Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 31 EKİM 2003 CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Türban,
İnsan ve Demokrasi
İKİ görüntü var ki bellekten kolay silinmiyor.
Biri, on iki-on üç yıl öncesinin: Her dönemde ile-
riciliğiyle bilinen bir fakültenin küçük sınrflanndan
birinde, o zamana kadar hiç görünmeyen "türban-
lı" iki kız öğrenci; arkalannda da yine pek görün-
meyenlerden üç erkek. Yasaklayıcı YÖK karan fa-
lan henüz söz konusu değil, o fakültede olay da yok.
Fakat, Ankara'nın başka öğretim kurumlannda bu
yüzden gerginlik yaşanmakta. Belli ki, söz konusu
sınıfta da hoca türbanlılan derse almasın, erkekler
olay çıkarsın, oraya da gerginlik bulaşsın isteniyor.
Hoca, oralı değilmiş gibi yapıyor. Ertesi gün aynı du-
rum. Hoca yine aldınş etmediği için, iki türbanlı kız
ve üç erkek "provokasyoncu" bir daha hiç gelmi-
yoriar.
Ikinci görüntü, daha yakın bir zamana, beş-altı
yıl önceye ait: Beşiktaş'taki birdöviz bürosu önün-
de sıraya girmiş türbanlı on-on beş genç kızın her
biri gişeden elli "mark" alıp gitmekte. Civardakiler,
onlann belirii günde gelip hafta boyunca türbanlı do-
laşmanın karşılığını böyle aldıklarını söylüyorlar.
Doğru mu, rivayet mi, belli değil; ama halk arasın-
da bu izlenim yaygın o sıra.
Şöyle ya da böyle, son yıllann Türkiye'sinde ar-
tık türbanlı giyimin gereklilik ya da inançlan aşan
bir siyasal anlam taşıdığı kesindir.
Zaten şimdi "türban" de nen başlık, ne köylü-
lerin yemenisine benzer, ne annelerin ve anne-
annelerin başörtüsüne, ne de Müslüman ya da Hı-
ristiyan bütün sıcak ülke hanımlannın başlanna
bağladıklan örtülere.
Bunun, "stilize"edilmiş sank biçimiyte birdönem
Avrupa'da "türban" diye moda olan ve Osmanlı'nın
son dönemleriyle Cumhuriyetin ilk yıllannda büyük
kentlerin "asn" hanımlannca giyilen başlıkla da il-
gisi yok.
Şimdiki "türban", önce alnın büyükçe bölümü-
nü örttükten sonra aşağı doğru keskin bir açıyla kıv-
nlıp gözleri de yandan örterek bağlanacak ki, hep-
sinden farklı görünsün. Bu biçimiyle, düpedüz bir
işaret ve bir bayraktır. Kendi hedefleri için bayrak
açamayan beylerin hanımlara taşıttıklan bir bayrak.
Galiba Fransa'da Regis Debray etmişti o "De-
mokrasi cumhuriyeti öldürüyor" sözünü.
İlk ağızda, anlamsız: Demokrasi "halk"\r\, cum-
huriyet de "cumhur'un yönetimi olduğuna göre, ara-
da ne fark var ve birbirİerini niçin öldürsünler ki?
Ama, 1789 ve 1848 devrimlerini yaşamış bir Fran-
sa'da cumhuriyetçilik, evrensel insan haklarını ger-
çekleştirmek amacıyla görünürde demokrasiye ay-
kın sayılabilecek sınırlamaları doğal saymıştı. Eski
rejim kalıntılannın ve Kilise'nin gücü ancak böyle kı-
nlabilir, "insan-vatandaş" ancak böyle özgürleşti-
rilebilirdi.
1920'lerin devrimlerinden geçmiş bir Türkiye'de
de, cumhuriyet kendi lâik niteliğini koruyarak ka-
dın erkek bütün vatandaşlannı özgürleştiımek için
kurallar koymuşsa, bunlara karşı türban bayrakla-
n dolaştırmanın özde insan haklarına da, demok-
rasiye de meydan okuyan bir yanı hiç mi yoktur?
Zıpçıktılar
Son zamanda giindemde olan üniversiteler ile ilgili
düzenlemelerin tartışılmasmda da zıpçıktılar yine hemen ön
saftaki yerlerini alıp, akıl satmaya başladılar: Herhangi bir
nedenle YÖK'e kızmışlarsa, tasanya veryansın ediyorlar;
çıkarlan gereği YÖK kalsın istiyorlarsa, bu kez tasanya omuz
verip destek oluyorlar.
Aydrn AYBAY
T
üıkçemizde, iki sözcü-
ğü yan yana bitiştire-
rek, yeni bir sözcük
türetmek biçinıınde gü-
zel bir yöntem var. Bu
işi yapanlar, kimi zaman belli bir
konunun uzmanlan oluyor:
"BilgKayar", "usavnrma'', "alt-
yapı", "aJtsoy". "önahnT. "eşgü-
düm" gibi sözcükler böyle türetil-
di. Kımi zaman da bitişik sözcük-
leri halkın kendisi yapıyor: "Ayak-
kabı". "gecekondıT, "demirhin-
di", "hayalifener" böyle oluşmuş
birleşık (ya da bileşik) sözcükler.
Biraz argo havalı olarak "zjpır" ya
da "zıpçıkû''yı da zıplamak eyle-
minden türetilmiş bitişik (birleşik)
sözcükler sayabıliriz. Halk bu so-
nunculan, durup dururken, kendi-
ni belli etmek, övünmek ya da aşa-
ğılık duygusundan kurtulmak için
ortaya atıp, gereksiz laflar eden
kimseleri nitelemek ıçın kullanı-
yor. Osmanlı intelligentiasırun bu-
nun için kullandığı kibarca sözcük
"münasebetSE" veya "münasebet-
siztik" sözcüğüdür. Bizım yasala-
nmıza bıle ginniştir bu söz: Hukuk
Yargdama Yasamıza göre bir dava-
da yargıç. taraflarca. dava dosyası-
na konmuş belgeler arasında bulu-
nan "münasebetsiz evrak"ın dos-
yadan çıkarılmasına karar verir.
Münasebetsız evrak, dava konusu
olayla karut ya da bilgj kaynağı ola-
rak herhangi bir değeri ve işlevi ol-
mayan belgelerdır. "Nâbeca" söz-
cüğü de Osmanlıcadan gelmekte-
dir; bu da "yersiz" anlamına kulla-
nılmıştır. 30 yıl kadar önce Sena-
to'ya seçeceği üyelerin "oöırakh"
olması gerektiğini söyleyen bir
cumhurbaşkanımız, kendisine yö-
nelık bırtaİum eleştiriler yapan bir
yazan "Nâbeca laflar ediyor'' di-
ye kınamıştı!
Bugünlerde de, bu türden, yani
kolayca npçıkü diye niteleyeceği-
miz bir kısun yazar-çızer takımı,
kendılennin ne kadar akıllı. kül-
türlü, bilgüı ve önemli ldşiler olduk-
lannı göstermek ve kanıtlamak için
nâbeca laflar edıp nice npırhklar
ediyorlar! Şu Irak'ta, "stratejikor-
tağumza" (!) destek olmak için yır-
tınan "medyacılannuza* birbakın:
Türkiye'de deneyimli, bilgili ve
yüksek kaliteli diplomatlardan olu-
şan bir Dışişleri Bakaıüığımız var-
mış: Cumhuriyetin 80 yıllık dış po-
litikasının yerleşmiş temel ilkeleri
varmış; Genelkurmay'da siyasal-
askeri polıtika seçeneklerini üre-
ten. oluşturan ve izleyen bırimler ve
beyinler varmış; bunlann hiçbiri
umurlannda bile değıl. Bu zıpçık-
tılar, kendi "karihalanndan" yu-
murtladıldan söz ve yargılarla, her
türlü dış politika sorununu iki sü-
tun yazıda "şıppadak" çözüyor ve
devl'eti yöneten güçlere "Bu, budur
tşte;nededimseöyleyapın,sakınbaş-
ka şeylere saplanmayuT diye akıl
saüyorlar! Sorun Kıbns mı; çözüm
önerileri hazırdır: Çoğu dış kay-
naklı propaganda malzemesinden
aşınlmış iki parça bilgi kınntısı ile
Denktaş a saldınp, "çözümsüziüge
saplanma; gerçekçi oP nasıhatı
vermek! Bunun anlamı •'korkma,
bu muhteşem birikimimle arkanda
ben \anm; hiç düşünme" ve
u
saö-
ver Kıbns'ı!". Ciddi hukuk çevre-
lerinin sorumluluk anlayışı ile çö-
zümlemeye (tahlile) calışüklan HA-
DEP davasının seçim sonuçlan
üzerindeki etkisi sorununu iki ka-
lem darbesiyle, "hukuktayetki ne-
dir'', "kinunasılkullanır"' "yargı-
sal nitetikteki kararlann sonuçlan
neJerdn-" "YSK'nin hukuk siste-
minüzdeki yeri ve işlevi nedir" gi-
bi sorularla doğru dürüst ılgılenme-
den, bu zıpır takum, kime hizmet
vermek amacında iseler, buna gö-
re taraf tutup. sözde çözüm üretı-
yor: ahkâm kesiyor.
Son zamanda gündemde olan
üniversiteler ile ilgili düzenlemele-
rin tartışılmasında da zıpçıktılaryi-
ne hemen ön saftaki yerlerini alıp,
akıl satmaya başladıİar: Herhangi
bir nedenle YÖK'e kızmışlarsa, ta-
sanya veryansın ediyorlar; çıkarla-
n gereği YÖK kalsın istiyorlarsa.
bu kez tasanya omuz verip destek
oluyorlar. Büyük bir çoğunluğu-
nun üniversite nedir, nasıl çalışır, na-
sıl yönetilir gibi konularda ciddi
ve derinıne bir bilgi ve deneyımi ol-
madığı halde, pervasızca "oiyi,bu
kötü" gibi yüzeysel yargılardan
oluşan zıpırlıklardan vazgeçemi-
yorlar.
Başka bir zıpırlık ise akıl satmak
değil. durup dururken âhmlik tas-
lamak! Yalnız medyanın gülleri de-
ğil, bitim insanı umanına sahip ba-
zı kışiler de var bunlar arasında.
Örneğin, Amerika'da üniversiteler
arası profesör borsasmpazannı dü-
zenlemek için icat edilmiş kısaca
endeks denilen listeye yazılmayı
bilim adamlığının bıricik ölçütü sa-
nıp, bunu çok önemli bir marifet sa-
yan ve bununla çevresine "allame-
fik" satan profesörlenmiz var. Kry-
tınk bir çalışması ile adı bu listeye
giren; bunu vesile edip parasını
devletten alıp kahldığı bilimsel top-
lantıda, özenle bastu-dığı tngilizce
kartını, sırnaşbğı bir iki yabancıya
verip. onlardan -iki ayak üstüne
kalkmış bir köpeği takdir eder gi-
bi- birkaç takdir lafı duyan kimıle-
rinin Erasmus'un Delliğe Övgü'sün-
deki hukukçular gibi, nasıl kabar-
dıklaruıı görmüşüzdür. Bu gibıle-
Atatürk Cumhuriyeti
BAŞSAĞLIĞI
Yazı grubumuzdan ünlü mizah yazan
arkadaşımız, dostumuz
FUAT ÖRER'i1
kaybettik. Cenazesi 31 Ekim 2003 Cuma günü
Büyükdere Camii'nde kılmacak öğle namazından
sonra Kilyos Mezarhğına defnedilecektir.
Ailesine ve sevenlerine başsağhğı dileriz.
BUGAY YAPIM
Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet özgün bir
Cumhuriyettir. Soy egemenligine dayanma-
yan, temelinde Atatürk'n 10. Yıl Söylevi'nde
belirttiği gibi 'Türkkahramanlığına ve yüksek
Türk kültürüne davanan bir Cumhurrvet'tir. Is-
lam dünyasında aydınlanma devnmini içeren
tek Cumhuriyettir. Kaynağı ulusal bağımsızlık,
özgürlük ve ulusal egemenliktir. Ulusal kurtu-
luş savaşı veren, işgalci güçleri Anadolumuz-
dan attıran bir halkın kurduğu Cumhuriyettir.
Hiçbir Cumhuriyette on yıl içersinde aydın-
lanma devTİmi gerçekleşmemiştir. 10 yıl içe-
risinde yazı devrimi, Yurttaşlar Yasası (Mede-
ni Kanun) devrimi, dil devrimi, laiklik devri-
mi yani aydınlanma devrimi hiçbir ülkede ger-
çekleşmemiştir. Hiçbir Cumhuriyet 80 yıl ya-
şamamıştır. Eşi benzeri olmayan bir Cumhu-
riyettir. Atatürk, bu Cumhuriyeti Anadolu hal-
kını örgütleyerek gerçekleştirdi. Atatürk Cum-
huriyeti, halkın yönetimine dayanmaktadır, de-
mokratiktir.
Kamu yaranna, eşitliğe ve yurttaşlık anlayı-
şına dayanmaktadır. Atatürk'ün kurduğu laik
Cumhuriyetin, tslam cumhuriyetine dönüşrü-
rülmesi için, sosyal devlet ilkesi ile başlattığı
adımlann durdurulması için, ekonomimizin
yozlaştınlması için. Türkiye'nin çağdaş uy-
garlık düzeyinden uzaklaştınlması için çok ça-
lışıldı. Kısmen de olsa bu çalışmalar başanlı
oldu... HaUcımız, kültür düzeyi gelişir, hak ve
sorumluluklanrun biüncine ulaşırsa, Atatürk'ün
kurduğu Cumhuriyet de ilerleyecektir.
Atatürk'ün söylediği Türidye Cumhuriyeti yal-
nız iki şeye güvenmektedir: Türk ulusuna ve
kahraman Türk ordusuna...
MuzafferKLT.LT.AR
rin listeye adlan geçer geçmez ilk
yapacaklan şey. listeye adı girme-
mışlerin bilim adamı sayılmayaca-
ğmı ilan etmek. Bu türden bir üp
profesörü -herhalde adı listeye gir-
mışti- "Bizde sos>al bümıler yete-
rince gelişmediği için o kesimden
knnseTL'BA ihefiğine ahnmath' de-
mişti. O tanhte. bu anlayışının: bir
başka bilim alanındaki getişmişJik
konusundaki pervasızca yarguıın.
doğru >a da yanlış olmadan önce,
tamamen "biBm dışı" bir yaklaşı-
mı yansıttığını yazmıştım. Bu ger-
çek bugün de böyle: Bir fizıkçi. bir
tabip ya da kımyacı, sosj'al bilim-
leralaıunda, özeîlikle hukukta. ko-
nulann ve sorunlann esas itibany-
la lt
yerel'<
olduğunu ve "yerel dü-
le" incelendiği için, çalışma üriin-
lerinin uluslararası literatüre de
yansunadığını bilmedikleri halde,
"onlardan endekse geçen jBk; öy-
le\^e o alanda biUm \ok" gibisin-
den zjpura (veya zirzopça) bir yar-
gıya ulaşmalanndaki "bilim dişıh-
ğı" bir kez daha vurgulamam ge-
rekir. Eğer bu yargı doğru olsaydı,
örneğin, yalnız öğrencilerinin ho-
ca olarak değil, ülkenin bütün hu-
kukçulannın tanıdığı Prof. Dr. İs-
met Sungurbey, onca yapıtı ve ça-
lışmalanna karşın bilim insanı sa-
yılmayacaktı! Kendısinin iki yıl ka-
dar önce yayımladığı, Türkiye'de
hiçbir bilim adamının incelemeye
cesaret edemedığı "Baa (kdikle-
rin V'akıf Hukukundaki Yeri" ile
ilgili eşsiz makalesı de liste dışı ol-
duğundan bilimsel değer taşımaya-
cak. buna karşıhk. "Bebeklerdelsi-
Mk" konusu ile ilgili tngilizceye çe\-
rilmış iki sayfalık sıradan bir yazı
endekse girdıği için bilimsel adde-
dılecekti! Şunu da ekleyeyim. Sa-
yın Sungurbey'i ve yapıtlannı çar-
pıcı örnekler olarak verdim. Ülke-
mizde. fen bilimlen mensuplan-
nın belki adlannı bile duymadıkla-
n daha pek çok değerli hukuk bi-
limı mensubu vardır. Onlann, baş-
ka çevrelerde bilinmeyen, okun-
mayan -bir bölümü okunsa da do-
ğal olarak anlaş.ılamayacak olan- bi-
limsel yapıtlan vardır ki o mahut
liste ya da listelere girmemiştir.
Böyle abes yargılar verip zıpır-
lık etmemeleri için, çeşitli bilim
dallannda çalışanlara, kıdemli bir
hukukçu olarak tavsiyem şudur:
Çözümlerinız, yargılannız ve yakış-
tırmalannız için kendi alanınızda ka-
lın. Kendi bilim alanınız dışuıdaki
olaylar ve olgular hakkında kolay-
ca zıpırlık sayılacak böyle keskin
yargılar vermemelisiniz. Vermek-
te direnirseniz. Sayın Denktaş a
akıl veren haddını bilmez gazete-
ci, Dışişlerine "alaminüt" çözüm-
ler öneren kendini bilmez köşe ya-
zan, üniversite yasası hakkında
doğru dürüst bir bilgisi olmadan
ahkâm kesen münasebetsiz ahl ho-
casının gülünç durumuna düşer-
siniz. Tıpkı, aradan yüzyıl geçtik-
ten sonra, "Napoh/on Rusya seferine
çıkmanıalıydı" diyen tarihçi bozun-
tusugıbi.
Tatil Aboneliği Tanıtım Turları
1- Gökova'da Haftasonu .
Nail Çakırhan'ın "Agahan Mimank Ödülü"
aldıgı Akyaka Yoresi'nde, Yucelen Otel'de bir
gün tam pansiyon misafirimizsiniz.
Ulaşım Ücreti: Kişi başı 40.000.000 TL
Yola Çıkış: 31 Ekim 2003 Cuma, 21:30
Cumhuriyet Gazetesi Bahçesi
Geri Dönüş: 02 Kastm 2003 Pazar, 11:00
T a t s ı z t a t i l l e r e , p a h a l ı t a t i l l e r e , t a t i l s i z g e ç e n y ı l l a r a s o n !
Tatile abone olım!....
10 ay ödeyin, 10 yıl tatil yapm..
2- Gökova'da Sonbahar Günleri
Tatil Aboneliği Tanıtım Fiyatlanyla Yucelen Otel'de
8 Gün 8 Gece, Yanm Pansiyon
Ulaşım Dahil, Kişi Başı: 250.000.000 TL.
YoJa Çıkjş: 31 Ekim 2003 Cuma, 21:30
Cumhuriyet Gazetesi Bahçesi
Geri Doniiş: 09 Kasun 2003 Pazar, 11:00
İlave Paket Turlar;
Marmaris, Bozburun Turu,
Gökova Köyü Turu
Köycegiz. Dalyan, İztuzu Turu,
Sedir Adası, Ingiliz Limanı. Ak\ aka Turu
* Ila\e tur pakedmize katılım 20 kişi ofarak hesaplanınıştır,
kaolım bedeli kişi başı 100.000.000 TLdir.
Bir hafta, iki hafta... Bir ay, iki ay..
Ne kadar istersenız... temmuzda ya da mayısta... Ya da
ekimde, hatta şubatta .
Ne zaman ısterseniz...
Nerede mir Gökova - Akyaka'da,
Yucelen Otel'de...
Artık 10 yıl abone olacağınız sure boyunca,
tatiliniz güvence altında...
Amk taole gıdememek diye bir sorununuz olmay'acak...
Dılediğiniz kadar 'tatile abone' olduktan ve 10 ayda
ödedikten sonra, her yıl elinizi kolunuzu sallararak gidip
tatilinizi yapacaksınız. (Hem de kolayca aniaşıp dost
olacağınız Cumhunyet okurlanyla bırlikte...)
Ne kadar mı ödeyeceksiniz?
'tatıle abone' olmadığınız zaman ödeyeceğinızın çok
altında. (Doğal olarak,fiyatlartemmuzdan şubata doğru
kademeli olarak düşüyor.j Lütfen, daha ajTintıh bilgi
almak, 'tatile abone' olmanın size sağlayacağı pek çok
avantajı ve ınanmakta güçlük çekeceğiniz fı\atlan
öğrenmek için bizi araym.
Dilerseniz avantajlara birkaç örnek verelim:
1. Başka bir devre-tatıl sıstemınde olmayan bir a\
r
antaı.
Kah\"altı tiyatlann ıçınde.
2. Dilediğınızde tam pansiyon kalma seçeneği: Bu
durumda, kişi başına (yaz ya da kış, &rk etmez)
öğle ve akşam yemekleri için günde çok düşük
ve abonelık sürenız boyunca değış.meyecek bir
ucret odeyeceksiniz.
3. Dıyelim, şubat ayında bir hafta tatile abone
oldunuz, ama temmuzda tatil yapmak istediniz.
Yer olduğu taktirde, aradaki fiyat farkını
(yalnızca o yıl ıçın) ödeyerek \'apabilirsiniz.
4 Ya da tatile abonelığıniz temmuz a\ında ve şubatla
değiştirmek ıstiyorsunuz.Yıne yer varsa değıştirebılir
ve bir hafta yerine daha uzun süre tatil yapabilirsiniz
5. Yalnızca Yucelen Otel'de bulabileceğiniz bir
avantaj: Dilerseniz, tam donanımlı Yucelen
Hastanesi'nde size özel fıyatlarla çekap olanağı
Dikkat Yapacağmtz tatile abonelık sozleşmest
TuketıcİYİ Koruma Yasası ve 2003 Hazıran aytruta çıkarttan
Deıre Tatil Yonetmeniığme uygundur.
YAPI-C
"Tatile abone eder"
İstanbul Merkez: Türkocağı Cad Basın Sarayı
No: 1 Kat: 4 (Gazetecıler Cemiyetı üstü^
Cağaloğlu-İstanbul
Tel: (0212) 520 21 91-92, (0212) 522 49 26
Faks:(0212)520 50 23
(Cumhunyet Gazetesi)
(0212)512 05 05/550-561
www.yapic.com.tr
YAPI-C Bir Cumburiyet Vakft Kuruluşudur.
PENCERE
Halkın Elleninin
Üstündeki Bayrak...
Tüm gazeteler -dinciler dışında- birinci sayfala-
nnda bayrak resmiyle çıktılar...
Bu nasıl bayrak?..
Üç bin sekiz yüz metrelik bayrak..
Üç buçuk kilometreden uzun..
Dünyanın en büyük ulusal bayrağı..
Açıldığı zaman bir ucu Mecidiyeköy'de, öteki
ucu Taksim'de..
önce aldı beni bir düşünce..
Kendi kendime sordum:
- Bu kadar büyük bayrağı kim yaptınr?.. Derin
devlet mi var işin içinde?..
•
Meğer bu işin içinde derin devlet yokmuş; kim
yaptırmış bayrağı?..
Mustafa SangülL
Şişli Belediye Başkanı..
Solcu..
Halkçı..
Nebiçim solcu bu?..
Hem bayrak gizlice hazırianmış..
Neden gizli?..
Mustafa Sarıgül 'atanmışlar'öan değil, 'seçil-
m/ş/er'den..
Halk çocuğu..
İşi gücü yok, dünyanın en büyük bayrağını ha-
zırlıyor...
Sen şu işe bak!..
•
Hem bu ne cüret?..
Üç buçuk kilometreden daha uzun, dört kilo-
metreye yakın bayrak nasıl taşınır?..
Bir kişi taşıyamaz..
1
Beş, on, elli, yüz, beş yüz, bin kişi de taşıyamaz;
kaç kişi taşımış?..
Kimi diyor ki 40 bin..
Kimi diyor ki 50 bin..
Caddeler, meydanlar, kavşaklar dolusu insanın
ellerinde üç buçuk kilometrelik bayrak..
Ya o insanlar olmasaydı?..
Fiyaskoolacaktı!..
Mustafa Sarıgül nerden bilmiş o çapta bir bay-
rağın halkın elleri üstündetaşınacağını?..
Falcı mıydı?..
Arpağcı mı?..
Kâhin mi?..
•
Resmi bayram nedir ki?..
Dört beşnutuk..
Hazırol, tamam..
Bayrağaselam!..
Cart curt..
Meydanların dalgalanması, halkın dans etmesi,
şarkılar türküler söylemesi neden?..
Kim için bu coşku?..
Kimetepki?..
•
Türkiye'de Cumhuriyetin özel anlamı var, en baş-
ta padişahlığa karşı..
Hilafete karşı..
Şeriata karşı..
Dinci devlete karşı..
Cumhuriyetin özü laikliktir.
Üç buçuk kilometrelik bayrağı ellerinin üstünde
taşıyan halktır.
Cumhuriyetin sahibi!..
AIMMA
Değerli varlığımız
OKTAY
KURTBÖKE'yi
ölümünün 4. yılında
sevgi ve hasretle anıyoruz.
GUFRAN ve PÜNflU
KURTBÖKE
Anma Toplantısı: 01 Kasım 2003 Cumartesi günü
Saat 14,00 Zinciriikuyu Mezarhğı
TEŞEKKÜR
Kalbimle ilgili sorunumu
başanlı bir ameliyatla çözerek
beni sağlığıma kavuşturan;
Ege Üniversitesi'nin değerli
Kalp-Damar Cerrahisi doktorları:
Operatör Dr. Sayın Prof.
MÜNEVVER YÜKSEL'e
Operatör Dr. HALİL UÇ'a, Dr. YILMAZ
CİRBAH a Dr. İSA COŞKUN a. Dr. EMRAH
OĞUZ'a, Dr. YURDAY ÇETİN'e (Anestezist),
Kalp-Damar Cerrahisi Merkezi'nin
tüm hemşire, hizmetli ve çalışanlarına
minnet ve şükranlarımı sunarım.
ERMAIM ŞAHİIU
Eski Muğla Belediye Başkanlanndan