Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
NİSAN 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Neş'e Erdok'un yeni sergisi, satıcı çocuklann sessiz trajedisi ve sinema sevgisi üzerine
Tuvale hüzünle yansıyan Beyoğhı
CÛL ERÇETİN
tesimlerinde kent yaşamınm
giılük manzaralannı yansıtan
Nş'e Erdok. bu kez "tstanbulun
btr özeti' olarak nıtelendirdiği
Beyoğlu resimlerini paylaşıyor
saaatseverlerle. tstanbul'da, Evın
Sanat Galerisi'nde 29 Nısan'a
dec görülebilecek olan Beyoğ-
lu'ndan başlıklı sergide Beyoğ-
lundaki s\nemalar ve sokak sa-
tıc.lan özel bir yer tutuyor. Sel-
patçı. simitçı, boyacı çocuklann
hüziinlü dünyalan. sessiz traje-
dıtsri yansıyor Erdok'un tuval-
lenne. Sanatçmın hüzünlü anla-
tımı bu kez seçtiği temayla da
beslenıyor. Alkazar Sinema-
sı'iın. tramvayın. randevulann
öyfcüleri de satıcı çocuklann hüz-
nü/le örtüşüyor adeta.
Ifade yine ellerde ve ayaklar-
da yoğunlaşıyor Erdok'un re-
simlennde. Nefret, sevgi. güç.
güçsüzlük. korku ellerde ve ayak-
larda ifade bulurken maskeler-
le gızlenen yüzlerde. gözlerde-
kı ıfade sıliniyor. Ankara Valör
Sanat Galerisi'ndeki karma ser-
gide de iki yapıtı sergilenen Er-
dok. ile yapıtlan üzerine söyle>-
tik
- Yeni serginizde tema olarak
Beyoğlu'nu seçme nedeniniz ney-
di?
Beyoğlu'na çok yakın oturu-
yorum. Öteden beri sevdiğim bır
mekân. Özellikle Sözen'ın düzen-
lemelerinden sonra daha çok
bağlandım Beyoğlu'na. Kitapev-
lennın, kafelerin açılması. genç
nüfiisun yoğun olarak gelmesi de
Beyoğlu için birer artı. Istan-
bul'un özeti bir anlamda. Her
türlü insan geliyor. Bu da benı
besliyor. Bır de hemen hemen bü-
tün fılmlen izlediğim ıçin Beyoğ-
lu'nun sinemalan önemli benım
ıçın. Özellikle Alkazar Sinema-
sı'nı seviyorum. Bu sergide de
onlan yansıtmak ıstedım.
-Beyoglu'ndaki satıcı çocuk-
lann resimleri önemli yer tutu-
yor serginizde. Bu çocuklann so-
runları üzerine neler düşünü-
yorsunuz?
Beyoglu'ndaki satıcı çocuk-
lar yaklaşık iki yıllık bir konu.
Çok küçük çocuklar vararalann-
da ister isternez dikkatini çeki-
yor insanın. Üzülüyorsunuz. hü-
zünleniyorsunuz... Bir şeyler
yapmak ıstiyorsunuz ama yapa-
madığmız ıçin daha çok yoruyor-
sunuz aklınızı. Aileleri belkı bir
açıdan mecbur kalıyor onlan so-
kaga bırakmaya ama bu kabul
edilebilir bir şey değil. Çok kü-
çük çocuklar geç saatlere kadar
sokaklardakalıyor. Her türlü teh-
likeye açıklar. Gelecekleri için
psikolojik yaralar alıyorlar. Za-
ten geleceklerinin çok parlak ol-
duğunu da düşünmüyorum. Ço-
cuklan arada sırada toplayıp son-
ra ailelerine teslim etmek de çö-
züm olmadı. Batı'daolsa, çocuk
anında ailenin elinden alınır ama
onlar çok iyi olanaklar sunabi-
liyorlarçocuklara. Bizailelerin-
den alsak bile nasıl bakabilıriz
kj onlara. Bu çocukların nasıl
kurtarılacağını bilemiyorum
açıkçası.
'Karamsar ve firkfltücü'
-'Yağmur BaşladT başhkh, ço-
cuklann bir arada bulunduğu
resimlerde hüzün biraz daha aza-
lıyor. Bir parça neşe katılıyor bu
resimlere. Bu çocuklann bir ara-
da olmalanndan kaynaklanan
bir neşe mi?
Aslında o resimlere neşeyi ka-
tan turuncular ve kırmızılar. O
resimlerdeki yüzlerin bir kıs-
mında da hüzün var. Çocuklann
kendı yapılanna göre değişiyor
hüzün konusu. Bazılan durum-
• Beyoğlu'na her türlü
insan geliyor.
Istanbul'un özeti
bir anlamda. Bu da beni
besliyor. Satıcı çocuklar
hüzün veriyor insana.
Durumları çok kötü.
Kediler ise psikolojik
olarak resimlerime
çok uygunlar.
lannın farkındalar, bazılan de-
ğil Kendi aralannda 'sdpağagi-
diyoruz'diye bir deyım geliştir-
mişler. Hüzün veriyor bu ınsa-
na ama çocuklan bir arada oy-
narken, şakalaşırken, gülerken
de görebiliyorsunuz. Çünkü ço-
cuk onlar... Savaşta, Kosovalı
göçmenlerin çocuklan arasında
da top oynayan. gülen çocuklar
görüyorsunuz. Çocuk olmanin
getirdiği bir neşe bu ama büyük-
lerin gerçekliğinden baktığınız-
da hepsinin durumu çok kötü.
-lnsandan yola çıktiğınız re-
simlerde kediler de büyük yer
tutuvor. Alkazar Sineması'nın
girişinde bile sokak kedileri var.
Kedilerin işlevi ne sizin için?
tstanbul'da çok fazla kedi var.
Belki de dünyada en çok kedisi
olan kentlerden biri Istanbul. Ke-
di len çok seviyorum ama tüyle-
rine alerjim olduğu için evde
besleyemiyorum. Ben de 'so-
kaktaki bütûn kediler benim' di-
yorum ve çiziyorum onlan. Bi-
çim olarak. hareket olarak, psi-
koloji olarak da benim resimle-
rime çok uygunlar. Bu nedenle
anlatmak istediğim psikolojiler-
de kedilerden yararlanıyorum.
- Selpakçı çocuklann çoğunun
yüzünde maskeler var. Gözieri-
ni göremiyoruz..
Biraz anonimleştirmek için
başvurdum maskelere. Çizdiğim
fıgürleri bir değil birçok kişinin
sembolühaline getirmekti ama-
cım.
- Resimlerinizdeki hüzünlü,
ürkütücü atmosfer izleyiciyi na-
sıl etkiliyor?
Çok kişi karamsar ve hüzün-
lü buluyor yapıtlanmı. Aynı hüz-
nü, karamsarlığı ve ürkütücülü-
ğü tasıyan fîlmler, kıtaplar, oyun-
lar, yazılar da var. Ama insanlar
nedense resimde sevmiyorlar bu-
nu. Resim aldıklannda uzun sü-
re karşılannda tutacak olmalann-
dan kaynaklanıyor sanınm bu
durum. 'Resim iç açıcı olur, bir
resim koyayım da içim açdsın'
türünden tavırlar var genelde.
Bu da olabilır elbette. Yalnız re-
sim görsel bır şey olmasının ya-
nı sıra bir duygu ve düşünce ile-
tir. Her zaman da hoş, iç açıcı bir
duygu olmayabilir bu. lnsanı te-
dirgin edici, düşündürücü bir şey
de olabilır. Arada iletişim kura-
bildiğim insanlar da çıkıyor el-
bette. Başkalannm ürkütücü bul-
duğu resimleri alıp evlerine ko-
yabiliyorlar.
Almanya 'daki 'Düş Kenti' başlıklı toplu sergide Ayşe Erkmen ve Gülsün Karamustafa 'nın işleriyer alıyor
Eleştirel yaklaşımla Münih'e bakış
Gülsün Karamustafa-' Yabandan Ceien Tabelacı'.
Kültür Şervisi - Kunstraum München,
Kunstverein München. Museum Vılla Stuck
ve Sıemens Kurturprogramm'ın işbirliğiyle
gerçekleştirilen ve çeşıth ülkelerden otuz sa-
natçının yer aldığı bir toplu sergide. Türki-
ye'den Ayşe Erkmen \e Gülsün Karamusta-
fa'nın ışleri yeralıyor. Sanatçılann Münih ken-
tini algılayışlarını sorgulamayı hedefleyen
sergi "Düş Kenti" başlığını taşıyor. Adım.
Münıh kentini tanıtmak için gerçekleştirmış
bir rekiam kampanyasının sloganından alan
sergide, sanatçılar eleştirel bir yaklaşımla
Münıh kentine kendi bakışlannı göstenyor-
lar.
Ayşe Erkmen'in sergilenen çalışması Mu-
seum Villa Stuck'ta yer alıyor ve ünlü play-
boy Gunter Sachs'ın yaşamından yola çıkı-
yor. 1960'larda bulvar gazetelerinin, maga-
zin dergilerinin ana konulanndan biri olan
Gunter Sachs, o dönemın Fransız ıdolü Bri-
gitteBardotıleevlenmiş. 1966'dan 1977'ye kadar da,
kendi kurduğu sanat vakfına bağışladığı Vılla Stuck'u
yönetmişti. En üst katı çağdaş sanat sergilerine aynl-
mış olan Villa Stuck'ta gerçekleştirdiği çalışmada
Erkmen. Gunter Sachs'ın kentin belleğine dahil ol-
Ayşe Erkmen'in Museum Villa Stuck'ta sergilenen çalışması.
muş özel yaşamını sanat malzemesi olarak kullanı-
yor Sergi mekânında, 1960'lann ünlüerotık şarkısı
"Je t'aime moi non phıs" adlı parçayı Serge Gainsbo-
urg, Brigitte Bardot ile birlikte söylüyor. Serginın bu
bölümü. Villa'nın en mahrem odasında, binanın es-
ki sahibi Franz VOB Stuck'un yatak odasın-
da yer alıyor. Aynca bu odanm her iki ka-
pısmda yer alan monitöıierde Erkmen'in ger-
çekleştirdiği "saç kesme" ve "fön çekme"
temalı iki ayn fıİm sürekli olarak gösteri-
liyor.
Gülsün Karamustafa'nın bu sergi için
gerçekleştirdiği sokak yerleştirmesi ıse "Ya-
bandan Gelen Tabelaa
n
başlığını taşıyor.
U luslararası trafık işaret tabelalan formun-
da ve boyutunda üretilen iş, bütünüyle Mü-
nih'ten elde edılmiş kartpostallar, turistik ki-
taplar ve fotoğraflardan seçilmiş yetmiş
adet ikonik görüntü içeriyor. Karamusta-
fa'nın tabelalan Almanya'da yaygın olarak
kullanılan geçici işaret direkleri üzerinde ko-
numlanıyor. Sanatçmın, kentin farklı dina-
mikler banndıran üç bölgesinde bulunan
Villa Stuck, Kunstverein ve K.unstraum ya-
kmlanna yerleştirdıği tabelalar, her üç alan-
da değişik cümleler kuracak biçimde kurgulanmış. Ilk
bakışta bölgeye ait baskın Bavyera kültür ve tarihine
işaret eden görüntüler, yakından izlendiklerinde, ken-
tin her alanmda kendini duyuran çokkültürlülüğe
gönderme yapıyor.
Dacia Maria'nın 'Maria Stuart' adlı oyunu îtalyan Kültür Merkezi'nde sahneleniyor
Tutku ve kariyer çıkmazmdaki kraliçeler
NURDAN CİHANŞÜMUL
îtalyan yazar Dada Maria'nın SchU-
ler'in 'Maria Stuart' adlı oyunundan uyar-
ladığı aynı adlı oyun, 23 Nisan'dan ıtıba-
ren Îtalyan Kültür Merkezi Tiyatro Salo-
nu'nda sahnelenecek. Bir dönem .<Mber-
to Moravia'nın yaşamında önemli bır yer
tutan yazar. 'Marianna Lcria'nın Vaşa-
mı' adlı yapıtıyla 1990 yılında Italya'nın
en önemli edebiyat ödülü olan 'Campe-
lio'ya değer bulundu. Ozkan Schulze'nin
sahneye koyduğu oyunda Maria Stuart'ı
FiüzKudar. Kralıçe Elizabeth'i AyçaTe-
lırmakcanlandınyor. ttalyan Kültür Mer-
kezi'nin sponsorluğunda sahnelenen oyun
22 Mayıs'a dek ızlenebılecek.
Iskoçya Kraliçesi Maria Stuart ve tn-
giltere Kraliçesi Elizabeth'in yaşamından
yola çıkan oyunda kadınlann toplumsal so-
runlan ve aralanndaki dayanışma ele alı-
nıyor. Maria Stuart'ın, Kraliçe I. Eliza-
beth'in emriyle hapiste tutulduğu 18 yıl-
lık dönemi kapsayan oyunda kişisel düş-
manlıklan olmavan bu iki kadının çıkar-
lannın çatışma noktasında birbırlerine na-
sıl düşman olduklan anlatılıyor. Oyunun
sonunda I. Elizabeth ıstemeyerek de olsa
Maria Stuart'ı idam sehpasına gönderir.
Kraliçelerin birbirleriyle hıç karşılaşma-
dığı oyunda diğer 5 kadın rolü de iki sa-
natçı tarafindan canlandınlıyor.
Uzun süredir tiyatro sahnelerinde gör-
mediğimiz FiMz Kutlar. Îtalyan Kültür
Merkezi Kültür Ataşesi Yardımcısı Aldo
Baldini'nın kendisine bir oyun sahneleme
önerisi üzerine Zeynep Avcı'nın da yardı-
rruyla bu oyunu seçtiklenni söylüyor: ''Ye-
ni göreve gelen Kültür Ataşesi Bruno Bel-
lone, İtalyan Kültür Merkezi'nde biroyun
sahneienmesini istemiş. Böyle bir yerde
o>un sahnelemek iyi bir şans. Az kişilik
yun
16. yüzyıldan
Iskoçya kraliçesi
Maria Stuart ve
tngiltere kraliçesi
Elizabeth'in
yaşamını
yansıtıyor.
Ama günümüzde
kariyer yapan her
kadının sorunlannı,
iyi bir anne ve
iyi bir iş kadmı
olabilmenin
ikilemlerini de
sunuyor.
biroyun sahneye koymayı düşünüyordum.
Zey nep Ava bu oyunu önerdi. Oyun bana
çok ilginç geldi ve hemen Türkçeleştirildi.
Metin.oyunculuk açısından büyük şansve-
riyor. Avnca yazann bu oyunu. sahnelen-
diği her yerde büyük ilgi görmüş_." Dacia
Maria'nın kadın sorunlanna çok duyarlı
yaklaştığına değinen Kutlar, oyunda gü-
nümüz kadınının sorunlan ve toplumsal
rollerinin de yansıtıldığma dikkat çekı-
vor: "Toplumda bir kadın. hem ev kadı-
nı. hem iyi bir anne hem de başanlı bir iş
kadını olamaz gibi görülüyor. Aynı şey
oyunda da var. Elizabeth cinselliğini bir
yana bırakıyor gençlikte vaşadığı hayal kı-
nklığı dışında hiçbir aşk yaşanuyor. Ma-
ria Stuart ise kadınlığını yaşıyor, duygu-
sal kimliğine rağmen yanüşlar yapıyorf
Oyunda canlandırdığı farklı rollere ken-
disinden de bir şeyler katma imkânı bul-
duğunu söylüyor Filiz Kutlar: "Canlandır-
dıgım kişiliklere kendi malzememi, kendi
duygulanmı nasıl aktarabilirim diye dü-
şünüyorum. Aynı oyunda farklı rolleri can-
landırmak benim için çok önemli. Aslın-
da kolay oynanacak roUer değil. Birbirle-
rine benzer olmasına rağmen birbirinden
farklı roüer."
Farklı konumda benzer acılar
Oyunun yönetmeni Ozkan Schube, oyu-
nun ataerkıl sistemuı içinde ıkı kadının ya-
şadığı sorunlan yansıttığını belirtiyor. Bir-
birlerinden farklı konumlarda olan iki ka-
dının yaşadığı benzer acılann aynı sahne-
de yer almasının oyunu daha da cazip kıl-
dığını söylüyor: "tki kadının duygusal
bağlannı görüyoruz. Her ikisinin de kor-
kulan. çaresizlikleri. hırslan. tutkulan ve
gerçekleşmemiş özlemleri, İki kraliçe ara-
şındaki düşmanlık >e dostluk anlatılıyor.
İkisinin de İngiltere tahtı üzerinde hakkı
var, ama parlamento tarafindan Elizabeth
tahta gctiriliyor \e ikisi arasında bir reka-
bet başhyor. Maria Stuartdoğduğu andan
itibaren kraliçe olarak yetişnrilmiş ve 20'ü
yaşlannda büyük bir tutku yaşıyor. Bu tut-
ku onu yanlış karariara itiyor. Kendi ülke-
sinde gözden düşıince kaçarak İngiltere'ye
sığmıyor. Maria Stuartedebiy at düny asın-
da ünlenirken, Kraliçe Elizabeth İngilte-
re'yi çokiyikonumlaragetiriyor. Çağımız-
da kariyer yapan her kadın bu sorunlan
yaşryor. Oyunun kahramanlan 16. yüzyıl-
dan geliyor ama 21. yüzyüın eşiğinde ka-
dınlann sorunlan hâlâ çözülmüş değiL Bu-
gün hâlâ iyi bir anne olabilmek ile iyi bir
iş kadını olabilmenin getirdiği ikilemler
var."
Oyunculann farklı rollere girmesini bir
saç örgüsüne benzetiyor Schulze. Oyun-
da her kraliçenin bir öbürünün nedimesi-
ni canlandırmasının aslında insanlann çok
kişiliğıni yansıttığını anlatıyor: "Değişik
karakterkri birbiriyle örebilmek gerek.
tnsan olarak biz de çok kişilikliyiz aslın-
da. Hem hükümdar hem de uyruk ohıyo-
nız. Bu rollerden hangisinin ön plana çık-
nğı ise görecelL"
Oyunculann farklı rollere bürünerek
normal hayatımızda yaşayamadığımız
duygulan sahnede en uç noktasına kadar
yaşama olanağı bulduklannı dile getiren
Schulze "Tutkudan tecavüze. acıdan, yal-
nıznğa ve şiddete kadar bütün duygulan
yaşama firsao veren bir oyun. Oyuncular
çokdeğişik renklerdeduygulan yaşama ka-
pasitesine sahipler" diyor.
AyçaTehrmak ise Her iki kadının da er-
kekler dünyasında bir yanlannı bastıra-
rak kendilerinı kanıtladığına değiniyor:
"Kraliçe Elizabeth kendi başına çok güç-
lü bir kadın. Maria Stuart kadınlığı. tut-
kuyıı tercih ediyor. Elizabeth 45 > ılda İn-
giltere'yi kötü bir durumdan iyi bir yere
getirmiş. Onun döneminde büyük bir rö-
nesans yaşamyor ve bütün sanatçılara ar-
ka çıkıyor. Zeİd \t şeytani bir yanı var. ln-
giltere'yi savaşmadan bir yeregetirmek is-
nyor. Sanınm erkeideruı dünyasında bu ka-
dar süre başanlı kalan tek kadın. Kraliçe
Elizabeth'i anlabrken erkeklerin kuralla-
nyla oynadı diyoriar."
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Şaşkınlığın Kültürü...
Toplumsal olaylar karşısında şaşkınlık, Aydın-
lanma Çağı'ndan. daha doğrusu toplum bilimleri-
nin temellerinin atılmasından bu yana Batı'da gi-
derek azalan bir olgudur. Bunun nedeni, doğa bi-
limleri alanında geçeıii olan gözlem yönteminin ve
deneyimlerden yararianmanın, toplumsal olaylar
bağlamında da uygulanabiliriik niteliğini taşıması-
dır.
Gerek insan, gerekse insanlann oluşturduklan top-
lum, zamanın akışı içersinde elbet değişken bir
görünüm sergiler. Ama tarihe bakıldığında bu de-
ğişkenliğin hiçbir zaman inişlerin ve çıkışların, do-
luşlann ve patlamaların akla sığmaz nedenlere
bağlanmasını gerektirecek ölçüde olmadığı da gö-
rülür.
Fransız Ihtilâli, kendi zamanına kadar benzeri
yaşanmamış bir olaydır ve bu yapısıyla da yepye-
nidir; fakat Fransa'nın toplumsal-ekonomik koşul-
larının o dönemdeki yörüngesi göz önünde tutul-
duğunda, beklenmedik ya da şaşırtıcı bir olay de-
ğildir. Tam tersine ihtilâl, zamanın kimi düşünürle-
rince beklenen ve doğal birolaydı. Alman oyun ya-
zarı Georg Büchner'in "Danton'un ölümü" adlı
ünlü oyununda gerek Fransız Ihtilali'ni, gerekse
sonuçlannı bir tarihsel zorunluluk niteliğiyle sergi-
lemesi, bundan kaynaklanır.
Yukanda sözü edilen şaşırtıcıcılıktan uzak doğal-
lık, ömeğin Sovyet Devrimi ve ondan yetmiş yıl son-
ra olanlar için de geçerlidir. Bütün bu olaylann kap-
samlan ve kimi sonuçlan, şaşırtıcı olmuş olabilir;
ama olaylann kendisi için aynı şey söylenemez.
Birinci Dünya Savaşı'nın ardından Osmanlı Im-
paratorluğu'nun yıkılışı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin
kuruluşu da ne beklenmedik, ne de şaşırtıcı olay-
lardır. Bu bağlamda asıl şaşılması gereken. ilk bü-
yük savaşın arifesinde zaten ortada "imparatorluk"
diye adlandınlabilecek bir yapı kalmamışken, Os-
manh Imparatorluğu'nun son buluşuna yakınıp,
üstelik bunun suçunu (!) cumhuriyetin sırtına yük-
lemeye kalkanların gafletidir!
Gelgelelim ülkemiz, bu tür gafletlerden cumhu-
riyet döneminde de pek annamadı. Çok partili de-
mokrasimızin genç tarihinde kesintilerin, ara-rejim-
lerin ve kimi iktidar değişimlerinin hep beklenme-
dik ya da ani diye nitelendirilmiş olması, ancak sö-
zü edilen gafletlerin kanıtıdır.
Yıne çok partili demokrasiye geçişten bu yana
siyasi partilerin, temsilcisı oldukları/olmaları gere-
ken kitlelerin sesine içtenlikle kulak vermek ve ya-
pısal özelliklerine cıddiyetle eğilmek yerine, çoğu
zaman katıksız bir benmerkezcı tutumla yalnızca
kendileri üzerinde odaklanmaları, herhangi bir dö-
nemeçte bu tutumun sonuçlanyla karşılaştıkları
zaman ise şaşırmalan da yukandaki türden bir gaf-
letten başka bir şey değildir.
Beklenilmesi en doğal olaylar karşısında: "Nasıl
oldu?" sorusunun eşliğinde şaşırmak, sokaktaki
adamdan beklenilebilir bir davranıştır; çünkü ge-
nelde onun asıl uğraşı, orta ve uzun vadeli politi-
ka değildir. Buna karşılık uğraşlan gereği politika-
cı olanlar, başka deyişle, uğraşlan gereği, ülkenin
yalnızca bugününe demiratmakla değil, fakat dün-
den gelip yanna uzanan çizgisini çok iyi bilmekle
ve bikdikterinin rehberliğinde yönlendirmekle yüküm-
lü olanlar için kural, şaşırmamaktır.
Buna karşın, şaşıran politikacıların doğal yazgı-
sı, herhangi bir seçimde vatandaşın sergilediği -
ve aslında o politikacıların kendi tutumlarının do-
ğal sonucundan başka bir şey olmayan- tercihler
karşısında da şaşkınlığa kapılmaktır.
O politikacılar, ömeğin vatandaşın yıllar boyun-
ca her gün sergilenen yolsuzluk bataklıklanndan
neden bıkmadığına hiç şaşırmazlar.
O politikacılar, vatandaşın yıllar boyunca parti-
lerin birbirlerine sövüp saymasından ve bunun "si-
yaset" diye nitelendirilmesinden neden bıkmadı-
ğına da hiç şaşırmazlar.
Yine o politikacılar, vatandaşın yıllar boyunca en
kutsal değerierinden biri olan dininin türlü hesap-
lar için kullanılması karşısında neden öfkeye ka-
pılmadığına da şaşırmazlar.
Peki ne zaman şaşınriar?
Vatandaş günü gelip de, sandık başında bu bık-
kınlıkları ve öfkeleri doğrultusunda oy kullandığın-
da...
e-posta: ahmetcemal(5 superonline.com
I. Uluslararası CRR Çocuk
Festivali'nde kukla tiyatrosu
• Kültür Senisi - Moskova Obraztsov Kukla
Tiyatrosu 23 Nisan Guma günü saat 15.00 ve
19.30'da Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda bir
gösteri gerçekleştirecek. 800 kukladan oluşan
Obraztsov Kukla Tiyatrosu'nun yönetmenliğini
Sergie Obraztsov üstleniyor. Çocuklara ücretsiz
olarak sunulacak olan gösteride hayvan taklitleri
büyük bir yer tutuyor.
Thonet IVtobilya'nm Öyküsü'
• Kültür Servisi - Yapı Kredi Sermet Çifter
Kütüphanesi ortak projelerine, Avusturya
Başkonsolosluğu ile birlikte gerçekleştirilen 'Thonet
Mobilya'nın Öyküsü' sergisi ile devam ediyor. 27
Nisan-29 Mayıs tarihleri arasında açık kalacak olan
sergi 19. yüzyılda yapımına başlanan ve kısa bir
sürede bütün dünyaya yayılan Thonet mobilyanın,
tutkallı suda tahtayı bükme aşamasından kullanıma
hazır hale gelene kadarki gelişimini tarihsel bir
çerçeve içinde sunuyor. 1996 yılında, Michael
Thonet'in doğumunun 200. yılı nedeniyle Avusturya
Dışişleri Bakanlığı tarafindan gerçekleştinlen sergi.
Istanbullu sanatseverlerle buluşuyor.
BUGUN ^ _
• AKSANAT'ta saat 12.30'da lazer-dıskten
Moskova Radyo Senfoni Orkestrası'nın konseri,
saat 18.30'da Sakine Çil'in katılacağı 'Picasso'nun
Seramikleri' başlıklı dialı söyleşi yer alıyor.
(252 35 00)
• BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT
MERKEZİ'nde 18.30-20.30 arası Gönül
Gökdoğan'ın katılacağı 'Müzik Ogretiminde Bir
Devrim: Suzuki Metodu" başlıklı söyleşi izlenebilır.
(292 06 55)
• CRR Konser Salonu'nda saat 19.30'da 'Çocuk
Yetenekler' başlıklı etkinlik gerçekleştirilecek.
(232 98 30)
• tFSAK'ta saat 19.30'da HalukÇobanoğlu'nun
katılacağı 'Natktnal Geographk Fotoğrafçılan Nasıl
Çahşıyor' başlıklı video gösterisi ve söyleşi yer
alıyor. (292 42 01)