22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
f Kürtlen inanılması güç şartlarda, inanılması güç bir yaşam savaşı veriyorlar I KURTLER Her şeye rağmen umut var Şeyh Barzani, Kürt halkı tarihe inat, zulme, ölüme, yoksulluğa karşı direnme savaşı veriyor. Düşmana karşı koydukları gibi, doğanm acımasızhğma karşı da mücadele ediyorîar. öîüm her an peşierinde, onîarı kanş kanş kolluyor. Ama yol kenarmdaki Kürt göçmenler biie sanki mutiuiar. CUMHURİYET/14 DİZİRÖPORTAJ 30 MAYIS 199 500 kişiyle kışlaya saldırdı II FATOŞ GÜNEY Nayfon ince bir kumaştan yefcpare dikihniş kara çarsafı sarmayı bir türlü beceremiyorum. Peşmerge dolu, dökülen bîr minibüsün içinde, kamerayı, objektifleri ve filmlerin üzerini çeşuli şeylerle örterek sakhyoruz. "Sea ölmiiş bir peşmergenin kansısın. Bir fatiha okumaya gidiyorsun" diyor bizi Kürdistan'a ulaştırmakla görevli Halü. Sınıra giden yoldaki asker berikatlanndan ve kontrolkrinden "mem«riyet" kâğıdmı göstererek ılerliyoruz. Çarşafıma sıkı sıkı sarılıyorum, bir tck gözlerim görulüyor. Bir asker soruyor: Arabadaki kadm kimî Peştnerge Haiil kestirmeden, korkmadan cevaplıyor: Kanmdır. Yoîdaki tepeleme insan yığmlanyla yüklü kamyonlar, arabalar, otobüsler, traktörler yolu iki tarafh tıkamsş dunımda. îran'a giriş yapaniar ve Iran'dan geriye Kürdıstan'a dönenler. Peşmergeler kan ter içinde bize özel yol açmaya cahşıyorlar. Dayanamıyor, kucağımda sakladığım fotoğraf makinesini usulca çıkanp, pencereden resim çekmeye başlıyorum. Bir ara kağnı arabası hızıyia ılerlerken, dalgmhkla askerlere yakalanıyorum. Hemen yammıza geliyor. Fotoğraf çekiliyor. Kimsioiz, aesintz, kagulannu. Büyük bir hata yaptığımı o an fark ediyorum. tşte her şeyi mahveıtim, diyorum. Peşmerge Halil, askerle çekişiyor. Memuriyet kâğıdımız var. Görevli gidiyoruz. Hatıra resmi çekmiştir, meraklı. Erkeklerin kadınlarla konuş ALPAY KABACALİ Daha ön<»ki bütaıt girişiraterin başansızlığa uğranıasssa karşm, îran ve Irak'ta yeni ayaklaraîia planian hazırlamyordu. 10 Haziran 3930'da ve sonraki günierde gazeteier "îtani dan gelen eşksyaya taarruz edMiği ve buniann ttan'a geri püskürtüldüğü" yoiunda haberler vermeye başîarraşiardı. îrtgiitere'ran Tahran Büyükelçisi aive, Dişişleri Bakara Henderson'a 30 haziranda Ouihek'ten şunîan yazjyordu: "Ruben Paşa'nm Tahran'a gelişinin baslıca amaa, Türkiye*de ayaklanmaiar için silah temin etmek. Türk kuvvetferinin 6 bin 500 dolayjnda oiduğunu söylüyor, ancak Tebriz'deki îran generaii bu sayımn gerçekte 15 bin kadar oiduğunu ve uçak ve toplarîa takviye edüdiğini büdirdi" Askeri Atase Dodd, 26 haziranda Ruben Paşa ile görüştü: "1914 yılında Ermenistan Savunma Bakanı oiduğunu söyleyen bu kişi, bana gizli bir görevle Tahran'da buhmduğumı açıkladı" diye rapor veriyordu. "Kendisi, Ağrfdaki ayaklanmaya katılanlara îngiliz ve îran hükümetlerinin desteğinî sağlama amacmda. (...) Benden ayaklananlara gaynresmi yollardan silah ve cephane gönderiîip gönderilmeyeceğini sordu. îngiliz hükümetinin gizli bir yolla, Irak'tan silah ve mühimmat yardımı yapma konusunda olumlu bir cevap verdiğini söylemesi üzerine, bu isteğinin güiünç oiduğunu, böyle bir şeyi ciddi olarak majestelerinin hükümetme (îngiitere) iletmemin dahi mumkün olmadığını söyledim" Oramar harekâtı Bu sıralarda Kürt sorunundan dolayı îran ve Irak'la Türkiye arasında gerginîikler olmuş, sımr sorunlan gündeme gelmiş, notalar aimıp verilmişti... Şeyh Barzani'nin Molla Huseyin Şerif komutasmdaki kuvvetleri, Ağn'daki harekâta katılacak birliklerin bir bölümünü üzerine çekmek ve ayrıhkçı propaganda yapmak amacıyla, 16 Temmuz 1930'da Irak'tan sınırı geçip Oramar'ın doğusundaki Şat DağYna geldiler. Şemdinan (Şemdinli) ve Herki'ye kadar uzanan 20003500 metre yükseltili yolsuz, sarp, kayalıklı dağlar ve geçit vermeyen derelerle kaplı bu böigenin ağalany Saddam'dan kaçtp tran'a sıgman Kürtier, açltk ve sefaiete ragmea gülümsemelerini yitirmemişler. (Fotoğraf: Sinan Gökçen) mamaları benim için buyük şans. Sorulanna ne cevap vereceğimi bilmiyorum. Zaten Farsça konuşmaymca yabancı oîduğumu anlayacaklar. Kürtçe de bilmiyorum. "Yandık" diyorum, "yandık". Halil uzun süre mücadele ediyor. Neler söylediğını anlamamama rağmen, kararh hali askerleri iknaya yetiyor. Yine dayanamıyorum. Ttkanıklıktan istîfade, ınip insanların arasına kansıvorum... Bir kamyondan ekmek ftrlatıüyor. Etrafta askerler dolu. Aldırmadan üerliyorum. Yol kenarlarında kurulmuş çadtrlann, sığmaklann içindeküere yaklaşıyorum. Bildiğim bir kaç kelime Kürtçeyle ve elkolgöz işaretleriyle anlaşmaya çalışıyoruz. Bir yandan da yine fotoğraf çekiyorum. Bebeğini emziren genç bir kadtn resmini çektiğimi görünce "bekle" diyor. Arkasını dönüp, ikinci bir bebeği kucağına ahyor. Bana iki tane işareti yapıyor. Yani ikiz... BeLH hasta yaşh bir adam yattığı yerden doğruiuyor, dimdik duruyor objektife. Çukurlardaki su birikintilerinde pislikler içinde oynayan çocuklara, taş oyuklarının arasında, mağara devrini hatırlatan yüzlere bakıyorum. Her şeye rağmen bana gülümsüyorlar. Aradan ne kadar zaman geçtiğini ve ne kadar uzaklaştığımı fark ettîğimde araba yoluna çıkıyorum. Cehennemi bir kaiabahğm ve keşmekeşin içinde merakla beni arayan peşmergelerden birine rasthyorum. Nereye kayboldun, diye kızıyor bana. Ve öğreniyorum ki, bizimkiler arabayla, ben ise farkmda olmadan yürüyerek sıran geçmişim. Artık Özgur Kurdistan topraklarındayız. îran'm lslam Muhafızlan bizden uzaktalar.. Korkuyu geride bıraktık. Yüzlerce peşmerge yollan, kavşakları, yuce dağları denetime almışlar, Dost ve mert ellerdeyiz. tlk refleksim başîmdaki simsiyah başörtüyu açmak ve pardösümü çıkartmak oluyor. Minibüsteki peşmergeler bu hareketimi heyecania ve içtenlikle alkışhyorlar. Dağları, toprakları, uçan kuşları, insanian özgür Kürdistan'dayız artık. Kurtlerin öz yurdu, Kurtlerin bin yıllık sevdası, ülkesî Kürdistan'da... Kürt halkı tarihe inat, zulme, ölüme, yoksulluğa kargı direnme savaşt veriyor. Duşmana karşı koydukları gibi, doğanın acımasızhğına karşı da mücadele ediyorlar. ölüm her an peşlerinde, onlan kanş kanş kolluyor, Ama yol kenarlarındaki Kürt göçmenler bile sanki mutlular... İnanılması güç şartlara rağmen, inanılması güç bir direnişi, yaşama savaşım sergileyen bu çileli halk yazgısını değiştirmek için AzraiPle pençeleşiyor. Bizim, o dayanümaz insan manzaralarım gördüğumdeki ilk şaşkıntığımız, ilk sarsıntımız yerini umuda bırakıyor. Diğer yandan tıefis manzaralar başiamış, Küme küme vadilerde yanküanan sıra dağlar, henüz eritmedjkleri karlarıyla tepeleri duvaklı, etekleri mor, etekleri yemyeşîl, bir Kürt kızının giydiği geleneksel entarinin tüm renklerini kendüerinde toplayan aşıimaz dağlar bitmek tükenmek bilmiyor. Dağlardan bana ulaşan tutsuyle buyuleniyorum. Bir sihir âlemmdeyim. Ben hayatımda ilk defa, böyle yüce dağları dokunacak kadar yakm göruyorum. Tepelerden akıp gelen bir su kenarında duruyoruz.. Içimde yukarlara doğru yürumek, tırmanmak arzusuyla, koşarcasına üerlerken peşmerge Halil arkamdan nefes nefese bağırarak yetişiyor. Geriye dön, yaptığın çok tehlikeli bacım. Neden, ne yaptımî Dağlar tepeler mayıniarta doludur, havaya uçabilirsin. Işte gezimin en Önemli anianndan birisi: tmadiye yakmiarında yaşayan ve Imadiye prenslerinin bir kolu tarafmdan pluşturulmuş eski ve savaşçı bir aşıret olan Barzani aşiretinden efsane Kürt kahramanı Molla Mustafa Barzani'nin oğlu Mesud Barzani'nin misafiriyiz. 1933'ten beri Mustafa Barzani, tngiliztere ve himayelerindeki Irak hükümetme karşı isyan bayragı açmış bir lider. 1925'ten itibaren "Milletier Cemiyeti" tarafmdan da arzulanan Kürt topraklannın özerkliği yolunda mücadele vermiş bu yiğit savaşçı "Hürriyet uğruna, anamın siitttnü hapishane zindanlarında emdim. Ağabeyimin satlanan cesedini Musul kapısmda seyrettim" dermiş. Yarnı: Barzanl^le ürk uçakîan Oramar'ı kuşatmış olan ayaklanmacüarı bombaladı. Akşam üzeri de askeri kuvvetler baskm düzenledi ve 19.00*da kasabaya girdi. Yedi gün kuşatma altında kalan bölük kurtuldu, ayaklanmacılar Irak sınınndan geçip uzaklaştılar. Ama olaylar sona ermedi. Şeyh Barzani kuvvetleri, zaman zaman smırın Türk tarafına geçip baskmlar düzenliyorlardı. la görüştükten sonra Oramar bucak merkeziyle buradaki sımr bölüğüne baskm düzenleme karan aldılar. Bunun çevre halkını ayaklanmaya yönelteceğini umuyorlardı. Ağalardan biri o gece (21/22 temmuz) bölüğün basılacağım Oramar bölük komutamna haber verdi. Şeyh Barzani'nin Îran toprakları içinde konuşlandırdığı kuvvet, Şemdinan, Herki, Şat ve Oramar'dan da katıunalarla 500 kişiyi buldu. Ayaklanmacılar saat 21.00'de kışlaya saldırdüar. Saldınlan sonuç vermeyince yollan tutup telefon bağlantısım kestiler, bölüğü kuşattılar. Yakmdaki birliklerle Kerim ve Ferhat Ağaların milis kuvvetleri Oramar'a gönderildi. Buniann taarruzuna ayaklanmacılar Şat üzerinden 250 kişilik kuvvetle karşılık verdi. Şeyh Barzani'nin adamları Hakkâri içlerine dağılmışlardı. Bölgedeki aşiret ağalanna din uğrunda çahştıklannı söylüyor ve kendileriyle işbirligine girişilmesi yolunda propaganda yapıyor, köylüleri topluca ayaklanmaya kışkırtıyorlardı. Şemdinan ile Oramar arasmdaki, baştan aşağı silahlı Herki ve Cirgi aşiretleriyle Binevikli Ahmet Bey, Sikanh Hacı 1brahim, adamlarıyla birlikte ayaklanmaya katıldılar. Türk uçaklan Oramar'ı kuşatmış olan ayaklanmacılan 28 temmuz sabahı bombaladı. Akşam üzeri de askeri kuvvetlerle milisler bir baskm düzenledüer ve saat 19.00'da kasabaya girdiler. Yedi gün kuşatma altında kalan bölük kurtuldu, ayaklanmacılar Irak sınınndan geçip uzaklaştılar. Ama olaylar sona ermedi. Şeyh Barzani kuvvetleri zaman zaman sınırm bu yanına geçip baskmlar düzenliyorlardı. Propagandaları sürüp gidiyordu. Bir ara Baştazin'i işgal ettilerse de üzerlerine bir müfreze gönderildi, çekümek zorunda kaldılar. Şat köyü uçaklarla bombalandı... Van Hudut Komutanhğı emrinde ve üç grup halinde görevlendirilen birlikler 27 eylül günu yüruyüşe geçtiler. Oramar ve Çölemerik gruplan, karşılaştığı ayaklanmacılara taarruz ederek ilerledi. Çeşitli gruplar Irak'a çekildiler. öteki ayaklanmacı Kürtier ise hükümetten af dileğinde bulundular. Yola getirme harekâtı 10 ekimde sona erdi. T, Hükümet, 1935 yılında Dersim'deki aşiret yaptsıru kumak kamrmdadır Tunceli Kanunu' ve 'sorumsuz' sava 3 VECtHt TİMUROĞLU Hoybun, Arapça 'hayt: ip, iplik, lif kelimesinden Farsça 'bfln: dip, rahim, son' kelimelerinden oluşmuştur. Rahime bağlı ipi koparmak, rahimden kurtulmak anlamlarına geliyor. Kürtçede 'bagımsızlık' kavramım karşılamaktadır. Dersim'de Koçuşağı hareketi olurken, Suriye'ye ve Lübnan'a sığınmış Kürt liderleri, 1927 Ağustosunda, Lübnan'ın Bihamdun kentinde, Kürt Hoybun Cemiyeti adında bir örgüt kurdular. Bu örgütün ilk toplantısına, Ermeni Taşnak Cemiyeti'nin lideri Vahan Papazyan da katılmıştır. Taşnak Cemiyeti, Sovyetler'e karşı kurulmuş bir örgütü ve emperyalistlerin Ortadoğu'daki maşalanndan birisiydi. KUrt bağımsızhk hareketini yürütmeye kararh bir örgütün bu davranışı Sovyetler tarafmdan Turkiye Cumhuriyeti'ne bildirildi. Hatta, bu arada, Ağrı hareketini oluşturmak üzere birçok eylemler yürüten Taşnak Cemiyeti, Şeyh Sait ayaklanmasından sonra, Ağrı Dağı'na kaçan Celâli, Hasanân, Cibrân ve Haydarân aşiretlerine silah sağlamaya başlamıştır. Ingiliz ve Fransız ajanları, bu eylemleri doğal olarak desteklemişlerdir. Sovyet güyenlik güçleri, Taşnak Cemiyeti'nin Ağn hareketine lojistik yardımda bulunmak üzere gönderdiği Eleşkirtli Ardaşes'i, Iğdır yöresinde silah teslim ederken yakalamış ve kurşuna dizmiştir. 1926 Mayıs'ında başlayan Ağrı ayaklanmasına tran'ın Sokanlı aşireti ile bazı Şii aşiretleri de katılmışlardır. Hareketi bastırmaya memur Turk alayı, çok zor anlar geçirmıştir bu harekette. Iranhların ve Ermeni Örgutlerinin Kürt aşiretlerine yardımlan, bu hareketten sonra da sürmüş ve 1930"da ikinci Ağrı ayaklanması olmuştur. Tuncelinde askerî harekât deyam ediyor Hatlanmıza dehalet eden asiler, kendilerini iiyana teşvik eden reislerini de bağlı bir haldç hukumete teslim ediyorlar' El&ziz 17 (Husuıt muhkbirimiz Tuacclmdcki «ıktri harekit «kİ7etle dr»«» etncktedir. Tftknbta 10001500 lÜihlık.d.r uWia edilca tiler Umamen Kutu d«re»ine tfthu«M ttuitlen£r. Kuhı dercai denilen ytr 3000 «tftro yOk»«kliki«. (erkalidr , derâJ y u t u v« knmea umhuriyet'in 18 Haziran 1937 tarihli sâyüî| Tetlim olan asileria bir b«mı beraberlerinde kendilerini isyuü Hfvik ©denleri de elleri kollan b*ğh olarak kuvyeüerimize tetlim etmekiedirler. pelenmesine ve öldürülmesine) zorunluk oiduğunu, 10 bin Kürdun Alevilik inancıyla Erzincan'daki Türkleri Kürtleştirdiklerini, bunun önlenmesi gerektiğini, yerli memurların Kürt ırkından olanları koruduğunu, bu yüzden sürülmelerini, ırken Kürt olan memurların bölgeden hemen uzaklaştınlmalarının sağlanmasım istedi. 20 Eylül 1930'da, Îçişleri Bakanlığı'na bir yazı daha yazarak Türk köylerini talanlayan Kurtlerin tedip ve tenkilini bildirdi. Bir bakıma, hükümeti zorladı. Inönü, bu raporlara dayanarak Pülümür hareketini başlattı. Planh dönem ve gelişmeler 1929 dünya ekonomik bunalımından sonra, 1930'da, Türkiye Cumhuriyeti planh kalkınma dönemini başlattı. Birinci beş yıllık kalkınma planının üç yılda başanyla tamamlanması, başta Inönü olmak dzere, o günün yöneticilerini coşkuya kaptırdı. İkinci beş yıllık bir plana girdiler. 100 kadar sanayi projesini uygulamayı öngördüler. Bu projelerin tutan 108 milyon Hrayı buluyordu. Bu planm en önemli yanı, projelerin mali kaynaklarının ülke içinden sağlanmasıydı. Oysa 1936'da, Celal Bayar ve arkadaşları çoğunluğu sağlayarak yabancı sermayenin işe katılmasına yol actılar. înönü'ye karşm, Atatürk'ün hastalığından yararlanarak bu işi başardılar. Bu planın uygulamaya konduğu sıralarda, CHP'nin IV. Kurultay'ı yapıldı. Bu kurultayda, ticaret burjuvazisi siyasal iktidara sahip oldu. Bu kurultayda, yeni bir iskân yasası çıkarüması önerildi. Meclis, kurultayın karan doğrultusunda, bir iskân yasası çıkardı (1934). Bu yasa, Türkiye"yi üç bölgeye ayırıyordu. Birinci bölge, Türk kültürünü özümsemiş halkjn yoğun olduğu bölgeydi. îkinci bölge, türlü nedenlerle, ülkelerinden aynhmş Türk göçmenlerinin yoğun olduğu bölgeydi. Bunlar da Türk kültürüne sahiptiler. Üçüncü bölge, "Sağhğı koruma, ekonomik, kültttrel ve askeri nedenlerle ve düzenin sürdürülmesi amacıyla, tümüyle boşaltılması gereken, yerleşilmesi ve yer değiştiribnesi yasaklanan" bölgeydi. Dersim de, bu böigenin içindeydi. Hükümet, Osmanh döneminden beri vergi ahnamayan Dersim'de, vergi vermeyenleri böigenin dışına çıkarma uygulamasına girişti. Dersim'in çevresindeki yaylaklara, Balkanlar'dan getirilen göçmenler yerleştirildi. Bu politika, çevrede büytlk bir hoşnutsuzluğa yol açtı. Hoşnutsuzluğu önleyebilmek için, bölgede beş yeni il kuruldu: Çoruh (Artvin), Hakkâri, Bingöl, Bitlis ve Tunceli. Dersim, bu tür yöntemlere direndi. Vali, Dersim'de oturamadı. Tunceli ilinin merkezi olarak Elazığ kullanıldı. Yani devlet, valisini kendi sınırları içindeki ile sokamadı. Uyanm tnifUmfict hahkutia m&fmndm malümai BM annlâkMua Tuaceli iuni «Ibnda ukert bir id*reye tftbi hrtulman 2884 sayıh ve 25 Aralık 1935 tarihli "Iünceli Kanunu', Dersim'in olağan hukuk kurallarıyla değil, olağanüstü kurallarla yönetileceğini göstermektedir. TUnceli iline korgeneral rütbesinde bir asker, vali ve komutan olarak atanacaktır. Savcılar, yargıç kararma gerek görmeden istediği kişiyi, istediği süreyle hapse atabilecekti. Tunceli valisi ve komutam, Hâkimler YasasıL nın Adliye Bakanlığı'na verdiği yetkileri de kullanabilecektir. Bu yasanın en önemli maddeleri, cumhuriyet savcılannın yetkilerini belirleyen maddeleridir. Bu maddelerde görülen en önemli ilke, savcıların yalnız, devlete karşı sorumluluk taşımaları, ama halka karşı yapılan haksızlıklardan dolayı hiçbir sorumlulukları bulunmamasıdır. Savcı, yargıç kararma gerek görmeden, istediği kimseyi, süresi belli olmadan içeri atabilmektedir. Tunceli Yasası'na göre görülen davalarda, mahkemelerin verdikleri kararların temyizi yoktur. Yasanın kapsamı, Tunceli iünin sımrlannı aşıyor. Gümüşhane'de, Erzincan'da, Bingöl'de, Erzurum'da, Elazığ'da, Malatya'da ve Sıvas'ta bir yurttaşın işlediği suç, Dersim'le ilişkili görülürse, bu davaya Tunceli mahkemeleri bakacaktır. Yasa, asayişi ve guvenliği bozanlann başka bölgelere naklini de öngörüyordu. Nitekim, 4 Mayıs 1937'de toplanan Bakanlar Kurulu, "Bu defa isyan etmiş olan mıntıkadaki halk toplanıp başka yere naklonacaktır" diye karar aldı. Bu Bakanlar Kurulu kararının sonunda, 'mülâhazâ iyice düşünme' ara başlığıyla, Tunceli Valiliği'ne şu tavsiyede bulunuluyor: "Sadece taarruz hareketiyle ilerlemekle iktifa ettikçe (yetindikçe), isyan ocaklan daimi olarak yerinde bırakılnuş olur. Bunun içindir ki silah kullanmış olanları ve kullananlan yerinde ve sonuna kadar zarar vermeyecek hale getirmek, köyleri kâmilen (tttmüyle) tahrip etmek (yakıp yıkmak) ve aileleri uzaklaştırmak liizumlu görülmüştür." Yarın: Pülümör Harekâtı AÇIKLAMA Coşkun Kırca, gazetemizde 2427 mayıs tarihlerinde yayımlanan Gencay Şeylan'm yönettiği "Kürt Sorunu" başlıkh açıkoturuma ilişkin olarak aşağıdaki açıklamayı göndermiştir. 24 mayıs günkü kısımdaki ilk konuşmamın 2. paragrafmda "Lozan'a göre" deyişi, "Lozan'a ve 1925 tarihU TürkBulgar Andlasmasına göre" olarak okunacaktır. 25 mayıs günkü konuşmamın 5. paragrafındaki "egiüm" kelimesi "ihtiyarî egitim" olacaktır. Aynı konuşmamın 6. paragrafındaki "Brötonlar" kelimesi "bazı Brötonlar" olacak. Aynı konuşmamın 7. paragrafındaki "konuşmakta" kelimesi "konuşmamakta" olacak. Aynı konuşmamın 9. paragrafındaki "Kürt aydınlan" deyişi "bazı Kürt aydınVan(r olacaktır. TUnceli Yasası BütUn bu kışkırtmalar, sonunda hükümeti bir Tunceli Yasası çıkarmaya zorluyor. Hükümet, Dersim'deki aşiret yapısını kırmayı, çağdaş yöntemlerle, sabırla çözmeyi düşünemiyordu. Ozellikle, memur ve asker kesimi, yüzlerce yıllık ihmali, demokratik yollarla yönlendirecek ve yönseyecek yapıda değildir. Dersim sorununa kesin bir çözüm için, şiddeti öngörmektedir. Bütün bu araştırmaların, incelemelerin sonunda, 25 Arahk 1935'te, bir 'Tunceli Kanunu' cıkıyor. 2884 sayılı Tunceli Yasası, Dersim'in olağan hukuk kurallarıyla değil, olağanüstü kurallarla yönetileceğini göstermektedir. Tunceli iline, korgeneral rütbesinde bir asker, vali ve komutan olarak atanacaktır. Bu vah, aym zamanda Elazığ'da bulunan 4. Müfettişi Umumîlik'in de genel müfettişidir. Bu komutan, cumhuriyet bakanlarının tüm yetkilerine sahiptir. Mareşal Fevzi Çakmak 1930 Ağn hareketini izleyen günlerde, bir doğu gezisine çıkan Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, hükümeti şiddete yönelten etkenlerin başında gelir. Başbakanlık'a ve îçişleri Bakanlığı'na yazdığı bir gizli yazıda, eşkıyahğı âdet haline getirmiş Açgirik, Gürk, Dağbey, Henzi köylerinin tedip ve tenkiline (uslandırılıp te Y a r n ı : İ l k b a r e k e t
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle