04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 MAYIS 2O03 CUHARTES IbrahimYasaanılıyop CUMHURİYET Toplunbilim alarnda öneml bir eşiktir^roi >r. IbrahiT) Yasa. Cfeğenrtr Hasanoğlanlı lar, brarr Yasa'y 1O. öl ü m yıldonjmünd-e aracaoar. Sosyooji Derneg Baj*an Prof. Dr. Birsert Cökça Prof. Yasa için "ttorinr yanı sıra toplumh birt&r ilişki ktran alan çaJışmaları bir çıcrdır' diyor. Gerçekten, Yasa • ır yaprtlarına bakıycrsuru;, hepsi cönemi n er yak: sorunları üzerine: Hasanoğlan ve Sndel köylerinin toplumıal v: ekonomık yapıları kız kaçırma, gecekordu aileleri,yurda dören işçiler... Ibrahim Ytsa, aar çalışmaJannı sürdırür+eı kullandığı yöntemeri, insanlarla nasıl ilişci kunjlması gerektiçıni kitaplarında tatlı talı anlatır. örneğin, aşağidak gözlem 1955 basksı oaı "Hasanoğlan Köyt" ac ı araştırmasında yeralır: "Araştırmaya yardım eden genç ve tecrübesiz kimseleri köylüler zaman zaman alaya alır. Mesela, köylülerden birisine boş kaldığınız zaman ne yaparsınız, diye sorulmuştu. Köylü gülerek 'Evde karı ile dans ederim. Sonra poker oynarız' cevabını verdi. Fakat araştırıcının da bu cevabı şakaya aldığını görünce, soruya daha ciddi bir cevap vermenin gerekirliğini kendiliğinden anlamış oldu." Hasanoğlan Belediyesi ile Hasanoğlan Kültür, Dayanışma ve Çevre Koruma Derneği'nin öncülüğünde gerçekleşecek olan Ibrahim Yasa'yı anma töreni yarın Hasanoğlan Atatürk Anadolu öğretmen üsesi'nde yapılacak. Ankara'dan törene katılmak isteyenler için saat 13.00'te Vedat Dalokay Nikâh Salonu önünden otobüs kalkacak. Dert Cumhunyet Arşivlei Dao Başkanı şeriatçı El Ezhe mezunu. Kültür Baıanlığ Müsteşarı imam köcenl Orman Bakanlığı PanlaTa ve Projeler Daire Bjşkai imam kökenli, Ankya ll Milli Eğitim MüdünüimaT kökenli, Niğde ll Miü Eğitim Müdürü imam kökenli... ömekleri çoğaltmak olası... Başbakan Recep Tayyip Erdoğan diyor ki "Kadrolaşma gibi bir derdimiz yok". Bu atamalardaki derdiniz ne o zaman? Medya \e Miıııarlık (*) Dr. HAYDARKARABE'İ Mimr Mimarlık ve mimarlar msdyain en ilgisiz, en yabancı, er bilgtsc olduğu konulardan biridir.3ugür. Türkiye'de çağdaş mirriiriar r-. mimarlık, bir Mimar Siran, or Asmalı Konak kadar oJsun ıgi bek- liyor, medya ise açıkça Dnla^ "Siz medyatık değils/niz, dola.r sıyla ilgi alanımızın dışıncasınz' diyor. Bu ilişkiyi, her iki ta-af acı- sından irdelemeye çalışaJm. Zamanla heryapı gibi yeıilener medyanın günümüz temslcilet- nin çağımızda, ülkeyi, dunya/ı yaşarm yönetmek gibi önenJi, ön- celikli görevleri var. Medyj "d&- düncü güç". Bunlan kendikri sö/- lediklerine göre tekrarlamarta sa- kınca görmüyorum. Medyayı yö- neten bir "beş S" ilkesi vaxiır Siyaset(malum...), Server("sos- yete", faiz, döviz, para...), &ks (te- le\ole kültürü, manken yaşamla- n, orgazm edebiyatı...). Sağık (ko- lesterol, yoga, rejim muhabbe- ti...), Spor (futbol için en sz döt tam sayfa...) Doğrudur, bunlar "çoğunuğur" anailgi alanlandır. Medyann gür- den oluşturmagücünün yanında sürekli ve değişmez dolgu nalze- roderidir. Zaman zaman, yalnız- cabu konularile dolu (ve timüy- le alıntı- makaslama) gazeteler pe/dah olur. Bayağı da satarlar. Gerçek sanat, kültür ve bj ara- da mimarlık, güncel medya için marjinal konulardır ve hele ce mi- maiık konulan, olsa olsa kent ve çevre felaketleri ile belediye- se sıkıntlarla ve bürokra: ica- dı korkunç ama fantastik veya "rredyatik" çözümlerie (HaJiç'te yiter katlı otopark, Marmara De- niz'nde uçan otoyol, deprem oark- lar;..) ve biraz da dekorasyon iş- len, "sosyete mekânlan", do-it- yojrself, malzeme reklamı kokan tantım yazıları, nihayet en aka- denik düzeyde ise, feng-şuı filan ilesınıriıdır. Depremlerjeoloji mühencisle- ria ekonomik krizler ekonomist- ler, savaşlar emekli generalleri medyaya taşıdı. Mimartık da an- ca birfelaketle mi gündemeotu- rafalir? 3azı önemli yapılann açılış ve- ya"emel atma törenlerinde kımin kudeleyi nasıl kestiği ve ne söy- levverdiği ilginç de, orada ogün fenete giren yapının ne olduğu, fe şe yarayacağı; çevreye, top- luna nasıl bir katkıda bulunaca- ğrn bilgisi ve eleştirisi daha mı azJnemli? nsanlar, kent olgusu ile bunca Igiyken, medyanın tirajlan dabü- /ût ölçüde büyük kentlerde ger- jeteşirken, aklı başında bir çev- "e-Tietropol-kent köşesi neden /a basında anlamak güç. Gene jeıaklannı yemeyelim: Medya- Ja mimariıktan şöyle bir jargon Daçiamında (ve yüz kızartıcı bir xmde) bol bol söz edilir: 24 Ook kararlannın miman, 12 Ey- iHnayasasrnın miman, yeni Or- 3Dğu haritasının miman... 'teden böyle oluyor? Değışik açardan irdeleyelim: Medyanın iç yapısı açısın- daı: Tüketici (okuyucu-izleyici) aöinin yönü ve bizim konumuz- jaıi eksikliği, medya organının edtoral yapısını da belirler: Hiç- arnedya organının mimarlık ko- luınndan haberdar uzman kad- TKJ yoktur, bunun sonucunda XTiuhabir, Bauhaus mimarlığı ile Bauhaus yapı marketini kanş- tırabilir, kimsenin ruhu duymaz. Ama sözgelimi, talebin bolca ol- duğu sağlık konusunda da uz- man denetiminden geçmeyen sayfalarca (eksik, tutarsız, çeliş- kili) sağlık haberi okuduğumuza göre medyada zaten böyle bir doğruluk endişesi yok. Bir kültürel alan olarak mi- mariığın algılanışı açısından: Mimarlık, yalnızca bir yapı yap- ma işi değildir. Işin bir de kültür boyutu vardır. Açıklamaya çalı- şayım: Her gazetenin en az iki spor sayfası var; dünya kupalan, olimpiyatlaryapılırken bütün dün- ya tek göz tek kulak olup olayla- n izliyor. YıHar sonra rekoriar kın- lıp geçiliyor ama yapılar kalıyor. Uy- gariık tarihi, savaşlar, ımparator- lar ile değil, yapılar ile ömekleni- yor. önemli mimari yapıtlar, kimi zaman ülkelerin simgesi oluyor- lar. Batı dünyası, uygarlığmın ka- nıtlan olarak artık (futbolculan, ar- tistleri, şarkıcılan kadar ve onlar- dan daha da fazJa) sanatlannı, kül- türierini ve doğallıkla da mimaria- nnı, mimarlıklannı da öne sürü- yorlar. Diğer taraftan, bir kültürel yapı olarak mimarlık karşısındaki ilgi- sizliği için doğrudan medyayı da suçlamamalı. Bu toplumda mi- martığın saygınlık düzeyi, onun bir kültürel olgu olarak üretilme- si, tüketilmesi, yeniden üretilme- si ve algılanmasıyla da ilgilidir. Bu genef algılayış biçiminin de- ğişmesine hangi küttürel araçlar katkıda bulunabilir? Medya kültü- rü yalnızca taşır" mı yoksa zaman zaman üretirmi? Bilglyi, kültürü ta- şırken, dönüştürür mü, yeniden mi üretir? Mimarlık açtsından: Diğer yan- da, "iktidar duygulanyla doldu- rulmuş" mimartann hak ettikle- rinden de çok ilgi beklemeleri do- ğal, ama bence bu beklentinin ar- kasını dolduramıyorlar. Burada, önce genel ilgi ve say- gınlığı hak etmek için mimarlık ta- rafına düşen görevler de tartışıl- malı. Gerçekten bugün ülkemiz- de, mımarlığın bir imaj sorunu var. Imajını zedeleyen unsurlan ayık- layıp, yeniden toplum önünde ak- lanmak ve eski, hak ettiği saygın- lığına kavuşmak için (çağdaş) mi- marlık ne yapmalı? Çağımızda haltdaifişkilerde bir sanat-meslek: Zaman zaman, "halkla ilişkiler"i sağlam olan bir meslektaşın ülke hatta dünya ça- pında müthiş bir şeyler yaptığını (Ortadoğu ve Balkanlar'ın en bü- yük kültür merkezi, Japonya'nın en güzel bahçesi filan gibi tuhaf iddialardır bunlar) okuruz, görürüz.. ama yutmayız. Buyüyen mimarlık bürolan; ye- ni oluşan veya çağdaş formlara kendilerini uyariayarak gelişen meslek örgütleri, kendi çağdaş araçlarını da üreterek, örneğin halkla ilişkiler birimleri aracılığı ile medyada yerlerini bulabilecekler mi bilmiyoruz. 0 /zmirMimariarOdası'nın dü- zenlediği, Prof. Gürhan Tümer'in yönettiği "Mimarlık ve Medya" konulupanele, Doğan Medya Gru- bu Koordinatörû Nuri Çolakoğ- lu, NTV'den Ali Sanlı, mimar ga- zeteci Oktay Ekinci ile katlan Dr. Mimar Haydar Karabey'in, Mimarlık Dûnyası açısından dile getirdiği ve panel sonrasında yeniden düzenlediği görüşleri. IŞlk KANSü Kimmiş yalancı?özkök'ün basın toplantısında söyledikle- ri: TSK, laik, demokratik ve sosyal hukuk dev- leti esası en başta olmak üzere anayasa hü- kümlerine, Atatürk ilke ve devrimlerine sa- dakatle bağlı, sorumluluğunun tam bilincin- de ve sarsılmaz geleneksel disiplin temelin- de bir birlik ve beraberfik içindedir. Her gün bir dedikodu yaratarak bu birlik ve beraber- liğe nifak sokmak isteyenler, bu emellerin- Mustafa Balbay, bir habercinin yapaca- ğını yaptı, Başbakan Recep Tayyip Erdo- ğan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hil- mi Özkök arasında yapılan görüşmenin içeriğini kamuoyuna duyurdu. Diğer gazeteler, gazeteci diliyle söylersek "uzun atladıkları" haberi Cumhuriyet'ten alıntılayarak manşetlerine taşıdılar. Orgeneral özkök, haberin geniş yankı uyandırması üzerine hafta başında basın toplantısı düzenledi ve Balbay'ın haberini doğruladı. Ancak medyamızın cici beyleri- nin yorumlanna bakılırsa, özkök tersini yap- mış, haberi yalanlamıştı! Kuşkusuz dinlediğini anlayamayanlar, uy- yuıaıııajcuını.£ UIZJHI ıaı>a™mızaaKj «ayg/yı durukçuluköyküleri gazeteciler arasındafık- arttınyor. Komuta kademesine sürekli tedir- ra gibi dilden dile anlatılanlar, "gazeteci mi, ginlikler iletiliyor. özellikle genç subaylanmız danışman mı, arabulucu mu, iş takipçisi mi, durumu endişeyle izliyor. Sonuç olarak kay- işadamımı" belli olmayanlarbukervanaka- gı sadece genç kesimde değil, genelimiz- tılmakta duraksamadılar. dedir. Bir huzursuzluk, tedirginlik, kaygı ya- "Cumhuriyet'in haberi yalanlandı" yala- şanmaktadır. nı ile canhıraş ortalığa fırlayanlar, Balbay'ın özkök'ün basın toplantısında söyledikle- 23 Mayıs günü Cumhuriyetie yayımlanan ha- ri: TSK'de herkes aynı şeyi söylüyor, herkes berini baştan sona okumamışlardı, çok bel- komutan n aklındakini söylüyor... Biz her ko- li. Gelin Balbay'ın 23 Mayıs Cuma günü ga- zetede yayımlanan haberindeki ifadelerle, Öz- kök'ün 26 Mayıs Pazartesi günü yapbğı açık- lamalan alt alta sıralayalım. Sıralayalım ki ki- min uydurukçu olduğu bir kez daha kanıt- lansın: Balbay'ın haberine göre özkök'ün Er- doğan'a söyledikleri: Türk Silahlı Kuvvetle- ri'nin (TSK) içinde görüş aynlıklan varmış gi- bi bir hava yayılmaya çalışılıyor. Bu gerçek değil. Bu havayı yaymak isteyen çevreleri ta- nıyoruz. Bunlann bir bölümü ezeli olarak TSK'yi hedef olarak seçen kesımler. Ancak kimi AKP'lilerin bu kesimlere cesaret veren tavırlar içinde olduğunu görüyoruz. lir anlabriar. Onlann fikirierini hiçbirzaman bas- tırmayız... Şayet TSK'de tedirginlik varsa, bu bir kesimde değil, TSK'nin bütününde- dir. TSK'nin çeşitli konularda derin kaygı ve duyartılıklan gayet tabii ki vardır. Bunlann bir bölümünü 8 Ocak tarihli basın toplantımda açıkça dile getirdim. 0 günden bugüne ka- dar çok zaman geçti ve kaygılanmızı arttın- cı gelişmeler de süregelmektedir. Bunlann..a_ __,. . ,W<.V/7UIMUI, >jyj OIIIC7MCTIII- w ycıışıpıeıeı ue suregeımeKieaır. tsunıann de başanlı olamayacaklannı anlamalı ve geç başında devlet kadrolanna irticai düşünce- olmadan bu hatalanndan dönmelidirier. Ak- leriyle şaibeli kişılerin yerleştirilmekte oluşu si takdirde layık olduklan cevabı mutlaka naimûM^ir D, , w..:ı«~~ i. »•— w l " - ! - alacaklardır. Balbay'ın haberine göre öz- kök'ün Erdoğan 'a söyledikleri:... Bu tür uy- gulamalannız bizim tabanımızdaki kayg/yı nuda hareke* tarzlan kuranz. Bu hareket tarzlannı genç subaylar bizim karşımıza ge- gelmektedir. Bu kişilerin icraatının TSK'nin yanında ülkenin geleceğini düşünerek bü- tün kurumlarca izleneceği ve izlenmekte ol- duğu gayet tabiidir. Balbay'ın haberine göre özkök'ün Erdo- ğan'a söyledikleri: Biz kesinlikle AB'ye kar- şı değiliz. Türkiye'nin çağdaş dünyada ye- rini almasını sonuna kadar savunuyoruz. özkök'ün basın toplantısında söyledikle- ri: TSK, AB'ye karşı değil, aksine AB'ye uyu- mun deneyimli bir vasıtasıdır. Ancak dikkat çekmek istediğimiz husus, AB'ye her şeye rağmen değil, onurla, eşit şartlarla, milli ve coğrafi bütünlüğümüzü koruyarak girmek- tir. Trende soygun Alpaslan Berktay ve eşi, 9 Mayıs sabahı Ankara'ya varan eksprese binmişler. Kuşetlide sabah kahvaltılannı ederken bir genç kendilerine meyve suyu ikram etmiş...Sonrasını hatırlayamayan Berktay çifti, gözlerini Arıkara Numune Hastanesi'nde açtılar. Uyutulmuşlar, sonra da soyulmuşlardı. Hırazın çaldığı emekli maaşı, karakolda ifade verme filan değil, Berktay'ı asıl üzen, trenlerde bu tür olaylann sık sık meydana geJmesine karşın Devlet Demiryollan'nın soruna yeterince ilgi göstermemesi otmuş. Kanıksanmış sanki trenterdeki soygunlar! ÇİZGtLİK KÂMİL MASARACI BULUT BEBEK MRAYÇİFTÇI bulutbebek ı hotmail.com Ann«e/ HAYAT EPtK TİYATROSU MUSTAFA BÎLGL HERŞEYt YAPABtL±RİM... EVERY VVAY THAT I CAN.DtYOftUM NE DIYORSUN •> ANLAMTyORUM. TARIHTE BUGÜN MIMTAZ ARIKAN 31 Mayıs ŞAKAO B/R BÜYÛK BESTECJ.. teo3'M suei/H, AyusrueyAL/ gsçmç/ JOS&VJ HAYDM 7^ y)4$IND>A y/YAMA 'OA ĞCPÜ. KLASlk VlYtŞKlA OfOJUJAlUAJ MO2AgrVE 8EETHOVEU'LE &gL/ICT£ ÜÇ BÜYÜK SeSTSCİ_ SİNPEAl BİRJ OLAN HAY0M'/N BAŞAGlLI YtLLARI,MACÂİ SOVIUSU f>e£A/S E£T£RHAZY'NIN MüZJf. YÖNEriCSSi' OL- MASIYL4 BAÇLAU/ŞTI. T£AP0A/IH/A/ BASASI*DİYE ANILA- CAH OLAN HAYPN'IN 1<X>'O£H Çok SEUFONİSi, 8O'/ AŞK/N YAYLI SA2LAB mjABT£Tİ, tupMÇ£je.7DlAj& VE AZ BİÜNSe PE, B.IRÇOK VO&tL MÜZ/K YAPITLAS.1 VAH- OtR. ŞAKACl gi£ İNSAN OLAM HAYDN'IN SU ÖZELÜĞİ Riecot yAPmu* YANSiMiçve. BuNLAeoAtJ "vepA seu FOMİSl"PSENS £ST&iHAZY'P6N IZİN ALAMIYAN MÛZJS- Y£AJL£R İÇİN YA2UM/$T7'.JCENOİ 8OUİA4ÛMJ ÇALAN SA- NATÇJ SAIONU 7&&CEDİYOR,6İD&İEICK/MSEKAIM/- *OIZPU.l>UeUHUAMlAyMJ PB£N£,İ2Nt ogAYLirORDü! SAYFA 17 SAĞNAK HARBt SEMİHPOROY semihporoyÇn yahoo.com VAV/..SU t$Çİ HAKLAfU AKf>W/M ÇJKARACAĞI NİLGÜN CERRAHOĞLU AB Yolu Biraz da 'Eurovision'dan Geçer "Bomba gibi" derter ya öyle... "Bomba gibiydi" Massiel. Etine dolgun, esmer, tutkulu. Sözünü esir- gemeyen, dik başlı ve agresif... Varlığını hissettiğiniz kadınlardandı. Kapıdan girdiği zaman fark edilirdi. Yal- nız ismi değil, bir "aura "sı vardı. Yaydığı elektrik ve ener- jiyi hemen alırdınız. Massiel'i '80 yılında tanıdım. Ispanya'ya yeni git- miştim. "Massiel" dediler: "'68'de bizi Eurovision'la Avrupa'ya taşıyan kadındır!" Yanşmanın üzerinden 12 yıl geçmiş, "Massiel" et- rafındaki heyecan sönmemişti. Birkaç gün önce ka- zanılan bir zaferden söz eder gibi söz ediyordu Ispan- yollar ondan. "Massiel"\n orda burda hâlâ röportajla- n çıkıyor aşklan, oğlu, yediği, içtiği, giydiği, çıkardığı konu oluyordu. Sanat yaşamından çok "yaşantısı" ile ünlüydü Mas- siel. "Eurovısion"dan sonra elle tutulur, gözle görülür bir başka çıkışı olmamıştı. Ama o toplumun belleği, halkının yüreğinde unutulmayacak bir yere oturmuş; Ispanyollar için benzersiz bir "köşetaşı", "dönüm nok- fas/"olmuştu. Özgürlüğün dili... Bu ilginin nedenini sorduğumda, "O yıllarda Euro- vision 'u kazanmak, bizim için sıradan bir şey değil- di..." diye anlatmışlardı: "68 Ispanyası Pirene dağla- nnın ardında içe kapalı, unutulmuş bir ülkeydi. Dün- ya bizi, biz dûnyayı keşfetmemiştik. AB serüvenimiz hûsranla sonuçlanmıştı. 'Faşist' damgasıyla dışlanmış, köşeye sıkıştınlmıştık. Massiel b'ıze 'oksijen' verdi ve soluk getirdi..." Massiel, Trancodiktatöriüğü" altında yaşayan Is- panya'nın "ilk değişim dalgasıydı" gerçekte. Ulkeüze- rindeki baskı örtüsü henüz kalkmamış ama toplum değişmeye başlamıştı. Avrupa refahından pay almak için turizme kucak açmaktan başka çare göremeyen Franco rejimi için ufukta sonun başlangıcı belli belir- siz hissedilirolmuştu. Dışa açılımla birlikte Ispanya'ya akan "yabancılar", taşlan yerinden oynatmıştı. Ispanyollar da artık onlar gibi yaşamak istiyor, on- lar gibi "özgür" olmak istiyordu. Yeni keşfedilen "öz- güriüğün" simgesiydi Massiel. Şarkılannı başka türlü söytüyor, "özgüraşkın partizanlığım" yapıyor, sol çev- relerle "yakın temas" kuruyordu. Birlikte olduğu Car- los Zayas, yeraltındaki sosyalist partinin temsilcilerin- dendi. "Avrupa solu"ileilişkileri yüzünden Francoha- pishanelerine girip çıkan Carios da Massiel gibi "es- ki" ve "yeni Ispanya" arasında bir "geçiş noktası", "köprüydü" aslında. Bunuel filmlerinde gördüğümüz türden koyu Kato- lik, burjuva ve baskıcı bir ailesi vardı Carlos'un. Siya- si serüvenlerinden daralan annesi, oğlunun bu "ayh- n aşkı" yüzünden nerdeyse kafayı yemisti. Ama Ibiza'da hippileiie çıplak denize giren Carlos ve Massiel bana mısın demedikleri gibi "gayri meşru" birlikteliklerini üstüne üstlük bir de nur topu gibi sanşın bir "gayrimeş- ru çocuk", "Aitor"\a taçlandırmışlardı. Artık özgürlük- ten korkmayan Ispanya'nın ürünüydü "Aitor". Ve 'Ikinci değişim dalgası'.- Ispanya "Eurovision" zaferinden yirmi yıl sonra '87'de AB'ye girdi. Arada Franco'nun generallen' sah- neden çıkmış; Ispanya demokrasiye geçmiş, ülke "normalleşmişti". "Ikinci büyükdeğişim dalgası"Mk salmış; toplumsal değişim, karşılığını "rejim değişimin- de" bulmuştu. AB'ye girdiğinde, Ispanya özgür ve tam bir demokrasiydi. Yurtdışından Türkiye'ye bakış böyle biraz "kuşba- /oş/" oluyor. Roma'daelime geçen bir Türk gazetesin- deSertab'ın "Eurovision" atağı ile "darbeyalanlama- lan" arasında karpuz gibi bölünen köşe yazılan ve ha- berleri okurken Massiel'le Carlos'u hatırladım. Bu "normal" Avrupa ülkeleri için geçerii değil tabii. Ama eskj Krta'nın "farklı, içe kapalı, nev'i şahsına münha- sır" ülkeleri için "Eurovision zaferi" gerçekten "dönüm noktası"6\r. "Eurovision" -her şeye rağmen, hâlâ- Avrupa glo- bal köyünün yanşması. Meraklılan orta, üst-orta sınıf 45 yaş altı gençler ve orta yaş grubu kadınlar. "Euro- vision"da ilk "çıkışın" ne demek olduğunu Ispanyol- lar çok iyi biliyor. "El Pais"\n verilerine göre yalnız Is- panya'da yanşmanın oylama aşamasını seyreden iz- ieyicilerin sayısı 13 milyon. Bu değme futbol maçla- nyla yanşan bir "rating" anlamına geliyor. Büyütmeyelim. Altı üstü sanat değeri olmayan bir yanşma" şeklinde düşünenlerin kulağına küpe olsun diye söylüyorum... BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: l/"Fahişe"an- lamında argo sözcük... Is- kambilde bir kâğıt. 2/Rüya- bilim. 3/ Uy- 4 gun,üpatıpge- len...Elçüikya da konsolos- luklarda çalı- şan koruma memuru. 4/11- kel bir silah... 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Sûmerierde sağlık tan- nçası... En kısa zaman süresi. 5/Müslüman- lan cuma, bayram ve cenaze namazuıa ça- ğırma... Tavlada "üç" sayısı. 6/Japonlara öz- gü kâğıt katlama sana- 6 tı. 7/Doğu ve Güney- 7 dogu Anadolu"da ko- 8 nar-göçerlerin kıl ça- 9 I dırlanndan oluşan yayla yerleşmesi... Halk arasında negatif fotoğrafa verilen ad. 8/ Kilime benzer, renkli ve motifli uzun yolluk.. Kaz Dağı'nm antık dönemlerdeki adı. 9/Üs- tünde kapak gibi tek bir kabuğu olan küçük bir de- niz vumuşakçası. YUKARIDAiN AŞAĞIYA.: 1/Argoda "çirkin kimse" anlamında kullanılan söz- cük. 2/Kediyadaköpekyavrusu... Pembe renkli şa- rap. 3/ "Çok önemli kişi" anlamında uluslararası kı- saltma... Ince bulgur. 4/ Hicap... Kızıldeniz'de ve Basra Körfezi'nde kullanılan, yelkenli bir ticaret gemisi. 5/Çikolata, şeker, su ya da sütle yapılan içe- cek... Vilayet. 6/ "Göl sanırdık ne zaman dalsak — gözlerine" (F.N. Çamlıbel)... Gözleri görmeyen. II Düz ve geniş arazi... Cerahat. 8/Haber toplama ve yayma işiyle uğraşan kuruluş... Bayağı, sıradan. 9/ Kalın su buğusu... Briçte, bir löveyi üstün bir kâğıt- la almayıp ds^ıa asağı bir kâğıtla alrîa.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle