Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Pazar 27 Aralık 2015 TASARIM: SERPİL ÜNAY yorum 17 KK ile barış görüşmelerinin başlatıldığı ve gizlice sürdürülmesine karşılık hükümetin Apo’ya falan yönelik ılımlı söylemiyle, kamuoyunda “bir barış olabilir” rüzgârının estirildiği günlerdi. Bir yandan AKP borazanları, öte yandan iç barışa ve huzura aç ülkenin iyi niyetli kimi aydınları; Kürt milliyetçilerinin yıllardır şikâyet ettiği “asimilasyon” politikasına karşı “entegrasyon” önerisiyle federatif bir devlet modelini savunmaya başladılar. Federatif deyince de varsa yoksa İspanya’yı örnek gösteriyorlar, Belçika, Almanya ya da İsviçre’yi hiç düşünmüyorlardı. Akıllarınca İspanya ile Fransa arasında bölünmüş Basklar ve Katalanlar ile birden fazla ülke arasında bölünmüş Kürtler pek bir benzeşiyordu. Federatif sistem İspanya’da olduğu gibi Türkiye’ye de barış ve demokrasi getirirdi... Ne iyi, ne de kötü niyetli, sadece gerçeği saptamaya çalışan biri olarak; o günlerde dilimin döndüğünce anlatmaya çalıştım: Devlet yapılanması tarihsel bir sürecin sonucu olup parmak şıklatmasıyla ulusaldan federatife ya da tersi yönde değişemezdi. İspanya’daki 17 özerk yönetim, dünden bugüne var olmamıştı. Aynı bölgeler, bin yıl önce de Kraliyet’ten özerk Prensliklerdi. HHH İspanya, tarihinde yalnızca 40 yıl süren frankist dikta sırasında ulus devlet olmaya çalışmış, Franco ölünce de özüne, yani ortaçağdaki federatif yapısına dönmüş; demokratik jargon da eski prensliklere “özerk bölge” demişti. Üstelik, federatif entegrasyon hiçbir ayrılıkçılığın karşıtı ve çaresi olamazdı! Nitekim bir süre sonra ekonomik krize giren Avrupa’da; Büyük Britanya, Belçika hatta İtalya gibi entegrasyonla birliğini sağlamış birçok devlette çatlamalar başladı. İspanya’da Baskların ETA’sı gibi bir terör örgütü bile olmayan Katalonya, İspanya’dan bağımsızlık istiyor ve ayrılık yolunda emin adımlarla yürüyor. P vaşmak “Milliyetçiliğe karşı savardır.” için milletlere ihtiyaç MICHEL BARNIER rak ulus devlet olmayı başarmış. Bugün Fransa’yı tehdit eden biricik ayrılıkçılık, küçücük bir ada olduğu için tokadını okkalı indiremediği Korsika milliyetçiliği. Gelecekteki sorunu ise, demokrasi dönemine denk geldiği için Sur asimile değil de entegre etmeye çalışıp edemediği Müslüman azınlık... HHH Bu saptamalar, asimilasyon güzellemesi değildir. Demokrasiye inanan kimse asimilasyon yanlısı olamaz, ben de değilim. Anlatmaya çalıştığım, Türkiye’de Kürtlerin gördükleri yoğun zulme karşı asimile edilmedikleri, edilemedikleri. Eğer asimilasyon olsaydı, ne Kürt milliyetçiliği var olurdu, ne PKK... Türkiye’de güya barışı görüşürken bölgesel bir iç savaşa dönüşen bugünkü durumda, ülkeyi ulus devlet olmaktan çıkaran AKP iktidarının ümmi devletin çare olamayacağı Kürt milliyetçiliğine ilişkin hiçbir çözümü yok! Oldum olası dış odaklara bağlı PKK’nin Türkiye kininden öteye bir ulusal projesi bulunmuyor. PKK’yi inkâr edemeyen HDP’nin de kesin konturları yok: halkların kardeşliğinden ne beklediği, ereği belirsiz bir şiir. Dehşet de zaten neyi, niçin yaptığını bilmeyenlerin kör vahşetidir. İşte böyle bir dehşeti yaşıyoruz. Erken bir yeni yıl yazısı ostlarım, sevgili okurlarım bu yıl öyle çok acı yaşadık ki, yüreğim kurumuş sanki. Ama kendimi zorlamalıyım, usulca başlamalıyım. Dilerim, o gece tam 12’de tıpkı filmlerde olduğu gibi bir yıldız kaymış ve yitirdiğimiz bütün güzel insanlar, bütün çocuk melekler ceplerinde herkese verilecek birer yıldız yeryüzüne inip ışıkları yanık pencerelerden özledikleri insanların en çok da kendilerini düşünerek ağlayanların şefkatle gözyaşlarını silip usulca yeniden gökyüzüne çıkmışlardır. Dilerim, Ayşe’nin annesi, “Sen her şeyi bana bırak bir planım var” demiştir. “Hele bir saat 12’yi vursun”. Ayşe’nin annesi o gün kocasının en sevdiği mezeleri yapmış, bir küçük rakıyı da masanın başköşesine koymuştur. Ayşe heyecanlı saat hızla 12’ye yaklaşıyor, koca çakırkeyif, anne sözü alıyor, “Bak anlamam” diyor, “şimdi söz vereceksin ve verdiğin bu sözden asla dönmeyeceksin. Kız oğlanı seviyor, oğlan kızı, neymiş tutturmuşsun, oğlanın ailesi Alevi diye, ne zararlarını gördün ki, o kahvede olur olmaz kişiHepinizi seviyorum. lerin sözlerini dinleyip kızını mutsuz ediyorsun, bak yeni yıla da girdik, bırak kızın yüzü gülsün. Kızına verdiğin hediye de bu olsun.” Ayşe şaşkın, babasına bakıyor, baba şöyle bir düşünüyor, gerçekten oğlanın ailesinden ne zarar gördü ki... Elindeki kadehi kaldırıp “Sözüm söz verdim gitti” diyor. Dilerim, Tokat’ta yaşayan ve sürekli kocasından dayak yediği için ablasının oturduğu evin adresi elinde, bir sabah vakti oğlunu da kucağına alıp kendine yeni bir yaşam kurma umuduyla İstanbul’a gelen, kendi gibi koca dayağı mağduru bir arkadaşıyla İstanbul varoşlarında bir evi paylaşarak, asgari ücretle bir atölyede çalışmaya başlayan Nimet, oğluna çok istediği takım elbiseyi alabilmiş ve oğlu küçücük evin ortasında yeni kıyafetiyle çaka satarken genç kadın sevinç gözyaşları dökmüştür. Dilerim, ailesinden on aydır ayrı yaşayan 14’ündeki çırak Ahmet, ailesinin yeni yıl için ona gönderdiği yarım kilo pastırmayı üç gündür köşe bucak saklamıştır. Her şeyin bir sırası var, diye. İşte tam zamanıdır, Ahmet altı arkadaşıyla birlikte kaldıkları rutubet kokulu odada saat tam 12’de pastırmayı çıkarmış, birileri aygaz ocağını yakmış ve yumurtalar kırılıp pastırma, yumurtalarla birlikte pişmeye başlamıştır. Bir anda odanın dayanması zor rutubet kokusu yerini mis gibi kokan pastırmaya bırakmıştır. Haydi bre koparın ekmekleri... Dilerim Atiye Hanım bilgisayarının başına geçmiştir. Yıllardır yalnız, sevdiği bir deniz subayı vardı, ailesi uygun görmedi o da hiç evlenmedi, hiç çocuğu olmadı ama binlerce çocuk yetiştirdi, onların büyüdüklerini, koca koca adamlar olduğunu gördü. Şimdi bile kapısını çalarlar ama Atiye Hanım’a bu yetmiyor, binlerce anı günlerdir kafasında dönüp duruyor, köylerde çalıştığı sıralarda çocuklarını okula göndersinler diye ana babaları nasıl ikna ettiği, sobasında odun bulunmayan sınıflarda nasıl birlikte donarak ders yaptıklarını, sonra dağdan odun getiren velileri, onu bayramlarda illa ki, yemeğe davet eden komşularını hiç durmadan anımsıyor. Bunları yazmayı düşünüyor ama ne zaman bilgisayarın başına geçse kendi kendine şöyle söylenirken buluyor: “Kimbilir ne hayatlar var, benim ki de yazılmaya değer mi?” Vazgeçip bilgisayarın başından kalkıyor. Ama bu gece içinde garip bir heyecan var, evet, karar verdi tam 12’de bilgisayarın başına geçecek ve şöyle başlayacak: “Her hayat yaşanmaya ve yazılmaya değerdir.” Yeni yılda yolunuz açık olsun. 27 ARALIK 2015 SAYI: 32953 D Millet iflas, ümmet müflis! Demek ki neymiş? Her federasyon ve entegrasyon; etnik, siyasal ya da dinsel herhangi bir ayrılıkçılığın panzehiri değilmiş! HHH Oysa gerçek ulus devlet ve gerçek asimilasyon, öyle mi? İşte Fransa: Pirene dağları, bir ucunda Baskları, bir ucunda Katalanları ikiye bölerek İspanya ile sınırını oluşturuyor. İspanya’daki Basklar arasında ETA terörüyle can alan ayrılıkçılar cirit atar, Katalanlar referandumla bağımsız devlet olmayı oylarken; Fransa’daki Bask ve Katalanların gıkı çıkmıyor. Soydaşlarının birkaç kilometre ötede Madrid’e karşı açtıkları bayrak savaşını, mutlu bir huzur içinde, futbol maçı seyreder gibi izliyorlar. Üstelik İspanya’dakilerle aynısını konuştukları özgün dilleri, Fransa’daki okullarda zorunlu ders bile değil! Peki, neden bunca ilgisizler İspanya’dakilerin milliyetçiliğine? Çünkü Fransa’daki Katalanlar ve Basklar; tıpkı Brötonlar, Normanlar, Gaskonlar gibi gerçekten asimilasyona uğramış halklar... Çünkü Fransa, yüzyıllar önce ve ağır zulüm yapabehicak@yahoo.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Özgürlük için 30 adım azetecileri Koruma Komitesi (Commitee to Protect Journalists CPJ ) dünyada gazetecileri hapseden ülkelerin listesini yayımlıyor. Dünyada en çok gazeteciyi hapseden ülke Çin. Çin’de halen 46 gazeteci hapiste. Türkiye 5. sırada. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’ne (Reporters sans frontières RSF ) göre Türkiye, basın özgürlüğü sıralamasında Etiyopya’nın gerisinde: 180 ülke içinde 149. sırada… Yani dünyanın dibinde… ABD’nin saygın düşünce kuruluşlarından Freedom House’un basın özgürlüğü 2015 raporunda Türkiye “özgür olmayan” ülkeler kategorisinde yer alıyor. Avrupa ülkeleri arasında basın özgürlüğü açısından son sıradayız. Freedom House’un “dünya basın özgürlüğü haritası”na bakınca insanın içi kararıyor. Türkiye, son 5 yılda basın özgürlüğü açısından durumu daha da kötüye giden ülkeler arasında Tayland ve Ekvador’dan sonra üçüncü sırada yer alıyor. Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (International Press Institute IPI) “2015 Türkiye Özel Raporu”na göreTürkiye’de medya üzerine baskı giderek artıyor. Otosansür yayılıyor. Türkiye, basın özgürlüğü açısından Avrupa’nın en sorunlu ülkesi. Raporda “Türkiye’de demokrasi risk altında” deniyor. Enstitünün hazırladığı raporun kapağındaki slogan şu: “Özgür basın varsa özgür toplum vardır.” Dünyadaki önemli dört uluslararası basın örgütüne göre Türkiye’nin durumu bu. Utanç verici bir durum. Bitmedi. HHH Türkiye’deki hukuk sistemi ne durumda? Dünyada bu konuda yapılmış araştırmalar da var. Dünya Adalet Projesi (World Justice Project) her yıl ülkelerin hukuk sistemini değerlendiriyor. “Dünya Hukuk Devleti Endeksi”nde Türkiye 2014 yılında 59. sıradaydı. Bir yıl sonra, 2015’te 80. sıraya düştü. Türkiye dramatik bir düşüş yaşadı. Bunun anlamı, “hukukun üstünlüğü” konusunda Türkiye’de ciddi bir sıkıntı var. Washington merkezli Mülkiyet Hakları Alyansı (Property Rights Alliance) tarafından hazırlanan “2015 Uluslararası Mülkiyet Hakları Endeksi”nde ise Türkiye, yargı bağımsızlığı konusunda 3.5 puanla 129 ülke arasında 90. sırada yer aldı. Yukarıda özetlediğim araştırmaların ve raporların tümüne internet üzerinden ulaşmak mümkün. HHH Adalet Bakanı Türkiye’de haber yaptığı için cezaevinde bulunan gazeteci olmadığını söylemiş. Adalet Bakanı yukarıdaki raporlar için ne der acaba? Anımsarsınız, dört yıl önce dönemin savcısı Zekeriya Öz, gazeteci Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tutuklanmasını “Gazetecilik görevleriyle ilgisi yok” diye savunmuştu. Nerede Zekeriya Öz şimdi? Nereye kaçtığı biliniyor mu? HHH Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklulukları sürüyor. Tutuklulukları bir ayı buldu. Bu tutukluluk artık cezaya dönüşmüş durumda. Oysa ne o TIR’ları Suriye’ye gönderen, ne o TIR’ları durduran, ne o fotoğrafları çekenler onlar. Erdem ve Can, toplumun haber alma hakkı kapsamında edindikleri bilgileri yazdılar. Yani gazetecilik yaptılar. 30 adımlık yürüyüş eylemindeydik az önce. Tünel’de toplandık ve yürüdük. Niye mi? Cezaevlerindeki tutuklu 34 gazetecinin tümünün tutuksuz yargılanmalarını savunmak için, mesleğimizi savunmak için, halkın haber alma hakkını savunmak için. Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanışının 30. gününde, “Bu dava nereye kadar giderse biz de peşindeyiz” demek için. HHH Eylem alanından uzaklaşırken Can’ın Sevgili Çiğdem Toker’e gönderdiği notu okuyorum tekrar: “İyiyiz” diyordu Can, “Çünkü haklıyız. Yalnız değiliz. Sonunda kimin, neyin kazanacağını tarihten biliyoruz. O tarihe layık olmaya çalışıyoruz.” G ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr Kıdemli karşılayıcının notları yıldır yeni yıl karşılıyorum!” Böyle diyor. Çetin Altan’ın Galatasaray Lisesi’nden arkadaşı da diyebiliriz. Vehbi Koç’un en kıdemli yöneticisi de... Kartvizitini daha da genişletmek de mümkün: Darbe öncesi Demirel’li yıllarda adı, cumhurbaşkanı adayları arasında geçiyordu. Babası Mustafa Kemal’in yakın çevresinden Gazi Çiftliği mühendisi Ali Numan Bey. “Can” adını ve “Kıraç” soyadını bizzat Atatürk koymuş. Ziraat mühendisliği baba mesleği. Ama kaderi onu otomotiv sanayiinin en önde gelen yöneticiliğine yöneltti. Kalem ve kelam merakı yüzünden “Hayatın yeni sahili” dediği emeklilik yaşamına biraz erkence yatay geçiş yaptı. HHH Her toplumun iftihar edebileceği “akil insan” listeleri var. Ama o listeler ile siyasetçilerinki farklı oluyor. HHH “88 yıldır durmadan yeni bir yıl karşılıyorum” diyor ve ekliyor: “Elbette her seferinde gönlümü sevgi ve umutla donatarak... Artık biliyorum ki, hayatın en önemli olgusu ‘zaman’dır. Ne yazık ki, zamanın kıymetini bilmeden yaşıyoruz... Bugün ulus olarak içinde yaşadığımız ortam iyi ve kötü yönleriyle bizim insanımızın ürünüdür. Bundan sonraki olumlu olayların veya olumsuzlukların yaratıcısı bizim insanımız olacaktır. Ve elbette, ortaya çıkacak sonuçlar da yine bi tanahmet@gmail.com www.ahmettan.com İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç Akın Atalay İcra Kurulu Başkanı Genel Yayın Yönetmeni “88 Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: Reklam Tanıtım ve Halkla İlişkiler Genel Koordinatörü Ayşe Cemal Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörleri Hakan Çankaya Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. zim kendi ürünümüz olacaktır!” HHH Yılları uğurlamak da karşılamak da kaçınılmaz bir deneyim. Bu deneyime sahip olanlar 2015’te sessiz sedasız aramızdan süzülüp uzaklaştılar. Ömürlerde yoğun hayat deneyimine sahip olanımızın sayısı sınırlı. Eskisini uğurlamaya yenisine merhaba demeye hazırlanırken yılın son yazısında sözü Can Kıraç’a bırakıyoruz: “Devletimizin, hükümetlerimizin, siyasi partilerimizin, üniversitelerimizin, sendikalarımızın, yerel yönetimlerimizin, katılımcı derneklerimizin ve baskı gruplarımızın yönetici kadrolarına önemli görevler düşüyor. Artık insanımıza mutluluğu tattırmak ve yaşama zevkini aşılamak için insan olmanın faziletini ve ahlaki değerlerin önemini ortaya çıkaracak girişimlere ve uygulamalara öncelik tanınmalıdır. Üzüntüleri ve sıkıntıları maziye gömerek, yeni yılı umutla karşılıyoruz. Kendimi umutla bekleyenler arasında sayıyorum. Ve bana yol gösteren bazı özlü sözleri paylaşmak istiyorum. Örneğin, Balzac’ın ‘Bütün mutluluklar çalışmaya ve cesarete bağlıdır’ sözünü ve Cenap Şahabettin’in ‘Bir kimsenin mutluluğu daima bir başkasının elindedir!’ uyarısını akıldan çıkarmamak gerek. Elbette Platon’un o sözü şaşmaz bir pusuladır: ‘Kim erdemli, doğru ve dürüst ise o mutludur!’ ” HHH Bunun bireysel olduğu kadar siyasal bir pusula olması dileğiyle mutlu bir yıl:)) İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.47 05.30 05.50 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07.21 12.12 14.28 07.02 11.56 14.16 07.20 12.19 14.43 Akşam 16.51 16.38 17.06 Yatsı 18.1 7 18.03 18.29 13, 23, 24, 33, 41 ve 46 6 BİLEN: 1 milyon 448 bin 207 lira 90 kuruş (1) 5 BİLEN: 3 bin 6 lira 35’er kuruş, 4 BİLEN: 40 lira 10’ar kuruş, 3 BİLEN: 6 lira 65’er kuruş ikramiye kazandı. C M Y B