25 Mayıs 2025 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İMZA HHH 25 MAYIS 2025 PAZAR 2 PAZAR YAZILARI Türkçede “Korku” ile ilgili iki atasözü çok kullanılır. 1) Korkunun ecele faydası yok: Kişi korkmakla, sinmekle, saklanmakla, susmakla kendisine İsveç’in ‘Kulufornia’sı gelecek bir zararı önleyemez. Olacak olur. Korku dağları (mı) Bu nedenle, boş yere, sveç’e ilk Türkler, Demirbaş Karl yürürken karşıdan gelen, korkudan susmanın, saklanmanın ile birlikte geldi. 1709’da Rusya çarşaflı bir kadın önümde bekler! bir yararı yoktur. İile yaptığı savaşta Rus Çarı 1. durdu, “Merhaba amca, tanıdın 2) Korku dağları bekler: orku dağları mı bekler, Petro’ya (Deli Petro) yenilen İsveç mı, ben Aysel!” dedi. Çarşaf Asıl anlamı: Korku, insanın yoksa muhalif belediyelerin Kralı Demirbaş Karl (12. Karl) içinde gözleri zor görünüyordu, zihninde büyüttüğü engellerin Kyönettiği kentlere mi Osmanlı’ya sığındı. Beş yıl boyunca nasıl tanıyabilirdim. Şaşırdım, veya zorlukların, gerçekte inmiştir? Osmanlı’nın kesesinden yedi, içti, “Aysel, sen misin?” diyerek elimi olduğundan daha büyük ve aşılmaz İstanbul Büyükşehir görünmesine işaret eder. giderken de kalabalık bir Osmanlı uzattığımda, ellerini geri çekerek Belediyesi’ne yapılan Korku insanı hareketsiz bırakabilir asker grubunu yanına alarak ve arkasına sakladı. Şaşkındım. operasyonların beş dalgaya ama cesaretle üzerine gidilirse Galata bankerlerine yüklü bir borç Küçükken evimize geldiğinde, ulaşması, Birinci Silivri Trajedisi aşılabilir. takarak gitti. Giden askerlerin ve dizlerimin dibine oturarak zamanındaki Ergenekon, Balyoz, Halk arasında kullanılışı: Korku borçlarını tahsil etmek için giden “Amca, saçlarımı tara!’’ dediği Casusluk, odatv gibi davaların, her an, her yerde, her an sizi ele Galata bankerlerinden çoğu geri günleri anımsadım. Babasının toplumu pençesine aldığı “Korku geçirebilir. dönmedi. İsveç kızlarıyla evlendiler, telefon numarasını aldım. Aylar İmparatorluğu” sürecinin tekrarı HHH niteliğinde görünüyor. İsveç’te Türk köyleri kurdular; sonra Hikmet’i aradığımda Değişik kültürlerde, korku için HHH caddelere, gömütlüklere adlarını üzgündü. Oğlu, mahalledeki şu sözler var: “Korku İmparatorluğu” verdiler. İsveç dilinde kimi yemek İsveç’ten gelen siyasetçiler, ülkelerindeki seçim dönemlerinde çetelere karışmış, hapse İngilizce: “Korku, zihnin izin kavramını bu sütunda çok kez Kulu’da kurulacak seçim sandıkları için Konya’daki Türk kökenli isimlerine katkıda bulundular. düşmüştü. Aysel, Afganistanlı verdiği kadar derindir.” kullandım. İsveçlileri ziyaret ediyor. Karşılığında “Dağ Başını Duman biriyle evlenerek İsveç’i terk Korku, kişinin kendi Örneğin 12 Eylül 2010 Almış’’ ve “Bak Postacı Geliyor’’ etmişti. düşünceleriyle büyüttüğü bir geldik. Kululularla ilgisi olmayan farklı Halkoylaması felaketinden önce engeldir; zihni kontrol ederek korku şarkılarımızın bestelerini aldık. İki kültür Tüm bunlar olurken İsveç’in en eski olaylara tanık olduk. Bunlardan birkaçını halkımızı uyarmak için 4 Eylül’de azaltılabilir. arasında köprüler kurdular. göçmen gruplarından Kululular, ülke şu makaleyi yazmışım: sıralayalım: Çince: “Ölümden korkan hayalet İkinci dalgada gelen göçmen Türkler, kültürünün bir parçası haline geldi. “https://www.kongar. O yıllarda, İsveç mahkemesinde farklı savaş alanına çıkamaz.” 1960’larda Konya’nın Kulu ilçesinden bu Onların da Demirbaş Karl ile birlikte org/aydinlanma/2010/1000_ kültürlerin farklı algılarını, bakış açılarını Korku, insanı harekete kez iş bulmak amacıyla sefer eylediler. İsveç’e giden Türkler gibi dördüncü, Referandum_Korku_ yansıtan bir duruşma izlemiştim. Gece, geçmekten alıkoyar; cesaret, Abdullah, Mehmet, İbrahim, Ahmet, beşinci kuşak Türkçe bilmeyen torunları Imparatorlugunun.php.” bir eğlence yerinde, yabancı genç, zorluklarla yüzleşmek için gereklidir. Ali ve Halil, Kuzey’in buzlar oldu. 14 Aralık 2017 tarihinde Hintçe: “Korku, kararlılıktan değil, tanıştığı İsveçli bir kadına içki ikram ülkesi İsveç’te karar kıldılar. Kulu’da İsveç konsolosluğu açıldı. yaklaşık 8 yıl önce bu sütunda zihinden doğar.” ediyor. Kadın da borcunu ödemek şöyle yazmışım: Geldiklerinden bir gün sonra Türkiye’yi ziyaret eden İsveçli siyasetçiler Korku, zihnin zayıflığından için genci, yakınlardaki evinde “KORKU İMPARATORLUĞU: yüksek ücretlerle işbaşı Kulu’ya uğramadan geçmiyorlar. 2009’da kaynaklanır; içsel güçle yenilebilir. kahve içmeye davet ediyor. AHTAPOTLAŞAN SARAY yaptılar. İsveç’in evleri Türkiye’ye gelen İsveç Başbakanı Fredrik Fransızca: “Tehlikeden korkan Yabancı, kahve içmekle Sevgili okurlarım, temelleri düzenli ve genişti. Reinfeldt, gezisine Kulu’dan başlamış, kişi denize açılmamalı.” yetinmiyor, kadına saldırıyor, yıllardır, AKP, Gülen Cemaati, Korkaklar riskli işlere atılmamalı. Kaloriferler gece gündüz ALİ HAYDAR ilçedeki Olof Palme Parkı’nı ziyaret mahkemelik oluyorlar. ABD, AB ve Yetmez Ama Evetçiler İspanyolca: “Korkunun, yanıyordu. Günün her NERGİS etmişti. Kadın, duruşmada tarafından özenle atılan ‘Korku tehlikeden daha fazla gözü vardır.” saatinde sıcak su vardı. Kulululardan sonra İsveç’e gelenlere, anlatıyordu: “Bu kişiyi evime İmparatorluğu’, artık gölgesi Korku, tehlikeyi abartır ve Burası keşfedilmemiş “ikinci bir cennetti.” 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin ardından sadece kahve ve likör içmek için davet hepimizin üzerine kâbus gibi olmayan tehditleri görmeye neden Hemen mektuplar yazdılar Kulu’daki iltica eden siyasi sığınmacılar ile son çöken, güneşimizi, ışığımızı ettim, başka bir niyetim yoktu.’’ olur. akrabalarına: “Gelin, gelin, burada para yıllarda da akademisyenler, öğrenciler ve kesen, soluduğumuz havayı Yabancı ise korkunç bir savunma Arapça: “Korku, kurdu var, iş var; durmayın gelin!” iş insanları eklendi. Günümüzde İsveç’te zehirleyen, kolları her yere uzanan, yaparak kendisini haklı çıkarmaya olduğundan daha büyük gösterir.” yaklaşık 230 bin dolayında Türkiye kökenli ahtapotlaşan bir saray haline geldi: Korku korkulan şeyi büyütür. çalışıyordu: “Ben bu kadına içki Başkent Kulu göçmen yaşıyor. Ne diyelim; mimarlarına, Swahili: “Korku, ilerlemenin ısmarlamış mıyım, ısmarlamışım. Sonra Göç edenlerin sayısının artmasıyla müteahhitlerine, sahiplerine ve düşmanıdır.” da beni evine götürmüş mü, götürmüş. Kulu’dan İsveç’e kiracılarına hayırlı olsun... birlikte “Kulu” adını duyanların sayısı Korku, insanın gelişimini ve Birlikte kahve ve likör de içmiş miyiz, Ama ben bu ‘Ahtapotlaşan Korku artmış. Hatta birçok İsveçli, Kulu’yu Kulu’dan İsveç’e göç edenlerin ilerlemesini engeller; cesaret, içmişiz. Ee? Geriye daha ne kalıyor?’’ İmparatorluğu Sarayında’ yaşamak başarı için şarttır. Türkiye’nin başkenti sanmaya başlamış. hikâyeleri, “Kulufornia” adlı bir Bir Orta Anadolu kasabasından gelen istemiyorum... Afrika kültürlerinde, topluluğun Günün birinde, gelenlerin arasına Kululu belgeselde dile getirildi. Belgesel, Hikmet, Türkiye’deki eşi ve çocukları için Atatürk ve arkadaşlarının, ilerlemesi için korkunun yenilmesi olmayan bir Türk yurttaş karışmış. Polis, 1960’larda çalışmak için Konya‘nın Kulu de oturma izni almıştı. Havalimanında Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarak gerektiği vurgulanır. ona da sormuş: “Nerelisin?” Gelen yanıt: ilçesi ve köylerinden İsveç’e göç eden ailesini karşılamaya birlikte gittik. hedefledikleri, mütevazı bir HHH “Ankaralı. Bu yanıt karşısında polisin insanların yaşamlarını ve deneyimlerini ‘Demokrasi Evi’ bana yeter de artar Bekleme salonunun kapısında önce kızı Farklı kültürlerdeki korku kafası karışmış: “Bu Ankara dediğin anlatıyor. Prof. Dr. Sema Erder de bile.” atasözleri, korkunun zihinsel Aysel, sonra oğlu göründü. Hikmet, Kulu’nun bir ilçesi mi?” 5-10 yıl içinde, 1985’te hazırladığı doktora tezinde, Özetle, Türkiye, Ahmet Necdet bir engel olduğunu, algıyı kendisine yaklaşan kızını görmezden Kulu ve köyleri boşaldı. İsveç’e gelenlerin Kulu’dan göç hareketini sosyolojik bir Sezer’in Cumhurbaşkanlığından çarpıtabileceğini, cesaret, akıl ve gelerek oğluna yöneldi. Kız boşlukta sayısı on binleri buldu. perspektifle ele alıyor. Bu çalışma, göçün, ayrıldığı 2007 yılından itibaren kararlılıkla aşılabileceğini ortak kaldı. “Haydi sen de amcana gel!” Osman, Kenan ve ben üçüncü kuşak Türkiye’deki kırsal bir yerleşim biriminden bir “Korku İmparatorluğu”na bir şekilde ifade eder. diyerek sarılmak istedim, kabul etmedi. olarak İsveç’e 1980’lerin sonunda geldik. İsveç’e nasıl şekillendiğini, hem bireyler dönüştürülmüş ve insanlar HHH Hikmet, sonraki zamanlarda da ilgisini Cennetin meyvelerine yetişemedik. hem de toplum üzerindeki etkilerini korkutularak, baskı altına Unutmayalım: Her ülke, her hep oğlu üzerinde yoğunlaştırdı. alınarak, susturularak, başta Artık İsveç’te işsizlik vardı. Yabancılara derinlemesine inceliyor. halk, ancak mücadele ettiği ve Zamanla Aysel, bizimle yakınlaşmaya ifade özgürlüğü olmak kaydıyla, hak ettiği ölçüde, Cumhuriyete, karşı bir bıkkınlık başlamıştı. Bizden Ben de size İsveç’teki yaşantımızla ilgili başladı. Bize oturmaya geldiklerinde, Temel Hak ve Özgürlükleri Sosyal Hukuk Devleti’ne dayalı, önce İsveç’in kadınları, yabancı bir erkek bir potpuri sunmaya çalıştım. kullanmaları engellenerek Laik ve Demokratik Parlamenter tarağı alıp yanıma geliyor, “Amca, arkadaş edindiklerinde övünüyorlarmış. İşte bu bizim hikâyemizdir. bugünlere getirilmiştir! Rejim’e layıktır! saçlarımı sen tara!” diyordu. Aradan Biz, yabancıları gördüklerinde surat yıllar geçti. Bir gün, kent merkezinde asarak yüzlerini çevirdikleri zamana denk alihaydarnergis@gmail.com elçika sokaklarında yürürken burnunuza Bbir koku gelir… Patates yağı, biraz Flaman Tereciye ‘frit’ satmak usulü dana yahni (Fransızca: La carbonnade; Flamanca: stoofvlees), biraz da geçmişin patates kızartmacı dükkânı (Belçikalıların Babası Süleyman, Gent’teki ilk Türk kokusu. Kâh Brüksel’de Place Jourdan’daki “Friterie/fritkot” dediği türden) işletir. girişimcilerden biri. 1969’da kentte ilk Türk meşhur Maison Antoine’ın önünde uzayan Geleneksel dönerimiz ise artık bu mekânların sinema gösterilerini başlatıyor, daha sonra kuyrukta, kâh bir Frituur köşesinde beklerken ayrılmaz parçası olmuştur. “Dürüm”ü ilk kahvehaneyi açıyor, lokanta işletiyor. anlarsınız ki Belçika’da patates kızartması Belçika’da bilmeyen yoktur neredeyse! Sleepstraat caddesini Türklerin “yerleşke”si (frit) sadece bir atıştırmalık değil, bir yaşam Şimdilerde ise bu kültür, başka haline getiriyor. Rıfat, Gent’te lisede otelcilik tarzıdır. Mahalle alışkanlığıdır. Teselli bir ironiye tanıklık ediyor: Türk okuyor, sonra Brüksel’e gidip Beersel’de yemeğidir. kökenli iki girişimci, Gent’te Rıfat ortaçağdan kalma lüks bir şato restoranda Her ne kadar İngilizcede “French Alcı ve Brüksel’de Tekin Keçe, garson olarak çalışıyor, ulusal parlamentoda fries” dense de, gerçek firitin Belçika’nın “ulusal yemeği” olan garsonluk yapıyor. Gent’e dönüp birkaç adresi bellidir: Belçika. Uzaya çıkan ERDİNÇ UTKU (stoofvlees), taze doğranmış Müzisyen Tekin Keçe, “Sanat da frit’i, Belçikalılara hazırlama restoran işletiyor. Her durakta bir deneyim, Belçikalı astronotun bile en büyük patates… Ama mesele sadece bizim işimiz, kebap da. Her ikisi ve sunum yöntemleriyle dikkat her deneyimde bir damak izi var. özlemi, bir yudum Belçika birası ve lezzet değil. O küçük dükkân bir de gönül işi” diyerek başladığı çekiyor. bir paket kızartmadır. mahallenin belleğine, bir göç gastronomi yolculuğunu şimdi de Ödülde payı var Rıfat, daha üç yaşındayken Türkiye’den Yıllar önce Cumhuriyet gazetesinde patates hikâyesine dönüşüyor. frit ile sürdürüyor. Belçika’ya göç etmiş. Annesiyle pazardan Sonra bir çocukluk anısının peşine düşüp kızartmasının tarihçesini yazmıştım, farkına 2020’de Gent’in “en iyi Yeni açtığı Snack Tekince’nin dönerken ilk kızartmasını yediği o küçük 2008’de Gent’teki Tolpoort patates kızartması varmadan birçok yazıma da sızar “frit”. fritürü” seçiliyor Tolpoort. 2 Mayıs’taki açılışında tam 1 ton tezgâh, yıllar sonra onun hayatını değiştiriyor. tezgâhını devralıyor. El yapımı dana yahni Belçika çapında çok sayıda Türk kökenli, Evet, Belçikalılar kendilerine patates kızartmasını bedava “frit” satan bir Türkü birincilikle dağıttı. O gün ön cephede dev ödüllendiriyor. Bazı müşteriler gibi “1 ton patates kızartması, CUMHURİYET YAZARLARI, CUMHURİYET YAZARLARI, 12. SARIYER sırf Flaman usulü dana yahni sosu 1 ton gülücük” yazması bedava 4. ESKİŞEHİR KİTAP FUARI’NDA için Fransa’dan Lille’den kalkıp mutluluğa ilgiyi artırıyordu. EDEBİYAT GÜNLERİ’NDE OKURLARIYLA BULUŞUYOR geliyor. Soslar orijinal, patates yerli. Keçe OKURLARIYLA BULUŞUYOR Gent Şehir Müzesi (STAM) “Bizde çakma olmaz” diyor. ve Gent Belediyesi Miras Döner ve pizza Bölümü’nün göç tarihçisi Tina SÖYLEŞİ-İMZA De Gendt ile gerçekleştirdiği Anvers’teki Ninja adlı “Kilometrekare” projesinin lokantada Belçikalı Jules 2024’te “Avrupa Mirası Ödülü”nü Koninckx’in İzmir’de öğrendiği 25 MAYIS almasında da payı büyük Rıfat’ın. yaprak döneri hem Türklere Tarih kitaplarına girememiş hem Belçikalılara “Osmanlı’nın SÖYLEŞİ tarihi keşfetmek için Gent’i sağlıklı yiyeceği” diye satması kilometrekarelik alanlara bölüp gibi Tekin de Belçika’nın “frit”ini büyüteç altına yatıran De Gendt’i Belçikalılara pazarlıyor. (Lütfen “ÖYKÜCÜLÜĞÜMÜZÜN arayıp Belçikalı komşularına tarihi Belçikalılara, ülkedeki en iyi YÜZ YILI” anlatmak istediğini söylemiş ve İtalyan pizzacıları işletenlerin proje öyle başlamış. de aslında Türk olduğunu 14.00 HÜRRİYET YAŞAR M. SADIK ASLANKARA Alcı ailesi, Tolpoort’un ikinci söylemeyin!) O da bir başka şubesini 24 Nisan’da Edmond Van tereciye “tere” satma vaziyeti. İMZA Beverenplein’de açtılar. Üstelik Ama belki de mesele tam mekân da tanıdık: 24 yıl boyunca bu değil. Frit sadece bir sokak MUSTAFA BALBAY mahallenin simgesi olan Frituur lezzeti değil. O kâğıt külahların HÜRRİYET YAŞAR Nancy. (ya da karton kutuların) içinden 25 MAYIS M. SADIK ASLANKARA 14.00 geçmişin sıcaklığı sızıyor. Göçün, EREN AYSAN 1 ton patates, 1 ton gülücük aidiyetin, belleğin kokusu bu. Ve İç mekân baştan sona bu yüzden, Gent ya da Brüksel 15.00 yenilenmiş ama geçmiş sokaklarında yürürken burnunuza unutulmamış: Nancy’nin büyük bir koku gelirse… Bilirsiniz ki o bir fotoğrafı, duvarda baş köşede dükkânda sadece kızartma değil, EREN AYSAN ÖZCAN KARABULUT ESKİŞEHİR TİCARET ODASI duruyor. “Bu sadece dükkân bir hikâye pişiyor. Bir külah ya açmak değil, bir bellek aktarımı” da kutu patatesin içine sığıyor TÜYAP FUAR MERKEZİ diyor Rıfat Alcı. Bir ritüel her köşede bir göç hikâyesi. Ve neredeyse. Bir çocuğun büyüyüp bu yüzden bazen, tereciye frit kendi geçmişinin kokusunu satmak bile geleceğe umutla bugüne taşıması. bakmanın başka bir yoludur. Diğer taraftan Brüksel’de de benzer bir gelişme yaşanıyor. erdincutku@yahoo.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle