25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
f CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ki güzel sanatlar, felsefe alanlarmda olduğu gibi bütün bilim ve hukuk dallannda da her türlü kavramı belirtip yansıtabilecek bir düzeye ulaştırmak zorundayız. Özellikle devlet dili demek olan yasa dilinde bunu gerçekleştirmek bir ulusal onur borcudur. Toplumumuzu oluşturan etnik gruplar, eskiden birkaç kez yazdığım gibi Türkçenin yanında elbette kendi dillerini konuşabilirler. Bunu engellemek insan haklanna aykındır. Ama hep "Türkçenin yanında" dedim. Madem ki aym yazgıya bağlanmış olarak bu ülkede birlikte yaşıyoruz, o halde Turkiye Cumhuriyeü uyruğunda bulunan hiç kimse: "Hayır! ben Türkçe öğrenmeyeceğim ve konuşmayacağım diyemez", dememelidir. Hem devletimizin herkese eşit olarak tanıdığı hak ve özgürluklerden sağladığı güvence ve nimetlerden yararlanacak, hem de Türkçe bilmeyecek, bu olmaz. Anadili ne olursa olsun, devlet okullarında Türkçe eğitim görecek, devlet dairelerine Türkçe dilekçe verecek, mahkemelerde davasmı Türkçe savunacak. O halde anayasamıza göre devlet dili olan Türkçeyi, bütün yasalanmızda egemen kılmak için bütün dikkat ve titizüği göstermek, onları hazırlayana düşen ulusal bir görevdir. • •• Sevgili okurlarım; "yasa dili" konusunda 49 yıl önce burada çıkan ilk yazımda başladığımız savaşımı 49 yıl sonra hâlâ sürdürme zorunda kalmak çok üzücü oluyor. Daha nice üzücü sorunlar var. İşte en önemlüerinden biri olarak laiklik sorunu. Türkiye Cumhuriyeti'nin temel öğelerinden biri olan laiklik bir gün elden giderse şimdi bu konuya onem vermeyen liberaller ve Türklslam sentezcileri de içinde olmak üzere bütün ülke öyle bir karanlığa bürünür ki o zaman hiçbir hoşgörüsü olmayan dogmacı politikacıların elinde özgürce düşünce üretmek olanaksız duruma gelir. özellikle 1950'lerden beri gittikçe büyüyen tehlikeyi yakmdan izlediğimiz için bu konuda hiç ara vermeksizin savaşımı sürdürmek zorunda kaldık ve kalıyoruz. Süreğen sorunlardan biri de büyük kentlerimizin yöresini halka halka saran gecekondu sorunu. Politikacılar, beş on bin oy fazla alabilmek için devlet topraklarının, kimi yerde özel toprakların, yağmalanıp oralarda gecekondu denilen kulübeler yapıîmasına gözyumdular. Tehlikeyi görüp siyasal partileri uyardık, ama aldırış eden olmadı. Sonrası ne oldu? Güzel, yeşil kentlerimizi beton yığınına dönüştüren apartman yapsatçıları gecekondulara da el attüar. Böylece gecekondu apartmanı zenginleri, gecekondu ağaları, gecekondu mafyası gibi toplumsal düzende birer çıbanbaşı niteliği taşıyan odaklar oluştu. İşin en başında önlem alınsaydı durum böyle süreğelenleşmeyecek, büyuk kentler çağdaş bir planla uygar görünum kazanabileceklerdi. Şimdi kanserleştiler. Orman sorunu da ulkemi? için yaşamsal sorunlardan biri. Keçiyi bile bir türlü ormanlardan çıkaramadılar. Henuz TBMM'de genç bir memur olarak görev yaptığım sırada, babamın arkadaşlarından biri olan Yozgat milletvekili rahmetli Süleyman Sırrı Bey'e bu durumdan yakınınca aldığım: "Merak etme oğlum, ormanlarımız o kadar çok ki bana da sana da, senin torunlarına da yeter" biçimindeki yanıtı hiç unutamam. Buna karşıhk olarak ancak: "Beyefendi, ben kendimizi değil, memleketimizin geleceğini düşünüyorum" diyebildim. Belki de bu delikanlının toyluğunu düşünerek sözümü bir gülümseme ile karşıladı. Cumhuriyet'te yazmaya başladıktan sonra orman konusunda, çoğu, yerlerinde yapılmış incelemelere dayananan o kadar çok yazım çıktı ki Orman Mühendisleri Odası bu yazıları toplayıp bir kitapçık halinde yayımladı. Ne var ki bütün bunların hiçbir yararı olmadı. Orman yasasında keçiler için madde olduğu halde, uygulamada keçi, ormanın celladı olmakta devam etti. Orman yasasına, "yanan orman alanlannda, yeniden orman yetiştirilir, oralarda tarla açılamaz" biçiminde bir madde bir türlü konulamadı. Çünkü orman da gecekondu gibi politikacılar için bir oy kaynağı. Görüyorsunuz, ben ve benim gibi düşünenler yıllardan beri nelerle uğraşıyoruz. İşkenceyi, insan hakları ihlallerini, anayasal suçları, hukuka bağlı devletin yaralanmasını, Atatürk'un yalnız ilkelerine değil, doğrudan doğruya kişiliğine yapılan saldınlan düşünürseniz, bizler için rahat rahat köşeye çekilip bu sütunlarda gönlümüzce denemeler, anılar yayımlama olanağı bulunmadığını görürsünüz. Eğer kafam, şimdiye değin benden esirgemediği desteği Cumhuriyet'teki yazarlığımm 50. yıhnı doldurmama değin sürdürürse, gelecek yıl bugünlerde yazarhğımı noktalayacağım. çünkü artık yoruldum. 50. Yı la Girerken Diliıtıiz ve Hep Aym Sonınlar HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Cumhuriyet gazetesindeki yazarlığımm 49. yılı iki gün önce doldu, 50. yıla ayak bastım. Atatürk ilkelerini ödünsüz savunan ve Türkiye Cumhuriyetî'nin kuruluşu ile neredeyse yaşıt olan bu gazetede ilk yazılarım arka arkaya 3 ve 4 Mayıs 1942 günlerinde çıktı. Bu başlangıcın ve gazetemizi kuran Yunus Nadi, onun ölümünden sonra gazeteyi çağdaşhk doğrultusunda bugünlere değin getiren aziz dostum Nadir Nadi ile karşılaşmamızın öyküsünü o tarihten bu yana zaman zaman anlatmış olduğum için olayı yineleyecek değilim. Yalnız şunu belirtmek isterim İci Cumhuriyet gibi Atatürkçü, her zaman ileriye dönük bir gazetede bunca yıl yazı yazmayı sürdürebilmek benim için her zaman onur kaynağı olmuştur. Şimdi 50. yıhn ilk basamağında rahmetli Yunus Nadi'nin aziz anısı önünde şükranla eğilirken başyazarımız Nadir Nadi'ye ve beni her zaman destekleyen, yüreklendiren, yurdumuzun her köşesindeki okurlarıma içten teşekkürlerimi sunarım. Bir noktayı daha ekleyeyim; arkada kalan 49 yıhn nasıl geçtiğine neredeyse inanmak istemiyorum. Eski masallar kimileyin şöyle başlar: "...gitmiş, gitmiş, dere tepe düz gitmiş, bir de ardına bakmış, bir arpa boyu yol gitmiş!' Ben de öyle düşünüyorum. Iki bakımdan: Önce, 49 yıl bir arpa boyu kadar kısa geliyor şimdi bana. Ikincisi de ülkemizde türlü toplumsal sorunlar çözüme bağlanmamış olduğu için 49 yıl içinde hep benzer sorunlarla karşılaşıp bunlar üzerinde düşünce yürütmek zorunda kalmak, zamanı kısaltıyor. örneğin, 3 ve 4 Mayıs 1942'de bu sütunlarda çıkan yazılarımm konusu: "Medeni Kanunumuz'un Dili" idi. Bilindiği gibi yasaların dili devlet dili demektir; bugünkü yazımın konusu da yine "Devlet Dili" olacak. Yasalar, kısa tanımıyla çağın gereksemeleri doğrultusunda toplum düzenini sağlayan kurallardır. Böyle olunca, yasa dilinin toplumu oluşturan bireylerce anlaşılması gerekir. 49 yıl önce böyle düşünüyor ve bunu yazıyorduk, bugün de aynı düşünceyi savunma zorunluğunu duyuyorum, 'ifrattan tefrite' bir uçtan öbür uca kayarak yasalarımızın halk tarafından anlaşılmayan Ârapça sözcükleri yerine yine halk tarafından anlaşılmasına olanak bulunmayan, türetilmiş oz Türkçe sözcükler konulmasına ötedenberi karşıyım. Bunu, bu sütunlarda ilk yazılanmda açıkladığım gibi daha sonra yayımlanan yazılanmda da belirttim. Örneğin, Turk Medeni Kanunu'nu Osmanhcadan Turkçeye çevirirken başa koyduğum SUNUŞ yazısında (1 Ocak 1970) şöyle demiştim: "Halkın zaten hiç anlamadığı Arapça teknik terimler yerine, yeni türetilmiş oz Türkçelerini rahatça kullandım. Çünkü halk, hukuk tekniğiyle ilgili bilimsel terimleri, ister Arapça ister Türkçe olsun, nasıl olsa anlayamaz. O halde, Türk Medenî Kanunu adını taşıyan bir yasada, öz Türkçe terimler dururken niçin Arapça terimler kalsın. Buna karşıhk halk diline yerleşmiş bulunan "aile, ceza, devlet, faiz, hakaret, hak, hiikiimet, imza, kabul, karar, kefil, kusur, mahkeme, mal, miras, nttfus, senet, taraf, temsil, tesHm, ticaret, vakıf, vasiyet, vasiyetname, vekil, zarar, zina" ve benzeri birtakım Arapça sözcüğü; "Amortisman, garanti, ipotek, rejim" gibi Batı dillerinden gelip eskiden beri hukuk dilimize yerleşmiş bulunan terimlere dokunmadım. tnanıyorum ki gün gelecek ileride bunların da öz Türkçeleri, hiç yadırganmadan yasalarımızda yer alacaktır." 27 Mayıs 1961 Anayasası'nın son biçimi hazırlanırken gerek Istanbul Üniversitesi Bilim Kurulu'nda yaptığım çahşmalarda, gerekse Temsilciler Meclisi Anayasa Komisyonu'ndaki Redaksiyon Komitesi başkanhğım sırasında bu yasanın, o zaman, olabildiğince oz Türkçe bir metin olarak hazırlanması için çaba harcadım. Madem ki harf ve dil devrimlerini gerçekleştiren Atatürk: "Vatanını yabancıların salgınından kurtaran Türk ulusu, dilini de yabancı sözcüklerin salgınından kurtaracaktır" diyerek doğru yolu göstermiştir, o halde güzel dilimizi yazın (edebiyat), öte PENCERE 5 MAYIS 1. Firavun Kalıntısı... Kitaplığa baktım, işte Ahmed Arif! 'Hasretinden Prang Eskittim'. Kaçıncı basım? Bendeki en son baskı 23'üncü. tan aldım k'ıtabı. Sayfa 79: "Bu yasaklar, Firavun kalıntısı. ybksun, Aktankaradan." Cumhuriyet, 4 Mayıs 1991, Cumartesi, birinci sayfa, 1 tür Servisi bildiriyor: Istanbul'da Rahmi Saltuk ve şairAhn Arifin bu gece katılacakları şiir ve müzik gecesi yalilikçe saklandı. Valilikten ge/en yazıda şöyle denildi: "ilimiz ŞiŞi çesi Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda saat 1823 arasında ı zenlenen, sanatçı olarak Rahmi Saltuk ve Ahmed Arifin k lacaklan konser, 2559 sayılı Polis Vazifeye Şelahiyetleri ı nunu'nun Ek1. maddesi ile 5442 sayılı İller İdaresi Kanuı nun 11/C maddesi muvacehesinde il makamının 30.4.1991 g ve 33636 sayılı yazılan ile uygun görülmeyerek yasaklann ' * "Bu yasaklar, Firavun kalıntısı." Ama sanmayın ki her türkücüye her şaire yasak var! Iyır, yasağı nerede, kime, nasıl koyacağını kim saptıyorsa, ceden inceye kar yağdırıyor. Ne diyor Rahmi Saltuk: "1984 yılından bu yana altı konserim yasaklandı. Bunlar s tematik bir biçimde gelişiyor, peş peşe gelmeleri tesadüh olmadıklarını gösteriyor." Ahmed Arif'i okuyorum: "Bunlar, Engerekler ve çıyanlardır, Bunlar, Aşımıza, ekmeğimize göz koyanlardır." Kimdir bunlar?! Ne validir, ne vali yardımcısı; daha geride odaklanan, gö gelerde dolaşanlardır; kaş yapayım derken göz çıkaranla dır; 'devleti koruyacağım' diye olmadık işler yapanlardır; Cun hurbaşkanı oğlunu evlendirirken düğünde Kürtçe türkü sö\ letip halka yasak çıkaranlardır; cezaevlerini boşaltırken, sa£ cıları salıverip, solcuları içeride tutanlardır. • İnsan nasıl mutlu olur? Nasıl eğlenir? Yaşamın tadını na sıl çıkarır? Nasıl? Beş yıldızlı bir otelde kucak dolusu para harcarsın, olmaz dünyanın öteki ucunda dövizlerini sıkıp suyunu içersin, ol maz; zil zurna sarhoşlayıp lüks gece kulübünün pistinde gö bek atarsın, olmaz; ama kimi zaman hapishanede bile olur: "Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş, Karanfil kokuyor cigaram Dağlarına bahar gelmiş memleketimin" Kahpe dünya işte böyledir! Ne olurdu, yasak konmasaydı, alçakgönüllü ve sade insanlar, karanfil kokan bir mayıs günü Açıkhava Tiyatrosu'nda toplansalar, şiirler okusalar, türküler söyleselerdi ne olurdu, dünya mı yıkılırdı? Milyarlık düğünlerin görgüsüzlüğüne bekçilik yapan görevliler, halkın türkü ve şiir gecelerine yasak konarken mutlu mu oluyorlar sanırsınız? • "Düşun, uzay çağında bir ayağımız, Ham çarık, kıl çorapta olsa da biri Düşün, olasılık, atom fiziği Ve bizi biz eden amansız sevda, Atıp bir kıyıya iki zamanı.." Bir gözümüz uzaya dönük, canak antende, bir gözümüz yasaklar düzeninde... Şaşılaştık.. Tükenmedi şiirden türküden korkumuz; eğlenceyi egemenlere hak, halka yasak sayıyoruz. Rahmi Saltuk'un sesinden, Ahmed Arifin dizesinden, Anadolu halkının türküsünden ürken bir düzende yaşamak bizi utandırmıyor mu? *"'' Bu yasaklar '"^» Firavun kalıntısı... • > tır " EVET/HAYIR OKEVyAKBAL USTEUK HER ŞEY FIYATIN IÇINDEL. CIJL'BTVRTLKS BOBBY CHARLTON SPORTS SCHOOLS, LONDON,ENGLANO 1218 yaşları arasındakı oğrencıler, Ingılız ya^ıtlarınızla futbol. tenıs, atletızm yüzme, basketbol, badmınton ve 21 Temmuz 11 Ağustos 1991 990 pound (Tam pansıyon) edr Ozel Eğitim Danışmanlık Rehberlik Tel.13117 27/140 47 84 İikyaz Gelincikleri MARCOPOLO Ne barika değil mi? 8 KEMERÇAMYUVA/TATİL KÖYU Yedığınız ıçtığınız (yerlı) her şey ve kolıldığınız her oktıvıte ıçn ayrıca honcuk veya para vermçnıze gerek yok Çunku her jey fıyatın ıçnde1 İlkyazın ilk gelincikleri! Kimse çağırmazonları, kendiliklerinden gelirler. Bir bir açarlar yeşillikler ortasında. Yaşamın güzelliklerini sergilerler karşıhk beklemeden... Ne sulamak gerekir ne de ilgilenmek. Doğanın insanoğluna bir armağanı gibidirler. Monet'nin 'Gelincikler'tablosunu anımsamamak elde mi? Yeşillikler içindeki kırmızı gelincikler ünlü sanatçıyı mutlu kılmış bir an. Ne varsa onlarda var. Bir an, kimi zaman çok geniş bir zaman parçasıdır. Her ilkyazda ilk gelincikleri görür görmez yaşamın anlamı, güzelliği bütün görkemiyle duyurur kendini... ,.,,.,. 'Mayısta Güller Açar' adlı yazımı ariımsar mısınız? Nerden anımsayacaksınız ki! 12 Mart'ın erf acı günlerinde çıkmıştı bu köşede... En umutsuz bir dönemdi. Evlere baskınlar ya(Arkası 17. Sayfada) İNGİLİZCE MAYISTA CLUB TURTLESMARCO POLO'YA CEÜN. AVANTAJU ÖZEL FİYATLAHIMIZDAN YAMRLANİNt • Her gece öır başka anımasyon (Avrupa'dan ge/en ozel ekıbımızın ozel programlorıyla) • 850 yotak (tum odalor klımalı) • Çocuklu aıleter ıçın l odclı "fomı/y room" • YeUjkınlerın kahbıleceğı ozel mdmmlı "suıt"ler • 1300 m''lık yuımt hovuzu • 9 tenıs kortu • 2 s<juash salonu • Spor okt/ntelerı (basketbol, voieybol, mım futbol, okçuluk, yelken, surf, su koyoğı) • Jımnostık salonu • Turk hfirnamı • Souno * Kuafor ve guıellık "mosk"ı • Dısco • Mınıkler kulubv • Zengın oçık 4,5 aylık kızımız ıçın 2540 yaşlannda durust ue sevecen bakıcı arıyoruz 18 0020 30 arası ~bufe. 'ı • « r * **» T 369.20 47 MAYIS AVANTAJINl KAÇIRMAYIN! OKAN TURİZM VE SEYAHAT A Ş I 2 Tafocagı Coddtsı. Cevdet Bty tfhanı 5 5 Meadtyekoy 80200IS7ANBUL I T f l 11)174 68 5017 Hot KX 27767 oktu u fAX (1 )174 83 77 (1)17< 83 *1 Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hülcümsüzdür. HACI DEMtR Türkiye İş Bankası garantisi ile tasarruflarınıza yüksek gelir SİMDI YATIRIM ROTANIZI 8 Trakya Çimento Sanayii T.A.Ş tahvilleri Türkiye İş Bankası A.Ş.'nin aşağıdaki Menkul Kıymetler Birimlerinde ve elektronik hizmet veren tüm şubelerinde yarın satışa sunuluyor. Yararlanın. Ülkemizin en büyük Yıllık brüt % 73 (net % 65.33) faizli CİZIYOR! otomoüv kuruluşlanmn ürettiğj araçlarda, 20 yıldır DİTAŞ rotları kullanüıyor. En ileri teknolojiye sahip tesislerinde rot takımı, rot başı ve rot çubuğu ureten DİTAŞ'm üretim kapasitesi 1.300.000 adet /yıl, 1990 yılı cirosu 23.396 milyon TL'dir. DİTAŞ hisseleri, istikrarlı ve yüksek bir kazanç için fırsattır. Yararlanın. DİTAŞ hisse senetleri 6 7 Mayıs 1991 tarihlerinde, Türkiye İş Bankası 'nın aşağıdaki şubelerinde satışa sunuluyor. TÜRKİYE İŞ BANKASI A.Ş. Menkul Kıymetler Müdiirlüğü Şeyhülislam .Hayri Efendi Caddesi, Celalbey İşhanı No.7/23 Bahçekapı/İSTANBUL Tel: 513 83 5455 TÜRKİYE İŞ BANKASI A.Ş. Ankara Menkul Kıymetler Grup Müdürlıiğü Atatürk Bulvan, 75/77 Yenişehir/ANKARA Tel: 133 26 66 TÜRKİYE ÎŞ BANKASI A.Ş Izmır Menkul Kıymetler Mudurlüğu Atatürk Bulvan 182 Alsancak/IZMİR Tel: 21 40 56 DİTAŞ 1.000 TL nominal değerde beher hisse satış fiyati: 7.000. TL. Bir kişinin satın alabileceğj azami hisse: 100 Adet. Satışa ılışkın broşur, adı geçen Banka'nın aşağıdaki şubelerınden temın edılebılır TÜRKİYE İŞ BANKASI • • • • HİSSE SENEOİ SATIŞI YAPİLACAK TÜRKİYE İŞ BANKASI ŞUBELERİ: Ankara Merkez • Ankara Yenişehır • Ankara Başkent • istanbul Yenıcami • Istanbul Rıhtım Kadıköy Istanbul Galata • Istanbul Şışlı • istanbul Levent • istanbul Taksim • Istanbul Sirkeci • Istanbul Aksaray istanbul • Bakırköy • izmır Merkez • Adana Merkez • Bursa Merkez • Samsun Merkez • Kayserl Merkez Niğde Merkez
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle