02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ [email protected] 11 5 AĞUSTOS 2020 ÇARŞAMBA Temmuzda, tüketici enflasyonu aylık bazda yüzde 0.58 arttı, yıllıkta yüzde 11.76’ya geriledi Ulaşıma zam yağdı Covid19 salgını kapsamında atılan normalleşme adımları, temmuz ayında ulaşım fiyatlarını patlattı. Bu harcama grubunda, Haziran 2020’ye göre artış yüzde 2.44 oldu. Covid19 salgını ve TÜİK’e atamalar sonrası daha da alevlenen “resmi veri” tartışmaları devam ederken, tüketici enflasyonu yurttaşın alım gücünü her geçen gün daha çok eritiyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) “Tüketici Fiyat Endeksi, Temmuz 2020” raporuna göre, tüketici enflasyonu (TÜFE) temmuzda bir önceki aya kıyasla yüzde 0.58 artarken, yıllık TÜFE baz etkisiyle yüzde 11.76’ya geriledi. Yıllık oran Haziran 2020’de yüzde 12.62 idi. Ayrıca Temmuz 2020’de ilk 7 aylık enflasyon yüzde 6.37, 12 aylık ortalama yüzde 11.51 arttı. 253 maddede artış Ana harcama gruplarına bakınca, temmuzdaki aylık enflasyonda gıda düşürücü, ulaşıma ise artırıcı yönde etki yaptı. Aylık TÜFE en büyük ana harcama gruplarından gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 1.28 düşerken, ulaştırmada yüzde 2.44 arttı. Giyim ve ayakkabıdaki yüzde 3.48’lik gerileme de enflasyon üzerinde düşürücü etki yaparken, ev eşyasındaki yüzde 2.38, lokanta ve otellerdeki yüzde 1.22 ve haberleşmedeki yüzde 1.76 artışlar dikkat çekti. Ana harcama gruplarında yıllık bazda en yüksek TÜFE yüzde 21.78 ile alkollü içecek ve tütünde. TÜİK’e göre, Temmuz 2020’de TÜFE’de kapsanan 418 maddenin 111’inde ortalama fiyatı düşerken, 54’ünün fiyatında değişmedi. 253 maddenin ortalama fiyatında ise arttı. Mal ve hizmet bazında aylık en yüksek fiyat artışı yüzde 61.86 ile yurtiçi bir hafta ve daha fazla süreli turlarda yaşandı. Ulaşım ana harcama grubunu da ilgilendiren maddelerden LPG ücreti yüzde 9.40, motorin fiyatı yüzde 4.48, benzin fiyatı yüzde 4.30 zamlandı. Temmuzda en yüksek aylık fiyat düşüşü ise yüzde 37.78 ile taze fasulyede görüldü. ‘Çekirdek’ iyileşti Öte yandan temmuzda, enflasyon açısından önemli göstergelerden olan ve “çekirdek enflasyon” olarak nitelenen “B” (İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç) ve “C” (Enerji, gıda ve alkolsüz içecekler, alkollü içkiler ile tütün ürünleri ve altın hariç) endekslerinde de gerilme oldu. Yıllık bazda, haziran ayında yüzde 11.95 olan “B” endeksi temmuzda yüzde 10.49, yüzde 11.64 olan “C” endeksi yüzde 10.25’e geriledi. l Ekonomi Servisi Temmuzu baz etkisi kurtardı TÜFE’yi yorumlayan ekonomistlerden Haluk Bürümcekçi, yıllık gerilemede baz etkisinin ana faktör olduğunu söyledi ve “Gıda fiyatlarının geçen yılın düşüşüne yakın olması nötr etkide bulundu” dedi. Tera Yatırım Ekonomisti Enver Erkan da şu yorumu yaptı: “Mevcut şartların iyileşmesi anlamında enflasyonun genel görünümünde ‘baz etkisi’ dışında somut bir argüman görünmüyor.” Commerzbank ise yayımladığı notta şu konuya dikkat çekti: “Pandemik şokun ne kadar dezenflasyon etkisi yaratacağını söylemek için henüz çok erken. Ancak bunun onlarca yıldır enflasyonu dizginleyemeyen bir merkez bankasının öncelikle faiz oranlarını keskin bir şekilde düşürmesi için bir neden olmadığına dikkat çekmek istiyoruz.” Üretici enflasyonunda sorun büyüyor TÜİK’in “Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksi, Temmuz 2020” raporu, enflasyon sorununun üretici tarafında da büyümeye başladığını ortaya koydu. Bu gelişmenin önümüzdeki aylarda tüketici enflasyonunu daha çok etkilemesi bekleniyor. YİÜFE (2003=100) temmuzda bir önceki aya göre yüzde 1.02 artarken, yıllık bazda da yüzde 8.33’e yükseldi. İlk 7 aylık YİÜFE yüzde 7.98, 12 aylık ortalama yüzde 6.81 oldu. Ana sanayi grupları açısından en yüksek aylık artış ise yüzde yüzde 3.62 ile enerjide. Türkiye’de iflaslar yüzde 31 artacak Yeni bilek güreşiyle TL faizi yüzde 1000’i aştı Borsa İstanbul’da kayıp yüzde 3.5 oldu TL likiditenin son bir yılda atılan adımlarla neredeyse yok olma noktasına geldiği Londra swap piyasalarında, gecelik vadede TL faizi dün yüzde 1050’ye kadar yükseldi. Swap faizi, en son tam gün işlem olan 29 Temmuz’da yüzde 6.8, 30 Temmuz’da ise yüzde 30 olmuştu. Hatırlanacağı gibi Londra swap piyasalarında gecelik vadede lira faizleri Türk Bor bankalarının Londra piyasalarına lira akışını sa durdurmalarıyla Nisan 2019’da yüzde 1200 İstan seviyesine kadar sert yükseldikten sonra bul’da odak noktası haline gelmişti. (BİST), Güncel durumu yorumlayan Rabobank bayram ta Gelişmekte olan Piyasalar Döviz tili sonrası ilk işlem gününde sert değer kayıpları yaşandı. Güne yüzde 1’i geçen primle ve 1143 puana kadar çıkarak Stratejisti Piotr Matys, “Görünüşe göre aynı aracı daha önce kullandıkları ve TL’yi mümkün olduğunca pahalı hale getirmeye çalışarak piyasayı TL’ye karşı bahse girmekten vazgeçmeye çalıştıkları anlaşılıyor. Bunun dolar/ TL’nin 7 liralık başlayan BİST 100 En psikolojik seviyesini deksi, günün ikinci yarı savunma stratejisinin sında gelen satışlarla hız bir parçası olduğunu la değer kaybetti ve 1065 ve TL’de son puana kadar indi. BİST En dönemdeki satış deksi günü de yüzde 3.53 ka baskısı ve düşen yıpla tamamladı ve dünya bor döviz rezervleri salarından ayrıştı. ile ilgili artan Yaşanan düşüşün tek bir habe endişeleri re ya da gelişmeye bağlı olmadı yansıttığını ğını değerlendiren uzmanlar, tem düşü muz ayında dünya borsalarından po nüyorum” zitif ayrışan BİST 100’de algının bu se diye ko fer terse dönmüş olabileceğine işaret nuştu. ediyor. Bazı analistler ise Londra’da TL bulamayan yabancı yatırımcının hisse sa tışına geçtiği görüşünde. Dün ayrıca dolar 6.966.99 lira, Avro 8.188.24 lira arasında iş lem gördü. Euler Hermes, dünya gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYH) yüzde 86.4’ünü temsil eden 44 ülkeyi kapsayan “Küresel İflas Endeksi”ni güncelledi. Endekse göre, 2021 yılı sonunda geriye dönük iki yıllık dönemde iflaslar ortalama yüzde 35 artışla rekor kıracak. İflasların önemli bir kısmının 2020 yılı sonunda ve 2021 yılının ilk yarısında gerçekleşmesi bekleniyor. Karantina önlemlerini hafifletmeye başlayan ülkelerde hayata geçirilen farklı stratejiler ise iflasları geciktirecek. ABD ilk sırada Covid19 salgınının etkisiyle 2021 sonuna kadar rekor kırması beklenen iflaslarda bu yıl liderliği ABD üstlenecek. 2021 yılında ise Avrupa ve Hindistan’ın iflaslarda başı çekeceği öngörülüyor. Endekse gö Özellikle Covid19’un etkisiyle iflas eden şirket sayısının bu yıl 17 bin 200, gelecek yıl 18 bin 400 olması bekleniyor. re 2021yılında iflaslarda 2019’a göre ABD’de yüzde 57, Brezilya’da yüzde 45, İngiltere’de yüzde 43, İspanya’da yüzde 41, Çin’de yüzde 40, İtalya’da yüzde 27, Belçika’da yüzde 25 ve Fransa’da yüzde 25 artış bekleniyor. Zombilere dikkat Raporda bu oran Türkiye için yüzde 31 olarak öngörüldü. Rapordaki tahminlere göre, Türkiye’de iflas eden şirket sayısı bu yıl yüzde 22 artışla 17 bin 200, 2021’de ise yüzde 7 artışla 18 bin 400 adet olacak. Sonuçlarını değerlen diren Euler Hermes Türkiye Üst Yöneticisi Ahmet Ali Bugay, “Politika yapıcılar artık çok daha hassas bir dengeyi yönetmek zorunda. Dengeleyici önlemlere erken son vermek ve küresel ekonominin geç toparlanması durumu daha da kötüye götürebilir. Diğer yandan şirketlere sağlanacak desteklerin artırılması iflasları sınırlayabilir. Bu da orta ve uzun vadede zombi şirketlerin artmasına neden olabilir” dedi. Bugay, ayrıca alacak sigortasının öneminede dikkat çekti. l Ekonomi Servisi Ahmet Ali Bugay ‘Kripto’ hacmi 345 milyar dolar Kripto para piyasalarındaki toplam piyasa hacmi 208.7 milyar doları Bitcoin olmak üzere 345 milyar doları aştı. En yüksek hacimli kripto para birimi olan Bitcoin, bu yıl dördüncü kez aştığı 10 bin dolarlık düzeyin üzerinde hareketlerini sürdürüyor. Top lam 6 bin 46 kripto para biriminin işlem gördüğü 24 bin 474 piyasada, geçen pazartesi itibarıyla son 24 saatlik işlem hacmi 88.1 milyar doları buldu. Analistlere göre, Bitcoin’lerin yüzde 10’u borsalarda bulunu yor. Buna göre, büyük borsalar tarafından tutulan Bitcoin miktarının bu ölçüde düşmesi, 12 Mart’taki çöküşün ardından gelen toparlanmanın etkisiyle hızlı yükselen talepten kaynaklanıyor. l Ekonomi Servisi 800 bin krediye ödeme kolaylığı Garanti Bankası’nın haziran sonu itibarıyla konsolide aktif büyüklüğü 486.7 milyar liraya ulaşırken, ekonomiye nakdi ve gayri nakdi kredi ler aracılığıyla sağladığı desteğin 367.1 milyar liraya yükseldiği, mevduatın 306.9 milyar lira olduğu açıklandı. İlk 6 aylık net kâr ise 3.3 milyar lira oldu. Sermaye yeterlilik rasyosu ise Recep Baştuğ yüzde 17.4. Covid19 salgınının ekonomik etkilerini azaltmak için yürüttükleri çalışmalarla ilgili bilgi veren Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ ise “Bu kapsamda yılın ilk yarısı itibarıyla, yaklaşık 35 milyar TL tutarında 800 bin adetten fazla kredinin ödemesini erteledik ve yeniden yapılandırdık. Diğer taraftan nakdi kredilerde 49 milyar TL’lik bir artış kaydederek ekonomiye sağladığımız desteği önemli ölçüde büyüttük” dedi. l Ekonomi Servisi Ticari kredilerde büyüme sürdü QNB Finansbank’ın, özellikle kurumsal ile ticari krediler alanında büyümesini sürdürdüğü, 30 Haziran itibarıyla 2019’un sonuna göre net kredilerin yüzde 11 artarak 123 milyar liraya ulaştığı açıklandı. Bankanın müşteri mevduatı yüzde 17 artarak 117.1 milyar lira olurken ilk 6 aylık net dönem kârı 1 milyar 272 milyon TL oldu. Genel Müdür Te Temel Güzeloğlu mel Güzeloğlu da, Covid19 pandemisinin toplumsal ve ekonomik etkilerine karşı, banka olarak, tüm önlem ve desteklerini devam ettireceklerini belirterek ”Mart ayı başından itibaren krizden etkilenen müşterilerimizin yaklaşık 496 bin adet kredisinde yeniden yapılandırma, yaklaşık 568 bin adet kredisinde ise öteleme yaptık. Toplam yeniden yapılandırma ve öteleme tutarımız yaklaşık 19.1 milyar TL’ye ulaştı” diye konuştu. l Ekonomi Servisi Döviz sorunu Dövizin fiyatının ucuz kılınması on yedi yıllık AKP hükümetlerinin en önemli kaygısı olageldi. Dövizin fiyatının (dolar ya da Avro kurunun) ucuzluğu bir yandan tüketim talebini kamçılayarak genişleyici bir konjonktür yaratıyor, bir yandan da ithal edilen ara ve yatırım mallarının fiyatlarını ucuzlatarak, enflasyonist baskıları hafifletilmesi işlevi görüyordu. Yerli sanayinin çökertilmesi ve işsizliğin yapısal olarak kalıcı hale dönüştürülmesi pahasına yaratılan bu sanal genişleme, AKP’nin ekonomik mucize öyküsünün temelini oluşturmaktaydı. AKP iktidarının ilk dönemi her ne pahasına döviz anlayışına sadık kalarak, bir yandan kamu mallarının (ve arazilerin) uluslararası ve yerel tekellere özelleştirme adı altında satışı, bir yandan da küresel mali piyasalara çok yüksek oranlı faiz getirisi sunarak geçildi. Küresel ekonomide ABD’nin dış ticaret açıklarına dayalı coşkulu bir genişleme döneminin yaşandığı ve mali piyasalarda finansal köpüklerin oluştuğu bu sanal dünyada, AKP yüksek faiz getirisi sunarak sıcak para akımlarını ulusal piyasaya yönlendirmeyi başarmıştı. Bu sanal genişleme dönemi boyunca doların fiyatı, bizim hesaplarımıza göre, reel olarak yüzde 70’e yakın ucuzlamış ve Türkiye bir ucuz ithalat cennetine dönüştürülmüş idi. Yükselen piyasa ekonomisi olarak yabancı sermayenin en gözde ekonomilerinden birisi haline dönüştürülen Türkiye, kalıcı ve çok yüksek “cari işlemler açığı” sorunu ile bu dönemde tanıştı. Ne var ki 2008/09 küresel finansal krizi bu oyunun artık sonuna gelindiğini gösterdi. Yabancı sermayenin en gözde ekonomisi olan Türkiye, en kırılgan ve dolayısıyla krize de en yatkın ekonomi olarak değerlendirilmekteydi. 2009 sonrasında artık dövizi ucuzlatmak mümkün olmadı; ulusal ekonomi daralma içine sürüklendi. Krizi ertelemek için önce kredi garanti fonu, sonra merkez bankasının politika faizinin düşürülmesi, daha sonra da kamu bankaları aracılığıyla kredi miktarının genişletilmesine çalışıldı. Sonuç daha yüksek enflasyon, daha pahalı döviz ve artık sıcak para girişleriyle canlandırılmaya koşullandırılmış reel ekonominin ve istihdamın çökertilmesi oldu. Yabancı sermaye açısından... Bütün bu öykünün bir de “yabancı” finans sermayesi boyutu var kuşkusuz. Türkiye’yi yükselen bir piyasa ekonomisi olarak bir spekülasyon cennetine dönüştüren bu adımların uluslararası sermaye açısından izdüşümü “finansal kâr”, yani net faiz geliriydi. Uluslararası finansal yatırımcının dilinden konuşursak, söz konusu net faiz geliri, Türkiye’de sunulan faiz oranı ile döviz kurundaki aşınma (eski kavramlaştırmayla devalüasyon) arasındaki farktan kaynaklanmaktadır. Uluslararası finans sermayesi Türkiye’deki işlemlerini elde edeceği spekülatif net finansal getiriye duyarlı olarak sürdürecektir. Aşağıdaki grafikte söz konusu getiri düzeyinin aylar itibarıyla seyri sergilenmekte. Türkiye’nin yükselen piyasa ekonomisi olarak sıcak para akımlarını bir cazibe merkezi olarak çekmeyi başardığı 20032008 döneminde sunmakta olduğu finansal getirinin düzeyi dönem dönem yüzde 50’yi aşmakta idi. Bu dönemde Türkiye’ye yönlendirilen sıcak paraya dayalı döviz bolluğu, reel sektörlerde gerileyen üretkenlik (22 Temmuz tarihli yazımız), yapısal işsizlik ve derinleşen kırılganlıkları örtbas ediyor, sanal ve sürdürülemez bir büyüme öyküsü yaratıyordu. Ancak, yerçekimi yasalarının hiçe sayıldığı bu sanal büyüme süreci, 2009 küresel finans krizi sonrasında şekillenen yeni uluslararası dengelere ayak uyduramaz hale gelecek ve dövizin aşınması sonucunda yabancı sermayenin elde edebileceği net spekülatif finansal getiri önce sıfırlanacak, sonra da eksiye dönüşecektir. Sonuç ise bir türlü yabancı sermaye girişlerinin canlandırılamamasıdır. (Ekonomi dışı siyasi etkenleri bu işlemde şimdilik söz konusu etmiyoruz). AKP “ekonomi idaresi” bu durum karşısında paniğe kapılmış ve her ne pahasına dövizi ucuz tutmak ve sermaye çıkışını durdurmak için rasgele, plansız programsız bir dizi “örtülü” sermaye kontrolünü devreye sokmuştur. Bir yandan da bir zamanlar baş tacı edilen uluslararası finans sermaye şebekesi şimdi düşman olarak gösterilerek, Türkiye’nin spekülatif saldırı altında olduğu teması öyküye ilave edilmektedir. Sonuç ortadadır. Türkiye tahrip edilmiş ekonomi bürokrasisi, deneyimsiz kadroları ve irrasyonel kararları ile zaman yitirmektedir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle