Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 KASIM 2008 CUMA 7 P A T İ K A Alsancak Musiki Cemiyeti, koro üyeleri için kocaman bir aile ortamı sunuyor Murtaza ile Teneke Çalmak... HALUK IŞIK 18 Kasım, sabahın altı buçuğu... Griler içinde bir Ankara, güne başlamaya hazırlanıyor. Bugün de (hangi gün öyle değil ki?) koşuşturma içinde geçecek. 13. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali için başkentteyiz. İzmir Büyükşehir Belediyesi İzbeton emekçileri, Orhan Kemal ustanın “Murtaza”sı ile ikisi festival kapsamında, biri özel gala olmak üzere, üç kez sahneye çıkacak. Dün Anıtkabir’de, Atatürk Orman Çiftliği’nde, sendika ziyaretlerinde arkadaşlarımı gözlemledim. Eğitimleri, birikimleri, çalışma alanları farklı olsa da, kafa ve kol gücünün “bir iş yapma saadeti”yle nasıl kaynaştığını görmeliydiniz. Onları hem kentin sokaklarında, hem sahnede başarılı kılan, her şeyden önce, işte bu kaynaşma ve ne yaptığını bilmenin vakur duruşu olsa gerek. 12 Eylül sonrasında, “İşçi Tiyatrosu” kavramını, somut bir çalışmayla gündeme getiren “Murtaza”; yeni bir başlangıcın ayak sesi olarak, pek çok açıdan incelenmeli ve tartışılmalıdır. Çalışanlarının kendilerini sanatla da tarif etme isteklerini destekleyen ve koşulları yaratan Başkan Aziz Kocaoğlu, günlerin hayhuyu içinde yeterince görülemese de, önemli bir adıma imza atmış, karnesine yazdırmıştır. Dileyelim ki, kazanılan başarı ve deneyim, gelecek dönemde “İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları”nı kurduracak cesareti ve iradeyi güçlendirmiş olsun. İzbeton’cuları İzmir’e uğurlarken, Bademler Köy Tiyatrosu'nu karşılayacağız. 22 Kasım’da, Yaşar Kemal’in “Teneke”siyle festival kapsamında, başkentlileri selamlayacaklar. Yenikapı Tiyatrosu'yla birlikte, İzmir resmen bir gövde gösterisi ve tiyatro çıkarması yaşatacak dersek, abartmış olmayız. 70 yılı aşan birikimiyle Bademler Köy Tiyatrosu, Türkiye’nin yüz akı köylerinden biridir. Ancak, müzesi, kütüphanesi, sosyal sorumluluk projeleriyle her zaman gündemde olan Bademler’e yönelik “Bu nasıl bir köydür?” şaşkınlığı ve takdiri, yerini “Neden bütün köyler böyle değil?” sorusuna bırakmakta çok gecikmiştir. Köyümüzü ziyaret eden, etkinliklerimizi paylaşan konuklarımız, Bademler’e biraz da bu gözle bakmalıdır. Kısa sürede hazırlanıp, 16 Kasım’da güzel bir galayla başlayan “Teneke”, Bademler’in yıl içinde gerçekleştirmeyi tasarladığı pek çok etkinliğin de önsözünü oluşturuyor. Sırası geldikçe, onlardan da söz edeceğiz. Ankara’da Murtaza ile Teneke çalmak ne demektir? Boşuna yorulmamak demektir. Sözü uzatmayalım, bir yandan gıpta ile bakıp “ele geçirme” düşleri görenlere, bir yandan arseniğinden “gâvurluğuna” dil uzatanlara, İzmir’in tam da kendine özgü yanıt vermesidir. Sanatın incelikli üslubuyla, estetik ve düşünsel açıdan bir duruş sergilemesidir. Bunların, alçakgönüllü bir kararlılıkla dillendirilmesidir. İzmir’le özdeşleşen ve vazgeçilmesini beklemenin beyhude olduğu değerlerin, insana insanca ve insanla anlatmanın öteki adıdır. Bizi, kirli puslu bir Ankara sabahının eşiğinde uyandıran ve yazıya oturtan, bunları bilmenin coşkusudur. Bu işlerin kıyısından köşesinden içinde olmak mı? O büyük bir onur kaynağıdır. Umarım, işimizi yaparken gece gündüz çalıştığımız arkadaşlarımıza, bizi yalnız bırakmayanlara, en önemlisi kentimize ve ülkemize borcumuzu ödemede zaaf göstermemişizdir. Sisler içindeki Ankara’da, aydınlık kentimi düşünüyorum. Öyle özledim ki... Musikiyle hayata köprü... OĞUZ YILDIZ Gündelik yaşam telaşı içinde “kentli”, yaşadığı stresi atabilmesi için çeşitli uğraşlar arar. Kişiler kendine en uygun “rahatlacı yöntemi” bulmak için şeçenekleri değerlendirir. Bazen bu şeçim “nokta atışı” olur, bazen de deneme yanılma yöntemiyle gerçekleşir. Habere konu olanlar “nokta” atışı yapmışlardan. Seçimleri tesadüf eseri değil, bilinçli olarak bir araya gelenlerden. Bu topluluğun kentin stresinden uzaklaşması için en güvenli limanlarının adresi de musiki. En basit anlatımıyla “kulağa hoş gelen sesler dizisi.” 2002’de kurulan Alsancak Musiki Cemiyeti’nin üyeleri, her hafta belirledikleri bir günde toplanarak sözlere, sesleriyle güzellik katarak bir gün geçirmeyi amaç edinmiş. İki yıldır topluluğun başkanlık görevini sürdüren Hasan Tahsin Gömük, amaçlarını kısaca şöyle açıklıyor: “Yozlaştırıldığına inandığımız Türk sanat müziğini sanatseverlere gerek seslendirerek, gerekse temelini, başlangıcını anlatarak önemini anımsatmak.” Gömük, kuruşlarından bu yana gerek İzmir’de gerekse ülkenin çeşitli illerinde bir çok konser verdiklerini, Türk sanat müziğine meraklı herkese kapılarının açık olduğunu vurguluyor. “Ege’nin Siyah İncisi” lakabını taktığı Fethiye Alaçalı gibi. Okan’la tanışmalarının ardından sahnelere adım atan, şansını deneyen yeteneklerden biri. Alaçalı, koroyu, müziği çok sevdiğini söylüyor. Yaşamını hala profesyonelce sürdüren, Fuar Akasyalar’dan Ege’nin birçok yerinde seyircisiyle buluşan Alaçalı, “Amatör ruhumu yitirmeden devam ediyorum çalışmalarıma” diyor. Nadide Mücella Öke de korunun müdavimlerinden. Arkadaşlarının tavsiyesiyle koroya katılmış. Herkesin anımsayacağı “Aman Ormancı” türküsünün bestecisi Tahir Erdinç’in torunu. Koronun şaşırtıcı kişiliklerinden biri Öke, 90’larda eşiyle birlikte Yunanistan’dan Bulgaristan’a, Fransa’dan İtalya’ya ekmek parası için TIR’da direksiyon da sallamış. Öke şunu da belirtmeden geçemiyor “en güzel durak musikiymiş.” Koro üyeleri, birlikte koca bir aile olmuşlar. Birçok yerde sahne heyecanı yaşamışlar. Yardım konserlerinde desteklerini sözlere ses katarak gerçekleştirmişler. Engel tanımadan engelliler için de sahne almışlar sevdikleri ve “çok şey öğrendik” dedikleri şef Halil Altınköprü eşliğinde. Ege Üniversitesi Öğretim Görevlisi, kanun sanatçışı şefin yönetimindeki koroya katılıp hayatınıza başka açılımlar için yeni bir “köprü” arıyorsanız: www.alsancakmusiki.org ‘NÖBET GENÇLERİN’ Gömük, Türk sanat musikisinin yalnızca belli bir yaşa ait olmadığını da belirtiyor. Gençler olarak musikiye önem verdiklerini ve sahip çıktıklarını “nöbet”in gençlerde olduğunu söylüyor. Korodaki renklilik de gözden kaçacak gibi değil. İzlemeye katılınca sadece güzel sesler ve eserler dinlemiyorsunuz, birbirinden ilginç kişiliklerle de karşılaşıyorsunuz. Tanju Okan’ın 1985’te halukisik@gmail.co m C M Y B C MY B