19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 ARALIK 2001 PAZARTESİ HABERLER Ölüm oruçlanna çözüm 'Üç kapının üç kilidi açılsın, tecrit ve ölüm orucu son bulsun' ALPERTURGUT Istanbul, Ankara, Izmir ve Antalya baro başkanlarının, Adalet Bakanlığı'na tecridin kaldınlması ve ölüm orucu eyleminin sona erdirilmesi için "F tipi cezaevicrini değiştirmeden üç kişinin kaldığı yan yana üç odanın kapısının açılarak dokuz kişinin bir arada olabilmesi" önerisi ses getırdi. lütuklu ve hükümlü yakınları çözüm önerisiyle umutlanırken Halkın 1 lukuk Bürosu avukatlanndan Behiç Aşçı, ölüm orucundaki tutuklu ve hükümlülerin diyaloğa açık olduklannı ve "tecridi kıracak" hcr öncriye "sıcak bakacaklanm" belirtti. Ankara Barosu Basjkanı Sadık Erdoğan, Antalya Barosu Başkanı Gürkut Acar, Istanbul Barosu Başkanı YücelSayman ve lztnir Barosu Başkanı Noyan Özkan, F tipi cezaevlerine karşı yapılan açlık grcvi ve ölüm oruçlarının sonlandınlması için taraflara çağrıda bulundu. Istanbul Barosu'nda yapılan toplantıda konuşan Sayman, toplumun ölümü çözüm olarak kabul etmek istemedigini belirterek şunlan söyledi: "Adalet Bakanlığı F tipi ce/aevlerinin mimarisindc, yapısında, güvenliğinde hiçbir değişikliği gercktirmeksi/in, üçer kişinin kakuğı, yan yana üç odanın kapısını açarak dokuz kişinin o birinı içinde bir arada olabümclcrini, belli saatlerde var olan ortak mekânlardan yararlanmalannı saglasın, sağlayacagını açıklasın." Bakanlığın bu öneriyi gerçekleştırmesi halinde de açlık grevi ve ölüm orucundakilerin bu uygulamayı "tecridi sona erdirme iradesi" olarak görmelerini ve kabul etmelerini isteyen Sayman, "Açlık grevini, ölüm orucunu sona erdirsinler, sona erdireceklerini açıklasınlar" çağnsında bulundu. Ortak metni okuyan Sayman şunlan söyledi: "Adakt Bakanlığı, hükümct kararhhğuu gösterdi. Tütuklular, hükümlülcr kararlılığını gösterdiler. Bizler, kamuoyu, toplumun demokratik kesunleri, Adalet Bakanlığı'na, hükümetcaçhkgrevindekflcrcölüm orucundakilcrc seslcniyoruz, öneriyoruz: İJç kapı, üç Idlit; üç kapının üç kilidinin açılması ölümlerin sonunun başlangıcı olsun." 2000 Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK 9 Bîsikletlerin Direnişi... "Bisikletlehn Direnişi" Amerika'nın San Francicko kentinde başlayan bir hareket. 1993 yılında başlayan bu hareket, hiçbir örgüte dayanmayan, kendiliğinden başlayıp hızla taraflar bulan yeni bir "insan hakları eylemi". Başlangıçta birkaç bisikletli bir araya gelip otoyola çıkıyorlar. Sonra sayıları artıyor, önce onları, sonra yüzleri, daha sonra da binleri buluyor. Binlerce bisikletli otoyola çıkıyorlar veotomobilleri kendi arkalarında, bisiklet hızıyla yürümek zorunda bırakıyorlar. 1993 yıhndan bugüne kadar hareket genişliyor ve yüz dolayında büyük kentin otoyollarında da uygulanıyor. Binlerce bisikletlinin normal bir hızla çevirdiği pedalların hızına uymak zorunda kalmak trafiği yavaşlatıyor, ama yapacak fazla bir şey de bulunmuyor. Çünkü otoyola çıkış sadece yayalar için yasak, bisiklet şeridi olmayan yollar bisikletlere yasak değil. National Geographic Chanal yaptığı programlarla çok önemli bilgiler vermekle kalmıyor, bilgiyi oluşturan süreçleri de çok iyi işliyor. Bu harekete sürdürenlerden birisi eylemlerini şöyle açıklıyor: "Otomobillerhayatımıza çok sayıda yanlışlargetiriyorve işlevleri açısından da ekonomik değil. Birçok pahalı yolun yapılarak onlara ayrılması bunların başında geliyor. Kentlerin en değerli arsaları insan yaşamından çıkıyor. Taşıma açısından hiç ekonomik değiller, çok masraflılar ve çok az kişi taşıyabiliyorlar. Kentin havasını kirletiyorlar ve dünyanın kaynaklarını tüketiyorlar. Insanların hareketini azaltarak sağlık sorunlarına yol açmaları da cabası. Bisiklet kullanımı bu sakıncaların hepsini ortadan kaldırıyor. Kent içindeki her yere bisikletle gidebiliyorsunuz. Yakıt yakmıyor, park derdi yok ve insanlan hareket etmeye zorluyor. Kaza riskiyok denecek kadar az, hele de bisiklet çarpışmasının otomobiller gibi feci sonuçları olmuyor. Biz, bisiklet kullanmayı daha da arttıracağız ve otomobilleri hayatımızdan çıkarmayı amaçlıyoruz." Bu eyleme "kritik kitle hareketi" adı veriliyor. Örgütleri yok, liderleri yok, hareketin yöneticisi yok. Birkaç "bisiklet direnişçisi"n\r\ bisikletlerini çıkarmasının ardından hareket başlıyor, hızla genişliyor ve binlerce bisiklet yolları dolduruyor. "Kritik kitle hareketi" böyle oluşuyor. Peki, insanlar nasıl oluyor da böyle bir harekete geçmeye karar veriyor ve bunu uygulamaya sokuyor? Kendilerinde böyle bir harekete geçme cesaretini nasıl buluyorlar? Bu soruların yanıtı elbette bir toplumun bütün geçmişinde, kültüründe, kendisinde duyduğu özgüveninde, doğru bildiğini yapmaktaki cesaretinde, ortak sorumluluğu paylaşma gücünde yatıyor. Bu insanlar otomobilleri olmadığından ya da otomobil alacak ekonomik güce sahip olmadıklarından bu eyleme kalkışmıyorlar. Oralarda araba almanın ne kolay olduğunu bilenler bilirler ki size arabayı neredeyse zorla verirler. Ucuzdur ve taksitlendirme koşullan çok kolaydır. Ama bu insanlar şunu biliyorlar ki "Araba sayısı sürekli olarak artmaktadır ve araba sayısının artması daha çok kent arsasının otoyol için aynlması, daha çok benzin ya da mazot, otogaz parası, daha çok bakım ve sigorta gideri, daha çok otopark yeri, daha çok gider, daha çok kaza, daha çok yaralanma, daha çok ölüm demektir." Peki, bütün bunlar böyledir de "bizler, neden ille de bir otomobil sahibi olmak" isteriz? Bunun asıl nedeni, otomobillerın ulaşım gereksinimimizi karşılaması değildir, asıl neden arabalarımızın "toplumsal konumumuzu" belirlediğini düşünmemizdir. Araba satışlarının hareket noktası da budur. "Arabanız, kişiliğinizi ve toplumsal öneminizi belirtir ve belirler." Unutmadığım bir anım var: Istanbul dışındaki bir ilimize konuşma yapmak üzere gidiyorum. Toplantıyı düzenleyen kuruluşun gönderdiği arabayla gidiyoruz. Arabanın sürücüsü efendi birisi, yolda konuşulurken "arabamın olupolmadığını"sordu. "Olduğunu" söyleyince markasını sordu, söylediğim markayı beğenmedi: "Hocam"dedi, "sizeMercedesyakışır, hem de en az 200 olmalı". Efendi sürücü bana iyi bir değer biçiyordu, ama arabam bu değere uygun değildi. Arabam gene de sürücünün değer yargısına uygun değil. Ama biz bir "bisikletler direnişi" yapamıyoruz. Aklımız bisikleti yaygınlaştırmakta değil de "bir araba almak"Xa. Çünkü, bu tüketim yarışında kendimize değil, sahip olduğumuz nesnelere değer veriyoruz da ondan. Bu ekonomik kriz böyle bir bilinçlendirmeye yol açsaydı olumlu bir hizmeti olurdu, ama böyle bir şey görülmüyor. Onlar bisiklete dönsün, biz ille de otomobilden şaşmayız. Gülmeyi pek bilmediğimiz söylenir ya, sanırım ağlamayı da bilmiyoruz. Dünyanın işlerine bakıp duruyoruz... email: erdalatakı / superonlirte.com faks:0212513 90 98 'Hükümet ciddfyetsiz' • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) DYP tstanbul Milletvekili Aydın Menderes, DYP Genel Merkezi'nde diin düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'nin, "tarihihin en büyük ekonomik krizini yaşadığını ve Türk ekonomisinde daha önce hiç görülmemiş bir daralma meydana geldiğini" söyledi. Menderes, hükümetin krizin tek sorumlusu olduğunu ileri sürerek, ülkeyi iç borç batağına saplamakla sııçladı. Menderes, "Bu hükünıet, ekonominin arabasını dış borç duvanna da çarptıracaktır" dedi. Hazırlanan taslak, Çalışma Bakanlığı ile TSE'yi karşı karşıya getirdi Her mesleğe bir standart HACER BOYACIOĞLU ANKARAÇahşma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Türkiye'de faaliyet gösteren mesleklerin "standartlanm" belirlemeye hazırlanıyor. Çalışmalar çerçevesinde bugüne kadar aralannda ütücü, terörle mücadele polisi, kazmacılığın da bulunduğu toplam 250 mesleğin standardı belirlendi. Çalışma Bakanlığı'nca hazırlanan taslak, bir "ulusalmeslek standartlan kurumu"nun oluşturulmasını öngörüyor. Taslağa göre kurum, belirlenecek meslek standartlanna bu işlerle uğraşan kişilerin uyup uymadığını saptamak için bir de sınav mekanizması oluşturacak. Bu sınavları gerçekleştirme izni verilen kuruluşları izleme ve denetleme de yine bu kurumun görevleri arasında yer alacak. Bakanlığın ilgili kuruluşları arasında yer alması planlanan kurumun, 60 kişiden oluşması öngörülüyor. Taslakta yer alan düzenlemeler, meslek standardı belgesi almayı ise zorunlu kılmıyor. Kurumun vereceği tüm bu F tipine karşı örgüt dışı direniş • Hüseyin Taşkın, Buca Kırıklar F Tipi Cezaevi'nde 125 gündür açlık grevinde. OZAN YAYMAN tZMtRFtipi cezaevlerindeki yaşam koşullannı protesto etmek için herhangi bir örgüt bağlantısı olmaksızın 125 gündür süresiz açlık grevinde bulunan Hüseyin Taşkın'ın sağlık durumu günden gi'me kötüye gidiyor. Taşkın, BucaKınklar F Tipi Cezaevi'ndeki yaşam koşullan düzeltilmeden eylemine son vermeyeceğini bildiriyor. Özgür iradesiyle açlık grevinde bulunduğunu söyleyen Taşkın, avukatı aracılığıyla "En temel insani ihtîyaçlar bile burada bi/Jerden eslrgeniyor" açıklamasmı yaptı. Yapun aşamasından açılışına dek kamuoyunda büyük tartışmalara neden olan ve örgüt üyesi mahkum ve tutuklularuı sevk olmamak için direniş başlattığı F tipi cezaevlerinde, örgütsel bağlantısı olmayan mahkümlar da direnişlerini sürdürüyorlar. BucaKınklar F Tipi Cezaevi'nde kalan müvekkili Hüseyin Taşkın'ın kitap okumasının sınırlandığını belirten lzmir Barosu Cezaevleri İzleme Komisyonu Üyesi Şule Arslan Hı/al, müvekkiline günlük gazete verihnesine de kısıtlamalar getirildiğini söyledi. Müvekkilinin cezaevindeki arkadaşlanyla görüşmesinin engellendiği ve bu kişılere mektup yazınasinın da yasaklandığını bilrirdi. [email protected] Sonuçta öyle bir tablo ortaya çıkıyor ki hükümet başarısız. Peki bu hükümetin alternatifi ne? Tansu Çillerya da Recai Kutan. Belki birazda Deniz Baykal Başka; başka bir seçenek ortalıkta görünmüyor. Görünmesi de istenmiyor. O zaman ne olacak? Yurttaşın kafası karışıyor ve Meclis dışı çözümler yeniden düşünülmeye başlıyor. Bu nedenle milletvekillerine çok iş düşüyor. Partilerin özgürce çalışacağı birortam için gereken değişiklikleri yapma konusunda için daha kararlı davranmalan gerekiyor. Siyaset alanı tamamen daralmış durumda. Siyasetçilerin birbirlerini engellemek için aldıklan önlemler, kurdukları tuzaklar, sonunda kendilerini de vuruyor. Meclis üyelerinin itibarlarını korumak amacıyla gösterdikleri duyarlılığı olumlu bir adım olarak görüyorum. Ancak sorun tepki göstermekle çözülemez. Onlardan demokrasi ve özgürlüklerin genişletilmesi için icraat bekliyoruz. özgürlük, en çok onlara lazım. Onurlarını ancak böyle koruyabilirler. Kutan'dan bütçeye eleştiri • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) SP üenel Başkanı Recai Kutan, dün SP Genel Merkezi'ndeki il başkanlan toplantısında yaptığı konuşmada, Türk insanının "yoksulluk ve açlığın pençesinde kıvrandığım" söyledi. Kutan, görüşmeleri bugün başlayacak olan 2002 yılı bütçesini "iflas bütçesi" olarak niteledi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan, Erkan Mumcu ile bir iftar yemeğinde. (A A) hizmetler için ücrct alması ve çalışmalara katılacak TESK, TOBB, Türklş ve TlSK'ten aidat alması öngörülürken bakanlığın gerçekleştirdiği yasa taslağı çalışmasının, Türk Standartlan Enstitüsü'nde rahatsızlıkyarattığı öğrenildi. Standart belirleme görevinin kendisinde olduğuna dikkat çeken cnstitünün, bakanlığın bu girişimınin 'küçültülmeye çalışılan kamuya yeni bir kurum yükü getirmek" anlamına geleceği görüşünü savunduğu öğrenildi. Dünya Bankası ile 1993 yılından bu yana yürütülen "Eğiüm ve Isühdam ProjesPnin bir kolunu da oluşturan meslek standardı çalışmalan çerçevesinde, bugüne kadar 250 mesleğin standardının da belirlendiği bıldırıldı. Çakan'la SEKA borçta anlaşü • BAIJKESİR (Cumhuriyet) Susurluk Çaylak Göleti'nin açılışı için Balıkesir'e gelen Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan, TRDAŞ'aolan 14 trilyonluk elektnk borcunu ödeyenıediği için elektrikleri kesiîen Bahkesir SEKA için devrcye girdi. SEKA Işletme Müdürü Mehmet Öcal'la görüşen Çakan, SEKA'nın borcunu ödemcsi vc ürctime geçmesi için taksit sayısının arttınlacağını açıkladı. 2001 ödülü hapisteki îranlı'nın TAHRAN(AA)Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) 2001 Yılı Ödülü'ne, halen hapiste olan İranlı gazeteci Rıza Alihani layık görüldü. Nevruz gazetesinin haberine göre RSF, bu yılki ödülün, tran'da basın ve ifade özgürlüğünü savunduğu için tutuklanan, işkence gören ve ölüm tehditleri alan Rıza Alihani'ye verilmesini kararlaştırdı. RSF'den yapılan açıklamaya göre, editörü olduğu liberal Islamcı Iranı Ferda (Yannın Iran'ı) gazetesi kapatıldıktan yaklaşık 10 ay sonra yani geçen şubat ayında tutuklanan Alihani 200 gün tek kişilik hücrede tutuldu. Prof. Gürsel: Sıkıntıda büyük pay sistemin Seçim sistemimiz dinci partilerin işine yarıyor lZMİR(CumhuriyetEge Bürosu) Galatasaray Üniversitesi îktisat Fakültesi öğretim Görevlisi Prof. Dr. Seyfettin Gürsd, Türkiye'nin bugün yaşadığı sıkıntılarda en büyük payın seçim sisteminde yattığını ve olası bir erken seçimde Türk halkının büyük çoğunluğunun görmek istemediği laiklik karşıtı partilerin hükümetlerde yer alabileceğini belirtti. Gürsel, "Bugünkünden dahaagufaturalarödetebilecek bir sisteme sahibiz. Adl degisjklikletv jğtmczsek meşruiyet soruıüan yaşayabüiriz" dedi. Türkiye, giderek artan ekonomik krizle birlikte erken seçim olasılığını da tartışıyor. Uzmanlar, olası bir seçim sonucunda siyasal istikrarsızhğın daha da büy ümemesi ve ülkenin kaosa sürüklenmemesi için mutlaka seçim sisteminin değiştirilmesi gerektiğini öne sürüyor. Dünyada 7080 tür seçim sistemi uygulandığını ve burada önemli olanın demokrasiyi en etkin çalışuracak ve ekonomik istikrarsızlığa yol açmayacak sistemin bulunması olduğunu belirten Prof. Dr. Gürsel, "Adım adım ortaya çıkan ekonomik istikrarsızngın ardında seçim sistemi var. Bazen seçim sistemi, toplumun çoğunluğunun istemediği bir hükümeti ortaya çıkarabilir" dedi. Gürsel, mevcut sisteme göre eylül ayında yapılan bir anket çalışmasında 2 partinin barajı aşacağırun ortaya çıktığını, ancak 1. çıkan partiyi toplumun büyük bölümünün laiklik duyarlılığı nedeniyle hükümette görmek istemediğini vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu sistcnı hiçbir şekUde seçmene, hangi paruleri hangi koalisyonda görmek istediklerincdairbirolanakvermiyor. Böyle zırva dnnetolamaz. Biz bu partiler rejimi ve sistemle, isükran sağlayacak kanuiar alma yetenegine sahip değiliz. Türkiye bir an önce bu sistemden kurtulmak/orundadır" dedi. Ahmet Şenef Erdem oldu • ANTALYA (AA) Eski DYP Burdur Milletvekili Ahmet Şeref Erdem, yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak vefat etti. TBMM19.DönemDYP Milletvekili olarak görev yapan ve akciğer kanseri olduğu belirtilcn Erdem (58), tedavi gördüğü Akdeniz Üniversitesi (A.Ü) Tıp Fakültesi Hastanesi'nde, dün hayatını kaybetti. Evli, 2 çocuk babası Erdem, bugün öğle namazının ardından Burdur'un Bucak ilçesindeki aile mezarlığuıda toprağa verilecek. Çocuk evliligine valilik el koydu • AYDIN (Cumhuriyet)Aydın'ın lncirliova ilçesine bağlı Acarlar beldesinde ilköğretim çağındaki kızlann aileleri tarafından başlık parası karşılığında zorla evlendirilmelcrine valilik el koydu. Aydın Valisi Emır Durmaz olayı incelettirdiğini belirtirken, lncirliova Kaymakamı Kamil Köten, "Bundan sonra böyle bir şey olmayacak" dedi. 6 bin nüfuslu Acarlar beldesinde 1113 yaş arasındaki 100 kız çocuğun okula gönderilmeyerek 1.52 milyar başlık parası karşılığında zorla evlendirildiği ortaya çıkmıştı. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR Kemal Derviş'in milletvekilleriyle ilgili "Şirketkurtarmakiçin ricacı oluyorlar" açıklaması Meclis'in tepkisine neden oldu. Milletvekilleri, bakanlar, Meclis yöneticileri haklı olarak "Isimlerini açıkla, hepimizi suçlama altında bırakma" dediler. TBMM'nin prestiji, bu kurumun saygınlığını koruması, ülkemizin geleceği açısından çok önemli. TBMM'nin saygınlığı sarsıldıkça, parlamento dışı çözümler gündeme gelmeye başlıyor. Bunu yakın tarihimizde birkaç kez yaşadık. Sonu darbeyle biten itibar sarsılmalarının bedelini sonunda milletçe hepimiz ödedik. 12 Eylül'ün bedelini ödemeye devam ediyoruz. Milletvekilleri ve hükümet, tıpkı medya gibi toplumun gözü önündedir. Halk, kendi vekili olarak gördüğü milletvekillerinin davranışlarına karşı çok duyarlıdır. Bu duyarlılığın zaman zaman medya tarafından haksız şekilde sömürüldüğü de oluyor. Bazen çok küçük hatalar büyütülüyor ve toplumun öfkesi, belki de hiç hak etmedikleri halde milletvekillerine Millet Meclisi'ni Korumalıyız ve Meclis'e yöneliyor. Milletvekillerinin, parlamentonun itibarının korunması konusundaki duyarlılıkları yerindedir. Çünkü bu itibarın kaybolması yalnız onlara değil, bütün topluma zarar verecek sonuçlar doğuruyor. Millet Meclisi'ne öfke arttıkça, geçmiş günleri anımsayarak korkuya kapılıyorum, başımıza hangi felaketler gelecek diye endişelere düşüyorum. ••• Meclis'in itibarını korumalıyız. Peki bu itibar nasıl korunacak? Meclis'in itibarını öncelikle yürürlükte olan anayasa zedeliyor. Bu anayasa, parlamentonun yetkilerinin birçoğunu Meclis dışı güçlere devretmiş durumda. Anayasaya ek olarak Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasası, milletvekillerinin özgürce hareket etmelerini engelliyor. Milletvekilleri, yürürlükteki bu türden yasalar nedeniyle liderin dediklerinin dışına çıkamıyorlar. Karşı çıkan, istifa edip bir başka partiye geçmek zorunda kalıyor. Aynı süreç orada da başlıyor. Milletvekilleri, Kemal Derviş'in sözlerine tepkı göstererek parlamentonun itibarını koruyamazlar. Milletvekilleri, yürürlükteki bazı yasalann değişmesi için mücadele ederek üzerlerındekı baskının kaldırılması yolunda adımlar atabilirler. Kanun hükmünde kararnameler, Milli Güvenlik Kurulu'nun yapısı ve yetkileri, liderlerin kendi aralarında kararlaştırdıkları değişiklikleri kendi gruplarına danışmadan uygulamaya sokmaları zaten Meclis'in itibarını zedeliyor. • •• Meclis'in itibarının korunması, Kemal Derviş'in çok da yabana atılamayacak iddialarına tepki göstererek korunamaz. Dünyanın her parlamentosunda bazı çıkar gruplarının sözcüleri milletvekili seçilirler. Türkiye'de de böyle seçimler yapıldığını biliyoruz. örneğin geçen seçimlerde büyük medya gruplarının üst düzey yöneticileri çeşitli partilerden milletvekili seçildiler. Onlar orada ki Özllhan'a tepki • Haber Merkezi Demokrat Halk Partisi Genel Başkanı Mahmut Ihsan Özgen, yaptığı yazılı açıklamada, TÜStAD Başkanı Tuncay özilhan'ın Kıbns ile ilgili açıklamalannı eleştirdi. Özilhan'ın TÜStAD'ı aşan bir konuşma yaptığmı belirten özgen, "TÜSlAD gibi büyük bir derneğin başkanının dış dünyadaki propagandalann etkisi altında kalarak uluslararası alanda Türkiye'yi sıkıntıya sokan, Türk halkını infiale ve ümitsizliğe sevk eden ifadeleri doğru değildir" dedi. min çıkarlarını savunuyorlar? Bunlar belki de olağan kabul edilecek kusurlar sayılabilir. Olağan kabul edilmeyecek kusurlar ise Meclis'in yasama gücünü özgürce kullanamaması. Meclis'in seçilmiş bir organ olarak etkinliğini yitirmesi. Asıl tehlikeli olan bu. Milletvekilleri, Kemal Derviş'e tepki gösterirken kendi haklannın giderek sınırlandığı bir sisteme de tepki gösterseler, Siyasi Partiler Yasası'nın, Seçim Yasası'nın değişmesi için mücadele etseler daha yerinde olacak. Meclis'in Türkiye'de itiban giderek zayıflıyor. Bunun asıl sorumlusu de hükümet ve milletvekilleri. Kendi siyaset alanlarının giderek daraltılmasına yeterince tepki göstenmiyorlar. Ayrıca ilginç bir süreç daha yaşıyoruz. Türkiye'de ciddi hiçbir muhalefet gücü oluşamıyor. Son dönemlerde var olan siyasi partiler dışında, siyasete atılmak isteyen hemen her gücün önünü kesecek bir girişime tanık oluyoruz. HADEP baskınlarına kınama • Istanbul Haber Servisi Hmeğin Partisi (EMEP) Istanbul il Başkanı Memet Kılınçaslan, Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) il ve ilçe merkezlerinin polıs tarafından basılmasını protesto ettiklerini belirterek "Kürt sorununun demokratik ve halkçı bir temelde çözümü için gerekli adımlar atılmahdır. Fiili veya resmi hiçbir saldın, bu yolda verilen mücadeleyi engelleyenıez" diye konuştu. ••• • *• Van ve Hakkari'de deprem • Haber Merkezi Van'da dün saat 00.04 sıralannda merkez üssü Van'ın 29 kilometre kuzeyindeki Erçek Gölü olduğu belirlenen 2.9, saat 04.46'da 3.2 ve saat 06.11 sıralannda da 4.5 büyüklüğünde 3 ayn deprem meydana geldi. Kandilli Rasathanesi'nden alınan bilgiye göre, saat 19.05'de 4.2 büyüklüğünde merkez üssü Hakkkari'nin kuzcydoğusunda, merkeze 19 kilometre uzaklıkta deprem meydana geldi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle