18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Nadir N«di £ Gencl Yavın Mudunl Hasan Ccmıl, MUKSCK Gonensia, 0 Aii Atmr 0 Mudürtl' EmiiK <?«kllg*, Yazı lşlcrı MUduru. Ok.y ANKARA Ahm« T«n, İZMİR Haber Merkezı Temsılater Müdürü. YalçiD Bayvr, Sa>fa Duzenı Yonetmenı Hikmel Ç«ink«j», ADAN* Çttin Şaylu, Yun Haberien Ncokt Dofu, Spor Dançmanı AMaJkadfr Yactteu. Dıs ttalar Kcraa ^ y T Arotımu. Ş ^ i ı Alp». DUzslıme AMallak Yuaa A Koordıutar U a c l K o n b u 0 Malı Islet En>l Lrkıl 0 Uuhasebe Baleat Vncr 0 BUlçePlanlama S**fl Osaubc*co|liı 0 Reklam Ayjc TorM 0 Ek ^a>nnlar Haljm Akyol 0 tdarr Hucyiı Guvf 0 htame Omdtt ÇtUk 0 Bılgı Işlem Ntıl l u l £ Prccnel * * T I Bostsacratfo OkW Akbtl. YHpo fc™. Huaı Coul. Hiluut ÇCUlkm Ok», GOKIUI. l | ı r MIKI. lltan Srfç«k. Ut Sinw«. AkıaK T u 34334 Isı PK 246 05 65 0 Isuabul Ttl SI2 05 05 (20 hal), TUo. 2E4«. FU: (I) 53* 60 72 Slı/Dİo/ Alkan: Zıya Gökajp BH Inkllap S No 19,4, TU 133 11 4147. Tdoc 42344, FBC (4) l»»ir H Zı» Blv 1352 S. 2 3, Ttl 1 12 30, Ttta. 52359, Fâ* (51) 19 53 3 ; lnonll C«d 119 S. No 1 Kat 1. Td 19 r 52 (4 haı), TdOL 62155, FM; (71) 19 25 TAKVlM: 2 TEMMUZ 1991 Imsak: 3.30 Güneş: 5.29 öğle: 13.13 lkindi: 17.12 Akşam: 20.46 Yatsı: 22.37 lSjğO kasımında Rodos'ta vakıftan çalınan iki Kuran'ı 1991 nisanında Sotheby müzayedeye çıkardı Tıırizm okullarında ikinci dil atağı Arapça, Rusça, Italyanca ve îspanyolcanın turizm meslek liselerinde öğretilmesi hedefleniyor. öğrencilerin bu dillerde konuşan turistle 'asgari düzeyde" anlaşabilmeleri sağlanacak. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Eğitiın Bakanüğı, Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) yaygın öğretimde serbest bıraktığı Arapça, Rusça, Italyanca ve îspanyolcanın örgün eğitimde de ders olarak verilmesi için çalışma başlattı. Bu dillerin turizm meslek liselerinde öğretilmesi hedefleniyor. Bakanlık turizme yönelik eğitime canlılık kazandırmak için Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği'yle (TÜRSAB) işbirliğine gitti. Bu amaçla TÜRSAB'a "Seyahat Acenteleri Profil Araştırması" sipariş edildi. Araştırma sonucunda turizm acentelerinin gereksinim duyduğu elemanlar şöyle saptandı: "Sonımlu miidiir, enformasyon müdürü, turist rehberi, muhasebe elemanı, transfer elemanı, ticketing elemanı, pazariamasatış elemanı." TÜRSAB'ın araştırması üzerine, Kız Teknik öğretim Genel Müdürlüğu bir çalışma başlattı. Hazırlanan projeye göre halen seyahat acentelerinde çalışanlardan isteyenJere gereksinim duydukları konularda yaz kursları düzenlenecek. Turizm merkezlerinde açılacak okullarda öğrenim görecek öğrenciler de yaz aylarında seyahat acentelerinde staj yapabilecekler. Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüğu turizm eğitimindeki asıl atağı ise 'dil ögrenimi'nde gerçekleştirecek. Bir sure önce MGK tarafından yaygın eğitimde serbest bırakılan ltalyanca, Arapça, lspanyolca ile Slav ve lskandinav dilleri örgün eğitim kuruluşlannda da ders olarak verilecek. Bakanlık yetkilileri, bu dillerin halen Bandırma, Alanya, Bodrum ve Van'da bulunan, beşincisinin de Istanbul'da açılması düsünülen Turizm Anadolu Kız Meslek Liseleri'nde öğretilmesinin hedeflendiğini kaydettiler. Verilen bilgiye göre bu okullarda Ingilizce, Fransızca, AJmanca, îtaJyanca ve Arapça birinci dil olarak okutulacak. lspanyolca ile Slav ve lskandinav dilleri ise ikinci dil olarak öğretilecek. Dersler haftada dört saat olacak. öğrencilere bu dillerde temel bilgiler verilerek bu dillerden birini konuşan turistle "asgari düzeyde" anlaşabilmeleri sağlanacak. fld çalıntı Kuran satılcb RoDOSTA FETHİPAŞA VAKFI Gazeteci Erduı kazada öldti • AFYON (AA) Gazeteci Nerrni Erdur, Afyon'da geçirdiği trafik kazasında öldü. Kazada Uç kişi de yaralandı. Antalya'dan Afyon'a gitmekte olan Nerrni Erdur yönetimindeki 34 BMM 90 plakalı özel otomobil, yola dökülen mucurda kayarak takla attı. Afyon'a 38 kilometre uzakhkta meydana gelen kazada Nermi Erdur öldü. Otomobilde bulunan Uğurhan Betin, Gökçen ve Yüksel Ulutaş, yaralı olarak Afyon Devlet Hastanesi'nde tedavi altma alındılar. Nermi Erdur, 1953 yılında Yugoslavya yeni pazarda doğdu. Nokta, Tempo, Kapris, Free, Oya dergilerinde fotoğraf yönetmenliği yapan Erdur, son olarak Sabah gazetesinde çahşıyordu. Londra'da Sotheby's müzayedesinde toplam iki milyar liraya satılan iki Kuran, Rodos'ta Fethi Paşa Vakfı'na ait Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi'nin demirbaşları arasındaydı. Üstünde vakıf mührü bile vardı. ÖZGEN ACAR ANKARA Londra'nın dünyaca ünlü Sotheby's mıizayede evi yine çahntı iki değerli Osmanlı Kuran'ını bir başka açıkantırmada sattı. Sotheby's'in toplam iki milyar liraya pazarladığı iki Kuran Rodos'taki bir Türk vakfından kasım ayında çalınmıştı. "Kaçak, çalıntı ya da kaynağı belirsiz eserleri satmaraa" konusunda 1984 yılında bir anlaşmaya imza koyan Sotheby's firması, Bursa'dan çahnan değerli iki Osmanh tombağını da müzayedeye çıkarmış ve yayınımız üzerine bunları Ankara'ya gonderdiği bir yetkilisiyle bizzat Kültür Bakam'na teslim etmişti. Çalıntı iki Kuran olayının önümüzdeki günlerde Londra, Ankara ve Atina arasında bir dizi diplomatik soruna yol açması bekleniyor. 27 nisanda CumhuriyeVte yayımlanan Londra çıkışlı "El yazma Kuran'a 1 milyar" başlıklı haberin bir yerinde "Bu Kuran, Rodoslu Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi'nde bir vakıf malıdır" cumlesi dikkatimi çek' Bunun üzerine müzayedenin kataloğunu edindikten sonra ilk işim Dışişleri Bakanhğı Konsolosluk, Hukuk ve Sosyal Işler Genel Müdürü Büyükelçi ÎSeki Çelikkol'u aramak oldu. Kendisi Rodos'ta iki yıl sure ile başkonsolosluk yaparken 200 yıllık kütüphane Rodos Mahkemesi, 1973'te Fethi Paşa VakiYnın "Özel bir Türk Vakfı" olduğuna karar verdi. Bu kararla vakfın genel vakıf yasası çerçevesinde değil Fethi Paşa ailesinden gdlen Türklerce yönetileceği kabul ediliyordu. Osmanlı Sultanı 3. Selim'in çevresindeki görevlilerden Hafız Ahmet Ağa 1793 yılında Rodos'ta bir kütüphane açtı. Esrarengiz ölümü üzerine oğlu Tophane Müşiri Fethi Paşa Istanbul'dan babasının kurduğu bu kitaplığa değerli el yazması kitaplar getinnekle kalmadı, aynca kendi adını taşıyan bir vakıf da kurdu. Rodos Adası, Osmanlılann elinden çıktıktan sonra 2. Dünya Savaşı'nın bitiminde Italyanlardan Yunanlılara geçti. Yunanistan'da Osmanlılardan kalma pek çok vakıf var. Bunlar genel vakıflar yasasına göre yönetüiyor. Ancak 1973 yılında Fethi Paşa Vakfı'yla ilgili bir küçük olay Rodos'ta bir mahkemeye intikal etti. Rodos Mahkemesi 22.3.1973 tarihinde verdiği bir kararla Fethi Paşa Vakfı'nın Yunan değil "özel bir Türk Vakfı" olduğuna karar verdi. Bu kararla vakfın genel vakıf yasası çerçevesinde değil Fethi Paşa ailesinden gelen Türklerce yönetileceği kabul ediliyordu. Bu durumda vakfın "mütevellisi" daima bir Türk olacaktı. Mütevelli daima ailenin en yaşlı kişisiydi. Ancak, bugünkü mütevelli Istanbul'da oturan 93 yaşındaki Emine Bihter Perker'di. Yaşlılığından dolayı oğlu Turda Perker'e vekalet vermek zorunda kalmıştı. boş durmamış ve Türk Tarih Kurumu adına "Rodos'taki Türk Eserleri ve Tarihçe" adıyla 1986'da dev bir araştırma kitabı hazırlamıştı. Şu anda mevcudu bittiği için ikinci basımı hazırlanmakta olan bu kitapta bu iki değerli Kuran'dan ve vakıftan çok geniş bir biçimde söz ediliyordu. Bu nedenle kendisi ile görüştüğümde Büyükelçi Çelikkol "Rodos'ta çalınanlarla Sothebys's'te satılan iki Kuran aynıdır" diyerek kuşkularımı kesinlikle giderdi. Hırsızlık olayı, geçen yıl 25 kasım pazar gecesini pazartesi sabahına bağlayan saatlerde olmuştu. Marmaris'in karşısındaki Rodos Adası'nda Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi'nden bu iki Kuran'ın çalınmasında uygulanacak yönteme herhalde " P e ter Usrinov, Mdina Mercouri ve Maximillan Schell'Mn oynadıkları "Topkapı" fırnıi ilham vermiş olmalıydı. MÜHRÜ BİLE VAR Rodos'taki Fethi Paşa Vakfı'na ait Hafız Ahmet Aga Kütüphanesi'nden çalınan ve Londra'da satılan Kuran'ın üstünde mühür bile vardı. Sayfanıh solundaki dairede bu mühür göriilüyor. Mühürde Kuran'ın vakıf kürüphanesine ait oldugu belirtiliyor. ilk kez 1981 yılında Rodos'ta gördüğüm bu bahçe içindeki vakıf kütüphanesi altı metre yüksekliğindeki bir duvarla korunuyordu. Iç içe geçen iki salondan oluşan kitaplığın 15 cm kalınlığında meşe ağacından yapılmış kapısı 19. yüzyıldan kalma kilit ve demir sürgü altındaydı. Odalardan biri okuma salonu olarak kullanılıyordu. tkincisine çoğu el yazması yüzlerce eski kitabı bulunduran dolaplar konulmuştu. tki kubbeli damda binanın ışık alması için ufak pencereler vardı. Rodos'taki Türk Başkonsolosluğu aşçılığından emekli 78 yaşındaki Türk vatandaşı bekçi Hüseyin Efendi o gece saat 03.00'te uyanmıştı. Her zamanki gibi aşırı içkiden kafası yine kazan gibiydi. Ancak çevrede herhangi anormal bir durum yoktu. Bekçinin yeniden yatmasından sonra bazı kisiler kubbeye tırmandı. Biri kubbedeki pencerelerden birini açıp aşağı bir ip sarkıttı. El fenerinin ışığı altında ipe tutunup aşağıya doğru inerken yıllardır tepeden sızan yağmur suları nedeniyle kubbenin guzelim iç süslemesinin uğradığı zararı görecek durumda değildi. Zaten sadece kütüphanenin bakunsızhğım değil ayaklan yere bastığında hangi dolabı açacağını da çok iyi biliyordu. Sadece iki el yazmasj Kuran'ı aldı ve yine geldiği yoldan iple tırmanarak kubbedeki pencereden dışan çıktı. Gün ağarmadan önce yardımcısıyla birlikte gözden kayboldu. Polis alarmda Bekçi Hüseyin Efendi pazartesi sabahı uyandığında kitaplıktaki garip durumu fark etti ve olayı adadaki Türk Başkonsolosluğu'na ve vakfın mütevelli vekili Andreas Karayannis'e ve o da Yunan polisine bildirdi. Yapılan incelemede sadece iki değerli Kuranı Kerim'in çahndığı anlaşıldı. Rodos polisi, önce havaalanı ile liman polisini 'alanne' ederek hırsızlığı bildirdi ve olayın uluslararası bir şebekenin işi olacağı düşuncesiyle Atina'dan özel dedektifler getirtti. Atinalı dedektifler de bir ipucu bulamadı.. Adadaki Türk Başkonsolosu Sinan Balkır durumu Atina'daki Türk Büyükelçiliği ile birlikte Ankara'ya Dışişleri Bakanhğı'na iletti Bakan'dan yalanlama • Egitim Servisi Bazı gazetelerde dün ANKA Haber Ajansı mahreciyle yayımlanan "Akyol: Öğretmen tayininde torpil var" başlıklı haber, Milli Eğitim Bakanlığı'nca yalanlandı. Milh' Eğitim Bakanhğı Basın ve Halkla Uişkiler Müşavirliği'nden dün konuyla ilgili yapılan açıklamada, Bakan Avni Akyol'un haberi veren ajans muhabirine, 14 Haziran 1991 tarihinde yaptığı açıklamada, "Atamalarda torpil var" biçiminde bir ifade kullanmadığı belirtildi. Açıklamada, şu görüşlere yer verildi. "Bakanımız, haberin bir bölümünde de belirtildiği gibi sadece 'aldığım bütün tedbirlere rağmen personel atamalarında kırtasiyecilikten kurtulmada, eski alışkanlıklar dolayısıyla çok azalmasına rağmen yine de bize uzanan istekler ve şikâyetler geliyor' demiştir. Bakanımızın burada belirttiği husus, bu isteklerin yerine getirildiği değil, bu isteklerin az da olsa sadece var olduğudur!' tki KurarTın özellikleri Sotheby's'in bu muzayede ile ilgili olarak yayımladığı kataloğun 102. sayfasında 238 sayılı "Bir önemli 1427 tarihli Memluk Kuranı" başlıklı eser Rodos'ta çalınan Kuran'lardan biriydi. 5080 bin sterlin (yaklaşık 350560 milyon lira) tahmini bedelle müzayedeye çıkan bu Kuran'ın geliş yeri olarak "1941 yılında Rodos AdaSı'na götürülmüş olup Rodos Hafız Ahmed Aga kitaplıgı'na ait olduğunu gdsteren bir vakıf mührü bulunmaktadır" denilmekteydi. Muzayede evinin Osmanh el yazması kitaplar ve minyatürlerle ilgili uzmanları bu eserin bir vakıftan geldiğini bile bile ve bu mühre katalogda da yer vererek (42.5x21 cm) büyüklüğünde, 229 sayfahk altın yaldızla kaplanmış Ahmad Yusuf AlJushi adlı bir hattat tarafından Kahire'de yazılmış 1427 tarihli bu değerli Memluk eserini müzayedeye çıkartmaktan çekinmiyorlardı. Tahminlerin üzerinde bir çekişme ile bu Kuran Sotheby's'in yüzde 10 komisyonu ile birlikte 114.400 sterline (yaklaşık 800 milyon lira) satıldı. Aynı kataloğun 115. sayfasındaki 251 sayıh eser "geniş altın yaldızlı 1555 tarihli Kuran" başlığı altında özetle şöyle tanıtılıyordu: "Maksud alTabrizi tarafından tran ve Türkiye'de yazılmış 263 sayfahk (49.2x34.9 cm) boyutundaki bu Kuran da 1841 yılında Rodos'a tstanbul'dan getirilmiştir. (Bu Kuran'ı okuyan kişi bunun sevabını Bahtiyar Hatun'un ruhuna bağışlamalıdır) diye bir kayıt vardır. Rodos Hafız Ahmet Aga Kitaplıgı'na ait olduğunu gösteren bir vakıf mührü bulunmaktadır." Katalogda Iran'dan Osmanlı Sarayı'na 16. yüzyılda gitmiş İranlı hat ustalannın Istanbul'da yaptıkları eserlerden biri olduğu hükmüne yer verilen bu Kuran için 80120 bin sterlinlik (yaklaşık 560840 milyon lira) bir ön tahmin yapılmıştı. Müzayedede Sotheby's'in yuzde 10 komisyonu ile birlikte bu Kuran 175.450 sterline (yaklaşık bir milyar 230 milyon liraya) satıldı. Her iki Kuran'ı da Londra'da bu tür eserlerin ticaretini yapan "Iuatritch" adlı bir firma satın aldı. Sambalı Istaııbııl eecelerî AYŞE YILDIRIM Hızlı, kopuk ve sektirmeli bir ritm. Ayaklar yere sürtüyor. Vücudun her tarafı kıvrak. Giysiler ayn bir sıcaklığı sergiliyor. Eşler birbirleriyle yerlerinde veya pistin etrafında dönüyor ya da Afrika türü 'batuque' diye de arulan toplu dans ediyorlar.. 1870'lerde maxixe dansından türeyen Brezilya halk dansı 'samba'yla tstanbul'un sıcak gecelerinde şimdi Güney Amerika rüzgârı esiyor. Pistte kafalarında uzun tüyler, üstlerinde renkli, ancak varyok arası ilginç kıyafetleriyle dans eden kızlar aranıza karışıp boynunuza çiçekler takınca bir anda kendinizi Rio Karnavah'nda dans ediyormuş gibi hissediyorsunuz. Gece yarısını çoktan geçmiş, saatler 01.00'i gösteriyor* 4 yıldır yazkış caz müzik sunan CazBar'da. 22.30'dan beri devam eden AfroAmerikan müzik türü yerini sambaya bırakmış. Amerikalı caz sanatçısı Jane Yancy programını bitirmiş herkes gibi büyük bir zevkle samba izliyor. Masalardan sandalyelere, ışıklara kadar her şey farklı bir ambians içinde düşünülmüş. Sambanm sıcaklığını yaşatıyor bahçe. Garsonlar siyah ve kırmızı. Ağaçlardan yere dutlar düşmüş. Güney Amerika bahçelerini simgeleyen tahta perdeler konmuş. Ortam ve müziğin tam bir uyum içinde olması sağlanmış. Dünyaca ünlü Doris Day, Kenny Moore, Kirk Leghsy, Don Moye, Dan Pate, Michael Garvin gibi caz ustalarını ağırRİO KARNAVALI GtBİ Bananas Toplulugu'nun dekolte giysili dansçı kızlan pistte müşteri layan CazBar'm bu yıl çizgisinde yaptığı farklılığı işletmecilelerle "kaynaşarak" bir anlamda yorgunluk atıyorlar (Fotograf: Muharrem Aydın) rinden Mehmet Ali Açdmış ile sanat yönetmeni Mehmet Teoman anlatıyor: "Caz müzigini sunmak maliyetli bir iş. Dünyamn en iyi gruplannı getirdigimizde dolu olsaydık bile zarar edecektik. Fakat çogu zaman sadece bize çaldılar. Yeteri kadar caz dinleyicisi yok. Cazımızı sürdürebilmemiz için artık farklı şeyler de yapmamız lazundı. Biraz da görsel şov. Renkli, tempolu, hızlı, sıcak bir şeyler. Bu yaz caz müzigin yanı sıra Latin ülkelerinin müziklerini de sunacagız. Bu gnıptan sonra belki bir Kübalı grup gelecek." CazBar'da yapılan farklılık hayli ise yaramış. Hiç adımını atmayan insanlar gelmeye başlamış. Gittiğimiz gün müşteriler arasında iki ANAP'h milletvekilinin olduğu söyleniyordu. Işadamı Ekrem Dürüst bir masa ayırtmış bile. Cem Akın ve birkaç tanıdık erkek sanatçıyı görüyoruz. Kapıdaki seçim nasıl yapılıyor? "Gelen kişinin altındaki arabasından giysisine, tavnna kadar bakılıyor. Yakası açık, boynu altınla dolu, bir omzu önde, bir omzu arkada erkekler giremez" deniyor. Barda içkinin 30 bin, masada ilk içkinin 50 bin olduğu CazBar'da saat 02.00'ye doğru Bananas grubu şovunu bitirmek üzere. Bananas topluluğunun dekolte giysili kızlan, müşterilerle pistte "kaynaşarak" bir anlamda yorgunluk atıyorlar. Topluluk pisti terk ederken CazBar'ın "müdavimleri" dans ve eğlenceyi uzatmak istercesine pistte oynamayı sürdürüyor... Böylece 'gece' ve 'müzik' CazBar'da bütünleşiyor. Akdeniz Akademisi • BODRUM (AA) Bodrum'da çok sayıda yerli ve yabancı bilim adamımn katıldığı uluslararası toplantıda, "Akdeniz Akademisi" adı altında uluslararası bir eğitim ve araştırma kurumu oluşturulması için ilk adım atıldı. Üç gün süren ve dün tamamlanan toplantı sonunda basına yapılan yazılı açıklamada, Akdeniz Akademisi'nin kuruluşunda Yunanlı Profesör Marios Nikolinakos'un Koordinatör, Prof. Yılmaz Özkan ve Maltah Profesör Salvino Busittil ve Lübnanh Profesör Souissie*nin de genel sekreter olarak görevlendirildikleri bildirildi. 'Kıışlar yoksa insanlara da yer olmaz' İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) "Böceklerin, bitkilerin ve kuşlann olmadıgı bir dünyada insana da yer yok." Türkiye'de flamingoların üreme alanlarında inceleme yapan Uluslararası Kuşlan Koruma Konseyi (ICBP) Flamingo Araştırma Gnıbu Başkanı Alan Johnson, "Yaratügımız çevre tahribatıyla cevremizdeki canlılan yok etmekle kalmıyor, aynı zamanda kendi geleceğimizi de yok ediyoruz" diyor. Johnson, son yıllarda dünyada yaşanan çevre tahribatından en çok sulak alanlann etkilendiğini vurguluyor. Kısaca 'bataklık' diye adlandırılan ve küçümsenen bu alanlann kurutulduğunu, tarıma açüdığını, betonlaştırıldığını ya da atıklarla kirletildiğini vurgulayan Johnson, "Oysa köçümseyerek baktıgımız bu sulak alanlar dogadaki en üretken alanlardır. Binlerce canlı törü için birer yaşam kaynağıdır. Buralan korumak zorundayız. Umanz Türkiye'de birçok Avrupa ülkesinde sulak alanlar konusunda yapılan hatalar yineJenmez" göruşünü dile getiriyor. Dünyadaki ekolojik dengenin çok karmaşık olduğunu ve ilk bakışta bunun kolayca kavranamadığım belirten Johnson, şu görüşleri dile getiriyor: "Birçok kez bu denge bozulduktan sonra yarattıgı olumsuz sonuçlar göriilünce doğada daha önce keşfedemedigimiz ilişkilerin farkına vanyoruz. Ancak o zaman da iş isten gecmiş oluyor. Şu bir gercek ki bataklık diye küçümsediğimiz alanlan yok etmekle kendi sonumuzu da hazırlıyoruz. Bu yttzden zaman yitirmeden gerekli önlemleri almak zonındayız. Çevreyi korumak eerçekte insanı korumaktır. Insan diger canlılarla birlikte bu dünyada var olabilir." Kabotaj bayramı • Haber Merkezi Denizlerimizde kabotaj hakkımn elde edilmesinin 65. yıh kutlandı. Kabotaj bayramı nedeniyle dün törenler düzenlendi. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, yayımladığı mesajda, "1926 yılında çıkanlan Kabotaj Kanunu ile sadece bağımsızhk ve hükümranlık hakkımızın bir gereği yerine getirilmekle kalmamış, aynı zamanda denizciliğimizin gelişmesi yolunda da çok önemli adımlar atümıştır" dedi. Almanyalda kahve sohbetleri farklı Almanya'da dernekler denince genel karakteristik, çok sayıda, çok az üyeli, çok değişik yelpazelerde olmalan. ŞÜKRAN KETENCİ DUISBURG Duisburg'da sosyal demokrat eğüimlerin toplandıkları bir derneğin lokalindeyiz. Türklerin iş dışı saatlerde, tatil günlerinde bir araya geldikleri, sosyal yaşamı paylaştıkları kahve kimliği ön plana çıkmış durumda. Bol bol çaykahvesigara içilip tavlakâğıt oynamyor. Zaman zaman da bizim gittiğimiz gün olduğu gibi sohbet toplantılanmn, söyleşilerin düzenlenmesinde işlev yapıyor. Bazı dernekler daha büyük bina ve maddi olanaklara da sahip. Oralarda kadınları ve gençleri de folklor, kültürel etkinlikler içinde bulabiliyorsunuz. Birlikte yemek yenilen lokalleri, konferans salonlan olanlar ve sosyal etkinliklerle kaynaşmayı güçlendirmeye çahşanlar da var. Yine de Almanya'da dernekler denince genel karakteristik, çok sayıda, çok az üyeli, çok değişik yelpazelerde olmaları. Son yıllarda Almanya'ya yönelik haklar, ortak çıkarlar için konular çerçevesinde gözlenen bir birlikte çalışma, ortak üst dernekler oluşturma çabası da güç kazanıyor. Ancak kitleleri toplayabilen örgütlenmelerden, sadece radikal dinciler için "milli göriiş" çevresinde, imam derneklerinden örnekler verilebiliyor. lantıh Türkiye*den çok büyük bilinen demokratik örgütlenmelerin gerçek üye sayısımn birkaç yüzle sınırlı kaldığmı hayretle izliyorsunuz. Yine de bu dernekler Türkiye ile kıyaslanmayacak yoğunlukta sosyal etkinlikler yapabiliyorlar. Toplantının konusu, konuşmacılar ile bağlantıh olarak kalabalık toplayabiliyorlar. Sosyal demokrat nitelikli derneğin ağırhklı orta yaşm üstündeki birinci kuşaktan izleyicileri, Türkiye'deki sosyalfciyasal gelişmelere gösterdikleri büyük ilgi ile yine sürpriz yapıyorlar. Türkiye'de o yaslarda bir fabrika işçisinden beklenmeyecek bir birikimi yansıtan sonılar yöneltiyorlar. Zonguldak olayları onurları ohnuş besbeUi. Günlerle televizyon, radyonun başından ayrılrnadıklarını, ağlayarak jvünçle izlediklerini anlatıyorlar. Tek tek sözleşmelerden, fiyatlardan, ücretlerden bilgi alıyorlar. Ister istemez "Ne yapacaksuuz bu kadar aynntıyı? Yoksa dönecek misiniz" sorusuna, biraz öfkeli "hayır" itirazlan geliyor. "Nasıl yaşanz?", "Bizi adam yerine koyan mı var" türünden öfkeli kısa cümlecikler sıralanıyor. İlginin nedeni açıklanıyor: "Biz artık burada yaşayacagız. Ama orası bizim bir parçamız. tnsanımız, Ulkemiz için iyi bir şeyler olsun istiyoruz. Biz de işciyiz. Ama bizim buradaki durumumuz Almanlara, diğer yabancüara göre çok kötü oldugu halde, bizim işçimizden, insanımızdan çok daha iyi. Orada yakınlanmız, can parçalanmız var. Onlar da insan gibi yaşayabilsinler ki biz de ülkemizle övünebilelim.." Konuşmalarından büyük çoğunluğunun işçi olduğu anlaşılan topluluğun ilgi odak merkezleri sendikalar ve sosyal demokratların durumu. Sendikaların toparlanmamasına çok içerliyorlar. Havaİş grevinin sonunda işçi atılmasına, Türkiye çapında onbinlerle işçinin işten çıkarılmasına Türklş'in seyirci kalmasını bir türlü kabul edemiyorlar. Türk dernekleri ve Türk kahvelerine arada bir onlarla çok yakın dost Almanlar da düşüyor. Dostlannı görmeye gelen yaşlı bir Alman yine de hep erkekler arasında olmaktan sıkılmış olmalî ki bir kadın konuşmacıyı keyifle izliyor, sonunda da "Bu yabani erkekler arasına girme cesaretini gösteren tek kadın oldugunuz için sizi kutluyorum" diyerek bağıra baGüçleri, marka, yerel yöne ğıra kahkahalar arasında el timlerin maddi desteğine bağ sıkıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle