22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 EKİM 2002 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA JV LJ M.J J. LJ Jtt. kurturta cumhuriyet.com.tr 15 1111 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ Koruyucu Kent Yenilemesi Projesi'nin katılımcıları demokrasi dersi veriyor Irkçılığa karşı 'Kreuzberg'• Berlin'del980'lerde gerçekleştirilen "Kreuzberg Semti Yenileme ve Yaşatma Projesi"ndeki "katılımcı planlama ve karar süreçlerine" ortak olan Türk sakinler, demokrasi ve kentlilik kültürünü seçim sandığına da taşıyarak "Sosyal Demokrat-Yeşiller" galibiyetinde oylanyla pay sahibi oldular... "tlk geldiğim güzel şehir, / Se- ni yaşlyorum Berlin. / Acı tatlı anılarda, / Dolup taşıyorum Ber- lin..." 22 Eylül 2002 günü yapılan Al- manya seçimlerinın "Sosyal De- mokrat-Yeşiller" ortaklığının ga- libiyetiyle sonuçlanmasında belır- leyıci kent olan "Berlin" için tür- küleşmiş bu dızeler Âşık Şahtur- na'ya ait. Almanyadaki neredeyse "40 yı- la" ulaşan misafirliğimizin artık "ortak sevdalarla" birleşmış bir "ev sahipliği ve hemşeriliğe" dö- nüştüğü de Ali Osnıan Öztürkün derlediği "Alamanya Türküle- ri"nde (Kültür Bakanhğı yayını) şu sözlerle şiirleşiyor: "Nerden geldim Berlin'e / Gö- nül verdim birine. / Keşke sev- mez olaydım, / Düştüm âlem di- line..." " Işte böylesine duygularla kucak- laştığımız Berlin deki yine son se- çimlerde etkili olan "çevreci ve toplumcu" oylann yoğunlaştığı bölge ise "Kreuzberg"... Şimdi bu ezgileri yaratanlar. Kre- uzberg'in yıllanmış sakinleri ol- makla elde ettikleri "seçmen hak- larını" da Almanya'daki azınlık düşmanlannın ve ırkçı-milliyetçi kesimlenn "iktidara gelmemesi- ni" sağlayan oylanyla kullandılar... Böylece yakm geçmışe kadar fa- şizmin ve Doğu-Batı aynşmasının sosyal ve kültürel tahribatı altında bunalan Berlin'in, ilerleyen yıllar- da ülkedeki "demokrasi ve insan haklan" kültürünü geliştırmeye olan sıyasal önderliğıne de önemli bir katkıda bulunmuş oldular... 'Kentlilik bilinci'nin kaynağı Kreuzberg'de yaşayan Türklerde- ki böylesi bir "bilincin", sadece yeni Alman ırkçıhğına (neofaşiz- me) karşı kimlik savunmasını da içeren bir "azınlık tepkisinden" kaynaklandığını söylemek, gerçek- çi değil... Çünkü Almanya'nın diğer kent- lerinde de "yabancı dûşmanlığı" almış başını gidiyor... Nitekim bir- çok bölgede Türklerin siyasal ter- cihlerini etkileyen "gerici ve dinci akımlar" da zaten bu düşmanlığa karşı "milli ve maneviyatçı daya- nışma" söylemiyle taraftar kaza- nıyorlar... BURASI BERLÎN, SEMTİN ADI TÜRKÇE - Kreuzberg'in ana caddelerinden Adalbertstrase'in altından geçtiği büyük köprü bina ve cephesindeki Türkçe yazı... (solda) KREUZBERG MERKEZt'NDEKİ HASIR LOKANTASI: Türklerin yoğun olarak yaşadıkları Kreuzberg'in ünlü lokantası Hasır'ın Berlin'de 4 şubesi daha var... (sağda) Işte bu akımlann "Kreuzberg'li Türkler" arasında güçlü destek bulamıyor olmalannın ıse önemli bırnedeni var... O da, bu semtın yakm tarihinde gerçekleştirilen ve yöre sakınlerin- de "ortak yaşama kültürünün" güçlenmesine de öncelik veren, çok özel ve örnek bir "kentsel yeniden yapılanma projesi"nin, aynı za- manda kalıcı bir "demokrasi ve toplumsal birliktelik bilincini" Türkler arasında da yaygınlaştırmış olması... Türkiye'nin "12 Eylül karanlı- ğını" yaşadığı 198Ö'li yıllarda, Kreuzberg "de uygulanan "Koru- yucu Kent Yenilemesi Projesi". özellikle "katılımcı" karar süreç- lenne bu semtteki Almanlarla bir- likte yoğun Türk nüfusun temsılcı- lerini de "ortak" etmiştı... Doğu-Batı Berlin parçalanması- nın tam sınınnda, düzensiz ve özen- siz kentleşmeyle bır çöküntü bölge- sine dönüşen semtin eskı konutlan ve yıpranmış kentsel mekânlan, mimarlar, şehirciler, mühendisler ve yapımcı firmalarla yerel yöne- tim temsilcilenyle birlikte "mahal- le sakinleri"nin de katıldıklan "semt kurullarının" kararlan ve denetiminde projelendirilip kısa sü- rede sağlıklılaştınlarak yeniden ay- nı sakinlerin kullanımlanna venl- mışti... 1983-1987 yıllannda. işte böylesine bir "demokratik daya- nışma" ortamında gerçekleştirilen kentsel yenileme kampanyası, süre- ce katılan herkes gıbı Türkler üze- rinde de farklı ve güçlü bir "kent- li kimliği"nin gelişmesinde pay sa- hibı oldu... Kreuzberg'ın mahalle sorunlanyla, hatta altyapı. şehirci- lik, sosyal ve kültürel yaşam konu- lanyla artık bir "hemşeri" bilinci ıçinde ilgilendikleri gibi, bunlara sahip çıkarakbelediye meclislerine de yıne "Kreuzberg'li üyeler" olarak seçildiler, komisyonlarda görevler üstlendiler... Şimdi de son seçimlerde yine ay- nı tutumda birleşerek Berlin'in "ırkçılığı ve aynmcılığı dışlayan siyasal etkinliğine" oylanyla des- tek verdiler... zınlıkTürklerin de katıldığı onanmlardan sonra... değil 'heinşeri'ler Geçen temmuz (2002) ayında "Dün- ya Mimarlık Kongresi" içın Berlüı'dey- dik. Kreuzberg'e gidıp, oradaki Türkler- le de birlikte olarak, bu semtte 20 yıl ön- ce gerçekleştirilen projenin hâlâ sürege- len sonuçlannı yakından ırdeledik... Berlin'deki kent ıncelemelerimizi önemli bilgilerle yapmamızı sağlayan mimar Cihan Ann dedi ki: "Duvar yı- kılmadan önce Batı Berlin'deki ya- bancı işçiler, farklı kültürlerle ortak yaşamayı da bu kesime çoktan tanış- tırmış oldular... Doğu ise duvann kalktığı 90'lara kadar hep Alman kal- dı... Şimdi ırkçılar, bu saf kalmış kim- likten güç alıyorlar... Neo-faşist parti- nin merkezi bile eski Doğu Ber- lin'de..." Nitekim eski Batı Berlin kesiminde, 1960'lardan bu yana süregelen yerh ve yabancı nüfus birlikteliğinin de etkısiy- İe kazanılan "azınlıklara saygıh" kent kımlığinın belkı en çarpıcı göstergesıne de yine Kreuzberg de tanık olduk. Semtin ana caddelerinden Adalbertst- rase'nin altından geçtiği ve dev bir köp- rü gibi aynı caddenın üzerinde yükselen çok katlı ofis binasının cephesinde, yi- ne dev harflerle Türkçe olarak "Kreuz- berg Merkezi" yazısı var... Berlin'in 4 ayn semtinde "şubeleri" de olan Kreuzberg-Hasır Lokanta- sı'nın önündeki kaldınm masalannda "demli çay" içerken caddenın her ye- nne hâkım olan bu yazının nasıl "Türk- çe" olabildiğıni sorduk... "Çünkü bu- rası Türklerin mahallesi..." şeklinde gülerek verdiğı kısa yanıtı duyan arka masamızda kebap yıyen Türkler, şunla- n ekledıler: "Belediye kararıyla yazıl- dı... Belediye Meclisindeki Türklerin oylanyla..." Kreuzberg'dekı Türk nüfus yakın geç- mişte yüzde 50'yı bile aşarken, şımdı ar- tık "azalmaya" başlamış... Çünkü, za- manla "gelir düzeyi yükselen"ler. bıri- kimlenni de kullanarak Berlin'in "daha mutena"semtlerine taşınır olmuşlar... Evlerinde ve işyerlennde kalarak sem- te sahip çıkanlar ıse Almanya demokra- sısine "Kreuzberg'li kimlikleriyle" katkıda bulunmayı sürdürüyorlar... Dilerseniz sözü, bu kimlığin de sözcü- sü olan Âşık Şahturna'nın "Bertinlied" (Berlın Şarkısı) adlı türküsünü tamam- layarak noktalayalım: "Çok sevdiğim insanlanm, / Yaşa- maya adını adını, / Geleceği yudum yudunı, / Seninle içiyorum Berlin... Cana yakın Berlin halkı, / Antifa- şistlerdir çoğu, / Düşmanlara saldın korku, / Seni tanıyorum Berlin..." Köy Enstitülü ressam ismaüAvcinın '41. Sanat Ydı Resim Sergisi'Edirne Deveci Han Kültür Merkezi'nde Yapıtlarında doğa, insan ve yaşam iç içe ÜMİT GEZGtN 1940 yılında kurulan Köy Ens- titüleri, hem köylerin kalkınması- nı hedefliyor hem de öğretmen ye- tiştirerek yurdun aydınlanması için yoğun, içerikli bir eğitim-öğretim veriyordu. Yalnızca köylerden öğ- renci alan ve iş eğitimi ilkelerine göre çalışan bu yatılı eğitim ku- rumlan ne yazık ki uzun yıllar ya- şayamadı. Türkiye'nin köyden kaynakla- nacak büyük aydınlanması özel- likle bazılannı rahatsız etmiş ola- cak ki önüne geçmeye kalktılar; enstitüler önce yozlaştınlmaya ça- lışıldı, daha sonra da Demokrat Partı dönemınde tümüyle yok edil- di. Türkiye'nin en büyük rönesan- sının böylelikle önüne geçilmiş ol- du. Ancak, oradan yetişen sanatçı- lar, yazarlar, aydınlar Türkiye'nin aydmlık geleceği uğruna çalışma- yı sürdürüyorlar. Birçok şair, ede- biyatçı, yazar. ressam, müzisyen, hukukçu, öğretmen vb. yetişti ora- dan. Fakir Baykurt, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Os- man Şahin ve daha nıce yazar, edebiyatçı bunun düşün kolunu oluşturuyorsa; Ismail Avcı, Ra- miz Aydın ve dığerleri de bunun görsel ve estetik kolunu oluşruru- yor. izlenlmci değil. yorumcu Alabildiğine bir doğa; insan ve yaşam iç içeliği oluşturur fsmail Avcı'nın resim evrenini. Bu doğa, evler içinde ağaçlar, kent ortasın- da saksıdaki çiçek gibi güzelliğini resimlemiş birpark da olabilir. Sa- natçı için doğal olanın, insanın ya- şadığı o kent mekânı, kasaba ve köy mekânıyla bütünleşmiş ve gi- derek kımiiğinden, hayatından bir parça olmuş, zamanın devinimi ıçinde bır varlık kazanmış "oluş" serüvenidır. Bu noktada tsmail Avcı bir izle- nimci değil, bir yorumcudur. Dü- şüncelerini, duygulannı. coşkula- nnı, yaşamın içinde tanık olduğu, doğa-ınsan gerçekliğinin anlamlı boyutuna doğru taşır. Onun resım- leri gerçek hayat sahnelenni göz- lerimizın önüne koyduğu kadar. o fıgürlerden bın de biz olabilinz düşüncesinı de ıçtenlikle çağnştı- nr Çünkü sanatçı gerçekten yoğun bir emek, gözlem, ınceleme neti- cesinde ulaşmıştır bir tabloda var edilen o resimsel hayat parçasına. Aylarca sanatçı sokağı, insanla- n, yaşamın nasıl devinip durduğu- nu, bir köşedekı ağacın yaprakla- nnı nasıl olgunlaştınp döktüğünü izleyecek kadar büyük sabnn; bu değişimı değerlendirecek ve kim- liğini ortaya çıkaracak biçimde çi- zecek kadar bol çizgi ve karalama etüdünün içinden geçerek kendi sanatuıı olgunlaştırmıştır. Elbet bu yılmak bilmez çaba ve mücadele Köy Enstitülü bir ressam olmasın- dan kaynaklanıyor sanatçının. Zor koşulları bilmenin, uğraşmanın, yaratmanın ve yaratıcılığı kör bir bencillik olarak değil de evrensel ve insana yönelik bir ilgi, bır var olma olarak algılamanın gerçekli- gı yatıyor bunun gerisınde. Paylaşmayı, insanlara bir şeyler anlatarak, onlan resmin estetik ve anlam boyutuyla tanıştırmayı ilke edinmış bir ressamın, dahası insa- na, kendi ınsanına inanmış Köy Enstitülü bır ressamın büyük sab- nnın. emeğınin ve yaratıcılığının ürünlen olarak ortaya çıkan çalış- malar insanlara ulaşıyor, paylaşılı- yor. kültürü besleyen bır iletişimın önemli ayraçlanna dönüşüyorlar. SERCİSİNİ CUMHURBAŞKANINA ADADI MÜ'den emekli öğretim üyesi Prof. Dr. ressam tsmail Avcı, Trakya Üniversitesi'nin kuruluşunun 20. yılı onuruna düzenlediği "41. Sanat Yılı Resim Sergisi"ni Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e adadı. Edirne'de, Deveci Han Kültür Merkezi'ndeki serginin açılışını 13 Eylül'de Cumhurbaşkam Sezer yaptı. 5 Ekim Cumartesi'ye dek açık kalacak sergide, Avcı'nın 80 yapıtı yer alıyor. 15 Edirne tablosundan ikisini Trakya Üniversitesi Çağdaş Resim ve Heykel Müzesi'ne armağan eden İsmail Avcı, bugüne dek 17 ilde 55 eğitsel. 6 kişisel sergi açtı; yurtiçi ve yurtdışmda 75 karma sergiye katıldı. —< ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Lanetlenmiş Ağustos Böcekleri... "... Kurumuş gırtlaklardan bir çığlıktır yûkseldi, bir müzık de dıyebilirim buna, vahşi bir şarkı, tepe- den aşağı, yolun uzennden denıze doğru yuvarlan- dı. Olduğumuz yerde kalakaldık ve korkuyla birbi- nmıze baktık. Çünku ağustos böcekleri de bir za- manlar ınsandılar. Hep şarkı söyleyebılmek için ye- meye, ıçmeye ve sevmeye son verdiler. Şarkılara ka- çışlan sırasında gıttıkçe daha kuruyup küçüldüler; şimdi ıse özlemlenyle yitik, ozlemlenyle büyülenmiş olarak sarkılar söyleyip duruyorlar - ama aynı za- manda da lanetlenmiş olarak, seslerı insan sesi ol- maktan çıktığı için..." Avusturyalı yazar ve şaır Ingeborg Bachmann'ın "Ağustos Böcekleri" adlı radyo oyunu, bu satırlar- la noktalanır. Tuhaf bır adadır oyunun geçtiği yer, dışarıdan hep birileri gelır, ama ada, kalabalıklaş- tıkça sankı bir anlamda tenhalaşır da: "Birkaç ya- bancı daha adadan aynlacak; yenılerı gelecek. Ge- lenler çoğaldığında, yalnızlığın da fiyatı artacak..." Oyuna adlarını veren ağustos böcekleri, bir insan kalabalığıdır aslında. Turlerı gereğı insan sayılan, a- ma ınsanca yaşamayı, ınsanı ancak sevmenın, se- vebilmenin. hemcinslerinden sorumlu olmanın in- san kılabıleceğini çoktan unutmuş yaratıklardan oluşma bır kalabalık. Belki tümü de bır zamanlar ar- tık yaşamı, daha da önemlisı, yaşamanın insandan sorumlu olmak olduğunu görmezlikten gelmiş, sev- meye son venp şarkılarını soylemeye koyulmuşlar- dır. Bunun bir kurtuluş yolu olabileceğıne ınanmış- lardır. Belki de amaçları, vakıtleh sadece şarkı söy- leyerek geçirmektır Geçirmeyi amaçladıkları va- kitlerı kendilerince parçalara da bölmüşlerdir: "Va- kit, oğlen saati, adalarda en anlamsız zaman par- çası demektır. öğlen saatlennde adalar biryanılsa- manın kalıntılanna benzerler..." Pekı ya örneğin ak- şamlan? "Akşamları limana veya bahçe sineması- na gideriz; en güzel zaman, gürültünün en çok ol- duğu zamandır..." Gerçekte bu adanın bir adı da herhalde yanılsa- ma'dır. Gerçı adaya gelenler arasından bir süre sonra oradan "kurtulmak" isteyenler de çıkar; ama bu isteklerinde ne ölçüde samimidirler? "... Uyur gibi yapanın durumu da daha parlak değildir, çün- kü bilir? Sen geminın geçip gıtmesine ses çıkart- madın, RobınsonlObıricikgemiyigörmedin, elsal- lamadın, ateşyakmadın!Sen, uyurgibi yaptın, dos- tum!" Oyundaki ada, "insanlann" dünyasının ta kendi- sıdır. Bugünun dünyasıdır. Yaşadıklarının sorumlu- luğunu ustlenebilme, sürünün ıçerisınde rengini belli edebılme yürekliliğıni gösterebilenlerın gıde- rek azaldığı, bir bacadan çıkan dumanın çok zayıf olduğunu gördüklerınde, kendilerine: "Acaba içer- dekı ateş, orada yaşayanı ısıtabilecek kadar hariı mı?" diye sormayı abes bulanların, birilerinin yantn- dan sadece geçip gitmeyi bırilerıyle birlikte yaşa- mak sananların, "Bugun bana bir saatinı verebılir misın 7 Kötüyüm!" çağrısına "Eve gidince telefon et- sem olmaz mı?" gibi yanıtlar verebilen, insan sıcak-. lığının anlamını artık öncesiz ve sonrasız unutmuş olanların sayılarının hızla kabardığı bır dünya. Gençlerin ağzından, kendi yaşıtları olan sanatçı- ların salt bıçimıne önem verdıklerı, buna karşılık içerık yoksulluğunun kol gezdiğıne ılişkin yakınma- ları çokça duyuyorum. lyı de, artık sevgısizliği de- ğil, fakat sevmeyı yadırgayanların çoğunlukta oldu- ğu bir kuşağın, sanat gibi insansız olamayacak bir alanla gerçek anlamda ılışkı kurması, eserleriyle İNSANA seslenebilmesı nasıl beklenir? Sevmeye son verdiklerinden bu yana "sesleri, insan sesi ol- maktan çıktığı için" lanetlenmiş olanların şarkıları, hangı insan yureğıne ulaşabılır? Kısacası, bugünün insanının insanlığına yeniden kavuşabılmek için gdrmesi gereken en önemli eğı- tim, sevgı eğitımı - yoksa, hep "özlemlenyle yitik, özlemlenyle büyülenmiş olarak", kendı yureklerine bile duyuramadıkları şarkılarını söyleyip duracak- lar! e-posta: ahmetcemal« superonline.com acem20" hotmail.com Katerina Köşkü1 ziyarete açılacak • Kültür Servisi - Rus Çan 2. Nıkolanın, Sankamış'ta komutanlık binası olarak yaptırdığı ahşap köşkün, kayak merkezi bünyesınde ziyarete açılması planlanıyor. Zaman zaman av köşkü olarak kullanılan ve yöre halkı tarafından 'Katenna Köşkü' olarak adlandınlan tarihi bina, bir ' ahşap harikasf olarak değerlendiriliyor. Kültür Bakanı Suat Çağlayan, tek bir çivi bile kullanılmadan inşa edilen, Ruslann mimari kültürünü yansıtan ahşap köşkün, 'korunarak kullanılmasr için hemen yakınında bulunan kayak merkezi bünyesınde ziyarete açılması gırişıminde bulundu. Tarihi köşk, Kültür ve Tabıat Varlıklannı Koruma Kurulu tarafından 1989 yıhnda tescil edilerek koruma altına alınmıştı. BUGÜN • FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde 19.00'da Henri Godard'ın katılacağı 'Celine, Skandal' adlı söyleşi. (0 212 252 02 62) • YAPI KREDİ SERMET ÇtFTER KÜTÜPHANESİ'nde 18.00'de Prof. Dr. Manfred Korfmannın 'Troya' konulu konferansı. (0 212 252 47 00) M YUNUS EMRE KÜLTÜR MERKEZİ'nde 20.30'da BBTden 'DUekçe' adlı oyun. (0 212 661 38 95 ) • ALTAN ERBULAK SAHNESİ nde 20.30'da 'Odada Savaş' adlı oyun. (0 212 543 73 28) BEYOGLU BULUŞMASI'NDA BUGÜN • İSTANBUL BİLGİ ÜNTVERSİTESÎ DOLAPDERE KAMPUSL'nda 15.00'te Muhsin Divan'dan 'Opera' adlı dia gösterisi, 15 15te 'Beyoğlu Kültür Forumu', 17.00'de Berna Kuleli nin 'Bir Şehre Dokunmak' adlı dıa gösterisi. 17.30'da Gökhan Akçura'nın katılacağı 'Bir Şehre Dokunmak' adlı söyleşi. (0 212 251 56 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle