28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 15 MAYIS 2020 Geciktik ama incelemeye değer Byron ve Don Juan’ı (2) OKUDUKLARIM İZLEDİKLERİM On yaşındayken baba tarafından dedesinden miras DÜŞÜNDÜKLERİM tı üzerine çalışıp düşünmek çok büyük çaba gerektirir ve kuşkusuz olarak lord sanı ki bu çabaya na sahip olan Ge değer. orge Noel Gor Kendi payı don Byron (kısa ma ben, yaz ca Lord Byron ya dığı her şeyi da Byron) eğitimini yatılı olarak ATAOL BEHRAMOĞLU elimden geldiğince ve za yüksek toplumsal manım yetti sınıfların çocuk ğince okumak, larının öğrenim gördüğü bir yaşamı ve yapıtı üzerine ya okulda ve ardından Camb zılanlardan da ulaşabildikle ridge Üniversitesi’nde al rimi yine zamanım yettiğin mış. Nasıl bir öğrenci oldu ce okuyup üzerilerinde dü ğuna ilişkin bilgim yok, fa şünmek isterim... kat Don Juan’ın neredey HHH se her satırında mitoloji Don Juan’a dönelim... den felsefeye; sanattan, ede Değerli dostum, ya biyattan, toplumsal yaşa zar, öğretim üyesi Efdal mın hemen her bilgi alanına Sevinçli’den Don Juan’ın göndermeler, notlar, değin dilimize 1914’te çevrilmiş meli, ancak şaşırtıcı, hay olduğunu öğrendim. Eski ranlık verici sözcükleriyle harflerle Muhtar Hâlid ve nitelenebilir. Böylesi bir bil İkbal KitâbHanelerince ya gi zenginliğine, ilgi ve me yımlanan kitabın çevirme rak çokluğuna ve çeşitliliği ni Arif Cemil. Çeviri ne ne şimdiye kadar hiçbir ede sir olarak yapılmış. Efdal is biyat ürününde rastlamadı teğim üzerine bana kitabın ğımı söyleyebilirim. bazı sayfalarının fotoğrafını HHH gönderdiyse de tanıyıp tanı Bir önceki yazıda sözünü yıp unuttuğum eski harfle ettiğim “Childe Harold’un ri sökmek için şu sırada har Kutsal Yolculuğu”ndan ön cayacak vaktim ne yazık ki ce yayımladığı şiirlerinde yok. Bu nedenle çevirinin de romantik akımı ileri bir dili konusunda şu anda bir aşamaya ta şey söyleyemem. şıyan özellik Elimdeki çevi lerin görül ri Halil Köksel düğü bu genç imzasını taşıyor. adamın, Chil Kuşkusuz büyük de Harold’un emek ürünü. İl ilk iki şar ginç bir önsöz ve kısının ya arkada yer alan yımlanışıy gerekli dipnotlar la Lordlar ve bilgilerle de Kamarası’nda zenginleştirilmiş. yaptığı ilk Byron’un talihsiz ve bir sonraki konuşma Byron erken ölümü nedeniyle tamam sının tarihi lanamadan kal aynı yıl için mış olan yapıt de, 1812’de her biri 100200 dir. Konuşmalarının konu kıtalık 17 kantodan oluşu su, hareketin öncüsü sayı yor. 17. kanto yazarın ölü lan Neda Lydda’nın adıyla mü nedeniyle 14. kıtada ke anılan Luddistlerdir. Bunlar, siliyor ne yazık ki... 8’er di fabrikalarda kullanılmaya zelik kıtalar (stanza, bö başlanarak işten çıkarmalara lüm. vb.) abababcc şema neden olan makineleri kıran sına göre uyaklı. Çeviri işçilerdir. O sırada 24 yaşın de dize düzeni (akışı) göze daki Byron ilk konuşmasın tilmiş olmakla birlikte, gö da ve aynı konuda şiiriyle nül uyak düzeninin de ger bu işçileri savunuyor, ikinci çekleştirilmiş olmasını is konuşmasında da onlara ve terdi. Özellikle son iki di rilen idam cezasına karşı çı zenin kendi ararında uyaklı kıyordu. oluşu ki yer yer bu gerçek HHH leştirilmiş tamamlanmışlık Kısa süren ve skandallarla duygusu vermesi bakımın sona eren bir evlilik sonra dan önemli. Hiç değilse bü sında 1816’da bir daha dön tünün de bunun gerçekleş memecesine ülkesinden ay tirilmesi çok da güç olmaz rılarak bir süre İsviçre’de dı.. (Sadece kendim için bu yaşayan, oradan İtalya’ya konuda bir iki çalışma yap geçerek uzun süre yaşadı tım. Değerli çevirmen arka ğı bu ülkede devrimci Car daşla bir gün yolumuz ke bonari hareketi içinde yer sişirse bunu konuşalım is alan, ardından bağımsız terim.) Fakat sonuç olarak lık hareketine katılmak için akıcı ve genelinde başarılı geçtiği Yunanistan’da bula bir çeviri. şıcı bir hastalık sonucunda Byron’u, ne kadar gecikmiş 36 yaşında yaşamını yitiren olsak da yaşamıyla ve bütün Byron’un baş döndürücü yapıtlarıyla çok iyi tanımak, yaşamıyla bu sürelerde yaz bu yaşam ve bu yapıtlar üze dığı şiir, oyun, destan, tra rinde düşünmek, edebiyatı gedya türünde sayısız yapı mız için büyük kazanç olacak. Murat Ongun, İBB çalışmalarının arasında bir de roman yazdı Kendime başka bir dünya kurmalıydım Özel televizyonların yayına başladığı 1990’lı yıllar... Televizyoncuyuz. Murat Ongun, Ankara’dan bildiriyor. Sonra İstanbul’a geliyor. Star ve ATV’de çalışıyor. Sonra Ufuk Güldemir, medya patronluğuna adım atıp, Habertürk’ü kuruyor. Yanında Murat da var... Yıllar geçiyor, yavaş yavaş televizyonculuk başka bir yöne evriliyor. Heyecanla haber peşinde koştuğumuz, birbirimizle delice yarıştığımız günler yerini ‘sınırlı’ haberciliğe bırakıyor. Çoğumuz yavaş yavaş bırakıyoruz. Ben gazeteye geçtim örneğin. Murat, bir internet sitesi açtı, araya bir de ABD’de eğitim sığdırmış. Sonra Beylikdüzü Belediyesi’nde basın danışmanlığı... Ama asıl yıldızının parladığı zaman 31 Mart seçimleri dönemi... Şimdilerde “İBB sözcüsü Murat Ongun” diye başlayan haberlerin öznesi... Konumuz ne İBB ne basının hali... Murat Ongun, roman sürpriziyle çıktı karşıma... Hemen aradım... Kitabı okudum ve söyleştik. Kendinize bir kahve yapın ve sohbetimize siz de katılın derim... u Kırmızı Kedi Yayınevi, kitabının bültenini yolladığında epey şaşırdım. “Murat Ongun diye başka biri var mı” diye bile baktım. Gizli saklı roman yazmışsın... Karanlık Hikâye romanı benim bu türde ilk denemem. Aslında buna mektup yazma sevdam neden olmuş olabilir. Kime yazıyorsam, onu bu yazımı okurken hayal ediyorum, adeta onun içine yerleşiyorum. Böylece kendimden uzaklaşıp başkalarını hissetmeye çalışıyorum. Başkası olmaya çalışmak ruhuma iyi geliyor. YAZMAK TERAPI OLDU u Sen de benim gibi, hatta birçok meslektaşımız gibi bildiğin, güvenli yoldan ayrılmamışsın. İlk romanında ana karakterini bir gazeteci olarak seçmişsin. Bunun üzerine düşündün mü hiç? Sanırım biz gazetecilerde böyle bir içgüdü var. Kendiliğinden öyle gelişiyor, e gerçek hayatta da bizim kahramanlarımız gazeteciler değil mi zaten? Yola böyle çıkmak iyidir. Yazmak istediğim başka bir hikâye var ve onun kahramanı gazeteci değil. u Belediye seçimlerinden bu yana hummalı bir çalışmanın içindesin. Yazmak, senin için bir bakıma kaçmak mı? Tam da bu İpek. Aralık 2018’den beri Ekrem İmamoğlu’nun aday olmasıyla geceli gündüzlü bir çalışmaya girdik. Şimdi daha yoğun devam ediyor. Çalışmakta sorun yok, görevimi de layıkıyla yerine getirdiğimi düşünüyorum. u Ama... Burada sorun aslında Türkiye’deki kutuplaşma sürecinin oluşturduğu nefret iklimi. Öylesine saldırılarla, iftiralarla mücadele etmek zorunda kalıyorsunuz ki bu mücadelenin sizi dönüştürmesinden endişelenmeye başlıyorsunuz. “Acaba ben de onlara benzeyecek miyim?” korkusu sarıyor insanı. O yüzden kaçmak gerekiyor. Mücadeleden kaçamayacağıma göre kendime bambaşka bir dünya kurmam gerekiyordu. Tüm kötülüklerden arınmış steril bir dünya. Yazmak işte bunu sağladı. Bence iyi bir terapi. u Neyse siyasetin içine dalmayalım, kitaba dönelim... Baş karakterin Haldun ‘sır dolu kadınlar’ı mıknatıs gibi çekiyor adeta... Yoksa erkekler bundan mı hoşlanıyor? Herhalde erkekten erkeğe değişir. Yine de sevdiğin kadının hâlâ keşfedemediğin yönleri olması bana çok cazip geliyor. Aşkı diri tutuyor. Bir uyarıda bulunayım: Bu merak, her zaman mutlu sonla sonuçlanmayabilir. İPEK ÖZBEY u Yazmaya devam edecek misin? Çok istiyorum, umarım o gücü hep kendimde bulurum. u Son sorum karakterinin sorduğu soru aslında: Murat, doğru olan şey mi mutluluk verir, mutluluk veren şey mi doğrudur sence? Bu sorunun yanıtını aramaya devam ediyorum... Murat Ongun u Kitapta şöyle bir cümle okudum: Erkekler ancak 20’li yaşlarında belirli bir kadın tipini tercih etmeye başlıyor, bu senin fikrin mi? Evet; bu benim fikrim. 20’li yaşların son çeyreği, bana göre öyle... Tabii genel bir doğru değildir mutlaka... Fotoğraf: Kurtuluş Arı u Yine de... Evet, ben risk almayı seven biriyim... u Risk almak bazen korkutucu... Senin için bu kadar kolay mı? Fayda maliyet analizi yapıyorum, aldığım risk kazanılacak şeye değer mi? Mesela, seçim çalışmalarında başkana bile haber vermeden pazar ve esnaf gezilerini sosyal medyadan canlı yayımlatmaya başladım. Bu bir riskti, etrafımızdan biri yanlış bir şeyler söyleyip bizi zorda bırakabilirdi. Öte yandan sosyal medyada canlı yayınla daha çok kişiye erişmek mümkündü ve daha önce kimsenin yapmaya cesaret edemediği bir ilki yapıyorduk. Risk aldım ama kazançlı çıktık. u Okuduğum kitaplarda bazı şarkıların ya da sanatçıların o yazarın şifreleri olduğuna tanık oldum zamanla. “Because the night” şarkısı ya da bir Nuri İyem tablosu bu kitabın yazarı için ne ifade ediyor? Kitabın tamamını geceleri yazdığımı düşünürsem ‘Because the night’ şarkısı hayli uyumlu oldu ama bu senin bakış açın; çok iyi yakalamışsın, harika. Ben yazarken sadece iki eser dinledim. Hatta okurlarım da keşke o eserleri dinleyerek okusa. İkisi de Beethoven’dan: Moonlight Sonato ve Silence... Nuri İyem gerçekten aklına nasıl geldi merak ediyorum. İyem resimleri benim için hazine. Anadolu kadınını resmettiği her tabloda benim için öne çıkan şey o gözler oluyor. O kadınların gözlerine birkaç dakika bakmak bile insana iyi gelir. Türkmen kadını tablosu mesela. Ben o resme bakarak o kadınla saatlerce konuşabilirim. u Biraz da kitabın konusu hakkında konuşalım. “Haldun sen misin” diye sorma yacağım elbet. Yıllardır üçüncü sayfa haberlerinden bir hikâye kotarma peşinde olan biri olarak kurguyu nasıl ördüğünü merak ediyorum ama... Haldun ben değilim, Enis, bana daha yakın biri gibi. Onunla benzemediğim yanım ise risk almayı sevmemesi. Aşırı kontrolcülük, sürprizlerden hoşlanmamak bana göre değil. Hikâyenin büyük kısmı kuşkusuz hayal... 45 yaşında iyi bir yaşam geçirmiş yetişkin bir erkek olarak kendim ve çevremdeki insanların yaşanmışlıklarını fanteziyle süsleyerek işe kattım tabii. AŞK ÖYLE BIR ŞEY u Ben bu kitabı bitirdiğimde, beklenmedik sonun karşısında başa döndüm, şu cümleye: Herkes aslında sadece bir kez âşık olur! Öyle mi, kahramanının söylediği gibi aşk bir zehirlenme mi? Haldun’a göre öyle. Bana göre değil. Bu aslında kitaptaki dibe vurma olgusu gibi. Yani o kadar batıyorsun ki, en kötüsü bu, “Artık daha kötüsü olamaz” dediğin anda çok daha derinlere gidebilirsin. Aşk da öyle bir şey. Sadece henüz âşık olacağın insana tesadüf etmemiş olabilirsin. Bu, aşk defterinin kapandığı manasına gelmez. u Marco Polo koyunu… Daha önce duymamıştım, hemen Google’a sordum. Marco Polo koyunundaki tarifte başka bir anlam aramalı mıyız? Neyi sembolize ediyor? Marco Polo koyununu bize rahmetli patronum Ufuk Güldemir tanıttı. O da maalesef ancak öldürerek ona sahip olabildi. Tıpkı kitapta Defne’nin rüyasında olduğu gibi. Benzersizliği sembolize ediyor diyebilirim, çünkü çok zor şartlarda yaşayabilen çok güzel bir hayvan. Ücrada yaşıyor, onun koşullarına ayak uydurman çok zor. Tıpkı Haldun’un Derin’e ayak uyduramaması ve vazgeçmesi gibi... Oysa Marco Polo asla vazgeçmez. Sonunda ölüm bile olsa… u Bu kitabın özeleştirisi ne olur? Eleştiriyi okura bırakmayı tercih ediyorum. Haritacı ve Kâşif: Piri Reis ile Kolomb D eniz insanları böyle demek ki. Kimilerine göre kendi çıkarı peşinde koşan bir maceraperesttir ama Cristof Colomb’un iyi bir entelektüel olduğu da söylenir. Piri Reis de öyledir. Tüm ömrünü denizlerde önce korsanlık sonra Osmanlı adına savaşa geçirtiği için, okumayla, yazmayla, çizmeyle işi olmaz sanılır. Sanan yanılır haliyle. Dünyanın günümüzdekilere en yakın haritasını ilk çizen kişi olduğu unutulmamalı. Felipe Fernandez, o muhteşem Millennium adlı kitabında Piri Reis’ten “1513’te İstanbul’da yaptığı dünya haritasının Batı bölümü mükemmeldir” diye söz eder. İki dünya harikası bırakmıştır geride. Bir de bugünkü denizciliğin de temellerini atan kitaplardan sayılan Kitabı Bahriye adlı kitabı. Mısır Beylerbeyi Mahmut Paşa tarafından 1554’te idam edilmeseydi kim bilir neler kalacaktı ondan günümüze. Okumadan yapılacak işler değildir bunlar. Yani ayakları karayı fazla görmeyen bu insanlar buldukları her yazılı kâğıdı okuyup bilgi edinirlerdi. Denizlerde gördüğü her ayrıntıyı ceylan derisi üzerine ilmik ilmik işleyen Piri Reis, yaşadığı zamanın gelişmelerini de bilirdi elbette. Colomb’dan haberi vardı örneğin; ondan “Ceneviz’den bir kâfir, adına Kolonbo derlermiş” diye söz eder. Colomb’un Hint seferini bilgi dolaşımının çok ama şok yavaş olduğu o dönemde doğruya yakın olarak anlatır notlarında. Colomb’un Amerika’nın keşfi sırasında kullandığı haritalardan günümüze kalan olmamıştır derler. Piri Reis çizdiği dünya haritasında Colomb’un haritalarından da yararlanmıştır. Piri Reis’ten söz etmemin nedeni Gülşah Çeliker’in A7 Kitap’tan çıkan romanı “Haritacı ve Kâşif”. Çeliker, aslında meraklı olduğu denizcilik tarihine ilişkin yoğun okumalarından, araştırmalarından süzerek yazmış bu kitabı. HARITASI HEP ILGI ÇEKTI Tabii ki roman mantığı içerisinde, birbirleriyle hiç karşı karşıya gelmemiş olan Piri Reis ile Colomb’u romanında buluşturarak hoş bir öykü kurgulamış. (Piri Reis’in Kolomb’un seferlerine katılmış bir komutanla konuşmuş olduğunu biliyoruz tabii). Çeliker’in yer yer belgesel tadındaki anlatımının okuma heyecanını artırdığını söylemeliyim. Tarihi olaylara yaklaşırken, romancı elbette dilediği gibi kurgulayabilir öyküyü. Kurgu olanın dışındaki diğer bilgilerin tarihi gerçeklere dayanması el bette şart. Çeliker bunu hay li başarmış. Piri Reis birçok yazarın ilgisi çekmiş tarihi bir kişilik. Sadece ait olduğu coğrafyanın sanatçıları MUSTAFA K. ERDEMOL yazıp çizmiş değil hakkında. Batılıların da ilgisini üzerin de toplamıştır. Allan W. Eckert, örneğin. “The Hap Theory” adlı kitabında dünyanın sonunun geldiği ni anlatır. İleride olur da hayat yeniden başlarsa di ye Kenya’da bir depoya ABD bayrağı ile Amerikan Özgürlük Belgesi’nin yanı sıra Piri Reis’in dünya haritasını da koyar. Bizde Piri Reis’le ilgili akademik yayın pek az dır. Afet İnan’ın yazdığı bir kitap vardır ama elbet te bu yeterli sayılmaz. Çeliker, romanına konu ede rek dünya tarihinin bu büyük denizcisini hiç değilse edebiyatta yeniden canlandırmış. Denizciliği, elbet te tarihi de sevenlere öneririm. Bİ DÜNYA İNSAN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle