24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
gorus@cumhuriyet.com.tr 4 MART 2024 PAZARTESİ 2 olaylar ve görüşler Belediye başkanı nasıl olmalı? veya mahalleden, yıllar geçse de kasabamızdan en büyük kentlerimize Kuşku yok ki bu sürdürülebilir bir ÜlkÜ Sarıtaş unutulmayan. kadar hepsi birbirinin kopyası, üst durum değil. Çarpık kentleşmenin yol oruya yanıt vermeden önce nasıl Şimdilerde belediyeler kentlerde üste konulmuş kibrit kutularını açtığı trafik karmaşası, köylerin yok bir kentte yaşamak istiyorumun bir sokağa bir caddeye veya boş bir andırır, birçoğu imar planlarına aykırı edilmesi, kentlerde yaşanan nüfus Anımsatmakta Scevabını verelim. Hepimizin alana o kentin mimari dokusunu ve ilk depremde yıkılma tehlikesi patlaması, başta su olmak üzere doğal hafızalarında doğduğumuz, yansıtan bir ev maketi yaparak olan apartmanlarla dolu. Hiçbir kaynaklarda yaşanan kısıtlılıklar, yarar var... Gericiler, büyüdüğümüz ve bir zamanlar kanımca nostalji yapmak ve kentimizin mimari kimliği yok. hepsinin sonucu oluşan ve artarak yaşadığımız kentlerin siluetleri vardır, yaşatmak istiyorlar. Oysa kentin Özgün kent mobilyası yok. devam eden iklim krizi, sürdürülebilir ittifaklarını da yer çoğu kez özlemle bahsettiğimiz... mimari dokusunu yaşatmak en güzeli Kentlerin içinden geçen akarsuların bir yaşamı olanaksız kılacak. aranlık zihniyetin en büyük Sokaklar, mekânlar, sesler, değil mi o kenti açık hava müzesine üzeri betonla kapatılmış, oysa Bugün bu olumsuzluklara dur korkularından biri özgür düşünce kokular, renklerdir bunlar, bir kentin dönüştürmek. Tam da o kentin yerel Avrupa’da içinden nehir, ırmak veya diyebilirsek gidişi tersine çevirebiliriz. Kve çağdaş toplumdur. Soran, dokusunu oluşturan. En çok da yöneticisi belediye başkanının asli dere geçmeyen kent yok gibi. Bütün “Ben ne yapabilirim” demeden, sorgulayan, merak eden, eşitlik ve özlemini çektiğimiz 2-3 katlı bahçeli görevi. bunların sorumlusu kim? Kuşkusuz her birimizin yap-bozun bir paçası adalet isteyen herkes onun için tehdittir. evler; devasa ağaçların gölgesinde Kentlerimizin mimari dokusunu tek bir kişiyi günah keçisi ilan olduğumuzu düşünerek, “Ben Toplumun hangi katmanında, hangi caddeler, sokaklar; nice çocuğun koruyarak, kuşkusuz onları afetlere etmek haksızlık olur. Ama belediye yoksam bir eksiğiz” sorumluluğu ve yapısında olursa olsun iktidar zırhını sınıflarında ve koridorlarında nefes karşı güçlendirerek ya da olmuyorsa başkanları yereli bilmesi gereken en “az tüket, çok üret” mantığı ile kişisel bırakmamak adına, dini siyasete alet alıp verdiği eski ama eskimemiş mimari dokuya uygun yenisini önemli kişi olmaları nedeniyle baş önlemleri almaya çalışarak, bize eden de demokrasiyi sadece sandığa okullar; birbirinin varından yoğundan yaparak kentleşme çevremden sorumlusu bu ucube kentleşmenin. betonu değil doğayı vaat eden yerel gitmekle sınırlandıran da hak hukuk haberi olan, sevinçte tasada duyduğum ve benim de özlemini Sonrasında merkezi yönetim, yöneticileri seçip iyiye gidecek yola söylemine çıkarına uygun olduğunda birleşen komşular, kadim dostlar; bel bağlayan da ne yazık ki boldur. çektiğim olgu. Ancak gerçek yaşam mimarlar, mühendisler ve tabii ki çıkabiliriz. Unutmayalım, başlangıç Tarikatlar, şeyhler, hurafelerle dolu arkadaşlıklar askerden, okuldan böyle değil ne yazık ki. En küçük toplum. bitirmenin yarısıdır. anlatımlar, altın varaklı yaşamlar ve peşlerinde koşan, koşturulan müritler... Kimi güç çıkarlarının hesabında, kimi cahilliğin, çaresizliğin, mecbur bırakılmışlığın pençesinde bu gerici düzeneğin bir şekilde parçası olur. Laikliğin temelleri Hiç kuşkusuz bir asır önce karanlık kafalara karşı meydan okuyan Atatürk bağımsız, laik, hukuk devleti ilkeleriyle kurduğu modern Türkiye Cumhuriyeti’nin Aydınlanma ışığıdır. Onun ilerici görüşüyle birlikte, genç Cumhuriyetin ilanından sadece bir yıl sonra 3 Mart 1924’te kabul edilen “3 Devrim Yasası” laiklik ilkesinin de temel taşlarıdır. Bu devrimlerin 100. yılını önceki gün kutladık, ülkemiz için anlamını bir kez daha haberlerimizle, köşe yazılarımızla sizlere aktardık. Karşıdevrim adına hayallere kapılıp “mürit” avına çıkanlara bir kez daha özet haliyle hatırlatmakta fayda var: Ülkemizde 1924’te kabul edilen yasalarla din ve devlet işleri birbirinden ayrıldı, medreseler kapatıldı. Halifelik kaldırıldı. Şeriata karşı set çekildi. Kız, erkek ayırmadan eşit, çağdaş, laik, bilimsel eğitim kanunlaştırıldı. Laiklik ilkesinin ise anayasanın “devletin değiştirilemez” temel nitelikleri arasında yer aldığının altını çizelim. Ancak yasalara karşın son dönemde iktidar ve ona yakın çevrelerin uygulamaları kafalarda soru işareti yaratmakta. Örneğin tarikat, vakıf vb. dini temelli yapılarla devletin pek çok kademesinde işbirliğinin çekinmeksizin artması, okullara imamların sokulması gibi... Küresel çapta öngörülemezliklerin arttığı bir dönemde, Türkiye gücünü laik, akıl ve bilim temelli eğitim anlayışından yana mı kullanacak yoksa şeriat heveslisi, ümmet hayali peşindekilere mi alan açacak?... Kadınlar haklarının peşinde Geçen hafta Devrim Yasalarının 100. yıldönümünüydü. Bu cuma ise 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü... Türk kadını, 1926’da Medeni Kanun’un kabulüyle çağdaşlığa adımını attı. 1930’da belediye seçimlerine katılma, 1934’te de seçme ve seçilme hakkını elde etti. Hepsi Milli Mücadele’den sonra Atatürk’ün hızla yaşama geçirdiği devrimlerin sayesinde. Yıl 2024... Kadın hakları açısından tablo iç açıcı değil, şiddet ise son bulmuyor. Gerici girişimler ana okullara kadar sızabiliyor. Tüm baskılara karşın kadınların hak arayışının, eylemlerin sürmesi ise umut veriyor. Karanlık zihniyet, kafa karışıklıklarının olduğu dönemi sever. Bu nedenle de seçim sürecindeki kısır siyasi kavgaların gölgesinden artık çıkmak gerekiyor. Karşıdevrimcilere karşı birlik ruhu önemli. Bir de iktidar uğruna gericilerle işbirliğine kılıf bulanlara bir hatırlatma, o zihniyet hedefine ilerlerken birlikteyiz der, sonra ilk iş yanındakini yok eder. Farklı açılar barındırsa da İran’daki “İslam Devrimi”nde yaşananlar, Afganistan’da Taliban gibi... Bizim çizgimiz ise belli. Umudu yitirmeyiz, mücadeleden vazgeçmeyiz. Attığımız manşet gibi; devrimler geri döndürülemez! Narenciyeler tehlikede... Seçimlere günler kaldı. Referans gazetesi Cumhuriyet, gelişmeleri tüm açılarıyla sizlere aktarıyor. Gazeteden, yerel yönetim ekine, portala bu konuda tüm muhabir, yazar kadrolarımızla yoğun çalışma içindeyiz. Geçen hafta yankı bulan manşetlerimizden biri de Ankara Temsilcimiz Sertaç Eş’in CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile yaptığı söyleşiydi. Kuzey Ormanları’ndaki yıkım da gündemimizde. Şeyda Öztürk imzalı haberde, Çatalca’da kalker ocağı için başvuruda bulunulduğu, Tekirdağ’da ise RES kurulması girişimi olduğu belirtildi. Didem Ernez’in haberinde ise üretici ile market rafındaki fiyat makasının limonda yüzde 634, portakalda yüzde 572’yi bulduğu aktarıldı. TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar’ın şu uyarısı dikkat çekiciydi: “Üretici ürününü toplayamadı, sahip çıkmazsak narenciye bahçeleri yazlık evlere dönüşebilir...” Beton, rant zihniyetinin doğaya düşmanlığı ortada da bu kez savaşları doğal vitaminle demek!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle