Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 MART1993 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
llhami
Hüseyin'in
koleksiyonu
• PARİS(AA)- Mısır KraJı
Faruk tarafından "Pasa"
unvanı verilen İlhami
Hüscyin'in koleksivonu
Monakoda açık arttırma ıle
satışa çıkanldı. Türkıye'de
doğduktan sonra gençliğınde
Mısır'a giderek Kral
Faruk'un hizmetinegiren
İlhami Hüseyin Paşa" burada
görev yaptığı süre içinde
muazzam bırservet
bırıktırerek dünyanın sayılı
antıkacılan arasına
katılmıştı. Kral Faruk'un
devrilmesi üzerine
Fransa'nın güneyineyerleşen
İlhami Hüseyin.deniz
kıyısındaki villasını son
derece pahalı antika
eşyalarla süslemişti. İlhami
Hüseyin'in kral aılesindcn
aldığı armağanlarda kişisel
kolcksiyonunda önemli yer
tutuyor. Paşanınölümünden
sonra yakınlan tarafından
açık arttırmayla satışa
sunulan kolcİcsiyonda
ağı rlığı tablo v e şark halılan
oluşturuyor.
Malle, Cannes
Jüri Başkanı
• PARİS(AA) - 13-24 mayjs
tarihleriarasında
düzcnlcnecck olan Cannes
Film Festivali'ninjüri
başkanhğına Fransız
yönetmen Louis Malle
seçildi. Malle. denizbilimci
JaquesCousteau"vh birlikte
gcrçekleştirdiği. "Sesiz
Dünya" belgeseliyle
Cannnes"da Altın Palmiye'yi
kazandığı 1956yı!ındanbu
yana. Fransız sinemasınını
usta yönetmenleri arasında
sayılıyor. Malle (60)
başkanlık görcvını. geçen
yılınjüri başkanı Gerard
Depardıeu'den de\ ralıvor
2 sterline saıtat
harikası
• LONDRA(AA)-
İngiltere'nin Bristol
kentindeki bir bit pazanndan
2 sterline (yaklaşık 26 bin
TL) satın âlınan vağlı boya
resim I milyar liralık sanat
harikası çıktı. İngiltcre"de
turistolarak bulunduğu
sırada. ikı kuşu görüntüleyen
yağlıboya resmi beğenerek
satın alan bır Amerikalı
kadın.elindekiresmin. 19.
asırda yaşamış Amerikalı
ünlü ressam Martin Johnson
Mede'e aıt bır sanal yapıtı
olduğunu öğrenince şok
geçirdi. Amenkalı turistin bit
pazanndan aldığı 26 bin
liralık tablonun 600 bin
sterline satılmasından sonra
biraçıklamayapanChristic's
müzayede şirketinin sözcüsü
Megan Moymhan. "Bu tablo
90 vıldır kayıptı. kuş veçiçek
kompozisyonlan ile tanınan
Meade'nin bu tablosunun da
bit pazannda bulunması çok
ilginç diye konuştu".
Felsefenin
önemi
• Kültür Servisi- Kafe
Düzayak"taki sanat
etkınlikleri sürüvor. Semra
Aktunç bugün saat I9.00"da
kafe Düzayak'ta "Felsefi
bakış açısının önemi" konulı
bir konuşma yapacak.
Adres: İstiklal cad. Zambak
sok.No:l5 4.tel:25l0566.
BÜ'de söyleşiler
• Kültür Senisi- Boğaziçi
Üniversitesi Güzel Sanatlar
Kulübütarafından
düzenlenen III. Sanat
Bayramı kapsamında bugün
ressam Halc Tengel, Turgut
Noyan Salonu'nda > apılacak
bir söyleşiye katılacak. Saat
l2.00r
debâşla\acak
toplantıda bir de dia gösterisi
sunulacak. Ali Akay ise
Kırmızı Salon'da yapılacak
•Çağdaş Sanatta Eğilımler"
konlu söv leşıye katılacak.
Sotiriyu'dan
Anadolu'ya
Selam
• Kültür Senisi -Ünlü
Yunanlı Yazar Dido
Sotıriyu'nun KurtuluşSavaşı
dönemindcki Türk-Rum
ih^kilcrinikonualan
." Benden Selam Söv le
Anadolu'ya" adlı kiiabı
Yıınanistan'da 57. kez
baMİarak ulaşılması güç bir
rckorkırdı K4\a^ındakı
yjzarın I962\ılında \a/dığı
kitap. Türkçc'dcn başka
Bulgarcıı. Rusça. Romencc
vc Macarca yaçcvnlmışü.
Geçen haftanın en gözde piyanisti CRR'de resital veren Brigitte Engerer'di
Yaşama çokboyııthıbakabilmek
EVİN İLVASOĞLU
İstanbul bu yıl birçok yabancı yo-
rumcuva ilk kez sunduklan vapıtlann
sahnesı olarak görev yaptı. Hemen
aklımıza gelenler: Rejisör Gian-Carlo
del Monaco'nun ilk kez Uçan Hollan-
dalı sahnelemesi İstanbul'a rastladı.
IgorOistrach'ın hayatındailk kez\i\al-
di'nin Mevsimler'ini çalması; oğlu V'a-
lery'nin de ilk kez hayatında Mozart'ın
3 numaralı sol majör keman konçerto-
sunu çalması İstanbul sahnelerine rast-
ladı.
Bu hafta yıne ilk kez yapılan bır dene-
mede ünlü iki arpistın resitalini dinle-
dık: Susanna Mildonian ve Marielle
Nordman. Her ikisı de çalgılannın usta-
lan, aranan solistlen. Mildonian'ı daha
önceki yıllardan ve son İstanbul Festi-
valı'nden tanıyoruz. Son festivalde flüt-
çü Rampal ile bırlıkte gelen Nordman
da beğeni kazanmıştı. Kendi alanlannın
vıldızı olan kişilenn birarayagelcbilme-
leri. ayn üsluplan birleştirebilmeleri çok
olumlu. Daha geçen yıl Mildonian böv-
lcsi bir planlan olduğunu ve ilk dup-arp
resitalini İstanbul'da vermeyi planla-
dıklannı söylemişti. Cıddi çalışan iki sa-
natçının ürünü olarak dinledik bu resi-
tali. İlk kez olmasının tedirgınliğinden
sözediyordu Mildonian. Bundan sonra
yapacaklan bu ikili turnededaha rayına
oturmuş olacaklanna inanıyordu. De-
mek kı yine ilk denemeyi dinlemek
İstanbul'a düşmüştü. Dağarcıklannda-
ki yapıtlann çoğu başka çalgılardan
arpa uyarlama. Bach ve Vivaldi'nin
yapıtlannda barok müziğin net üslu-
bunu aynı solukta çalarken daha ro-
mantik yapıtlarda her iki yorumcunun
de kendıne özgü biçemlerini dinledik.
Mutlaka Avrupa sahnelerinde iyi puan
toplayacaktır bu ünlü düo.
istanbul Devleı Senfoni Orkestrasf-
nın pınl pınl bir gcnç kemancı konuğu
vardı bu hafta: Laurent Korcia. Fransız
sanatçı. Lalo'nun İspanvol Senfonisini
güzel renklerle. tertemiz bir yayla sun-
du. Orkestrayı yöneten deneyimli şef.
Fransız müzisyeni Gerard Akoka da iki
hafta İstanbul'un konuğu olacak.
Geçen haftanın en gözde müzisyeni
ise piyanist Brigitte Engerer oldu. Tu-
ortaya" diyor. Engerer. Fransız ve, Rus
okullanndan yetişmiş. Bugün kendine
özgü bir Amerikan okulu olduğuna
inanmıyor. Ama kusursuz bır piyanis-
tin birkaç ayn üsluptan. çeşitli kültür-
lerden kaynaklanmasının gerekli oldu-
ğunu söylüyor. Piyanistin dünyasını ko-
nuşuyoruz.
• Akdeniz insanının yumuşak duygulanyla büyü-
müş Brigitte Engerer: 'Belki de bu nedenle ne zaman
kendi kendime piyanomun tuşlarmda doğaçlama
yapmaya başlasam, Arap müziği renklerinde, Akde-
niz havasında bir şeyler çıkıyor'diyor.
nus. bir Fransız sömürgesi olduğu gün-
lerde oraya göç eden bir ailenin torunu.
Tunus'ta doğmuş ama hep Fransız pa-
saportu taşımış. Akdeniz insanının yu-
muşak duygulanyla büyümüş: "Belki
de bu nedenle ne zaman kendi kendime
piyanomun tuşlannda doğaçlama yap-
maya başlasam. Arap müziği renklerin-
de. Akdeniz havasında bir şeyler çıkıyor
"Yılda altmış konser ve iki plak.
Daha fazlasını yapayım derken kaliteyi
bozabilirsiniz. Mekanik müzisyen ol-
mak istemiyorum. Öyle çok sayıda ve
öyle çok çalışan, uğrayan piyanist var
ki! Her şeyden önce müthiş bir yanşma
dünyası. Genç müzisven kendini ünlü
bir yanşmada kanıtlamalı. Oradan or-
kestra şeflerine konser ajanlanna kapı-
lar açılacaktır. Kendi kendinize hiçbır
şey yapamazsınız."
Kıran kırana yanşmayı. rekabeti an-
latmak içın bir de fıkra ekliyor söyleji-
mize:
"İşsiz bır piyanist bir sirk müdürüne
gıdıp iş ister. Çok becerikli olduğunu.
sağ eliyle Campanella sol eliyle valsleri
çalabileceğini söyler. Oysa sirk müdürü
onu ip canbazlığına kabul eder. Tepeye
ürmandığmda altında bir dolu aç asla-
nın düşmesini beklediğini görür. Ve
düştüğü anda onu yemek üzere saldın-
ya geçen aslanlardan biri yavaşça ku-
lagına eğilip. merak etme biz aslında as-
lan değiliz. hepimiz birer işsiz piyanistiz.
der."
Brigitte Engerer, esprisi. neşesi ve in-
sancıllığmınyanında müthiş bir piyanist
olduğunu da kanıtladı. Chopin-Schu-
ır.ann-Debussy ve Schubert gibi piyano-
nun şiirselliğinı duyurması gereken bes-
tecileri seçmişti. Her bir moıifı, her bir
müzik tümcesini öylesine açık. anlamlı
ve "rafıne" seslendirdi ki kendinin için-
den şiıre çevnlip yeniden doğdu sanki
müzik. Chopin'in noktürnlerinde, bes-
tecinin "geceye ait müzik" tanımla-
masını tüm karanlık renklerin derinli-
ğinde, tuşlann ötesinde yaşattı.
Schubert'in Gezgin adlı fantezisinde
sanınm yirminci yüzyılın son günlerin-
de çalınabilecek en duyarlı Schubert'i
sundu. 1816'da yazdığı yapıtı yüz yet-
miş yedi yıl sonra Schubert gelip Brigitte
Engerer'den dinleseydi. kendi de şa-
şardı piyanodan yükselen rengarenk
ses paletıne! Ve Schumann'ın op. 9 Car-
naval'ından sonra pek çok dinleyici
gözleri yaşlanmış, olağanüstü duygulu
aynldı Cemal Reşit Salonu'ndan. Bri-
gitte Engerer iyi müzisyen olmanın ko-
şullannı bir kez daha düşündürttü bizle-
re: Belki de bu işin sırn yaşama çok bo-
yutlu bakabilmek, yaşayarak müzik
sunabilmek.
%
Don Kişot'u sahneleyen Yelizariev:
100 yılınnaifliğinde
bir şenlik sunduk
Kültür Senisi - Leo Minkus'-
un 3 perdelik 'Don Kişot' adlı
balesi İstanbul Dc\let Opera \e
Balesi'nde sahnelenmeve baş-
landı. Bu ünlü >apıtı. Minsk
Balesi'nin dün\aca ünlü başko-
regrafı Valentin Yelizariev sah-
neve kovdu.
Ispanvol yazar >e şair Cer-
vantes'itı yüzyıllar boyu çeşitli
sanat dallarındaki yapıtlara ko-
nu obnuş ünlü romanı 'Don Ki-
şot' birçok kez farklı koregraf-
lar tarafından bale vapıtı ola-
rak tasarlanmış. sahneve kon-
muş. İstanbul Devlet Balesi'nce
sahnelenen Don Kişot"a temel
aJınan balcnin \aratıcısı ise bir
süre Rusya'da çalışmış Fransız
koregraf Petipa. Petipa'nın
Don Kişofu ilk kez 26 Aralık
1869'da Moskoıa'da Bolşm
TiyatroMi'nda oynanmış.
Don Kişot'u sahne>e koyar-
ken IOO>ıllıkbirbirikimden>a-
rarlandığını belirten Valentin
Yelizariev, burada sahneve
koyduğu balenin Rusya'da şim-
divekadarsahnelenmişDon Ki-
şot'ların bir sentezi olduğunu
söylüyon
"Rus bale geleneğinde tekni-
ğin ötesinde bir canlılık ve ruh
vardır'"diyen Yelizarie*, Türk
dansçılarınm. vapıtın dokusıın-
da öriilü Rus geleneğine hemen
adapte olduklarını, provalarda
pek bir zoriuk çekmediğini an-
latıyor.
Balede vapıtın daha çok han-
gi yönünün öne çıkarıldığını, iş-
lendiğini sonıyoruz Yeliza-
riev'e:
"Libretto'nun vazan Marius
Petipa, romanın valnı/ca
küçük bir bölümünü, Hancı Lo-
renzo'nun kı/ı Kitri ve Basil
arasındaki ilişkiyi anlatan kıs-
mı almış. Romanın başlıca kişi-
leri Sanço Panço ve Don Kişot
valnızca bir aksesuar olarak
giriyor oyuna. Yapıt, yüzyd ön-
ce sahnelenmiş halinin naifliğini
konıyor. Dramatik dokusunda
100 yılın saflığım. yalmlığını
taşıyor. Sahneler sanki beyaz
ipJiklcrle bağlanmış. Ve bu
özellikle bövle vapılmış i/leyen
için. Amaç şenlikli, izleveni ra-
hatlatan, eğlendiren bir yapıt
sunmak."
'Don Kişot'un İstanbul De\-
let Opera ve Balesi bünvesinde
daha önce de 1980-1981 sezo-
nunda Ovtun Turfanda tarafın-
dan sahneve konduğunu soyle-
yen İstanbul De>let Opera ve
Balesi Genel Sanat Yönetmeni
Yekta Kara, vapıtın bu vıl tek-
rar repertuara kazandırılması
ile ilgili olarak şunları sövlüyor.
Çok geniş bir bale topluluğuna
sahip olmamıza karşın gnıbun
bir kısmı etkin olarak çalışıyor,
bir kısmı ise etkinliklerde yer
alamıyordu. \ ılllarca çok de-
ğerü sanatçılanmı/ ürctinı dışı
tutuldu. Oysa amaç, topluluğun
bütününü büvük bir prodüksi-
von çerçeyesinde değerlendire-
bilmekti. İşte Don Kişot böyle ,
bir vapıt. Büvük bir kast gerek- •
tiriyor. Tabii konu olarak da
çok ilgi çekici."
Dekorlan Selçuk Tollu'va,
kostümleri Ayşeğül Alev'e ait
Don Kişot Balesi'nin orkestra
şefliğini Elşad Bagirov yapıyor.
Gözleri görmeyen Muammer Ketençoğlu, yaşamı yüreğiyle yakalamış, müziğiyle yansıtıyor
Yunan ıııiiziğiııiııhasını yapaıı bir sanatçı
ATİLLA DORSAY
Muammer Ketençoğlu'nun "Se*-
dalı Kıyılar-Latremena Akrogalia" ka-
sedini dinliyorum. Muammer'i bu ka-
sedin çıkışından bir yıl kadar önce,
Boğaz'da çalıp söylediği bir küçük lo-
kalde dinlemişüm. Yunan müziğıni.
her türlü ticari kaygılardan uzak. ala-
bıldiğine otantik bıçimde icra eden ve
bizlere. Ege kıyılanndan sımsıcak etkı-
ler taşıvan "rembetiko"yu (Yunanlı-
lar bunu "rebetıko" dıye okuyor) mü-
zik beğenısinin tam ortasına yerleşti-
ren bu gözleri görmeyen. ama yaşamı
yüreğiyle kavramasını çok iyi bilen
müzisyen. daha o zamandan beni çok
etkilemişti. Muammer. şımdi gazete-
de. \anı başımda oturuyor. Yar-
dımcısıyla bırlikte kalkıp bizleri ziya-
rete gelmiş. Bunu fırsat bilip. bu sıcak
sesli şarkıcıyla bir küçük söyleşi yap-
maya nedersiniz?
Göçmenlerin müziği
Muammer. öncelikle "rebetiko"yu
tanımlıyor bıze: "'Ege kıyılannda. halk
arasında doğmuş. bir tür yoksul in-
sanın. fakırierin. sokaktakı adamın
mr
ıziği. Geleneksel biçimlerden yola
çıkan bir müzik. Saz olarak. keman.
ut. darbuka. santur. hatta kanun var
içinde...Mübadeleden sonra Türkiye'-
den Yunanistan'a dönen Yunanhlar
ıçın bu müzik. onlan anavatanlanna
bağlayan bır kültürel bağ olarak kalı-
yor. Onlar. eskiden kopmuş. yeni va-
tanlanna da u\um sağlayamayan in-
sanlar olarak. kültürlerini. beğenileri-
ni. argolannı. üzüntülerini, yaşam fel-
sefelerini koyuyorlar bu müzığc.Bu,
göcmenlenn müziği. Ve onlar ülkele-
rinde marjinal saydıklan ölçüde de bu
müzik marjinal kalıyor. diğer toplum
katlanna pek
çıkamıyor."
-Demek ki
"rebetiko" so-
nuç olarak bir
hüzün müziği?
İçinde neşe
de var. Ama
hüzün ağır
basıyor. Ha-
yatla. herşeyle
dalga geçmek
eğilimi de var,
bu şarkılarda...
-Türk müzi-
ğiyle ilişkisi
nasıl?
Türk müziğj-
ni sev iyor.
kullanıyor. Ör-
neğin bizim
"Adalar Sahi-
linde Bekliyo-
rum" şarkımız.
onlann da göz-
de parçalan-
ndan...Bizdekı
kadar gelişmiş
bir makam an-
layışlan yok. Ama ömeğin Saba ma-
kamını sıkça kullanıyor. Sazlarda or-
taklık var. Bizim gazel dediğimiz bi-
çim. "amane" adıyla onlarda da var:
"aman"dan geliyor!.
-Bu müziğin bugünkü dunımu ne?
Tek sozcükle. kötü. •"Rebetiko'",
yıllar boyu. general Metaksas döne-
minde veya savaş yıllannda. insanlan
birbirine bağlayan ve onlara umut ve-
ren bir ışlev görüyor. Ancak savaşta
çok sayıda "rebet", yani "rebetiko
müzisyeni" ölüyor. geri ka*'anlar geçen
yıllarla bırlikte yok oluyorlar. Yuna-
nıstan'ın da bizim gibi "Batı'ya açıl-
sonra, müziğin ha-
yatımın baş amacı
olması gerektiğine
inandım. Çok çe-
şitli müzik dinli-
yordum: pop.
Fransızca 'chan-
son"lar, vs. Ama
loji tavnndan vaz-
geçip bir türe yo-
ğunlaşma gereğini
duydum. Daha
ortaokuldan beni
etkileyen bir mü-
zik hocam olmuş-
tu. bana plaklar
vermişti. Yunanca
plaklan. kasetleri.
kayıtlan arşivle-
meye başladım.
Sonra çok ünlü bir
"rebetiko" ustası
olan Yorgos Dal-
larası keşfettım.
Diyebilırim ki, be-
h
Muammer Ketençoğlu, YunanistaıTla aranuzdaki ortak
bağolan'Rebetiko'nunkonınmasıgerektiğinivTirguluyor. ^r
kıcı olan
ması", bu eski kültür biçimlerini ya-
vaş yavaş yok ediyor. Bugün ölmekte
olan bir müzik bu...Oysa korunması
gerekir. Bizim de korumamız gerekir.
Çünkü bu. Yunanistan'la aramızda
ortak bir kültür bağı oluşturan bir
olay.
-Tıpkı birbirine pek benzeyen mııt-
faklarımız gibi?
Evet. öyle denebilir.
-Peki, seni bu müziğe çeken ne oldu?
Ben Söke'liyim. Çocuk yaştan beri
müzikle ilgilendim. sürekli radyo din-
leyerek büyüdüm. Boğaziçi Üniversi-
tesi'nde psikoloji egitimi yaptıktan
ve
otantik bir rebetikocu olan Kostas
Rukunas da beni çok etkiledi. Ve son-
ra, ticari şansı pek olmasa da bu mü-
ziği yapmaya karar verdim. Önceleri
biraz idealist bir yaklaşımım vardı:
İşte, iki halkı birleştirecek. Ege'de
banşı sağlayacak bir ögedir müzik di-
ye...Ama son iki yıldır bu müziğe öyle-
sine tanıdım ve ona öylesine tutuldum
ki, artık bu tür politik kaygılar fılan
kalmadı. Bu müziği yalnızca müzik
değeri için seviyorum ve yapıyorum.
-Yunan müziği, tavema müziği adıy-
la ülkemizde de birden iigi görmeye baş-
ladı. bir sürü şarkıcı plak y apıyor, prog-
ramlara çıkıyorlar. Onlann yaptığını
naşıl buluvorsun?
İyi bulmuyorum. Son derece ticari
bir müzik yapıyorlar. Türk dinleyicisi-
ne ulaşan Yunan müziği. otantik ol-
mayan, modalann beürlediği oldukça
düzeysiz bir müzik. Yunanistan'ın çok
zengin bir müzikal birikimi, çok iyi
gruplan var. Oysa burada tanıtılan
parçalar, sadece eğlendirmeye. göbek
atürmaya yönelik kalilesiz parçalar.
Müzikal açıdan da icralan kalitesiz.
Kısaca, Yunan müziği adı altında üzu-
cü şeyler yapılı>or.
Ege duyarlılığı
Bu konuşmadan sonra yapılacak en
iyi şeyi yapıyor. Ketencıoğlu'nun bıze
hediye ettiği Rukunas Dallaras kase-
dini ve sonra da onun uıptığı kasedi
dinliyoruz. Ketençoğlu'nun kasedin-
de, ünlü Yunanlı bestecılerin par-
çalan, kimı anonim parçalar ve bir
Cengiz OnuraJ parçası yeralıyor. Onu-
ral. çesitli enstrümanlarda ve düzen-
lemelerde katkıda bulunmuş. Aynca
Yeni Türkü'den Derya Köroğlu, Selim
Atakaa, Murat Buket. Gürol Ağırbaş.
Mahmut Üsküdarlı, Halis Bütünley,
Aydın Karabulut'un da katkılanyla.
otantik. has bir Yunan müziği kaset-
ten dökülüp çevre yayılıyor. Tam kı-
vamında bir Ege duyarlılığı. hüzünle
kanşan yaşama sevinci. aîaturkadan
hep birşeyler borç almış ilginç bir kül-
türel kanşım. Bu arada. "Rembetıko"
filminden de bir şarkı ve Yeni Türkü"-
nün "Yedikule" şarkılannın Yunanca
sözlü orjinal versiyonu Ketençoğlu,
tüm bunlan duyumsamış. Ve düzeyli
müziğiyle bizlere de yansıtmayı. moda
parçalann ardındaki gerçek ve özgün
bir sanatsal biçemi tanıtmayı denemiş.
İlgilenenlere duyumlur..
David Bowie'nin yeni sürprizi 5 nisanda piyasada
'Rock Bukalemıuıu'BURAK ELDEM
Ne yapacağmı önceden kolay
kolaüv kestiremediğiniz adamlar-
dan biri Da»id Bovvie. Müzik kari-
yerinin her evresinde insanlan
şaşırtmayı seçerek değisik tarzla-
ra, türlere \e tekniklere \5nelen,
bir tür "rock bukalemunu." He-
men her albümünde, müzik ya-
şamına sanki yeni başlıvormuş
gibi farklı denizlerde gezinebilme-
si, Bovvie'nin belki de entipikö/cl-
liklerinden biri.
"Ziggy Stardust"dan "Station
To Station"a; "The Man V\ho
Slod The Earth"den "Let's Dan-
ce"e BoHİe küDivatmı şöyle bir el-
den geçirdiğinizde, "Bu adaıtı
değisimden hiç mi vonılmaz?"
diye düşünüyorsunuz ister istemez.
Ondaki dinamizmi. valnızca sahi
olduğu enerjiyle açıklanacak gibi
de değil; çok az starda göriiien bir
cesaret ve mcydan okuma güdüsü,
tüm kariyerini riske sokabilecek
adımlan atabilmesini sağlıyor.
Müzik vaşamında ceyrek vüzvılı
geride bırakmavma hazırlandrğı
şu günlerde de Bovrie, "Black Tie>
>Vhite Noise" albümüvle vtniliğc
olan tutkusunu bir kez daha gözler
önüne seriyor.
Pop tarihindeki çoğu öncü gibi,
Bottie de "kırkvedililer" kenanı-
ndan. Ergenlik döneminden itiba-
ren müzikle ciddi anlamda ilgilen-
mesine ve King Bees, Manish Boys
gibi toptuluklarda şarkı söylenip
saksofon çalmasına karşın, istedi-
ği çıktşı yapması bir hayli gecik-
miş. İlk solo albiimü. 1967 tarihli.
Bir "pop star" olarak müzik diin-
\asmda boy göstermesiyse 1969
yılına rastlıyor: yani tam 32 yaşı-
ndayken vakalıyor ün onu. Par-
çası, o güne dek pek benzeri görül-
meyen, modern bir Yalmzlık ba-
ladı: "Space Odditv." İçinde bu-
• Bowie, son çalış-
ması 'Black Tie
White Noise'ta,
'beyaz funk'tan caz
renklerine, modern
rock'tan dans çizgile-
rinedek birçok farklı
kaynak kullanmış.
lundugu uza> aracıyla dünyanın
vöriingesine giren Astronot Albay
Tom'un, aşağıdaki kontrol merke-
ziyle yaptığı telsiz konuşmaları
üzerine kuruiu bu yumuşak ve mo-
ledik parça, BovvicŞi çoğu ülkedc
I numaraya dek yükscltiyor.
Yetmişli vıllarda Bowie efsa-
nesi. müzik dünyasında büvük
yankılar yaratan " Ziggy Star-
dust", "Yougn Americans", "Sta-
tk>nToStation","Low"\e"Hero-
es'" gibi albümlerle, büyüyerek sü-
niyor. Yalnızca müziğiyle değil,
hepsi birbirinden ilginç sahne kos-
tümleri ve kimselere benzemeven
so> peronnansıyla da insanlan sü-
rekli şaşırtan \e sansasvnn yara-
tan Bowie. popüler müzik akımla-
nnın birinden diğerine sıçravarak
(ama her aşamada kendi özgün
çizgilerini belirgin biçimde ortaya
koyarak), oldukça harekedi vc
renkli bir grafık çiziyor müzik
dünyasında. 1976 ydında, müri
kariyerine paralel olarak sinema
kariyeri de devreye giriyor: "Dün-
yaya Düşen Adam"da Bowie baş-
ka gezegenden gelen bir "ziyarct-
çi"yi canlandınrken. ilk kez de ka-
mera karşeına geçiyor. Bu arada
"FU Adam" ve Brechfin "Baal'-
inde, tiyatro oyunculuğunu da de-
niyor.
David Bov»ie kendi albürnle-
rinin çoğunda podüksiyonu üstlen-
diği gibi. başka sanatçıların al-
bümlerinde de prodüktörlük ya-
pan ve yarattcıltğının sınıriannı
zorlayan bir müzisyen. Birlikte
çalıştığı sanatçılar arasında Lou
Reed, Iggy Pop ve Vtott The Ho-
oplc'ı saymak mümkün. Bu tür iş-
birlikleri, bir bakıma kendi çizgi-
lerini yenilemesinde de ona en bü-
yük destek. Seksenlerin flaş hiti
"l^et's Dance" ya da Tin Machine
adlı topluluğuyla birlikte yaptığı
parçalar. bu çalısmalar sırasında
ortaya çıkan esinlerie oluşmuş. 5 nisanda Türkiye'de piyasaya çıkacak yeni albümünde Bowie, nefesli sazlar da çalmış,
WOMAD/
ONE LOVE-
Fesüvali
Kültür Senisi- Kurucu-.
luğunu Peter Gabriei'ins
yaptığı "Gerçek Dünya Cen-
neti" felsefesiv le dünyanın beş
kıtasından müzisyen ve artisti,
bir çatı altında toplayan WO-
MAD( World of Music and
Dance )Festivali. 1993yıbnın
evlül ayında. .PO;ZİTlF,-.\5^
ISTA\r
ın ortak girişimi sb-
nucu İstanbul'da da düzenle-
nerek Batı ile Doğu"yu birleş-
tirecek.
Kurulduğu 1982'denbu ya-
na Avustralya. Kanada,
Danimarka. Finlandiya. Al-
manya. İtalya, Japonya,
İspanya. İsveç ve İngiltere'de
festivaller düzenleyerek farklı
kültürlerden müzisyenleri bi-
raraya getiren VVOMAD. ilk
kez iki kıta üzenne yayılmış
bir şehirde gerçekleşecek
İstanbul'da.Festivalin ismi,
tüm insanlığın müzik
aracığıyla tek bir aşk içinde
kayboluşunu anlatması
amacıyla \VOMAD ONE
LOVE olarak behrlendi.
WOMAD'in kurucu üyele-
rinden olan ve şu andakı yö-
netıcisı Thomas Brooman,
yardımcısı David Taraskevics
ve Bıllboard >azarlanndan
'\vorld music" otoritesı Brian
Cullman. festivalın gerçekleşe-
ceğı tarihi mekanlan görmek
üzere İstanbul'a gelecekler.
Festival. Yedikule Zindan-
lan. Aya İrini Müzesi. Galata
Mevlevihanesı ve Asya ya-
kasında saptanacak bir me-
kanda gerçekleşecek. Festi-
val. Pakistan, İngiltere, Ame-
rikan. Haiti. Jamaika. Türki-
ye ve Hindistan'dan 50'ye
yakın sanatçıyı konuk edecek.
Antalya
Devlet
Tiyatrosu
ANKARA(AA)- Antalya
Devlet Tiyatrosu, 27 mart cu-
martesi günü "Sersem Kocanm
Kurnaz Kansı" adlı oyunun
prömiyeri ile perdelerini aça-
cak.
Devlet Tiyatrolan'nın 8'inci.
merkezi ve 22'inci \erleşik sah-'
nesi olarak Antalya ve çevre il-
lere tiyatroyu götürecek olan
Antalya Devlet Tiyatrosu'nun
açıhşı bir şenlik programı çerçe-
vesinde gerçekleştirilecek. An-
talya Devlet Tiyatrosu Müdür-
lüğü'ne Mehmet Cem Emüler.
getirildi. ',
Programa göre 27 mart cu-
martesı günü "Sersem Kocanın;
Kurnaz Kansı" ile perdeleriniı
açacak olan tiyatroda, 28 mart'
pazar günü" Modern Dans,;
Topluluğu Göstensi" sergilene-,
cek. 29 mart pazartesi günü>
Devlet Tiyatrosu sanatçılan
Maral Üner ve Tomris Çetinel"r
in hazırladıklan "Şiir Akşamı"-
ndan sonra aynı gün Erdinç,
Dınçer'in pandomim gösterisi'
izlenebılecek. ı
30 Man sah günü düzenlene-
cek "Anadolu Üçlüsü" konse-î
nyle sürecek olan program. 31
mart çarşamba günü açılış oyu-
nu olan "Sersem Kocanın Kur-
naz Kansı" ile sona erecek-