22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
NİSAN 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Neş'e Erdok'un yeni sergisi, satıcı çocuklann sessiz trajedisi ve sinema sevgisi üzerine Tuvale hüzünle yansıyan Beyoğhı CÛL ERÇETİN tesimlerinde kent yaşamınm giılük manzaralannı yansıtan Nş'e Erdok. bu kez "tstanbulun btr özeti' olarak nıtelendirdiği Beyoğlu resimlerini paylaşıyor saaatseverlerle. tstanbul'da, Evın Sanat Galerisi'nde 29 Nısan'a dec görülebilecek olan Beyoğ- lu'ndan başlıklı sergide Beyoğ- lundaki s\nemalar ve sokak sa- tıc.lan özel bir yer tutuyor. Sel- patçı. simitçı, boyacı çocuklann hüziinlü dünyalan. sessiz traje- dıtsri yansıyor Erdok'un tuval- lenne. Sanatçmın hüzünlü anla- tımı bu kez seçtiği temayla da beslenıyor. Alkazar Sinema- sı'iın. tramvayın. randevulann öyfcüleri de satıcı çocuklann hüz- nü/le örtüşüyor adeta. Ifade yine ellerde ve ayaklar- da yoğunlaşıyor Erdok'un re- simlennde. Nefret, sevgi. güç. güçsüzlük. korku ellerde ve ayak- larda ifade bulurken maskeler- le gızlenen yüzlerde. gözlerde- kı ıfade sıliniyor. Ankara Valör Sanat Galerisi'ndeki karma ser- gide de iki yapıtı sergilenen Er- dok. ile yapıtlan üzerine söyle>- tik - Yeni serginizde tema olarak Beyoğlu'nu seçme nedeniniz ney- di? Beyoğlu'na çok yakın oturu- yorum. Öteden beri sevdiğim bır mekân. Özellikle Sözen'ın düzen- lemelerinden sonra daha çok bağlandım Beyoğlu'na. Kitapev- lennın, kafelerin açılması. genç nüfiisun yoğun olarak gelmesi de Beyoğlu için birer artı. Istan- bul'un özeti bir anlamda. Her türlü insan geliyor. Bu da benı besliyor. Bır de hemen hemen bü- tün fılmlen izlediğim ıçin Beyoğ- lu'nun sinemalan önemli benım ıçın. Özellikle Alkazar Sinema- sı'nı seviyorum. Bu sergide de onlan yansıtmak ıstedım. -Beyoglu'ndaki satıcı çocuk- lann resimleri önemli yer tutu- yor serginizde. Bu çocuklann so- runları üzerine neler düşünü- yorsunuz? Beyoglu'ndaki satıcı çocuk- lar yaklaşık iki yıllık bir konu. Çok küçük çocuklar vararalann- da ister isternez dikkatini çeki- yor insanın. Üzülüyorsunuz. hü- zünleniyorsunuz... Bir şeyler yapmak ıstiyorsunuz ama yapa- madığmız ıçin daha çok yoruyor- sunuz aklınızı. Aileleri belkı bir açıdan mecbur kalıyor onlan so- kaga bırakmaya ama bu kabul edilebilir bir şey değil. Çok kü- çük çocuklar geç saatlere kadar sokaklardakalıyor. Her türlü teh- likeye açıklar. Gelecekleri için psikolojik yaralar alıyorlar. Za- ten geleceklerinin çok parlak ol- duğunu da düşünmüyorum. Ço- cuklan arada sırada toplayıp son- ra ailelerine teslim etmek de çö- züm olmadı. Batı'daolsa, çocuk anında ailenin elinden alınır ama onlar çok iyi olanaklar sunabi- liyorlarçocuklara. Bizailelerin- den alsak bile nasıl bakabilıriz kj onlara. Bu çocukların nasıl kurtarılacağını bilemiyorum açıkçası. 'Karamsar ve firkfltücü' -'Yağmur BaşladT başhkh, ço- cuklann bir arada bulunduğu resimlerde hüzün biraz daha aza- lıyor. Bir parça neşe katılıyor bu resimlere. Bu çocuklann bir ara- da olmalanndan kaynaklanan bir neşe mi? Aslında o resimlere neşeyi ka- tan turuncular ve kırmızılar. O resimlerdeki yüzlerin bir kıs- mında da hüzün var. Çocuklann kendı yapılanna göre değişiyor hüzün konusu. Bazılan durum- • Beyoğlu'na her türlü insan geliyor. Istanbul'un özeti bir anlamda. Bu da beni besliyor. Satıcı çocuklar hüzün veriyor insana. Durumları çok kötü. Kediler ise psikolojik olarak resimlerime çok uygunlar. lannın farkındalar, bazılan de- ğil Kendi aralannda 'sdpağagi- diyoruz'diye bir deyım geliştir- mişler. Hüzün veriyor bu ınsa- na ama çocuklan bir arada oy- narken, şakalaşırken, gülerken de görebiliyorsunuz. Çünkü ço- cuk onlar... Savaşta, Kosovalı göçmenlerin çocuklan arasında da top oynayan. gülen çocuklar görüyorsunuz. Çocuk olmanin getirdiği bir neşe bu ama büyük- lerin gerçekliğinden baktığınız- da hepsinin durumu çok kötü. -lnsandan yola çıktiğınız re- simlerde kediler de büyük yer tutuvor. Alkazar Sineması'nın girişinde bile sokak kedileri var. Kedilerin işlevi ne sizin için? tstanbul'da çok fazla kedi var. Belki de dünyada en çok kedisi olan kentlerden biri Istanbul. Ke- di len çok seviyorum ama tüyle- rine alerjim olduğu için evde besleyemiyorum. Ben de 'so- kaktaki bütûn kediler benim' di- yorum ve çiziyorum onlan. Bi- çim olarak. hareket olarak, psi- koloji olarak da benim resimle- rime çok uygunlar. Bu nedenle anlatmak istediğim psikolojiler- de kedilerden yararlanıyorum. - Selpakçı çocuklann çoğunun yüzünde maskeler var. Gözieri- ni göremiyoruz.. Biraz anonimleştirmek için başvurdum maskelere. Çizdiğim fıgürleri bir değil birçok kişinin sembolühaline getirmekti ama- cım. - Resimlerinizdeki hüzünlü, ürkütücü atmosfer izleyiciyi na- sıl etkiliyor? Çok kişi karamsar ve hüzün- lü buluyor yapıtlanmı. Aynı hüz- nü, karamsarlığı ve ürkütücülü- ğü tasıyan fîlmler, kıtaplar, oyun- lar, yazılar da var. Ama insanlar nedense resimde sevmiyorlar bu- nu. Resim aldıklannda uzun sü- re karşılannda tutacak olmalann- dan kaynaklanıyor sanınm bu durum. 'Resim iç açıcı olur, bir resim koyayım da içim açdsın' türünden tavırlar var genelde. Bu da olabilır elbette. Yalnız re- sim görsel bır şey olmasının ya- nı sıra bir duygu ve düşünce ile- tir. Her zaman da hoş, iç açıcı bir duygu olmayabilir bu. lnsanı te- dirgin edici, düşündürücü bir şey de olabilır. Arada iletişim kura- bildiğim insanlar da çıkıyor el- bette. Başkalannm ürkütücü bul- duğu resimleri alıp evlerine ko- yabiliyorlar. Almanya 'daki 'Düş Kenti' başlıklı toplu sergide Ayşe Erkmen ve Gülsün Karamustafa 'nın işleriyer alıyor Eleştirel yaklaşımla Münih'e bakış Gülsün Karamustafa-' Yabandan Ceien Tabelacı'. Kültür Şervisi - Kunstraum München, Kunstverein München. Museum Vılla Stuck ve Sıemens Kurturprogramm'ın işbirliğiyle gerçekleştirilen ve çeşıth ülkelerden otuz sa- natçının yer aldığı bir toplu sergide. Türki- ye'den Ayşe Erkmen \e Gülsün Karamusta- fa'nın ışleri yeralıyor. Sanatçılann Münih ken- tini algılayışlarını sorgulamayı hedefleyen sergi "Düş Kenti" başlığını taşıyor. Adım. Münıh kentini tanıtmak için gerçekleştirmış bir rekiam kampanyasının sloganından alan sergide, sanatçılar eleştirel bir yaklaşımla Münıh kentine kendi bakışlannı göstenyor- lar. Ayşe Erkmen'in sergilenen çalışması Mu- seum Villa Stuck'ta yer alıyor ve ünlü play- boy Gunter Sachs'ın yaşamından yola çıkı- yor. 1960'larda bulvar gazetelerinin, maga- zin dergilerinin ana konulanndan biri olan Gunter Sachs, o dönemın Fransız ıdolü Bri- gitteBardotıleevlenmiş. 1966'dan 1977'ye kadar da, kendi kurduğu sanat vakfına bağışladığı Vılla Stuck'u yönetmişti. En üst katı çağdaş sanat sergilerine aynl- mış olan Villa Stuck'ta gerçekleştirdiği çalışmada Erkmen. Gunter Sachs'ın kentin belleğine dahil ol- Ayşe Erkmen'in Museum Villa Stuck'ta sergilenen çalışması. muş özel yaşamını sanat malzemesi olarak kullanı- yor Sergi mekânında, 1960'lann ünlüerotık şarkısı "Je t'aime moi non phıs" adlı parçayı Serge Gainsbo- urg, Brigitte Bardot ile birlikte söylüyor. Serginın bu bölümü. Villa'nın en mahrem odasında, binanın es- ki sahibi Franz VOB Stuck'un yatak odasın- da yer alıyor. Aynca bu odanm her iki ka- pısmda yer alan monitöıierde Erkmen'in ger- çekleştirdiği "saç kesme" ve "fön çekme" temalı iki ayn fıİm sürekli olarak gösteri- liyor. Gülsün Karamustafa'nın bu sergi için gerçekleştirdiği sokak yerleştirmesi ıse "Ya- bandan Gelen Tabelaa n başlığını taşıyor. U luslararası trafık işaret tabelalan formun- da ve boyutunda üretilen iş, bütünüyle Mü- nih'ten elde edılmiş kartpostallar, turistik ki- taplar ve fotoğraflardan seçilmiş yetmiş adet ikonik görüntü içeriyor. Karamusta- fa'nın tabelalan Almanya'da yaygın olarak kullanılan geçici işaret direkleri üzerinde ko- numlanıyor. Sanatçmın, kentin farklı dina- mikler banndıran üç bölgesinde bulunan Villa Stuck, Kunstverein ve K.unstraum ya- kmlanna yerleştirdıği tabelalar, her üç alan- da değişik cümleler kuracak biçimde kurgulanmış. Ilk bakışta bölgeye ait baskın Bavyera kültür ve tarihine işaret eden görüntüler, yakından izlendiklerinde, ken- tin her alanmda kendini duyuran çokkültürlülüğe gönderme yapıyor. Dacia Maria'nın 'Maria Stuart' adlı oyunu îtalyan Kültür Merkezi'nde sahneleniyor Tutku ve kariyer çıkmazmdaki kraliçeler NURDAN CİHANŞÜMUL îtalyan yazar Dada Maria'nın SchU- ler'in 'Maria Stuart' adlı oyunundan uyar- ladığı aynı adlı oyun, 23 Nisan'dan ıtıba- ren Îtalyan Kültür Merkezi Tiyatro Salo- nu'nda sahnelenecek. Bir dönem .<Mber- to Moravia'nın yaşamında önemli bır yer tutan yazar. 'Marianna Lcria'nın Vaşa- mı' adlı yapıtıyla 1990 yılında Italya'nın en önemli edebiyat ödülü olan 'Campe- lio'ya değer bulundu. Ozkan Schulze'nin sahneye koyduğu oyunda Maria Stuart'ı FiüzKudar. Kralıçe Elizabeth'i AyçaTe- lırmakcanlandınyor. ttalyan Kültür Mer- kezi'nin sponsorluğunda sahnelenen oyun 22 Mayıs'a dek ızlenebılecek. Iskoçya Kraliçesi Maria Stuart ve tn- giltere Kraliçesi Elizabeth'in yaşamından yola çıkan oyunda kadınlann toplumsal so- runlan ve aralanndaki dayanışma ele alı- nıyor. Maria Stuart'ın, Kraliçe I. Eliza- beth'in emriyle hapiste tutulduğu 18 yıl- lık dönemi kapsayan oyunda kişisel düş- manlıklan olmavan bu iki kadının çıkar- lannın çatışma noktasında birbırlerine na- sıl düşman olduklan anlatılıyor. Oyunun sonunda I. Elizabeth ıstemeyerek de olsa Maria Stuart'ı idam sehpasına gönderir. Kraliçelerin birbirleriyle hıç karşılaşma- dığı oyunda diğer 5 kadın rolü de iki sa- natçı tarafindan canlandınlıyor. Uzun süredir tiyatro sahnelerinde gör- mediğimiz FiMz Kutlar. Îtalyan Kültür Merkezi Kültür Ataşesi Yardımcısı Aldo Baldini'nın kendisine bir oyun sahneleme önerisi üzerine Zeynep Avcı'nın da yardı- rruyla bu oyunu seçtiklenni söylüyor: ''Ye- ni göreve gelen Kültür Ataşesi Bruno Bel- lone, İtalyan Kültür Merkezi'nde biroyun sahneienmesini istemiş. Böyle bir yerde o>un sahnelemek iyi bir şans. Az kişilik yun 16. yüzyıldan Iskoçya kraliçesi Maria Stuart ve tngiltere kraliçesi Elizabeth'in yaşamını yansıtıyor. Ama günümüzde kariyer yapan her kadının sorunlannı, iyi bir anne ve iyi bir iş kadmı olabilmenin ikilemlerini de sunuyor. biroyun sahneye koymayı düşünüyordum. Zey nep Ava bu oyunu önerdi. Oyun bana çok ilginç geldi ve hemen Türkçeleştirildi. Metin.oyunculuk açısından büyük şansve- riyor. Avnca yazann bu oyunu. sahnelen- diği her yerde büyük ilgi görmüş_." Dacia Maria'nın kadın sorunlanna çok duyarlı yaklaştığına değinen Kutlar, oyunda gü- nümüz kadınının sorunlan ve toplumsal rollerinin de yansıtıldığma dikkat çekı- vor: "Toplumda bir kadın. hem ev kadı- nı. hem iyi bir anne hem de başanlı bir iş kadını olamaz gibi görülüyor. Aynı şey oyunda da var. Elizabeth cinselliğini bir yana bırakıyor gençlikte vaşadığı hayal kı- nklığı dışında hiçbir aşk yaşanuyor. Ma- ria Stuart ise kadınlığını yaşıyor, duygu- sal kimliğine rağmen yanüşlar yapıyorf Oyunda canlandırdığı farklı rollere ken- disinden de bir şeyler katma imkânı bul- duğunu söylüyor Filiz Kutlar: "Canlandır- dıgım kişiliklere kendi malzememi, kendi duygulanmı nasıl aktarabilirim diye dü- şünüyorum. Aynı oyunda farklı rolleri can- landırmak benim için çok önemli. Aslın- da kolay oynanacak roUer değil. Birbirle- rine benzer olmasına rağmen birbirinden farklı roüer." Farklı konumda benzer acılar Oyunun yönetmeni Ozkan Schube, oyu- nun ataerkıl sistemuı içinde ıkı kadının ya- şadığı sorunlan yansıttığını belirtiyor. Bir- birlerinden farklı konumlarda olan iki ka- dının yaşadığı benzer acılann aynı sahne- de yer almasının oyunu daha da cazip kıl- dığını söylüyor: "tki kadının duygusal bağlannı görüyoruz. Her ikisinin de kor- kulan. çaresizlikleri. hırslan. tutkulan ve gerçekleşmemiş özlemleri, İki kraliçe ara- şındaki düşmanlık >e dostluk anlatılıyor. İkisinin de İngiltere tahtı üzerinde hakkı var, ama parlamento tarafindan Elizabeth tahta gctiriliyor \e ikisi arasında bir reka- bet başhyor. Maria Stuartdoğduğu andan itibaren kraliçe olarak yetişnrilmiş ve 20'ü yaşlannda büyük bir tutku yaşıyor. Bu tut- ku onu yanlış karariara itiyor. Kendi ülke- sinde gözden düşıince kaçarak İngiltere'ye sığmıyor. Maria Stuartedebiy at düny asın- da ünlenirken, Kraliçe Elizabeth İngilte- re'yi çokiyikonumlaragetiriyor. Çağımız- da kariyer yapan her kadın bu sorunlan yaşryor. Oyunun kahramanlan 16. yüzyıl- dan geliyor ama 21. yüzyüın eşiğinde ka- dınlann sorunlan hâlâ çözülmüş değiL Bu- gün hâlâ iyi bir anne olabilmek ile iyi bir iş kadını olabilmenin getirdiği ikilemler var." Oyunculann farklı rollere girmesini bir saç örgüsüne benzetiyor Schulze. Oyun- da her kraliçenin bir öbürünün nedimesi- ni canlandırmasının aslında insanlann çok kişiliğıni yansıttığını anlatıyor: "Değişik karakterkri birbiriyle örebilmek gerek. tnsan olarak biz de çok kişilikliyiz aslın- da. Hem hükümdar hem de uyruk ohıyo- nız. Bu rollerden hangisinin ön plana çık- nğı ise görecelL" Oyunculann farklı rollere bürünerek normal hayatımızda yaşayamadığımız duygulan sahnede en uç noktasına kadar yaşama olanağı bulduklannı dile getiren Schulze "Tutkudan tecavüze. acıdan, yal- nıznğa ve şiddete kadar bütün duygulan yaşama firsao veren bir oyun. Oyuncular çokdeğişik renklerdeduygulan yaşama ka- pasitesine sahipler" diyor. AyçaTehrmak ise Her iki kadının da er- kekler dünyasında bir yanlannı bastıra- rak kendilerinı kanıtladığına değiniyor: "Kraliçe Elizabeth kendi başına çok güç- lü bir kadın. Maria Stuart kadınlığı. tut- kuyıı tercih ediyor. Elizabeth 45 > ılda İn- giltere'yi kötü bir durumdan iyi bir yere getirmiş. Onun döneminde büyük bir rö- nesans yaşamyor ve bütün sanatçılara ar- ka çıkıyor. Zeİd \t şeytani bir yanı var. ln- giltere'yi savaşmadan bir yeregetirmek is- nyor. Sanınm erkeideruı dünyasında bu ka- dar süre başanlı kalan tek kadın. Kraliçe Elizabeth'i anlabrken erkeklerin kuralla- nyla oynadı diyoriar." ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Şaşkınlığın Kültürü... Toplumsal olaylar karşısında şaşkınlık, Aydın- lanma Çağı'ndan. daha doğrusu toplum bilimleri- nin temellerinin atılmasından bu yana Batı'da gi- derek azalan bir olgudur. Bunun nedeni, doğa bi- limleri alanında geçeıii olan gözlem yönteminin ve deneyimlerden yararianmanın, toplumsal olaylar bağlamında da uygulanabiliriik niteliğini taşıması- dır. Gerek insan, gerekse insanlann oluşturduklan top- lum, zamanın akışı içersinde elbet değişken bir görünüm sergiler. Ama tarihe bakıldığında bu de- ğişkenliğin hiçbir zaman inişlerin ve çıkışların, do- luşlann ve patlamaların akla sığmaz nedenlere bağlanmasını gerektirecek ölçüde olmadığı da gö- rülür. Fransız Ihtilâli, kendi zamanına kadar benzeri yaşanmamış bir olaydır ve bu yapısıyla da yepye- nidir; fakat Fransa'nın toplumsal-ekonomik koşul- larının o dönemdeki yörüngesi göz önünde tutul- duğunda, beklenmedik ya da şaşırtıcı bir olay de- ğildir. Tam tersine ihtilâl, zamanın kimi düşünürle- rince beklenen ve doğal birolaydı. Alman oyun ya- zarı Georg Büchner'in "Danton'un ölümü" adlı ünlü oyununda gerek Fransız Ihtilali'ni, gerekse sonuçlannı bir tarihsel zorunluluk niteliğiyle sergi- lemesi, bundan kaynaklanır. Yukanda sözü edilen şaşırtıcıcılıktan uzak doğal- lık, ömeğin Sovyet Devrimi ve ondan yetmiş yıl son- ra olanlar için de geçerlidir. Bütün bu olaylann kap- samlan ve kimi sonuçlan, şaşırtıcı olmuş olabilir; ama olaylann kendisi için aynı şey söylenemez. Birinci Dünya Savaşı'nın ardından Osmanlı Im- paratorluğu'nun yıkılışı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu da ne beklenmedik, ne de şaşırtıcı olay- lardır. Bu bağlamda asıl şaşılması gereken. ilk bü- yük savaşın arifesinde zaten ortada "imparatorluk" diye adlandınlabilecek bir yapı kalmamışken, Os- manh Imparatorluğu'nun son buluşuna yakınıp, üstelik bunun suçunu (!) cumhuriyetin sırtına yük- lemeye kalkanların gafletidir! Gelgelelim ülkemiz, bu tür gafletlerden cumhu- riyet döneminde de pek annamadı. Çok partili de- mokrasimızin genç tarihinde kesintilerin, ara-rejim- lerin ve kimi iktidar değişimlerinin hep beklenme- dik ya da ani diye nitelendirilmiş olması, ancak sö- zü edilen gafletlerin kanıtıdır. Yıne çok partili demokrasiye geçişten bu yana siyasi partilerin, temsilcisı oldukları/olmaları gere- ken kitlelerin sesine içtenlikle kulak vermek ve ya- pısal özelliklerine cıddiyetle eğilmek yerine, çoğu zaman katıksız bir benmerkezcı tutumla yalnızca kendileri üzerinde odaklanmaları, herhangi bir dö- nemeçte bu tutumun sonuçlanyla karşılaştıkları zaman ise şaşırmalan da yukandaki türden bir gaf- letten başka bir şey değildir. Beklenilmesi en doğal olaylar karşısında: "Nasıl oldu?" sorusunun eşliğinde şaşırmak, sokaktaki adamdan beklenilebilir bir davranıştır; çünkü ge- nelde onun asıl uğraşı, orta ve uzun vadeli politi- ka değildir. Buna karşılık uğraşlan gereği politika- cı olanlar, başka deyişle, uğraşlan gereği, ülkenin yalnızca bugününe demiratmakla değil, fakat dün- den gelip yanna uzanan çizgisini çok iyi bilmekle ve bikdikterinin rehberliğinde yönlendirmekle yüküm- lü olanlar için kural, şaşırmamaktır. Buna karşın, şaşıran politikacıların doğal yazgı- sı, herhangi bir seçimde vatandaşın sergilediği - ve aslında o politikacıların kendi tutumlarının do- ğal sonucundan başka bir şey olmayan- tercihler karşısında da şaşkınlığa kapılmaktır. O politikacılar, ömeğin vatandaşın yıllar boyun- ca her gün sergilenen yolsuzluk bataklıklanndan neden bıkmadığına hiç şaşırmazlar. O politikacılar, vatandaşın yıllar boyunca parti- lerin birbirlerine sövüp saymasından ve bunun "si- yaset" diye nitelendirilmesinden neden bıkmadı- ğına da hiç şaşırmazlar. Yine o politikacılar, vatandaşın yıllar boyunca en kutsal değerierinden biri olan dininin türlü hesap- lar için kullanılması karşısında neden öfkeye ka- pılmadığına da şaşırmazlar. Peki ne zaman şaşınriar? Vatandaş günü gelip de, sandık başında bu bık- kınlıkları ve öfkeleri doğrultusunda oy kullandığın- da... e-posta: ahmetcemal(5 superonline.com I. Uluslararası CRR Çocuk Festivali'nde kukla tiyatrosu • Kültür Senisi - Moskova Obraztsov Kukla Tiyatrosu 23 Nisan Guma günü saat 15.00 ve 19.30'da Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda bir gösteri gerçekleştirecek. 800 kukladan oluşan Obraztsov Kukla Tiyatrosu'nun yönetmenliğini Sergie Obraztsov üstleniyor. Çocuklara ücretsiz olarak sunulacak olan gösteride hayvan taklitleri büyük bir yer tutuyor. Thonet IVtobilya'nm Öyküsü' • Kültür Servisi - Yapı Kredi Sermet Çifter Kütüphanesi ortak projelerine, Avusturya Başkonsolosluğu ile birlikte gerçekleştirilen 'Thonet Mobilya'nın Öyküsü' sergisi ile devam ediyor. 27 Nisan-29 Mayıs tarihleri arasında açık kalacak olan sergi 19. yüzyılda yapımına başlanan ve kısa bir sürede bütün dünyaya yayılan Thonet mobilyanın, tutkallı suda tahtayı bükme aşamasından kullanıma hazır hale gelene kadarki gelişimini tarihsel bir çerçeve içinde sunuyor. 1996 yılında, Michael Thonet'in doğumunun 200. yılı nedeniyle Avusturya Dışişleri Bakanlığı tarafindan gerçekleştinlen sergi. Istanbullu sanatseverlerle buluşuyor. BUGUN ^ _ • AKSANAT'ta saat 12.30'da lazer-dıskten Moskova Radyo Senfoni Orkestrası'nın konseri, saat 18.30'da Sakine Çil'in katılacağı 'Picasso'nun Seramikleri' başlıklı dialı söyleşi yer alıyor. (252 35 00) • BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ'nde 18.30-20.30 arası Gönül Gökdoğan'ın katılacağı 'Müzik Ogretiminde Bir Devrim: Suzuki Metodu" başlıklı söyleşi izlenebilır. (292 06 55) • CRR Konser Salonu'nda saat 19.30'da 'Çocuk Yetenekler' başlıklı etkinlik gerçekleştirilecek. (232 98 30) • tFSAK'ta saat 19.30'da HalukÇobanoğlu'nun katılacağı 'Natktnal Geographk Fotoğrafçılan Nasıl Çahşıyor' başlıklı video gösterisi ve söyleşi yer alıyor. (292 42 01)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle