Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA 4 DUNYADA BUGUN Sevgili, Bu yılın haziran ayında, Manhattan'da bir araya geldiğimizde meğer onu son kez görüyormuşum. Gerçi Mehmet Baydur'un ciddi biçimde hasta olduğunu biliyordum, ama öylesine morali yüksekti ki hastalığı yeneceğine hepimizi inandırmıştı. Evet Cemal Süreya'nın da dediği gibi ''bütün ölümler erken ölümdür." Ama Mehmet'inki çok fazla erken oldu. Evet en uzun sürmüş yaşamların, aşkların ardından da hep eksik, yaşanmamış, yazılmamış, söylenmemiş bir şeyler kalır. Ama Mehmet'in yazamadıkları söyleyemedikleri, yaşamının değil, toplumun kayıp hanesine yazılacak türdendi. Türk tiyatrosunun son yirmi yılına damgasını basmış biryazardı ve çalışkanlığı dostu, sanırım aynı zamanda da akranı, Işıl Kasapoğlu'nunki gibi çok kimseyi şaşırtacak kerteye varmıştı. Mehmet Baydur'un ölümünden sonra, hakkında yazılanların sanırım çok önemli bir bölümünü okudum. Hemen hepsi onun dostluğunun aynı zamanda karşısındakine yeni ufuklar açtığı üzerinde duruyordu. Haklılardı. Ama ben burada ortak dostlan ve anıları yinelemeyeceğim. Çünkü bu biraz da insanın kendini anlatması oluyor. Asıl 20 yılda 20 oyun armağan etmiş olan bu yazarın toplumu ilgilendiren taraflarına bakmak gerek. Yazın yaşamla barışıklıktır, ama bu barışıklık onu olduğu gibi kabullenmek anlamını taşımaz, onu daha iyi hale koymaya çalışır. Ve de kaçınılmaz olarak yazın kavgacıdır. Yüzyılımızın yazarlarına bir bak şöyle! Hiç toplumuyla, onaegemen önyargılarla, düzeninin ardındaki art niyetlerle kavgalı olmayanını gördün mü? Ünlü John Steinbeck, toplumunun ve düzeninin bütün haksızlıklanna bayrak açtı ömür boyunca, ama yaşamının sonunda düzen ile barışıp pis savaş diye adlandırılan Vietnam Savaşı'na yandaş çıktı. Belki hastalık, belki yaşlılık onu buraya itmişti. Ama noktalanınca yaşamı, insanlar onun yapıtlarını bir bütün olarak ele alıp değerlendirdiler. Mehmet Baydur, her has yazar gibi hem yaşamı sever, hem de onu daha iyi, daha özgür kılmak için sürekli toplumdaki adaletsizlik, ikiyüzlülükle kavgasını sürdürürdü, ironisinden sevecenliğinden hiçbirşey yitirmeden... Mehmet Baydur'un ölüm haberini aldığım pazartesi gününün akşamı, Taksim Sahnesi'nde, Zeliha Berksoy'un, herzamankitartışılmaz ustalığını sergileyerek oynadığı Marlene oyununu izledim. Oyunun biryerinde, piyanisti, Marlene'e, Bayan Dietrich, repertuvara biraz da yeni yeni şarkılar koyalım, diyordu. Marlene Dietrich istihfafla söyleniyordu: Yenişarkılarmış... Neyenişarkısı? Benonlara hep eski şarkıları tekrarlıyorum, böylelikle yaşadıklarını sanıyorlar. Doğruydu, insanlar yaşlandıkça, kaçınılmaz sondan kurtulmak istercesine, geçmişe kaçıyorlar. Eski filmler... Eskinin unutulmaz aktörleri... Eskinin unutulmaz kitapları ve müziği ile oyalanıp anı bahçesinin soğuğunda ısınıyorlar. Ve farkında olmadan her gün biraz daha ölüyorlar. Evet yaşayanlar eski şarkılarda, bilmezler ki ölürler, o eski tınılarda. Mehmet Baydur ölümün bu türünü hiç tanımadı. HABERLER MHP'li Özbaş, ANAP'ı ittifakla suçladı CUMHURİYET + 2ARALIK2001 PAZAR ALİSİRMEN Okuyan: 2002'de kuyruklar kalmayacak M. Baydup da Yok Artık Tehlikeü HADEP kumarı ANKARA(ANKA>MHP Kahramanmaraş Milletvekili Edip Özbaş, ANAP'ın koalisyonu bozmak için elinden gelen gayreti gösterdiğini, koalisyondaki uyumu sağlamak için en çok zarar gören partinin MHP olduğunu söyledi. özbaş, "ANAP, HADEP'in üzerine kumar oynuyor. Bu tehlikeU bir kumar" dedi. MHP Kahramanmaraş Milletvekili Edip özbaş, Bayındırlık ve Iskan eski Bakanı Koray Aydın hakkında Meclis soruşturması açılmasıyla sonuçlanan gelişmelerin "siyasi raanevra" olduğunu ve anayasa değişikliğiyle muhalefet partilerine koz verildiğini söyledi. Önümüzdeki günlerde de bu gibi durumlarla sık sık karşılaşılacağını ve soruşturma önergelerinin artık "•siyasisilair olarak kullanılacağını belirten özbaş, bütçe görüşmelerinin ardından siyasetin daha da hareketleneceğinı ifade etti. Hastaneler işletme oluyor Istanbul Haber Servisi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan, SSK'nin, Sağlık Bakanlığı'nın beşte biri kadar personelle nüfusun yüzde 50'sine hiznıet verdiğini belirterek "Buna mucize hizmet denir" dedi. 2002 yıh Aralık ayında Türkiye'nin hiçbir hastanesinde bir tek vatandaşın kuyrukta beklemeyeceğini vurgulayan Okuyan, "Eğer bu hedefimiz gerçekleşmezse bakanhk makamında oturmayı kendim için onursuzluk sayacağrnı" şeklinde konuştu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan, dün SSK Bakırköy Doğumevi, Kadın ve Çocuk Hastalıklan Eğitim Hastanesi'nde Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi'ni törenle açtı. Açılışa Bakırköy Belediye Başkanı Ahmet Bahadırlı ve Bakırköy Kaymakamı Aydm Alper de katıldı. Törende hastane personeline seslenen Yaşar Okuyan, SSK'nin yıllardan ben unutulduğunu belirtti. Bakan Yaşar Okuyan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, salonlarda inceleme yapacak, kulüpleri kapatabilecek Sporda irticaya karşı savaş KUİÜpler kapatllabllecek: GSGM, yurt genelinde sporda irtica ve terörist faaliyetlerle mücadele başlattı. Herhangi bir spor kulübünde yönetici ya da sporcunun irticai ya da terörist faaliyetlere katıldığına ilişkin yargı karannın kesinleşmesi durumnnda, söz konusu kulübün ilgili branşı tamamen kapatılacak. Bu sporculara, devletten kazandıklan ödüller de verilmeyecek. dan bazılannın bu tür spor salonlannda eğitim yaptıkları belirlenmişti. Merkez Daruşma Kurulu'nun (MDK) 1819 Ekim tarihlerinde tzmir'de yapılan toplantısında alınan karar doğrultusunda çalışma başlatan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Spor Federasyonlan'nın Teşkilatı Görevleri Çalışma Yetki ve Yönetmeliği, Amatör Spor Dallan Ceza Yönetmeliği, Antrenör Eğitim Yönetmeliği ve Spor Kulüplerinin Tescil Yönetmeliği'nde bu çerçevede değişiklik yaptı. lçişleri Bakanlığrnın da görüşü alınarak hazırlanan yeni yönetmelikler, Gençlik ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Fikret Ünlü tarafından da imzalandı. Yönetmelikler Resmi Gazete'nin dünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi. Spor Kulüpleri Tescil Yönetmeliği'ndeki değişiklikle, bundan böyle herhangi bir yöneticisi ya da sporcusu hakkında, irticai ya da terörist faaliyette bulundukları gerekçesiyle, Cumhuriyet Savcıhğı tarafından dava açılan spor kulüplerinin tescilleri geçici olarak durdurulacak. Davalının suçlu bulunması durumunda ise kulübün, ilgili branştaki faaliyetleri tamamen durdurulacak. ••• r ' ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü (GSGM), Türk sporunda terörist ve irticai faaliyetlere karşı savaş açtı. Sporda, irticai ve terörist faaliyetlere engel olmayı hedefleyen genel müdürlük, 6 yönetmelikte değişiklik yaptı. Yöneticisi ya da sporcusu irticai veya terörist faaliyete katılan kulüplenn çalışmasına son verilecek. İrtica faaliyetlerinde odaklaştığı bilinen karate, judo gibi savunma sporlarının gerçekleştirildiği salonlar incelemeye ahnacak. Gazetemiz yazan Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlah'nın da aralannda bulunduğu çok sayıda aydının katili olduğu gerekçesiyle UMUT davasında yargılanan sanıklar Yönetici vc sporculara dcnctim Bu değişiklikle, spor kulüplerinin bünyelerindeki yönetici ve sporcuları denetim altında tutmalarını sağlamak hedefleniyor. Yeni Ödül Yönetmeliği'ne göre, kazandığı uluslararası başarı nedeTEMOÇÎN niyle, devletten ödül almaya hak kazanan sporcu ya da antrenörler hakkında, irticai ya da terörist faaliyette bulundukları gerekçesiyle dava açıldığında ödülleri dondurulacak. Suçlan kanıtlandığında ise ödül verilmeyecek. Diğer yönetmelik değişlikleriyle, aynı suçtan hükiim giyen federasyon yöneticileri ve antrenörlerin görevden uzaklaştırılmalanna, sporculann ise eğitim merkezlerinden atılmalanna olanak sağlanıyor. Amatör kulüplere de sürekli hak mahrumiyeti cezası verilebilmesine olanak tanındı. gozalü İrtica sporu kullanmak istiyor İĞNELİFIRÇA ZAFER Sahada namaz kılan da var kamplarda 'hu' çekenler de ARİFKIZILYALIN Gençlik ve spordan sorumlu Devlet Bakanı Fikret llnlü'nün girişinıi sonucu Gençlik Spor Genel Miidürlügü'nün irticaya karşı başlattığı savaş, spor dünyasındaki Islami gölgcyi bir kez daha su yüzüne çıkardı. Güreş, fiıtbol ve judodaki laiklik karşıtı hareket, Alevi kökenli sporculann kcndi takımlannda ve ulusal takımlarda şans bulamamasıyla değışik bir boyut kazandı. lşte snordaki irtica • 1997 Avrasya Maratonu, o dönemin FP'li Istanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 'siyasete' alet edildi. Tesettürlü gruplar toplu olarak halk yürüyüşüne katılıp siyasi sloganlarattı. Üzerinde Atatürk posterli tişört bulunan gençler tartaklandı. • 2001 y ılının bahar ayında 3. lige yükselme maçında Konya Kompen Ladiksporlu futbolcular, rakiplerini yendikten sonra saha ortasında 'şükiirnaman'kıldılar. Olayın 'tslami scrmaye' diye adlandınlan Kombassan tarafından yönlendirildiği iddiaları ortaya atıldı. Olay, laiklik karşıtı hareket olarak mahkemeye yansıdı. • 199O'lı yıllarda Bolu Aladağ'daki güreş milli takım kamplannda bazı sporculann birlikte 'hu' çektikleri belirlendi. Aralannda Haydar Kabaktas' ın da bulunduğu Alevi kökenli sporculara milli takım kapılan kapatıldı. Yine Alevi kökenli dünya şampiyonu Ali Rı/a Alan, güreş camiasından dışlandı. • 2000 Sydney Yaz Olimpiyat Oyunlan'nda serbest güreş milli takımının madalya umudu Harun Doğan, ayyıldızlı mayo giymcksi/in maça çıktı. • Milli güreşçi Erol Kemah, Ankara, Istanbul ve Izınit'teki birçok güreş kulübünün 'tarikat yuvası'na dönüştüğünü iddia etti. • 2000 Sydney Yaz Olimpiyat Oyunlan'nda dereceye giren judocu HüseyinÖzkan, madalya töreninde yaptığı el işareti ile dikkatleri üzerine çekti. Özkan'ın, 'ÎBDAC'adlı Islami terörörgütü iiyelerince kullanılan bu hareketi kasıtlı olarak yaptığı iddia edildi. • Başkanlığını Melih Gökçek'in yaptığı Ankara Büyükşehir Belediyesi ftıtbol takımının 2 futbolcusu, Sıvasspor'la Sıvas'ta oynanan maç öncesi şeref tribiinüne sırtını döndü. • Güreş antrenörlerinden Ahmet Özbeğe, sporculann kamplarda oruç tuttuklannı ve Türk güreşinin o nedenle hedef şampiyonalarda istenen başanyı yakalayamadığını iddia etti. • Birçok 1. lig takımında görev alan teknik direktör Hüseyin Kalpar, G. Antepspor'u çalıştırırkcn ayakta su içen Rus futbolculan kadro dışı bıraktı. • Aralannda Ismail Demiriz (GS), Hamza (GS), Cihat (GS Yozgat), Hakan Şiikiir (GS Inter), Fatih Akyd(GS'de oynarken), Okan (GS Inter), Hakan Ünsal (GS) gibi isimlerin de bulunduğu bazı milli futbolculann, Eyüp ve civanndaki tarikat evlerine gittikleri iddia edildi. Hakan Şiikür'ün Türkiye'de bulunduğu süre içinde Fethuliah Güien'i sık sık ziyaret ettiği ortaya çıktı. veıvr ••• Spor salonlanna 6 Özgür Ünal'm öliiııı nedeni iııtilıaı^ sonuçları açıklandı. Otopsi raporunda, Ünal'ın cesedinde herhangi bir darp ve cebir izine rastlanmadığı, olayın "kendisini asmak suretiyle intihar" olduğu bildinldi. Olayuı ardından karakolda görevli 10 polis memuru Edremit'ten başka illere tayin edilirken 2 polis memuru hakkında da "görevi ihmal suçundan" kamu davası açıldı. Izmir Baro Başkanı Noyan özkanise Edremit Cumhuriyet Savcısı lbrahim Can Demirciğlu'nun başka ile tayin edildiğini haurlatarak "Dosyayı yürüten savcınuı tayin sebebinin bu olayla ilgili olup olmadığuu incelemek gerekir. Kamu kuruhışuna sag giren bir kişinin ölü olarak çıkmasını kabullencmeyiz. Davaya müdahil olarak kanlabiliriz" 'Siyaset, Kadın ve İrtica' Aydınlanma savaşçısı Arafın son kitabı tstanbul Haber Servisi Istanbul Üniversitesi Kadın Sorunlan Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Necla Arat, yeni çıkan "Siyaset, Kadın ve İrtica" adlı kitabında, laiklik karşıtı akımlann ve karşıdevhm sürecinin ülkemizı nasıl bir noktaya getirdiğini ortaya koydu. Laik cumhuriyet için verdiği ödünsüz mücadele ve Istanbul Kadın Kuruluşları Birliği koordinatörü olarak yaptığı etkin çahşmalarıyla da tanınan Arat, ülkemizin değişmeyen gündem maddelerine ilişkin gözlemlerini topladığı kitabında, hem gerileme sürecini anımsattı, hem sorunları saptadı, hem de çözüm önerilerini ortaya koydu. Arat'ın, eğitim, Prof. Dr. Arat laiklik, kadın ve siyaset üzerine yazdığı yazılardan oluşan ve Say Yayınlan'ndan çıkan "Susmayan Yazılar" adlı kitabının ardılı niteliğinde olan "Siyaset, Kadın ve İrtica"da, yazann yüzden fazla makalesi bulunuyor. Arat'm, Cumhuriyet gazetesinde ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayın organı olan Bizim Gazete'de çıkan yazılarından oluşan kitabından edinmek isteyenlerin, 0212 513 41 56 numaralı telefondan bilgi alabilecekleri belirtildi. BURSA(AA)Bahkesir'in Edremit ilçesinde, kanştığı iddia edilen bazı olaylardan dolayı ararurken babası tarafından teslim edildiği karakolun nezarethanesinde ölü bulunan lise öğrencisi özgür Ünal' ın kesin ölüm nedeninin *intihar" olduğu açıklandı. 23 Ağustos'ta karakolda yaşamını yitiren Ünal'ın, AdliTıp Kurumu'nda yapılan otopsisinin Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, konuyla ilgili olarak savunma sporlannın yapıldığı özel spor salonlarını incelemeye aldı. Genel müdürlüğün, ilgili makamlar tarafından, özellikle hiçbir federasyon çatısı altında olmayan savunma sporlannın yapıldığı özel spor salonlannda irticai faaliyetlerde bulunulduğu konusunda uyanldığı öğrenildi. Çok sayıda aydına yönelik suikastın failleri olduğu gerekçesiyle açılan ve Ankara DGM'de görülen UMUT davası sanıklarının bazılannın benzeri şekilde savunma sporlaruun yapıldığı özel salonlarda eğitim gördükleri iddianamede yer almıştı IR NOKTASI Bu ülkeyi yönetenlerin yanlış veya kasıtlı siyasetleri ya da yabancı ülkelerin uyanıklığı ve gücü nedeniyle köşeye sıkışmasıyla birlikte, birçok kavramın da birbirine karıştığını görüyoruz. örneğin Kıbrıs sorunu, "Biz" ve "Onlar" şeklinde tartışılıyor. Halbuki biz yurttaşlarla, devlete kumanda edenlerin "biz" tarifi arasındatam bir aynılaşma olması mümkün değil. Çünkü "biz", yani yurttaşlar devlet değiliz, karar verme noktalarında değiliz. Bu nedenle Ecevit'in, Denktaş'ın "ö/z"iyle, bizim "fc>/z"imizaynıolamaz. Kıbrıs'ta ya da Yunanistan'da bizim gibi düşünenler yok mu? Hem Denktaş'a, hem Klerides'e karşı olup barışı ve iki halkın uyum içinde yaşamasını savunanlar yok mu? Var olduğunu biliyoruz. Her iki toplumda milliyetçiliği, ırkçılığı, düşmanlığı kışkırtanlar olduğu gibi, buna karşı olanlar da var. Sonra iki ülkenin emekçileri kardeş değil miydi? Emeksermaye çelişmesi bu tür konularda yok mu oluyor? "Salkım Hanım'ın Taneleri" tartış /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com doğrultusunda giderek yoksullaştıran, dış politikada ABD'ye bağımlılığı esas alan siyaseti biz savunmak zorunda mıyız? tarihte azınlıklara yapılmış haksızlıkları savunmak zorunda mıyız? Ne Türkiye adına ne de devlet adına öne sürülen ve geçmişte yapılanları savunmak bizim görevimiz olabilir mi? Biz özgür, adil veeşit birTürkiye'de yaşamak istiyoruz. Tarihte kime yapıldıysa yapılsın bu haksızlıklarla yüzleşmeliyiz ve bundan korkmamalıyız. Haksızlıklara gerekçe bulma çabası, yeni haksızlıklara da yataklık ediyor. Salkım Hanım'ın Taneleri'ne kızan MHP'li, Nâzım Hikmet'in mezarının Türkiye'ye getirilmesine de engel oluyor. Deniz Gezmiş'leri asan anlayışı da savunuyor. Daha neleri neleri savunuyor... "Biz", "Devlet" ve T£Wflye"kavramları herkes için aynı anlama gelmiyor. Ahmet Çakar'ın savunduğu ve kolladığı şeylerle, bizimkilerin aynı olması mümkün mü? Ya da Kenan Evren'le... 'Biz', 'Türkiye', 'Devlet' masında da benzer bir açmazla yüzyüze geliyoruz. Birisi diyor ki, "Bu filmde gösterilenler, Türkiye'yi dışarıda zorduruma düşürür." Nedir Türkiye? Herkesin Türkiyesi ortak mı? örneğin, tarih boyunca Türkiye adına emekçiye zulüm yapanların, grevieri bastıranların, bu ülkenin aydınlarını hapse atıp susturanlann, işkence yapanların, cinayet işleyenlerin, insanlarımızı hamaset nutukları gölgesinde yoksullaştıranların Türkiyesi ile bizim Türkiyemiz aynı mı? ÜstelikTürkiye'ye biz değil hemen hep onlar kumanda ettiler. Dışanda Manisalı çocuklara işkence yapıldığını gösteren filmler Türkiye'nin aleyhine kullanılacak gerekçesiyle bu işkencelerden söz etmeyelim mi? Bu Türkiye'nin korunması mı, işkencenin korunması mı? Varlık Vergisi, tarihimizin acı bir dönemidir. Bunu yapanlardan bir kısmı bile sonradan yanlışlığını kabul ettiler. Tarihimiz boyunca emekçilere, çalışanlara, özgürlük isteyenlere haksızlık yapıldığı gibi, bu ülkenin azınlıklarına da haksızlıklar yapıldı. Tarih kitapları dikkatli okunursa bu haksızlıklann belgeleriyle doludur. Tarihe gitmeye gerek yok, 1936 Beyannamesi gerekçe gösterilerek azınlıkların mallarına mülklerine hâlâ el konuyor. özel mülkiyetin kutsal olduğu bir sistemde bunlar yapılıyor. Bunlar, bu ülkenin sanatçılan, aydınlan tarafından eleştirilmeyecek mi, sanat yapıtlanna yansıtılmayacak mı? Hepimiz hatırlarız, Can Dündar, Manisalı gençlerin yaşadığı dramı çok etkili bir şekilde TVkameralarına yansıtmıştı. Sonunda bu işin ciddi takip edilmesiyle işkenceci polisler mahkum oldular. Can Dündar, bu belgeseliyle Türkiye'yi küçük mü düşürdü, dışarıdakilerin eline koz mu verdi? Dışarıdakilerin eline koz verenler, bu ülkede yapılan haksızlıkları sergileyenler değil, kötülük yapanlardır. "DeWef" sözcüğü de çoğu zaman bu anlayışla kutsallaştırılıp yapılan haksızların, kötülüklerin gizlenmesi amacına hizmet eder hale getiriliyor. Devletle halk aynı şey değildir. Devlet bir üst yapı kurumudur. Anayasası, TBMM'si, ordusuyla, yargı kurumlanyla, MGK'siyle birsistemi ifade eder. Devlete yön veren bugün 12 Eylülcü bir sistemdir. Devlet biz değiliz. Devlet, 12 Eylül Anayasası'nın ve bu anayasaya bağlı yasaların ve kurumların bütünüdür. Bu nedenle devlet adına yapılanların ve bu anlamda devletin kefili değiliz. Biz, yani yurttaşlar onunla aynı şey değiliz. "Milli mesele" diyerek Türkiye adına ve devlet adına öne sürülen tezler neden bizim tezlerimiz, yani yurttaşların tezleri olsun ki! ••• Bugün emekçileri, IMF kararları ••• ••• •••