14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 21 Ağustos 2016 TASARIM: İLKNUR FİLİZ Darbenin aynasında biz! Kimse kendini kandırmasın, yaşadığımız bastırılmış bir darbe girişimi değil, fevkalade bir post modern darbedir! Bir zamanlar bir ya zı okumuştum, CIA’nın önemli adamlarından biri şöy le diyordu: “Kimse Amerika’nın Irak’ta yenildiğini filan söylemesin, bizim için tam bir başarıdır ve Amerikan askerleri Irak’tan çekilirken biz zaferimizi kutluyorduk!” Bu ne demek, Irak bitmiş, yönetim kimin elinde bel li değil! İşte o zamanlar burada ki ironi beni şaşırtmıştı, şimdi ye rine oturdu. Beyler bayanlar, dostlarım düşmanlarım bu darbe, bize bir ayna tutmak için yapıldı. Örne ğin ben her zaman örgütlenme konusunda başarılı olmadığını Bu da geçer, düşündüğüm ülke insanının, çı sevgiler... karlar, para ve iktidar söz konu su olduğunda başarıyla örgüt lendiğini gördüm. Ayna bana binlerce savcının, bin lerce emniyet mensubunun, askeriyenin binlerce üst düzeyalt düzey yetkilisinin, binlerce işadamının, bin lerce akademi mensubunun, yüzlerce gazetecinin ve tuvalet bekçilerinin, mahalledeki kasabın koşar adım larla para, para, para diyerek tüm insani değerlerini yitirdiğini çok açık bir biçimde gösterdi. Hiçbir parti bu işlerde masum değildi. Ülkede sa dece ve sadece bir tek tanrı vardı: Para! Ardından “güç!” Övündüğümüz ordu, tümüyle baş ka örgütlerin, başka milletlerin elinde tam bir oyun cak olmuş, insanların polise güvenmediğini bilirdim ama artık orası da herkesin yanındakine acaba beni vurur mu diye baktığı bir platform görüntüsünde! İş te bu post modern darbeyi yapanların tek bir amacı vardı: Bize bu durumu göstermek! Hadi bakalım işte bu kadarsınız demek! Size sattı ğımız F 16’ya güvenmeyin, onların yazılımı bizde! Ku rumlarınız öylesine köhne ki, çok basit bir siper saldı rıyla sizi günlerce elektriksiz, susuz bırakabiliriz! Dünyanın savaş ekonomisinde geldiği noktayı bi raz sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu bilgileri nereden mi öğrendim? Çok basit, Amerikan dizilerinden! Çün kü öyle diziler var ki, siber saldırının ne denli gelişmiş olduğunu görünce benim ağzım kuruyor. Öyle dizi ler var ki, “Amerikan başkanı” seçimlerinin silah, ilaç, bilişim lobilerinin kendi aralarında dünyayı paylaşma planı olduğunu görüyorsunuz. Amerikan halkı da bira içip maç seyrediyor! Aynada gördüğümüz manzara aklı başında herkesi endişelendirmeli ama olmuyor. Bir kısım vatandaş, sanki Norveç’te yaşar gibi mutlu ve mesut hayatını sürdürüyor. Artık kahvelerde darbe konusu konuşulmuyor. Faizler düştü ya, millet benim hâlâ nereden geldiğini anlayamadığım parayla ev al ma yarışında! Geçenlerde bir taksi şoförünün sözle ri sürekli gelip gelip beni buluyor. Kendisi iş yapama maktan şikâyetçi, beni de aldığına pişman çünkü ya kın bir yere gidiyorum, sonunda dayanamayıp “Yahu bana ne şikâyet ediyorsun, sistem böyle ona karşı çık! Belli ki millette para yok!” diyorum, verdiği yanıt şöy le: “Boşver abla, Tayyip bunun da bir çaresini bulur.” Ayna bize çok şey gösteriyor, önemli olan, hayır biz böyle değiliz, deyip koşarak uzaklaşmak değil, dik katle kendimize bakmak! Acıtsa da bakmak! Bu ara da el çabukluğuyla Özgür Gündem gazetesi kapatıl dı, çalışanlar gözaltına alındı, bir kısmı serbest bırakıl dı ama yazar Aslı Erdoğan tutuklandı. Aslı’yı neden tutukladılar? Demek ki, birileri yazdığı yazıları tehlike li bulmuş. Peki ne yazmış Aslı, cesur ve tavizsiz kale miyle ülkenin her köşesindeki mağdur olan çocuklar dan, kadınlardan söz etmiş. Yaşamı ve neşeyi savun muş. İşte en büyük tehlike bu! Çünkü aynanın bize göstermek istemediği şeyler de var! Çocuklarının ce nazesini almak için aylarca adli tıbbın kapısında bek leyen analar, analarının sokak ortasında yatan ölüsü nü günlerce oradan alamayan çocuklar, Ege’nin ma vi sularına gömülen mülteciler, iki yüzlülüğün tavan yaptığı topluluklar ve işkence odalarında ölen gence cik insanlar! Ayna bunları göstermekten korkar, çün kü bunlar insana insan olduğunu anımsatır! Aslı o na if bedeniyle bu badireyi atlatır ve gene hayatı yazma ya devam eder. Ayna inatçıdır ama Aslı da öyle! 21 AĞUSTOS 2016 SAYI: 33191 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.37 04.26 04.52 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.13 13.14 16.59 05.59 12.59 16.42 06.24 13.22 17.04 Akşam 20.03 19.46 20.07 Yatsı 21.31 21.12 21.31 yorum 13 Evrim teorisine göre yerkürede yaşam suda başladı. İlk canlı organizmalar suyun içinde oluştu, bazıları karaya çıkıp hayvana ve insana evrildiler. O gün bugündür kuru kuruya can olmadı ğı gibi, hangi türden olursa olsun her canlı ya su gerekiyor. Böyle bir açıdan bakıldığında, 21. yüzyıl da Avrupa’yı tehdit eden din savaşına da ir ön çatışmaların suda çıkması beklenirdi. Nitekim öyle oldu. Burkini savaşları!Cepheleşme, cumhuriyetçi ve İslamcı Fransızları karşı karşıya getiriyor. İslamcılar, elbette istisnasız Sünni. Çünkü Fransa’daki riyettir. Tüm yurttaşları soy, ırk ve din ayrımı yapıl Şiiler, zaten İran’dan kaçmış “zındık”lar olduğundan, maksızın kanun önünde eşittir...” diye başlayan birin kavgaya katılmıyorlar. ci maddesinin de ülkenin DNA’sını oluşturduğunu bil Cumhuriyetçi cephe ise illaki Katolik, Protestan, mek gerekir. Cemaatçilik, bu anlamda toplum bölücü Yahudi vb. değil, hatta çoğu inançlı bile değil. Ama cumhuriyet düşmanlığı, cinsiyet ayrımcılığı da laikliğe hepsi laik. Zaten Fransa cumhuriyetinin özgün özelli damardan saldırı olarak algılanır. Özel işletmelerin ka ği de laiklik. muya açık olması, yasanın işletilmesine yeter. Ve laiklik her şeyden önce kadınerkek eşitliği de 28 Temmuz’da Fransız Rivierası’nın “seçkinlik vitri mek olduğundan, sudaki din savaşları da İslami kadı ni” Cannes’ın merkez sağ Cumhuriyetçiler partili be nın tesettür mayosundan başladı! lediye başkanı, dünyanın en pahalı yatlarının demir Avustralya’da yaşayan Lübnanlı “süslüman” mo attığı kıyılarda burkiniyle denize girmeyi yasakladı. dacı Aheda Zanetti’nin 2004 yılında lanse ettiği ve İdari mahkeme, yasağa yapılan itirazı reddetti. etekli dalgıç kılığına benzeyen bu tesettür mayosuna; Derken kıyamet, nüfusunun yüzde 30’u Müslüman Fransa’da burkayla bikininin kısaltılmış karışımı olan Mağriplilerden oluşan Korsika’da koptu. “burkini” adı veriliyor. HHH HHH Sisco beldesinin koylarından birini tesettür plajı ha Nifak taşı, 5 Temmuz’da havuz suyuna düştü. İsla line getiren Müslüman kocalar, burkinili hanımların fo mi bir dernek, Marsilya yakınlarında kamuya açık, an toğrafını çeken turistleri tehdit edip, ardından yer cak özel işletme bir yüzme havuzunda sadece teset li gençleri tartaklayınca, köydeki babalar koya indi ve tür mayolu hanımların katılacağı bir “Burkini Party” harbisinden bir arbede yaşandı. düzenlemek istedi. Belediye, İslami şenliği “ayrımcılık Olay birkaç yaralıyla kapanabilirdi. Ama aynı gece ve cemaatçilik” yapıldığı gerekçesiyle yasakladı. civardaki Korsikalılar “Özgür Korsika” bayrağını kapıp Bu yasağı anlamak için, Fransa’da belediye baş “Silahlara yurttaşlar!” naralarıyla Arapların kalesi sayı kanlarının yargı makamı sayıldığını; anayasanın “Fran lan Lupino semtine saldırdı. sa bölünmez, laik, demokratik ve sosyal bir cumhu Saldırı kazasız belasız atlatıldı, ama Sisco’nun sos KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] yalist belediye başkanı da burkiniyle denize girmeyi yasakladı. Korsika hâlâ istim üstünde ve yeni sürtüşmelere gebe. Burkini, Fransa’da yıllardır gerilim biriktiren bir kültür uyuşmazlığının simgesi haline geldi. Fransa Başbakanı Manuel Valls’ın açıkça onayladığı tesettürlü mayo yasağı, ülke genelinde hızla yayılıyor. İktidardaki Sosyalist Parti ve ana muhalefet Cumhuriyetçiler, yasağı birlikte destekliyor. Merkez sağın cumhurbaşkanı adaylarından Frederic Lefebvre, burkini giyilmesini “entelektüel terörizm” olarak niteleyecek kadar coştu. Aşırı sağcı Ulusal Cephe’nin söylemi zaten oldum olası aynı yönde. Kilisenin devlet üzerindeki hegemonyasına karşı 1905’teki Laiklik Yasası’na kadar oluk oluk kan akan bu ülkede; yeni laiklik cephesinin kadınerkek ayrımcılığı sayılan tesettüre karşı açılacağı artık belli. ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Akla ziyan Tayyip bin Ziyad... Atatürk “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir!” demişti. Tayyip Bey’inki daha da mühim: Tarihi yaparken hem yazmış hem de yazdırmış oluyor! Kökü yüzyıllar öncesine dayanan askeri, siyasi ve tarihi kurumları, kuruluşları binalarıyla birlikte tarihe gömüyor. Hem de bir kararname ile! Gemileri yakıyor. HHH Büyük devlet adamı olmak için gemi sahibi olmak pek gerekli değildi. Ama tarihe geçmek için “gemi” şart. Gemiler ya yakılmalı ya da karadan yürütülmeli. “Yürütme”nin her türü Allah saklasın, tehlikeli... En kestirmesi gemileri yakmak! HHH Belli ki siyasete girerken feyz aldığı hocalardan biri kulağını bükmüş: “Siyasetin tozunu attırmalısın! Yoksa toza dumana bulanırsın!” Dizginleri ele geçirdiği günden beri ilamaşallah siyasetin tozunu attırıyor. Muhalefete de dumanı yutmak kalıyor... HHH Kasımpaşa diliyle “Çok harbi, çok dobra, çok delikanlı!” yanları olan bir insan! “Gizli ajandası” olsa da uzun süre saklamıyor. Gören gözler, işleyen zihinler için yığınla ipucu veriyor. “Dava” diyor.. “Büyük davamız” diyor. Seçtiği bakanlar, başbakanları “Davası davamızdır!” diye nutuklar atıyor. “Beraber yürüdük bu yollarda” diye şarkılar söyletiyor. “Dava”nın ne olduğunu... Beraber yürünenin “kimliğini” feraset sahiplerine bırakıyor. Ayağını sağlam basmaya başladığı 2007’den bu yana, 23 Nisan’ı, 19 Mayıs’ı, 30 Ağustos’u hatta 29 Ekim’i her fırsatta “es” geçmeye yöneldi! “Şehit var”, “Madenciler öldü”, “PKK azdı” bahanesiyle “Cumhuriyetin resmi törenleri”ni yaptırmadı. Sonunda da baklayı çıkardı: “Tarihimizi 1919’dan başlatan anlayışı reddediyorum!” (30.04.2016) Dedik ya, çok dobra... Reddettiği laik Cumhuriyet! Demirel’in “Lafın tamamı aptala söylenir!” ilkesi uyarınca lafın o kadarıyla yetiniyor! 14 yıldır en çok tekrarladığı bir de sloganı var: “Hedef 2023!” 100. yıl neyin hedefi? Neyin olacak, “Laik Cumhuriyet”i sıfırlamanın.. Ve yeni bir asırla birlikte yeni bir “Asrı saadet” sayfası açmanın! HHH Artık cümleten öğrendik ki FETÖ’nün de hedefi bu. Ama o bunu öldürerek yapmaya yöneldi. AKP ise güldürerek... Yol ve dava arkadaşlığı da bu yüzdenmiş! Yıllardır bir muhalefet lideri de çıkıp Meclis’te “Bu neyin yolu arkadaş? Bu neyin davası!” diye sormadı soramadı!.. Arada soran Yargıtay cumhuriyet başsavcıları çıkacak oldu... Onların da sesi nefesi “Yetmez ama evet!” destekli anayasa ve HSYK değişikliği sayesinde kökten kesildi. HHH Elbette yüzde 52 oy destekli Tayyip Bey ile, “Eli ve zihni kanlı darbeci” FETÖ’yü kıyaslamak suç değilse bile ayıp ve günah. Ama 15 Temmuz’dan beri bu böyle. Tarihi öne çekelim desek ancak 1725 Aralık’a çekebiliriz. Öncesi... Can ciğer kuzu sarması! HHH İkisi de krizi fırsata, felaketi saadete çevirme ustası desek yanlış olmaz. Darbe vesilesiyle Tayyip Bey, “Hedef 2023”ü öne çektiğini ilan etti: “Devleti sıfırlayacağız!” (El Jezire 20.07.2016) Ve OHAL’li kanun hükmünde kararname marifetiyle uygulamaya geçti bile!.. HHH Bu tarihte ikinci Tarık bin Ziyad vakasıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin dağıtmak, “gemileri yakma hadisesi”dir. Ve ne yazık ki bir “Vak’ai Hayriye” değildir. 2. Mahmut’un 1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nı topa tutup lağvetmesi, yeniçerilerin tümden eşkıyalaşması yüzündendir. TSK’ye sızan eşkıya ise çok, çok sınırlı sayıdadır. Bunlar ayıklanmıştır. Kaldı ise ayıklanacaktır. Tarihi, gelenekleri, her türlü operasyonel birikimi ile dünyanın en güçlü 10 ordusu arasında sayılan TSK’yi dağıtmak ülkemizi geri dönüşsüz tehlikelere sürüklemektir. SALOYITSOAL 09, 24, 28, 29, 33 ve 49 6 BİLEN: 1 Milyon 448 bin 598 TL (1. DEVİR), 5 BİLEN: 4 bin 237 TL, 4 BİLEN: 53.10 TL, 3 BİLEN: 7.50 TL Dijital ölümsüzlük Herkesten “E=mc2” gibi bir formül bulmasını, bir “Monalisa” yapmasını ya da “Ne kadınlar sevdim zaten yoktular” gibi bir di ze yazmasını beklemek gerçekçi değil elbette. Bu yüzden, geride bir eser bırakarak “ölümsüz leşmek” zor. Bazıları başka bir çözüm bulmuş. Öldükten sonra bedenlerini dondurmaya karar vermişler. “Yüz yıl sonra teknoloji geliştiğinde beni tekrar canlandırırlar. O zamana kadar hastalığıma da çare bulunmuş olur, uzun bir hayat yaşarım” diye düşünmüşler. ABD’de bugüne kadar 250 kişi bu şekilde don durulmuş. Psikoloji profesörü James Bedford 1967 yılında dondurulan ilk insan. Öldükten sonra dondurulmak isteyenlerin sayısı bin kadarmış. Eskiden tüm bedeni dondurmak 200 bin dolarmış. Fakat son zamanlarda bu işi yapan şirketle rin sayısı artınca, fiyatlar 35 bin dolara kadar düş müş. Şirketlerin dondururken kullandıkları yöntemler, yüz yıl sonra yeniden canlandırılmaya uygun mu? Dondurulmuş bedenler 100 yıl boyunca gerçek ten korunabilir mi? Kim bilebilir. HHH Ünlü Çin İmparatoru Qin Shi Huang’ın mezarını 8 bin toprak askerden oluşan ünlü Terrakotta ordusu koruyordu. Ölümden çok korkan Quin Shi Huang da ölümsüzlüğü bulmaya çabalamış. Fa kat ölümsüzlüğü bulmak için gönderdiği ordudan kimse geri dönememiş. süGzlıülgkaamraışywtaıDwnşawıeh.maçsheotmta@kentgtaemın’sn.acikold.mciaolemnreduazaannlıayşoılrı.yÖorlükmi, ölümötesi yaşama ilişkin Antik Mısırlıların “Ölüler Kitabı”nda ne diyordu: “Bu kitap çok gizli ve çok derin bir sırdır.” HHH Şimdilerde “dijital ölümsüzlük” gündemde. Bu iş için kurulmuş şirketler bile var. Önce sizi analiz ediyorlar. Sosyal medyadaki paylaşımlarınızı, beğenile rinizi, yazdıklarınızı… Sonra size uzmanlar gönderiyorlar. Profilinizi çıkarıyorlar. Ardından bir yapay zekâ programı yaratıyorlar. Bu yazılım “dijital kopyanız” oluyor. Sizin gibi konuşan, espri yapan, öğüt veren bir yapay zekâ yazılımı… Son aşamada sizden “dijital kopya”nızla arada sohbet edip onu eğitmeniz isteniyor. Sizi doğru temsil etsin diye. Siz öldükten sonra dijital kopyanız yaşamaya devam ediyor. Sonsuza kadar. Ne mi yapıyor? Sosyal medyada, Facebook’ta, Twitter’da paylaşım yapmaya devam ediyor. Çocuklarınızla, torunlarınızla sohbet ediyor. Öğütler veriyor. Bir süre sonra, seslerimizi de sentezleyecekler miş. Böylece bizden sonrakiler, dijital kopyamızla sadece yazışmayacak, sohbet de edebilecek lermiş. Cep telefonunuzda yapay zekâ yazılımı “Siri” ile sohbet etmek yerine, büyükannenizin sesini duyduğunuzu hayal edin: “Terli terli soğuk su içme dememiş miydim sa na evladım. Hasta olacaksın.” HHH Yapay zekâdaki gelişmeler, birbirinden ilginç projeleri gündeme getirecek. “Bu işin sonu yok” diyor uzmanlar, “Shakespeare’ler, Sokrates’ler, Marx’lar, Einstein’lar bıraktıkları eserler incelenerek yeniden canlandırılacak.” Kiminle sohbet etmek isterdiniz? Marx, Hegel, Kant, Schopenhauer, Freud, Adorno? Ölmüş filozofları birbirleriyle sohbet ettirmek de ilginç olacaktır. Kanadalı yapay zekâ uzmanı Hossein Rahnama şöyle diyor: “Reagan’ın dijital kopyasını yaratsak ve ona Donald Trump hakkında ne düşündüğünü sorsak ilginç olmaz mıydı?” Peki ya Marx’ı canlandırsak... Kapitalizmin dün yayı ne hale soktuğunu görünce ne derdi acaba? Ya da Atatürk canlansa ve Türkiye’nin bugün kü halini görse… Sizce ne derdi? C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle