22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17MAYIS2002CUMA 8 DIZI Zenginliğin yanıbaşındaki yoksulluk Hizmet sektörünün alt basamaklan neredeyse tümüyle 'İspanikler'in eline geçmiş... Garsonluk, çöpçülük, kapıcılık, hizmetçilik, kamyon şoförlüğü vb. gibi beyaz kitlelerin beğenmediği, dudak büktüğü işlerin tümünü onlar yapıyor Nüfus: 278.000.000 rsüfusartış hızr.%1 (Doğum oranı: %14. göç oranı:0 'o3.3) Kişi başına düşen gelir: 36.000 dolar Yoksulluk sınırındaki nüfus: °o 12 Nüfusun dağılımr. Beyaz: % 83.5 Sıyah: % 12 Asyah: % 3.3 Yerli Amerikalı: % 1 »Ispanikler belirtilmemiş Dinsel gruplar: Protestan:°o56 Katolik:°o28 Ötekiler.%4* İnanmayan: o ol0 * Müslilmanlar belli degil (Kaynak: CIA; Wor Factbook, United State lelerine bakılırsa epeyce oralı olmuşlar ama kimse bu konuda kesin konuşamaz. Çünkü, yüz ifadelerinden hiçbir şey an- laşılmıyor! Evsizler - dllencller - Işportacılar CUNEYTAKALIN TV'nin gelişmesine bağlı olarak neredeyse her akşam haberlerinı ülkemize ihraç eden ül- ke olan ABD hakkında yeterlı bilgiye sahip ol- duğumuz söylenebilir. Ancak insan Ameri- ka'ya ayak basar basmaz. bu ülke hakkında bir şey bilmediğinin ayırdına vanyor. Kim bilir bunun nedeni belki de TV'lerde bize her ak- şam Amerika diye bir şeyler anlatanlann, bize başka bir ülkeden söz etmeleri ya da Ameri- ka'nın bir yüzünü giziemek istemeleridir. Kırk yıl önce ABD. "zenci sorunu"nu çöz- meye çalışıyordu. Güneydeki eyaletlerde kafa- lannakukuletalargeçirmiş "Klu Klux Klan" militanlan güpegündüz zencilere saldınyorlar, zencilerin evlerini ateşe veriyorlardı. Güney- deki kimi kiliselerin kapılannda "Siyahlar ve zenciler giremez" Ievhaları okunuyordu. ABD'de beyazlar siyahlar üzerine terör estiri- yor, buna karşılık siyahlar zaman zaman ayak- lanarak Amerika'yı sarsıyorlardı. Müdahale eden federal güçler isyanlan zorla bastınyor- dıı. Günümüzde zencı sorunu en azından günde- min yakıcı bir maddesi ohnaktan çıkmış görü- nüyor. Buna karşılık "İspanikler" yani tspan- yolca konuşan insanlar doldurmuş Amerika'yı... Hizmet sektörünün alt basamaklan neredeyse tümüyle "İspanikler"in eline geçmiş... Gar- sonluk, çöpçülük. kapıcılık. hizmetçilik. kam- yon şoförlüğü vb. gibi beyaz kitlelerin beğen- mediği, dudak büktüğü işlerin tümünü "tspa- nikler" yapıyor. Pek çok büyük kentte duyurular iki dilde ya- pılıyor. Bunu görmeden "denıokrarik bir uy- gulama" sanmıştım. Oysa bu bir gereksinme- den kaynaklanıyor. Çünkü hizmet sektöründe çalışan kara-kuru, irili-ufaklı, gariban görü- nümlü. kavruk Latin insanlann büyük bir ço- ğunluğu ya hıç Ingilizce bihniyor ya da az bi- liyor. Bu durumda Ispanyolca ılerışim bir zo- runluluk oluyor. (Amerikan resmi kaynaklan- nın "lspanikler"ın sayısını açıklamaması bir başka rezalet!) (Bkz. CIA Factbook. United States) Bu insanlar kendilerini ne kadar Amerikalı hissediyorlar? Vücutlannın orasına burasına, şap- kalanna, pantolonlanna astıklan Amerikan simgelerine bakılırsa "epeyce" denebilir... Kim bilir ne tehlikeleri göze alıp, neleri geride bı- rakarak buralara gelmişler.. Buna karşılık beyaz Amerikalılarla apayn dünyalarda yaşadıklan kesin... Beyazlann otur- duğu yerlerde, yemek yediklen lokantalarda bu insanlara rastlanmıyor. Bildiklen en lüks yer "Mc Donalds's"lar. Bir başka dikkati çeken kesim, Çinlı Ame- rikahlar... Geçmişe göre bunlannda sayısı art- mış... "tspanikler" kadar yoksul bir görünüm çiz- miyorlar. tkı arada-bır derede bir kesimi oluş- turuyorlar sanki.. Pekı bu insanlar ne kadar Amerikalı? Büyük merkezlerdeki Çin mahal- Zengin Amerika'nın en zengin kent- lerinin en lüks kesimlennde zenginliğin derecesi insanın gözünü kamaştınrken, birdenbire ortaya çıkan bir "evsiz", Amerika'nın öteki yüzünü gösteriyor. Yersiz-yurtsuz bu insanlar kış aylannda ya bir metro istasyonunun görece sıcak kapısın- da ya da saçağın altında, veya lüks bir binanın tam kapısının önünde yaşıyorlar. Böyle bir ye- re postu sermeleri çoğunlukla ısınma sorunu ile ilgıli. Yeraltından gelen buharlı sıcak havarun ye- rüstüne salındığı ızgaralı mekânlar, bu insan- lar ıçin ideal bannma mekânlan... Yalnızlıkla- nnı çoğunlukla yanlanndakı bir köpekle pay- laşıyorlar. Köpeğin bakımsızlığı "evsiz"in ya- şamı hakkında ipuçlan veriyor. Insan caddede yürürken üzerinden atladığı "evsiz"e mi yanın- daki köpeğe mi acıyacağını kestiremiyor. 40 yıl önce var olmayan bir faaliyet çok yay- gınlaşmş ABD'de... Dilenciler birden insanın önüne çıkıp bir şeyler istiyorlar. Üstelik bizde- ki dilenciler kitlesi sakat ve yaşhlardan oluşur- ken, Amerika'nın yeni dilenciler kitlesi iri-ya- n, aslan gibi insanlardan oluşuyor. Bir ihtiyaç- tan çok, bir düşkünlüğün ürünü olmalı bu uğ- raş... Uyuşturucu kullarumının sonucunda iş- güç tutamayan kitleler daha çok dileniyor ga- liba... Bunlann bazılan saldırgan davranışlar içi- ne giriyor, insanı taciz ediyorlar. Sokaklarda- ki insanlann yanı sıra kahvelere girip dilenen- lere de rastlanıyor. Biryenilik de işportacılığın kazandığı boyut... New York'un ünlü 5. Caddesi bizim Eminö- nü'ne, koca kentin tamamı Ali Sami Yen Sta- dı'nın çevresine dönmüş. 5. Cadde'nin önün- deki büyük bir mağazanın önüne akşamüstü bir işportacı tezgâh açıp torbasının içindeki mal- lan satabiliyor. Bizden tek farkı, belediye zabıtalınnın ortada görünmemesi... Biraz ilerde. köşebaşında biz- deki seyyarköftecıyi ya da koz hervacıyı aratacak temizlikte bir seyyar büfe, sucuk-sosisten tat- lıya kadar her şeyi satıyor ayaklı dükkânında... Filmlerde Harlem'de gördüğümüz görüntüler New York'un en ünlü caddelerine taşınmış... Seyyar satıcıhk Bangladeşlilerin, Hintlilerin, Araplann elinde yoğunlaşıyor. Peki nasıl olur böyle bir şey? Kanşan-eden yok mu bu insan- lara? Yanıt: Amerika'nın tarihe geçmiş o ünlü "girişim özgürlüğü". Dünyaya sermaye ihraç eden, gehşkin teknoloji ihraç eden Amerika, dün- yadan işportacılığı ithal etmiş... "Abartma kardeşim, bu işi buraya yıllar önce Çinliler getirdi" diyenler çıkabılır. Onlar eskiden Çin mahallesinde yaşayıp gidıyorlardı. Şimdi ış- porta tezgâhlan büyük kentlerde her yerde... BİTTİ _ Tüketim toplumu' ve sorunlarıîsteyen ünlü bir caddenin köşesinde sucuk ekmek, isteyen lüks bir lokantada şık bir yemek yiyebüir. Adım başında insanın karşısına çıkan marketler, dev süpermarketler ağzına kadar mal dolu... Kasanın sonunda bir-iki Bangladeşli alesta bekliyor müşteriye yardımcı olmak için... Ama müşterilerin sayısı parmakla gösterilecek kadar az... Çünkü o kadarçok süpermarket var, tezgâhlara o kadar çok mal yığılı ki, kapılan açıp hepimizi, bütün insanları içeri alsalar bu mallan tüketemezmişiz gibi geliyor insana... Tüketim toplumunun bir başka felaket sonucu obezite... Kırk yıl önce dünyanın en güzel varüklanydı Amerikalı kızlar... Şimdi Amerikah kadınlann yansı olmasa bile dörtte biri yüz elli okka çekiyor. Bir yandan götürüyor, bir yandan da "gflzellik salonları"nda milyarlarca dolar harcayarak zayıflamaya çahşıyorlar. "Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!" Insan ister istemez kıyaslamaya gidiyor. Galiba biz bunlardan çok daha güzel insanlanz, çünkü daha sağlıklı ya da şöyle diyelim, daha az sağlıksız besleniyoruz. "Shopping Mall" adı verilen ucu-bucağı belirsiz alışveriş merkezleri, yaşamın sadece alışveriş boyutu ile yaşandığı dünyalar yaratmış. Her biri Istanbul'daki bir semt büyüklüğündeki bu merkezlerde dev yeme-içme, giyim- kuşam vb. marketleri ahcı kitlesine hizmet veriyor. Bana tek ilginç gelen, kitapçılar oldu. Bir köşeye çekilip, bir kitabı açıp saatlerce okumak olası. Amerika hakkında bu kadar ileri geri konuştuktan sonra, bir güzellik ile bitirmek istedik. NewYork metrosundaki özeUikle büyük istasyonlarda zenci, Latin ve Türkiye - ABD kıyaslaması Insan ister istemez gördüklerini bildikleri ile kıyaslıyor: Kimileri için şaşırtıcı olabilir Ben yine söylemiş olayım da akıllarda bir köşede dursun. %/ Atatürk Havalimanı, New York JFK'den daha temiz daha bakırrdı • New York'un kimi caddeleri kirlilikte ıstanbul'u aratmıyor. • Pazar sabahlan nerdeyse tüm Amerikan TV'leri ayinler yayımlıyorlar. «^ Kablolu TV ile porno kanallan evlerin içinde at oynatıyor. Bütün bunlardan sonra, biraz da 4 *Amerikanofiller"e tepki olarak, insan şu sorulara yanıt bulmakta zorlanıyor: i/ Ulus-devletin yıkıldığını, modasının geçtiğini öne sürenler Amerika 'dan haberliler mi? »''Biz, bütünyoksulluğa,yokluklara rağmenABD'den daha dengeli, daha sağhklı bir toplum değil miyiz? V' Biz, bütün yetersizliklerimize rağmen, ABD'den daha laik bir toplum değil miyiz? Bu sorulan yanıtlamanın zoroldugunu biliyorum. Ama bir yandan "Amerika nereye sürükleniyor" sorusuna yanıt ararken, "Amerikanofiller''e inat bu sorulan siz değerii okurlarla paylaşmak istedim. Sürç-i kalem eyledikse affola! Çinli gnıplar başta olmak üzere dünyanın dört bir yanından gelmiş insanlar anlatılamaz güzellikte dinietiler sunuyorlar. Bir zenci baterist 10 saniyede bir geçen trenlerin sesini bastınrcasına yeri göğü inletirken, bir başka aleti döktürüyor. Yaşlı bir zenci bir üflemeli sazı komışturuyor. Biriken insanlar tempo tutuyorlar. Sonra gönlünden kopanı grubun önündekı çanağın içine atıyorlar. tnsanlar metroda neden çalarlar; esas güdü dilenmek midir? Bir oda orkestrasını andıran dinleti, bu kanıyı çürütüyor. New York metrosunun belli istasyonlan sahne bulamayan, "sponsor" bulamayan ya da bulinak istemeyen isimsiz kahramanlara ev sahipliği yapıyor Bu da 'öteki Amerika'nın'' Sabancı Universitesi hocalannın ya da TÜSlAD'çılann bilmediği (çünkü metroya binmezler) sarsıcı, halkçı yüzü... BIRBAKIMA SERVER TANİLLİ Bir Yolculuktan Dönüşte... Batı Anadolu'da, biraz da güneye uzanan bir yol- culuktan dönüşte, ızlenımlerimi soranlar oldu. Pe- rakende yanıtlann dışında, onlan bir de bu köşede derieyip toparlamak guzel olacak. Nereden başlamalı? • Gezdiğim gördüğüm yerlerde insanların kafaları sorularla dolu; düşünceliler ve yanıt anyorlar akılla- rına gelenlere. Başta, politık düzenın sahiplerine karşı kuşkulu bir bakış var. Yıllar yılı karşılannda gördükleri çehrele- rin söyledikleri güven vermıyor. Yeni insanlardan yenı şeyler bekliyorlar. Haksızlar mı? Hele bugün gelip girdiğımiz çıkmazdan çıkışı, ay- nı insanlann gerçekleştirebileceği imkânsız görülü- yor çoğu kişiye. Bozan onlar olduktan sonra, nasıl düzeltebilirler kınlıp döküleni? Siyaset kadrolannda bir yenileşme mekanizma- sının kurulup ışletilmemiş oluşu, pek zararlı sonuç- lara yol açabilır. Eski çehreler kafalarındakı yanlış- laıia yeniden görünmek ısterlerken; yeni diye orta- ya çıkacak olanlar, köklü bir degişiklıği temsil etme- yebilirler. Daha şımdiden bunun örnekleri de var. "Dinci sağ", elbette kaygı vericidir. Ama lafı ağzında geveleyenlerin getirecekleri ne- dir? Insanlar, içi boş laflar istemiyorlar: başı sonu bel- li, "sosyal" bir içerik taşıyan ınandıncı kavramlar is- tiyorlar. Inandırıcı politikacılar, ınandıncı partiler. Özellikleemekçıler, köylüler, memurlarvemüstah- demler böyle... Sol'dan gelecek seslere daha çok kulak verilme- sini tavsiye ettiğinızde de, soruyorlar "Hangisol?". Paramparça bir sol, güven vermiyor. CHP'nin bu- günkü görünümü, gelecek için fazla bir umut taşı- mıyor. Bir çatı altında toplanacak sol, ama gerçek sol, insanlara açık seçik hedefler sunabilir ve onla- n topluca hareketlendirebilir. Var mı öyle bir çatının belirtisi? • özellikle gençler düşünceli ve güvensiz. Başta, kendilerine sunulan eğitımın içerik ve ni- telığine kuşkuyla bakıyorlar. Liselisı öyle, üniversitelisi öyle. Neredeyse her ilde bir üniversıte ya da bir fakül- te açma politikası pek yanlış olmuştur. Vaktiyle De- mokrat Parti'nin, her gördüğü yerde bir lise açma- sı nasıl mevcut liselerin düzeyini düşürmüşse, şim- di aynı şey üniversite ıçın söz konusu. Kimi yerde gerici akımların rahatça yuvalanması için de uygun bir ortam bu. Hele YOK'ün alikıran başkesen politikası, yükse- köğretime saygıyı daha da yok ediyor. Işler iyice çığrından çıkmadan bir yeni yapılanmaya gitmek pek güzel olacak. Ama kim yapacak bunu? öte yandan, gençler üniversiteyi bitirdikten son- ra "Ne olacağız?" kaygısında; yani diploma nere- de, hangi kapıyı açacak karşılarına? Sorun, ister istemez "düzen" sorununa gelip da- yanıyor. Çoğu, son yirmi yılın "politikasızlaştırma" çabasının eseri olarak ideolojik konularda yetersiz- ler. Ne var ki, kimi "liberal" soytanlann bütün telkin- lerine karşın, o boşluk ister istemez dolacak. Ve tartışma kızışacak... • Gezip dolaştığım yerlerde, göz ucuyla da olsa te- levizyonu izlemek fırsatını buldum. Birkaçı dışında diyeceğim ki, düzeyı bu denli düşük bir yayın dün- yası az bulunur. Ne eğlencesi eğlence, ne tartışması tartışma! Topluma sunulan, olsa olsa bir bayağılık. Gazete adına layık bir iki gazetenin dışında olan da bu. Nereye varılabilir böyle bir medyayla? Söz konusu programların izleyicisi ve alkışlayanı çok olsa da, düzey arayanlan da az değil. Aramak: Bilinçli olsun olmasın yaygın. Sorgulamak da öyle. Beni sevindiren de bunlar oldu. Sorgulayarak, arayarak, Türkiye bir yerlere gele- cek. Aydınları da bu yolda yardımcı olmalı değil mi? ODTU'den bilişim konferansı ANKARA (AA) - Türkiye Bilişim Derneği (TBD) ile ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü'nün ortaklaşa düzenlediği "BiKşim Teknolojüeri Işığmda Eğitim Konferans ve Sergisi 2002" (BTIE), 20 Mayıs'ta başlayacak. Bu yıl beşincisi düzenlenen ve ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilecek BTIE 2002, "bffîşim teknoktjOerinin eğitime gerirdigi çözümleri değeriendirmeyi, bilişim toplumuna haznianan Türkiye için yol gösterici düşünceler ve çözüm öneriieri geliştirmeyi'' hedefliyor. Internette yer alan habere göre, 3 gün sürecek etkinlikte, 5 ayn salonda bildiri sunumlan, paneller, çahşma gruplan ve açık oturumlar gerçekleştirilecek, ürün ve firma tanıtım seminerleri düzenlenecek. http://www.btie.org.tr web adresinden detaylı bilgi veprogram ahnabiliyor. Depremzede velilere OSS uyarısı ADAPAZARI (AA) - Sakarya II Milli Eğitim Müdürü Aziz Ersoy, ÖSS'ye girecek öğrencilerin tamamuun depremi yaşadığını ve hâlâ psikolojik sorunlan atlatamadığını belirterek velilerden çocuklanna yardımcı olmalannı istedi Aziz Ersoy, depremi yaşayan ve sonrasında ortaya çıkan sorunlarla mücadele eden öğrencilerin eğirimlerinin o dönemde aksadığını anımsatarak "Depremi yaşayan ve eğithnlerini olumsuz koşuflarda sürdüren öğrencilerin büyük bölümü sına\ kaygısı içinde" dedi. Öğrencilerin kendilerini sınav için yetersiz bulmasının strese yol açtığını dile getiren Ersoy, "Yıl boyunca, psikolojik danışmannk merkezleri aracıüğryla bunu en aza indirmeye çanşük ama bu yeterfi değiL Velilere de önemli görev düşüyor" diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle