Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 ARALIK 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
Kapıdan
satışlara
düzenleme
• ANKARA (AA) - Sanayi
ve Tıcaret Bakanlığı'ndan
izin almayan firmalar
"kapıdan'" ve
"kampanyalı" satış
yapamayacak. Bakanlığın,
"kapıdan" ve
"kampanyalı" satışlarile
ilgili hazırladığı tebliğ
taslaklanna göre
kampanyalı satış yapan
firmalann, sermaye şirketi
olmasına dikkat edilecek.
Sanayi ve Tıcaret Bakanlığı
Tüketicinin ve Rekabetin
K.orunması Genel Müdürü
Salih Zeki Bengü'den
alınan bilgiyegöre
Bakanlık. "kapıdan"
satışlarla ilgili hazırladığı
tebliğ taslağını ilgili
kuruluşların görüşlerine
sundu. Bengü. bu tebliğ ile
"kapıdan" satışlann
aynntılı olarak
düzenleneceğini belirterek,
özellikle "kapıdan"
satışlarda tüketicinin 7 gün
içinde aldığı malı gerekçe
göstermeksizin iade
edebileceğini bildirdi.
Telsim abonesine
Telekom
güvencesi
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Türk Telekom,
GSM şebekesine dahil tüm
abonelerin garanti altında
olduğunu belirterek "Türk
Telekom yönetıcilerinin
siyasi irade doğrultusunda
hareket ettiği iddialannın"
gerçeği yansıtmadığını
bildirdi.
Türk Telekom'dan dün
yapılan yazılı açıklamada,
Telsim Mobil
Telekomünikasyon
Hizmetleri AŞ'nin
sözleşme hükümlerini ihlal
ettığinin tespiti üzerine ve
Ulaştırma Bakanlıgrnm
bilgisi dahilinde
sözleşmenin feshedildiği
kaydedildi.
Plrinç ithalatmda
(onartışı
•ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)- Pirinc ithalatında
daha önce ton başına 5
dolar olarak belirlenen
Toplu Konut Fonu (TKF)
kesintisi miktan. ton başına
30 dolara yükseltildi.
Bakanlar Kurulu'nun,
Resmı Gazete'nin dünkü
sayısında yayımlanan
lthalat Rejimi Karanna Ek
Karar'ına göre. pirinç
ithalatında gümrük vergisi
oranı aynı kalırken, TKF
kesintisi yükseltildi. Pirinç
ithalatında Avrupa Birliği
(AB) ve Avrupa Serbest
TicaretBölgesi(EFTA)
ülkeleri ile diğer ülkelerden
yapılacak ithalarta
uygulanacak vergi oranı.
yüzde26'da kaldı.
Yaş çay ödemesi
başlıyor
• RlZE(AA)-Çay
tşletmeleri Genel
Müdürlüğü'nün (Çay-Kur)
ikinci sürgün yaş çay
bedellerini. önümüzdeki
hafta içinde ödemeye
başlayacağı bildirildi. Çay-
Kur Genel Müdür Vekilı
Dursun Naiboğlu, yaptığı
açıklamada, ikinci sürgün
dönemi temmuz ve ağustos
ayında alınan toplam 161
bin ton yaş çay karşılığında
üreticilere toplam 2 trilyon
12 milyar lira ödeneceğini
kaydetti.
İhracatta tanıtım
stratejisi
• ANKARA (AA>
Ihracatı arttırmak için,
1996 yılında uygulanacak
tanıtım stratejisinin esasları
belirlendi. Dış Ticaret
Müsteşarlığı(DTM)
yetkililerinden edinilen
bilgiye göre, önceki
yıllardakinden farklı
olarak. ihracatta hedef
pazarlar. artık 2 aşamada
belirlenecek. Bunagöre
ihracatta "hedef ülkeler"
yanında artık "hedef
ürünler" ve "hedef
ürünlerin potansiyel
ülkeleri" de belirlenece
Bankalar
Avrupa'ya hazır
î İSTANBUL (AA)- Türk
bankacılığı gümrük
birlığine hazır. Bankacılar.
Türk bankalannın teknolojı
ve verdıkleri hizmet
açısından zaten gümrük
bırhgine girdiğıni
kaydediyorlar. Esbank
Genel Müdürü Özer
Güney. gümrük birliğinin
bir kulüp olayı olduğunu
belırterek. '"Türkiye hangı
kulüpte? Gümrük birliği
aşamasında Türkiye, batı
ekonomilerınin bulunduğu
kulupte yer alıyor" dedi.
Avrupa Birliği modeli İsveç, Norveç ve Finlandiya'da yeniden gündeme geldi
Iskandinavlar AB'yi sorgıduyor
• Geçen yılın sonlannda
Norveç. İsveç ve Finlandiya
halkı, 'AB'ye evet mi hayır mı'
sorusunu halk oylamasıyla
yanıtlamıştı. tsveçliler kıl
payıyla, Finliler farklı olarak
'evet' demişler, Norveçliler ise
kesin bir 'hayır' çekerek
yollanna yalnız gitmeyi
sürdürmüşlerdi. Bir yıl süresince
yaşanan deneyimler Finlileri ve
Norveçlileri haklı çıkanrken
îsveçlileri düş kınklığına uğrattı.
GÜRKAN UÇKAN
STOCKHOLM - Avrupa Birliği mode-
li üç lskandinav ülkesinde sınavdan geçiyor.
Geçen yılın sonlannda Norveç. İsveç ve
Finlandiya halkı "AB'ye evet mi hayır mC
sorusunu halk oy lamasıy la yanıtlamıştı. ls-
veçliler kıl payıyla, Finliler farklı olarak
'evet' demişler, Norveçliler ise kesin bir4
ha-
yır' çekerek yollanna yalnız gitmeyi sürdür-
müşlerdi. Bir yıl süresince yaşanan dene-
yimler Finlilen ve Norveçlileri haklı çıka-
nrken Isveçlilen düş kınklığına uğrattı.
Norveçliler mutlu
Avrupa Birhğı'ne Norveçli seçmenlerin
yüzde 52.2'si hayır. yüzde 47
.8'i evet de-
mişti. Son kamuoyu yoklamalan, halk oy-
lamasının bir kez daha yapılması halinde
halkın yüzde 58'inin hayır diyeceğini, evet
diyenlerin yüzde 20'sinin de pişman oldu-
ğunu gösteriyor.
Norveçyaİnızkaldı amagüçlendi. Şuan-
da devlet borcu olrnayan tek lskandinav ül-
kesi durumunda. Ülke ekonomisi yüksek
konjonktürüyaşıyor. Işsızlıkoranı sıfıraya-
kın. Bu yıiın devlet bütçesinin 10 milyar
kron(yaklaşık 8 trilyon lira)kârlasonuçlan-
ması beklenıyor. Llkenın en önemli gelir
kaynağı. Kuzey Denızı'ndeki petrol. Buna
otomotivsanayiindekıtırmanışeklenebilir.
Avrupa Birliği'ne hayır demenın yalnızca
Norveçliler "hayır" dan,
Finliler "evet" ten
hoşnut olurken
İsveçliler "evet" ten
pişman
RUSYA
Kakkola
FİNUNDİYA
1 Helsinki ,
1
O
Petersburg
ESTONYA
JOfl/ga
LETONYA
LİTVANYA
balıkçılık sektörünü olumsuz etkilediği be-
lirtiliyor. Satış pazarlığını yitirmemek için
başta İsveç olmak üzere komşu ülkelere
kendi üriinlerinden pay \eren Norveçliler.
Kuzey Birliği üyeliğindenyararlanarak AB
ülkelerine isveç ve Danimarka aracılığıyla
uzanıyorlar. Norv eçliler ileride para birliği-
ne geçildıği zaman güç duruma düşmemek
için ekonomilerinin AB ortalamasından
güçlü olma.M gerektığı ınancındalar.
Finliler hoşnut
Av rupa Birliği "ne farklı olarak evet diyen
Finliler pişman değiller. En büyük mutlu-
luk nedenleri, bu kararla 'Avrupa ailesi'ne
girmişolmalanndan kaynaklanıyor. Yıllar-
dır "Avrupa'nın köylüİeri" olarak tanım-
lanmaktan bıkmış olan Finliler. yeme içme
gibi geleneklerinde bile AB standartlanna
uyarak liberalleştiler.
İsveç"te yayımlanan Dagens Nyheter ga-
zetesinin Heîsinki muhabiri Stefan Lund-
berg'nin sorulannı yanıtlay an yazar ve pro-
fesör Johannes Salminen "Halk kendisini
Batı Avrupalı sa> maktan mutiu. Biz bu ko-
nuda Isveçlilerden farklıvı/.. İsveçliler daha
dengeli bir ilişkiye sahipler. Biz ise hep mar-
jinal kalmi'jtık" diyor.
Salminen "RusfobisTnin AB üyeliğinin
yarattığıgüvenduygusuylakaybolduğunu,
iki ülke arasındakı ticaretin de eskisi gibi
Finlandiya açısından kritik öneme sahip ol-
madığını söylüyor. Fınli gençlerin büyük
bir istekle yabancı dil öğrendiklerini. gele-
ceğe bütün Avrupa'yı iş sahası görerek ha-
zırlandıklannı vurguluyor. AB'ye karşı çı-
kanların başında gelen çiftçiler ve tanm
sektörünün diğer üyeleri. bir yıllık zaman
süresinde önemli bir kayba uğramadıkları
gibi özellikle orman ürünlerinin yeni pa-
zarlar bulmasıyla kazançlı çıktılar.
isveçliler pişman
Avrupa Birhği'ne kıl payıyla evet diyen
tsveçlilenn dörtte biri bugün yeni bir halk
oylaması olsa hayır diyecek durumda. Peş
peşe yapılan kamuoyu yoklamalan, hayır
diyenlerin farklı olarak çoğunlukta olduk-
lannı göstenyor. Avrupa Parlanıentosu"na
seçılen 22 parlamenterın önemli bölümü
hayır diyenlerin temsılcısı. Sosyal demok-
ratlann yansına yakını parti yönetimınin
AB'ye evet politikası izlemesini kınıyor.
Sol Parti ve Çevre Partisi gibi "haj'ircı par-
tiler'" sürekli sempatizan kazanmakta.
İsveçliler. Avrupa Birliği'ne gırdikten
sonra kendileri açısından önemli birolum-
lu gelışme görmediler. Evet. özel sektörün
önde gelen temsılcılerının dış pazarı çoğal-
dı ve hıssedarlara verilen pay arttı ama bu
artı paradan ışçiye ulaşan herhangi bir şey
yok. Tam tersine kârmarjını arttırmak için
masrafazaltılmaMiıagıdılirken. yapılan ilk
şey personel kısıntısı. Yalnızca Encsson ve
birkaç otomotiv şirketi kayda değer bir per-
sonel alımı y apabıldi Bu personel de ışsiz-
lik kasasından geçinen alalede i^siz değıl,
nitelikli teknik adamdı. Bir v andan işsızlik
oranında kayda değer bir azalma olmuyor,
bir yandan kamu sektöründe de işten çıkar-
nıalar sürerken öte yandan işsizlik ve has-
talık sigortalarında ve emekli maaşlarında
önceki hükümetinin kısıtlamalan sürüyor.
Suç AB'ye vüklendi
Iktıdara gelınce tam tersıni yapma sözü
vermiş olan sosyal demokratlann verdikle-
ri sözü tutmamaian. hem paninin taraftar yı-
tırmesine sebep oluyorhem de suçun Av ru-
pa Birliği'ne vüklenmesine. Olkenin Brük-
sel'den yönetiliyor gibi bir izlenim doğma-
sına yoİ açan AB bürokrasısi. günlük ya-
şamda sütteki yağ oranından ağız tütününe
dek kendini gösteriyor. Sokaktaki adam "Ne
yasam kolaylaştı ne ileriye dönük umut ışığı
doğdu, tam tersi bir doîu saçnıa sapan bü-
rokratik kurallar çıkO" diyor. Yalnızca do-
muz etı ve sığır kıyması belırli bir ııcuzla-
ma gösterırken özellikle sebze meyve ve ku-
ru gıdalar önemli ölçüde pahalandı. Dani-
marka ve İrlanda. İsveç hayvancılığı için
önemli birerrakip halinegelırken Finliler de
onnan ürünlerinde Avrupa Bırliğı'nde İs-
veç"ten pazar kapmaya başladılar. Kısacası
AB üyeliğinin bir yıllık bilançosu. İsveç açı-
sından epey açıkla sonuçlandı.
Yıllık 5.9'luk büyüme hızı kaçınılmaz oldu
Ekonomi büyümeye
edildi'ANKARA (ANKA)- IMF'nın isteğiyle
eylül ayından ıtibaren yürürlüğe
konulan, "büyümeyi frenleme ve
ekonomiyi soğutma" operasyonuna
rağmen, Türkiye. ekim ayında yapılan
tahminlerin de çok üzerinden bir
büyüme göstermeye adeta "mahkûm'"
konuma geldı. DtE'nın bu yılın ilk
dokuz ayına ilişkin olarak
açıkladığı Gayri Safi
Milli Hasıla sonuçlan
dıkkate alınarak yapılan
hesaplamalara göre. bu
yılın ekım-aralık
dönemınde Türkiye
ekonomisi geçen yılın
aynı dönemine göre hiç
büyümeyip aynı miktarda
bir hasıla yaratsa bıle
yılın tümündeki büyüme
oranı yüzde 5.9 olarak
gerçekleşecek. DPT. ekim
ayında hedeflerde yaptığı
revizyonda 1995 yılındakı
büyüme oranının yüzde 5.9 olacağı
tahminınde bulunmuştu. Ancak, yılın
ikinci üç aylık dönemınde sağlanan
yüzde 12.4 ve üçüncü üç aylık
döneminde kaydedilen yüzde 10
oranındaki yüksek büyüme hızları,
gerçekleşmenin yüzde 5.9'un çok
üzerine çıkacağını gösteriyor.
Türkiye ekonomisinin. içinde bulunulan
yılın son çeyreğinde geçen yılın aynı
dönemine göre küçülme içerisinde
olduğunu gösteren herhangi bir işaret
bulunmuyor. Aksine. kapasite kullanım
oranlan. üretimdeki canlılığı. bu yılın
ikinci ve üçüncü çeyreklerindeki kadar
olmasa da sürdüğünü gösteriyor.
Geçen yılın aynı dönemınde yüzde 6.9
oranında bir küçülme
yaşanmış olması ve elde
edilen ilk veriler. bu yıl
ekim-aralık döneminde
ekonominin yüzde 5ın
üzerınde bir büyüme
kaydedilebıleceğını
gösteriyor. Büyüme oranı
y üzde 5 olsa bıle. yılın
tümü için yüzde 7.2
oranında bir büyüme
sağlanmış olacak. Seçim
ekonomisinin de
büyümeyı talep yönüyle
hızlandırdığı tahmin
ediliyor. Bu arada,
Türkiye ekonomisi Eylül 1994 ile Eylül
1995 arasındaki son bir yıllık dönemde
bir önceki aynı döneme göre yüzde 4
oranında bir büyüme kaydetti.
Öte yandan Türkiye ekonomisi. bu yılın
son üç aylık döneminde hiç büyümezse.
yılın tümünde yaratılan Gayri Safi Milli
Hasıla 1993 yılında yaratılan milli
hasılanın binde 5 altında kalacak.
• Bu yılın dördüncü
üç aylık döneminde
büyüme hızı sıfır
olsa bile, ikinci ve
üçüncü çeyreklerde
kaydedilen yüzde
12.4 ve yüzde lO'luk
yüksek büyüme
hızlan yüzünden
yılın tümündeki
büyüme yüzde 5.9'u
bulacak.
8 yem fabrikası alıcıları için yasal takibat
ÖÖİB, sattığı KİT'lerin
parasını alamıyorANKAR\(AA)-
Özelleştirıldikten sonra
satış bedelleri ödenmeyen
8 yem fabrikası için
başlatılan yasal takibat
sürüyor. Bazı fabrıkalarda
satış bedelinin vadesinde
ödenmeyen kısmı ile faiz
tutarının alınabilmesi için
icra yoluna gıdildı ve haciz
ışlemleri başlatıldı.
Bazılannda ise alınan
ıpoteklerin paraya
çevrilmesi ışlemleri
sürüyor. Türk Lirası
üzerinden toplam 121
milyar lıraya satılan 6
fabrika için. bugiine kadar
faiz ile birlikte ödenmeM
gereken tutar 96 milyar 40
milyon lira düzeyinde
bulunuyor.
Alıcılar bu miktann sadece
68 milyar 140 milyon
liralık bölümünü ödediler.
Böylece. ödenmesi
gereken tutann yaklaşık
yüzde 70'i tahsil edilebildi.
Bu arada. Devrekani Yem
Fabrikası'nı 480 bin dolara
satın alan vatmmcı ise
Özelleştirmeye ödenmeyen paralar (milyon TL)
Fabrika adı
Acıpayam
Bursa
Çankırı
Göksun
Samsun
Yatağan
Toplam
Devrakani(x^
Elazığ (xx)
x= Dolar
Satış
Bedeli
10.500
27.000
11.500
12.000
42.000
18.000
121.000
480.000
1.761.300
xx= Mark
Ödenmesi
Gereken
7.540
11.000
10.000
7.500
42.000
18.000
96.040
385.000
961.300
Ödenen
4.540
10.400
9.7J0O
2.700
33.300
7.500
68.140
100.000
352.300
ı
şınıdıye kadar I00 bin
dolar ödedi. Oysa bugüne
kadar ödenmesi gereken
tutar 385 bin dolar
düzeyinde bulunuyor.
Benzer sorun. l milyon
761 bin 300 marka satılan
Elazığ Yem Fabrikası'nda
da var. Alıcı tarafından
bugüne kadar 961 bin
mark ödenmesi gerekirken
352.3 bin mark alınabildi.
Bursa ve Çankın Yem
Fabrikası'nda vadesinde
ödenmeyen kısım ve faiz
tutarları için icra yoluna
başvuruldu ve haciz işleını
yapıldı. Samsun. Yatağan
ve Acıpayam da ise icrai
takibata geçildı. Elazığ ve
Göksun "da ise icra yoluna
gidildi. alınan ipoteklerin
paraya çevrilmesi için de
işlemlcr sürdürülüyor.
Devrekani Yem
Fabrikası'nda da haciz
işlemeleri yapıldı. Alınan
ipoteklerin paraya
çevnlmesi için işlemler
devam ediyor. Söz konusu
yem fabrikalan 1993
yılında özelleştirilmişti.
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPE\EK
Bunalım Koşullanması
Türkiye sıyasal yapısının 12 Eylül askeri darbesiy-
le başlayan çalkantılan, yükselerek sürüyor. Siyasal
dalgalar iç ve dış gelişmelerin de katkısıyla sürekli bi-
çim değiştiriyor. Siyasal biçimsizlik kendı olumsuzluk-
larını içinde taşıyor.
Siyasal çalkantıların ekonomik ve toplumsal yapıyı
olumsuz yönde etkilediği bilinir. Ancak yine bılinen. bu
tür olumsuzlukların "birileri" için "olumlu"ya dönüş-
tüğüdür.
Gerçekte siyasal çalkantı kısa yoldan büyük çıkar
sağlama sürecini besliyor. Çünkü siyasal çalkantı eko-
nomıde "spekülasyonu" yoğunlaştırıyor: ekonomik
kararlar büyük ölçüde olağan çizginın dışına düşüyor.
Toplumun tüm katmanları. kamuoyu oluşturan birim-
leri sürekli olarak ekonomik bunalımın daha da ağır-
laşacağını ve buna bağlı olsun ya da olmasın. IMF
damgalı yeni bir 'istıkrar paketinin" uygulamaya ko-
nulacağını ısrarla ve özenle vurguluyor.
Toplumun "ekonomik bunalım beklentisi" en üst
noktaya çıkarılmış bulunuyor. İçme girilen bu "buna-
lım koşullanması", liradan kaçışı, kısa süreli yüksek
getırj alanlanna yönelmey ı daha da hızlandırıyor; eko-
nomik hastalığı daha da ağıriaştırıyor.
Bu oluşum karşısında, seçimleregiren siyasal par-
tilerin tutumu nedir? Çok açık olarak. siyasal partiler-
den "hiçbıri'' yeni bir istıkrar paketini yürürlüğe "koy-
mayacağını" söyleyemiyor.
Bir adım daha, siyasal partilerin içinde iktidarda
olanlar ve gelme olasılığı bulunanlar, yeni ekonomik
istikrar paketinin "/çerygf/n/"tartışmıyor. Yalnız paketı
veri olarak almakla kalmıyor, içenğıni de "tartışmasız"
benimseyeceğinı belli ediyor.
Seçimlerden hemen sonra uygulanacak istikrar pa-
keti üzerine söz etmeyen siyasal partilerin, enflasyo-
nun dızginlenmesi, işsizliğm önlenmesi, emeğiyle ge-
çinenlerin vergi yükünün azaltılması. eğitim ve sağlık
alanında devletin görevlerıni yapmasının sağlanması
gibi daha uzun döneme özgü konularda görüş ve
öneri getirmeleri nasıl beklenebilir?
"Onarım" programı olmayanlann "yapım" progra-
mı da olmaz.
Siyasal partiler bunlan yapmayacaklarsa neden yö-
netime gelmek istiyorlar sorusu da bu durumda boş-
lukta kalıyor.
Siyasal partilerin son yıllarda "politika üretimi", da-
ha doğrusu sorunlara çözüm önerilerı gelıştırme ala-
nında gıderek "yok olma" noktasına geldiklerı bir si-
yasal oluşum noktasında seçime gıdiliyor. Seçım ni-
teliksel değişimdır; bir bakıma doğumdur. Ancak top-
lum bu doğumdan şimdıye dek olanlardan daha faz-
la bir oranda, ne ekonomik ne de siyasal alanda "nur
topu" çözümler beklemiyor.
Geçmişte, siyasal partiler seçimlere giderken. en
azından kimi konularda "soz vehherdı", bılinen deyi-
miyle "vaatte" bulunurtardı.
Ve hemen her zaman verdiklerı sözlerı tutmaz, bun-
lann tam tersini yaparlardı.
Bu seçımlerde ilginçtir. söz verme gereği bile duy-
muyorlar; öyle bir kaygı taşımıyorlar. Bunun nedeni ya
"Yerine getiremeyeceğimiz sözlerı vermenın aniamı
yok" düşüncesidir ya da "Öbürpartiler kopya eder"
korkusuyla çözüm önerılerinı gizli tutmaktır. Her ıki du-
rumda da bir anlamsızlık. işlevsizlik ve boşluk, daha
da öte hiçlik gızlidir.
"Partisel hiçlik", gerçekte ideoloji ya da içerikli po-
litika yokluğudur. Kamuoyunda büyük görünen par-
tiler ideolojisız olduğundan, bu partilerde siyasetle
uğraşanlar gömlek değiştirir gibi parti değiştiriyor.
Ancak çoğu kez yanlış bir tutumla. partiler değil,
parti değiştirenler suçlanıyor. Oysa, asıl suçlanması
gereken parti değiştirenler değil. partilerin kendileri-
dır. Daha doğrusu partilerı "ideolojisız" bırakan parti
genel başkanlan ve onların yakın çevreleridir. En tu-
tucu, giderek faşızan eğılımler taşıdığı bilınenlerle yıl-
larca ışbırliğı yaptıktan. dahada "ürkütücü" olarak ay-
nı yaklaşımları parti içinde uyguladıktan ve daha da
önemlisi, sosyal demokrat ilkelerden felaketten kaçar-
casına hızla uzaklaştıktan sonra parti değiştırenleri
suçlamanın temeli yoktur. "Siyasal ahlak", ancak il-
keli, tutarlı, parti içinde demokratik süreçleri işleten.
çözüm önerilerine dayalı kımliğini açıkça sengileyen
ve özellikle de "dürüst'' bir temelde yükselebilir.
Siyasal çalkantının yarattığı çözümsüzlüğün asıl ya-
rarı. gelecekte sağlıklı parti yapılanmalannın yollarını
açacağı, daha doğrusu açmasının bir zorunluluk ol-
duğudur. Kısaca. Türkiye'de, giderek çürümüşlüğe
dönüşen siyasal çözümsüzlüklerin en önemli 'ne-
denleri" "parti yapılanmalannda" aranmadıkça süre-
cektir.
Yeni siyasal filızlenmeler için asıl düşünülmesi ge-
reken, ilke ve görüşlerle birlikte ve özellikle "toplum-
sal istemlere duyarlı" parti yapılarıdır. Uzadıkça uza-
yan siyasal çalkantının durulması ve ekonomik sorun-
ların çözümüne dönülmesi, öyle görülüyor ki ancak
ondan sonra olanaklı kılınacaktır. Çünkü gerçekte top-
lumu bunalım koşullarına ve çözumsüzlüğe sürük-
leyen siyasal yapılanma bozukluğudur.
DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ /ERGIN YILDIZOĞLU LONDRA
Fransa'da, Fasit Daine ve Çıkmaz Sokak Gözler Onüne Serildi
F
ransa'da başlayan gelişmeler
Avrupa'da ve genelde de dün-
ya ekonomisinde yaşanmakta
olan bir çıkmazı çok güzel gözler
önüneserdi: muhafazakârhükümet-
lerin 1980'den bu yana. ekonomik
krizi çözmek için öne sürdüklerı, pi-
yasa dinamiklerine öncelik vermek
ve bu arada sermayeyı desteklemek
olarak tarif edilebilecek olan liberal
ekonomi politıkaları bir sonuç ver-
miyor, artık halk arasında da destek
bulmuyor. Şimdi sadece Avrupa Bir-
liği'nin değil, önümüzdeki yıllardaya-
şanacak global ekonomik/mali ge-
lişmelerin geleceği Fransa'da hükü-
metle işçiler arasındaki çatışmanın
geleceğine bağlanmış durumda.
Avrupa'da durgunluk başlıyor
Evvelki hafta Avrupa Birliği Eko-
nomik Komisyonu (AB). 1995 ve
1996 için ekonomik büyüme tah-
minlerini, sırasıyla yüzde 3.1'den
yüzde 2.7 ve yüzde 2.9'dan yüzde
2.6'ya düşürdüğünü açıkladı (Wal!
Street Journall 23.11.95) Ancak bir
çok analiste göre bu tahminler faz-
laca iyimserdi (Financial Tımes
27.11.95). Diğer taraftan yine evvel-
ki hafta Wall Street Journal'm, Av-
rupalı işadamları arasında yaptığı bir
araştırma/röportaj yaygın kötüm-
serliğe ve 1996'da bir resesyon bek-
lentisine işaret ediyordu. AB Electo-
lux genel müdürü Leif Johansson
genel havayı şöyleyansıttı: "Ekono-
mide 1996 boyunca biraşağı dönüş
yaşayacağımızı, ancak bu durgun-
luğun Doğu Avrupa ve Asya pazar-
lannın desteğiyle geçen seferkı ka-
dar sert olmayacağını düşünüyo-
ruz. "(WSJ, 20.11.95). Geçen iki haf-
ta boyunca açıklanan, Almanya ve
Fransa'da ekonomik büyümenin ya-
vaşladığını. işsizliğm arttığını göste-
ren rakamlar ekonomik analistlerin
AB'nın tahminleri üzerine olan kuş-
kularını desteklernıtelikteydi. Özet-
le Avrupa ekonomisinde gelecek
sene bir durgunluk bekleniyor. Bu-
nun bir resesyona dönüşmesi olası-
lığı da var.
Fransa'dakı gelişmelerin öneminı
daha iyi görebılmek için bu manza-
raya iki etken daha eklemek gereki-
yor. Biri hükümetlerin mali krizi, di-
ğeri işsizlik. Avrupa ülkelerinın kamu
harcamalan genellikleGSMH'lerınin
yüzde 25-yüzde 4O'ı arasında deği-
şiyor. Buna bağlı olarak toplam ka-
mu borcu GSMH'nin yüzde 6O'ı ci-
varında (La Synthese Financiere
27.11.95). isveç ve italya'da ise sı-
rasıyla yüzde 90"a ve yüzde 130'a
yaklaşjyor. Bu koşullarda Avrupa
Para Birliği için gereklı ölçüt olan
bütçe açığının GSMH'nin yüzde
3'ünün altında olması kriterini
1999'a kadar, Almanya dışında bir
başka ülkenın daha yerine getırme-
si, Oxford Economics'e göre eğer
kamu harcamalarında büyük kesin-
tilere gitmezlerse pek mumkün ol-
mayacak. (Business Week,
27'.11.95). Diğer taraftan Avrupa ül-
kelerınde işsizlik geçen yıl yaşanan
ekonomik toparlanmaya rağmen
dıkkate değer bir azalma gösterme-
di. Üstelik son aylarda Fransa ve Al-
manya'da tekrar artmaya başladı.
Bugünkü işsizlik oranlannı 1980'le-
rin başındaki resesyonla karşılaştır-
dığımızda durumun vahameti daha
birbellı olacak. 1980de Avrupa'da
ortalama yüzde 5.9 olan işsizlik,
1980'lerin ilk resesyonu sırasında
yüzde 10.4'e kadar çıktı ve sonra
Devam eden grevler, Juppe hükümetini tavize zorlayacak.
gerilemeye başladığında 1990'da
ancak yüzde 8.4'e kadar düştu.
Sonra resesyon sırasında tekrar
yukselmeye başladı ve 1994'te yüz-
de 11,5'e ulaştı. Işsizliğin Avrupa'da
1994-95 ekonomik toparlanması
sonunda ancak yüzde 10.5'e kadar
gerileyebılmiş olduğu gorüluyor
(WSJ, 1.12.95; OECD Aralık 1994).
İki mermiyle Rus ruleti
Şimdi 1996'da ekonomik durgun-
luk tekrar başladığında bir taraftan
hükümetlerin bütçe gelirleri azala-
cak. diğer taraftan işsizlik daha yük-
sek bir platodan hareketle artmaya
başlayacak. Bu. hem daha fazla sos-
yal harcamalar ve bütçe açığı hem
de daha gergin bir sosyal/politik at-
mosfer demek. Bu koşullarda, piya-
sa mantığına ve mali pıyasaların is-
tikrarına öncelik vererek akıl yuruten
ekonomistlerin, ekonomik istikrar
getirmek ve bu arada da Avrupa Pa-
ra Biıiiği'ni gerçekleştirebilmek için
bulabildikleri tek çözüm, Avrupa
devletlerinin sosyal harcamalarda
hızlı ve büyük çapta kesintiler yapa-
rak ve ozelleştirmeler yolu ile yeni
gelirler yaratarak bütçe açıklarını
azaltmaları. Bu yüzden Fransız Baş-
bakanı Juppe, bu çevrelerde büyük
takdirle karşılanıyor (ne yazık kı Jup-
pe'yi bunlar değil Fransız halkı seç-
ti). Ancak bu reçetenin 'ufak' bir so-
runu var: Ekonomik durgunluk baş-
larken kamu harcamalarında kesin-
tiye gitmeye kalkmak tabancaya bir
değil, iki mermi koyarak Rus ruleti
oynamaya benziyor. Çunkü bir ta-
raftan iç pazar daralırken işsizlik ar-
tışı daha da hızlanacak, diğer taraf-
tan işsizler, sosyal harcamalar kesil-
diği için daha kötü yaşam koşullarıy-
la karşı karşıya kalacaklar. Bunların
ikisi birleşince de toplumsal barış
çok büyük bir tehdit altına girecek.
Ve Fransa'nın gösterdiği
Bu noktada şimdi tekrar Fran-
sa'ya dönebiliriz. Avrupa'da çalışan
kitleler, 1980'ler boyunca "Piyasa
ekonomisi mantığı böyle gerektiri-
yor" diye bir sürü fedakârlığa katlan-
dılar. O zaman liberalizmin ideolojik
bir üstünlüğu vardı. "Serbest pıya-
sa" fetişizmi yaygınlaşıyordu. Şim-
di aradan 15 sene geçtikten sonra
gelınen noktada hava oldukça fark-
lı. Yatırım bankası Lehman Brot-
hers'dan uluslararası ekonomi uz-
manı Keld Holm'ün Fransa ile ilgili
olarak soylediği gibi "Dışandan ba-
kanlar, grevleri gereklı olan acı ilacı
içmekte bir isteksizlik olarak görü-
yorlar" {Herald Tribune, 1.12.95).
Halkın karşısına yukarıdaki acı
ılaçla çıkanlar bir başka açıdan da
kaş yapayım derken göz çıkanyor-
lar. Çünkü sosyal çalkantının yarat-
tığı güvensizliğın de ekonomiye bir
maliyeti var. Piyasalar hafta içinde
Fransa'yı gözledikten sonra per-
şembe günü davranmaya başladı-
lar. CAC 40 borsa ındeksı sert bir şe-
kılde düştü ve cuma günü Frank Av-
rupa'nın belli başlı paraları karşısın-
da değer kaybetti. The Economist
dergisıne göre Fransa bir resesyo-
nun eşiğıne geldı. (2.12.95).
Fransa'daki gelişmeler muhafa-
zakâr hükümetlerin büyük sosyal
çalkantılara yol açmadan mali eko-
nomik krizi aşamayacaklarını göste-
riyor. Büyük sosyal çalkantılar ise
yatırımcılar, bu globalleşmış ekono-
mik ortamda, çalkantılı pazarı hızla
ve toplu olarak terk etme refleksi
gösterdikleri için uluslararası serma-
ye piyasalarında büyük hareketlilik-
lere yol açarak istikrarsızlık yarat-
maya aday. Burada piyasa ekono-
misınden yana olanlar açısından bir
fasit daire ve çıkmaz sokak var!
Fransa'da ışçı hareketi ve öğren-
ciler, bu yeni havayı. fasit daireyi ve
çıkmaz sokağı gözler önüne serme-
yi başardılar. Şimdi tüm Avrupa'da
hükümetler işçi haklarına saldınrken
daha temkinlı davranmak zorunda.
işçi hareketi ise tekrar kendi gücü-
nün farkına varmaya başlıyor. Eğer
Fransa'daki hareket bir de hüküme-
te geri adım attırmayı başarırsa "ye-
ni sağ"\n 1980'denbuyanayaşadı-
ğı yükselişi durdurmak mümkün
olabilecek.
Fransız işçilerinin başarı şansı ise
oldukça yüksek. Grevler yayılmaya
devam ediyor. Cuma günü yapılan
bir kamuoyu yoklaması halkın yüz-
de 62'sınin grevleri desteklediğini ve
yüzde 65'inih ise hükümetin bu po-
litikalarının sorunları çözmeyeceği-
ne ınandığını gosterdı. Bu hafta
Fransa'da bakkallara ve süpermar-
ketlere mal taşıyan kamyonların da
greve katılacağından bahsediliyor.
Eğer bu gerçekleşirse Juppe hükü-
metini artık büyük bir tavızden baş-
ka bir şey kurtaramaz.
Bitirirken bir olumsuzluğa da de-
ğinmek gerekiyor. Ne Fransa'da ne
de Avrupa'nın herhangi bir ülkesin-
de sosyal demokrası (çoktan piya-
sa ekonomisi söylemini benimse-
miş olduğu için), böyle bir sosyal
çalkantının derslerini değerlendıre-
rek. kalıcı kazanımlar elde edecek
durumda değil. Sosyal demokrat
hareketin solunda ise krizi piyasa
ekonomisinin dışında, emekçılerın
çıkarlannı gozeterek aşmaya yardım
edecek öneriler üretebilen ciddi bir
siyasi oluşum, ne yazık ki henüz yok.
Fransa'daki olaylar bunun eksiklığini
bir kere daha vurgulamak açısından
da çok değerli deneylerle dolu.