12 Kasım 2025 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
de bu sırada, çıkmaza girdi 9 KASIM 2025 PAZAR 2 PAZAR YAZILARI ve böylece 15 Temmuz 2016 kalkışmasından sonra 20 Temmuz’da OHAL ilan edilmesiyle, “İkinci Silivri Trajedisi Dönemi” başladı. 16 Nisan 2017’de yapılan ve o zamanki yasalara göre ‘Yaşam, insanlığın geçersiz olan oyların da geçerli İkinci Silivri sayılmasıyla sonucu “Evet” olarak (resmi sonuçlar açıklanmadan) “Atı trajedisinde alan Üsküdar’ı geçti” denilerek ilan edilen halkoylamasından sonra, anayasa ihlalleri Gezi Direnişi ve 28 Şubat Davaları üzerinden İkinci Silivri Trajedisi en büyük yalanı!’ dönemi iyice belirginleşti. irinci Silivri Trajedisi “İkinci Silivri Trajedisi Dönemi” Dönemi”, Ahmet davaları, Kürt Politikacılar, Gezi “BNecdet Sezer’in ç kişi. İki genç Direnişine katılanlar ve 28 Şubat cumhurbaşkanlığından ayrılma adamla bir genç Komutanları ile YÖK Başkanı olarak zamanı olan Haziran 2007 Ükadın. Üçü de üç koldan uygulamaya kondu. tarihinde başladı. tepeden tırnağa karalar Bugünlerde CHP’ye ve 17-25 Aralık 2013 tarihinde içinde. Gökyüzü gibi. belediyelere yönelik olarak doruk FETÖ savcıları ve polisleri noktasına ulaştı! Kara bulutlar neredeyse tarafından AKP iktidarı HHH yere değecek. Yağmur mensuplarının evlerine yapılan Bu “İkinci Silivri Trajedisi yolsuzluk baskınlarıyla son buldu. yağdı yağacak. Az ötede Dönemde” İktidar, Anayasa İktidar 2014 yılından itibaren, yaşlı iki rahibe ayaklarını Mahkemesi kararlarını “1. Silivri Trajedisi Dönemi” sürüye sürüye toprak tanımayarak ve böylece net bir zamanındaki Ergenekon, Balyoz, yolda yürüyor. Başları “Anayasa İhlali” gerçekleştirerek Casusluk ve Odatv davaları gibi önlerinde. Uzun etekleri “Sivil Darbe”sini kurumlaştırıyor. davaların, Fethullah Gülen Terör Her ne kadar AİHM kararlarına yere sürünüyor. Kara Örgütü, Paralel Devlet Yapılanması, uyulmaması bile Anayasa ihlali giyimli genç kadın elini FETÖ/PYD tarafından kurulan anlamına geliyorsa da bu yazıda kumpaslar olduğunu belirtmeye uzatıp mezar taşını özellikle Anayasa Mahkemesi başladı. okşuyor, üzerindeki siyah üzerinde durduğum için, ilk Bu altı-yedi yıl boyunca, Türk haça dokunuyor. Yüzü net ihlalin, TİP Milletvekili Can Silahlı Kuvvetleri, FETÖ’cü bembeyaz. Ölü gibi. Bütün Atalay’ın salıverilmesi kararına savcıların, yargıçların ve polislerin mezarlığı dolaşıyorlar. uyulmaması konusunda ortaya kurdukları “kumpaslarla” çıktığı belirtilmelidir. Bazı mezarlar ve yılın her mevsiminde yaşıyor. 19. yüzyılda eskimiş. Elinde büyük bir darmadağın edildi... Derken ikinci net ihlal, şehir üzerlerindeki haçlar ile “Kozmik Oda”ya bile girildi ve güzel. İnsanların ilkyazda büyütülen mezarlığa 1824 şişe kırmızı şarap. “Ne plancısı Tayfun Kahraman kararı en mahrum savunma bilgileri pek ilgileniyorlar. Gençten çiçek kokularını genzine yılında bir de Yahudi bakıyorsun onlara?” diye konusunda ortaya çıktı. yurtdışına sızdırıldı... bir adam görünüyor, çektiği, kent yazının mezarlığı eklenmiş. Eski homurdanıyor. Bomboş “İkinci Silivri Trajedisi Genel Kurmay Başkanı, Terör koşar adım yanlarından bunaltıcı sıcağında ve değişik şekildeki 1600 bakışlarını taşlarda Dönemi”ndeki Gezi Parkı Direnişi Örgütü Lideri olarak yargılandı ve geçiyor. Peşinden büyük ağaçların mezar taşı 1963 yılında gezdiriyor. “Ben hepsini Davasında, haksız ve hukuksuz mahkûm edildi ancak Anayasa olarak mahkûm edilenlerden gelen siyah serinliğine “korunması gereken tanıyorum” diyor ve Mahkemesi kararıyla cezaevinden Tayfun Kahraman için AYM kurt köpeği, sığındığı, tarihi eserler” kapsamına salıverildi... yoluna devam ediyor. Genel Kurulu, adil yargılanma TSK’de yapılan kırım ve kadının kara güz alınmıştı. Gözden uzaklaşıyor. hakkının ihlal edildiğine ve düzenlemeler, 15 Temmuz eteklerini uzun aylarında Hoppenlau’nun Yahudi AHMET ARPAD yeniden yargılanması gerektiğine 2016’daki Askeri Darbe Eminim onlar yazdı uzun kokluyor. yaprakların mezarlığı bölümünü oyçokluğuyla karar verdi. kalkışmasını hazırladı. Mezarlık artık iyice Sonra en yakın arasında korona öncesi her yıl Ama bu karar da İstanbul Ayrıca yine bu davalar yoluyla, ıssız. Kara giysililer ağaca doğru yürüyor. dolaştığı, kışın kartopu yurtdışından gelen 13. Ağır Ceza’nın Can Üniversitelere ve medyaya da el de aniden ortadan Önden giden efendisini oynadığı bir park- Atalay kararında olduğu yüzlerce Stuttgart kondu. gibi direnmesiyle, bu pek umursadığı yok. mezarlık. kaybolmuş. Görünürde Kumpaslar yoluyla, hem topluma doğumlu Yahudi turist de satırlar yazıldığı sırada hâlâ büyük bir korku salındı hem Her ağaç altını koklayıp yoklar. Eve gitmeli. geziyordu. İkinci Dünya uygulanmamıştı. Türkiye’nin “Demokratik Laik ve Kentin göbeğinde şöyle bir duruyor. Genç Hava yağmura çevirecek Savaşı öncesi Hitler’den Tayfun Kahraman’ın avukatı bir Sosyal Hukuk Devleti” yapısını adam sesleniyor. Boşuna. mezarlık gibi. Ötelerde bir yerde kaçan bu insanlar ve üst mahkemeye itiraz etti. oluşturan kurumlar yerle bir edildi. Yağmura yakalanmak şimşekler çakmaya 1626 yılında Stuttgart onların çocukları, doğup Türkiye Barolar Birliği de AYM En sonunda da bütün bu istemediği belli. Yerden başladı. Ağaçlar kent duvarlarının dışında büyüdükleri topraklara korkunç haksızlık, hukuksuzluk kararına uyulmamasının net bir bir dal alıp atıyor. Kurt yıldırım çeker, derler. büyük bir yeşil alana uzun yıllar sonra Anayasa ihlali anlamına geldiğini ve adaletsizliklere büyük bir Neme lazım... Arkama destek veren İktidar, “Allah belirterek (ne yazık ki o da İktidarın köpeği ileri fırlıyor. Adam kurulan Hoppenlau tekrar geldiklerinde, denetiminde olan) Hâkimler ve beni affetsin, ben yanlış yaptım, dönüyorum. İrkiliyorum. hızlanıyor. Ağaç ve mezar Mezarlığı bugün kentin bu mezarlıkta yatan bütün sorumluluk FETÖ’nündür” Savcılar Kurulu’na başvurdu. Duvara birileri kocaman taşları arasında gözden göbeğinde. Wilhelm Hauff, akrabalarını da ziyaret diyerek bu korkunç yıkımın HHH kayboluyorlar. Gustav Schwab, Christian etmeden dönmüyordu. kara harflerle yazmış: sorumluluğundan (güya) kurtuldu. Özetle İktidar, “Birinci Silivri Stuttgart’ın Hoppenlau D. Schubart gibi ünlü Tarihi mezar taşlarındaki “Yaşam, insanlığın en HHH Trajedisi Döneminde” FETÖ Mezarlığı eski ağaçları yazar ve şairlerin yanı sıra kimi İbranice yazılar ve büyük yalanı!” Hemen Derken AKP, 7 Haziran 2015 ile birlikte hazırladığı siyasal, ve geniş gezinti yolları Württemberg eyaletinin rakamlar zor okunuyor. az önceki kara giysili seçimlerinde iktidarı kaybetti ama toplumsal ve hukuksal yapı Cumhurbaşkanı seçilmiş olan üzerinde gerçekleştirdiği “İkinci ile daha çok bir parkı tanınmış kişileri de 18. Birden ağaçların gençleri anımsıyorum. Erdoğan, hükümet kurma görevini Silivri Trajedisi Döneminde”, andırıyor. Kentin ve 19. yüzyılda buraya arasından yaşlı bir Eminim onlar yazdı. CHP’ye vermedi ve 1 Kasım’da Anayasa İhlali yaparak göbeğinde mezarlık ve gömülmüş. Hoppenlau’da adam çıkıyor. Sakalları seçimleri tekrarlattı. “Anayasasızlık” yoluyla, “Sivil park bir arada. Hoppenlau kentin 250 yıllık tarihi uzamış, üzerindeki palto mail@ahmet-arpad.de Başlatılmış olan “Açılım Süreci” Darbe”sini kurumlaştırıyor! İkinci el pazarına düşen anılar ‘Operadaki Hayalet’ ve avaların iyice soğuduğu eski fotoğrafları incelerken dalıp parayı incelediğimizde çoktan BİROL KILIÇ şu günlerde İsveç’te bit gitmişim. Düğün fotoğraflarıydı yürürlükten kalktığını fark etmiştik. Türkiye’de yüzleşme Hpazarlarına nur yağıyor. bunlar. Gelinle damat el ele Danimarka’da Türkçe Hafta boyunca evde, işyerinde tutuşmuşlar, gözlerinden kitaplar satan bir peradaki Hayalet”, sahneye taşıyan bir alegoridir. şehir” aziz İstanbul. Çünkü geçen tekdüze yaşam, hafta mutluluk okunuyor. kitabevi kapanmış, “OAndrew Lloyd Phantom’un maskesi, bazen tiyatro sahnede değil, sonunda yerini derin bir sokak Bazı fotoğrafların kitapları Webber’in 1986’da sahneye izleyiciye kendi maskeleriyle yaşamın ortasında oynanıyor. uğultusuna bırakıyor. İnsanlar arkasında çekildiği arkadaşıma koyduğu ve dünya çapında yüzleşme olanağı sunar. Sahne Phantom sahnede lüks alışveriş merkezleriyle tarih de var, bağışlamıştı. klasikleşmiş bir müzikal. ve müzik, izleyiciyi maskelerini maskesinin ardına saklanırken yetinmiyor, küçük meydanlarda, neredeyse yüz yıl Malmö’deki bir Paris Operası’nın yeraltında sorgulamaya iter. izleyici kendi çağının karanlık yaşayan, müzikle var aynasına bakıyor. O maske kilise avlularında kurulan ikinci geçmiş aradan. apartmanın olan Phantom ile genç Maskenin ardındaki sadece bir yüzü değil, bir el pazarlarına koşuyor. Eski Fotoğraf bodrum soprano Christine’in trajik toplumu da gizliyor. Viyana Ve işte o an… Raimund giysiler, radyolar, gramofonlar, albümleri ikinci katındaki ilişkisi etrafında şekillenir. sahnesinde gördüğümüz Theater’ın loş ışıkları altında fotoğraf albümleri kulaklara eski el pazarlarına depoda yıllarca Phantom’un yüzü doğuştan o kırılgan ruh hali, aslında Phantom’un maskesine yaşanmışlıkları fısıldıyor. düştüğüne göre durdular. çirkindir, çocukluğu acılarla adalet arayışında bastırılan bakarken aklım Türkiye’ye İsveç’e ilk geldiğim olup bitenleri Çenet Türkiye’ye örülüdür. Taktığı maske hem bir vicdanın yankısıdır. Bir gidiyor. Bir zamanlar “adalet”, yıllardı. Harıl harıl İsveççe kestirmek zor taşınırken o kendini saklamanın hem de zamanlar Türkiye’de “adalet”, “kalkınma” ve “özgürlük” öğreniyorduk. Bir değil. İsveç’te kitapları ne yaptı 1930’lu yıllar, İsveç toplumun güzellik takıntısına “kalkınma” ve “özgürlük” vaatleriyle iktidara gelenlerin gün öğretmenimiz çocuklar bilmiyorum. karşı bir direnişin simgesidir. vaatleriyle iktidara gelenlerin, taktıkları maskeler geliyor sınıfa renkli, güzel anne babaları Yıllar önce Lund Yirmili yaşların başında 3Y diye tanımladıkları gözümün önüne. Bugün bir kazakla geldi. öldüğünde geride kalan kentinde ölen arkadaşım Kazım ALİ HAYDAR olduğum 1989’da, üniversite “yolsuzluk, yasaklar ve o maskelerin ardında Hep birlikte, “Ooo! eşyalarla ilgilenmiyor. Çalışkan’ın eşi Döne, “Kazım 30 yıl NERGİS eğitimim sırasında Theater yoksullukla mücadele” yoksulluğu derinleştiren, Kazak da size çok İkinci el eşya toplayan boyunca Türkiye’den İsveç’e kitap an der Wien’de bu müzikali söylemiyle taktıkları ve bizim yolsuzluğu sistemleştiren, yakışmış” dedik. O da bir firmayı çağırıp “Ne taşıdı. Ölünceye dek onları gözüm izlemiştim. Biletler ucuzdu, yasakları sıradanlaştıran bir de umutla alkışladığımız hiç saklamadan ikinci el pazarından varsa al, götür; evi bize boş ve gibi koruyacağım. Çocuklar, onları sahne büyüleyiciydi. maskeler geliyor gözümün gerçeklik var. Phantom’un aldığını söyledi. temizlenmiş olarak teslim et!” okuyup anlayacak kadar Türkçe 2025’te aynı oyunu yeniden maskesi, adaletin ve önüne. Bugün o vaatler birer Bit pazarlarından giyinmek diyorlar. Sonra da evi emlakçıya bilmiyorlar. Kitapları Türkiye’ye izlediğimde, 37 yılın insan onurunun üstünü sahne kostümü gibi görünüyor. aramızdaki bazı göçmenlerin verip üçe beşe bakmadan satış göndermek zor, taşıma ücretleri nostaljisiyle etkilendim. Farklı örten her ikiyüzlülüğün Maskeleriyle büyülediler, değer yargılarıyla örtüşmeyen, parasını paylaşıyorlar. çok pahalı. İsveç kütüphaneleri sahneleme ama aynı içsel yansıması gibi. Viyana’da sonra iftiralarla adaleti kalkan açıklanmaması gereken ise denetimlerinden geçmemiş yankı. Zaman değişmişti ama Phantom’un maskesini yaparak susturmaya çalıştılar. Eski paralar bir durumken İsveç’te ise kitapları kabul etmiyor. Benden “hayalet” hâlâ oradaydı. izlerken gözümün önüne hep Sanatın içinde olmak, onu yadırganmadan paylaşılan bir sonra ne olacak bu kitaplar?” İstanbul düşüyor. Unutmak Arkadaşım İbrahim Çenet, izlemek ve onunla düşünmek Phantom’un maskesi yaşam biçimiydi. diye sormuştu. Benzer duruma istediğim ama unutamadığım, İsveç’e gelir gelmez “bit pazarına böyle bir şey: Gerçeği perde “Operadaki Hayalet”, doğduğum “haksızlıkların ve üç yıl önce yaz tatilinde gittiğim nur yağdığını” fark ederek ikinci arkasından görmek. Yer değiştiren anılar karşılıksız aşkın, dışlanmışlığın adaletsizliğin bol olduğu Muğla Akyaka’daki Oktay Akbal el pazarcılığına başladı. Birlikte Bu yüzden Atatürk’ün ve toplumun en zayıflarını Kütüphanesi’nde de tanık “Olur mu öyle şey!” diye İsveç gazetelerine, “Eski eşyalarınız 29 Ekim 1933’te, koruyamayan düzenin olmuştum. Kütüphanemdeki çift karşılık verirken aslında “Bit alınır, eviniz temizlenmiş olarak Cumhuriyetin hikâyesidir. Müziğin ve sözlerin kitaplardan bazılarını bağışlamak pazarından giyinmeyi teslim edilir” şeklinde ilanlar 10’uncu yılı büyüsü, izleyiciyi karanlığına istediğimde, “Hiç yerimiz yok, size yakıştıramadık” veriyor, gardıroplardan nedeniyle yaptığı götürür. Phantom’un “Benim bağışlanan kitapları apartman konuşmada der gibiydik. topladığımız giysilerin için şarkı söyle!” çağrısı, boşluğuna, merdivenlere koymak söylediği şu söz Öğretmenimizse ceplerinden çıkan sadece bir melodi değil, bir zorunda kalıyoruz” yanıtı almıştım. bugün daha da aynı yerden bir zincir, yüzük gibi kimlik ve aidiyet arayışıdır. Kütüphaneler süslü vitrinlere anlamlı: çift de ayakkabı değerli takıları Phantom’un maskesi dönüştü. Bir zamanlar yaşamın “Sanatçılar el aldığını, ölen kişinin yalnızlık, öfke ve öpmez, sanatçıların vazgeçilmez parçaları olan kitaplar haftaya getirip yakınlarına reddedilmişliğin metaforudur. eli öpülür.” yavaş yavaş evlerden uzaklaştı; göstereceğini teslim ediyorduk. Günümüzde de benzer Yaşasın yerlerini bardak, çanak ve aile dile getirdi. Sandıkların, maskeler takıyoruz: sosyal Atatürk’ün “muasır fotoğraflarına bıraktı. İsveç’te ikinci çantaların içinden medya, iş yaşamı, aile medeniyet” İsveç’in bit pazarları, yalnızca el pazarları, eski mektuplar, rolleri… Modern insanın hedefiyle çizdiği, eşyaların değil, tarihin de dolaştığı sadece eski pullar, faturalar gizlediği yüzlerin simgesidir. adaleti yüksek, yerler. Bir gün biz de uçmağa eşyaların değil, çıkıyordu. Bir gün Bu müzikal, sadece bir çağdaş, bağımsız, erdiğimizde, geride bıraktığımız anıların da yer depoya koyduğumuz aşk hikâyesi değil, insan 1930’lu yıllar, İsveç 102 yaşındaki Türkiye kitaplarımız, fotoğraflarımız, ruhunun çatışmalarını ve değiştirdiği yerlerdir. kitaplardan birinin Cumhuriyeti. eski eşyalarımız sessiz tarihimizin toplumsal yargılara karşı Her eskici tezgâhı size yitik arasında kâğıt para bulmuş, savunma mekanizmalarını tanıkları olacaklar. b.kilic@neueweltverlag.at bir yaşamın sessizliğini fısıldar. “Bununla kendimize ziyafet alihaydarnergis@gmail.com Tezgâhın birinde siyah-beyaz çekeriz” diyerek sevinmiştik. Ama
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle