29 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 11 10 MAYIS 2020 PAZAR ‘Rüyaların kadını’ Cumhuriyet, ‘Anneler Günü’ için, ulu Zübeyde Hanım önderin annesinin öyküsünü derledi... SARP SAĞKAL Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın öyküsü, bir rüya ile başlar. Uykusunda sarışın yeşil gözlü bir kadın gören Atatürk’ün babası Ali Rıza Bey, her yerde aradığı bu “rüyalarının kadınını” Zübeyde Hanım’la tanışınca bulur. Annelik öyküsü bir rüyayla başlayan Zübeyde Hanım’ın sonu da yine bir rüyayla yazılır. Atatürk, Eskişehir’de bir yurt gezisindeyken bir gece rüyasında annesini bir hortumun alıp götürdüğünü görür ve aynı gün, Zübeyde Hanım’ın da ölüm haberinin telgrafı gelir... Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Hanım’ın anılarında anlattığına göre, Zübeyde Hanım ve Ali Rıza Bey’in tanışmalarının ardında “efsanevi” bir hikâye vardır. Buna göre Ali Rıza Bey, bir gece rüyasında kendini büyük bir konağın bahçesinde dolaşırken görür. Bu bahçede durmadan akan bir su kaynağı vardır ve o kaynağın başında da altın saçlı, yeşil gözlü bir kadın duruyordur. Ali Rıza Bey kadına yaklaşır ve tam yanına geldiğinde başına ak sakallı bir adam dikilir. Bu ak sakallı adam, Ali Rıza Bey’e altın saçlı kadını göstererek “Senin kısmetin budur” der. Uykusundan heyecanla uyunan Ali Rıza Bey de her yerde bu altın saçlı kadını aramaya başlar. ‘İğneli’ karşılaşma Hıfzı Topuz’un “Gazi ile Fikriye” kitabında anlattığına göre, Zübeyde Hanım da bu sıralarda Langaza’da yaşamaktadır. Bir gün temizlik yaparken dizine bir iğne batar ve kimse çıkartamaz. Çıkartacak birini bulmak için Selanik’e gitmek zorunda kalan Zübeyde Hanım, burada Ali Rıza Bey’le karşılaşır ve böylece rüyada görülen o altın saçlı, yeşil gözlü kadın bulunmuş olur. Bir süre sonra da ikili evlenir. İlk çocuğu Fatma Evliliğin ardından Zübeyde Hanım için zorluklarla dolu bir hayat başlar. 1871 yılında ilk kızı Fatma dünyaya gelir. Ardından da Ahmet adında bir oğlu olur. Ancak hastalık Zübeyde Hanım’ın çocuklarının peşini bırakmaz. Önce Fatma yaşamını yitirir. Sonrasında aile sürekli haydutlar tarafından rahatsız edilir. Ali Rıza Bey, haydutlar tarafından Zübeyde Hanım’ın kaçırılmasına dair bir tehdit mektubu alır. Aile baskılara dayanamaz ve taşınmak zorunda kalır. Annelik öyküsü bir rüyayla başlayan Zübeyde Hanım’ın sonu da yine bir rüyayla yazılır. Ali Rıza Bey kaçırılır Bunlarla beraber korkulan başa gelir ve bir gün Ali Rıza Bey’i eşkıyalar kaçırır. Uzun günler yalnızlık ve umutsuzlukla boğuşan, acılarıyla ve çocuklarıyla tek başına kalan Zübeyde Hanım, bir gece Ali Rıza Bey’in eşkıyalardan kurtulmasıyla biraz olsun mutluluğa kavuşur. 1881 yılına geldiğinde ise Selanik’teki pembe evlerinde Mustafa isimli çocuğunu kucağına aldığında, Zübeyde Hanım’ın keyfi iyice yerine gelir. Çocuklarıyla bir başına Ancak bu durum uzun sürmeyecektir. Atatürk iki yaşına bastığında iki ağabeyi de kuşpalazından yaşamını yitirir. Kendisi de kuşpalazı atlatan Atatürk, yedi yaşında babasını kaybeder. Artık Zübeyde Hanım çocuklarıyla beraber tek başınadır ve onların bütün sorumluluğunu omuzlarına alır. Ömrünü çocuklarının iyiliğine adayan Zübeyde Hanım, Mustafa Kemal’in üstüne çok titrer. Onun en iyi eğitimi alması için uğraşır. Hasta olmaması için ona gözü gibi bakar. Başlarda çocuğunun bir hoca olmasını istese de onu asker kıyafetinin içinde görünce Mustafa Kemal’le gurur duyar. Savaşlar ve işgaller... Atatürk’ün omuzlarına geçirdiği bu askeri üniforma, beraberinde ağır sorumlulukları da getirir ve anne ile oğlun yıllarca ayrı kalmasına neden olur. Mustafa Kemal 1911’de Selanik’ten ve annesinden ayrılır. O cephelerde boğuşurken annesi de işgallerle boğuşur. Selanik 1912’de işgal edilir ve Zübeyde Hanım kızı Makbule ile İstanbul’a kaçmak zorunda kalır. Göç ve savaşlar Zübeyde Hanım’ın sağlığını da kötü etkiler. Zor koşullarda kalan Zübeyde Hanım, işgal yıllarını da İstanbul’da geçirmek zorunda kalır. Aklıysa her zaman oğlundadır. Onu en son 1919’da, Milli Mücadele’yi başlatmak için Samsun’a çıkmadan önce görecek ve sonra 3 yıl boyunca evladından ayrı kalacaktır. 1922’de Mustafa Kemal, annesini yanına, Ankara’ya alacaktır. ‘Annem öldü, değil mi?’ Milli Mücadele sona erdiğinde ise Zübeyde Hanım sağlık sorunları nedeniyle yine evladından ayrılacak ve İzmir’e gidecektir. Hastalığı nedeniyle burada kalan Zübeyde Hanım, yaşamını da burada yitirir. Annesi öldüğünde Atatürk bir yurt gezisindedir. Ölüm haberi Eskişehir’e bir telgrafla gönderilir. Telgrafı okuyan Ali Çavuş, Mustafa Kemal’e annesinin öldüğünü nasıl söyleyeceğini düşünürken, Atatürk ona şunları söyler: “Boşuna uğraşma Ali, annem öldü değil mi? Rüyamda yeşil bir ovada anamla el ele geziniyorduk. Bana bir şeyler anlatıyordu. Birden bir fırtına çıktı, sel bastırdı, anamı aldı götürdü. Hiçbir şey yapamadım.” l ANKARA GEÇEN YIL RESTORE EDILEN 150 YILLIK TARIHI BINA TASARIM ÖDÜLÜ KAZANDI Cunda Despot Evi’ne altın madalya Canım annem Benim canım annem... Bugün Anneler Günü diye sana sesleniyorum sanma... Sen “gittin gideli” seninle konuşmadığım gün yok! (16 yıl mı oldu? Yok canım daha dündü! Ama kimi zaman da öyle özlüyorum, öyle özlüyorum ki bin yıl oldu sanıyorum.) Hem biliyorsun zaten... Yaptığım her iyi, güzel, doğru şeyde senin payın var; yaptığım her yanlışta, senin eksikliğin... Canım annem, şu günlerde yaşananları sana anlatmak çok zor... Ama çalışayım... Doğa kendini yeniliyor Biliyor musun, senin sevgili kentin İstanbul’da bile artık kuş sesleri daha çok duyulur oldu. Sabahları kuş sesleriyle uyanıyoruz. Hava daha temiz. Sokağa çıkanlar daha rahat soluk alabiliyor. Çiçekler farklı açar oldu. Daha renkli, daha canlı... Bahar bütün haşmetiyle girdi İstanbul’a. Mor salkımlar, erguvanlar adeta çıldırdı... Şaşacaksın ama Ortaköy, Kandilli, Karaköy ve Moda sahillerinden fotoğraflar geliyor, Boğaz sularında yunusların yüzdüğünü gösteren... Artık Boğazlarda olsun, Haliç’te ya da Marmara Denizi’nde olsun ve hiç kuşkum yok, göremediğim, gidemediğim tüm denizlerde de balıklar sanki daha rahat nefes alır oldu... Hava daha temiz olunca yıldızlar daha bir parladı. Nâzım’ın deyişiyle güneş daha bir güneş gibi doğdu. Güneşin batışı, ayın doğuşu daha bir görkemli ayine dönüştü... Öyle ki, bugüne dek bunları fark bile etmeyen gözler, bunları görür oldu... Kısacası, doğa kendini yeniliyor canım annem... Ya insanlar? “Ya insanlar? İnsanlar kendilerini yenileyebilecek mi” diye sorduğunu duyar gibi oluyorum anneciğim... Bu pandemi süreci bittikten sonra, (ki kolay kolay biteceğe benzemiyor) hani hiçbir şey eskisi gibi olmayacak deniyor ya! Acaba? İnsanlar bu yaşadıklarından ders alabilecek mi? Doğayı talan etmeyi sonlandıracak mı? Kendi çıkarı, dinmeyen açgözlülüğü, doymayan işkembesi, bitmeyen hırsını birazcık denetleyebilecek mi? Daha çok kazanç, daha çok güç, daha çok sömürü uğruna ormanları, vadileri, gölleri, akarsuları, kıyıları, dağları, meraları, dere yataklarını, ovaları hunharca yok etmekten vazgeçecek mi? Hiç sanmıyorum, anneciğim. Kapitalist politikaların iflas ettiğini herkesin anlaması için bakalım daha ne badireler yaşanacak. Çelişkiler arasında Canım annem, bugün pazar... Ve iki ay sonra bugün bize ilk kez güneşe, sokağa çıkabilirsiniz dediler. Biz, yani 65 yaş üstündekiler. Ama farz et bir yokuşta oturuyorsun. O zaman nah çıkarsın sokağa! 65 yaşla, 90 yaşı aynı torbaya koyan... Ayrımcılığı yaş, cinsiyet, sınıf farkı üzerinden sömüren ve kışkırtan... Sokağa çıksan bile araca binmeni yasaklayan... Ücretli izni yok sayan... Hem evde kal, ama illaki çalış diyen... Şu salgın günlerinde halk sağlığını değil, iktidarda kalma yollarını düşünen bir yönetim egemen... Canım annem, tepeden tırnağa çelişkiler ve belirsizlikler içinde yaşamayı sürdürüyoruz. İlkesel olarak hükümetin tavrı ilk günden beri hiç değişmedi: “Ya bendensin ya da düşmanımsın!” düşüncesi her zamankinden daha egemen! Biat eden, infaz yasasından yararlanıp hapisten çıktı; etmeyenler hâlâ içeride... AKP belediyelerine her şey serbest, muhalif belediyelere her şey yasak. Yardımlara ve halk sağlığına yönelik her adım yasak. Yoksullağa çare aramak dahi yasak! Medyada muhalif olanlara her türlü hakaret ve küfür edebilirsin, hatta ölümle tehdit edebilir; hedef gösterebilirsin. Ama zinhar AKP’lileri eleştiremezsin! Eğer eleştirmeye kalkarsan, hesap soracak olursan, “darbeci” diye lanetlenirsin...          İşte canım anneciğim buralarda durumlar böyle... Seni çok özledim. En çok kokunu... Bir de kucağına koyduğum başımda, saçlarımı okşamanı... YAZGÜLÜ ALDOĞAN lararası jüri değerlendirdi.” Ayvalık’ın incisi Cunda’nın Geçen yıl Ayvalık Zeytin Hasadı günlerinde kalma fırsa bu özel yapısının 150 yıllık bir tarihi var. Adını yaptıran tı bulduğum tarihi Cunda Des din adamından alan bina, Os pot Evi’nin mimarisine ve ma manlı döneminde hükümet salsı dekoruyla restorasyonu binası, Kurtuluş Savaşı sı na hayran kalmıştım. Boş vakit rasında da öksüzler evi ola lerimizde Cunda sokaklarında rak kullanılmış. Sonraları çok dolaşmak yerine otelden ayrıla uzun süre metruk halde kal madım, fotoğraf çekmek ve bu mış. Yatırımcı İsmail Polat ta güzel ama harap olmuş binanın rafından 2015 yılında Kültür nasıl aslına sadık kalınarak res ve Turizm Bakanlığı’ndan ki tore edilmiş olduğunu gözlem ralanıp tarihi dokusu koruna lemek için. Bina, Kurtuluş Savaşı’nda öksüzler evi olarak kullanılmış. rak her biri birbirinden fark Ve dün gelen bir haber: “Bu lı 28 odalı bir butik otel hali yıl 107 ülkeden 105 farklı ka tore edilen Cunda Despot Evi ‘Altın ne getirilmiş. İtalya’dan aldığı tegoride tasarımların değerlendirildiği Ödül’ kazandı. Adayları, tasarım dün bu “Altın Ödül”le yeni dönem turizm ‘A’Design&Competition Ödülleri’ ya yasının önde gelen akademisyenle de sosyal mesafe kurallarını rahatça rışmasında KHG Mimarlıktan Dr. Mi ri, yaratıcı tasarım profesyonelleri ve uygulayabilecek konumuyla misafirle mar Işıl Gençoğlu’nun imzasıyla res tecrübeli girişimcilerden oluşan ulus rini bekliyor Cunda Despot Evi. Çocuklarla değilse SOKAK neyime? 65 yaş üstü bir aydır ilk kez sokağa çıkacak. Dünden beri nasihat üstüne nasihat: Aman fazla uzaklaşma, evin etrafında dolaş. Yürümeyi unuttun, dikkatli ol; uzun süre sonra çıkınca oksijen çarpıyor, başın döner, aman ha! Suyunu, maskeni al, saati de geçirme, polis ceza yazmak için aportta bekliyor! Üstelik bugün Anneler Günü. Anneler çocuklarını göremeyecek olduktan sonra sokakta olmanın ne anlamı kaldı? Huzurevleri bile bırakın ziyaretçi kabul etmeyi, çiçek bile kabul etmeyecekmiş! Biraz abartmıyor muyuz? Ben bir sokak kedisi olarak gidip bankta oturan teyzelerin kucağına çıkar, bacaklarına sürünür, sevgi gösteririm sizin yerinize! Zaten bu 65 yaş üstüne, risk grubundalar, koruyalım, evde kalsınlar kuralıyla iyilik yapalım derken kötülük yaptıklarının farkında değiller. Onlar kendilerini yaşlı kategorisinde görmüyordu ki? Yaş almış olabilirler ama zinde kalmış, çalışan, kendine yeten, sağlığına dikkat eden insanlardı ve bu mit çöktü! Moralleri bozuldu, kendilerini dışlanmış, küçümsenmiş gereksiz hissediyorlar, bu da metabolizmaları, sağlıkları için hiç iyi bir şey değil! Yaşlılık değil, yalnızlık öldürür, bugün görüntülü arayın bari! Evde İş Sanat’la kutlama İş Sanat, 10 Mayıs Anneler Günü’nü özel bir programla kutluyor. Etkinlikler, İş Sanat’ın sosyal medya hesapları Instagram IGTV, YouTube, Facebook ve Twitter üzerinden takip edilebilecek. Geçen sezon finalinde İş Sanat sahnesinde yapılan Calpulli Meksika Dans Topluluğu’nun, Meksika’nın kültürel mirasını yansıttığı “Evlilik Seremonisi” adlı gösterisinin tüm kaydı İş Sanat’ın YouTube hesabından izlenebilecek. Türk resim sanatının önde gelen isimlerinin Anneler Günü’ne özel “annelerimizin” resmedildiği eserlerinden oluşan bir seçki sosyal medya hesaplarından görülebilecek. Müzik tutkunu anneler için popüler dijital müzik yayın servisi Spotify üzerinden hazırlanan çalma listesi İş Sanat’ın Spotify hesabından dinlenebilecek. PERA MÜZESI’NDEN ANNELER GÜNÜ’NE ÖZEL Pera Müzesi Öğrenme Programları, Anneler Günü’nü renkli bir atölyeyle kutluyor. Sanatçı Gökçe İrten’in, müzenin YouTube kanalındaki videosunu izleyip uygulayan çocuklar, bugün annelerine sanat dolu bir sürpriz yapma fırsatı bulacak. 412 yaş gruplarına yönelik çizim atölyesi, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Oryantalist Resim Koleksiyonu “Kesişen Dünyalar: Elçiler ve Ressamlar” sergisinde yer alan “Türk Hareminden Bir Sahne” isimli eserdeki sevimli maymundan esinlenerek hazırlandı. Çocuklar, Gökçe İrten’i izledikten sonra, evde rahatlıkla bulabilecekleri boya, makas, yapıştırıcı, kağıt gibi malzemelerle annelerine sürpriz bir resim yapacaklar. Minik katılımcılar, annelerine özel hazırladıkları tasarımları sosyal medyada #PeraÖğrenme etiketiyle paylaşabilir. Atölye bugün Pera Öğrenme YouTube kanalında. (https://www.youtube.com/ user/PeraMuzesi) ZZZJDOHDW?\D\?QHY?FRP JDOHDW?\D\?QF?O?N JOHW?\D\?QF?O?N JDOHDW?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle