22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26MAYIS 1991 \ HABERLER ALİSİRMEM CUMHURÎYET/3 Müzayedecinin çalıııu Bak Deniz Bey! İyi Bak! tki tombak şamdanını Türkiye'ye kazandıran Sevgi Gönül: îki tombak devlet malıydı. Bunları kimsenin çalmaya, kaçırmaya hakkı yok... Sotheby's, pek çok eser satan Yaman Mursaloğlu'nun bir îznik tabağının fiyatını müzayedede pompaladı. Fiyatı pompalayan ve Mursaloğlu'nun ortağı olan îngiliz Steven Wolf, Sotheby's'den kovuldu. lçinde hayvan motifi olan bu Iznik tabağı 260 milyon yerine fiyatın pompalanması ile mezatta 735 milyon liraya bankacı Erol Aksoy'un üzerinde kaldı. ÖZGEN ACAR ANKARA Sotheby's ya da Christie's gibi uluslararası kuruluşlar mayısta ve kasımda New York'ta, haziran ve araükta ise Londra'da en görkemli eserleri için müzayede düzenlerler. Konuya, olaya ve vergi durumuna bağlı olarak öteki müzayedelerini de Cenevre, Hong Kong, şu ya da bu ülkelere ve bu arada kalan öteki aylara serpiştirirler. Şu sıralarda Berlin, Sotheby's'in ilk müzayedesine hazırlamyor. "Glasnosf'tan sonra Sotheby's adına Moskova'da düzenlenen ilk mezatta tombak kısa bir süre önce yine "satümmmm" diye inmişti. Çiğdem Simavi'nin öncülüğünde Sotheby's 9 arahkta "Çagdaş Türk Resimleri" müzayedesi ile Türkiye'ye ilk adımını attı. Bundan sonraki amaç burada da bir şube açmaktı. Islam eserlerinde üstünlüğünü Sotheby's'e kaptıran Christie's bu bölümünü kapattı. Fransa ise ulusal kültürün korunması gerekçesiyle ne Sotheby's'e ve ne de Christie's'e kapılarını açıp müzayede düzenleme izni veriyor. Sotheby's'in Londra'da araya serpiştirdiği müzayedelerden biri de 24 ve 25 nisandaydı. tlk gUn Hint ve ikinci gün ise Osmanh ağırhkh îslam sanat eserleri açıkarttırmaya çıkacaktı. Bu amaçla Türkiye'den de pek çok merakh Londra'ya gitti. Geleneğe göre satılacak eserler birkaç gün önceden görücüye çıkarcasına, müşterilerin albenisine ve denetimine sunuldu. lefondaki dostlar Yaman Mursaloğlu ile ilgili aynntıları aktararak sanki özgeçmişine ilişkin bir mozaik panoyu tamamlıyorlardı. Bunlardan birini anlatmadan geçemeyeceğim. Yaman Mursaloğlu'nun, içinde bir hayvan motifı bulunan bir Iznik tabağın fiyatını Sotheby's'in îslam Eserleri Bölümü Başkanı Prof. John Carlsvvell'in selefi Steven Wolf açıkarttırma öncesinde ve sırasında iyice pompalamıştı. Wolf 30 bin sterlinlik (yaklaşık 260 milyon lira) îznik tabağı pompa gücüyle 75 bin sterline (735 milyon lira) tokmağını indirmişti. Bu satışın kurbanı Türk bankaası Erol Aksoy'du. Ancak olayı doğrulatmak ya da yalanlatmak için Sayın Erol Aksoy'a ulaşamadım. Tabağı pazarlayan yine Yaman Mursaloğlu'ndan başkası değildi. Daha sonra Steven Wolf bu olayın yaru sıra kökeni belli olmayan, çahntı ve kaçak eserleri müzayedede satma savı ile Sotheby's şirketinden kovulacak ve yerine bölüm başkanhğına Prof. John Carlsvvell atanacaktı. Steven Wolf, Yaman Mursaloğlu ile gayriresmi ortakhğını bu kovulma işinden sonra resmi ortakhğa dönüştürecekti. tngitiz profesör tombaklan alelacele getirip bakana verdi DUN\ADA BUGUN Doğrusu bugün bu yazıyı yazmayı hiç mi hiç istemezdim. SHP'nin Bakırköy ilçe seçimleri öncesinde, bu kurutuşun kendi iç tercihlerine karışıyormuş iztenimi vermemeyi yeğlerdim. Ama olay öylesine dehşet verici ve şaşırtıcı ki birkaç söz söylememek olanaksız. Oeniz Baykal, önceki gün Efes Oteli'nde işadamlarına seslenirken Türkiye'nin gelecekteki ekonomik modeli için örnek olarak "Güney Kore" modelinden söz etmiş. Bakın neler söylemiş Deniz Bey: "...Bir Güney Kore 15 yılda fert başına düşen milll gelirini 150160 dolardan 4040 dolara çıkarmıştır. Orayı tıpatıp örnek alalım demiyorum. Ancak inceleyelim. Nasıl bu kadar büyük bir sıçramayı başarmışlar? En dengeli gelir dağılımını nasıl sağlamışlar? Bunu kavrayarak çağı yakalanz." Sayın Baykal'ın bu sözleri birçok kişiyi de benim gibi şaşırtmış olmalı ki, dinleyicilerden biri dayanamayıp sormuş: Cumhurbaşkanı ve ANAP'lılar da Güney Kore modelini örnek gösteriyorlar. Siz bunu özellikle mi seçtintz? Baykal'ın yanıtı ise ilginç: Hayır, ancak Güney Kore'nin 15 yıldaki büyük sıçramasını görmezden gelemeyiz. ö n c e bir noktayı vurgulamak gerek. Güney Kore modeline hayranlık duyan ilk kişi özal değil. Kenan Bey de devr'ı iktidarında Kore modelini örnek olarak göstermişti. Şimdi Deniz Bey de aynı ömeğe bakmamızı istiyor. Kore modeli kalkınmaya bakalım diyen Deniz Bey'e, Bak Deniz Beyl iyi bak, demekten başka ne yol kalıyor? Kore modeli, devletçi olmayan, ama devlet öncülüğünde son derecede otoriter sistemin bir ürünüdür. Kore'de yıllarca, demokrasinin "D"sini bile anmak olanaksızdı. Devletçi olmayan, ama ekonorninin her kesiminin, (özel sektörün de) sosyal yaşamın, tümüyle devlet denetiminde, devlet tarafından planlandığı bu sistemde yıllar boyu grev en büyük suçtu. Devletçi olmayan, ama ekonominin tek merkezden sıkı biçimde denetlendiği, demokrasinin olmadığı, grevin yasaklandığı, tüketimin devlet zoruyla kısıldığı ve işçi ücretlerinin uzun yıllar en düşük düzeyde tutulduğu sistemi bir sosyal demokrat nasıl örnek olarak gösterebilir? O z'aman aynı mantıkla, Nazilerin de işsizlik ve enflasyonu çözmekte gösterdiği başarıya da eğilelim. Nasıl ki İkinci Dünya Savaşı öncesi "Alman ekonomik mucizesini" Nasyonal Sosyalizm'in, siyasal görüşünden, baskıcı yöntemlerinden ayırarak incelemeyemezsek Kore modelini de baskıcı, yasakçı, antidemokratik, devlet müdahalesine öncelik veren yapısından ayırarak sağlıklı bir sonuca varamaytz. O devlet baskısını, o yasakları, o demokrasiyle ilgisi olmayan müdahaleciliği ortadan kaldırdınız mı, Kore modelinin özünü ortadan kaldırmış olursunuz. Günümüz ekonomik gerçeklerinin ışığtnda, sosyal demokratlann sağ partilerden ayrıldığı tek yan insan öğesine, insanın iş, sağlık, eğitim, emeklilik güvencesine ve özgürlüklere verdtği önceliktir. Ama bunları görmezden gelen bir zamaniar bir sosyal demokrat partinin genel sekreterliğine kadar yükselen bir kişi, bir yandan karma ekonomi içinde devletin ralünü, payını bile eleştirirken, öte yandan her şeye kadir, yaşamın her yönüne müdahale eden devlet baskısı modelini önerebiliyor. Doğrusu şaşmamak elde değil. Demek ki geleceğin mutlu Türkiyesi önümüzdeki yıtlarda devletin yaşamın her kesimine müdahale ettiği, bu müdahale sonucu işçi ücretlerinin en düşük düzeyde tutuldoğo,grevin ihanet sayıtdığı bir yöntemie yaratılacak ve bu yönte' mfn aydınlığını da demokrasi özlemi İle devlet baskısı çeli^kisinde bunalarak sokakta kendini diri diri yakan gençlerle yarattıklan canlı meşaleler oluşturacak. Ve model de sosyal demokrat model olacak. O zaman bu ülkenin işçisi, köylüsü, memuru, aydını, genci, öğrencisi sormaz mı: "Biz Kenan Bey yönetiml ile neden bunca mücadele ettik?" diye. öyle ya, böyle bir model için Deniz Bey'e ne gerek var? Onu Kenan Bey kendi yöntemleriyle çok daha iyi yürütürdü. Türkrye'nin en büyük sorunlarından biri, toplumun sol kesimde olduğunu sandığı kişilerdeki kafa ve kavram karışıklığıdır. Böyle bir kavram kargaşasını aşmak, enflasyonu aşmaktan da güçtür. Sotheby's 1984'te imza koyduğu ahlak yasasma aykırı hareket etti: Çahntı ve kaçak malı müzayedeye çıkardı. Mursaloğlu ve avukatı yerine şamdanları Sotheby's'in müzayedeci profesörü John Carlsvvell Ankara'ya getirdiğinde kendisi kaçakçıhk şube müdürleri yerine bakanın huzuruna çıkartıldı. Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün uluslararası müzayedeye galeri katologlarına abone olmayıp bunları zamanmda izlememesi eleştiriliyor: '' Her müzayedede bir Sevgi Gönül bulunamaz ki..." ancak bunun satışı durdurulmuş, ötekisi bu açıkarttırmada bir başka galeri sahibinin üzerinde kalmıştı. Yaman Muısaloğlu, her nedense "arkadaşına ait olduğunu" söylediği ve kendisine ait olmayan (!) öteki tombak şamdanı müzayededen satın alan yeni sahibine parasını ödeyip bunu da geri alma gereğini duyuyordu. Kimse ona bu ikinci şamdanla bağlantısından söz etmemişti. Bu telaş, bu panik niyeydi? Avukatı bana telefonda iki tombağın 21 mayıs salı günü Ankara'da kendilerince teslim edileceğini söylüyordu. Oysa son dakikada bir program değişikliği yapılarak tombakları ne Mursaloğlu ne de avukatı Ankara'ya getiriyordu. Bunları Sotheby's'in işten el çektirilen Mursaloğlunun ortağı Steven Wolfun yerine göreve getirilen "müzayedeci profesör" John Carlswell Ankara'ya bizzat getiriyordu. Olaylar o kadar hızh gelişmişti ki Londra'daki Türk Büyükelçiliği'nin bu yolculuktan Carlswell'in uçağı ancak havalandıktan sonra haberi olmuştu. Prof. Carlsvvell, "yakın dostum" dediği Türk Büyükelçisi Nurver Nureş'e bir telefon bile edememişti. Durum geç saatlerde Ankaraya bildirilmişti. Dışişleri Bakanlığı Kültür Dairesi'ne haber ulaştığında ucak neredeyse Ankara'ya inmek üzereydi. Bakanhğın Kültür îşkri Genel Müdür Yardımcısı Metin Göker Esenboğa Havaalam'na zor yetişip Carlswell'i karşıhyordu. Carlswell, Göker'in telkiniyle iki şamdanı gtimrükte "deklare" ediyordu. Değer bildiriminde birine 20, ikincisine 10 bin sterlin olarak kaydediliyordu. Carlsvvell Ankara'daki otel odasma adeta kendisini hapsedercesine kapatıyor ve akşam yemeği ile kahvaltı için dahi dışarı çıkmaksızın geceyi iki tombak şamdanla baş başa geçiriyordu. Mursaloğlu ve avukatının getirmeleri gerekirken neden Sotheby's'in Îslam Eserleri Bölüm Başkanı John Carlsvvell bunları Ankara'ya getirmişti? Sotheby's Türkiye'de bir şube açmak istiyordu. Sotheby's bu adımı attıktan sonra ikinci adım olarak Türk ve îslam eserlerinin müzayedesi ile bu piyasayı Türkiye'de de kontrolüne almayı düşlüyordu. Nasıl olsa amansız rakibi Christitfs'i bu alanda safdışı etmişti. Eski eser ticaretinin korkulu bir olay olmadığını Türk hükümeti ile kamuoyuna anlattıktan sonra Türkiye"deki eski eser yasasmı koruyan yasanm delinmesi ile toprak altından çıkmış arkeolojik eserlerin pazarlanması için üçüncü adım atılrnış olacaktı. Bu uzun vadeli ve aşamalı plamn ilk uygulaması geçen yıl "Çagdaş Türk Resmi" müzayedesi ile sahneye konmuş, Sotheby's Türkiye'de ilk müzayedesini düzenlemişti. . .' n , ,i!ı . P V , ' ' ,•,» de yabancı olmadığı Steven Wolf tan başkası değildi. Bu arada "İngiliz Peter" olarak bir başka lngilizin adı kulağıma fısıldanıyordu. Oliver Hore adh bir tngiliz de îstanbul'a sık sık geliyordu. Londra'da sadece tslami sanat eserleri satan bir galerisi vardı. Steven Wolf gibi îstanbul'da düzenlenen 1989'daki îznik Sergisi, Çiğdem Simavi'nin düzenlediği Uluslararası Antika Fuan gibi yerlerde boy göstermişti. Bu konuya daha sonra Ayşegül Nadir ile yaptığım söyleşide açıkseçik değineceğiz. îki şamdanın Bursa'da çalınıp Londra'da satışa çıkması olayının patlaması Uzerine Yaman Mursaloğlu ilk iş olarak Bayan Sevgi Gönül'e giderek ricacı olacakür. Ancaİc Gönül bu konudaki soruma "ne evet ne de hayır" diyecektir. Mursaloğlu, avukatı Mehmet Ulusoy'u harekete geçirip Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne "Adliyeye ve tnterpol'e duyurulmadıgı takdirde müvekkilinin iki şamdanı iade edeceğini bildirir." Kendisi de uçağa atlayıp soluğu Londra'da ahr. "O sırada Türkiye'de olup polise dert anlatmaktansa Sotheby's Ue konusup olayı çöPeter ashnda Wolf zümleyip işin içinden bir an önce sıyrılmak daBursa, Hatay, Konya, Bahkesir ve îstanbul ca ha akılhca bir iş olacak" diye düşünüyor olmamilerinin antikafaresi üçlünün lideri Süreyya Er h. Avukat Ulusoy gerek bana ve gerek yetkililere han Karaveziroglu'nun dün ifadesinden aktardığımız "çahntı eserleri sık sık geldigi tstanbul'da şamdanlardan birinin Mursaloğlu'na, ötekisinin sattığı îngiliz Peter" Islami eser meraklısı, mü de bir îngiliz arkadaşına ait olduğunu söylemişzayedeciler, galeriler ve müze yöneticilerinin hiç ti. Bayan Sevgi Göntil sadece birini fark ettiği için Gönül ve Kütük'ün çabajan Bu ziyaretçilerden biri de işadamı Vehbi Koç'un eşi adına kurulan Sadberk Hanım Müzesi'nin Baskanı Sevgi Gönül'dü. Müzesine yeni eserler kazandırma niyet ve heyecanı içindeydi. Daha önce hiç görmediği halde eserler arasında bir tombak şamdan gözünü ısırıyordu. Bayan Gönül, bilgisayarın disklerini değil, ama hafızasının kompartmanlarını yokladı. Evet, bu tombak şamdam bir yerden anımsıyordu. Katalogdaki resmi inceledi. Kısa bir süre sonra belleği güçlü çıktı. Tombağın kendisini değil, ama fotoğrafmı görmüştü. Ama nerede? Belleğinin aynntılannı yeniden tazeledi. Bu fotoğrafı, müzesinin müdürü Çetin Anlağan kendisine göstermişti. Neden mi göstermişti? Çünkü bu eser Bursada "Osmanlı Evi"nden çahnmıştı. Müze Müdürü Salih Kütük, meslektaşını uyarmıştr. " Tömbağı sizin müzeye satmak isteyebüirler. Sakın alma, lütfen alma ve hemen bana ve yetkililere haber ver!' *?Bayan Gönül, ilk is olarak Sotheby's'in çok iyi tanıdığı îslam Eserleri Bölümü Başkanı Prof. John Carlswell'in kapısı çaldı. " John, kataloğun 251. sayfasmda 690 sayüı tombak şamdanı müzayedeye çıkarmasan iyi olur. Çünkü bu eserin Bursa'dan çalındığını sanıyorum... Burava kadar kaçak gelmis olmalı. Benden söylemesi..." Bu öneri Uzerine "müzayedeci profesör" görevlileri harekete geçirdi ve değeri katalogda 30 bin sterlin (yaklasık 235 milyon lira) olarak öngörülen eseri müzayededen çekti. Eğer bu eser bu tahmini fiyatla satümış olsaydı, alıcı bu iş için Sotheby's'in komisyonu ile birlikte yaklasık 260 milyon lira ödeyecekti. Sevgi Gönül durumu derhal müdürü Anlağan'a bildirdi ve kendisinden Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü'nü uyarmasım istedi. Çünkü, genel mUdürlük o ana kadar bu tombakların bu müzayedede satılacağından değil haberi olmak, böyle bir müzayedenin olacağmdan da bilgisi yoktu. Çünkü, dünyadaki her müze, ilgili kuruluş, sanat galerileri ve koleksiyoncuların yaptığı gibi bu uluslararası müzayede kataloglanna abone olunması ve bu eserlerin en az bir ay öncesinden incelenmesi gerektiği bir türlü öğrenilememişti. Bu nedenle Eyüp Camii'nden çalınan değerli Iznik çinileri, Cenevre'de göz göre göre yitirilmişti. Herhalde Topkapı ya da Dolmabahçe Sarayı'ndaki tarihsel ve sanat eserler de yitirildikten sonra bu kataloglara abone olunacaktı. Sorulduğunda "Dışişleri Bakanlığı bize henttz bu kataloglan göndermedi" yamtı ile işin içinden çıkıldığı sanılıyordu. Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü Mehmet Akif Işık hiç kuşkusuz her müzayede ya da galeri sergilerinde Sevgi Gönül gibi sanatseverleri bulamazdı. Carlsvvell samimi degil ı stanbulAmsterdam arasında yapuacak antika otoİVHUKU ^ l ç i n 2 ı m a y ı s t a HollandaMan Îstanbul'a m o b U ^ gelen 32 antika Citroen marka otomobil, dün sabah saat 09.30'da Kumburgaz'dan "start" aldı. 1919 Ue 1934 tarihleri arasında yapdmış olan ve halen üzerlerindeki tüm parçalan orijinalliğini koruyan otomobillerin şoförleri, kendilerini desteklemeye gelen eşlerinin tezahttratları arasında 7 ülkeyi kapsayan toplam 3250 kUometrelik yanşın Türkiye bölümünü, dün akşanı saatlerinde tamamladılar. Antika Citroen'lerin yanş boyunca uğrayacakları kentler şöyle: Îstanbul, Edirne Kızanlık, Sofya, Niş, Belgrad, Szeged, Budapeşte, Vivana, Linz, Regensburg, Crailsheim, Heidelberg, Koblenz, Köln, Ede ve Amsterdam. (Fotoğraf: Uygar Gttrkan) Antiirn Tasarruf Sahîplerine Duyurudur Şitkeümizin yıllık faiz Ödemeli %82 sabit faizli 1. Tertip tahvilleri 3.6.1991 tarihinden itibaren lntçrbank A.Ş. Menkul Değerler Müdürlüğü'nce Menkul Kıymetler Merkezi, birimleri ve tüm şubelerinde satışa sunulacaktır. lşbu tahvillerin halka arzı, Sermaye Piyasası Kurulu'nun 3.5.1991 ve 23/Ul sayıl; iznine dayarvmaktadır. Ancak bu izin tahvıllerımiz ve ortaklığırnızın Kurul veya Kamuca tekeffülü anlamına gelmez. l.ORTAKLIĞIN a) Ticaret Unvanı b) Merkez Adresi c) Sermayesi i) Esas Sermayesi ii) Ödenmiş Sermayesi d) Faaliyet Konusu e) Kuruluş Tarihı ve Süresi f) Çıkarılacak tahvıllerden sağlanacak fonun kullanım yerleri 2. ÇIKARILACAK TAHVİLLERİN a) ttibari Değerleri Tutan b) Tertibi c) Kupürler ltcbari ile Dağılımı KUPÜR DEĞERl (TL) 100.000.500.000.5.000.000,10.000.000.TOPLAM d) Satış Süresi Başlangıç Tarihi Bitiş Tarihi e) Satış Fiyatı f) Tahvillerin Sau% Yeri Tahvillerin vadesi 2 yıldır. Tahvıllenn tamamı hamılme yazılıdır. Erken ödemeye ilişkin esas ve şartlar Anapara ve faizlerin vadelerinde ödenmesini taahhüt eden kişi ya da kuruluşlar j) Tahvillerin Ödeme Planı ÖDEMETARlHt 14.6.1992 14.6.1993 FAİZ(TL) 3.28O.OOO.OOO,3.28O.OOO.OOO, Bu iki şamdan olayı ise Türk hüktimeti ile kamuoyuna sempatik görünmek için yeni ve buhınmaz bir fırsattı. Tombakların sahibi Mursaloğlu'nu da bir yana iterek sanki bu başarıyı kendileri göstermişçesine Türk hükümetinin karşısına bir jestle çıkılması iyi olacaktı... Nitekim, Prof. Carlswell'in şansı yaver gitti. Ertesi sabah Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek'in Balkan kültür bakanları toplantısı programı ile ilgili bir basın toplantısı vardı. Prof. Carlswell bu iki şamdanı bu basın toplantısında bizzat bakana vererek istediği hedefe ulaştı. Olaylar o kadar hızh gelişmişti ki konuyu başından sonuna kadar izleyen Genel Müdür Yardımcısı Tanju özoral bu geri verme işihi benden duyduğunda şaşınp kalacaktı. Dışişleri'nden aldığı bilgiyi Genel Müdür Mehmet Akif Işık bu devirteslim işini bakana bizzat sunup "başansım" tescil ettirecek, ancak her nedense karşı odasında oturan yardımcısına tek kelime bile söz etmeyecekti. Kaldı ki Sayın Kültür Bakanı Zeybek, bu işin içinde birtakım başka işler olduğunu bilemezdi. Kendisine bunlan getiren kişinin art niyetini ve sammıiyetsizliğini de bilemezdi. Art niyete daha önce değindik. Samimiyetsizliğinin kanıtı ise şöyle: KlSA KISA • Türklye'nin ilk Zihinsel Özürlüler Köyü, 28 mayıs salı günü Izmir'de hizmete açılacak. Zihinsel Özürlüleri Yetiştirme ve Koruma Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Gülsen Keserman, bu köy için 1 milyar lira harcandığını bildirdi. Köyde ilk aşamada 30 çocuk yatılı, 12 çocuk gündüz eğitimi görecek. • Kazı Kazan'm büyük ikramiyesi olan 40 milyon lira Adanalı kaportacı kalfası Veysel Çimenler'e çıktı. Veysel Çimenler, bir kaportacı dükkânında 150 bin lira haftalıkla çahştığını söyledi. • Milll Eğitim Vakfı'nın bu yıl, fen liseli 4, Anadolu liseli 60, teknik liseli 42 öğrenciye karşın, 141 imamhatip lise ve ortaokul öğrencisine burs verdiği belirtildi. • Danıştay 7. Dairesi, tek hâkimli vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, Danıştay'da değil, bölge idare mahkemelerinde itiraz edilebileceği yolunda bir karar verdi. • Hacettepe Üniversitesi Senatosu, Fransa Bilim Akademisi üyesi fizikçi Prof. Dr. Georges Millot'a 'onursal bilim doktoru' unvanı verilmesini kararlaştırdı. Millot'a unvanı, yarın H.Ü. Beytepe Kampusu'nda düzenlenecek törenle verilecek. • TürkAlman dostluğu için Berlin'den Ankara'ya yürüyüşe geçen Alman uyruklu Herman Eicher adlı elektronik mühendisi, tstanbul'dan îzmit'e kadar olan 92 kilometrelik yolu da tamamlayarak Sakarya'ya ulaştı, • istanbul'da 19891990 yıllannda 10 kez ve daha fazla kan veren 877 kan bağışçısına Kızvlay Genel Başkanı Kemal Demir'in de katıldığı törenle altın, gümüş ve bronz madalya verildi. • Kasımpaşa'da bir kamyonun çarptığı 4 çocuktan biri öldü, 3'ü yaralandı. Fatih Belediyesi'ne ait damperli bir kamyon, Piyalepaşa Bulvarı üstgeçidinin altından karşıdan karşıya geçmek isteyen Serdar ve Soner Yavuk ile amcalarının çocukları Servet ve Abdullah Yavuk'a çarptı. SSK Okmeydam Hastanesi'ne kaldırılan çocuklardan Servet Yavuk kurtanlamadı. • Karaköy'de dün öğle saatlerinde denizden bir erkek cesedi çıkarıldı. Karaköy deniz otobüsleri iskelesinin yanında bulunan cesedin Musa Uluçay'a ait olduğu belirtildi. • Cüzzamla Savaş Derneği'nin geleneksel imece kermesi, Teşvikiye Işık Lisesi'nde açıldı. • Türkiye'de her 100 kişiden 3'ünün talasemi (Akdeniz anemisi) taşıyıcısı olduğu, talasemililerin özürlüler sınıfına almması gerektiği kaydedildi. Akdeniz Talasami Derneği Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Sipahioğlu, "Türkiye'de talaseminin varhğını devletin kabul etmesi gerekir. Sağlık Bakanlığı bu hastalığa gereken önemi vermelidir" dedi. Uluslararası Fınansal Kiralama A.Ş. Cumhuriyet Caddesi No: 20, Elmadağtstanbul 4.000.000.000. TL 4.000.000.000, TL Finansal Kiralama 3,8.1990 Smırsız Sağlanan fon işletme sermayesi ihtiyacmı kısa vadeli kaynaklar yerine orta vadeti kaynaklarla fınanse etmek için kullanılacaktır. 4.000.000.000. TL 1. Tertip ADET 4.000 800 320 160 5.280 : : : : TUTAR1 (TL) Ahlak Yasası'nda imzası var,ama 1 Nisan 1984 tarihinde Londra'da altı maddelik bir "ahlak yasası"na 10 müzayede kuruluşu ve sanat galerisi imza koymuştu. Bu imzacılardan biride Sotheby's idi. "ahlak yasası"nın amaci çalıntı, kaçak ve kökeni bilinmeyen eserlerin ticareti, ihracatı ve ithalatına izin verilmeyecek ve böyle eserler ahnıp satılamayacaktı. Eğer bunların geldiği ülkede tarihsel ve kültürel eserlerin satışı ve ihracatı yasaklanmışsa, bu yasalara da saygılı olunacaktı. Oysa daha önce birkaç örnekle de gösterdiğimiz gibi Sotheby's bu ahlak yasasma uygun olmayan pek çok satış yapmıştı. Kaldı ki bu iki şamdarun ikiz olduğunu bile bile birinin satışını Bayan Sevgi Gönül'ün önerisi uzerine durdurmuş, ancak ötekisinin açıkarttırmasını bizzat Prof. Carlsvvell yönetmişti. Dolayısıyla Prof. Carlswell'in bu jestî samimi ve inandırıcı değildi. Ancak Prof. Carlswell gerek Dışişleri ve Kültür Bakanlığı yetküilerine iki şamdan tombağın îstanbul'dan Münih'e kaçmhp orada aklandıktan sonra nasıl Londra'ya ulaştığına ilişkin "gizli" bilgiler de verecekti. Mursaloğlu kendisi yerine bu iki şamdam Ankara'ya göndermekle bir hata daha işlemiş oldu. Aleyhinde bazı bilgileri günah çıkarma durumundaki Prof. Carlsvvell ile birlikte göndermişti. Olaym bir başka yönü de Prof. Carlsvvell'in Kültür Bakanı'nın yanına çıkarılmas'ıdır. Prof. Carlsvvell suçlu değildi, ama suçlulara yataklık yapmıştı ve bu kişinin bakanla görüştürülerek prim yapmasma ortam hazırlanmıştı. Sotheby's Şirketi'nin Başkanı NATO'nun eski Genel Sekreteri Lord Carrington'du. İki şamdam o değil, şirketin sadece bir bölümünün başkanı olan Carlsvvell getirmişti. Diyelim ki Türkiye*nin değerli müzayedecileri Raffi Portakal ya da Turgay Artam'ın yerine yanlarında çalışan dördüncü dereceden bir görevli Paris'e gidip ünlü Kültür Bakanı Jack Lange'ta görüşmek istese acaba huzura kabul edilirler miydi? Müzayedeci profesörün bu olaydaki muhatabı olsa olsa o ülkedeki Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün ya da Emniyet Genel Müdürlüğü'nün kaçakçıhk şube müdürleri olmaz mıydı? Sattımmm... Nitekim, o gün bir başka tombak şamdan Gonül'ün dikkatinden kaçmıştı. öteki şamdanın tombağı dökulmüştü. Bundan dolayı değeri ancak 4 bin sterlin (yaklasık 28.5 milyon lira) ve müzayedecinin komisyonu ile 31.5 milyon lirayı buluyordu. îki tombak şamdan ikizdi ve her ikisi de Bursa'daki Osmanlı Evi'nden çahnmıştı. lkisinin toplam değeri 290 milyon lirayı aşıyordu. Bayan Gönül'ün önerisi uzerine ışıl ışıl parlayan tombak şamdanın satışını Prof. John Carlswell durduracak, ancak bunun tombağı dökülmus olan ikizini hiç tereddütsüz satışa çıkaracaktı. Bizzat kendisi tokmağı indirdiğinde "sattımmm" diyecekti. îşte bu olayın ardmdan Çetin Anlağan Genel Müdür Işık'ı bulamayınca yardımcısı Iknju özoral'a olayı aktaracaktı. Aşağı yukarı birkaç saat farkla Sotheby's'teki bir kaynağım telefonla arayıp olayı bana da duyuracaktı. Ancak satışı durduran "Türk sanatseverinin adını" yazmamam koşulu ile kulağımda iıslayacaktı. Daha sonra Sayın Gönül ile konuşmamda olayı bana şöyle değerlendirecekti: "Bu eser devledn mahdır. Benim devletin malına saygım sonsuzdur. Bu eser Türklye'nin u rlhsel ve kiilturel mirasının parçası olarak kamu yararına düzenlenmiş bir kunıluşta sergilenmektedir. Bunu kimsenin çalmaya, Türkiye'den kaçırmaya hakkı yoktur. Inancım budur. Buna karşılık özel kişilerin sahip olduklan eserler hakkında konusamam. Onlar ister alırtar, ister satarlar, bu oulınn bileceği iştir." Daha sonra tombak şamdanlar Kültür Bakanı Namık Kemal Z«ybek'e geri verikiiğinde Türk sanatseverinin Sadberk Hanım'Muzesi" ile bağlantısı kendi iradesinin dışında basına duyurulduğunda, bu yazıda kendisinden adını kullanma iznini istedim ve bu izni verdi. 6 mayısta olayı ilk kez açıkladığımın hemen ertesi günU telefonlanm çalışmaya başladı. 1e 400.000.000,400.000.000,1.600.000.000,1.600.000.000,4.000.000.000, , g) h) ı) i) 10 i^günu. 3.6.1991 14.6.1991 Tahviller satış süresi içinde nominal değerle satışa sunulacaktır. : Interbank A.Ş. Menkul Kıymetler Merkezi, birimleri ve tüm s,ubelerinde satışa sunulacaklır. : Erken paraya çevirme taahhUdü yoktur. : Interbank A.Ş. ANAPARA (TL) 4.000.000.000, TOPLAM 6.560.000.000. 4.000.000.000.Interbank A.Ş. Menkul Değerler Merkezi, birimleri ve tüm şubeleri. Faiz ve Anapara Ödeme Yerleri D1ĞER HUSUSLAR a) Şirketin 1990 yılına ilişkin mali tabloları Yalım Serbest Muhasebecilik Mali Müşavirlik A.Ş. tarafından denetlenmiştir. b) Denetleme raporu ve izahname şirket merkezinde ve Interbank A.Ş. Menkul Kıymetler Merkezi, birimleri ve tüm ^ubelerinde halkın incelemesine açık tutulmaktadır. ÖLÜM • Antakya Hatay eski milletvekillerinden Abdullah Çilli, Antakya'da öldü. Parlamentoda çeşitli dönemlerde 27 yıl *milletvekilliği yapan Abdullah Çilli, Samandağ Belediye Başkanhğı görevinde de bulundu. 81 yaşında ölen Abdullah Çilli'nin cenazesi kıhnan öğle namazından sonra doğum yeri olan Samandağ ilçesine bağlı Tekebaşı köyünde toprağa verildi. ULUSLARARASI FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. Yann: Ayşegitt Nadir açıklıyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle