz?” diye sormazlar. Polisler durduk yerde “Nereyi arıyorsunuz, hi yapılar vardır mutlaka; bir tarafları kervansaray, bir tarafları dükkandır. Kentin bu haliyle bütünleşmiş tarihi yapıları hemen kendilerini belli ederler kötü yapılaşmanın içinde. Oralarda oyalanmaktan kendinizi alamazsınız. Mutlaka bir anıt ‘İzmir’in ilçelerinde, hem de bu kadar yakınındaki bir yerde insan manzaralarında ne farklılık olur?' diyebilirsiniz. Bunu ancak gidince anlıyorsunuz! yardımcı olalım” demezler. Esnaf işini gücünü bırakıp kervansarayın tarihini anlatmaz. Birkaç saat sonra gidecek de olsanız, hala böyle yerlerde, unuttuğunuz bir şeylerin var olduğunu bilmek rahatlatır sizi. Böyle küçük yerlerde geçmişten kalan ve şimdiyle iç içe geçmiş tari ağaçları vardır birkaç yüzyıllık; üzerinde de “anıt ağaç” diye yazar gururla. Yaz günlerinde yeşerip de yaprakları koyu bir gölge oluşturduğunda altında çay içilir küçük tahta masa ve sandalyelerde. Nedense böyle yerlerde yenilen yoğurt daha doğal, köfte daha lezzet li, peynir daha tazedir. Lor peynirinin üzerine konulan karadut reçelinin içerisinde hiçbir katkı maddesi yoktur. Bize öyle söylenir ama zaten bize de öyle gelir. Ana caddeden uzaklaşıp eski çarşısının dar sokaklarında yürüdükçe küçük, loş ama ilginç ve renkli eşyalar satan dükkanlar bulursunuz. Sokaktan küçücük gözükürler ama içine girince geriye doğru uzayan koridor boyunca antika eşyalar, oyaları göz alan ipek yemeniler, el dokuması kumaşlar ve daha birçok cezbedici ürün görürsünüz. Sokaklarına daha da dalarsanız bu eski kasabanın, günümüzde belki sadece birkaç kişinin ürettiği keçecileri bulursunuz. Artık unutulmaya yüz tutmuş bu sanatı yerinde izlersiniz. Kasabanın geriye ve yukarıya doğru olan sokakları, bu ilçenin en eski ve orijinal halini yansıtırlar. Daha yukarıda asırlık ağaçların oluşturduğu koruluklarda yürüyüş yolları, doğaseverler için bulunmaz bir mekân oluştururlar. İzmir’in taşrasına gidince belki unuttuğunuz değerleri hatırlarsınız; eskiden sahip olduğumuz, yitip gittiğini bile anlamadığımız ama çok da uzakta olmayan... [email protected] C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle